16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
M Y BC MYBC 3 EK M 2010 SAYI 1280 7 K ösem Sultan... Çocuk yaşta esir kafilesiyle stanbul a getirilen bir genç kızın Osmanlı mparatorluğu nu yönetme gücünü elde edecek seviyeye tırmanış hik yesinin kahramanı. Günümüzde hik yesi diğer sultanlarınki gibi daha çok ilgi çekmeye başladı. Hakkında kitaplar yazılıyor, filmler çekiliyor. 15 Ekim de vizyona girecek Mahpeyker: Kösem Sultan da bunlardan biri. Ama filmi farklı yapan, Kösem in iktidar savaşlarında bir insan, bir kadın olarak nasıl yaşadığını göstermesi. Filmde Kösem in 60 yaş dönemini canlandıran Alkor la buluşuyoruz. Mümkün mü sohbetin sadece Kösem le kalması? Ayağının tozuyla geldiği Altın Koza Film Festivali nde yaşadığı kırgınlıktan başlıyoruz söze, sinema hayatı ve evliliğine dek uzanıyoruz. Kırgınlıkları var, evet. Ama mutlulukları daha çok. Kırgınlıklarını dile getirirken, onların bir nasihat olarak alınmamasını istiyor, Bize de zamanında nasihat etmişlerdi. Asla dinlenilmediğini biliyorum. Biz gençlerin hayatını yaşadık, onları biliyoruz. Ama onlar bizim hayatımızı yaşamadı, yaş almadı. O yüzden bizi bilemezler diyor. şte Alkor un kırk yıla varan sanat yaşamına dair anlattıkları. Geçen hafta Altın Koza Film Festivali nden biraz kırgın ayrıldınız sanırım. Nedir günümüz festivallerinde görmek isteyip göremedikleriniz? Adana daki festivali bu yıl çok farklı gördüm. Belki bir takım karambollerin içinden çıktı, onun içindir. Çok ciddi emek harcanmış, çok güzel bir hizmet verdiler. Ama o gazetelerde en çok isimleri resimleri çıkan insanlar, o kortejde en çok alkışlananlar, Siz niye buradasınız der gibiydi sanki. Filminiz de yok, siz oturun artık biz varız diyen bir grup var diye düşünüyorum. Gençleri aslında çok takdir eder, desteklerim. Ama çağdaş sinemadan siz anlamazsınız duruşu beni huzursuz ediyor. Biz sinemadan çok iyi anlarız. Onun temellerinden yükseldik çünkü. Bazen uzak tutulduğunuzu hissediyor musunuz? Oradaki gençlerin hepsi beni seviyor, hepsine kol kanat geriyorum. Sinemada bir aileysek onlar da benim evlatlarım. Ama ödül almaya çıkan genç arkadaşlarımın hiç olmazsa birinden, Bize bugünleri hazırlayan Yeşilçam Sineması na teşekkürler demesini bekledim. Ama ne yazıkki bu teşekkürü hiç duymuyoruz. Halbuki biz ederdik. Gençken bize bayrağı devredenleri hep sevgi ve saygıyla andık. O yüzden 70 yıllık oyuncu da var aramızda 40 yıllık da. Kalıcı olmak için kendine ve işine saygı duymalı insan. Peki geçmişe dair kırgınlıklarınız var mı? O zamanki sinema farklıydı. Benden önce gelmiş, başarılı arkadaşlar vardı. Yeni bir genç kız olarak aralarına girmeye çalıştım. Ama biraz parsellenmiş gibiydi. Çok zordu, koskoca Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın gibi isimlerin arasına girmek.. Çok çaba sarf ettim. Olabildiğini de sanıyorum. Çünkü kısa bir dönem içinde, yedi yılda, 100 e yakın film yapmışsan ve hepsi de başrolse Türkiye bağrına basmış demektir. Gerçi h l bağrına basıyor, en büyük avantajım bu. Samimiyetin seyirciye geçtiği kesin. Kalıcılığın sırrı da bu olsa gerek. Galiba bizim özelliğimiz bu. Bazılarının ilkel bulduğu filmlerimizle kalıcı duygular oluşturduk. Onlar da biz de büyüdük. Şimdi de çocukları seyrediyor bizleri. Diziler, sanat hayatımın en büyük ikinci dönümüdür bu anlamda. Filmografinizde sizin için en özel olan film hangisiydi? Özel bulduğum üç beş film var. Ama Türkiye nin de özel bulduğu Senede Bir Gün var. Kimsenin unutamadığı bir film bu. 45 yıl geçti, şarkısı h l repertuvarlarda. Peki içinizde kalan, rol almak istediğiniz bir proje? Var tabii, olmaz mı? Eskiyi deşmeye gerek yok ama son dönemde Türkan dizisi var. Bana göre Türkan Hoca Türkiye nin Jeanne d Arc ıydı. Sosyal sorumluluk projelerinde beraber çok çalıştık. Anılarım çok taze. Hep bir gün bir film yapsam da hayatını oynasam diye hayal ederdim. Diziyi duyunca, ben niye yokum diye düşündüm. Çok isterdim. Sinemacı ayakta ölmek ister Yıllardır yaptığı gibi yine kadınların hik yesini anlatıyor Selda Alkor. Zaten istediği de varsa yoksa sinema. Ölene kadar da oyunculuğuyla hik ye anlatmak istiyor. Birlikte sosyal sorumluluk projelerinde çalıştığı Türkiye nin Jeanne d Arc ıydı dediği Türkan Saylan ın hayatını anlatan dizide olmayışı ise onu çok üzmüş. Çünkü hep bir gün bir film yapsam da Türkan Hoca nın hayatını oynasam diye hayal edermiş. şin magazin yönünde hiç görmedik sizi. Korunakların, duvarların arkasına saklanacak biri gibi de durmuyorsunuz. Peki nasıl bir hayat yaşadınız bu şöhretle? Ben olduğum gibi yaşadım. Sokakta yürür, metroya binerim. Atlar Taksim e gider kitabımı okurum. Zaten sinema dışından biriyle evlendiğim için başka çevremiz de oldu. Ayrıca koca çok iddialıysa magazine de bulaşmazsın. Ben zaten inanmıyorum, magazinin yakaladığına. Eşimle iki yıl flört ettik, hiçbir gazeteci bizi göremedi. Kaçmadık ama yakalanmadık da. Bir gün Ses mecmuasından arayıp, Herkes biliyor Selda flört ettiğinizi. Sen bizden çıktın, bir kare fotoğrafını çekelim dediler. Tek kare, o da uzaktan dedim. şte flört dönemimize ait tek fotoğraf odur. Eşiniz Cihat Bey le ilişkinizin başları da sancılı olmuş. Bir sinemacıyla beraber diye basketbol milli takımdan çıkarmışlar. Vay sen bir sinemacıyla mı berabersin? Biz basketbol camiasında buna müsaade etmeyiz dediler, ilk beşten kestiler. Ama bizi sıkıntıya düşüren bir durum olmadı. Sonra zaten ayrılıklar, birbirinin karısıyla evlenmeler, neler oldu neler... şte biz h l buradayız, 42 yıldır da beraberiz. Peki nedir sırrınız? Aşk çok geçici, kısa devreli bir iş. O heyecan gittikten sonra geriye kalan tortu sevgidir işte. Sevgide mülkiyetçilik olmamalı. O zaman kıskançlıklar ve anlaşmazlıklar başlar. Sonrasında da arkadaşlık ve dostluk önemli. Onun içinde aşk, sevgi ve yılların birikimi var. Bizim şimdi yaşadığımız da bu. Yorucu kıskançlıklar yaşamadınız o zaman. Yaşanmadı. Çünkü ben eşimin kıskanacağı bir şeyi yapmadım. Mümkün mü kıskandırmak adına oyun oynamak? Annem bana, Bir insana en yakın insan kocası, en uzak insan da kocası demişti. Eşime o gözle hiç bakmasam da eskilerin sözünde hep bir hakikat olduğunu bilirim. Annenizi de çok erken yaşta kaybetmişsiniz. Hatta Ben olgun doğdum dediğinizi okudum bir röportajınızda. 11 yaşında babamı, 15 yaşında annemi kaybettim. Uzun süre de kırgın ve kızgındım onlara, beni bırakıp gittikleri için. Ama babamı kaybettiğimde annemin karşısına geçip, Çok küçüğüm. Yaşamak için senin desteğine ihtiyacım var, ruj sür dediğimi hatırlarım. Acıları çok erken yaşayınca, hayat insanı olgunlaştırıyor. Ama hayatın bize verilen bir lütuf olduğunu da bilirim. Hayata gülerek bakmak çok güzel. Çünkü bir tek bugün var. Dün yok, yarın ise umut. G Kösem Sultan la nasıl kesişti yolunuz? Neden Türkiye de Osmanlı yı anlatan bir film, dizi çekilmiyor diye düşünürdüm hep. Kraliçe Elizabeth i ya da Boleyn Kızı nı izliyoruz ama neden bizde böyle hik yeler yok? Oysa Osmanlı yı çevir çevir oku, her tarafından bir hik ye çıkıyor. Daha önce Mihrişah Valide Sultan ile Hafsa Sultan ı canlandırmıştım. Ama Kösem in yeri ayrı. Hürrem den sonra nik hlı olan ikinci cariye Kösem. Ayrıca en özel tarafı da kadının 11 yıl boyunca oğlu IV. Murat büyüyene dek Osmanlı saltanatını idare etmesi. Tarihe göre Kösem olmasa Osmanlılar 16. yy da biterdi deniyor. Kösem in hik yesi hep kötücül taraflarıyla verilir. Siz esirlikten iktidara yükselişini nasıl yorumluyorsunuz? Ayrıca hik yede nasıl bir Kösem izleyeceğiz? Bütün cariyelerin kötü tarafı gösterilir hep. Saltanatta olanları düşünürsek hangisi iyi ki? Onlar da koltuk peşine düşmüş politikacılarımız gibi, saltanat için anasını babasını görmüyor. Yapılan her iş, hem taht hem de kendi neslinin ilerlemesi uğruna. Bunu en iyi beceren de Kösem Sultan. Bu filmde ise yaptıklarından ziyade insan yönü ve yaşadıkları ele alınıyor. Bir belgesel gibi değil. Orada bir insan olarak Kösem i izleyeceğiz. Son dönemde epey popüler oldu Kösem Sultan. Hatta diğer sultanlar da. Filmler, kitaplar, yazılar... Resmi tarih hep erkek karakterlerin kahramanlıkları üzerine kurulurken bu son dönemdeki hareketi nasıl görüyorsunuz? Kanuni yi dizi olarak yapıyorlar, diğer tarafta Fatih oynanıyor. Niye hep erkeklerin hik yeleri anlatılıyor Osmanlı dan? Dünya kadar da sultanımız var, üstelik hik yelerine de bir bakın. Ben son dönemdeki hareketi çok iyi görüyorum. Bu bir kadın hik yesi. Zaten ben her zaman kadın hik yesi anlatmıyor muyum? O yüzden de bu proje benim için çok özel. G ZUHAL AYTOLUN Sevgide mülkiyetçilik olmamalı Yıllarca büyük bir üretimle yaşamışsınız. Yılda onlarca filmde oynamışsınız. Üretimin azalması, sizi yoruyor mu? Dizilerin bu anlamda faydası oluyor. Her hafta bir film çekiyormuşuz gibi düşünüyorum. Diziler bir film uzunluğunda ve kurgusunda olduğu için bu his benim hoşuma gidiyor. O yılları bana geri getiriyor sanki. Bugün baktığınızda kariyerinizde olmayı istediğiniz yerde misiniz? Hayır tabii ki. Zaten hiçbir oyuncu herşeyin tam olduğunu kabul edemez. Benim de rol almayı istediğim çok senaryo oldu, yer alamadım. Bir sinema sanatçısının ne yapması gerektiğini o yıllarda bilemedim. Bir yol göstericimiz yoktu. Peki bu işte bir doyum var mı? Siz bir doyuma ulaştınız mı? Bu öyle bir iş ki, insan sonuna kadar gitmek ister. Bu bir hırs değil, mesleğe duyulan sevgi. Bir doyuma ulaşmak zor. Ağaçların ayakta öldüğünden söz edilir ya, bu söz tam da sinema mesleğini sevenler için söylenmiş. Sinemacı ayakta ölmek ister. G Kösem, bir kadın hik yesi Selda Alkor: Diziler, sanat hayatımın ikinci dönüm noktasıdır. Fotoğraflar: Uğur Demir M Y BC MYBC 3 EK M 2010 SAYI 1280 7 K ösem Sultan... Çocuk yaşta esir kafilesiyle stanbul a getirilen bir genç kızın Osmanlı mparatorluğu nu yönetme gücünü elde edecek seviyeye tırmanış hik yesinin kahramanı. Günümüzde hik yesi diğer sultanlarınki gibi daha çok ilgi çekmeye başladı. Hakkında kitaplar yazılıyor, filmler çekiliyor. 15 Ekim de vizyona girecek Mahpeyker: Kösem Sultan da bunlardan biri. Ama filmi farklı yapan, Kösem in iktidar savaşlarında bir insan, bir kadın olarak nasıl yaşadığını göstermesi. Filmde Kösem in 60 yaş dönemini canlandıran Alkor la buluşuyoruz. Mümkün mü sohbetin sadece Kösem le kalması? Ayağının tozuyla geldiği Altın Koza Film Festivali nde yaşadığı kırgınlıktan başlıyoruz söze, sinema hayatı ve evliliğine dek uzanıyoruz. Kırgınlıkları var, evet. Ama mutlulukları daha çok. Kırgınlıklarını dile getirirken, onların bir nasihat olarak alınmamasını istiyor, Bize de zamanında nasihat etmişlerdi. Asla dinlenilmediğini biliyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle