16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
M Y BC MYBC 3 EKİM 2010 SAYI 12804 H aldun Hürel, 70 li yılların ünlü rock grubu 3 Hürel grubunun üyesi. İstanbul araştırmacısı ve yazar. Şimdi son kitabıyla karşımızda. Çalışmasının adı İstanbul un Ansiklopedik Öyküsü. Hürel tam bir İstanbul sevdalısı. Zira daha önceki çalışmaları İstanbul u Geziyorum Gözlerim Açık , Burası İstanbul , İstanbul un Alfabetik Öyküsü , Anlat İstanbul , Çocukların İstanbul u , Fatih Sultan Mehmet in İstanbul u ve Mimar Sinan ın İstanbul u bunun kanıtı. Hürel bu kitapta ise İstanbul un çok eski zamanlardan beri varlıklarını sürdüren yüzlerce semtini, mahallesini, caddelerini, sokaklarını, yokuşlarını, hatta çıkmazlarını tek tek anlatıyor. İsimlerin hik yelerini, gizemlerini taşıyor sayfalara. İşte bu yüzden de şaşırtıyor, meraklandırıyor. A dan Z ye alfabetik olarak 2506 maddeyi 944 sayfaya sığdırıyor. Bastığınız zeminin, her gün eve gittiğiniz yolların, caddelerin, sokakların isimlerinin nereden geldiğini hiç düşünmediyseniz bu kitapta umduğunuzdan çok daha fazlasını bulmanız olası. İşte anlattıkları. Haldun Hürel le İstanbul Araştırmalar Enstitüsü nde buluşunca ilk olarak aklıma İstanbul u en çok hangi semtinde İstanbul gibi yaşadığını sormak geçti. Bana da bu soruyu yıllar önce Pazar Dergi de yaptığımız bir haberde editörümüz Berat Günçıkan sormuştu. Cevabım Galata ydı. Şimdi bunu ben de hem Haldun Hürel e hem de dergideki çalışma arkadaşlarıma tekrar sordum. Esra AçıkgözBalat, Deniz Ülkütekin Kurtuluş, Zuhal AytolunBeyoğlu, Sinem DönmezKaraköy ve Galata, Aynur ÇolakBebek yanıtını verdi. Haldun Hürel ilk solukta Haydar ı, Küçük Mustafapaşa yı, Ayvansaray ı, Balat ve Fener i söyledi. Hem bu mek nlar gelecekteki yarımadanın kültür merkezleri için de iddialı. Zaten Hürel, İstanbul a gören gözlerle bakmak gerektiğini düşünüyor. Bakmak eylem, görmek de sanat. Şehrin sahibi yaşayanlar. İstanbul dünyanın başkenti. Tarih kitapları böyle yazar ama buralı olmanın keyfini çıkarmak gerekli. Çünkü İstanbul bir sevdadır diyor. Peki, o zaman nerede başladı bu sevda? Hatırlıyor; Yerebatan Sarnıcı nda sandalla gezdiğimi hatırlıyorum babamla. Ne keyiftir bu düşünsenize? İstanbul un altında bir gizli deniz ve bir sandal. Sonra kardeşlerimle Gülhane Parkı nda kaybolduk. Ne güzel bir korkuydu o! Sonra çıkışı bulduk, Alemdar dan tramvay geliyordu öfkeli öfkeli üstümüze. Sonra Ayasofya yı ilk kez görünce neler değişmez ki insanın hayatında. Benim aşkım da böyle başladı. İşte, İstanbul böyle. İçinden nasıl geliyorsa öyle boyar insan resmini. İstanbul değil mi hakkında en çok şiir yazılan, beste yapılan, kitap yazılan şehir? Haldun Hürel ve 3 Hürel de bu şehrin zulasından çıkarıyorlardı müziklerini. Çünkü müzikli bir şehir burası. Araya giriyor burada Haldun Hürel ve berrak duru hafızasından bir anı daha çıkarıveriyor: İlkokuldayım, Hırkaı Şerif İlköğretim Okulu nda, müzik dersimiz var. Öğretmen sınıfa geldi; takım elbisesi pürüzsüz ütülenmiş, sürekli aynı gömleği giydiği belli. Yakası çok yıpranmış ama pırıl pırıl mis gibi temiz. Siyah keman kutusundan kemanını çıkardı, eski tahtayla karışık vernik kokusu yayıldı. H l burnumda o koku. Sonra beyaz mendilini omzuna serdi, üstüne de kemanını koydu. Yine Bir Gülnihal i çalmaya başladı. O şarkı İstanbul du ve ben o gün müziğe başladım. Hürel, harem müziğini de çok seviyor. Sıla ve özlem vardır onda, çok da gerçektir. Devşirilmiş, ocaklarından koparılmış insanların müziğidir harem müziği. Teksesli bir müziktir, tek saz, tek ses diyor. Haldun Hürel le son olarak İstanbul da denizden korkan tarihi karakterlerden konuştuk. Ne ilgisi var Bedenimiz değerlidir. Güzellik görece bir kavram olduğu için, öncelikle güzeldir demiyorum. Ama değerlidir. Gerçi şairler, özellikle onlar, değerden çok güzelliği vurgulamışlardır. Ya da, onlar için, güzel olan zaten kendiliğinden değerlidir de. Beden, ruhun ayrılmaz parçasıdır. Mecnun, Leyla nın bedenine mi ruhuna mı daha çok şıktı, tam belli değil... Fakat halk edebiyatının aşk konulu şiirinde beden önceliklidir... Karacaoğlan unutulmaz şiirlerinden birinde Yiğit sevdiğinden soğur Sarılmayı sarılmayı derken, bunu anlatır... Fuzuli nin Mecnun unun yabancı olduğu duygudur bu. Buna karşılık divan edebiyatımız da sevgilinin bedenine güzellemelerle dolup taşar... 18. yüzyıl şairlerinden Enderunlu V sıf ı ölümsüzleştiren beyit, bunun örneklerinden sadece bir tanesi, ama en güzellerinden biridir: O gül endam bir al ş le bürünsün yürüsün Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün.. Güzelleme derken Cemal Süreya nın bu adı taşıyan harika şiirini anımsamamak olmaz: Bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların Bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur ........ Bak çocuğum kolların işte çıplak işte ... Sen asıl bunlara bak bunlar dudakların Bunların konuşması olur öpülmesi olur Bütün dünya şiirinde bedenin böylesine öne çıkarıldığı, böylesine baş döndürücü bir erotizm le anlatıldığı, Cemal Süreya nın bu şiiriyle yarışabilecek aşk şiirinin pek fazla olduğunu sanmam... Bu bağlamda dünya şiiri derken aklıma ilk gelenlerden biri, Amerikalı şair e.e. cummings in, çok yıllar önce ilk okuyuşumdan bu yana aklımdan çıkmayan şiiri ve özellikle de sevgilinin elleriyle yağmurun ellerinin karşılaştırıldığı dizedir: Kimsenin yok, yağmurun bile böyle küçük elleri.. Erotizm ön planda olmasa da, vurgulanan yine de beden, bedenin eşsizliğidir... Tıpkı İrlandalı W. Buttler Yeats in yine benim hit şiirlerimden biri olan, Yaşlandığında... diye başlayan sone sindeki gibi. Şair orada, sevgilideki kutsal ruhla birlikte, onun zamanla değişen yüzündeki kederleri sevdiğini söyler... İzninizle, bütününü ezbere bildiğim, yine ilk okuyuşumdan bu yana aklımdan çıkmayan bu şiirin söz konusu dizelerinin İngilizce asıllarını yazacağım: .... But one man loved a pilgrim soul in you And loved the sorrows of your changing face... Nereden çıktı bu beden konusu diye düşünebilirsiniz... Şiirle hiç ilgisi olmayan bir gazete haberinden... Biliyorsunuz, bir süre önce, yanlış anımsamıyorsam bizim Modern Sanat Müzesi nde bir kadavra sergisi açılmıştı... Doğrusu, değer verdiğim arkadaşlarımca övülmesine karşın bu modern sanat olayını gidip görmek içimden gelmemişti. Bilmiyorum aynı sergiden mi söz ediliyor, fakat birkaç gün önce gazetemizin Kültür sayfasında yer alan bir haber bu Pazar yazısının konusunu esinledi... Haberde, tüm dünyada ses getiren kadavra sergisi Body Worlds ün sergilenmesinin Fransa da yasaklandığı bildiriliyordu. Yasaklama nedeni ise, bu serginin, Fransız medeni kanununun insan vücudunun saygınlığı ve kutsalllığının ölümle sona ermeyeceğine ilişkin maddesine aykırı görülmesi, buna bağlı olarak da tıbbi gereklilikler dışında böyle bir uygulamanın kanunsuz bulunmuş olmasıydı... Bedenlerimiz vücutlarımız kimliklerimizin ayrılmaz parçasıdırlar.. Güzeldirler ve değerlidirler.... Sevdiklerimizin, yakınlarımızın bedenleri vücutları özellikle böyledir... Şimdi kendimizden pay biçerek soralım: Hangimiz, bir sevdiğimizin, yakınımızın, ya da kendimizin cansız bedeninin, anatomik kalıntılarının, bir sergi salonunu süslemesini gönül rahatlığıyla kabul edebiliriz?.. [email protected]@cumhuriyet.com.tr Bedenimiz ATAOL BEHRAMOĞLU İİmtiyamtiyaz Sz Sahibi:ahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç GenGenel Yel Yayayın Yönın Yönetmeni:etmeni: İbrahim Yıldız YYayayın Yönın Yönetmeni:etmeni: Ayşe Yıldırım GörsGörselel YönYönetmeetmen:n: Aynur Çolak SSorumluorumlu Müdür:Müdür: Miyase İlknur YYayıayımlayamlayan:n: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdİdare Mare Merkezi:erkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli İstanbul 0212 343 72 74 20 hat RekReklam Genlam Genelel MüdürMüdürü:ü: Özlem Ayden GenGenelel Müdür YMüdür Yarardıdımcmcısı:ısı: Nazende Pal RekReklam Klam Koordinoordinatöatörleri:rleri: Hakan Çankaya Neşe Yazıcı RezRezervaservasyoyon Yönn Yönetmeni:etmeni: Onur Tunalı 0212 251 98 74 75 343 72 74 554555 BBaaskı:skı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. [email protected] [email protected] Bir sevdadırBir sevdadır İSTANBİSTANBULUL Haldun Hürel tam bir İstanbul şığı. Bu şehir için yazdığı ondan fazla kitabı var. Sonuncusu ise İstanbul un Ansiklopedik Öyküsü . Hürel, bu çalışmasında yüzlerce semtin, mahallenin, caddenin, yokuşların, hatta çıkmazların hik yelerini anlatıyor. Bu kitapla İstanbul u keşfe çıkmak keyifli ve heyecanlı. Ama bu keşif biter mi? Yanıt Hürel den; Ayaklarım beni taşıdığı sürece İstanbul u gezeceğim. ALİ DENİZ USLU demeyin, tarihte öyle büyük isimler var ki deniz korkusu yaşayan, şaşırmamak elde değil. Bunlardan ikisi bizim için çok özel. Biri Roma İmparatoru Heraklos. İmparator bir Asya seferinden dönerken Üsküdar a geldi. Ama ne var ki denizden çok korkuyordu. Tüm tekneleri yan yana çiviletti. Üsküdar dan Sarayburnu na kadar hem de! Yaptığı köprünün korkuluklarına da ağaçlar koydurdu, bezler gerdirdi ve onu bir tünele çevirdi. Koşar adım denizin üstünde yürüdü karşı kıyıya geçti. İstanbul da doğmuş, yaşamış ve ölmüş, XVII. asrın ünlü şairlerinden Cevr Çelebi de denizden çok korkardı. Ömrü hayatında denizden geçmemişti. Tarihi yarımadadan Galata ya, Tophane ye gidecek olsa, K ğıthane den atla dolaşırdı. Alibey Deresi ile K ğıthane Deresi ni köprülerden geçerdi. Anadolu yakası mı? Ona hiç gitmedi. Tuhaf ama gerçek. Hem Galata Köprüsü nün de çok ama çok geç yapılması bu İstanbul daki deniz korkusunu destekliyor. Biz İstanbul u ıska geçiyoruz. Kaostan, hayatın koşuşturmasından nerede yaşadığımızı bilemiyoruz, bu gerçek. Ama dilenci de kral da aynı iştahla acıkır. Resmi tarih kitaplarındaki hik yelerden ve kahramanlık destanlarından çok daha fazlası var bu şehirde. Haldun Hürel de bunun derdinde. Hatta İstanbul dersi veriyor üniversitelerde. İstanbul diye ders olur mu demeyin. Bal gibi var! Hem buna dört yıllık bir fakülte bile yetmez, o ayrı. Eskiden Bizans kürsüsü vardı, Bizanstolog mezun veriyordu. Şimdi yok. Neden İstanbulog lar olmasın? Hele de İstanbul un yedi tepesini Nurtepe, Çeliktepe, Seyrantepe, Yeditepe, Gayrettepe diye saymaya başlayanlar varken. Sonuç; Haldun Hürel in İstanbul un Ansiklopedik Öyküsü bu anlamda çok öğretici. Hik yeler duru ve anlaşılır. Bu kitabı alıp İstanbul u keşfe çıkmak doğru tercih. Son söz ise elbette Haldun Hürel den Ayaklarım beni taşıdığı sürece İstanbul u gezeceğim. Eyüp Mezarlığı ndan Haliç, W. Henry Bartlett. Hamam, Thomas Allom. Kızkulesi, Jean Babtiste Hilair. Fotoğraf:UğurDemir M Y BC MYBC 3 EKİM 2010 SAYI 12804 H aldun Hürel, 70 li yılların ünlü rock grubu 3 Hürel grubunun üyesi. İstanbul araştırmacısı ve yazar. Şimdi son kitabıyla karşımızda. Çalışmasının adı İstanbul un Ansiklopedik Öyküsü. Hürel tam bir İstanbul sevdalısı. Zira daha önceki çalışmaları İstanbul u Geziyorum Gözlerim Açık , Burası İstanbul , İstanbul un Alfabetik Öyküsü , Anlat İstanbul , Çocukların İstanbul u , Fatih Sultan Mehmet in İstanbul u ve Mimar Sinan ın İstanbul u bunun kanıtı. Hürel bu kitapta ise İstanbul un çok eski zamanlardan beri varlıklarını sürdüren yüzlerce semtini, mahallesini, caddelerini, sokaklarını, yokuşlarını, hatta çıkmazlarını tek tek anlatıyor. İsimlerin hik yelerini, gizemlerini taşıyor sayfalara. İşte bu yüzden de şaşırtıyor, meraklandırıyor. A dan Z ye alfabetik olarak 2506 maddeyi 944 sayfaya sığdırıyor. Bastığınız zeminin, her gün eve gittiğiniz yolların, caddelerin, sokakların isimlerinin nereden geldiğini hiç düşünmediyseniz bu kitapta umduğunuzdan çok daha fazlasını bulmanız olası. İşte anlattıkları. Haldun Hürel le İstanbul Araştırmalar Enstitüsü nde buluşunca ilk olarak aklıma İstanbul u en çok hangi semtinde İstanbul gibi yaşadığını sormak geçti. Bana da bu soruy
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle