19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 29 TEMMUZ 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT O Haber İyi ki Balonmuş AKP hükümeti son dönemde dõş politikada Türkiye’yi sõkõntõya sokacak adõmlar attõ Gazõ olmayan projeye imza E rdoğan’õn “one minute” di- yerek skandala imza attõğõ Davos’taki toplantõ sonra- sõnda Türkiye’nin İsrail ile olan ilişkileri sõkõntõlõ bir döneme girdi. Gazze’de Hamas’a yönelik yapõlan operasyon öncesinde İsrail ile Suriye arasõndaki dolaylõ görüşmelere ara- cõlõk eden Türkiye, Davos’ta yaşa- nan kriz sonrasõnda Ortadoğu’daki diplomasi denkleminden dõşlandõ. Bu sõkõntõnõn hemen sonrasõnda, Ermeni açõlõmõ krizi başgösterdi. AKP, Ermeni yönetimi ile yürüttü- ğü gizli temaslarda, Karabağ’õn ön- koşul olmasõndan vazgeçince bu kez Ankara-Bakû arasõnda soğuk rüz- gârlar esmeye başladõ. Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül’ün futbol diplomasisi ile geçen yõl başlattõğõ Ermeni açõlõmõnda ilk aşamada sõnõr kapõlarõnõn durumu gündeme geldi. Alican sõnõr kapõ- sõnõn açõlmasõ için Dõşişleri Ba- kanlõğõ’nda çalõşmalar başlatõldõ. Süreç içinde varõlacak mutabakat çerçevesinde sõnõrõn, önce iki ülke vatandaşlarõna, sonra araç trafiğine ve ardõndan da demiryolu ulaşõmõ- na açõlmasõ planlandõ. Bu planla- mada, Ermenilerin işgal ettikleri bölgelerden çekilmesi önkoşulu yer almadõ. Bu duruma Bakû yöneti- minden sert tepki geldi. Hatta, Er- menilerin, Türkiye ile Azerbay- can’õn arasõnõ bozmak için İsviç- re’de yürütülen görüşmelerin tuta- naklarõnõ Rusya aracõlõğõ ile İlham Aliyev’e ilettikleri bilgileri basõna sõzdõ. Bunun üzerine Bakû yöneti- minden peş peşe sert tepkiler gel- meye başladõ. Önce dönemin Dõş- işleri Bakanõ Ali Babacan, ardõndan da Başbakan Erdoğan Bakû’ye gi- derek İlham Aliyev’in gönlünü al- mak için “Karabağ önkoşulundan vazgeçmiyoruz” mesajõ verdi. An- cak Aliyev, elindeki tutanaklarõ gösterip, “Tepkimiz bunlara da- yanıyor” dedi. Hükümetin gönül al- ma çabasõ, Azeri yönetiminin Mos- kova’ya yakõnlaşma politikasõ izle- mesinin önüne geçmedi. Aliyev, Moskova’ya giderek, Karabağ’da Azeri tezlerine destek karşõlõğõnda Rusya ile doğalgaz anlaşmasõ im- zalanmasõna olanak tanõyan bir mu- tabakata “evet” yanõtõ verdi. Yapõ- lan bu hataya karşõn, Ermenistan ile ilişkilerde adõm atõlamadõ, sõnõr ka- põsõ açõlmadõ. NABUCCO PROJESİ AKP tartõşmalõ bir adõmõ da Na- bucco konusunda attõ. Hükümet- lerarasõ anlaşmanõn Ankara’daki imza töreninde konuşan Başbakan Erdoğan, “İran gazının da Na- bucco Boru Hattı üzerinden Av- rupa’ya ihraç edilmesini arzu ediyoruz” derken ABD Temsilci- si Morningstar, “İran’ın katılma- sı gereğine inanmıyoruz” diye konuştu. Nabucco Projesi Hükü- metlerarasõ Anlaşmasõ’na taraf ül- kelerce imzalanan ortak bildiride, söz konusu devletlerin 6 ay içinde, Nabucco Uluslararasõ Şirketi ile proje destek anlaşmasõnõ sonuçlan- dõrmak için gerekli adõmlarõ atma çabasõ göstereceği belirtildi. Ancak projenin en önemli sorununun, hat- tõ dolduracak doğalgazõn buluna- mamasõ oldu. Ana kaynak ülkeler- den olan Türkmenistan’õn yaklaşõ- mõ bu konudaki soru işaretlerini art- tõrõyor. Aşkabat yönetimi, doğalgazõ kendi sõnõrõndan satmak isterken, Nabucco’ya eklemlenmesi öngö- rülen Hazar geçişli projeye Rusya karşõ çõkõyor. Trans Hazar projesi Moskova en- gelini aşamadõğõ sürece, Türkmen gazõnõn Nabucco hattõnõ doldurmasõ olanaksõz gibi görünüyor. İkinci kay- nak ülke olan Azerbaycan’õn da kõsa süre önce Rusya ile doğalgaz alõm an- laşmasõ yapmasõ ve Şahdeniz Proje- si’nin ikinci ayağõnõn henüz tamam- lanamamõş olmasõ, bu ülkenin Na- bucco’ya vermeyi taahhüt ettiği gazõ da tehlikeye atõyor. Azerbaycan’õn, yõl- lõk ürettiği toplam 14.7 milyar metre- küp doğalgaz, Nabucco’nun yarõsõnõ bile dolduramõyor. Öte yandan ülkesinin Nabuc- co’ya ana kaynak sağlayõcõ olmasõna karşõn Aliyev, Türkiye’nin Erme- nistan ile yakõnlaşmasõna tepki gös- terip, Ankara’daki imza törenine gelmedi. Aliyev, yerine bakan yar- dõmcõsõnõ göndermeyi tercih etti. BOTAŞ Genel Müdürü Saltuk Düzyol, üç ay önce yaptõğõ bir su- numda “Gaz yok. Boru hattının yapımı sorunlu. Hukuki altyapı oluşturulmadı. AB’nin enerji po- litikası yok. AB’de çıkar çatışması yaşanıyor. Ortak transit rejimi yok. Küresel kriz, yatırımları olumsuz etkiliyor. Büyük ülkele- rin çıkarları öncelikli. Rusya ve ABD gaz sahibi ülkelere baskı ya- pıyor” itiraflarõnda bulundu. İsviçre’nin Davos kentinde düzenlenen toplantıda Erdoğan’ın bir skandala imza atmaSı Türkiye’nin İsrail ile arasındaki ilişkileri sıkıntıya soktu Çin ile gerginlik H ükümet bir başka önemli hatayõ Çin konusunda yaptõ. Çin’in Sincan-Uygur özerk bölgesinde 5 Temmuz’da çõkan olaylarõ “insan hakları” bağlamõnda izlemesi ve gerekli tepkiyi zamanõnda göstermesi gereken hükümet konuyu sağlõklõ olarak değerlendiremedi. İnsan haklarõ bağlamõnda gereken tepki verilmedi; ancak Erdoğan, Çin’e, uygulamalarõna yönelik “adeta soykırım” ifadesini kullanõnca, Ankara-Pekin arasõnda ipler bir anda gerildi. Çin’in yarõ resmi gazetesi, Erdoğan’õn sözlerini geri almasõnõ istedi. Dõşişleri Bakanlõğõ iki ülkenin basõn üzerinden konuşmamasõ gerektiği açõklamasõnõ yaparak, ortamõ yumuşatma çabasõ içine girdi. İki ülke arasõnda iplerin biraz daha gerilmesine neden olan bir başka gelişme de Başbakan Erdoğan’õn Uygur Türkleri’nin “anası” olarak bilinen ve ABD’de sürgünde bulunan Rabiya Kadir’e Türkiye’nin vize vereceğini açõklamasõ oldu. AB SÜRECİ SIKINTIDA AKP, dõş politikada sürekli ön planda tutmaya çalõştõğõ AB ile ilişkilerde de peş peşe stratejik hatalar yapõnca; 1995 yõlõnda Gümrük Birliği ile başlayõp, 1999 yõlõnda tam üye adaylõğõ ile devam eden, 2005 yõlõnda da tam üyelik müzakerelerinin başlamasõ ile kritik aşamaya gelen süreç sõkõntõya girdi. Fransa’da Nicholas Sarkozy’nin, Almanya’da da Angela Merkel’in iktidara gelmesiyle, AB içinde Türkiye karşõtõ gruplar güç kazandõ. Türkiye şimdiye kadar 36 müzakere başlõğõndan sadece bir tanesini açõp kapatabildi. Halen 11 başlõk üzerinde müzakereler yürütülüyor. 18 başlõk ise gerek Fransa’nõn gerekse Kõbrõslõ Rumlarõn girişimleri sonucunda askõya alõnmõş bulunuyor. Hükümet son olarak, ekonomik krizi gerekçe gösterip sosyal politika başlõğõnõn açõlmasõna ilişkin çalõşmalarõ durdurdu. Bu nedenle 30 Haziran tarihinde sadece vergilendirme başlõğõ açõlabildi. Kõbrõslõ Rumlarõn Türkiye’nin limanlarõnõ ve havaalanlarõnõ açmasõ yönündeki koşulu ise hâlâ masada duruyor. İmzalanan bildiride devletlerin Nabucco Uluslararası Şirketi ile destek anlaşmasını sonuçlandırmak için ça- ba göstereceği belirtildi. Ancak projenin en önemli sorunu, hattı dolduracak doğalgazın bulunamamasıydı. Eğitimin kalitesi düştü A KP’nin “Sağlıkta Dönü- şüm” adõ altõnda uyguladõ- ğõ politikalarõn en önemli ayağõ olan Sosyal Güvenlik ve Ge- nel Sağlõk Sigorta Yasasõ’nõn 1 Ekim 2008’de yürürlüğe girmesinin ardõndan muayane katõlõm payõ 5 kat artarak 10 TL’ye yükseldi. Tepki- lerin ardõndan Sosyal Güvenlik Ku- rumu katõlõm payõnõ 2 TL’ye tekrar indirdi. Uygulama kapsamõnda ka- tõlõm paylarõnõn eczanelerde tahsil edilmesi de eczacõlar ile hastalarõ karşõ karşõya getirdi. Daha sonra bu uygulamadan da vazgeçildi. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun eczanelere yönelik bazõ uygulama- larõ nedeniyle eczaneler 7 yõl aradan sonra ilk kez büyük bir eylem ger- çekleştirdi. SGK, yaklaşõk 21 bin ec- zaneyi temsil eden Türk Eczacõlar Birliği’nin (TEB) ilaç alõm proto- kolünün devreden çõkarõlmasõna yönelik uygulamasõndan son anda vazgeçti. Milli Eğitim Bakanlõğõ’nõn 2008- 2009 eğitim-öğretim yõlõ için okul- larda okutulmasõ için hazõrladõğõ ki- taplarda pek çok hata çõktõ. Kitap- larda özellikle darbelerle ilgili bö- lümlerin yer almasõ eleştirilirken, Talim Terbiye Kurulu’nun tepkiler üzerine yeniden düzenlediği 8. sõnõf İnkõlap Tarihi ve Atatürkçülük ki- tabõnda yer alan irtica tanõmõ yu- muşatõldõ. KATSAYI DÜZENLEMESİ YÖK son dönemde yaptõğõ rek- tör atamalarõnda türbana özgürlük bildirisine imza atan adaylarõ ilk sõradan listeye soktu. YÖK, araştõrma görevlilerinin kadrolu atanmasõnõ engellerken, 2009-2010 akademik yõlõ için ila- hiyat fakültelerinin kontenjanlarõnõ ise yüzde 115 oranõnda arttõrdõ. YÖK, gelecek yõldan itibaren üniversiteye girişte uygulanacak iki basamaklõ sõnav sisteminde başta imam hatipler olmak üzere meslek liselerine uygulanan kat- sayõ engelini ortadan kaldõrdõ. İmam hatipliler kendi alanlarõ dõ- şõnda herhangi bir tercih yaptõk- larõnda ortaöğretim başarõ puanlarõ 0.3 katsayõsõ ile çarpõlõrken, diğer adaylarõn ise 0.8 katsayõ oranõyla ile çarpõlõyordu. YÖK’ün aldõğõ kararla imam ha- tiplerin de aralarõnda bulunduğu tüm meslek liseleriyle genel lise- lerin katsayõ oranlarõ 0.15’te eşit- lendi. Böylece imam hatip lise- sinde okuyan öğrenciler tõp, hu- kuk, siyaset bilimi gibi bütün li- sans programlarõna herhangi bir engel olmadan rahatça girebile- cekler. EĞİTİM SİSTEMİ ÇÖKTÜ Hem Seviye Belirleme Sõnavõ (SBS), hem de Öğrenci Seçme Sõ- navõ (ÖSS) sonuçlarõ eğitimin ka- litesinin giderek düştüğünü ka- nõtladõ. İlköğretim öğrencileri SBS’de 20 matematik sorusundan ortala- ma olarak yalnõzca 2.35’ine doğ- ru yanõt verebilirken, ÖSS’de ise sõfõr puan alan aday sayõsõ 4 bin ar- tarak 30 bine çõktõ. ÖSS’de 30 bin öğrencinin sıfır çekmesi eğitim sistemini tartışılır hale getirdi. İsrail ile Suriye arasõndaki dolaylõ görüşmelere aracõlõk eden Türkiye, Davos’ta yaşanan kriz sonrasõnda Ortadoğu’daki diplomasi denkleminden dõşlandõ. Önceki akşam saat 19.00’da önce “Çankaya”, ardından da “Başbakanlık’tan yapılan açıkla- malar sayesinde, Türkiye Cumhuriyeti Cum- hurbaşkanı ile Başbakanı’nın, İmralı’daki tescilli katilden “Kürt açılımı” için görüşlerini bildirmesi- ni “rica ettikleri” haberinin asılsız olduğunu öğ- rendik. Öğrendik ve elbette memnun olduk. Zira kos- koca Türkiye Cumhuriyeti’nin başında bulunan iki en sorumlu kişiyi, ülkemizi 25 yıldan beri bu be- lanın altına sokan hükümlüden yardım ister du- rumuna düşürmek isteyenlerin haberi balon çık- tığı için. Ama anlayamadığımız, hükümlü katilin avukatları tarafından hazırlanan bu “rica haberi”, önce ga- zetelerin internet sayfalarına ve önceki pazar ge- cesini, pazartesiye bağlayan saatlerde düşmüş ve aynı günkü gazetelerde yayımlanmıştı. Bizim kamuoyumuzun yanı sıra Türkiye üzerinde çeşitli hesapları olan birçok ülkenin Ankara’da- ki haber kaynakları da, elbette “Kürt açılımı”nı ken- dileri için başlıca gündem konusu olarak yaptık- ları görünen Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın, olayı İmralı hükümlüsünden yardım talebine ka- dar götürdüklerini gösteren bu haber üstünde gö- rüş alışverişinde bulunmuş olmalılar. Devletin en yüksek tepesinde bulunan Gül ve Erdoğan’ın, öncelikle kendilerini böylesine ilgi- lendiren bu haberi, sade yurttaşlardan önce oku- mamaları ya da görevliler aracılığı ile öğrenmemiş olmaları düşünülemez. O zaman, akşam saatlerine kadar bekle- menin nedeni ne? “Cumhurbaşkanı günün önemli bir bölümünü ba- ba ocağında geçirmek için başkentte değildi de bu nedenle Çankaya’nın açıklaması gecikti”ma- zeretinin arkasına saklanmak demek, günümüzün iletişim çağı olduğunu hiçbirimizin bilmediğini dü- şünmekten farksızdır. Yalanlamada gecikmenin nedeni ne? Gül ve Erdoğan’ı hacil durumuna düşürmeyi amaçlayan bu balon haberin, en hızlı bir biçimde yalanlanması gerekirken, saatler boyunca maya- lanmaya bırakılması, sadece terörü yöneten ve destekleyen kaynakların psikolojik açıdan üstünlük sağlamak amacıyla yürüttükleri kampanyayı bes- ler. Ağustos ayının ilk günlerinde başlayan ve ma- lum hukuk bürosunun patenti arkasında sürdürülen o kampanyanın gereği olarak önemli medya zi- yaretleri neredeyse 15 Ağustos günü İmralı’da- ki cezaevinin özel bir bölümünde Türkiye Cum- huriyeti Cumhurbaşkanı ile Başbakanı’nın özel ri- casını geriye çeviremeyen bir VİP hükümlünün açıklayacağı “yol haritası”nı neredeyse canlı ya- yınları ile iletme olanağını taşıyan bir basın top- lantısına zemin hazırlamak için düzenlenmedi mi? Bazı fazlası ile saf meslektaşlarımız, bu oltaya düşmek için birbirleri ile adeta yarışa girmediler mi? “O” haberin yayımlandığı gün Diyarbakır’da top- lanan “çalıştay”, onursal başkanın bilgisine de su- nulmak üzere avukatlarına iletilen bildirisinde, Çan- kaya ve Başbakanlık ile “sözde” ilişkiye gönder- me yapan ifadeyi satır aralarına yerleştirmedi mi? Bütün bu gerçekler ortada iken, terörden usan- mış Kürt asıllı vatandaşlarımızı da tedirgin et- memesi mümkün olmayan bu balon haberlerin ya- lanlanması için saatlerce beklemenin anlamı ne- dir? Yoksa Gül ile Erdoğan arasında bir açıklama uyumsuzluğu mu yaşandı o önemli zaman dili- minde. Sanırım, asıl ve gerçek neden, “tarihi açılım”ı, herkesin kendi fili olarak tanımlamasını zedele- mekten korkmak. Ya da daha hafif bir tanımlama ile ürkmek. Zira, içeriğini ve kapsamını hâlâ öğrenmeden, bilmeden yayılmak istenilen pembe hava AKP’nin yıldız gazetesinin dünkü manşetinde, her şey pi- şirilmiş de sıra kotarılmaya gelmişçesine duyu- ruluyordu. “Çözüm için son düzlüğe girilmişmiş. Tarihi açı- lıma destek yağıyormuş. Hükümet, ilgili kurumlar ve sivil toplum yoğun bir çalışma içindeymişlermiş.” Tek partili dönemin ilk yıllarını çağrıştıran, hat- ta onu da fersah fersah gerilerde bırakarak bizim Rockefeller kardeşlerin morallerini yitirmemele- ri amacıyla yapılan servisi beğenmedim diyebilir misiniz? Faks: 0 216 302 82 08 [email protected] TTB: Bir nevi ödüllendirildiler ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Türk Tabipleri Birliği (TTB), Adli Tõp Kurumu (ATK) başkan yardõm- cõlarõnõn görevden alõn- malarõnõn doğru oldu- ğunu ancak 5. ve 6. İh- tisas Kurulu üyelikleri- ne atanmalarõnõn “bir nevi ödülllendirme” anlamõna geldiğini bil- dirdi. Adli Tõp Kurumu’nda yapõlan toplam 10 ata- manõn 7’sinin İhtisas Kurulu üyelikleri, 3’ünün ise ATK yöne- timiyle ilgili olduğuna işaret edildi. ATK Baş- kan Yardõmcõlarõ Dr. Mustafa Okudan ve Dr. Hasan Ağrıtmış’õn görevlerinden alõndõğõ anõmsatõlan açõklama- da, her iki yöneticinin ATK’nin eski Başkanõ Keramettin Kurt dö- nemindeki bütün olum- suz uygulamalarõn ve bugün içine düşürüldü- ğü durumun müşterek sorumlusu olduğu be- lirtildi. Açõklamada, şunlar dile getirildi: “Nihayet görevden alınmış olmalarını doğru ve yerinde bu- luyoruz. Ancak belirt- mek isteriz ki, görev- den alınmaları ne ka- dar uygun olmuşsa ra- portörlük yerine ATK’nin 5. ve 6. İhti- sas Kurulu üyelikleri- ne atanarak bir nevi ‘ödüllendirilmiş’ olma- ları da bir o kadar yanlış olmuştur.” ADLİ TIP’A ATAMALAR K I B R I S ’ T A K R İ T İ K S Ü R E Ç S on dönemin bir başka sõkõntõlõ gelişmesi de Kõb- rõs konusunda yaşandõ. KKTC Cumhurbaşka- nõ Mehmet Ali Talat’õn Ankara ziyaretinden çõkan, “2009 yılı sonunda referandum” mutaba- katõna Rum kesimi “hayır” yanõtõ verince, AKP’nin Kõbrõs konusundaki manevrasõ da boşa çõkmõş oldu. Ancak “KKTC’de son kez mi 20 Temmuz’u kut- layacağız?” sorusu KKTC’de, Barõş Harekâtõ’nõn 35’inci yõldönümü kutlamalarõ öncesinde, gündeme damgasõnõ vurdu. AKP iktidarõ ile başlayan süreçte Türkiye, Kõbrõs politikasõnda verilen tavizlerle büyük bir zemin kaybõna uğrarken, KKTC’nin geleceği de tehdit altõna girdi. 3 Eylül 2008’de başlatõlan kapsamlõ görüşmelerde gelinen aşama, Kõbrõs Türklerinin yeniden azõnlõk konumuna indirgenmeye çalõşõldõğõnõ gösteriyor. AKP’nin desteğini arkasõna alan Talat’õn, Rum lider Dimitris Hristofyas ile yaptõğõ görüş- melerde hangi ödünleri verdiği bilinmezken, Çankaya Köşkü’nde varõlan “2009 yılı sonuna kadar çözüm” mutabakatõ, hükümetin daha ileri noktalardaki ödün- lere bile yeşil õşõk yaktõğõnõ gösteriyor. Müzakerelerde kapalõ kapõ ardõnda görüşülenler ve bilinmeyenlerin yanõnda, olasõ bir referandumu, halka değil de meclise götürme çabalarõ KKTC’de ciddi kaygõlara neden oluyor. Bir anlamda, Talat ve Talat’a destek vermekte olan AKP hükümeti, Kõb- rõs görüşmelerini bir oldubittiye getirip bitirmek is- tiyor. Ancak, 2004 referandumundan sonraki geliş- melerden dolayõ bu kez referandumdan “hayır” çõk- masõna kesin gözüyle bakõlõyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle