18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Ç in ve Orta Asya ile Arap Denizi’ne açõlan zengin Gujarat “kervanları- nın” taşõdõğõ fildişi, değerli taşlar, ipek; koku, tütsü, tedavide kullanõlan sandal ağacõ; baharat, afyon ticaretiyle gelişen Codhpur; bugün de çok canlõ bir alõşveriş merkezi. Hindistan’da alõşveriş yapmak -takõ, mü- cevher, gümüş, tekstil ürünleri almak- ister- seniz, Codhpur’a gitmelisiniz... Codhpur’daki “antikalar”, “yatak örtü- leri” ve “şalları”; ne Delhi, ne Hindistan’õn İstanbul’u sayõlan “büyük finans ve iş mer- kezi” Bombay’da gördüm. Kentin dillere destan “elişçiliği” hakkõnda fikir edinebilmek için; eski şehir merkezinin saat kulesi etrafõndaki folklorik çarşõdan çõk- mak lazõm. Antikacõlar, zengin aksesuvuar ve takõ sa- tan dükkânlar; daha çok Codhpur mihracesi- nin sarayõndan beş yõldõzlõ bir büyük otele çevrilen “Umaid Bhavan Palace”a çõkan ana yola dizilmiş. Buraya dükkânlardan “komisyon” alan rehberlerle değil, taksiye binip kendi başõnõ- za gelmeniz gerekiyor. Yukarõya çõkan, aşağõ inen.. kat kat farklõ salonlarõ olan bu dükkânlarõn herhangi birine adõm attõğõnõzda, aynõ Kapalõçarşõ’da bir halõ dükkânõna girmiş gibi oluyorsunuz... Üç bin Avro’luk şal var Kapõsõnda “antikacı” yazan yerler bir de- fa; en basit ve küçük hatõra eşyasõndan kaş- mir şallara kadar.. her şey satõyor. Ve sonuç- ta ne görmek isterseniz isteyin fark etmiyor. Dükkâncõ; mağazadaki her şeyi indirip size göstermek istiyor: “Buyrun biraz istirahat edin. Bir çay alın!” dedi mi.. tamam. En az iki saat, dõşarõ çõkamõyorsunuz. Önce tek tek yatak örtülerini açmaya başlõ- yor... Ne kadar, “Biz buraya çeyiz düzmeye gelmedik. Bavulda yer yok!” deseniz de... Nafile! Dükkân sahibi mutlaka “Zevk için olsun, bir görün!” diyor: “Bakın şunu İtalya’da Armani’ye satıyoruz!.. Bunu Misso- ni’ye...” Yatak örtüleri bitince, sõra şallara geliyor... Bizde “paşmina” adõ altõnda orda burda satõlan iki-üç Avro’luk şallardan; her santi- metrekaresi oya gibi işlenmiş çok değerli el emeği ve göz nuru taşõyan “kaşmir” şallara (“üç bin avro!”) dek.. şalõn her cinsi, her ka- litesi var burada... “Kaşmir” hakkõnda uzmanlõk edindikten sonra, akşam davet edildiğimiz bir özel ye- meğe hazõrlanmak için alelacele otele dönü- yoruz. Kervanlardan küreselleşmeye Davet sahibi, Codhpur’da yaşayan Sardun- yalõ bir işadamõ Roberto Nieddu. Kanadalõ eşi Cathy ile birlikte burda bir “dizayn stüdyosu” kurmuşlar. Hindistan’da giderek daha çok seyahat eden zengin Hint üst-orta sõnõfõnõn kaldõğõ otellerin (butik otellerin!) konsept ve iç de- korasyonundan, bu hõzla büyüyen piyasaya girmek isteyen uluslararasõ şirketlere danõş- manlõk yapmaya dek... çeşitli alanlarda faali- yet gösteriyorlar... Şehir merkezine yarõm saat mesafede ya- şayan Nieddu’larõn, yüksek duvarlar ardõn- da kalan evlerinin kapõlarõ açõldõğõnda; bir 18. yüzyõl Racasthan malikânesi ile karşõla- şõyoruz. Muhteşem bir park içindeki tarihi mali- kâneyi; banyo, yoga-yemek, misafir odasõ, mutfak bölümlerinin bulunduğu; havuz ke- narõnda L şeklinde modern bir ek-yapõ ta- mamlõyor. Roberto’nun bizden başka davetlileri de var. Bizden önce gelen davetlilerinden biri Fransõz, öteki İspanyol, bir başkasõ Hollan- dalõ, diğeri Güney Afrikalõ ve bir de Bots- wanalõ; havuz başõndaki masada yerlerini çoktan almõşlar... Küçük bir BM topluluğunu andõrõyoruz. İspanyolla Fransõz; Hindistan’a yeni açõl- makta olan çokuluslu bir moda zincirinin temsilcileri... Baş döndürücü bir dönüşüm Güney Afrikalõ rehberle Botswanalõ eşi de, Nieddu çiftine; lüks Afrika safarilerinde kul- lanõlacak “çadır” õsmarlamaya gelmişler. Roberto ve Cathy; hazõrladõklarõ safari ça- dõrlarõndan birer örnek yapõp bahçeye -daha doğrusu özel parklarõnõn içine- kurmuşlar. Her biri beş yõldõzlõ otel dairesi büyüklü- ğünde olan bu süper lüks çadõrlarõn geceliği, “Botswana safarilerinde” “üç bin Av- ro’ya” kiralanacakmõş. On yedi yõl önce bu eski “kervan kenti” Codhpur’a yerleşme öngörüsünü göstererek kendisine hatõrõ sayõlõr bir servet edinen Ro- berto; çadõrlarõn iç dekorasyonunu bitirdik- ten sonra bu büyük siparişin tamamõnõ, Afri- ka’ya sevk edecekmiş. ’90’larõn başõnda yeniyetme bir delikanlõ olarak buraya ilk geldiğinde; tozlu Codhpur yollarõnda ulaşõm aracõ niyetine yalnõz bisik- let kullandõğõnõ anlatan Sardunyalõ işadamõ “Küreselleşme bu!” diye konuşuyor: “Codhpur’da da artık trafikten, arabalar- dan geçilmiyor. Buraya düzenli olarak İtalyanlar tekstil, kumaş, takı almaya geli- yor. Afrikalılar da bize çadır ısmarlı- yor...” Vaktiyle deve kervanlarõnõn konakladõğõ õssõz Thar çölü eteklerindeki Codhpur kenti, son on yõlda nefes kesen süratle hõzlanan “küreselleşme dalgasıyla”, Hindistan’õn ge- risi gibi; kendini büyük, baş döndürücü bir dönüşümün içinde bulmuş... “Maha- raca/mihrac eler”; “ölümün toprakları” çöller, mistik tapõnaklar, ihtişamõ bol saraylar, geçit vermez kaleler, gökkuşağõnõn tüm renklerini taşõyan sariler, afili türbanlar, rafine elişleri, gümüş takõlar, değerli taşlar ve antikalar, egzotik çarşõlarõn, pazarlarõn diyarõ Racasthan, Hindistan’õn en turistik bölgelerinden biri. “Kral”, “prens”, “reis” anlamõna gelen “raca” sözcüğünden türeyen “Racalar memleketi”, “Racasthan”õn adõnda bile “feodalizm”in izi var... Rekor derecede düşük okuma-yazma oranlarõyla bilinen bölge, (kadõnlarda yüzde 44, erkeklerde yüzde 61) Hindistan’õn en geri kalmõş köşelerinden biri. Kentleşmiş nüfus burada dörtte biri aşmõyor. Racasthan’da seyahat ederken, yanõ başõnõzdan elli, yüz, iki yüz yõl öncesinin Hindistan’õnõn geçtiğini görüyorsunuz. Gandhi’vari kumaş parçalarõna sarõnmõş çobanlar, yüzlerinin tamamõnõ; sarilerinin, şeffaf, albenili peçeleriyle örten kadõnlar.. tipik Racasthan kesitleri... Hindistan’õn “British Rac” olarak bilinen İngiliz boyunduruğundan çõktõğõ 1947 yõlõnda 18 ayrõ prenslikten oluşan Racasthan, bağõmsõzlõk sonrasõnda birleşerek; Hindistan’õn gerisiyle bütünleşmiş. Hint yarõmadasõnõn kuzeybatõ köşesindeki bölge; Avrupa standartlarõnda büyük sayõlan ülkelerin yüzölçümü (342 bin kilometrekare) ve nüfusuna (57 milyon) sahip. Kuzeyde Pakistan; güneyde Umman Denizi’ne açõlan zengin Guacarat eyaletine komşu olan Racasthan’a, mart- eylül aylarõnda asla gitmemek gerekiyor. 45-48 dereceye varabilen sõcaklõklar nedeniyle, yaz aylarõ boyunca büyük otellerin personeli dahi boşalõyor. CMYB C M Y B 13 OCAK 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Racasthan’õn Mardin’i:Codhpur M ardinistan... Codhpur’u görür görmez ilk tepkim bu oldu. Codhpur, Racasthan’õn Mardin’i! Çorak topraklarõnõn kõzõla çalan rengi, he- men ilk bakõşta Mardin’i çağrõştõrõyor. Şehrin başõ, Mardin gibi; tepesinde muaz- zam bir kale olan ‘Meherangarh kalesi’ sarp bir dağ yamacõna dayalõ... Codhpur halkõ bu dağa; “Mountain of Birds”, Kuşlar Dağõ diyor... Dağ eteğinde göz alabildiğince uzanan düzlükler de; Mezopotamya ovasõ yerine, Pakistan’a dek devam eden Büyük Thar Çö- lü’ne uzanõyor... Deve kervanlarõnõn gelip geçtiği bu acõma- sõz çöle de Racasthan’da; “Marwar”, “Land of Death - Ölüm toprakları” diyor- lar. Öğlen vakti, kent üzerinde yavaş yavaş al- çalmaya başlayan pervaneli küçük uçağõmõ- zõn penceresinden; Codhpur evlerinin çatõla- rõndaki teraslarõ izleyebiliyorum. İstisnasõz hepsinin çatõsõnda, aynõ Mar- din’de olduğu gibi teras var... Ama Codhpur’lular teraslara öyle pek yor- gan döşek atmamõşlar... “Çöl iklimi” burda çok sert çünkü... İçinde bulunduğumuz kõş aylarõnda gün- düz 30’larda seyreden sõcaklõk, geceleri 3-4 dereceye dek düşüyor. Yazõn 45-48 dereceye fõrlayan termometre ise gece de soluk aldõr- mõyor... Codhpur’a nitekim en sõcak saatlerde var- dõğõmõzdan, sürekli tepeye tõrmanarak gezi- len Meherangarh kalesinin ziyaretini ertesi sabaha bõrakõyoruz. Otele bavullarõmõzõ bõra- kõr bõrakmaz; kendimizi Codhpur’un toz top- rak, baharat kokan “Sardar Bazaar” çarşõ- sõnda buluyoruz... Görselliğin sarhoş ettiği kent Çarşõda nihayet “Derin Doğu”ya daldõğõ- mõzõ anlõyoruz. Herman Hesse, “Doğu”yu anlatõrken; “Havanın ve sıcaklığın değişik durumları vardı, değişik bulutlanmalar ve rüzgârlar vardı, türlü su kokusu, toprak kokusu ve toz kokusu vardı. Hava cinleri- nin değişik ruh durumları, çeşitli tehlike- ler ve vaatler vardı...” der ya... Codhpur.. aynen böyle... Havasõ, suyu, kokusu.. değişik olduğu den- li “değişken”. Nerdeyse sarhoş edici... Racasthan’da genel olarak; Codhpur’da özellikle, gelişmiş bir “afyon” kültürü var- mõş. Ölümler, doğumlar, düğünler, bayram- lar.. burada “afyon içerek” yaşanõr, kutlanõr- mõş... Hani bu “sarhoş edici hava; acaba ondan mı? Codhpur’un havasına, suyuna afyon karışmış olabilir mi?” diyor insan. Seyyar berberler, seyyar lokantalar, soğuk su, limonata satõcõlarõ, yiyecek tezgâhlarõ arasõnda takma diş satan iş- portalar, yõlan oynatõcõlar; motosik- letler ve develer, yol ortasõnda geviş getiren inekler; rengârenk kumaş sa- tan dükkânlarda saatlerce bağdaş kurup çe- yizlik seçen kõzlar; üç te- kerlekli yarõ açõk taksiler- den oluşan ve de en bek- lenme- dik yer- lerde, en beklenme- dik anlarda karşõmõza çõkan “tuk-tuk”lar... Bu keşmekeşin Afrika versiyonunu; yõllar önce Marakeş’in harika- lar meydanõ, “Cema ul Fena”da görmüş- tüm. Orda da böyle sersem olmuştum... ‘Turuncu’ ölümün rengi Codhpur’da ayrõca bir de gökkuşağõnõn tüm renkleri var... En cart sarõlar, en serin maviler-yeşiller, en parlak kõrmõzõlar... Kadõnlarõn üzerinde. Racasthan sarilerinin bu gözalõcõ renk bolluğuna, Hindistan seyahatimizde başka hiçbir yerde rastlamadõk. Renklerin burada özel bir dili ve ritüeli varmõş. Racasthanlõlar; Thar çölü- nün tekdüze biteviyeliğini kõrmak için, alabildiğince geniş bir renk yelpazesi kul- lanõr; yaşam deviniminin her aşa- masõnõ farklõ renklerle simgeler- lermiş. Muson yağmurlarõnõn umulduğu aylarda, gökyüzünün rengi “maviye” bürünürmüş mese- la. Hasat döneminde “kırmızıyı” yeğ- lerlermiş. Gelinlerin rengi gene hasat gibi “kırmı- zı”; damatlarõn rengi “safran”; ölümün ren- gi “turuncu” olurmuş... Matemin rengi “beyaz”; yasõn sonu ise “uçuk pembe” imiş... Codhpur’un taş, toprak evleri bile “çivi- tin” en derin tonlarõna boyanmõş... Codhpur’a bu nedenle “Mavi Kent” de deniyor. Yunan adalarõnda gördüğümüz de- rin “Akdeniz mavisinin tonlarını”; burda bulmak biraz tuhaf aslõnda... Ama söylenceye göre bu renk, sivrisinek- leri uzak; evleri serin tutmaktaymõş... “Burada renklerin özel bir dili var: Muson yağmurlarõnõn beklendiği aylarda sariler maviye bürünürmüş. Hasat döneminde, kõrmõzõlar yeğlenirmiş. Gelinlerin rengi hasat gibi kõrmõzõ, damatlarõnki safran, ölümün rengi turuncu olurmuş. Matemin rengi beyaz, yaslarõn sonu.. pembeymiş...” Kervan ticaretinin mirasõ ‘Raca’lar diyarı S Ü R E C E K (Fotoğraflar: Gian Paolo Papa) Sardunyalı işadamı Roberto Nieddu (solda).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle