Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
29 TEMMUZ 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
O Haber İyi ki Balonmuş
AKP hükümeti son dönemde dõş politikada Türkiye’yi sõkõntõya sokacak adõmlar attõ
Gazõ olmayan projeye imza
E
rdoğan’õn “one minute” di-
yerek skandala imza attõğõ
Davos’taki toplantõ sonra-
sõnda Türkiye’nin İsrail ile olan
ilişkileri sõkõntõlõ bir döneme girdi.
Gazze’de Hamas’a yönelik yapõlan
operasyon öncesinde İsrail ile Suriye
arasõndaki dolaylõ görüşmelere ara-
cõlõk eden Türkiye, Davos’ta yaşa-
nan kriz sonrasõnda Ortadoğu’daki
diplomasi denkleminden dõşlandõ.
Bu sõkõntõnõn hemen sonrasõnda,
Ermeni açõlõmõ krizi başgösterdi.
AKP, Ermeni yönetimi ile yürüttü-
ğü gizli temaslarda, Karabağ’õn ön-
koşul olmasõndan vazgeçince bu kez
Ankara-Bakû arasõnda soğuk rüz-
gârlar esmeye başladõ.
Cumhurbaşkanõ Abdullah
Gül’ün futbol diplomasisi ile geçen
yõl başlattõğõ Ermeni açõlõmõnda ilk
aşamada sõnõr kapõlarõnõn durumu
gündeme geldi. Alican sõnõr kapõ-
sõnõn açõlmasõ için Dõşişleri Ba-
kanlõğõ’nda çalõşmalar başlatõldõ.
Süreç içinde varõlacak mutabakat
çerçevesinde sõnõrõn, önce iki ülke
vatandaşlarõna, sonra araç trafiğine
ve ardõndan da demiryolu ulaşõmõ-
na açõlmasõ planlandõ. Bu planla-
mada, Ermenilerin işgal ettikleri
bölgelerden çekilmesi önkoşulu yer
almadõ. Bu duruma Bakû yöneti-
minden sert tepki geldi. Hatta, Er-
menilerin, Türkiye ile Azerbay-
can’õn arasõnõ bozmak için İsviç-
re’de yürütülen görüşmelerin tuta-
naklarõnõ Rusya aracõlõğõ ile İlham
Aliyev’e ilettikleri bilgileri basõna
sõzdõ. Bunun üzerine Bakû yöneti-
minden peş peşe sert tepkiler gel-
meye başladõ. Önce dönemin Dõş-
işleri Bakanõ Ali Babacan, ardõndan
da Başbakan Erdoğan Bakû’ye gi-
derek İlham Aliyev’in gönlünü al-
mak için “Karabağ önkoşulundan
vazgeçmiyoruz” mesajõ verdi. An-
cak Aliyev, elindeki tutanaklarõ
gösterip, “Tepkimiz bunlara da-
yanıyor” dedi. Hükümetin gönül al-
ma çabasõ, Azeri yönetiminin Mos-
kova’ya yakõnlaşma politikasõ izle-
mesinin önüne geçmedi. Aliyev,
Moskova’ya giderek, Karabağ’da
Azeri tezlerine destek karşõlõğõnda
Rusya ile doğalgaz anlaşmasõ im-
zalanmasõna olanak tanõyan bir mu-
tabakata “evet” yanõtõ verdi. Yapõ-
lan bu hataya karşõn, Ermenistan ile
ilişkilerde adõm atõlamadõ, sõnõr ka-
põsõ açõlmadõ.
NABUCCO PROJESİ
AKP tartõşmalõ bir adõmõ da Na-
bucco konusunda attõ. Hükümet-
lerarasõ anlaşmanõn Ankara’daki
imza töreninde konuşan Başbakan
Erdoğan, “İran gazının da Na-
bucco Boru Hattı üzerinden Av-
rupa’ya ihraç edilmesini arzu
ediyoruz” derken ABD Temsilci-
si Morningstar, “İran’ın katılma-
sı gereğine inanmıyoruz” diye
konuştu. Nabucco Projesi Hükü-
metlerarasõ Anlaşmasõ’na taraf ül-
kelerce imzalanan ortak bildiride,
söz konusu devletlerin 6 ay içinde,
Nabucco Uluslararasõ Şirketi ile
proje destek anlaşmasõnõ sonuçlan-
dõrmak için gerekli adõmlarõ atma
çabasõ göstereceği belirtildi. Ancak
projenin en önemli sorununun, hat-
tõ dolduracak doğalgazõn buluna-
mamasõ oldu. Ana kaynak ülkeler-
den olan Türkmenistan’õn yaklaşõ-
mõ bu konudaki soru işaretlerini art-
tõrõyor. Aşkabat yönetimi, doğalgazõ
kendi sõnõrõndan satmak isterken,
Nabucco’ya eklemlenmesi öngö-
rülen Hazar geçişli projeye Rusya
karşõ çõkõyor.
Trans Hazar projesi Moskova en-
gelini aşamadõğõ sürece, Türkmen
gazõnõn Nabucco hattõnõ doldurmasõ
olanaksõz gibi görünüyor. İkinci kay-
nak ülke olan Azerbaycan’õn da kõsa
süre önce Rusya ile doğalgaz alõm an-
laşmasõ yapmasõ ve Şahdeniz Proje-
si’nin ikinci ayağõnõn henüz tamam-
lanamamõş olmasõ, bu ülkenin Na-
bucco’ya vermeyi taahhüt ettiği gazõ
da tehlikeye atõyor. Azerbaycan’õn, yõl-
lõk ürettiği toplam 14.7 milyar metre-
küp doğalgaz, Nabucco’nun yarõsõnõ
bile dolduramõyor.
Öte yandan ülkesinin Nabuc-
co’ya ana kaynak sağlayõcõ olmasõna
karşõn Aliyev, Türkiye’nin Erme-
nistan ile yakõnlaşmasõna tepki gös-
terip, Ankara’daki imza törenine
gelmedi. Aliyev, yerine bakan yar-
dõmcõsõnõ göndermeyi tercih etti.
BOTAŞ Genel Müdürü Saltuk
Düzyol, üç ay önce yaptõğõ bir su-
numda “Gaz yok. Boru hattının
yapımı sorunlu. Hukuki altyapı
oluşturulmadı. AB’nin enerji po-
litikası yok. AB’de çıkar çatışması
yaşanıyor. Ortak transit rejimi
yok. Küresel kriz, yatırımları
olumsuz etkiliyor. Büyük ülkele-
rin çıkarları öncelikli. Rusya ve
ABD gaz sahibi ülkelere baskı ya-
pıyor” itiraflarõnda bulundu.
İsviçre’nin Davos kentinde düzenlenen toplantıda Erdoğan’ın bir skandala imza atmaSı Türkiye’nin İsrail ile arasındaki ilişkileri sıkıntıya soktu
Çin ile
gerginlik
H
ükümet bir başka
önemli hatayõ Çin
konusunda yaptõ.
Çin’in Sincan-Uygur özerk
bölgesinde 5 Temmuz’da
çõkan olaylarõ “insan
hakları” bağlamõnda
izlemesi ve gerekli tepkiyi
zamanõnda göstermesi
gereken hükümet konuyu
sağlõklõ olarak
değerlendiremedi.
İnsan haklarõ bağlamõnda
gereken tepki verilmedi;
ancak Erdoğan, Çin’e,
uygulamalarõna yönelik
“adeta soykırım”
ifadesini kullanõnca,
Ankara-Pekin arasõnda
ipler bir anda gerildi.
Çin’in yarõ resmi gazetesi,
Erdoğan’õn sözlerini geri
almasõnõ istedi.
Dõşişleri Bakanlõğõ iki
ülkenin basõn üzerinden
konuşmamasõ gerektiği
açõklamasõnõ yaparak,
ortamõ yumuşatma çabasõ
içine girdi.
İki ülke arasõnda iplerin biraz
daha gerilmesine neden
olan bir başka gelişme de
Başbakan Erdoğan’õn
Uygur Türkleri’nin
“anası” olarak bilinen ve
ABD’de sürgünde bulunan
Rabiya Kadir’e
Türkiye’nin vize
vereceğini açõklamasõ oldu.
AB SÜRECİ SIKINTIDA
AKP, dõş politikada sürekli
ön planda tutmaya çalõştõğõ
AB ile ilişkilerde de peş
peşe stratejik hatalar
yapõnca; 1995 yõlõnda
Gümrük Birliği ile
başlayõp, 1999 yõlõnda tam
üye adaylõğõ ile devam
eden, 2005 yõlõnda da tam
üyelik müzakerelerinin
başlamasõ ile kritik
aşamaya gelen süreç
sõkõntõya girdi.
Fransa’da Nicholas
Sarkozy’nin, Almanya’da
da Angela Merkel’in
iktidara gelmesiyle, AB
içinde Türkiye karşõtõ
gruplar güç kazandõ.
Türkiye şimdiye kadar 36
müzakere başlõğõndan
sadece bir tanesini açõp
kapatabildi.
Halen 11 başlõk üzerinde
müzakereler yürütülüyor.
18 başlõk ise gerek
Fransa’nõn gerekse Kõbrõslõ
Rumlarõn girişimleri
sonucunda askõya alõnmõş
bulunuyor.
Hükümet son olarak,
ekonomik krizi gerekçe
gösterip sosyal politika
başlõğõnõn açõlmasõna
ilişkin çalõşmalarõ
durdurdu.
Bu nedenle 30 Haziran
tarihinde sadece
vergilendirme başlõğõ
açõlabildi. Kõbrõslõ
Rumlarõn Türkiye’nin
limanlarõnõ ve
havaalanlarõnõ açmasõ
yönündeki koşulu ise hâlâ
masada duruyor.
İmzalanan bildiride devletlerin Nabucco Uluslararası Şirketi ile destek anlaşmasını sonuçlandırmak için ça-
ba göstereceği belirtildi. Ancak projenin en önemli sorunu, hattı dolduracak doğalgazın bulunamamasıydı.
Eğitimin kalitesi düştü
A
KP’nin “Sağlıkta Dönü-
şüm” adõ altõnda uyguladõ-
ğõ politikalarõn en önemli
ayağõ olan Sosyal Güvenlik ve Ge-
nel Sağlõk Sigorta Yasasõ’nõn 1
Ekim 2008’de yürürlüğe girmesinin
ardõndan muayane katõlõm payõ 5 kat
artarak 10 TL’ye yükseldi. Tepki-
lerin ardõndan Sosyal Güvenlik Ku-
rumu katõlõm payõnõ 2 TL’ye tekrar
indirdi. Uygulama kapsamõnda ka-
tõlõm paylarõnõn eczanelerde tahsil
edilmesi de eczacõlar ile hastalarõ
karşõ karşõya getirdi. Daha sonra bu
uygulamadan da vazgeçildi.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun
eczanelere yönelik bazõ uygulama-
larõ nedeniyle eczaneler 7 yõl aradan
sonra ilk kez büyük bir eylem ger-
çekleştirdi. SGK, yaklaşõk 21 bin ec-
zaneyi temsil eden Türk Eczacõlar
Birliği’nin (TEB) ilaç alõm proto-
kolünün devreden çõkarõlmasõna
yönelik uygulamasõndan son anda
vazgeçti.
Milli Eğitim Bakanlõğõ’nõn 2008-
2009 eğitim-öğretim yõlõ için okul-
larda okutulmasõ için hazõrladõğõ ki-
taplarda pek çok hata çõktõ. Kitap-
larda özellikle darbelerle ilgili bö-
lümlerin yer almasõ eleştirilirken,
Talim Terbiye Kurulu’nun tepkiler
üzerine yeniden düzenlediği 8. sõnõf
İnkõlap Tarihi ve Atatürkçülük ki-
tabõnda yer alan irtica tanõmõ yu-
muşatõldõ.
KATSAYI DÜZENLEMESİ
YÖK son dönemde yaptõğõ rek-
tör atamalarõnda türbana özgürlük
bildirisine imza atan adaylarõ ilk
sõradan listeye soktu.
YÖK, araştõrma görevlilerinin
kadrolu atanmasõnõ engellerken,
2009-2010 akademik yõlõ için ila-
hiyat fakültelerinin kontenjanlarõnõ
ise yüzde 115 oranõnda arttõrdõ.
YÖK, gelecek yõldan itibaren
üniversiteye girişte uygulanacak
iki basamaklõ sõnav sisteminde
başta imam hatipler olmak üzere
meslek liselerine uygulanan kat-
sayõ engelini ortadan kaldõrdõ.
İmam hatipliler kendi alanlarõ dõ-
şõnda herhangi bir tercih yaptõk-
larõnda ortaöğretim başarõ puanlarõ
0.3 katsayõsõ ile çarpõlõrken, diğer
adaylarõn ise 0.8 katsayõ oranõyla
ile çarpõlõyordu.
YÖK’ün aldõğõ kararla imam ha-
tiplerin de aralarõnda bulunduğu
tüm meslek liseleriyle genel lise-
lerin katsayõ oranlarõ 0.15’te eşit-
lendi. Böylece imam hatip lise-
sinde okuyan öğrenciler tõp, hu-
kuk, siyaset bilimi gibi bütün li-
sans programlarõna herhangi bir
engel olmadan rahatça girebile-
cekler.
EĞİTİM SİSTEMİ ÇÖKTÜ
Hem Seviye Belirleme Sõnavõ
(SBS), hem de Öğrenci Seçme Sõ-
navõ (ÖSS) sonuçlarõ eğitimin ka-
litesinin giderek düştüğünü ka-
nõtladõ.
İlköğretim öğrencileri SBS’de
20 matematik sorusundan ortala-
ma olarak yalnõzca 2.35’ine doğ-
ru yanõt verebilirken, ÖSS’de ise
sõfõr puan alan aday sayõsõ 4 bin ar-
tarak 30 bine çõktõ.
ÖSS’de 30 bin öğrencinin sıfır çekmesi eğitim sistemini tartışılır hale getirdi.
İsrail ile Suriye arasõndaki
dolaylõ görüşmelere aracõlõk
eden Türkiye, Davos’ta
yaşanan kriz sonrasõnda
Ortadoğu’daki diplomasi
denkleminden dõşlandõ.
Önceki akşam saat 19.00’da önce “Çankaya”,
ardından da “Başbakanlık’tan yapılan açıkla-
malar sayesinde, Türkiye Cumhuriyeti Cum-
hurbaşkanı ile Başbakanı’nın, İmralı’daki tescilli
katilden “Kürt açılımı” için görüşlerini bildirmesi-
ni “rica ettikleri” haberinin asılsız olduğunu öğ-
rendik.
Öğrendik ve elbette memnun olduk. Zira kos-
koca Türkiye Cumhuriyeti’nin başında bulunan iki
en sorumlu kişiyi, ülkemizi 25 yıldan beri bu be-
lanın altına sokan hükümlüden yardım ister du-
rumuna düşürmek isteyenlerin haberi balon çık-
tığı için.
Ama anlayamadığımız, hükümlü katilin avukatları
tarafından hazırlanan bu “rica haberi”, önce ga-
zetelerin internet sayfalarına ve önceki pazar ge-
cesini, pazartesiye bağlayan saatlerde düşmüş
ve aynı günkü gazetelerde yayımlanmıştı.
Bizim kamuoyumuzun yanı sıra Türkiye üzerinde
çeşitli hesapları olan birçok ülkenin Ankara’da-
ki haber kaynakları da, elbette “Kürt açılımı”nı ken-
dileri için başlıca gündem konusu olarak yaptık-
ları görünen Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın,
olayı İmralı hükümlüsünden yardım talebine ka-
dar götürdüklerini gösteren bu haber üstünde gö-
rüş alışverişinde bulunmuş olmalılar.
Devletin en yüksek tepesinde bulunan Gül ve
Erdoğan’ın, öncelikle kendilerini böylesine ilgi-
lendiren bu haberi, sade yurttaşlardan önce oku-
mamaları ya da görevliler aracılığı ile öğrenmemiş
olmaları düşünülemez.
O zaman, akşam saatlerine kadar bekle-
menin nedeni ne?
“Cumhurbaşkanı günün önemli bir bölümünü ba-
ba ocağında geçirmek için başkentte değildi de
bu nedenle Çankaya’nın açıklaması gecikti”ma-
zeretinin arkasına saklanmak demek, günümüzün
iletişim çağı olduğunu hiçbirimizin bilmediğini dü-
şünmekten farksızdır.
Yalanlamada gecikmenin nedeni ne?
Gül ve Erdoğan’ı hacil durumuna düşürmeyi
amaçlayan bu balon haberin, en hızlı bir biçimde
yalanlanması gerekirken, saatler boyunca maya-
lanmaya bırakılması, sadece terörü yöneten ve
destekleyen kaynakların psikolojik açıdan üstünlük
sağlamak amacıyla yürüttükleri kampanyayı bes-
ler.
Ağustos ayının ilk günlerinde başlayan ve ma-
lum hukuk bürosunun patenti arkasında sürdürülen
o kampanyanın gereği olarak önemli medya zi-
yaretleri neredeyse 15 Ağustos günü İmralı’da-
ki cezaevinin özel bir bölümünde Türkiye Cum-
huriyeti Cumhurbaşkanı ile Başbakanı’nın özel ri-
casını geriye çeviremeyen bir VİP hükümlünün
açıklayacağı “yol haritası”nı neredeyse canlı ya-
yınları ile iletme olanağını taşıyan bir basın top-
lantısına zemin hazırlamak için düzenlenmedi mi?
Bazı fazlası ile saf meslektaşlarımız, bu oltaya
düşmek için birbirleri ile adeta yarışa girmediler
mi?
“O” haberin yayımlandığı gün Diyarbakır’da top-
lanan “çalıştay”, onursal başkanın bilgisine de su-
nulmak üzere avukatlarına iletilen bildirisinde, Çan-
kaya ve Başbakanlık ile “sözde” ilişkiye gönder-
me yapan ifadeyi satır aralarına yerleştirmedi mi?
Bütün bu gerçekler ortada iken, terörden usan-
mış Kürt asıllı vatandaşlarımızı da tedirgin et-
memesi mümkün olmayan bu balon haberlerin ya-
lanlanması için saatlerce beklemenin anlamı ne-
dir?
Yoksa Gül ile Erdoğan arasında bir açıklama
uyumsuzluğu mu yaşandı o önemli zaman dili-
minde.
Sanırım, asıl ve gerçek neden, “tarihi açılım”ı,
herkesin kendi fili olarak tanımlamasını zedele-
mekten korkmak. Ya da daha hafif bir tanımlama
ile ürkmek.
Zira, içeriğini ve kapsamını hâlâ öğrenmeden,
bilmeden yayılmak istenilen pembe hava AKP’nin
yıldız gazetesinin dünkü manşetinde, her şey pi-
şirilmiş de sıra kotarılmaya gelmişçesine duyu-
ruluyordu.
“Çözüm için son düzlüğe girilmişmiş. Tarihi açı-
lıma destek yağıyormuş.
Hükümet, ilgili kurumlar ve sivil toplum yoğun
bir çalışma içindeymişlermiş.”
Tek partili dönemin ilk yıllarını çağrıştıran, hat-
ta onu da fersah fersah gerilerde bırakarak bizim
Rockefeller kardeşlerin morallerini yitirmemele-
ri amacıyla yapılan servisi beğenmedim diyebilir
misiniz?
Faks: 0 216 302 82 08 [email protected]
TTB: Bir nevi
ödüllendirildiler
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Türk
Tabipleri Birliği (TTB),
Adli Tõp Kurumu
(ATK) başkan yardõm-
cõlarõnõn görevden alõn-
malarõnõn doğru oldu-
ğunu ancak 5. ve 6. İh-
tisas Kurulu üyelikleri-
ne atanmalarõnõn “bir
nevi ödülllendirme”
anlamõna geldiğini bil-
dirdi.
Adli Tõp Kurumu’nda
yapõlan toplam 10 ata-
manõn 7’sinin İhtisas
Kurulu üyelikleri,
3’ünün ise ATK yöne-
timiyle ilgili olduğuna
işaret edildi. ATK Baş-
kan Yardõmcõlarõ Dr.
Mustafa Okudan ve
Dr. Hasan Ağrıtmış’õn
görevlerinden alõndõğõ
anõmsatõlan açõklama-
da, her iki yöneticinin
ATK’nin eski Başkanõ
Keramettin Kurt dö-
nemindeki bütün olum-
suz uygulamalarõn ve
bugün içine düşürüldü-
ğü durumun müşterek
sorumlusu olduğu be-
lirtildi.
Açõklamada, şunlar
dile getirildi:
“Nihayet görevden
alınmış olmalarını
doğru ve yerinde bu-
luyoruz. Ancak belirt-
mek isteriz ki, görev-
den alınmaları ne ka-
dar uygun olmuşsa ra-
portörlük yerine
ATK’nin 5. ve 6. İhti-
sas Kurulu üyelikleri-
ne atanarak bir nevi
‘ödüllendirilmiş’ olma-
ları da bir o kadar
yanlış olmuştur.”
ADLİ TIP’A ATAMALAR
K I B R I S ’ T A K R İ T İ K S Ü R E Ç
S
on dönemin bir başka sõkõntõlõ gelişmesi de Kõb-
rõs konusunda yaşandõ. KKTC Cumhurbaşka-
nõ Mehmet Ali Talat’õn Ankara ziyaretinden
çõkan, “2009 yılı sonunda referandum” mutaba-
katõna Rum kesimi “hayır” yanõtõ verince, AKP’nin
Kõbrõs konusundaki manevrasõ da boşa çõkmõş oldu.
Ancak “KKTC’de son kez mi 20 Temmuz’u kut-
layacağız?” sorusu KKTC’de, Barõş Harekâtõ’nõn
35’inci yõldönümü kutlamalarõ öncesinde, gündeme
damgasõnõ vurdu. AKP iktidarõ ile başlayan süreçte
Türkiye, Kõbrõs politikasõnda verilen tavizlerle büyük
bir zemin kaybõna uğrarken, KKTC’nin geleceği de
tehdit altõna girdi. 3 Eylül 2008’de başlatõlan kapsamlõ
görüşmelerde gelinen aşama, Kõbrõs Türklerinin
yeniden azõnlõk konumuna indirgenmeye çalõşõldõğõnõ
gösteriyor. AKP’nin desteğini arkasõna alan Talat’õn,
Rum lider Dimitris Hristofyas ile yaptõğõ görüş-
melerde hangi ödünleri verdiği bilinmezken, Çankaya
Köşkü’nde varõlan “2009 yılı sonuna kadar çözüm”
mutabakatõ, hükümetin daha ileri noktalardaki ödün-
lere bile yeşil õşõk yaktõğõnõ gösteriyor.
Müzakerelerde kapalõ kapõ ardõnda görüşülenler ve
bilinmeyenlerin yanõnda, olasõ bir referandumu,
halka değil de meclise götürme çabalarõ KKTC’de
ciddi kaygõlara neden oluyor. Bir anlamda, Talat ve
Talat’a destek vermekte olan AKP hükümeti, Kõb-
rõs görüşmelerini bir oldubittiye getirip bitirmek is-
tiyor. Ancak, 2004 referandumundan sonraki geliş-
melerden dolayõ bu kez referandumdan “hayır” çõk-
masõna kesin gözüyle bakõlõyor.