Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
20 OCAK 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Makyajlı Demokrasi
Demokrasiye bağlılık testi, sadece iktidar
partileri için mi geçerli olmalıdır?Ya seçmenin
muhalefette bıraktığı partiler?
Özellikle onların ilk seçimde verecekleri
sınava nasıl hazırlandıkları ve o arada,
çoğunluğu sağlar da iktidar görevini
üstlenirlerse, daha saydam bir demokrasiyi
gerçekleştirmek amacıyla neler yapacaklarını,
bugünden öğrenmemiz gerekmiyor mu?
Ben bu yazıyı yazarken, Adalet ve Kalkınma
Partisi’nin anayasa değişikliklerinde
referandum süresinin 45 güne* indirilmesini
öngören değişikliğin Anayasa Komisyonu’nun
gündemine alınması bekleniyordu.O beklenti
nedeni ile iktidar partisinin ortamı olumlu
bulduğu anda, anayasada yapılmasını istediği
değişiklikler için düğmeye basacağına değin
haber ve yorumlar da vardı.
Görüntüyü kurtarmak
Mesela, Vatan’da Bilal Çetin, AKP
tarafından önerilmesi beklenilen bazı
değişiklikler arasında “Muhalefetin de itiraz
edemeyeceği bazı anayasa değişikliklerinin
de gündeme alınacağı”ndan söz ederken,
“genel seçimlerde temsil düzeyinin
arttırılmasına dönük bir hükmün yerine
getirilmesi amacıyla Türkiye milletvekilliği
modeli ile baraj altında kalan partilerin de
birer-ikişer milletvekiliyle Meclis’te
temsilinin sağlanmasının yolunun
açılabileceğini” yazıyordu.
Demek her olanakta demokratik açılım
söylevleri vermekten hoşlanan Başbakanımız,
bugünkü seçim sistemi ile “temsilde adalet,
yönetimde istikrar” sağlanamadığından haklı
olarak şikâyet edenleri susturmak amacıyla
Türkiye milletvekilliğini kurumsallaştırmak için
sadece kararlı olmakla kalmıyor, bunu
sağlayacak anayasa değişikliğinin
gerçekleşmesinde CHP ve MHP’nin oylarını da
çantada keklik olarak görüyor.
Erdoğan’ın bu gözleminde ne yazık ki haksız
olmadığını söylemek zorundayız. Çünkü AKP
Genel Başkanı da, seçim kanununda kalması
için var gücü ile savunduğu “yüzde onluk
baraj” konusunda Baykal ve Bahçeli’nin de
kendisini destekleyeceğine güveniyor.
Yeri geldiği zaman, 12 Eylül darbecilerinin
yaptığı yasa değişikliklerini eleştiri
bombardımanı altında tutmak, ama o yasaların
kendi çıkarlarına cevap verdiğini görünce de,
can kurtaran simidi gibi sarılmak.
Bunu sadece AKP ve Erdoğan mı yapıyor?
Baykal’ın, Bahçeli’nin partileri de sırf
göstermelik olması için milletvekili sayısını
çoğaltıp, içlerinden 100’ünü Türkiye milletvekili
sistemi ile ayrıca seçmek. Öylece yüzde 10’luk
barajı aşamayacağı tahmin edilecek partilerin
oylarını, o partinin görüşlerine en yakın
kurumlar olarak yine kapatmak. Sonra bu
partilere dönerek, “Sizler de birer ikişer
milletvekili ile parlamentoya girdiniz ya.
Daha ne istiyorsunuz?” diye çalım satmakta
sakınca görmüyorlar.
Türkiye milletvekilliği ile temsilde adalet
sağlanamayacağını Erdoğan kadar Bahçeli de
Baykal da elbette biliyorlar. Ama bugünkü
statükonun sürmesinden partilerine bir bakıma
haksız bir şekilde sağlanan getirinin devamında
ısrar etmekten de vazgeçemiyorlar.
Üçlü ve gizli bir anlaşma mı?
Üç parti arasında yüzde 10’luk barajı
sürdürmek amacıyla TBMM’de oluşmuş bu
konsensusu gizli bir ittifak anlaşması olarak mı
görmeliyiz?
Yoksa barajın en az yüzde 5’e indirilmesini
sağlayacak, öylelikle ilk genel seçimde
oluşacak parlamentoya gerçekten yönetimde
istikrarın ve temsilde adaletin yansıyacağına
güvenerek, demokrasimizin geleceğinden,
ülkemizde iç barışın kurumsallaşacağına
inanarak sen ben kavgasını sona erdirecek bir
geleceği mi beklemeliyiz?
Ülkemizdeki her görüşün parlamentoya etkin
temsilcilerinin söz ve oyları ile yansımasını
sağlamak yerine, görüntüyü kurtarmak için
demokrasiye makyaj yapmaya kalkışmak 2010
Türkiyesi’ne yakışmıyor.
*Yüksek Seçim Kurulu’nun, 45 günü az
bularak sürenin 60 güne çıkarılmasını istediği
bildiriliyor.
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
Abdi İpekçi davasõnda müdahil avukatõ Uğur Yetimoğlu geçmişle şimdiyi karşõlaştõrdõ
‘İstenirse olay çözülür’
İpekçi ailesinin avukatlarõndan Uğur Ye-
timoğlu, “Ergenekon soruşturmasında ya-
pılanların onda biri o gün yapılsaydı, dö-
nemin savcıları da aynı çabayı gösterse-
lerdi, İpekçi cinayeti aydınlatılmış olurdu.
İpekçi davası ve diğerleri savcısız davalardı.
En azından şimdi özel yetkili savcılar var.
Başsavcıyı bile dinliyorlar” dedi.
Yalçın Özbey ve Oral Çelik’in yargõlan-
dõğõ davalarda Turgut Kazan ile birlikte mü-
dahil avukatõ olarak görev yapan Yetimoğlu,
Çelik’in ceza almadõğõnõ, Özbey hakkõndaki
davanõn zamanaşõmõ sebebiyle işlemden kal-
dõrõldõğõnõ anõmsattõ. İpekçi cinayetinin tek ba-
şõna Ağca’ya ait olmadõğõ konusunda ka-
muoyunda ciddi ve doğru bir kanõnõn oldu-
ğuna işaret ederek, “Türkiye’nin yarını
kurmak adına bu süreçle heaplaşması ve
bu süreci aydınlığa çıkarması gerekir.
Ama şimdiye kadar Türkiye bunu yapa-
madı” dedi.
İpekçi cinayeti dosyasõnõ, Ergenekon so-
ruşturmasõyla karşõlaştõran Yetimoğlu, İpek-
çi cinayeti soruşturulurken ya da dava süre-
cinde, işlevsel olmayan bir savcõlõk makamõnõn
olduğuna dikkat çekti. Yetimoğlu, “Biz mü-
dahil vekilleri olarak savcıların yapama-
dıklarını yapmaya kalktık. Şimdi özel yet-
kili savcılar var. Başsavcının elinden so-
ruşturma dosyasını alıp bunu ‘ben soruş-
turacağõm’ diyen savcılar var. Şimdi yü-
rütülen davaların savcısı Başba-
kan” diye konuştu.
Faili meçhullerin ortaya çõkarõl-
masõnõn öncelikle siyasi iktidarõn
görevi olduğunu dile getiren Yeti-
moğlu, o dönemde bu cinayetleri or-
taya çõkarmak için ‘namus sözü’ ve-
ren siyasetçilerin hiçbirşey yapa-
madõklarõnõ anõmsattõ.
Ergenekon soruşturmasõndaki ‘giz-
li tanıklar’la, İpekçi cinayeti dava-
sõndaki ‘olayı gördüğünü söyle-
yen gizli tanığın’ konumunu da kõ-
yaslayan Yetimoğlu, “Bizim da-
vadaki bu tanık konuşabilmek
için korunma istedi. Ama sistem
bu tanığa koruma imkânı sunmadı ya da
sunamadı. Kendi isteğiyle tanıklık edece-
ğini bildiren bir tanıktan onu koruyama-
dığımız için yararlanamadık” dedi. Yalçõn
Özbey’le yurtdõşõnda görüşme yapan emni-
yetçilerden, bu görüşmeyi kaydettikleri ka-
setleri alamadõklarõnõ anlatan Yetimoğlu,
şöyle devam etti: “Bizim anlı şanlı emniyet
müdürlüğümüzden, en önemli faili meçhul
cinayet dosyasına gönderilen yazı, içler acı-
sı bir yazıydı. Yazıda kasetlerin kaybol-
duğu, tutanakların ihma edildiği, buluna-
madığı yazıyordu. Şimdiki soruşturmadaki
gayretlere, kullanılan yöntemlere bakı-
yoruz.. Yargıtay’ın bile dinlenebildiği, bu
kayıtların gazetelerde tefrika halinde ya-
yımlandığı bir süreci yaşıyoruz. O dö-
nemde ise kaydedilen kasete ulaşamayan
bir yargı söz konusu. Karşılaştırma yap-
tığım zaman bir hukukçu olarak üzülü-
yorum. Faili meçhul cinayetlerle ilgili
Türkiye, yargı ya da siyasi iktidar ve top-
lum olarak hep birlikte gereğini yapama-
dık maalesef.”
İpekçi davasõ sanõklarõnõn bir bölümünün
milletvekili, meşhur işadamõ olduklarõna de-
ğinen Yetimoğlu, Oral Çelik’in İpekçi dava-
sõndan sonra Malatyaspor’a başkanlõk yaptõ-
ğõnõ anõmsattõ. Bu kişilerin belli çevreler
için kahraman olduklarõna dikkat çeken Ye-
timoğlu’e göre, sanõklarõn arkalarõndaki güç
sebebi ile mahkemenin istediği belgelere
ulaşõlamadõ. Tanõklar korunamadõ. Sanõkla-
ra da 1980 öncesi süreci yönlendiren, belir-
leyen, o cinayetlerin arkasõndaki ekibin in-
sanlarõ olduklarõ için dokunulamadõ. Daha son-
ra da terörle mücadelede kullanõldõlar.
Bazõ isimler ‘mafyacıklar’ olarak ortaya
çõktõlar. Susurluk’tan Ergenekon’a uzanan sü-
reçte bu adõ geçenlerin birbirlerine dokun-
duklarõ noktalar olduğunu dile getiren Yeti-
moğlu, “İpekçi dosyasındaki karanlıklar ay-
dınlığa çıkarılabilir mi?” sorumuzu ise
şöyle yanõtladõ:
“Bu ciddi bir siyasi iradeyle olur. Erge-
nekon soruşturmasının arkasında duran si-
yasi irade gerçekten samimi ise önce ana-
yasanın geçici 15. maddesini kaldırıp 80
darbesini yargılayacak. Bütün faili meçhul
cinayetleri aydınlatacak. TBMM’de araş-
tırma komisyonu kurulabilir. Artık bu ci-
nayetlerin kaynağının ortaya çıkarılması
ve Türkiye’nin gerçekten kendisi ile yüz yü-
ze olmayı becermesi gerekiyor. Siyasi ira-
de olursa bu yapılabilir diye düşünüyor-
mum.”
Yargõ tekniği açõsõndan davalarõn zamana-
şõmõna girmiş olduğunu ancak istenirse
TBMM’de çözüleceğini vurgulayan Yeti-
moğlu, “Komisyon kurulur her şeye el ko-
nulup yeniden incelenir. Bugün samimi
olarak bu çabanın içerisinde olunmalı.
Geçmişin siyasi koşulları yok. İnsanlar bel-
ki daha rahat ifade verebilirler. Pozis-
yonları değişmiştir. Tanık koruma ve di-
ğer imkânlardan yararlanarak ifadeleri alı-
nır. Meclis iradesiyle olabilir bütün bun-
lar. Karanlık geçmişimizden kurtulmamız
gerekir” diye konuştu.
‘Toplum hukuka güvenmiyor’
Yetimoğlu, Türkiye’de insanlarõn yargõnõn
herhangi bir sorunu çözebilecek gücü taşõ-
madõğõna inandõklarõna dikkat çekerek, bu al-
gõda, İpekçi cinayeti ve diğer cinayetlerin çö-
zümsüzlüğünün de büyük etkisinin olduğu-
nu dile getirdi. Devletin işleyişine olan kötü
inancõn pekiştiğini, ‘devlette güçlü olursan,
devletin herhangi bir kesimi seni koruyorsa
sana bir şey olmaz’ anlayõşõnõn güçlendiği-
ni anlatan Yetimoğlu, gençlerin de ‘her tür-
lü hukuka aykırılığı yapabilirim, cinayet bi-
le işlesem bir şey olmuyor, üstelik kahra-
man oluyorum, ödüllendiriliyorum’ dü-
şüncesine kapõldõklarõnõ anlattõ. Bu algõnõn top-
lumda genişlemesini hukuk devleti
fikri bakõmõndan çok tehlikeli bulan Ye-
timoğlu, insanlarõn yargõya ve hukuk
devletine güvenmediklerine, böylece
toplumun üzerine ölü toprağõ serpildi-
ğine dikkat çekti.
AKP çevresine eleştiri
AKP’ye yakõn bazõ çevrelerin kendi
pozisyonlarõnõ meşrulaştõrmak için
geçmişte kanlarõnõ içecekleri bu in-
sanlarõn cinayetlerinden yararlanmaya çalõş-
tõklarõnõ savunan Yetimoğlu, “Bu insanı
çok rahatsız ediyor. AKP’ye yakın medya
bu süreci Türkiye’nin demokratik açılımı
olarak görüyor. Kendi siyasi anlayışına hiz-
met etmesi bakımından da bir dönem
münferit cinayet olarak gördüğü, aydın ci-
nayetleri üzerinden kontrgerilla ile bu-
günkü Ergenekon soruşturmasının bağ-
lantısını kuruyorlar. İpekçi, Doğan Öz,
Uğur Mumcu’yu bu isimlerin ortak özel-
liklerini, Cumhuriyeti seven aydınlardan
oldukları için katledildikleri gerçeğini bir
yana bırakıp, kendi yürüttükleri siyasetin
birer malzemesi haline getirmeye çalışı-
yorlar” diye konuştu.
Avukat Uğur Yetimoğlu,
İpekçi davası sanıklarının
bir bölümünün milletvekili,
meşhur işadamı
olduklarına değiniyor.
Güneş: Dosya emniyetin elinden alõndõ
Abdi İpekçi’yi öldüren Mehmet
Ali Ağca’nõn sorgusunda bulunan
dönemin İçişleri Bakanõ Hasan
Fehmi Güneş, “Abdi İpekçi cina-
yetinin soruşturulması eksik kal-
mıştır. O dönemdeki sıkıyönetim
yasaları çerçevesinde soruşturma
emniyet örgütünün, polisin elin-
den alınmıştır. Alınınca da geniş-
letilmedi, derinleştirme yapılama-
dı. Daha sonra Ağca cezaevinden
kaçırıldı” dedi.
Eski CHP milletvekillerinden Ha-
san Fehmi Güneş, Mehmet Ali Ağ-
ca’nn İpekçi cinayetinin faili ve Pa-
pa’ya suikast düzenlemekten mah-
kûm olduğunu, işlediği suçun ceza-
sõnõ çektiğini, 30 yõl hapis yatarak
eyleminin bedelini ödediğine dikkat
çekerek “Buna rağmen Ağca’yı
toplumsal yargılama konumunda
tutmayı haklı ve gerekli bulmuyo-
rum. Ayrıca bir sabıkalıdan kah-
raman yaratma sürecini de son
derece rahatsız edici buluyorum”
diye konuştu.
Mehmet Ali Ağca’nõn cezaevin-
den çõkõşõnõ değerlendiren Güneş:
“Onu eyleme yönlendiren, koru-
yan, kaçıran yapının bu aşamada
da ona sahip çıkarak süreci dü-
zenlediği kuşkusunu taşıyorum...
Ağca çıkınca arkasındaki yapıyı
dışavurabilir, açıklayabilir...”
İpekçi suikastõnõn sanõğõnõn ve
ona yardõm edenlerin tespit edildiği-
ni, ancak bu isimlerden bir kõsmõnõn
ele geçirilemediğini anõmsatan Ha-
san Fehmi Güneş, “Cinayeti plan-
layanlar bilinmekteydi; ancak
olayın arka cephesine, suçu plan-
layan merkezlere ulaşmak müm-
kün olmadı. Ulaşılabilirdi. Polisin
elinde yeterince bilgi vardı. Dosya
polisin elinden alındıktan sonra
soruşturma dosyasına yeterli delil
ve derinlik kazandırılmadı. Ben
bilerek ve isteyerek kazandırıl-
madığı kuşkusunu taşımaktayım”
dedi.
‘İpekçi’yi vuran Ağca’
O dönemki sõkõyönetim yasasõna
göre 15 günlük gözaltõ süresinden
sonra yeniden ek süre alõnmasõ ge-
rektiğine işaret eden Güneş, o bölge-
nin sõkõyönetim komutanõnõn ek süre
vermediğini anõmsattõ.
Bu nedenle dosyanõn sõkõyönetim
komutanlõğõna gönderilmesi zorunda
kalõndõğõna dikkat çeken Güneş şöy-
le devam etti: “Dosya İstanbul Em-
niyet Müdürlüğü’nün elinden
alınmıştır. Cinayetin yeterince ko-
vuşturulması engellenmiştir. Şu
noktada bir tereddüt yoktur.
İpekçi’yi vuran Ağca’dır. Bu cina-
yet örgütlü bir cinayettir. Cinaye-
tin bütün elemanlarına ulaşılama-
mıştır. Yardım edenlerin isimleri,
cinayetteki rolleri bilinmektedir.
Cinayeti planlayan merkeze, bu
tür cinayetleri tertipleyen temel
yapıya ulaşılamamıştır. Bu isten-
memiştir, açıkça engellenmiştir.”
İpekçi cinayeti, eldeki bulgulara
göre üzerine gidilerek tam, gereğin-
ce aydõnlatõlsaydõ daha sonraki cina-
yetlerin engelleneceğini savunan
Güneş, böylece demokratikleşmenin
önünü kesen engellerin de tespit edi-
leceğine ve giderilmiş olacağõna
dikkat çekti.Hasan Fehmi Güneş.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Milli-
yet Gazetesi Genel Yayõn Yönetmeni Abdi
İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’nõn avu-
katõ Gökay Gültekin, müvekkilinin bugün
basõn toplantõsõ düzenleyebileceğini bildirdi.
Sabah saatlerinde Ağca’nõn kaldõğõ otele ge-
len Gültekin, “Bugün (dün) yalnızca odasın-
da dinlenecek ve basın toplantısına hazırlık
yapacak” dedi. Basõn toplantõsõnõn nerede ya-
põlacağõnõn sorulmasõ üzerine Gültekin, “Yeri
daha net değil” yanõtõnõ verdi. Gültekin, Ağ-
ca’nõn her adõmõndan basõnõ bilgilendirecekle-
rini söyledi. Ağca, Ankara’da kaldõğõ otelden
dün 15.00 sularõnda çõkõş yaptõ. Otel garajõn-
dan bir araca binen Ağca ve beraberindekiler
Eryaman yakõnlarõnda araç değiştirdi. Ağ-
ca’nõn korumalõğõnõ yaptõğõ belirtilen kişiler
kendilerini takip eden gazetecilerin bulundu-
ğu araçlarõn önünü keserek Ağca’nõn takip
edilmesine engel oldu. Ağca ile beraberinde-
kilerin İstanbul yönüne gittiği öğrenildi.
MEDYA AĞCA’YI İZLİYOR
‘Korumaları’
takibi engelledi
Suikast girişimiyle ilgili dosyaya bakmõş olan ön soruşturma yargõçlarõndan Priore’den ilginç iddia
‘Papa’ya saldırı Çatlı’nın emriyle planlandı’
Dış Haberler Servisi - Mehmet Ali
Ağca, 27 yõldõr kendisinden haber alõ-
namayan Vatikan vatandaşõ Emanuela
Orlandi’nin hayatta olduğunu savundu.
Ağca’nõn serbest kalmasõnõn yabancõ
basõnda yankõsõ sürerken yorumlarda
Ağca’nõn büyük ücretler karşõlõğõ de-
meçler verme peşinde olduğu belirtiliyor.
Papa II. Jean Paul’ü hedef alan suikast
girişimiyle ilgili dosyaya bakmõş ön so-
ruşturma yargõçlarõndan Rosario Priore,
dün La Stampa gazetesinde yayõmlanan
demecinde, “Papa’ya saldırının, bu
grubun Avrupa temsilcisi Abdullah
Çatlõ’ın emriyle planlandığını” ileri
sürdü. Priore, Vatikan’da 1981’deki sui-
kast girişiminin perde arkasõnda Bul-
garlarõn taşeronluğunda Doğu blokunun
bulunduğuna ilişkin kanaat bulunmasõnõ
ise şu sözlerle değerlendirdi: “Siyasi
düzlemde itibar görmüş, muhtemelen
halen itibar gören talihli bir tez. Hu-
kuki düzlemde ise neredeyse sadece
Ağca’nın sözlerine dayanan bir tez.”
İtalya’da yayõmlanan La Repubbli-
ca’nõn sorularõnõ yazõlõ olarak yanõtlayan
Ağca, 27 yõldõr haber alõnamayan Vati-
kan vatandaşõ Orlandi’nin halen hayatta
olduğunu savunarak, “Bu yıl içinde
Emanuela’yı Vatikan’a götürmeyi
umuyorum. Bu, kaçırma olayının yıl-
dönümünde, yani 22 Haziran 2010’da
mümkün olabilir” dedi. Ağca, Orlan-
di’nin Vatikan bankasõ IOR ile Maglia-
na çetesi arasõndaki karanlõk ilişkiler
çerçevesinde kaçõrõldõğõ, ardõndan da öl-
dürülerek bir inşaatõn betonuna gömül-
düğü biçimindeki tezin doğru olmadõğõ-
nõ da ileri sürdüğü açõklamasõnda, “Ema-
nuela’ya kaçırıldığı günden bu yana in-
sanca davranılıyor. Şu an gayet iyi. An-
cak dışarıyla temasta sınırlamaya ta-
bi tutuluyor. İtalya, Orlandi vakasıy-
la ilgili olarak Magliana çetesinin iti-
rafçılarının yalanlarına inanmamalı-
dır” dedi. Soruşturmayõ yürüten Roma
Cumhuriyet Savcõlõğõ’nõn Ağca’nõn ifade-
sine başvurmayõ düşünmediği öğrenildi.Abdullah Çatlı.