18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 13 OCAK 2010 ÇARŞAMBA 4 HABERLER GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘Risk Toplumu’ndan ‘Korku Toplumu’na Geride bıraktığımız on yıl boyunca, hükümetlerin korkutarak yönetme eğilimi güçlendi; 1990’ların küreselleşme ve “risk toplumu” söylemleri, yerlerini giderek kriz ve korku söylemlerine bıraktı. Halklarına daha iyi bir gelecek sunamayan yönetici sınıfların, konumlarını korumak için giderek daha çok “korkutma” ve “koruma” ve “disiplin” denklemine başvurarak toplumsal muhalefeti etkisizleştirmeye, bireylerin “özneye” dönüşmesini önlemeye çalıştıklarını söyleyebiliriz. Bu koşullarda kültür endüstrisinin de her gün “insanlığı yok edecek” yeni bir tehlike keşfederek, yaratılan korkudan para kazanması da eşyanın (sermayenin) doğasına uygun bir gelişme. Korku toplumu ikliminin şekillenmesinin arkasında bir dinamik daha var. Geçen hafta Financial Times’da finans sayfaları editörü Gillian Tett’in, Moody’s’in yeni risk algısına ilişkin “Funding and patriotism test” başlıklı haberi de bu dinamikle ilgiliydi. Moody’s, devlet borçları risk değerlendirmeleri indekslerine ülkelerin “yurtseverlik, toplumsal uyum-kaynaşmışlık” düzeyini ölçen yeni bir değişkeni eklemeyi düşünüyormuş. YK2’den H1N1’e Yeni bir binyıl başlarken “bilgi toplumu” uygarlığına son verebilecek bir bilgisayar “sorunu” korkusu her yanı sardı. Bilgisayarlarda tarihi saymaya yönelik alt yazılım, 1999’da bitiyordu; 2000’de yeniden başa dönecek, tüm bilgisayarların kafası karışacaktı: Banka hesaplarından balistik füzeleri denetleyen mega bilgisayarlara kadar küresel çapta bir sistem çöküşü senaryosu gündeme geldi; üzerine filmler yapıldı. Bu YK2 (2000 yılı) sorununu çözmeye yönelik yeni bir endüstri doğdu. Sonunda hiçbir şey olmadı... Biz korktuğumuzla, bu korkuyu satanlar da kazandıkları milyonlarca dolarla kaldılar... Sonra 11 Eylül ve terorizme karşı küresel savaş. El Kaide diye bir şey “özgürlüklerden nefret ediyordu”, tüm Batı uygarlığını adeta yok etmek üzereydi. Bali, Madrid, Londra, İstanbul, Bombay vb... Sonra bombalar birden sustu. Ama bu arada iki şey oldu: Birincisi, “başkası korkusu”, yabancı düşmanlığı (etnik-dini, uygarlıklar çatışması paradigması) canlandı. İkincisi, özgürlüklerimizi korumak adına, özgürlüklerimiz, özel yaşamımız, daha önce (Nazi döneminde, Stalinist rejimler dışında) hiç görülmeyen bir çapta kısıtlanmaya başlandı. Artık hemen tüm kamusal alanlarda kapalı devre TV kameralarıyla izleniyorduk, telefonlarımız dinleniyor, e-postalarımız, mektuplarımız okunuyor, en mahrem kişisel bilgilerimiz merkezi veri bankalarında toplanıyordu. Daha da vahim olanı emperyal (yasa tanımaz) bir “bio-politik” rejimi yaygınlaşmaya başladı: Sürekli izlenmenin ötesinde, “özgür bireyler”, “tutuklama için yasal karar gerekir” (habeas corpus) ilkesi, insan kaçırma, sınır ötesine taşıma, süresiz tutuklama gibi yollarla askıya alınarak “homo sacer” (bedeni siyasi-dini otoriteye ait -kurbanlık- insan) konumuna indirgenmeye başladılar. İmparatorun bir sözü yetiyordu vatandaşlık haklarının yok olması için. Doğal olarak işkenceler, yargısız infazlar da meşrulaşacaktı... Bu sırada, finans-kapital-medya kompleksi, dünyayı, potansiyel olarak uygarlığa son verebilecek egzotik salgın hastalıklarla korkutmakla meşguldü: SARS, H5N1 (kuş gribi), H1N1 (domuz gribi) milyonlarca insanı öldürecek, toplumları, ekonomileri çökertecekti. Ölümler, yıllık grip salgınlarının düzeyine bile ulaşamadan bunlar da geldi geçti... On yıl kapanırken, uzun bir süredir kendini göstermeyen “terorizm” yeniden başını kaldırıyor, korsanlar denizleri ele geçiriyor, TV, film endüstrisi insanlığın sonunu sergileyen “block busters” üretiyordu. Kapitalist uygarlık kendi sonunu simgeleyen senaryolara harıl harıl bilet kesiyordu... Bu sırada mali sermaye... Aslında her şey de senaryo değildi. Dünya ekonomisi ama en başta Atlantik kapitalizmi yüzyılın ikinci en büyük krizini yaşıyordu; kendi geleceğine güveni iyice sarsılmıştı. Küreselleşme fantezisi yerini toprağın, diğer bir deyişle, bir taraftan imparatorluğun öbür taraftan yurtseverliğin mantığına bırakmaya başlayınca, mali sermayenin denetimi elden kaçırma, devre dışı kalma kaygıları daha da arttı. Gillian Tett’in aktardığına göre finans-kapital için riskleri ölçen Moody’s şimdi risk hesaplarına, devletlerin halklarına acı ilaç içirme, denetim altına alma kapasitesini ölçen yeni bir değişken katmanın yollarını arıyormuş. Çünkü “eğer geçmiş iki yıl küresel mali piyasalar için yaşamsal bir sınav olduysa, gelecek yıllar Batı devletler sistemi için aynı derecede yaşamsal bir sınav olacakmış”. Bildiğiniz gibi gündemde, bankalara yapılan yardımlardan kaynaklanan bir borç krizi var. Bu borçlar ödenecekse, ülkelerin halklarını büyük fedakârlıklar, sıkıntılar bekliyor. Ya bunlara katlanmak istemezlerse... Ya korkunun disiplini sağlamaya yetmediği bir nokta gelirse... [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com ‘Kimse üzerinde baskõ yok’ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan Tayyip Erdoğan, sivil dikta tartõşmalarõna tepki göstererek, bunu dile getirenlerin totaliter ve oto- riter yönetim özlemcileri olduğunu be- lirtti. Erdoğan, Türk Eczacõlar Birli- ği’ne de gözdağõ vererek “Ya otu- rurlar anlaşırlar ya da kalkarız is- teyen eczanelerle anlaşma yapa- rız” dedi. Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantõsõnda gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. TBMM Genel Kurulu’nda doktorla- rõn tam gün hastanelerde çalõşmasõna ilişkin yasa tasarõsõnõn görüşüleceği- ni belirten Erdoğan, sağlõk, itfaiye, Di- yanet, yargõ ve güvenliğin ideolojile- re kurban edilemeyeceğini kaydetti. Sağlõk personelinin iş durdurma ey- lemini eleştiren Erdoğan, “Bu olacak iş mi? Ameliyat masasında insanlar, beyefendiler eylemini bitirsin gelsin de ameliyat olayım diye bekleyebi- lir mi? Nöbetçi bıraktık, neyin nö- betçisini bıraktın, tababet yemi- ninde böyle bir şey yok, böyle bir şey yapamazsın. Bu emeğin karşılığının sana helal olmasını getirmez, seni de bir gün farklı bir şekilde vurur” de- di. Erdoğan, tasarõnõn altõnda yatan ger- çeğin milletin hayõr duasõ için de hiz- met verme anlayõşõ olduğunu söyledi. Eczaneler ile ilaç krizine de değinen Erdoğan, Çalõşma ve Sosyal Güven- lik Bakanlõğõ’nõn davetini yaptõğõnõ anõmsatarak “Ya oturur anlaşır, oturmadığı takdirde kalkarız mü- racaat eden bütün eczanelerle an- laşmaları yapar, yolumuza devam ederiz” dedi. Son günlerde, sivil dikta ve tek adam diktasõndan bahsedildiğini kay- deden Erdoğan, “Bunlar sizin işinizdi. Bizim bütün işlerimiz partimiz bün- yesinde istişare mekanizmaları- mızda yapılır. Mahalle baskısı, bö- lünme, ihanet, hıyanet dediler. Bu ülke, 7 yıl öncesine göre bugün da- ha demokratik bir yapıya sahip midir değil midir? Demokratik re- formları kim yaptı?” diye sordu. ‘Tek parti özlemcileri’ Erdoğan, şu görüşleri dile getirdi: “7 yıl boyunca milli iradeye yö- nelik vesayet girişimleri karşısında kim dik bir duruş sergiledi. Her tür- lü tehdidi göze alarak çetelerle, mafyayla, hukuk dışı örgütlenme- lerle kıyasıya mücadele eden kim? Dün gizli gündem, takıyye, laiklik el- den gidiyor diyenler bugün tek par- tiden sivil faşizmden, otoriter yö- netimden bahsediyorlar. Bu iftira- ları atanlar, değişimden rahatsız olan statükoculardır, demokrasiye tahammül edemeyen jakobenler, hak ve özgürlükleri içine sindire- meyen totaliterlik özlemcileridir. Kısacası tek parti özlemcileri, da- yatmacı otoriter devlet özlemcile- ridir. Tek seslilikten menfaat dev- şiren seçkincilerdi bunlar. Bunu yapanlar tek parti zihniyetiyle yoğ- rulmuş siyasetçilerdir. Biz geçmiş- lerini çok iyi biliriz, çok iyi tanırız. “7 yõl önce köşe yazarlarõ ve aydõnlarõn bazõ kavramlarõ dile getiremediğini, bazõ konularõn ülkede tartõşõlamadõğõnõ savunan Erdoğan, “Bugün konuşu- lanlara, yazılanlara, tartışılanlara bakın. 7 yıl öncesine kadar bırakın iktidarı, siyaseti, siyasetçiyi bazı kurumları eleştirmek hayal bile edilemiyordu. Manşetlerin nerede pişirilip nerede servis edildiğini, köşe yazarlarının ana fikirlerinin nerede oluşturulduğunu millet gör- dü. Demokrasi standartlarının yük- seldiği bir dönemi tek parti dikta- törlüğü gibi suçlama girişiminde bu- lunanlar, çetelerin, darbelerin, ka- ranlık günlerin hüküm sürdüğü zamanlarda demokrasi için hiçbir bedel ödememiş olanlardır. O gün- lerin bedelini ödeyenler, bugünler hakkında en doğru yargıya varıyor, bugünleri sessiz devrim olarak tak- dir ediyorlar. Hiç kimse üzerinde baskı yok” dedi. Demokrasinin ala- nõ genişledikçe bazõlarõnõn alanõnõn da- ralacağõnõ, kaydeden Erdoğan, “Bazı alışkanlıkları değişmek zorunda kalacak. Yaşam tarzlarının güven- cesi yine biz olacağız” diye konuştu. ‘Onlar çeteyle, biz TSK’yle’ Genelkurmay Başkanõ Orgeneral İl- ker Başbuğ ile yaptõğõ görüşmelerden CHP’nin rahatsõz olduğunu savunan Erdoğan, “3 de, 5 de, 10 da görüşü- rüm, sana ne ya. Böyle saçmalık olur mu? Demokrasilerde böyle şey olmaz diyor. Asıl demokrasi- lerde bu olur. Ama alışacaklar. Onlar çetelerle, mafyayla avukat- ları aracılığıyla görüşüyorlar. Biz de TSK ile Genelkurmayımızla görü- şüyoruz, farkımız bu” dedi. MHP LİDERİ DEVLET BAHÇELİ ‘Seçimegitmek içinçatõşmamõ gerekir?’ ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - MHP Genel Başkanõ Devlet Bahçeli, 57. hükümet döneminde aldõklarõ erken seçim ka- rarõ nedeniyle kendisini, “bırakıp kaçtınız” diye suçlayan Başbakan Tay- yip Erdoğan’a “O günkü siyasal ortam, küresel gelişmeler ve MHP’siz siyaset arayışları koa- lisyonu daha fazla sür- dürme imkânını verme- yince partimiz tarihi bir kararla milletin iradesi- ne başvurmaktan bede- li ne olursa olsun kaçın- mamıştır. Şimdi bedel ödeme sırası AKP’de- dir” yanõtõnõ verdi. Bahçeli, partisinin grup toplantõsõnda, Başbakan Erdoğan’õn seçimler za- manõnda yapõlacak dese de, “Yorgun, yılmış, yıp- ranmış, inandırıcılığını kaybetmiş” bir hüküme- tin devamõnõn mümkün olmadõğõnõ söyledi. De- mokrasilerde millet ira- desinden sonsuza kadar kaçõşõn mümkün olmadõ- ğõnõ kaydeden Bahçeli, kendisinin içinde yer al- dõğõ 57. hükümet döne- mindeki seçimde õsrar et- mesinin anlamõnõn da bu durum olduğunu belirtti. Partisinin Merkez Yö- netim Kurulu’nda 7 Ocak 2010’u “AKP’den kur- tuluş günü” ilan ettiğini anõmsatan Bahçeli, “Al- mış olduğumuz kararın ve çağrının Erdoğan’da uyandırdığı öfke ve ye- nilgiye doymayan pehli- van kıyaslaması millete olan güvensizliğin, mil- letten kaçmanın işareti olmuştur” dedi. AKP’li geçen yõllarõ “kriz, kar- gaşa, kaos, korku, ku- tuplaşma, kavga, ka- ranlık”tan oluşan “7-K’li tahribat zinciri” olarak tanõmlayan Bahçeli, söz- lerini şöyle sürdürdü: “Partimiz buhrandan kurtarmak adına so- rumluluk üstlendiği 57. hükümet döneminde si- yasi kültürünü ispat et- miştir. Milli geleceğimi- ze yönelik kaçınılmaz tehlikeyi ve MHP’siz si- yaset arayışındaki oyun- ları gördüğü anda san- dığa başvurmaktan çe- kinmemiştir. Ve o günkü şartlarda partimiz Mec- lis dışı kalarak siyasi be- deli ödemiş ve milletimiz AKP’yi hükümete taşı- mıştır. Saygımız son- suzdur. Şimdi bedel öde- me sırası AKP’dedir. Şimdi de çözüm yine sandıktır, seçimdir. Ka- çış yoktur, kurtuluş yok- tur. Buradan Başba- kan’a hatırlatırım ki, korkunun de ecele fay- dası yoktur.” “Yaygın yoksulluk, ar- tan işsizlik, kimlikleri tahrik edilmiş toplum yapısı, fitili ateşlenmiş ayrımcılık, uluslararası güçlere tam teslimiyet, seçim için yeterli ortam demek değil midir?” di- ye soran Bahçeli, “Seçime gitmek için isyan mı, sa- vaş hali mi, çatışma mı, bölünme mi olması ge- rekmektedir? Çok şü- kür ki, demokrasiler bu değişimin milletin meşru ve hür iradesi ile yapı- labildiği rejimlerdir ve ülkemizin demokratik birikimi bizlere bu im- kânı sunmaktadır” dedi. RUSYA ZİYARETİ 1 milyar dolar pazarlõğõ ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Rus- ya’dan 2009’da taahhüt ettiği doğalgazõ almayan Türkiye’nin, iki ülke arasõndaki anlaşma uya- rõnca Rusya’ya yaklaşõk 1 milyar dolar ödemesi gerekiyor. Rusya Fede- rasyonu Başkanõ Vladi- mir Putin’in daveti üze- rine dün Moskova’ya hareket eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Putin’den bu yaptõrõmõn esnetilmesini isteyecek. Erdoğan’õn Moskova ziyaretinde 2009’da Rusya’dan taahhüt ettiği gazõ satõn almayan Tür- kiye’nin önümüzdeki ay Rusya’ya ödemesi gere- ken yaklaşõk 1 milyar dolarla ilgili yeni yol ha- ritasõ belirlenmeye çalõ- şõlacak. Erdoğan, Pu- tin’den “al ya da öde” yaptõrõmõnõn esnetilmesi- ni isteyecek. Görüşme- lerde sonuca varõlamazsa Türkiye almadõğõ gazõn parasõnõ peşin ödeyecek. TDH’liler gazetemizi ziyaret ettiler Türkiye Değişim Hareketi (TDH) kurucu üye- leri Müjgan Suver, Seda Eyüboğlu, Eliğ Uluğ, Bekir Ağırdır ve Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Dereli gazetemizi ziyaret ederek yaza- rımız Leyla Tavşanoğlu’yla görüştü. Üyeler TDH’nin felsefesi ve hedefini şöyle anlattı: “Değişim toplumsal yaşamın belirleyici süreci, ilerlemenin ve uygarlığın anahtarıdır. Sosyal adalet ve tam demokrasi, yani adaletli demok- rasi istiyoruz. Özgürlükçü, huzurlu, özgüvenli, gelişmiş bir Türkiye inşa etme iddiasındayız. Çoğulcu ve dayanışmacı bir toplumsal düzen istiyor ve toplumun bütün kesimlerini ve her bir bireyini değişimin araç, hedef ve sahibi olarak değerlendiriyoruz. Hukukun üstünlüğünü ve bağımsız yargıyı siyasi rejim ve toplumsal düzenin temel dayanağı olarak görüyoruz. İnanca saygılı laikliği ise demokra- simizin temeli, bireyin gerçek özgürlüğünün ve toplumsal huzurun kaynağı olarak algılıyo- ruz.” TDH’nin mevcut partiler ve siyasal çiz- gilerden farkını “İnsan ve birey odaklıyız. De- mokrasiyi öncelikle kendi hareket ve partimiz içinde uygulayacağız” diye özetleyen üyeler İz- mir’de düzenlenecek TDH mitingiyle ilgili “İz- mir aydınlık, Cumhuriyet ve demokrasi de- mektir. İzmir’deki iktidarımızı şimdi Türki- ye’ye yayacağız. İzmir Batı’nın Doğu’ya ba- kan penceresidir. Atatürk’ün kurucu ilke ve ülkülerini özümsemiş bir kentimizdir” dediler. 2 . B Ü Y Ü K E L Ç İ L E R K O N F E R A N S I N D A A L I N A N K R İ T İ K K A R A R Başbakan Tayyip Erdoğan, 1976 yõlõnda kurulan Kral Faysal Fonu tarafõndan geleneksel olarak çeşitli dallarda verilen ‘Kral Faysal Ödülü’ne değer görüldü ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geleneksel olarak verilen “Kral Faysal ödülü”ne değer gö- rüldü. Ödüle değer görülenlere el yazmasõ sertifika, 24 ayar değerinde anõ madalyasõ, 200 gram altõn madal- yon ve 200 bin dolar veriliyor. Riyad’da Kral Faysal Fonu ta- rafõndan düzenlenen bir toplantõ ile ödüllere değer görülenler açõk- landõ. Ödüller, dünyada pozitif farklõlõklar oluşturan, İslam dün- yasõna ve İslama hizmet eden- lere, matematik, kimya, fizik, bi- yoloji gibi dallarda bilim adamlarõna veriliyor. İslam Konferansõ Teşkilatõ (İKT) Genel Sekre- teri ve Kral Faysal ödülleri jüri üyesi Ekmeleddin İhsanoğlu, yaptõğõ açõklamada, Erdoğan’õ ödül al- masõndan dolayõ kutladõğõnõ ifade ederek “Bu ödül, İslam dünyasının en yüksek ödülü olarak şim- diye kadar İslama en büyük hizmet edenlere ve- rilen bir ödüldür. Bu yıl sayın başbakanımıza ve- rilmiş olması, onun önemli katkılarının ve fev- kalade başarılarının takdirle karşılanmış ol- masının neticesidir” dedi. 1976’da kurulan Kral Faysal Fonu’nun verdiği ödüle daha önce değer görülen bazõ isimler şöyle; Tataristan Devlet Başkanõ Mintimer Şaripoviç Şay- mev, Mõsõrlõ Profesör Rüşdi Hifni Raşid, Faslõ Pro- fesör Muhammed El Ömeri, Mõsõrlõ profesör Mustafa Nasif, Kanadalõ Profesör Fernand Lab- rie, Amerikalõ Profesör Patrick Craig Walsh, İn- giliz Profesör James Fraser Stoddart, Alman- ya’dan Profesör Fuat Sezgin, Bosna Hersek’in es- ki Devlet Başkanõ Aliye İzzetbegoviç, Katar’dan Yusuf El Kardavi, Senegal Cumhurbaşkanõ Ab- dou Diouf, İngiliz Profesör Semir Zeki. ‘Memnuniyetle kabul ediyorum’ Erdoğan ise ödülü memnuniyetle kabul ettiğini belirterek “Ödül, hiç şüphesiz Türkiye’nin barışa olan katkılarını daha da artıracaktır. Bu kut- lu yolculukta yalnız olmadığımız hissetmek, bizim için en büyük ödül olmuştur” dedi. BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA - Yurtdõşõndaki Türkiye kökenli yardõm kuruluşlarõnõn yapacağõ yardõmlarõn eş- güdümünü bundan sonra Türkiye’nin söz ko- nusu ülkelerdeki büyükelçilikleri üstlenecek. Böylece, tamamõna yakõnõ İslamcõ kurum ve ku- ruluşlar tarafõndan desteklenmekte olan Deniz Feneri gibi yardõm kuruluşlarõnõn faaliyetleri- ne devlet desteği sağlanmõş olacak. “Demokrasi, Güvenlik ve İstikrar: Dünyada ve Türk Dış Politikasında 2010’a Bakış” te- masõyla geçen hafta Ankara’da yapõlan ve Tür- kiye’nin yurtdõşõnda görevli 200’e yakõn büyük- elçisinin katõldõğõ ikinci büyükelçiler konferan- sõnda, sessiz sedasõz ama kritik bir karar alõndõ. Bu karara göre yurtdõşõndaki yardõm kuruluş- larõnõn, yardõm faaliyetlerinin eşgüdümünü, Tür- kiye’nin söz konusu ülkelerde bulunan büyükel- çilikleri üstlenecek. Kimlere nasõl yardõm ulaştõrõlacağõ, bu yar- dõmlarõn hangi yollarla dağõtõlacağõ, lojistik ge- reksinimlerin nasõl sağlanacağõ gibi konularda eşgüdüm, o ül- kelerde görev yapan Türk diplomatlarda olacak. 2003’te dönemin Dõşişleri Ba- kanõ Abdullah Gül dõş teşkilatlardan Milli Görüş Teşkilatõ ve Fethullah Gü- len okullarõ için destek istemişti. Ko- nuyla ilgili açõlan soruşturma AKP hakkõnda açõlan kapatma davasõnda Cumhurbaşkanõ Gül’e siyaset yasağõ is- tenilmesine gerekçe yapõlmõştõ. WASHINGTON (AA) - Amerikan insan hakları ör- gütü Freedom House’un “Küresel Özgürlük Rapo- ru”nda Türkiye’ye yine 3 puan verildi. “Raporda ülkeler en özgür olandan en az özgür ola- na, 1’den 7’ye doğru rakamlarla notlandırıldı. Buna göre, Türkiye’nin notu hem siyasi, hem sivil özgürlükler alanında, geçen yıllarda olduğu gibi 3 oldu. Raporda, Türkiye’nin, Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi kapatma kararı nedeniyle özgürlük alanında geriye doğru gi- diş ivmesi gösterdiği savunuldu. Araştırma direktörü Arch Puddington, Doğan Medya Grubu’na açılan ver- gi davasını “gözdağı” olarak niteledi ‘ F R E E D O M H O U S E ’ D E N T Ü R K İ Y E ’ Y E Y İ N E 3 P U A N ’ Erdoğan’a ‘İslama hizmet’ ödülü Yurtdışındakiyardımderneklerinedevletdesteği Fotoğraf:VEDATARIK Erdoğan grup konuşmasõnda muhalefete yüklenerek, ‘Demokrasi genişledikçe bazõlarõnõn alanõ daralacak’ dedi Hezil Çayı’nda keşif yapıldı DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Jandarma istihbaratõnõn Kürtçe tercümanõ olduğu belirtilen Yõldõrõm Begler’in, Habur Sõnõr Kapõsõ yakõnlarõnda gözaltõna alõnanla- rõn öldürülüp Hezil Çayõ ve etrafõna gömül- düğü açõklamalarõ üzerine bölgede keşif ya- põldõ. Keşfi Silopi Cumhuriyet Savcõsõ Nazir Kuş ile avukatlar Nazan Birlik ve Kamil Özdemir’den oluşan ekip gerçekleştirdi. Bölgede önümüzdeki günlerde kazõ yapõl- masõ bekleniyor. Şõrnak Baro Başkanõ Nuşi- revan Elçi, savcõlõğõn kendilerine haber ver- memesine tepki gösterdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle