Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
Psikopatlıklar ya da Bir
Cinayetin Anatomisi
“Loş sokaklarda, karanlığın içinde yürüyorum. Eğer
bana hayatını verirsen, alırım. O zaman benim olur
ve onunla istediğimi yaparım... Aslında öldürmek-
ten zevk almıyorum. Fidanları, ağaçları öldürmüyo-
rum, hayvanları yemiyorum. Ama ben de herkes gi-
biyim. Bunları yapabilirim, öldürebilirim. Bonfile
yer gibi veya tavuk pişirir gibi kolayca. Ben ruhum.
Ben yansımayım... Dünyaya düzen getirmek isteyen,
aklı olan herkes Hitler’e gelir. Hitler dünyaya düzen
getirmek istiyordu ve tam bunu yapacakken onu öl-
dürdüler. 200 milyon kişi korkunç büyüklükte bir et
yığını demektir. Bunları yönetmek için korkunç bir
beyne ihtiyaç var... Ben İsayım. Şeytan da benim.
Ben senin beynindeyim. Kulaklarındayım, tıraş olur-
ken, tıraş bıçağının altındayım...”
Bu alıntı Charles Milles Manson’dan; bu söz-
leri 1969 yılından beri ömür boyu hapis cezasını
çekmekte olduğu Folsom State Prison Cezaevi’nde
1980 yılında kendisiyle yapılmış bir röportajda söy-
lemiş. Onu anımsarsınız; bir psikopattı. 1934 yı-
lında, serseri bir babadan 16 yaşında hamile ka-
lan uyuşturucu bağımlısı bir fahişenin oğlu olarak
dünyaya gelmişti. Ne var ki Amerikan gençliğinin
umutsuzluk rüzgârlarında dalından kopan yapraklar
gibi nereye düşeceğini bilmeden boşlukta uçuş-
tuğu 1960’lı yıllarda cani ruhuyla çevresine bir mü-
rit grubu toplamayı başarmıştı. Bir rastlantı sonucu
tanıştığı, dönemin ünlü rock gruplarından Beach
Boys grubunun üyelerinden Wilson kardeşlerin
yardımıyla şarkı sözleri yazıyordu. Yapımcı Terry
Melcher’e gönderdiği bir deneme kaydı alayla kar-
şılanınca üçü kız, biri erkek dört müridine Melc-
her’i öldürmeleri emrini verdi. 8 Ağustos 1969 ge-
cesi Melcher’in evi basıldı, fakat ev bir süre ön-
ce ünlü sinema yönetmeni Roman Polanski’ye ki-
ralanmıştı; “Manson’ın aile üyeleri” diye adlandı-
rılan katiller evde rastladıkları beş kişiyi öldürdü-
ler. Öldürülenlerden biri de Roman Polanski’nin ha-
mile eşi Sharon Tate idi, cesedi bir memesi ke-
silmiş durumda bulundu.
Aile üyesi Susan Atkins, Sharon Tate’in ellerine
bulaşan kanını yaladıktan sonra, “Vay be, hakika-
ten uçtum,” diyecekti.
Başka iki “aile üyesi” de ertesi gün bir yiyecek ma-
ğazasının sahibi HYPERLINK Leno LaBianca’nın
evini basarak kendisini ve eşi Rosemary’i öldürdüler.
Bu cinayetler filmlere konu oldu.
Her toplumda psikolojik sorunları olan insanlar, er-
genlik döneminde depresyon geçiren gençler bulu-
nur. Bunlar arasında çevreden dışlanmış, yalnız
kalmış, yapay sevgilerle sarmalandıkça yalnızlaştı-
rılmış, içinde kin ve intikam duyguları besleyenler de
vardır. Kötülük yapmak insanın içinde filizlenen, ye-
şeren olumsuz duyguları dışa vurmanın bir yoludur.
Cani ruhlu bir psikopatın kan dökerken en ma-
sumu seçmesi bir rastlantı değildir. Kötüyü ortadan
kaldırmak kötünün ruhunu dinginleştirmez, intikam
duygularını tatmin etmez. Kötü, masumun kanını dö-
kerek kendini rahatlatır, çünkü kin duyduğu masu-
miyettir, suçsuzluktur.
Psikopatlık bir sosyal sınıf sorunu değildir. Her sı-
nıftan, her kesimden cani ruhlu insanlar çıkabilir. Fa-
kat “organize” cinayetler çoğunlukla varsıl kesim-
lerde, bu kesimlerin küçük yaşta “her şeye sahip”
yapay sevgilerle yalnızlaştırılmış çocuklarında gö-
rülmektedir. Manson ailesinin üyelerindeki gibi…
Münevver Karabulut cinayeti bende kanlı psi-
kopat ayinlerini çağrıştırıyor. Genç kızın bedeninde
29 bıçak darbesi olduğu ve en az üç bıçak kullanıldığı
saptanmış, kafası bedeninden testere ile kız can-
lıyken ayrılmış. Bir gitar çantasına yerleştirilip uzak
bir yerde çöpe atılmış. “Cinayet mahali” “birileri” ta-
rafından temizlenmiş, katil yedi ay boyunca “birileri”
tarafından korunmuş, günü geldiği kanısına varıl-
dığında 17 yaşındaki Cem Garipoğlu “birileri” ta-
rafından polise teslim edilmiş.
Gelişmeleri izledikçe, düşündükçe bu cinayetin
“organize bir iş” olduğu kanısı güçleniyor bende.
Ya sizde?
dkavukcuoglu@superonline.com
www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com
Araştõrmacõ Ersin Tosun,
cumhuriyet tarihimizin en siyasi
“din”cilerini en “takıyye”ci
kimlikleriyle tanõdõğõmõz bir
dönemde, yakõn geçmişteki en
“içten” din adamlarõmõzdan
birini tanõtõyor; “Gökova’da
Bir Sosyalist” adõnõ verdiği
kitabõnda, Güney Ege’nin unu-
tulmaz güzel insanlarõndan İb-
rahim Mersin’i...
Köylülerin deyimiyle “Hafız
İbrahim Mersin”, bir yandan
Gökova yakõnlarõndaki Porta-
kallık köyünde halkõn “sevgi-
li imamı”yken, öte yandan da
Muğlalõ emekçilerin sevgili
“parti” yöneticisiydi...
İlhan Selçuk, 1987’de yaşa-
mõnõ noktalayan o emektar, öz-
verili TİP’linin ölümünün ar-
dõndan kaleme aldõğõ yazõsõnõ
şöyle bitirmişti: “O sosyalist
bir din adamıydı.. İsterim ki
bu yazım Hafız’ın mezarın-
daki kır çiçeklerinden biri
olsun.”
‘Öz’de de toplumcu
Ersin Tosun ve Bülent Coş-
kungür tarafõndan hazõrlanan
kitap, TÜSTAV’õn (Türkiye
Sosyal Tarih Araştõrma Vakfõ)
“Sarı Defter” dizisinde ya-
yõmlandõ. “Bilime olan inan-
cım tüm inançların üs-
tündedir” diyebilen bir
“Anadolu imamı”nõn
yaşamöyküsü, hem
kendi sözleri, yazõla-
rõ ve eylemleriyle,
hem de dostlarõnõn
ve tanõyanlarõn anõ-
larõ ve tanõklõğõyla
belgelenmiş oldu.
Mersin’i gençlik
yõllarõmda tanõdõ-
ğõmdan, kitaba
katkõm is-
tendiğin-
de dü-
şünmüş-
tüm; ülke-
m i z d e
“sol”un ya da “solcu”larõn öte-
den beri “halka yabancı” ol-
duklarõ söylenmez mi? Hatta sa-
ğõn güçlenmesindeki başlõca
nedeni bile çoğumuz bu ya-
bancõlaşmaya bağlamaz mõyõz?
Hele “sosyalist” olmanõn ne-
redeyse sadece aydõnlara ait
bir entelektüel kişilikle eş an-
lamlõ sayõlmasõ, ne kadar da
yaygõn bir değerlendirmedir.
İşte böylesi bir ortamda, “İb-
rahim Mersin” isminin Tür-
kiye için ve Anadolu’daki ya-
şanmõşlõklar açõsõndan taşõdõğõ
değer “tarihsel”dir...
Hem halkla, özlemi duyulan
o “sol kucaklaşma”nõn hem de
“bu toprakların insanları”nõn
tarihten gelen “toplumcu gen-
ler”le bütünleşebilen bir sos-
yalist kimliğin “simge” kişili-
ğini bizlere yeniden anõmsattõ-
ğõ için TÜSTAV’a ne kadar te-
şekkür etsek azdõr...
Mersin, sadece sözüyle değil,
Қzӟyle de toplumcuydu...
Sol derginin yazarı
1939’da doğan ve “imam”
olduktan sonra köylülerin inanç
dünyasõna õşõk tutan Mersin,
1987’de yaşama veda edinceye
kadar yine “imam” olarak anõ-
lan belki de tek sosyalist Ana-
dolu aydõnõmõzdõ.
Henüz 30’lu yaşlarõmdaki o
“etkileyici” buluşmamõz saye-
sinde, “inanç”lara karşõ ilk
gençliğimden kalma soğuklu-
ğumu da Mersin’i tanõyarak
gidermiştim..
1963’te YÖN dergisindeki
yazõlarõ; yani 27 Mayõs’õn öz-
gürlük ortamõnda bir köy ima-
mõnõn da “sol” yayõnlarda dü-
şüncelerini açõklamasõ ne kadar
anlamlõysa, 65’te TİP üyesi ol-
masõ ve 79’da da Muğla İl Baş-
kanlõğõ’nõ hazõrlayan birikim-
lerini yine köy ortamõnda edin-
mesi de o kadar önemlidir.
12 Eylül’den kõsa bir süre ön-
ce, yöre köylülerinin ekono-
mik dayanõşma örgütü olan
Köy-Koop’un Muğ-
la’daki başkan
yardõmcõlõğõnõ
üstlenmesi ise
üreticiler içindeki “say-
gın, güvenilir, sözünün
eri” konumunun ürü-
nüydü... İşte böylesi bir
yaşamla bütünleşen
“imam” ve “sol li-
der” kimliklerinin
bileşkesinde de
halkla olan ilişki-
sindeki hesapsõz
kitapsõz bir
“içtenlik”
vardõ...
Bu nedenle
TÜSTAV’õn
kitabõ özel-
likle günümüzde daha da kut-
sanmasõ gereken “alçakgönül-
lü” ve “üstün duyarlılıklı”
bir yaşama kültürünün; “bilge”
bir siyasal duruşun ve kökleri-
ni ait olduğu toplumun erdem-
lerinden alan kişilik zenginli-
ğinin kuşaktan kuşağa anõm-
sanmasõnõ sağlayacak...
İbrahim Mersin, “Benim Kâ-
bem insandır” denebilen orta-
çağ Anadolu aydõnlanmasõnõn
20. yy’daki en çağdaş temsilcisi,
hatta tarihsel devamõydõ. Şim-
diki “Suudi hayranlığı”nõn ne
denli Anadolu’ya yabancõ ol-
duğunu kanõtlayan yaşamöy-
küsündeki “yaşamsal”lõğõ bel-
geleyenlere şükran borçluyuz...
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
Aydõnlanmanõn İmamõ...
ekinci@cumhuriyet.com.tr
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN
HARBİ SEMİH POROY
22 Eylül
23 EYLÜL 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
15
Recep: AKP’ye
bölücü diyen
bölücüdür!
Apo: AKP bölücü
değildir!
Prens
Zekai Buluç:
“İşçi ve memur
sendikaların
beklediği ‘beyaz
atlı prens’ asla
gelmeyecek!”
Nedamet
Ferit Giray: “Sana,
bana, vatanıma
şiiri okunurken
nedamet mi
getiriyor!”
Karışık
Anıl Öçal: “At izi
it izine, tanık
sanığa karışır
elbet; sokak ampulü
iktidarında!”
Kültür
Soner Önal: “2010
Avrupa Kültür
Başkenti İstanbul,
AKP ile ancak idrar
kültürü başkenti
olur!”
YağmurDeniz
Türkçe abeceye el atacaklar mı?
AKP-FG koalisyonunun yarı
resmi sözcüsü konumundaki yalaka
medya ortaya bir iddia attı:
Kürt açılımı doğrultusunda Türkçe
abeceye “w”, “q” ve “x” harfleri
eklenecek!
Kürt açılımının içini henüz
hükümetin başı bile bilmiyordu
ama yalakalar Ergenekon
dalgalarında olduğu gibi öncülük
görevini üstlenmişe benziyordu.
Derken, hükümetin resmi
sözcüleri Türkçe abeceye Kürtler
için yeni harfler eklenmesinin söz
konusu olmadığını açıkladılar.
Hükümetin zikzaklarını dikkate
alırsak bu açıklamayı “şimdilik”
kaydıyla okumak gerektiği de
ortadaydı.
Bu arada okur dostlardan Yahya
Kemal Adak, küçük bir anımsatma
yaptı:
“1989 yılında Sovyetler Birliği’nin
dağılmasından sonra bağımsızlaşan
Türk cumhuriyetleriyle ortak Türkçe
dili ve abecesi oluşturmak üzere
toplanan ve aylarca süren
tartışmalara karşın o harfleri
Türkçeye ‘Ortak Türkçe’ için
dahi olsa sokturamayan Türk
Dili Şûrası’nın üyesi Türkçe
dilbilimcilerin başaramadığını bu
hükümet Kürtçe için uygulamaya
sokacak, öyle mi?”
Doğrusu, büyük konuşmamak
gerek! Çünkü Amerika’daki
“dostlar”ını ziyarete giden Recep
hele bir memlekete dönsün,
torbadan neler çıkacak önce onu
görelim!”
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in
günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar,
sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist
değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi
çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra
Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü
Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler;
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
SOSYAL demokrat bir partinin genel
sekreterliğinden İslamcı bir partinin
milletvekilliğine dönüştükten sonra dünyanın en
büyük siyasi döneği unvanını kazanarak Kültür
ve Turizm Bakanlığı koltuğuna oturan Ertuğrul
Günay, yine döktürmüş. Türkiye’nin yurtdışı
tanıtımında lokumlu, fesli, dansözlü, pala
bıyıklı, uçan halılı objelerin kullanımını
yasaklamış.
Ertuğrul Günay’a göre; tanıtımlarda garip bir
doğulu karikatürü Türkiye’nin üzerine oturmuş;
Hindistan mı, Pakistan mı, İran mı ne olduğu
belli değilmiş.
Ha şunu bileydin!
Türkiye, Suudilerden de daha bağnaz bir
Arap ülkesi olma yolunda koşar adım ilerliyor!
O halde “İslam Kültürü ve Arap Turizmi
Bakanı” beyimize Türkiye’nin bundan sonraki
yurtdışı tanıtım filmlerinde kullanılması gereken
yeni objeler konusunda yardımcı olalım:
Dansöz, tabii ki tümüyle yasaklanmalıdır.
Gölgesi bile olmamalıdır. Dansözün yerini
Çankaya’dan Meclis Başkanlığı’na,
Başbakanlık’tan Dışişleri Bakanlığı’na kadar
devletin zirvesindeki kocalarının yanında poz
veren türbanlı hatunlar almalıdır. Ancak bu
kadar çok türbanlı kadın arasından bir seçme
yapılmalıdır. Yeni Türk kadını imajı için sadece
bir hatun kişi öne çıkartılmalıdır. Hiç kuşkusuz
Hayrünnisa veya Emina’nım tercih edilmelidir.
Bu konuda belki İ. Melih Gökçek’e bir
referandum yaptırılabilir veya tek seçici olarak
Cem İpekçi görevlendirilebilir.
Evet, fes de yasaklanmalıdır. Fes, Osmanlı’nın
sarığa indirdiği bir darbenin ürünüdür. Tanıtım
filmlerinde rol alacak erkekler fes yerine sarık
takmalıdır. Ayrıca erkekler pala bıyıklı değil
sünnete uygun sakallı olmalıdır. Bu konuda
örnek alınacak yeni Türk erkeği tipi,
Çankaya’daki AKP’li Abdullah’ın geçen
aylardan birinde Çankaya Köşkü’nde kabul
ettiği “hacı emmi”dir. Sarıklı hacı emmiyi bulma
konusunda Abdullah’ın basın başdanışmanı
Hacı Ahmet Sever’e müracaat edilmelidir.
Bu arada iç bayıltan “Türk lokumu” objesinin
yerini, Recep’in büyük başarısı sonucu Suriye
vizesinin kaldırılmasının anısına “Şam’ın şekeri”
almalıdır. Rakının zaten yasak olduğunu
hatırlatmaya gerek yok; şuruplar ve şerbetler
tanıtılmalıdır.
Yeni objeler
SESSİZ SEDASIZ (!)
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Nevşehir’in
Gülşehir ilçe-
sinde bir ma-
ğara. 2/ Dü-
denden daha
geniş olan çu-
kurluklara ve-
rilen ad... Eski
Mezopotamya
halklarõnõn gök
tanrõsõ. 3/ Ot-
lak... Merkez.
4/ Bayağõ, sõradan...
Yüz metrekare tuta-
rõnda alan ölçüsü bi-
rimi... Kalsiyum ele-
mentinin simgesi. 5/
Yahudilerin üç temel
yazõ dilinden biri
olan ve “Yahudi Al-
mancasõ” da denilen
dil... Kõzgõn bir de-
mirle vurulan damga.
6/ Tavuğun göğüs etiyle hazõrlanan ve pişmiş ha-
murla yenen bir tür çorba. 7/ Gizli bir tehlikesi ol-
duğu sanõlan. 8/ Şarkõ, türkü... Kap ağõrlõğõ. 9/ Gü-
reşte bir oyun... Edirne’nin bir ilçesi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Zonguldak ilinde, Türkiye’nin en uzun mağara-
larõndan biri. 2/ Acele, tez... Bir işi yaptõrabilme gü-
cü. 3/ Akla gelen, içe doğan düşünce. 4/ “Yalnõz -
-- bir gözü yazacak mõsralarõm” (F. N. Çamlõbel)...
Bir şeyi yapõp yapmamaya karar verme gücü. 5/ Bir
nota... Varõlmak istenen bir amaca doğru geçilme-
si gerekli dönemlerden her biri. 6/ Çit, perde... Yu-
varlak, yassõ ve sipersiz başlõk. 7/ Bir kümes hay-
vanõ... Bir yapõnõn giriş yeri. 8/ Habeşistan hü-
kümdarlarõna verilen unvan. 9/ Kaçmamasõ için hay-
vanlarõn ayağõna takõlan demir köstek... Sulak yer.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
B İ N D A L L I
A T L A S U R A
R İ M A S T A R
B K I L I R G
A B A Z A N R O
K A V K I T A
A R A K K A P A
N A T I R M E Y
K A Ç A R U L A
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9