18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 OCAK 2010 ÇARŞAMBA 16 KÜLTÜR DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Kozan’a Destan Çukurova, Orhan Kemal’i, Yaşar Kemal’i, Yılmaz Güney’iyle edebiyatımızın, sinemamızın doruklarına kaynaklık eden bir coğrafya. Bereketli topraklarıyla büyük tarımsal üretimin, sanayinin boy verdiği alan. Günümüzde artık Anadolu’nun yeni kaplanları var. Sanayi de, tarım da çok farklı alanlara yayıldı, genişledi. Çukurova, eskisi denli çekim merkezi değil. Ancak Çukurova’nın benzersiz doğal yapısı, ta Hititlerden günümüze uzanan zengin tarihi, bugün eski görkeminde olmasa da önemini sürdürmesini sağlıyor. Çukurova, binbir zenginliği içinde barındıran bir coğrafya. Ne yana dönseniz, binlerce yılın birikimi iç içe, üst üste. Sanki Mezopotamya gibi, Nil deltası gibi bütün bir insanlık tarihi burada. Gazetemizin Adana temsilcisi Çetin Yiğenoğlu, doğup büyüdüğü Kozan ilçesini, kapsamlı bir anı-inceleme kitabıyla edebiyata taşıdı: “Yüreğimin Kuytusundaki Cennet- Cehennem Kozan” (Kozan ve Çevresi Kültür Vakfı Yayınları). Yiğenoğlu, çocukluğunu, aile çevresini anlattığı kişisel bir kitap yazarken, Kozan’ın tarihiyle, doğasıyla, on bin yıl ötelere dek uzanan geçmişiyle bugününü birleştiren bir araştırmacı kimliğiyle de ortaya çıkmış. Yaşar Kemal, romanlarında sık sık Savrun çayından söz ettiğinden bir gün sormuştum, Savrun için yüz sayfa yazabilir misin diye, yanıtı bin sayfa yazarım olmuştu. Bu yanıt yalnızca yazarın ustalığını değil, Çukurova’daki doğal verimin ne denli anlatmakla tükenmeyecek bir zenginlik olduğunu da vurguluyordu. Çetin Yiğenoğlu da, Kozan kitabında, destansı bir anlatımla bir solukta üç yüz sayfaya ulaşmış. Ardından bir yüz sayfa da sözlükçe ve belgeler bölümü. Mustafa Seyit Sutüven’in, Kaz Dağları’nda gördüğü bir çağlayan karşısında duyduğu coşkuyla yazdığı “Sutüven” şiirindeki gibi, Çetin Yiğenoğlu için de Kozan böylesi bir coşku, yücelme, yüceltme alanı. Örnek bir çalışma da diyebiliriz Kozan kitabı için. Bir yanda çiçekleri, böcekleri, ağaçlarıyla verimli doğa, öte yanda insan eliyle gelen kötülükler, yıkımlar, bozulmalar. Birinden ötekine ustaca geçişler... Birinin coşkulu anlatımıyla, ötekinin üzüntü veren gerçeği. Aslında Çetin Yiğenoğlu, iki zamanlı, gelgitli bir anlatım biçimiyle, geçmişin dünyasıyla bugünün hayatını ustaca kıyaslıyor. Yıllar içinde doğanın, insan hayatının nasıl değiştiğini ortaya koyarak güncel sorunlarla içli dışlı bir çalışma oluşturuyor. Kitaptaki ayrıntıların zenginliği okurda kimi zaman güzel bir roman okuduğu izlenimi uyandırıyor. Bu hafta Çukurova Kitap Fuarı nedeniyle yayıncılığın nabzı Adana’da atacak. Okurlarla yazarlar Adana’da buluşacak, konuşulacak, tartışılacak. Adana, son otuz yılın liberalleşme süreçleri boyunca pek çok değerini yitirdi. Sanayicileri, birikimlerini alıp Marmara’ya göçtüler. Pamuk üretimi Harran’a kaydı. Teşviklerde Adana’nın adı geçmez oldu. Ekonomik yaşam eski canlılığını yitirdi. Çukurova, son yıllarda yeni bir kimlik arayışında. Altın Koza ile, kitap fuarı ile, sanat günleri ile, tiyatro festivaliyle, bir ölçüde de olsa yitirilenler geri gelecek. Adana, geçmiş birikimlerinin üzerinde, çağdaş bir kültür kenti olma yolunda. [email protected] [email protected] CMYB C M Y B İ stanbul’da açõlan yeni sanat mekânlarõ mü- zik dinletileri için güzel ortamlar yarat- makta. Bu mekânlar çok büyük olmadõ- ğõndan “oda müziği” için büyük fõrsatlar do- ğacak. Bugüne kadar Aksanat’õn büyük ölçüde verdiği hizmete Borusan Müzik Evi ve İKSV’nin yeni binasõ Deniz Palas da katõlacak. Doğan Hızlan da Beyoğlu’ndaki bu kültür yo- ğunlaşmasõna değinmiş. Ve öteden beri Be- yoğlu’nda bulunan kültür merkezlerini sõrala- mõş; bunlarõn o yöredeki varoluş nedenlerinden birini de konsolosluklarõn yoğunluğuna bağla- mõş. Bu yeni açõlan müzik merkezlerinin ülkemizde büyük eksiklik gösteren oda müziği dalõna hizmet etmesini bekliyoruz. Oda müziği, adõ üs- tünde oda içinde çalõnan, geniş salonlara ge- reksinimi olmayan küçük kadrolu grubu Rö- nesans’tan başlayarak küçük topluluklar için bes- teler yapõlmõş, özellikle Barok çağda, soylula- rõn mekânlarõnda oda müziği dinletileri yaşamõn kopmaz bir parçasõ halini almõş. Bu çağlarõn mü- ziğinde baş tacõ edilen çalgõ klavsendir. İkili- lerden başlayarak 15 kişilik bir topluluğa kadar klavsenin işlevi büyüktür. Klavsen o zamanõn diğer çalgõcõlarõna yol gös- tericidir, temeldeki ana yolun rotasõnõ çizen ses yoğunluğudur. Ülkemizdeki konservatuvarlar- da ne klavsen vardõr, ne de klavsen eğitimi ve- rilir. Oysa klasik öncesi müziği daha iyi tanõmak için, ses öğrencilerinin piyano yerine klavsen gi- bi telleri çekilerek çalõnan bir çalgõyla çalõşmasõ, sesini kontrol etmeyi öğrenmek açõsõndan da- ha sağlõklõ sonuçlar verir. Avrupa’da bir zamanlarõn en popüler çalgõsõ olan klavsen 1789 ihtilalinde aristokrat simge- si olarak hõrpalanmõş, hatta o yaldõzlõ işleme- lerle bezenmiş kapaklarõ giyotin tahtasõna dö- nüştürülmüştür. Romantik dönemde unutulan bu çalgõ, 20. yüzyõlda tekrar gündeme gelmiş, özellikle son 30 yõldõr ayrõ bir özenle yenileri yapõlmõş ve “eski müzik” topluluklarõ kurul- muştur. Neden bu kadar anlatõyorum klavseni diye- ceksiniz! Gerek İKSV’nin yeni mekânõ Deniz Palas’a, gerek Borusan Müzik Evi’ne ne kadar yakõşõr klavsenli dinletiler! Hatta bu kurumlar ellerindeki güzel klavsenlerle belki klavsen kurslarõ, dolayõsõyla barok müzik kurslarõ da baş- latabilirler; yurtdõşõndan uzmanlar getirtilir ve müzik dünyamõz yeni bir boyut kazanõr. HAYDN-MOZART Oda müziğine dönersek, Barok Çağ’dan son- raki yüzyõllarda senfonik orkestralar kurulsa da oda müziği ayrõ bir kişilikle varlõğõnõ sürdür- müştür. Tarihin her çağõnda triolar, kuartetler, kentetler ve lied akşamlarõ ilgi görmüştür. Yi- ne bu yeni mekânlarda tematik oda müzik din- letileri düzenlenebilir. Örneğin Haydn-Mozart kuartetleri serisi, barok triolar, Schubert, Schu- mann lied demetleri gibi. Hatta Aksanat prog- ramlarõyla da bir eşgüdüm çalõşmasõ yapõlõp Be- yoğlu’nda tematik oda müziği haftalarõ düzen- lenebilir. KÜÇÜK MEKÂNLAR Oda müziğinin küçük mekânlardaki dinle- yiciye yakõnlõğõ, sõcaklõğõ bir başka müzik keyfidir. Bu mekânlarõn sunacağõ olanaklarla giderek yeni oda müziği gruplarõ oluşacaktõr, var olanlar da bir rekabete karşõ daha nitelikli olmaya gayret edeceklerdir. Oda müziği, çal- gõcõlara birbirini dinlemeyi öğretir. Birlikte so- luk alõp vermenin disiplininde, güzel müzik ya- pan topluluklar müziği paylaşõmõn daha çok ta- dõna varõrlar. 2005’te kurulmuş olan Borusan Yaylõ Çalgõlar Dörtlüsü, Borusan İstanbul Filarmoni Orkes- trasõ’nõn üyelerinden oluşuyor. Borusan müzik ve sanat adõna el attõğõ her şey gibi bu dörtlü- ye de özenli olanaklar tanõmõş: Juilliard Yay- lõ Çalgõlar Dörtlüsü’nün ustalõk sõnõfõna katõl- masõnõ ve müzik danõşmanlõğõnõ Alban Berg Dörtlüsü’nün üyelerinden, Gerhard Schulz’un üstlenmesini sağlamõş. Umarõz diğer birimle- rimiz de yakõnda kendi oda müziği gruplarõnõ oluşturur. Böylece Taksim’den Tünel’e kadar bir yolculuk yaptõğõnõzda elbet bir köşede sizi bekleyen sõcacõk bir oda müziği dinletisi bu- lursunuz. www.evinilyasolgu.com İstanbul’da açõlan yeni müzik mekânlarõ oda müziği için büyük olanaklar sağlayabilir Bir oda müziği şöleni rüyasõ ANKARA (ANKA) - Devlet Ti- yatrolarõ kuruluşunun 60. yõlõ- nõ kutlarken, sahne sayõsõnõ da 60’a ulaştõrma hedefini sür- dürüyor. Devlet Tiyatrolarõ’nõn yeni şubesi Zonguldak Devlet Tiyatrosu, 15 Ocak’ta Kültür ve Turizm Bakanõ Ertuğrul Günay’õn katõlõmõ ile düzen- lenecek törenle açõlõyor. Zonguldak Devlet Tiyatrosu’nda açõlõş töreni öncesinde sergi sa- lonunda 60 yõldõr DT sahnele- rinde temsil edilen oyunlar- dan fotoğraflar ile tiyatro kos- tümlerinden örneklerin yer al- dõğõ sergi açõlacak. Tören son- rasõ ise Turgut Özakman’õn yazdõğõ, Şakir Gürzumar’õn yönettiği İstanbul DT yapõmõ “Töre” adlõ oyun sahnelene- cek. Zonguldak DT’de 22, 23 Ocak tarihlerinde Robin Haw- don’un yazdõğõ, Hakan Çi- menser’in yönettiği Ankara DT oyunu “Şahane Düğün”, 29, 30 Ocak tarihlerinde ise Güngör Dilmen’in yazdõğõ, Cemal Ünlü’nün yönettiği İs- tanbul DT yapõmõ “Kuzgun- cuk Türküsü” adlõ oyun se- yirciyle buluşacak. Anadolu’ya yeni bir sahne daha ZONGULDAK DEVLET TİYATROSU Bugüne kadar Aksanat’õn büyük ölçüde verdiği hizmete Borusan Müzik Evi ve İKSV’nin yeni binasõ Deniz Palas’õn salonu da katõlõyor. Yeni açõlan müzik merkezlerinin de katkõsõyla, Taksim-Tünel arasõnda oda müziği dinletilerinin gelişmesi için yepyeni fõrsatlar doğabilir. Genç pantomimciler sahnede Kültür Servisi - İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarõ bünyesinde Vecihi Ofluoğlu önderliğinde 2006-2007 öğretim yõlõnda kurulan Pantomim Sanat Dalõ ilk mezunlarõnõ vermeye başlamasõnõn ardõndan bölüm öğrencileriyle birlikte bir gösteri gerçekleştiriyor. Vecihi Ofluoğlu, Yeşim Alõç, Deniz Özmen, Lale Güven, Leman Yõlmaz ve Kerem Karaboğa’nõn yetiştirdiği genç sanatçõlar, gösterileriyle 14 Ocak’ta saat 20.00’de Barõş Manço Kültür Merkezi’nde olacaklar. Kültür Servisi - İstanbul Modern, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yõllarõnda, fotoğ- raflarõyla genç cumhuriyetin ve insanlarõnõn dünyaya tanõtõlmasõnda büyük önem taşõyan Othmar Pferschy’nin fotoğraflarõnõ “Othmar Pferschy: Modern Türkiye” başlõğõ altõnda, doğduğu kent Avusturya Graz’da sergiliyor. Pferschy’nin Türkiye’nin görsel tarihi sa- yõlabilecek 1714 adet negatif ve 1293 adet ba- sõlmõş fotoğraftan oluşan ve İstanbul Modern’e bağõşlanan arşivinden derlenen sergide, 1926- 1969 yõllarõ arasõnda çektiği fotoğraflardan kü- ratör Engin Özendes’in seçtiği 89 yapõt yer alõ- yor. 21 Şubat’a dek sürecek sergi, 25 Şubat- 20 Mart tarihleri arasõnda da Dornbirn Şehir Müzesi’ne taşõnacak. 1898’de Avusturya’nõn Graz kentinde do- ğan Othmar Pferschy, 1926’da Şark Ekspre- si ile geldiği İstanbul’da Pera’da Foto Fran- çais’nin sahibi Jean Weinberg’in yanõnda ça- lõşmaya başladõ. 1931’de ise Beyoğlu’nda ilk stüdyosunu açtõ. II. Dünya Savaşõ nedeniyle askere alõnõnca, 1940’ta Avusturya’ya gitti. 1947’de İstanbul’a dönerek Türk vatandaşlõ- ğõna başvurdu fakat kabul edilmedi. “2007 sa- yılı Türkiye’de Türk Vatandaşlarına Tah- sis Edilen Sanat ve Hizmetler Hakkında Ka- nun” adlõ yasayla, Pferschy’nin çalõşma izni iptal edilince ticari fotoğraf çekmesi yasaklandõ. İleri gelen kişilerin devreye girmesi ile yalnõzca İstanbul’da çalõşmasõna izin verildi. 1969’da, ‘ikinci vatanım’ dediği Türkiye’yi sessizce terk etti, 23 Nisan 1984’te Münih’te öldü. Genç Türkiye’nin gözü: Othmar Pferschy İstanbul Modern, Avusturyalõ fotoğrafçõnõn sergisini doğduğu kent Graz’da açtõ Borusan Müzik Evi’nin açılışında, Borusan Yaylı Çalgılar Dörtlüsü de bir konser verdi. Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. ALKAN AYDEN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle