25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
B ir insan neden gazeteci olur? Bu sorunun ki- şiye göre deği- şen birçok cevabõ vardõr elbette. Uğur Mumcu ça- lõşma yaşamõna Ankara Hukuk Fakültesi’nde idare hukuku kürsüsünde asistan olarak başladõ. 12 Mart dö- nemi... Yazdõğõ bir yazõ nedeniyle tutuklandõ, yar- gõlandõ; bu süreç içinde as- kere alõndõ, sakõncalõ piya- de er çõkarõldõ. Sonuçta be- raat etti. Üniversiteye dö- nebilir akademik kariyeri- ne devam edebilirdi. Dön- medi. Yaşadõğõ olaylar ona, gerçekleri en iyi şe- kilde halka ileteceği yerin gazete olacağõnõ düşündür- dü ve bu duyguyla gazete- ci olmaya karar verdi. Türk Solu, Devrim, Yeni Ortam gibi gazetelerde kõ- sa sürelerle yazdõktan son- ra 1975 yõlõndan öldürül- düğü 24 Ocak 1993 günü- ne kadar -Milliyet gazete- sinde zorunlu olarak yaz- masõ dõşõnda- hep Cumhu- riyet gazetesinde yazdõ. Akademik anlamda hukuk- çuluğu, araştõrõcõ yanõ; ga- zetecilik yaşamõ boyunca kendisini izledi. ‘Bütün teklifleri reddetti’ Yõllar boyunca kendisine yapõlan teklifleri reddede- rek Cumhuriyet gazetesin- de yazmayõ sürdürdü. Ne- den Cumhuriyet gazetesin- de yazmayõ seçtiğini 8 Ma- yõs 1984 tarihli yazõsõnda Uğur Mumcu şöyle anlatõr: “Gazetelerin varlık ne- denlerini ve amaçlarını bu gazetelerin doğuş ko- şulları belirler. Cumhuri- yet; Kurtuluş Savaşımı- zın kan ve barut kokan o kutsal kavgaları içinde doğmuş, o günden bugü- ne ulusal kurtuluş bilinci- ni, Atatürk devrimlerini ve çağdaş özgürlükleri savunagelmiştir. Gazete- mizin kökeninde soylu duyguların, özverilerin ve yurtseverlik bilincinin o görkemli harcı yatmak- tadır. …Yunus Nadi’nin Cumhuriyet gazetesinde- ki ilk başyazısında koy- duğu ilkeler bugün de ge- çerli değil midir? Cumhuriyet, ne hükü- met ne parti gazetesidir. Cumhuriyet, yalnızca cumhuriyetin, daha bi- limsel ve yaygın tanımı ile demokrasinin savunu- cusudur. Cumhuriyet ve demokrasi düşüncesi ve esaslarını çiğneyen ve yı- kan, yıkmaya çalışan her kuvvetle mücadele ede- cektir.” (Cumhuriyet, 8 Mayõs 1984 ) Cumhuriyet gazetesinin kuruluş ilkeleri onun gaze- tecilik yaşamõ boyunca önem verdiği değerler ol- muştur. Uğur Mumcu gazetecili- ği, 1961 Anayasasõ’nõn ta- nõdõğõ özgürlük ortamõnda benliğini bulmuştur. Dev- rim dergisi ile olgunlaşma- ya başlayan, anti-emperya- list, bağõmsõzlõkçõ, devrim- ci ve toplumcu bir gazeteci benliğidir bu. Bu açõdan bakõldõğõnda, Uğur Mumcu gazeteciliği işlevselcidir, toplumu bilgilendirme ve aydõnlatma sorumluluğu üzerinde temellenir. Ona göre, bir gazeteci varsa- yõmlarla uğraşmamalõ ve ideolojik ya da siyasal sap- lantõlarla gerçekleri ve olaylarõ çarptõrmamalõdõr. Böyle bir yolu bir gazeteci için hiç de güvenli bulmaz. Bir gazetecinin her şeyi bi- lemeyeceğini; bilgi ve ha- ber kaynaklarõna ulaşõp bu kaynaklardan topladõğõ bil- gi ve haberleri okurlarõna sunmasõ gerektiğini ve yo- rumlarõnõ da gerçeklere, olaylara, olgulara dayandõ- rõrsa, inandõrõcõ olacağõnõ söyler. IŞIK KANSU A NKARA - Cumhuriyet, unutulan Mu- ammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerinin dava dosyalarõnõ yeniden açtõ. Dava dosyalarõnõ titizlikle inceleyen araştõrmacõ-ya- zar Mustafa Yıldırım, dört suikastõ da gerçekleştiren kişi ve gruplarõn İran İslam devrimi yolunda yürüdük- lerine inandõklarõnõ belir- terek, “Cinayetlerin, İran’ın Türkiye misyonları çevre- sinde örgütlendiği ve İran’da istihbarat, suikast, silah, bom- balama eğitimi görmüş grup- larca işlendiği kesinleşmiştir” dedi. Mustafa Yõldõrõm, Yargõtay’ca da onanan suikast dava dosyala- rõna ilişkin sorularõmõza şu ya- nõtlarõ verdi: - Uğur Mumcu’nun yaşamını, ça- lışmalarını, yazdıklarını ve cinayet da- vası dosyalarını incelediniz. Edindiğiniz izlenimi öğrenmek isterdim. - Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bah- riye Üçok, Ahmet Taner Kõşlalõ ve yabancõ elçilik görevlilerinin, yurdumuza sõğõnmõş İranlõlarõn öldürülmelerini, Prof. Yuda Yü- rüm’ün ve bazõ yabancõ diplomatlarõn yaralan- masõ, birçok bombalõ eylemi konu edinen dava dosyasõnõ inceledim. Cinayetleri işleyenlerin büyük bölümü mah- kûm olmuş; ancak davalar sõradan cinayet da- valarõnõn ötesine geçerek, Türkiye Cumhuriye- ti devletini ele geçirmeye ya da yõkmaya yöne- lik örgüt davalarõ olarak sonuçlandõrõlamamõş- tõr. ‘İran’da eğitim aldılar’ - Dosyalarda Aksoy-Mumcu-Kışlalı cina- yetlerinin iz sürücülüğünün var olduğu bili- niyor. Dosyadan bu üç cinayetin neden ve hangi çevrelerce hangi siyaset uğruna yapıl- dığı sonucuna ulaşabildiniz mi? Cinayetlerin, İran’õn Türkiye misyonlarõ çev- resinde örgütlendiği, daha sonra İran’da istih- barat, suikast, silah, bombalama eğitimi görmüş gruplarca işlendiği kesinleşmiştir. - Bunu dosya hükmünden çıkarıyorsunuz değil mi? - Evet, bu gerçekler, dava dosyalarõnda yer alan belgelerde, kararlarda tüm açõklõğõyla yer alõyor. - Dosya içeriğinde cinayetlerden hüküm giymişlerin itirafları var mı? - Yalnõzca Ankara’da görülen davada değil, İranlõ sõğõnmacõlarõn kaçõrõlmasõ, öldürülme- siyle ilgili davalardaki itiraflarda da yer alõyor. - Dosyada yer alan ve hüküm giyenler bir taşeron örgüt gibi mi gözüküyor? Tetikçiler, cinayetleri tek başlarına mı işlemişler? - Taşeron örgütten kasõt, birden fazla odağa pa- ra ya da başka çõkar karşõlõğõ hizmet eden ba- ğõmsõz gruplarsa, hayõr, cinayetleri işleyenler ta- şeron değildirler. - Görevlendirilmiş tetikçiler diyebilir miyiz o zaman? - “Tetikçi” çõkar karşõlõğõnda cinayet işleyen kişiyse, “tetikçi” diyemeyiz; ama belirli ilişki- ler ağõnda talimatla çalõşan örgüt ya da eylem gruplarõ diyebiliriz. ‘Türkiye engel olarak görülüyordu’ - Arkalarındaki güç sizce kim ya da kim- ler? - Suikast, adam kaçõrma, cinayet suçlarõnõ iş- leyenlerin arkasõnda kimlerin olduğu sanõklarõn ifadelerinde açõkça belirtilmiştir. Türkiye’den Tahran’a yerleşmiş gidip orada olan kişilerin, İran istihbaratõ ve Kudüs Ordusu sorumlularõyla ilişki kurmasõ sonucu örgütlenmiş eylem ve pro- paganda birimleridir. - İran, Türkiye’de bu tür yöntemlere niçin başvurdu sizce? - İran’da yönetimi ele geçirenler, “İslam devrimi”ni başka ülkelere yayarak, kendi gü- dümlerinde bir İslam devletleri birliği kurmak istediler. Türkiye; din esaslarõna dayalõ olmayan rejimi ve çok partili siyasal düzeniyle İslam dev- riminin yayõlmasõ önünde en büyük engel ola- rak görülüyordu. Kudüs Ordusu’nun en önem- li eylem alanõ Türkiye olmuştur. - Kudüs Ordusu nedir? - İran’da yeni rejimi kuranlar, öncelikle çev- re ülkelere İslam devrimi ihraç etmeye karar- lõydõlar. Humeyni’nin emriyle “Kudüs Ordu- su” adõnõ verdikleri savaşçõ birlikler kurdular; amaç öteki ülkelerde bu orduya bağlõ silahlõ bi- rimler oluşturmaktõ. Bu ordunun görevlileri, komşu ülkelerden, bu arada Türkiye’den getirilen elemanlarõ eğittiler. ‘Üst düzey subaylarca eğitildiler’ - Bu elemanlarla nasıl bağlantı kurulmuş? - Eğitilen elemanlar Türkiye’de vurucu tim- ler oluşturmak için öncelikle geçmişte silahlõ ey- lemelere katõlmõş, bazõlarõ hapiste yatõp çõkmõş olan kişilerle bağlantõ kurdular. İran kültür merkezlerine gelip gidenlerden militan devşir- diler. Ayrõca daha geniş bir propaganda ve ele- man kazanma ağõ kurdular; yayõnlar çõkardõlar, lokaller açtõlar. Ülkelerine dönen elemanlardan oluşan grup- lar, doğrudan İran’dan ya da Türkiye’ye gön- derilen Kudüs Ordusu üst düzey subaylarõnca yö- netildiler; ellerine silah verildi. Örgüt eleman- larõ evler, villalar, taşõt araçlarõ satõn aldõlar, sa- yõsõz sahte pasaport ve kimlik elde ettiler. Para kaynaklarõnõ İran’la yapõlan ticari kazanç olarak açõkladõlar. - Bir anlamda gizli işleri için Türkiye’de açık açık çalışmışlar. Öyle mi anlamak gerek? - Onlarõn anlayõşõna ve inanõşõna göre söyle- mek gerekirse; bu kişiler ve gruplar, İran İslam devrimi yolunda yürümüşlerdir. Yine onlarõn deyişlerine göre “rehberleri” Ayetullah Hu- meyni ve İran’daki “Hocat-ül-İslam” denilen en üst otoritedir. Açõktan çalõştõklarõ bir gerçek. Örneğin, bir yabancõ elçilik görevlisinin öldü- rülmesinden sonra, eylemi yayõn yoluyla övdüler ve “Kemalist diktatörlük ders alsın!” diye bir de tehdit savurdular. Neden Cumhuriyet? S Ü R E C E K S Ü R E C E K G Ü L D A L M U M C U , G A Z E T E C İ U Ğ U R M U M C U ’ Y U Y A Z D I U ğur Mumcu, İpekçi cinayetinin yaklaşõk beş bin sayfayõ bulan dava dosyasõnõn silik kopyalarõnõ gözünün bir numara artmasõ pahasõna defalarca okuya- rak cinayetin işlendiği olay yerin- de Ağca’nõn yalnõz olmadõğõnõ, İpekçi’ye çapraz ateş edildiğinin bilgisini elde etmiş ve bu bulgula- rõnõ kamuoyu ile paylaşmõştõr. Bel- gelere dayalõ yazdõğõ bu yazõlar so- nucu, İpekçi cinayetinin ikinci da- vasõ açõlmõştõr. Bu konuyla ilgili Ağca Dosyasõ ve Papa Mafya Ağ- ca adõyla iki araştõrma kitabõ ya- yõmlamõştõ. Papa Mafya Ağca kita- bõnda, Ağca’nõn olay yerinde Oral Çelik’le beraber bulunduğunu, ci- nayeti Oral Çelik ve Mehmet Şe- ner’in birlikte planladõğõnõ, Ağ- ca’nõn bu ikilinin emrinde görev yapan bir militan olduğunu yaz- mõştõr. Tüm bu çalõşmalarõ yaparken üzerinde araştõrma yaptõğõ birçok konuda olduğu gibi, İpekçi konu- sunu sõkça gündeme getirince, “başka konu yok mu” diye eleşti- rilerle karşõlaşmõştõ. Oysa “fikri takip”in gazetecili- ğin önemli bir yöntemi olduğunu biliyordu: “Eskilerin ‘fikri takip’ dedikle- ri, olayları izleme yöntemi var- dır. Bir olayı yazdınız, sonra ne oldu? Olay nasıl sonuçlandı? Olaya kimler, ne ölçüde karıştı? Bu soruları sormaya ve ipuçla- rını bu soruları sorup ele geçir- meye başladınız mı, olaylar ya- vaş yavaş aydınlanır. Olay ay- dınlanınca da birçok kişi tedir- gin olur. Bu konuları köşenizde sık sık yazarsanız okuyucu sıkılır. Ve haklı olarak ‘Başka konu yok mu?’ diye söylenir. Köşe yazarı bu durumda peşine düştüğü ola- yı bir yana bırakacak mıdır? Hayır bırakmayacaktır.” (Cum- huriyet, 20 Kasõm 1985) 12 Mart döneminde bizzat kendisi- nin de yaşadõğõ gözaltõna alõnma, tu- tuklanma, yargõlanma ve sakõncalõ as- kerlik gibi baskõcõ uygulamalar Mum- cu gazeteciliğinde var olan sorgulayõ- cõlõğõ, araştõrõcõlõğõ kamçõlamõş ve ince eleştirel zekâsõnõ da beceriyle kullan- masõna yol açmõştõr. Zaman zaman çok sert ve ödünsüz yazõlar, kimi kez alay- la karõşõk kara mizaha dönüşüverir. Ancak her tür yazõ biçeminin amacõ tektir: İvedilikle demokratik yönetime ve basõn özgürlüğüne kavuşmak. Uğur Mumcu şöyle der: “Basın özgürlüğü, demokrasinin temellerinden biridir. Kamuoyunu oluşturan ve ifade eden basın, tarihin her devrinde tartışma konusu olmuştur. Basın özgürlüğü- nün kısıtlandığı dönemlerde demok- ratik gelişim durmuş, totaliter eği- limler güçlenmiştir. Basın özgürlü- ğünün gelişimi ile demokratik ilkele- rin yerleşmesi arasında zorunlu bir bağ vardır.” (Cumhuriyet, 16 Mart 1980) 1970’li yõllarõn ortasõndan başlayarak giderek yoğunlaşan kanlõ ortam, Uğur Mumcu gazeteciliğinin işlevselci, araş- tõrmacõ yanõnõn güçlenmesine yol açar. 1 Mayõs gibi, Kahramanmaraş gibi kat- liam boyutuna ulaşan olaylar, silah ve uyuşturucu kaçakçõlõğõ, Abdi İpek- çi’nin öldürülmesi gibi toplumu sarsan olaylar da bu cinayetlerin derinlemesi- ne araştõrõlmasõnõ getirir. Mumcu ga- zeteciliği o dönemi söyle sorgular: “Bir yanda binlerce silah ve milyon- larca mermi, öte yanda ‘sõkõyönetim, silah kaçakçõlõğõ davalarõna bakamaz’ diyen yüksek yargı kararları… Bir yanda sosyete cinayetlerinde konuş- turulan hünerli gazetecilik, öte yan- da silah kaçakçılığı karşısında susan, ağzını açmayan basın ahlakı…” (Cumhuriyet, 4 Temmuz 1980) BELGESİZ YAZMADI Mumcu gazeteciliği Unutulan dosyalar Aksoy, Üçok, Mumcu, Kõşlalõ Uğur Mumcu ailesiyle birlikte CMYB C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle