16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
M Y BC MYBC paralar harcanıyor, hepsi de teknolojik imk nlarıyla yapılıyor. nsan emeği hiçe sayılıyor. Avatar çok güzel ama o kadar yapay ki alamıyorsun o tadı. Moda da aynı sıkıntıları yaşıyor. Bir sürü marka, ekonomik koşullar nedeniyle fiyatlarını indiriyor, ancak bir taraf h l çok pahalı. O kadar çok çabuk tüketiliyor ki moda, bir anda pek çok şey moda oluyor. Bu defile nasıl hazırlandı? Baştan sona kadar belirli bir hik ye ve bütünlük var koleksiyonda ve de defilede. Aslında sinemada da duygular, teknikler farklı da olsa bütününe baktığınızda bir hik yedir ve insanı, duygularını anlatır. Bu duyguları, bu çevresel faktörleri işleye işleye günümüze kadar bir yol çizdik. Bu yol bir bütün. Bir çaba var, Lumiere Kardeşler in ünlü tren sahnesi olacak mesela defilede, ama Lumiere Kardeşler e gelene kadar da sinemaya verilmiş bir emek var. bugün elle çevrilen filmlerden 3 boyutlu filmlere geldi sinema. Defileyi izleyen kişi de bu yolculuğu görmeli. Bu bize yeter. Sinema ve moda birbirini tamamlayan, kültürlerarası etkileşim ve iletişime son derece etkisi olan birer sanat dalıdır, tüketim aracı değildir günümüzde çok fazla tüketilmesine rağmen, biz bunu irdelemek istedik. Altında bu düşünce var. Fotoğraflar bu arada çok güzel olmuş. Bazı fotoğraflarda Tuğçe Kazaz ı tanımakta zorluk çektik. Sirk konseptli defilenizde de özel bir yeri vardı, 6 S inema ve moda her zaman etkileşim içinde olan iki sektör. Sinemada gördüklerimiz modacılara ilham verirken, modacılar kendilerini sinema filmlerinde ifade ediyor. Marilyn Monroe nun elbisesini h l unutamadık, Audrey Hepburn un eldivenlerine, zarafetine h l hayran olabiliyoruz. Moda tasarımcısı Erol Albayrak da gerçek bir sinemasever. Uzun zamandır sinema ve modanın iç içe geçeceği bir koleksiyon hazırlamak isteyen modacı nihayet hayalini gerçekleştirdi. Anarşist olarak nitelendirdiği koleksiyonuyla tüketim dünyasına baş kaldırıyor. Sinemanın da, modanın da çabuk tüketilmesine karşı çıkıyor. Sinemayı modayla ifade etme fikri nasıl oluştu? Her projede olduğu gibi bugün düşünelim yarın olsun gibi bir durum olmuyor ne yazık ki. Hele hele sinema gibi bir projeyi hazırlamak için en az iki yıla ihtiyacımız oldu. 6 ayda da koleksiyon ortaya çıktı. Totalde baktığınızda iki buçuk yıllık bir çalışma süreci var. Ben çok iyi bir sinema izleyicisiyim, çok büyük keyif alıyorum. Hep eski filmlerle ilgili kendi anılarım var. H l çok etkileniyorum eski filmlerden. Çünkü bugün bile h l keyifle izliyorsak o filmleri, o duyguyu daha dolu ve daha saf haliyle görebiliyorsak o filmlerde bir şey var. O zamanlar efektler yerine sözcüklerle ifade ediliyormuş her şey. Aynen öyle, teknolojinin girmediği, pek çok şeyin güzel sözcüklerle, güzel görsellerle ifade edildiği bir dönem. Siyah beyaz bile olsa keyifle izlediğimiz filmler vardı. 30 yıl önce adamlar bunu nasıl çekmiş diyorsunuz. Biz de koleksiyonu hazırladığımız süreçte filmlerin her şeyine baktık, tekniği, çevre şartları, yönetmenin açısı, kostümleri... Kostümler demişken, sinema ve moda her zaman etkileşim içinde olmuştur, siz de buradan mı yola çıktınız? Benimki biraz sinema sanatına saygı duruşu. Hem de modayla sinemanın aslında ne kadar iç içe olduğunu görebileceğiniz bir koleksiyon. Eskiden de, şimdi günümüzde de, moda sinemanın ayrılmaz bir parçası. nsanlar hep etkilenmiştir bir filmde giyilenlerden. Koleksiyonda da birçok sinema ögesini içinde barındırmaya özen gösterdik. Sinemanın ilk zamanlarını da anlattık, savaş, buhran yıllarını da, müzikalleri de, film noir ın doğuşunu da. Anladığım kadarıyla özellikle bir dönem ve karakterden yola çıkmadınız ya da etkilenmediniz? Aslında karakter olarak sadece Charlie Chaplin var. Onun çok önemli olduğuna inanıyorum ben, geliştirdiği sinema teknikleri, hem güldürmesi hem düşündürmesi... O dönem şartlarıyla çok zor yapılabilecek şeyler onlar, çok etkiliyor beni. Evet, birçok star çıkardı sinema, özellikle aktrisler. Ama biz bunun altını çizmedik. Grace Kelly, Rita Hayworth, Marilyn Monroe olsun istemedik. Bizim hik yemiz bir dönemin ruhunu, kasveti, savaşı, kanı, umudu anlatıyor. Müzikalde de o neşeyi, ışıltıyı, seksapeli veriyoruz. Ama bunu kişilerle sınırlandırmıyoruz. Ama sinemanın eski dönemini anlatıyorsunuz, güncel sinemayı değil? Geçmiş sinemayı anlatıyorum, geleceğin ya da bugünün sinemasını anlatmıyorum. Çünkü nasıl ki moda çabuk tüketiliyorsa, sinema da o hale geldi artık. Filmler yapılıyor, çok Tam 380 kiloluk bir zümrüt düşünün, görüp görebileceğiniz yani aslında büyük ihtimalle sadece fotoğrafını görebileceğiniz dev bir taş. şlenmemiş haliyle değeri 370 milyon dolar, Türk Lirası yla söylemek gerekirse 540 milyon. Bu pahada da yükte de ağır zümrütün sahibi aranıyor. Çünkü 6 kişi birden bu dev taşın kendilerine ait olduğunu iddia ediyor. Şu an zümrütün sahibinin kim olduğuyla ilgili devam eden bir mahkeme var. Davanın önümüzdeki ay sonuçlanması bekleniyor. Zümrüt, Brezilya nın Bahia adındaki bir köyünde bulunduğu için Bahia Zümrütü deniyor. Zümrüt üzerinde hak iddia eden altı kişiden biri Kaliforniyalı inşaatçı Anthony Thomas. Thomas, zümrütü 2001 yılında Brezilyalı madencilerden 60 bin dolara satın aldığını ama fiziksel olarak hiç sahip olamadığını söylüyor. ddiasına göre, Brezilya ya bir seyahati sırasında zümrütten haberdar oluyor. Satıcılarla bir garajda buluşuyor ve 60 bin dolara anlaşıyor. Sonra Amerika ya dönüyor ve parayı yatırıyor. Ancak zümrüt kendisine ulaşmıyor. Brezilyalılar zümrütün çalındığını söylüyorlar. O da bir hukuk bürosuna başvuruyor ancak sonuç alamıyor, çünkü olay hukuk bürosunun yetki alanına girmiyor. 9 yıl aradan sonra nihayet hukuk bürosu davayı açabiliyor. Ancak bu anlattıklarını kanıtlayamıyor Thomas. Çünkü elinde ne fatura, ne de bu taşı satın aldığını gösteren herhangi bir belge var. Böyle bir belgenin olduğunu ancak evi yanınca belgenin kaybolduğunu söylüyor. Dolayısıyla onun hik yesi davada taraf olan diğer avukatlar tarafından gülünç ve tutarsız bulunuyor. Zümrütün Amerika ya gemiyle ulaştırılması için fatura ödeyen bir adamı temsil eden Steven Haney, Thomas ın hik yesinin inandırıcı olmadığını söylüyor. Kimse 9 yıl boyunca odasında oturup bir umutla zümrütün ortaya çıkmasını beklemez diyor. Bir yatırımcı grubunu temsil eden başka bir avukat ise bir iş anlaşması sonucu taşın onların olduğunu iddia ediyor. Thomas ın da satış faturasını nasıl gizemli bir yangında gizemli bir şekilde kaybettiğini anlayamadığını ifade ediyor. Bu arada Thomas ın çalındı dediği zamanlarda zümrüt Amerika ya geliyor, ancak kimler tarafından getirildiği bilinmiyor. Bilinen tek şey, New Orleans taki bir bankanın kasasına konduğu ancak bankayı Katrina Kasırgası nda sel basınca taşın aylarca sular altında kaldığı. Zümrüt daha sonra satılmak üzere Las Vegas a götürülmek istenirken Los Angeles polisi zümrüte el koymuş. Anlayacağınız, yargıcın işi zor. Bakalım ekim ayında sonuçlanacak davada 6 kişiden hangisi zümrütün sahibi olacak. G Sinemaya saygı duruşu Erol Albayrak, modayla sinemayı ifade ettiği Cinema koleksiyonunu ilk kez Altın Portakal ın galasında gerçekleşecek özel bir defileyle tanıtacak. Albayrak, sinema sanatına saygı duruşu niteliğindeki koleksiyonunda bir dönemin ruhunu, kasvetini, kanını ve umudunu anlattığını söylüyor. Tabii neşe, ışıltı ve seksapelle birlikte. bu çekimlerde de bunu hissettim. Öyle mi gerçekten? Modelleri eleştirmek haksızlık olur ama Tuğçe nin manken olarak da fotomodel olarak da sergilediği başarı ortada. Sadece Türkiye değil Avrupa podyumlarında da önem taşıyor. Tuğçe hik yeyi, vermek istediğiniz mesajı çok iyi anlıyor, dersine çalışıyor, giysilere bakıp düşünüyor. Bazen şu giysiyle nasıl poz verebilirim diye arıyor. Bu projede de o dönemdeki kadınların bakışları önemli, saçları önemli. Bunu yapabilecek çok manken vardır ama Tuğçe nin çalışma şekli çok keyifli. Ve değişime en uygun yüz hatlarına sahip. Herkes, bu Tuğçe mi diye soruyor zaten. Bu koleksiyonu defile dışında bir okazyonda sergilemeyi düşünüyor musunuz? Var birtakım çalışmalarımız henüz netleşmeyen, sergiyle paylaşmak istiyoruz. Ama sinemayla ilgili olmalı sergilendiği yer. Fotoğraflar Türker nanoğlu nun Sinema Müzesi nde çekildi, belki orada olabilir, insanların rahat ulaşacağı bir yerde olmalı. Koleksiyonda nasıl renkler ve kumaşlar kullandınız? Siyah, beyaz, kırmızı, Chaplin döneminde pudra tonları, griler var. Ben ipekleri seviyorum, ipek şifon, ipek organze, ipek şantuk gibi. Kumaşları özel dokuttuk. Deriyle danteli karıştırıyorum, çuval beziyle gabardini karıştırıyorum, kullanılan materyalleriyle de anarşist bir koleksiyon bu. Anarşist derken neyi kast ediyorsunuz? Ben kültürel ve sanatsal çalışmaların bu kadar hızlı tüketilmesine karşıyım. Bir şeylerin değeri olmalı. Bir elbiseyi birkaç gün giyiyorsunuz moda diye, kaldırıp atıyorsunuz. Ama siz bunun içindesiniz. Size en yakışan şeyi, çok severek almalı ve saklayabilmelisiniz. Bir süre sonra farklı bir duyguyla anımsayarak giyebilmelisiniz. Filmler bile eskiyince değerleniyor gözümüzde. Çuval bezinden bir abiye diktim. Çuval da bir kez kulanılır atılır, ondan tasarlanan bir giysi nasıl görünür, sanatsal algısı nasıl olur bunu göstermek istedim. Ama siz bu çark döndükçe var olabilirsiniz, hem bu kadar içinde olup hem bunu söylemeniz ilginç geldi bana. Ben dediğiniz gibi bu çarkın içinde de olsam, kalıcı bir şey yapma niyetindeyim. Moda kullanıp atmaya, tüketime dayanıyor. Bir değer paradoksu var. Biri bir giysiyi giyip bir davete gidiyor, 10 gün sonra başka bir davete de giydiğinde bu küçümseniyor. Kimse ne güzel giysi ki iki yerde birden giydi demiyor. Kıyafeti ya da tasarımcıyı yüceltmiyor, tam tersine küçültüyor. O çark dönüp dolaşıp bizim değerimizi düşürüyor. Ben bunu eleştirmek istiyorum, benim derdim bu. Bir derdi olmayan bir şey yapamaz. G S NEM DÖNMEZ 380 kiloluk dev zümrüt sahibini arıyor Cinema by Erol Albayrak koleksiyonunun tanıtım çekimlerinde ünlü manken Tuğçe Kazaz rol aldı. M Y BC MYBC paralar harcanıyor, hepsi de teknolojik imk nlarıyla yapılıyor. nsan emeği hiçe sayılıyor. Avatar çok güzel ama o kadar yapay ki alamıyorsun o tadı. Moda da aynı sıkıntıları yaşıyor. Bir sürü marka, ekonomik koşullar nedeniyle fiyatlarını indiriyor, ancak bir taraf h l çok pahalı. O kadar çok çabuk tüketiliyor ki moda, bir anda pek çok şey moda oluyor. Bu defile nasıl hazırlandı? Baştan sona kadar belirli bir hik ye ve bütünlük var koleksiyonda ve de defilede. Aslında sinemada da duygular, teknikler farklı da olsa bütününe baktığınızda bir hik yedir ve insanı, duygularını anlatır. Bu duyguları, bu çevresel faktörleri işleye işleye günümüze kadar bir yol çizdik. Bu yol bir bütün. Bir çaba var, Lumiere Kardeşler in ünlü tren sahnesi olacak mesela defilede, ama Lumiere Kardeşler e gelene kadar da sinemaya verilmiş bir emek var. bugün elle çevrilen filmlerden 3 boyutlu filmlere geldi sinema. Defileyi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle