18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 14 OCAK 2010 PERŞEMBE 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Medya - Demokrasi Doğan - Erdoğan [email protected] İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN [email protected] Demokrasi bazı varsayımlara dayanır. Bunlardan birincisi, halkın kendisi için en iyi olanı seçme yetisine ve özgürlüğüne sahip olması gelir. Bunun alt varsayımı da, halkın ne olup bittiğini açıkça bilmesi ve değerlendirebilmesidir ki, özgür, yansız bir medyanın varlığını zorunlu kılar. Türkiye gibi, en liberal etiketli iktidarlar döneminde bile devletin her şeyi mutlak denetiminde tuttuğu, her siyasi iktidarın iş dünyasında dahi, kendi yıldızlarını ve kurbanlarını yarattığı bir ülkede, medya, güçlü iktidarlar karşısında denge unsuru olamamıştır. Aydın Doğan Grubu ile Tayyip Erdoğan iktidarı çatışması sırasında, “Basınla dalaşan iktidarların hali haraptır” buyuran kimi meslektaşlarımızın aksine, ben Doğan’ın bu savaşı yitireceği öngörüsünde bulunmuştum. Olay da o yöne doğru gitmekte, Aydın Doğan’ın yenilgisi kesinleşmiş gibi görünmekte. Bu gelişmenin demokrasimiz açısından hiç de hoş olmayacağını da belirtmeliyim. Bu konuda önceki gün görüşlerine çok değer verdiğim dostum Orhan Bursalı’nın bir yazısı çıktı. Sevgili Bursalı, salt bir tartışma açmak amacıyla yazdığını söylediği yazısını şöyle noktalıyordu: - Milliyet, Star ve Vatan’ın iktidara satılmasının pek çok açıdan belki de hayırlı sonuçlara yol açacağını düşünüyorum. Aziz dostum, görüşünü şu gerekçe üzerine oturtuyor: “Gazeteciler ve yorumcular, yıllar boyu haber ve değerlendirmeleriyle gazetenin özel bir kurumsal kimliğini oluşturur. Hürriyet’in Cumhuriyet’in ve diğer kimlik sahibi gazetelerin vitrinini bir anda değiştirin, gazete ile okur arasında derin bir bunalım doğar! Gazetenin haber niteliğini/biçimini değiştirirseniz, aynı bunalımı yaratırsınız. (Cumhuriyet bunu birkaç kez test etmiştir)... Örneğin Hürriyet’e her günkü kimliğini kazandıran kadronun büyük çoğunluğu bir protesto istifası yaptığında, patronun mülkiyeti orta vadeli bir süreye bile gerek kalmadan belki de yarısını kaybeder.” Orhan Bursalı’nın Cumhuriyet için ileri sürdüğü görüşleri olaylar da doğruluyor. Ne var ki, diğer gazeteler için aynı gerçeği doğrulayan bir kanıt bulunmadığı gibi aksinin varit olduğunu da söyleyebiliriz. Nitekim, Hürriyet’in ağır toplarından, gazetenin o sıradaki en muhalif iki kaleminden biri olan, Emin Çölaşan’ın işten çıkarılması, büyük tartışmalara neden olmakla birlikte, çok kısa vadede bir tepki doğursa bile, orta vadede tirajda ve güvenilirlikte (bunun iyi mi kötü mü anlama geldiğini tartışacak değilim) bir değişiklik yaratmamıştı. Aynı şekilde, Hürriyet’in güvenirliği kadar, kalem ustalığı da tartışma götürmez olan yazarlarından, Bekir Coşkun’un gazeteden, “onlar çıkarmadan, ben elimi çabuk tutup gideyim” kabilinden istifası da, okurlarla ilişkilerini fazla etkilememiştir. Bu durumun çok çeşitli nedenleri herhalde, ayrı bir inceleme konusudur. Bu inceleme sırasında, köklü gazetelerimizin bile, kendi ilkeleri, üslupları, idealleriyle okuyucuları arasında sağlam bir bağlantı kuramamış olmaları, (böyle bir bağlantının gazete için zorunlu olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusudur) kadronun düşünceler etrafında birleşip bir okul oluşturamaması gibi nedenler ileri sürülebilir. Tabii bu arada okurun ilkesel tavrı ve davranışları da unutulmamalıdır. Ama şu kadarını söyleyelim ki, Cumhuriyet olayı dışında, Türkiye’de ilkesini ya da onun simgesi kadrolarını yitirdiği için, okurun etkileyici tepkisiyle karşılaşan bir başka örnek Türk basın tarihinde yoktur. Tabii ki, bu olay Cumhuriyet açısından ne kadar sevindiriciyse, Türkiye açısından da o denli üzücüdür. Bilmem bir de bu açıdan düşününce, Orhan, Milliyet, Vatan ve Star TV’nin satışı konusundaki görüşlerinde ısrar eder mi? AKP hükümeti, kozmik oda tartõşmalarõ üzerine yasada değişiklik çalõşmalarõnõ hõzlandõrma kararõ aldõ Sõrrõ Erdoğan belirleyecekEMİNE KAPLAN ANKARA - Başbakan Yardõm- cõsõ Bülent Arınç’a suikast iddiasõ üzerine Ankara Seferberlik Bölge Başkanlõğõ’nda yapõlan aramalar, ne- lerin devlet sõrrõ olup olmadõğõ, bu kapsamdaki belgelerin soruşturma aşamasõnda incelenip inceleneme- yeceği tartõşmasõnõ yarattõ. AKP hükümeti, tartõşmalar üze- rine TBMM Adalet Komisyonu’nda bir yõldõr bekleyen Devlet Sõrrõ Ya- sa Tasarõsõ’na hõz verme kararõ al- dõ. Devlet sõrrõnõn belir- lenmesinde tamamõyla ik- tidarda bulunan hüküme- te yetki veren tasarõyla, AKP’nin kendi hükü- metler dönemine zõrh ge- tirmek istediği, önceki hükümetler döneminde devlet sõrrõ kapsamõnda olan bilgi ve belgeleri ise tartõşmaya açtõrmak iste- diği belirtiliyor. Tasarõ, şu düzenlemeleri öngö- rüyor:  Devlet sõrrõ, “Açık- lanması veya öğrenilmesi, devle- tin dış ilişkilerine, milli savun- masına ve milli güvenliğine zarar verebilecek, anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabi- lecek ve bu nedenlerle niteliği iti- barıyla gizli kalması gereken bil- gi ve belgelerdir” biçiminde ta- nõmlanacak.  Bilgi ve belgelere devlet sõrrõ niteliğini verme yetkisi, Başbakan- lõk Müsteşarõ’nõn başkanlõğõnda Adalet, Milli Savunma, İçişleri ve Dõşişleri bakanlõklarõ müsteşarla- rõndan oluşan Devlet Sõrrõ Kurulu’na ait olacak. Başbakan, Genelkur- may Başkanõ, bakanlar, Milli Gü- venlik Kurulu, kendi görev alanla- rõna ilişkin bilgi ve belgelerin dev- let sõrrõ olarak belirlenmesini ku- ruldan isteyecek. Diğer kamu kurum ve kuruluşla- rõnda ise bakanlõklar aracõlõğõyla kurula öneride bulunulacak. Cum- hurbaşkanlõğõ’na ait bilgi ve belge- lerin niteliğini Cumhurbaşkanõ tak- dir edecek. Tasarõnõn yasalaşmasõ durumunda, daha önce devlet sõrrõ kapsamõnda nitelenen bilgi ve bel- geler için Devlet Sõrrõ Kurulu’nca yeniden sõr niteliğinin verilmesi gerekecek.  Kurulun bilgi ve belgelerin ni- telenmesine ilişkin kararlarõna kar- şõ açõlan davalarda nihai olarak gö- rüş bildirmek üzere başbakanõn başkanlõğõnda Adalet, Milli Savun- ma, İçişleri ve Dõşişleri bakanlõkla- rõndan oluşan Devlet Sõrrõ Üst Ku- rulu oluşturulacak.  Türkiye’nin taraf olduğu ikili veya çok taraflõ antlaşmalarõn giz- liliğine ilişkin hükümleri saklõ ola- cak. Bu antlaşmalara ilişkin gizlilik derecesi verilmiş bilgi ve belgeler, niteliğine göre devlet sõrrõ olarak ve- ya diğer gizlilik derecesine sahip ka- bul edilecek.  Mahkemelerce talep edilen devlet sõr- rõ niteliği taşõyan bil- gi ve belgeler, Devlet Sõrrõ Kurulu’nca ge- rekçesi belirtilmek su- retiyle verilmeyebile- cek.  Devlet sõrrõ nite- liğindeki bilgi ve bel- geleri ilgili kamu ku- rum ve kuruluş men- suplarõ, görevin ge- rektirdiği haller dõşõn- da alamayacak ve sak- layamayacak.  Devlet sõrrõ kapsamõndaki bil- gi ve belgelerin korunmasõna ilişkin hükümlere aykõrõ hareket edenler, Türk Ceza Yasasõ’nõn 258. madde- si uyarõnca 4 yõla kadar hapis ceza- sõyla yargõlanabilecek. Suçun basõn, yayõn ve internet yoluyla işlenme- si halinde verilecek ceza yarõ ora- nõnda arttõrõlacak. AKP hükümeti, kozmik oda tartõşmalarõ üzerine devlet sõrrõnõ yeniden düzenleyen yasa tasarõsõna öncelik vermeyi planlõyor. Adalet Komisyonu gündeminde bulunan tasarõya göre, nelerin devlet sõrrõ olacağõnõ belirlemek üzere “Devlet Sõrrõ Kurulu” oluşturulacak ve bir bilgi veya belgenin devlet sõrrõ olup olmadõğõna dair son kararõ Erdoğan başkanlõğõndaki “Devlet Sõrrõ Üst Kurulu” verecek. Arınç’ın dengi Zahid Akman Bülent Arõnç’õn tartõşmaktan çekinerek denge-sõklet hesaplarõ arkasõna sõğõndõğõnõ belirten Kõlõçdaroğlu, “Arõnç’õn dengi Zahid Akman’dõr. Sözünü geçiremediği, arkasõnda Başbakan’õn beklediği Akman, Arõnç’õn dengi olabilir” dedi. ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - CHP Grup Başkanvekili Kemal Kı- lıçdaroğlu, “Benim den- gim değil” diyerek ken- disiyle kamuoyu önünde tartõşmaya girmeyeceğini bildiren Başbakan Yar- dõmcõsõ Bülent Arınç’a “Dengi, sözünü geçire- mediği Zahid Akman’dır. Bunlar maskeleri bo- zulmasın diye hem ka- muoyu önünde tartış- maktan korkarlar, hem de kaçak güreşmeyi çok iyi bilirler” karşõlõğõnõ verdi. Kõlõçdaroğlu dün parla- mentoda düzenlediği ba- sõn toplantõsõnda Arõnç’õn önceki gün yaptõğõ açõk- lamalara yanõt verdi. Kõlõçdaroğlu, “Sayın Arınç’ta ciddi bir ze- min kayması var. O ce- sur, sözünü budaktan esirgemediğini söyleyen Arınç gitmiş, yerine uy- garca tartışmaktan çe- kinen, ürken, denge - sıklet hesaplarının ar- kasına saklanan bir Arınç gelmiş. Korkup korkmadığını bilmiyo- rum. Ama Sayın Arınç’a şunu sormak istiyorum. ‘Madem ki ben sizin den- giniz değilim, o halde ba- na niçin soru sorup yanõt bekliyorsunuz?” açõkla- masõnõ yaptõ. Kõlõçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sayın Arınç’ın anla- tımları, daha önce söy- lediği ‘çok geniş, çok gü- zel, onun da seveceği ce- vaplar vereceğim’ açık- lamasına hiç de uygun değildi. Acaba benimle uygarca tartışmaktan kaçınma nedeni, kendi- sinin mi, yoksa AKP MKYK’sinin mi kara- rıydı? Siyasal yaşamım- da en ürktüğüm kişiler, ikiyüzlü politika izle- meyi ilke edinenlerdir. Sayın Bülent Arınç da söylemleriyle eylemleri birbirini tutmayan iki- yüzlü politikacıların ba- şında gelmektedir. Sayın Arınç, ‘Gazetecilerin çağ- daş imkânlarla, bugünün koşullarõna uygun, hem özlük haklarõyla hem de bunu muhafaza altõna ala- cak güvencelerle güçlen- dirilmesi...’ gereğinden söz ediyor. 5510 sayılı yasa çıkarken daha ön- ce var olan ‘yõpranma haklarõ’ AKP hükümeti tarafından gasp edilip, gazetecilerin ellerinden alınmadı mı?” Kõlõçdaroğlu, “Arınç’ın dengi kimdir” sorusuna “Doğrusunu isterseniz Arınç’ın dengi Zahid Akman’dır. Sözünü ge- çiremediği, önünde eği- lip büküldüğü, arkasın- da Başbakan’ın bekle- diği Akman, Arınç’ın dengi olabilir. İkisi bir- birine çok yakışır” ya- nõtõnõ verdi. Emniyetin tepesi ‘merkeze’ alındı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Uyuşturucu baronlarõyla bağlantõlarõ ne- deniyle cezaevinde bulunan Emniyet Genel Müdür Yardõmcõsõ Emin Arslan ile dolandõrõcõlõk suçundan soruşturulan Emniyet Genel Müdür Yardõmcõlarõ Ce- lal Uzunkaya ve Mustafa Gülcü, mer- keze alõndõ. Emniyet müdürleri karar- namesiyle 18 ile de yeni müdür atandõ. Resmi Gazete’de yayõmlanan emniyet müdürleri kararnamesine göre, Emniyet Genel Müdür yardõmcõlõklarõna 1. Hu- kuk Müşaviri Osman Karakuş, Ya- bancõlar Hudut İltica Dairesi Başkanõ Mustafa İlhan, Amasya Emniyet Mü- dürü Mustafa Doğan Kılınç ve Kocaeli Emniyet Müdürü Osman Çapalı atan- dõ. Kararnameye göre, Kocaeli Emniyet Müdürlüğü’ne Erzurum Emniyet Mü- dürü Yusuf Çalkavur, Erzurum Em- niyet Müdürlüğü’ne Kütahya Emniyet Müdürü İbrahim Çelik, Kütahya Em- niyet Müdürlüğü’ne Hatay Emniyet Müdürü Sezai Kalyoncu, Hatay Em- niyet Müdürlüğü’ne Ragıp Kılıç, Amas- ya Emniyet Müdürlüğü’ne Ayhan Acet, Ardahan Emniyet Müdürlüğü’ne Ab- durrahman Yılmaz, Aydõn Emniyet Müdürlüğü’ne Karaman Emniyet Mü- dürü Tacettin Kurt, Karaman Emniyet Müdürlüğü’ne Lütfü Sönmez, Düzce Emniyet Müdürlüğü’ne Ali Gezer, Kõ- rõkkale Emniyet Müdürlüğü’ne Niğde Emniyet Müdürü Kadri Kartal, Niğde Emniyet Müdürlüğü’ne Kastamonu Emniyet Müdürü Yusuf Albayrak, Kastamonu Emniyet Müdürlüğü’ne Ömer Altıparmak, Sakarya Emniyet Müdürlüğü’ne Afyonkarahisar Emniyet Müdürü Ali Bilkay, Afyonkarahisar Emniyet Müdürlüğü’ne İsmail Türk- menli, Zonguldak Emniyet Müdürlü- ğü’ne Balõkesir Emniyet Müdürü Coş- kun Hayal, Balõkesir Emniyet Müdür- lüğü’ne Tokat Emniyet Müdürü Ömer Aydın, Tokat Emniyet Müdürlüğü’ne Mustafa Aktaş, Muğla Emniyet Mü- dürlüğü’ne Kadir Ay getirildi. CHP’Lİ KILIÇDAROĞLU: Sargın hastanede İstanbul Haber Servisi - Eski Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) Genel Başkanõ Nihat Sargın, evde düşerek yaralandõktan sonra, bilinç kaybõ ve hafõza sorunu nedeniyle İstanbul Üniversi- tesi Cerrahpaşa Tõp Fakültesi Hastanesi’nde tedavi altõna alõndõ. Nihat Sargõn, geçen Pazar günü evinde bulunduğu sõrada düşerek kafasõnõ çarptõ. Pazar gü- nü ve dün, sağlõk durumu yerinde olan hastanedeki kontrollerine yürüyerek gidip gelen Sargõn, dün ani- den rahatsõzlandõ. Zaman zaman bilinç kaybõ ve ha- fõza sorunlarõ yaşayan Sargõn, Cerrahpaşa Tõp Fa- kültesi Nöroloji Bölümü’nde tedavi altõna alõndõ. Cevizoğlu istifa etti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Eski Başba- kan Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit’in DSP’ye tepki göstererek kurduğu Demokratik Sol Halk Parti- si’nin (DSHP) Genel Başkanõ Hulki Cevizoğlu par- tisinden istifa etti. Siyasi hayatõnõ farklõ bir oluşumla sürdüreceğini belirten Cevizoğlu, “5 Aralık 2009 ta- rihinde seçildiğim DSHP Genel Başkanlığı görevi dahil, tüm üyelik ve görevlerimden, yönetim anla- yışındaki farklılıklar nedeniyle istifa ediyorum. Sayın Rahşan Ecevit’e ve tüm çalışma arkadaşla- rıma bundan sonraki çalışmalarında başarılar di- lerim” açõklamasõnõ yaptõ. Cevizoğlu’nun yanõ sõra parti yönetiminden 4 isim daha istifa etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle