17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 9 EK M 2010 CUMARTES 16 GÖRÜŞ Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN Borcu Borçla Ödeme II Aynı başlığı taşıyan geçen haftaki yazı 2 Ekim, Cumhuriyet , borcu yeniden borçlanmayla ödeme alışkanlığının, sadece bizim işletmelerimize özgü olmadığı konusunu ele alamamıştı. Aslında, serbest rekabete dayalı liberal kapitalist ekonomi kurallarının uygulandığı tüm dünya ülkelerinde borcu, yeniden borçlanmayla ödemek oldukça yaygın bir alışkanlıktır. Bu alışkanlığın, 2007 sonuna kadar ulaştığı boyutlar, son küresel ekonomik bunalımda ortaya çıkmış ve uygulamada yarattığı finansal sorunların, krizin patlamasında önemli payı olduğu kanıtlanmıştır. Patlamanın başlangıcı, 2008 Eylülü nde, ABD de ünlü Lehman Brothers Yatırım Bankası nın 631 milyar dolar kayıtlı varlık toplamı ve varlıkların yüzde 4 ü oranındaki bir sermaye ile batmasıdır. Bu büyük depremin ardından, dünyanın en büyük 22 yatırım bankasının arka arkaya batmasının da nedeni aynıdır. Tüm dünya ülkeleri bu büyük finansal olayları izleyen öteki ülkelerdeki borçlanma krizleriyle h l uğraşmakta ve bana göre, bu girdaptan kalıcı olarak çıkmanın yolları da henüz bulunamamıştır. Konu ile ilgili son haber İrlanda dan: İrlanda finans sektöründe tehlike çanları çalıyor. GSMH si 207 milyar Avro olan İrlanda nın 2 önemli bankasını kurtarmak için 34.3 milyar Avro luk bir destek gerektiği söyleniyor. 1 Ekim 2010 Haberde sözü geçen büyük destek tutarı, İrlanda GSMH sinin yüzde 17 si oranındadır! Haberler, bu yardımı devletin ancak ek borçlanma ile karşılayabileceği ve bankalar kurtarıldıktan sonra devlet borcunun GSMH ye oranının yüzde 100 e yüzde 98.6 yaklaşacağını belirtmekte idiler. Aslında tüm dünya ülkeleri, bunalımı atlatabilmek için, buna benzer işlemleri bol bol yapmışlardır. Örnek olarak, Yunanistan ın GSMH sinin yüzde 125 i oranındaki dış borçları da aynı yöntemle ve yeniden alınan borçlarla yeniden yapılandırılmıştır. İspanya da, Portekiz de, İngiltere de ve öteki ülkelerdeki krizden çıkış programlarının hepsinde de uygulanan yol aynıdır. Son küresel bunalımın ortaya çıkmasında, firma bilançolarında olduğundan yüksek gösterilmiş varlık değerleri ile olduğundan yüksek gösterilmiş k r tutarlarından yararlanılarak firmalar arasında ve firmalarla bankalar arasında zincirleme biçimde birbirine bağlı borçlanmaların büyük payı olduğu şimdi artık kanıtlanmıştır. Bunalımdan çıkış yolları araştırılırken, son yıllarda tümüyle kuralsız bırakılmış finansal pazarların işleyişiyle ilgili konularda devletin bazı kurallar koymasının zorunlu olduğu, genellikle kabul edilmektedir. Uygulanması gereken kuralların çoğu artık bilinmekte, fakat bunların şirket bilançolarına yansıtılmalarında güçlük çekilmektedir. Bunalım içinde birçok ülkede ortaya çıkan borç krizleri, serbest rekabet pazarlarının finans pazarları dahil kendi yanlışlarını düzeltemediğini kanıtlamıştır. Sonunda özel firma zararlarını devletler ödeyecekse, devletlerin doğrudan şirket kurmasının daha kestirme bir yol olacağını, önceki dönemlerde çok kötülenmiş olan devlet işletmeciliğinin yeniden yaygınlaştırılmasının daha akla yakın olacağını öneren uzmanların sayısı artmaktadır. Bu uzmanlara göre, devlet işletmelerini k rlı ve verimli çalıştırmanın etkili yolları vardır. Fazla büyüyen özel firmaların, serbest rekabete dayalı pazar ekonomisinin kapitalizmin kurallarına uygun biçimde çalıştırılmaları ve batmayı hak edenlerin batmaları sağlanamıyorsa, başka yolların denenmesinin şart olduğu öne sürülmektedir. Önerilen yöntemler arasında, özel işletmenin, batmasına izin verilemeyecek kadar büyümelerine izin verilmemesini, şimdi unutulmuş görünen Antitröst ve Antikartel kanunlarının uygulanmasını önerenler de vardır. Kötü çalışan firmaların kurtarıldığı bir ekonomik yapıda serbest rekabete dayalı pazar ekonomisini sonsuza dek yaşatma olanağı yoktur. Borç yüksekliği sorunuyla boğuşan firmalar ve onları kurtarırken borçlarını arttıran devletler için çözüm yolu açıkça görülebilmektedir: Borçların azaltılması. Bu çözüm yolları, kamu kesiminde ve özel işletmelerde açıkların azaltılmasını sağlayacak tasarruf önlemleri ile üretim maliyetlerinin azaltılmasıyla ve çözüm yollarının uygulanmasını sağlayacak siyasal iradenin varlığı ile ilgilidir. [email protected] İmamCemaat Etkisi Cumhuriyeti kurmuş CHP, partinin yetkili organlarında tartışılmadan oluşturulmuş düşünce kırıntıları ile yola çıkarsa... Anayasa Mahkemesi Başkanı, anayasanın değiştirilemez ilkelerini tartışmaya açarsa... YÖK Başkanı da tutar, Anayasa Mahkemesi nin türbana ilişkin kararlarını, üniversitelere gönderdiği başlıklı k ğıda yazılmış üç satırla deler. Öyle görünüyor ki, üniversitelerde türban yasağı kaldırılıyor. Bundan sonra ne mi olur? Biliyorsunuz, Demokrat Parti nin iktidara gelir gelmez ilk işi Türk Ceza Kanunu nda yer alan ezanın Arapça okunması yasağı nı kaldırmak olmuştu. O dönemde yasayı değiştiren DP lilerin gerekçesine bakılırsa, böylece isteyen ezanı Arapça, isteyen Türkçe okuyabilecekti. Ama, o gün bugündür bir tek camide bile ezan Türkçe olarak okunmadı! Türban yasağı kaldırılıyor Hem de yasalara ve Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen ya, başta Anadolu üniversiteleri olmak üzere tüm fakülte ve yüksekokullarda olmak üzere çok yakın gelecekte tüm liselerde, dahası ilköğretim okullarında başı açık kız öğrenci bırakmazlar! Erkek egemen siyaset, köle ruhlular bir yana, tüm kadınları esir almakta kararlı. Alışkanlık TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Ankara Temsilcimiz Utku Çakırözer ile arkadaşımız Murat Kışlalı nın sorularını yanıtlarken Türbanlı kişiler doktorluk, h kimlik yapabilecek mi? Kamuya da gelecek bu iş. Gelmemesi imk nsız. Bence bunu yaşamaya alışmak zorundayız demiş. Neye alışacağız? Türbana... Doğru ya, bu toplum Özal a da alışmıştı, türbana da alışır. Hem, alışkanlık, bağımlılık, uyuşma, uyuşmuşluk iyidir... Ümit Boyner, referandum öncesi Recep Tayyip Erdoğan bitarafbertaraf tartışmasını açtığında ilan vermek istediklerini, TÜSİAD ın 1979 da verdikleri ilanları anımsayıp vazgeçtiklerini söylemiş ve eklemiş: Bazen TÜSİAD o zaman o ilanları niye verdi? diye düşünüyorum... Fazlaca düşünmeye gerek yok. Çok açık: TÜSİAD o ilanları iktidarda sol parti olduğu için verdi... Bu memlekette, sermayenin ve ordunun gücü yalnızca solculara yeter! Turhan Ilgaz Neredeyse hiç konuşmazdı. Dinlerdi. Kıpırdamadan dinlerdi. Ciddiye aldığı da 20 li yaşlarında toy gazeteciydi. Gözlerinin derinliğinde, anlama, sezme isteğinin odaklaştığını görürdünüz. Odakta, Bu çocuk gazeteci olur mu? sorusu asılıydı örneğin. İyi yetişmişti, iyi gazeteciydi, iyi insandı, hep iyilik düşünürdü. Bu ülkenin çoğunluğu bu kadar iyiliği bir anda kaldırmazdı. Öyle de oldu, öğütüldü. Gazeteci, içrek filozof Turhan Ilgaz, bir arpa boyluk ömründe, uzun, çok uzun yol almıştı. Yeterince görülmedi, algılanmadı. Ne yazık! Recep Tayyip Erdoğan ın İstanbul da AKM yi yıkıp Taksim trafiğini rahatlatma çabaları, ODTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Tarık Şengül e bir kitabı anımsatmış. Kitap, Bolden Painter ın Mussolini nin Roma sı: Ölümsüz Şehri Yeniden İnşa Etmek adlı yapıtı. Kitap, Mussolini İtalyası nın büyük ve emperyal bir güç olmasını artan nüfusuna ve ailenin merkezi rolüne bağlıyormuş. Recep Tayyip Erdoğan ın da en az üç çocuk önerdiğini anımsatıp Şengül ün söylediklerine kulak verelim: Kitap, Mussolini rejiminin nüfus politikasının pragmatikliğine işaret ettikten sonra, bunun bir örneği olarak hızlı nüfus artışı hedefine karşın, Mussolini nin, başta Roma olmak üzere, kentlere kırdan göç edilmesine şiddetle karşı olmasını gösteriyor. Kentlere göçü engellemeye yönelik olarak, yasakçı politikaları kitap şöyle özetliyor: Bu yaklaşım kırsallığı kutsayan ve kentlere göçü kontrol etmeyi hedefleyen politikaları öne çıkardı. Kırsal aileler kentsel ailelere göre çok daha fazla çocuk doğuruyordu. Faşist gözetleme kontrol kırda çok daha etkin ve kolay olurken kentlere göç, kentlerin kalabalıklaşmasının toplumsal huzursuzluğa yol açmasından korkuluyordu. Bu kaygıların bir sonucu olarak, özellikle Roma yı hedefleyerek, vize anlamına gelen, istenmeyen yoksulların göçünü önlemeye yönelik olarak, sadece gideceği yerde işi olduğunu gösterenlerin yer değiştirmesine izin veren göç karşıtı bir yasa çıkarıldı. Bu kez de Recep Tayyip Erdoğan ın birkaç yıl önce İstanbul a vize uygulaması istediğini anımsatıp yine Şengül ün saptamalarına dönelim: Bu tür bir yasakçılığın gerisinde, Roma yı takınçlı biçimde bir şov alanına çevirmeyi amaçlayan Mussolini nin kentte yoksul görmeme istekliliğinin olduğu biliniyor. Tam da bu çerçevede, iktidara gelişinden bir süre sonra, Mussolini nin Roma yı doğrudan yönetmeye başlaması şaşırtıcı olmuyor. Kitap bu durumu şu sözlerle özetliyor: Mussolini Roma kent yönetimini hızla seçilmiş olmaktan çıkarıp atanmış hale getirdi. Valilik kurup valiyi doğrudan kendine bağladı. Böylece, kent üzerindeki kontrolünü arttırıp kentte uygulamayı hedeflediği projeleri kolaylaştırdı. Bu gelişmenin ertesinde, Roma çok sayıda kentsel dönüşüm projesi aracılığıyla hızlı bir değişim geçirirken trafik akışını iyileştirmek, tarihi anıtların öne çıkarılması, tarihi değeri sınırlı ya da olmayan yapıların yıkılması ve hepsinden önemlisi diğerlerinin sadece hakkında konuşmakla yetindiği projeleri hayata geçirme konusunda faşistlerin sahip olduğu yeteneğin gösterilmesi Mussolini nin ana gerekçelerini oluşturuyordu. Otoriter anlayış dediğin kuş misali... 1930 40 lardan kalkıyor, hop diyor, 2010 a konuyor! NüfusVizeYıkım Mutfağa İki Kırmızıdan Darbe!.. SADIK ÇELİK Et ve sebzede yaşanan üretim sıkıntısı eylülde enflasyon beklentilerini aşarak yüzde 23 e çıktı. Yıllık enflasyon oranı 0.9 puan artarak yüzde 9.24 e tırmandı. Enflasyondaki bu artışın tamamen işlenmemiş gıdadan kaynaklandığını TÜİK verileri ortaya koymakta. Et ve sebzedeki üretim sorununun devam etmesinin, yılın son çeyreğinde beklenen enflasyon düşüşünü şimdiden sınırlandırabileceği öngörülmektedir. Normalde hasat sonu bolluğunda fiyatların düşüşe geçmesi beklenirken enflasyonda eylül ayı şampiyonu olan domates fiyatlarının yüksek oluşunun nedenleri arasında geçen yıl fazla üretim yapılarak pazarlanamamış olması, ihracata gönderilen domateslerin de büyük bölümünün ilaçlı ve böcekli diye geri gönderilip üreticiyi zorda bırakarak mağdur etmesi başta gelir; bu da çiftçilerin 2010 yılında 2009 daki kadar üretim yapmasına engel olmuştur. Ayrıca geçen yazın aşırı sıcaklıkların sebep olduğu verim düşüklüğü ve tuta absoluta güvesine karşı da zamanında önlem alınmaması üretimi daha da olumsuz etkileyerek dekar başına 10 ton civarındaki üretimi 23 ton seviyelerine kadar düşürmüştür. Sezonda yaşanan aşırı sıcaklıklar nedeniyle örtü altı üreticileri domates fide dikimini 2530 gün geç yapmasından dolayı, sera domateslerinin ekim sonu piyasaya çıkması beklenirken kasım sonu çıkacak olması domatesteki fiyat artışlarının bu tarihe kadar devam edeceğini göstermektedir. Ancak domates üretiminde açık alanlarda yüzde 30 civarında verim düşüklüğü yaratan tuta absoluta güvesinin seralarda da görülmesi üreticilerde şimdiden endişe yaratarak üretimde verimsizlik yaşanacağı kaygılarına neden olmaktadır. Eylülde en yüksek enflasyon oranı yüzde 4.72 ile gıda ve alkolsüz içecek kaleminde gerçekleşti. Gıda ve içeceklerin eylül enflasyonuna yaptığı katkı 1.29 puan ile yüzde 1.23 olan genel enflasyonun bile üzerine çıktığını analistler ifade ederken bu artışa neden olan domates, taze fasulye, yeşil biber, patlıcan vb. sebzelerin fiyatı en fazla artan ürünler arasında başı çekti. Kırmızı et, tavuk eti ve peynirdeki fiyat artışı eylül ayında da sürdü. Çekirdek enflasyon göstergeleri eylüldeki fiyat artışının neredeyse tamamının sebzelerden, meyvelerden ve temel gıda maddelerinden kaynaklandığını ortaya koymaktadır. TÜİK verilerine göre, tarım ürünlerinde, üretici fiyatları son on iki aylık dönemde yüzde 17.4 oranında arttı. Gıda enflasyonunu, tarım ürünlerindeki fiyat artışı belirlediğinden gıdanın esası tarım ürünleridir. Tarım ürünü fiyatları on iki ayda yüzde 17.4 arttığından gıdada fiyat artışı son on iki ayda yüzde 9.43 lere kadar gelmiştir. Halkımızın toplam tüketim harcamalarının yaklaşık üçte birini gıda harcamalarının oluşturduğu ve gıda fiyatlarının da diğer fiyatların önünde seyrettiği göz önüne alınırsa, son on iki ayın ortalaması yüzde 8.16 enflasyon oranında gerçekleştiğini TÜİK verileri ayrıca ortaya koymaktadır. Ancak halkımızı en çok yakından ilgilendiren fiyatların artıp artmaması ve gıda fiyatlarındaki artışın özellikle diğer fiyatların üzerine çıkıp çıkmamasıdır. Sanayide yıllık ortalama fiyat artış oranları yüzde 4.71 iken tarımda ise yüzde 17.43 olarak gerçekleşmesi tarım ürünlerindeki yüksek fiyat artışının ve tüketici fiyatlarını yukarıya tırmandırması konusunda tarım alanındaki yaşanan sorunların ve arz yetersizliğinin rakamsal tespitidir. Bu olumsuz tablonun resmine doğru bakmak ve doğru yorumlamak gerekiyor. Ülkemizde neden tarım arzı, talebi karşılayamıyor? Burada sorumluluğu olanlar kafa yorup enflasyon rakamlarını doğru yorumlayarak, nerede yanlış yaptıklarını bulup düzeltmeliler ki Türkiye nin kanayan yarası tarım ve hayvancılıkta, üretim yetersizliği problemi çözülsün. Ülkemizde tarımsal alanda sermaye yetersizliği ve maliyetlerin yüksek oluşundan üretici, maliyeti doğrudan ya fiyata yansıtmak zorunda kalıyor ya da işin içinden çıkamayarak tarımı terk ediyor. Bu durum tarım ve hayvancılık alanındaki fiyat artışlarında çözülmesi gereken en temel sorunlarından birisidir. 26 Aralık 2009 tarihli Kırmızı Ette Yaşanan Sıkıntı başlıklı yazımızda et fiyatlarındaki artışın üretim yetersizliğinden ve maliyet artışından kaynaklandığını ortaya koyarak, hükümetin üretimi arttırıcı, maliyetleri düşürücü tedbirler alıp kesinlikle ithalat kapısını açmaması gerektiğini belirtmiştik. Oysaki hükümet çare olarak ithalat kapılarını önce canlı hayvana sonra da kesik ete sonuna kadar açarak sorunun çözüleceğini sanmaktadır. Halbuki 1989 da yapılan et ithalatları Türk hayvancılığını bitirerek bugünkü sonu hazırlamıştır. Çözüm olarak kendi tarım ve hayvancılığımızın yapısal sorunlarını çözerek doğru politikalar geliştirip dünyanın yeniden düzenlendiği çağımızda, Türkiye tarım ve hayvancılığını buna koşut olarak yeniden yapılandırarak; tarım ve hayvancılığımız daha fazla tahrip edilmemelidir. Tarım bir kültür ve yaşam biçimidir. Hem üreticiler hem tüketiciler için tarım ve hayvancılık gıda AŞ lere bırakılamayacak kadar yaşamsal öneme sahiptir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK K MİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 Balıkesir in Gö nen ilçesinde bir kaplıca. 2 Aka ju da denilen bir ağaç... Turgut Özakman ın bir oyunu. 3 Yaban cı... Tıp dilinde de rinin kanlanması na verilen ad. 4 Yara izi... Gözleri görmeyen. 5 Ki mi belge ve işlem lere geçerlik kazandır makla yükümlü kamu gö revlisi. 6 Ağırlık ve uzun luk ölçüleri için kabul edilmiş yasal ölçü mode li... Bir cetvel türü. 7 Es ki Mısır da güneş tanrısı... Tümör... Arka, geri. 8 Baş çoban... Yardım ama cıyla toplanan para. 9 Yüksek rakımlı ülkelerde turizm ve dağcılık etkinlikleri arasında yer alan yürüyüş gezileri. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1 Balıkesir in Sındırgı ilçesinde bir kaplıca. 2 Denizli nin bir ilçesi... Yerinde konuşma ya da davranma. 3 Pasta ha muru... Kalıtımın maddi temeli olan ve kromozomları oluş turan maddenin kısa yazılışı... Rütbesiz asker. 4 Kasta monu nun bir ilçesi. 5 Güzel söz söyleme sanatı. 6 Hi tit... Hayvanlara vurulan damga... gerdan üstüne bir de ben gerek Karacaoğlan . 7 Gecikme... Kars ın do ğusundaki ünlü eskiçağ kenti. 8 Bir işe gönlü olma... Bir sesi duymaya göreyim İki gözüm iki çeşme Orhan Veli . 9 Korunmak için bir yere bırakılan eşya. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 R İ S O T T O A A B A R A H İ T V İ P Ş E M S E İ K A M E T T H Y N U R İ Y E O F R O K O K O L İ Y A N R A M İ L A N A G Ç O R A N L A M A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 9 EK M 2010 CUMARTES 16 GÖRÜŞ Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN Borcu Borçla Ödeme II Aynı başlığı taşıyan geçen haftaki yazı 2 Ekim, Cumhuriyet , borcu yeniden borçlanmayla ödeme alışkanlığının, sadece bizim işletmelerimize özgü olmadığı konusunu ele alamamıştı. Aslında, serbest rekabete dayalı liberal kapitalist ekonomi kurallarının uygulandığı tüm dünya ülkelerinde borcu, yeniden borçlanmayla ödemek oldukça yaygın bir alışkanlıktır. Bu alışkanlığın, 2007 sonuna kadar ulaştığı boyutlar, son küresel ekonomik bunalımda ortaya çıkmış ve uygulamada yarattığı finansal sorunların, krizin patlamasında önemli payı olduğu kanıtlanmıştır. Patlamanın başlangıcı, 2008 Eylülü nde, ABD de ünlü Lehman Brothers Yatırım Bankası nın 631 milyar dolar kayıtlı varlık toplamı ve varlıkların yüzde 4 ü oranındaki bir sermaye ile batmasıdır. Bu büyük depremin ardından, dünyanın en büyük 22 yatırım bankasının arka arkaya batmasının da nedeni aynıdır. Tüm dünya ülkeleri bu büyük finansal olayları izleyen öteki ülkelerdeki borçlanma krizleriyle h l uğraşmakta ve bana göre, bu girdaptan kalıcı olarak çıkmanın yolları da henüz bulunamamıştır. Konu ile ilgili son haber İrlanda dan: İrlanda finans sektöründe tehlike çanları çalıyor. GSMH si 207 milyar Avro olan İrlanda nın 2 önemli bankasını kurtarmak için 34.3 milyar Avro luk bir destek gerektiği söyleniyor. 1 Ekim 2010 Haberde sözü geçen büyük destek tutarı, İrlanda GSMH sinin yüzde 17 si oranındadır! Haberler, bu yardımı devletin ancak ek borçlanma ile karşılayabileceği ve bankalar kurtarıldıktan sonra devlet borcunun GSMH ye oranının yüzde 100 e yüzde 98.6 yaklaşacağını belirtmekte idiler. Aslında tüm dünya ülkeleri, bunalımı atlatabilmek için, buna benzer işlemleri bol bol yapmışlardır. Örnek olarak, Yunanistan ın GSMH sinin yüzde 125 i oranındaki dış borçları da aynı yöntemle ve yeniden alınan borçlarla yeniden yapılan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle