23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 TEMMUZ 2009 ÇARŞAMBA 16 KÜLTÜR DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ GAP Kaliforniya Olur mu? İstanbul Ticaret Odası’nın aylık yayını “İtovizyon” dergisinde, “Türkiye’nin ‘Kaliforniya’sı da Gap Olacak” başlıklı ilginç bir yazı okudum. Yazar, iklim ve bitki örtüsü bakımından benzer iki coğrafya parçası olan Güneydoğu Anadolu ile ABD’nin Kaliforniya eyaletlerini tarımsal özellikleriy- le kıyaslıyor. Yüz elli yıl önce, GAP benzeri bir sulama ve tarım programıyla gelişmeye başlayan Kaliforniya’da bu- gün her biri bir milyar dolar gelir getiren yirmi temel tarım ürünü elde ediliyormuş. Sulamayla birlikte öy- le bir verimlilik gelmiş ki, toplam tarımsal üretim yüz elli milyar dolara ulaşmış. Yazının temel düşüncesi ise, Kaliforniya yüz elli mil- yar dolarlık tarımsal üretime ulaşabilmişse, toprak ge- nişliği onun yarısı kadar olan GAP bölgesi de yatırımlar tamamlandığında ülke ekonomisine yetmiş beş mil- yar dolarlık dev bir katkı sunabilir. Doğrusu güzel bir düşünce. Kaliforniya, yalnızca ta- rım alanında değil, teknolojiden sanatlara dek pek çok alanda dünya lideri. Kullandığımız bilgisayarlar, internet ağı, izlediğimiz filmler gibi günlük hayatımızdaki pek çok ürünün planlandığı, üretildiği yer. Kaliforniya nasıl böyle ileri bir ekonomiye ulaşmış diye düşünürken yapılabilecek en yanlış düşünce bi- çimi belki de, bu gelişmeyi tek bir alana bakarak de- ğerlendirmek. Çünkü hayat her yanıyla bir bütün. Bu bütünün için- deki alanları tek tek ele alıp, öteki alanlarla ilişkileri- ni göremediğinizde bütünü kavramanın da olanağı kal- mıyor. Belki bir de şunu anlamak gerek: Ekonomik ge- lişmişlik yalnızca tarlaları sulamak, yollar yapmak, fab- rikalar kurmakla gerçekleşmiyor. Brecht’in şiirinde- ki gibi, nitelikli “insan ister” onu kullanacak. Gelişmiş bir ekonominin gereksinimi olan “ge- lişmiş”, yani eğitimli, çağını anlayabilmiş in- sanları nereden bulacağız? Üniversite girişlerinde sıfır çeken öğrenci- lerden mi? Yeni imam hatip okulları açarak, va- rolan eğitim kurumlarının içini boşaltarak mı? Kaliforniya’da eyalet gelirlerinin yüzde kırkının eğitime harcanacağına ilişkin, değiştirilemez bir ana- yasa maddesi var. Bizim devletimizin bütçesinden eği- time ayırdığı pay ise yüzde on. Ekonomik gelişmişliğin temeli aslında her alanda yaratıcılıktan geçiyor. Özgür düşünceyle yetişmiş, ki- şilikleri bastırılmamış kuşaklardan yenilikler, yaratı- cılıklar çıkabilir. Kaliforniya, Şarlo’dan başlayıp çağı etkilemiş bü- yük sinemacılar çıkardı. John Steinbeck, Kaliforni- ya’daki tarım işçilerinin yaşamlarını, mücadelelerini romanlarıyla dünyaya duyurdu. 68 Kuşağı’nın şairleri Lawrence Ferlingetti, Allen Ginsberg Kaliforniya’dan seslerini yükselttiler. Katı toplumsal kurallar içinde yaşayamayan, “kıyıda” dediğimiz kişiler ve düşünceler kendilerine burada ya- şam alanı bulabiliyor. Kaliforniya onlara bu özgürlü- ğü veriyor. Bizim GAP’ımızda, ağa-töre-terör baskıları içindeki insanlarımızın yaratıcılıkları, üreticilikleri nasıl gelişti- rilecek? Çocuklarını okutamayan, okutulanların da “sıfır” bil- giyle donandıkları bu eğitim sistemiyle mi, GAP Ka- liforniya olacak? Kaliforniya şaraplarının ünü dünyayı sarmışken, üzüm yetiştirmenin günah olduğunu düşünen ege- men anlayışla mı, GAP Kaliforniya olacak? Yoksa biz yapamıyoruz, gelin siz yapın diyerek top- rakların yabancılara verilmesiyle mi GAP Kaliforniya olacak? turgay@fisekci.com kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B MURAT BEŞER G eorge Benson… İnce bõyõklarõ, siyah renkli jilet gibi takõm elbisenin için- den sõrõtan şatafatlõ beyaz gömleği, bol pantolonu, rugan ayakkabõsõ, iki elinin üze- rinden õşõldayan nal büyüklüğündeki yüzükleri, parlak ve bakõmlõ cildiyle siyah Clark Gab- le; kim inanõr onun 66 yaşõnda olduğuna? 16. Uluslararasõ İstanbul Caz Fes- tivali’nin kapanõş konserini veren gitarcõ-şarkõcõ, önceki akşam kar- şõmõza çõktõğõnda işte böyle gö- rünüyordu; her zaman genç, her zaman neşeli… 130 dakikalõk performan- sõ konsept açõsõndan ikiye bölmüştü Benson. “An Un- forgettable Tribute to Nat ‘King’ Cole” adlõ ilk bö- lümde sahne hayli kalaba- lõktõ. Altõlõ çekirdek toplu- luk, piyanist Randy Wald- man yönetimine verilmiş 28 yaylõdan oluşan İstanbul Oda Orkestrasõ ve yine kala- balõk bir vokal bölümü. HAREKETLİ DAKİKALAR VE MATRAK FİNAL Enstrümantal “Breezin” ile açõlan kon- serin sõradaki ilk 12 şarkõsõ, Benson için önemli bir ilham kaynağõ olan Nat ‘King’ Co- le ya da onun ünlendirdiği şarkõlarõndan olu- şuyordu. Orkestra önündeki topluluk “When I Fall In Love”, “Nature Boy”, “Ramble Ro- se”, “Route 66”, “Smile” gibi şarkõlarla bi- zi cazõn kõrklõ ellili yõllarõna taşõyor; tutkulu aşk şarkõcõlarõ devrinden gevşetici meltemler es- tiriyordu. Benson’õn gitarõnõ unuttuğu, şarkõ- lar söyleyip, düetler yaptõğõ tabiri caizse biraz içi geçkin bu bölüm, bir proje olarak maale- sef çok başarõlõ değil. Gereksiz bir şatafat ta- şõyor ve ondan alõşõk olduğumuz o yenilikçi ru- hu sergilemekten uzak. Tek olumlu tarafõ, Ben- son’õn köklerine ne kadar bağlõ olduğunun al- tõnõ çizmesi. Orkestranõn sahneye veda ettiği, kontrbasõn yerini elektrik basõn aldõğõ ikinci bölümde bil- diğimiz Benson ve çekirdek topluluğu vardõ. Bundan sonra konser giderek hõz kazanmaya başlõyor. Ateşli sesine eşlik eden sõcak gitarõ sahne alõ- yor; sololarõndaki cümleler samimiyet veri- yordu insana. “Nothing’s Gonna Chance My Love For You”, “In Your Eyes” ile yükse- len tansiyon, “Give Me The Night” ile zirveye vardõ. Michael Jack- son anmasõ eksik olmuyor; “Billie Jean”in bas melodi- siyle kapanan şarkõda herkes ayakta, klasik açõk hava pozisyonu alõnõyor; eller çõrpõlõyor, dizler yayla- nõyor. Biricik cazõ ile dans ettiriyor ve eğlendiri- yor; yanõ sõra da bu işi yapan müziğin içinde ince fikir ve entelektü- ellik olmaz önyargõsõnõ ezip geçiyor, karşõsõn- daki kalabalõğa keyif ver- me sanatõnõ iyi biliyor Benson. Esprileri de güçlü; Barbara Streisand taklidi yaparken hümoru, sextet (al- tõlõ) kelimesine laf atan seyirci- ye “hayır seks değil” derken ha- zõrcevaplõğõ yerli yerinde, ölçülü. Kon- serin belki de en matrak tarafõ, bis için sanat- çõlarõn bir şov havasõ içinde esprilerle tek tek sahneye davet edildikleri kõsõm. Bu formül ticari ve sanatsal başarõyõ bir ara- da tutmasõnõn sõrrõ. Bu anlamda iki Benson var; biri gerçek pop yõldõzõ ve eğlence dünyasõ pro- fesyoneli, diğeri entelektüel bir sanatõn sahi- bi. Bize her iki yanõnõ da cömertçe gösterdi bu akşam Benson. Yuvarlak formlardan oluşan zengin bir ses skalasõ, üstün bir çalõş tekniği, köklerine bağ- lõ olmakla birlikte modern olmayõ da beceren bir stil ve zekâ ürünü müzikal fikirler; işte Ge- orge Benson. Onlarõn Avrupa turnesindeki son ayağõ, bi- zim de festivaldeki son konserimizdi bu. (muratbeser@muratbeser.com) 16. Uluslararasõ İstanbul Caz Festivali’nin kapanõş konserini gitarcõ - şarkõcõ George Benson verdi İkiye bölünmüş konserin ilkyarõsõ, Benson için önemli bir ilham kaynağõ olan Nat ‘King’ Cole şarkõlarõyla başladõ. İkinci bölümde ise bildiğimiz Benson ve çekirdek topluluğu vardõ. Biri gerçek pop yõldõzõ ve eğlence dünyasõ profesyoneli, diğeri entelektüel bir sanatõn sahibi. Bize her iki yanõnõ da cömertçe gösterdi Benson. Kültür Servisi - İstanbul Resitalleri’nin 2009-2010 sezonu biletlerinin satõşlarõ sürüyor. Bu yõl, 14 Ekim’de başlayõp hazirana dek sürecek resitaller kapsamõnda 9 sanatçõyõ ağõrlayacak program için bu hafta, temmuz ayõna özel abonman paketleri, kombine biletler ve yüzde 50 indirimli fiyatlardan faydalanmak için son hafta. 2010 yõlõnõ, Chopin’in doğumunun 200. yõldönümü olmasõ vesilesiyle ‘Chopin Sezonu’ ilan eden İstanbul Resitalleri’nde açõlõş konseriyle birlikte 3 sanatçõnõn programõ tamamen Chopin’e ayrõldõ. Bu sanatçõlardan ilki 14 Ekim’deki açõlõş konserini de verecek olan bir büyük orkestra önünde ilk kez 12 yaşõnda solistlik yapan Iddo Bar- Shai. Diğer Chopin yorumcularõ ise piyano virtüözlüğü, orkestra şefliği ile kendi kurduğu Sinfonia da Camera orkestrasõyla opera müziğine hizmet eden Ian Hobson ve Brezilyalõ piyano divasõ Cristina Ortiz. İstanbul Resitalleri’nin en çok bilet satan sanatçõsõ ise İsveçli piyanist Peter Jablonski. Berlin Senfoni Orkestrasõ, BBC Senfoni, Ulusal Fransõz Orkestrasõ gibi belli başlõ orkestralarõn eşlik ettiği sanatçõ, Vladimir Ashkenazy’le kaydettiği Gershwin Piano Konçertosu kaydõyla ünü uluslararasõ platforma taşõndõ. Resitallerin diğer konuklarõ ise kendi tasarõmõ 8 telli gitarõ çello gibi dik tutarak çalan Paul Galbright, Fransõz virtüöz Jean Efflamm Bavouzet, genç yaşõna 7 albüm sõğdõran Hõrvat piyanist Dejan Lazic ve Japon asõllõ Alman piyanist Alice Sara Ott ve 2007’de ilk solo albümüyle pek çok ödül kazanan Amerikalõ piyanist Simone Dinnerstein olacak. Koruma, restorasyonla sınırlı mı? Kültür Servisi- İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti (AKB) Ajansõ’nõn, kültür- sanat ve kentsel uygulamalar alanlarõnda uzman isimleri konuşmacõ olarak ağõrladõğõ ve İstanbullularõn katõlõmõna açõk olarak gerçekleştirdiği geleneksel Çarşamba Buluşmalarõ’nõn bugünkü konuğu Yõldõz Teknik Üniversitesi Mimarlõk Fakültesi, Kentsel Yenileme ve Koruma Anabilim Dalõ Öğretim Üyesi Doç. Dr. İclal Dinçer. Ajansõn Beyoğlu’ndaki merkezinde toplantõ 17.00’de başlayacak. İSTANBUL RESİTALLERİ’NİN 2009-2010 BİLET SATIŞLARI SÜRÜYOR Müziğiniçindekaybolmakiçinfõrsat Kültür Servisi - Amerikalõ koreograf ve dansçõ Merce Cunningham 90 yaşõnda yaşama veda etti. Dünyaca ünlü sanatçõ, “gösteri ve sah- ne sanatlarında neredeyse bir devrim niteli- ğinde işlere” imza atmõştõ. New York’ta 1953 yõlõnda kurduğu ‘Merce Cunningham Dance Company’ adlõ dans okulunda son yõllarõnda te- kerlekli sandalyede eğitmenlik görevini sürdü- ren koreograf, öncülük ettiği yeni yaklaşõmla “20. yüzyılın en önemli sanatçılarından biri’ ola- rak kabul ediliyordu. Cunningham, 60 yõllõk dans yaşamõnõn ar- dõndan geride, modern dansa kazandõrdõğõ ve adõ- nõ taşõyan temel bir tekniği, “Cunningham tek- niği”ni bõraktõ. Bu teknikte vücudun boşlukta- ki yapõsõ, ritm ve eklemler üzerine yoğunlaşõyor. Kolay ve doğal hareketi yakalamak için vücu- dun “kendi enerji akışı” düşüncesinden yola çõ- kan Cunningham, dansõn düşünsel değil içgü- düsel yanõnõ vurguluyordu. Cunningham, dansa olan tutkusunu, “Bede- nimi bildim bileli dans ediyorum. Doğup büyüdüğüm yerde herkes her fırsatta dans ederdi. Dansın her türüne tutkunum; yerel, klasik ve modern dansların tümü evrenimi oluşturur. Dışavurumculuğumu modern dan- sla gerçekleştiriyorum, o kadar...” sözleriyle özetlemişti. ÜÇÜNCÜSÜDÜZENLENİYOR Saran ödülü Beşikçioğlu’na Kültür Servisi - 2006’da aramõzdan ayrõlan Devlet Tiyatrolarõ sanatçõ ve rejisörü Baykal Saran’õn adõ ve anõsõna bu yõl üçüncüsü verilen Baykal Saran Tiyatro Ödülü’nü Ni- kolay Vasiliyeviç Gogol’ün ese- rinden uyarlanan ve Cem Emü- ler’in yönettiği “Bir Delinin Ha- tıra Defteri” adlõ oyundaki per- formansõyla Erdal Beşikçioğlu aldõ. Seçici kurulu Devlet Tiyat- rolarõ Genel Müdürü Lemi Bilgin, Devlet Tiyatrolarõ Baş Rejisörü Rüştü Asyalı, tiyatrocu Selçuk Yöntem, tiyatro eleştirmeni Atil- la Sav ve Erkal Saran’dan oluşan yarõşma, her yõl tiyatro sezonunda sergilenen eserlerde rol alan sa- natçõlar arasõndan ödüle layõk gö- rülen “en iyi oyuncu”yu seçiyor. Jüri, Baykal Saran Tiyatro Ödülü’nü 2006-2007 sezo- nunda “İki Kişilik Hırgür” adlõ oyundaki perfor- mansõyla Benian Dönmez, 2007- 2008 sezonunda ise “Giordano Bruno” adlõ oyun- daki performan- sõyla Durukan Ordu almõştõ. ÇEVİRMEN TONGUÇ OK Çeviri yasağõna tepki... Kültür Servisi - Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan çevirmen Tonguç Ok’a ceza- evinin uyguladõğõ yasak ede- biyat dünyasõndan tepki görü- yor. Birçok dilde çeviri yapa- rak pek çok eseri Türkçeye ka- zandõran Ok, İtalyan komü- nistlerinin yayõnlarõnõ temel aldõğõ son çalõşmasõnda yeni cezaevi müdürünün kararõyla 5275 sayõlõ kanunun 62. mad- desinin 3. bendine dayanarak “yabancı dildeki yayınların içeriye alınmaması işlemi”ne maruz kaldõ. Ok’un birlikte ça- lõştõğõ Evrensel Basõm Ya- yõn’õn Genel Yayõn Yönet- meni Cavit Nacitarhan, çe- virmenin üretme özgürlüğüne ve ‘dile’ konulmaya çalõşõlan bu ambargoyu kõnadõğõnõ be- lirten bir açõklama yaptõ. Tür- kiye Yazarlar Sendikasõ Genel Sekreteri Tevfik Taş da TYS adõna yaptõğõ açõklamada, ya- sağõ kõnayarak “Tutsaklık ko- şullarında yaratanları des- tekliyoruz” dedi. WagnerFestivalisonaerdi Kültür Servisi - Her yıl Almanya’da yalnızca Al- man besteci Richard Wagner’in yapıtlarının sahnelenmesine ev sahipliği yapan Bayre- uth Wagner Müzik Festivali dün sona erdi. 58 yıllık tarihinde ilk kez bu yıl Wolfgang Wagner yerine kızları Katharina Wagner and Eva Wagner-Pasquier öncülüğünde ya- pılan festivalde, her zamanki gibi Richard Wagner’in ‘Parsifal’, ‘Tristan ve İsolde’, ‘Si- egfried’, ‘Ren Altını’, ‘Walküre’ ve ‘Tan- rıların Çöküşü’ gibi klasik yapıtları yo- rumlandı. Alan Titus’ün rol aldığı ‘Nü- remberg’in Usta Şarkıcıları’ ise festival boyunca 6 kez sahnelendi. Dans tutkusuyla yaşadı Koreograf Merce Cunningham yaşama veda etti. Nüremberg’in Usta Şarkıcıları RomantikgeceninsiyahClarkGable’ı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle