25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 22 TEMMUZ 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Girne Boğaz Şehitliği’ndeki Fotoğraf Yazıişleri’ndeki arkadaşlarımız, Kıbrıs Barış Ha- rekâtı’nın 35. yıl kutlamaları ile ilgili haberi fotoğraf- landırırken ne kadar önemli bir belgeyi yansıttıkları- nı biliyorlar mı? Belge olarak adlandırdığım, önceki gün Ada’da ya- pılan törenlerden birisini, Girne Boğaz Şehitliği’nde yapılan saygı duruşunu yansıtan 11. sayfadaki o fo- toğraf. O resimde, ön planda duranlardan ne Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Akın Zorlu, ne de Kıbrıslı Türklerin ulusal kahramanı Rauf Denktaş ile, o yolda savaşım veren bugünkü Başbakan Eroğ- lu’nun değil, ilgimi daha çok Egemen Bağış’ın çek- tiğini söylemeliyim. Devlet Bakanı ve AB Başmüzakerecisi Bağış, 20 Temmuz 1974’te henüz dört yaşında olduğu için, Bo- ğaz Şehitliği’nde yatan ve hepsi de çıkarma sırasın- da ölümsüzlük mertebesine kavuşan Mehmetçiklerin sayısının 580’i aştığını bilemez. Bugün, AB’nin An- kara’ya ısrarla Rum tezlerini kabul ettirmek için yap- tığı baskılarda arabuluculuk sorumluluğunu üstlen- miş olan başmüzakerecimiz, 20 Temmuz’a kadar ger- çekleşen katliamlarda yine Rum çetelerinin 2 bin 800’ü aşkın soydaşımızı şehit ettiklerini de çıkarmanın sürdüğü günlerde Mehmetçik ile Kıbrıslı mücahitler- den 660’ının o toprakların bir kez daha ve sonsuza kadar vatan olarak kalması için can verdiklerini de öğ- renmemiş olabilir. Kıbrıslı Türklerin, uzun ve çileli bağımsızlık müca- delelerini bilseler, Bağış’ın da bugün politika yaşa- mımızdan medyamıza kadar uzanan binlerce Türk va- tandaşının, 20 Temmuz’un anlamını bugünkü kadar ruhsuz karşılayıp değerlendirmeleri mümkün olamazdı. O nedenle, önceki gün onca siyasal parti içinde sa- dece DSP ve CHP’den gelen kuşku ile karışık kur- tuluş kutlamalarının yanında özellikle insan hakları der- nekleri de, sivil toplum örgütleri de görüşleri ile yer alırlardı. Medyamızın sayfaları ve TV yayınları arasında 20 Temmuz nedeni ile yapılacak değerlendirmeleri de izlemek 1974’te dört yaşında olan başka Egemen- ler için de yararlı olurdu. Filistin olmamak 20 Temmuz’un ölümsüz kahramanı aziz Bülent Ecevit’in genel başkanlığını yaptığı bu iki partiden DSP’nin Başkanlar Kurulu’nun, kısa ama çok anlamlı açıklamasında “... 20 Temmuz’dan bu yana Kıb- rıslı soydaşlarımız, hatta Rum kesimindekiler bi- le barış ve huzur içinde yaşamaktadırlar. Kıbrıs üzerinden pazarlık yapmaya çalışanlar, Başba- kanımız Bülent Ecevit’in başkanlığındaki hükü- met tarafından Barış Harekâtı gerçekleştirilme- miş olsaydı, Kıbrıs’ın Filistin’den beter olacağı- nı unutmasınlar” deniliyordu. Ana muhalefet partisi CHP de, 20 Temmuz’u Ge- nel Başkan Onur Öymen’in düzenlediği basın top- lantısı ile gündeme getirmeye çalışmıştı. Öymen, yine kendi tarihini bilmeyen kuşaklara, “100 yılı aşkın zamandan beri Kıbrıs Türklerinin ilk de- fa, son 35 yılda can güvenliklerine sahip, özgür ve demokratik bir ülkede yaşadıklarını”, 1983 yı- lından itibaren de egemenlik ve bağımsızlıkları- na tam olarak kavuştuklarını” hatırlattı. Geçmişte yaşanan örneklerin gösterdiği gibi barışçı bir çözümü engelleyenin Rum tarafı olduğunu söy- leyerek Kıbrıs yüzünden AB kapısında ayağı dolaşan AKP’ye moral yardımı yaptı. Ana muhalefet sözcüsünün haklı bir gözlemi de TBMM’nin 3 Eylül 2008’den bu yana Kıbrıs’ta sür- dürülen görüşmelerin içeriği hakkında bilgi sahibi olmayışıdır. Bu yılki Barış Harekâtı kutlamalarına hü- kümet adına katılan Cemil Çiçek’in, törenlerde, kalıcı bir barış için Türkiye’nin Kıbrıs’ta iki bölgeli, 2 ortaklı bir devletten bahsedişi yeterli değildir. BM ve AB gözetiminde varılacak bir uzlaşmada Rum ta- rafının yıllardan beri usanmadan ısrarla yinelediği çö- zümde sözü edilen “toprak parçası”nın otonom ka- zanmış bir eyaleti mi, yoksa eşit haklara sahip iki ay- rı devletin ortaklığını mı kapsadığını öncelikle TBMM’nin bilmesi gerekir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti adına o anlaşma- yı onaylayacak olan tek güç TBMM’dir. Bu tür kuşkuların oluşmasında, son genel seçim- leri kazanarak iktidara gelen KKTC Hükümetinin hiç- bir temsilcisinin Kıbrıs görüşmelerine alınmayışının da büyük payı vardır. UBP iktidarını Cumhurbaşkanı Ta- lat’ın Ankara’nın da özel isteği ile devre dışı bıraka- rak görüşmeleri yürütmekteki ısrarının anlamı nedir? Tek devlet, tek egemenlik ve vatandaşlıkta Rum ısrarı “Güney Kıbrıs Rum Devlet Başkanı Hristofyas’ın 20 Temmuz Harekâtı’nın yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, AKP iktidarının, Türkiye’nin Milli Güvenlik Kurulu’nun ilan ettiği pozisyonlar üzerinde ısrar etmemesi için, AB’nin Ankara’ya yö- nelik baskılarını arttırarak sürdürmesini” istemiştir. Hristofyas o konuşmada, “Tek bir devlet, tek bir egemenlik, tek bir vatandaşlık”ta ısrarlı olduğunu söy- lüyor ve “Oluşacak Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuri- yeti’nin, garanti ve garantörlere ihtiyacı yoktur” diyor. Peki Ankara bu konuda ne düşünüyor? Cemil Çi- çek’in önceki günkü açıklamalarına bakılırsa, Cum- huriyet Hükümeti, Türkiye’nin Kıbrıs’taki garantörlü- ğünden vazgeçmemekte kararlılığını sürdürmektedir. Başbakan yardımcısının bu sözlerinin Kıbrıs Türkle- rinde memnunlukla karşılandığını da söyleyeyim. Ancak Onur Öymen’in şu kuşkularının da yine Hü- kümet Sözcüsü Çiçek tarafından açıklığa kavuşacak bir yanıta ihtiyacı var: AKP’nin 2004’te yayımladığı Ulusal Program’da Kıbrıs’ta tarafların “egemen eşitliğinden” söz ediliyordu. Hükümet şimdi de bu politikanın ar- kasında duruyor mu? Bakıyoruz 2008 yılında ya- yımlanan Ulusal Program’da bu sözler yer almı- yor. Çıkarılmış. Daha Kıbrıs’ta Türklerle Rumlar arasında mutabakata varılmadan tek taraflı taviz mi vermeye başladık?” Size uzun uzun yakın tarihimizin yarına açılan köp- rüsünden söz etmemin elbette bir nedeni var. Bu- günkü medyamız anlaşılmaz bir nedenle olan bite- ne karşı adeta görmez ve duymazları oynuyor. Onların bazıları için, en önemli gündem, varsa İm- ralı’daki. Yoksa yine İmralı’dakini başkaldırdığı Türk devleti ile aynı masaya oturtmak. Arşivlerinden 1974’ün gazetelerini getirtseler, es- ki ağabeylerinin o uykusuz geçen günlerde çıkardıkları gazeteleri ibretle okusalar. Belki bazı dersler almış olurlardı. Faks: 0 216 302 82 08 [email protected] ERGENEKON SAVCILARI Özyürek, belli savcõ-hâkim anlayõşõnõn, Ergenekon’un siyasiliğinin kanõtõ olduğunu söyledi ‘Ülke diktatörlüğe gidiyor’ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Sözcüsü Mus- tafa Özyürek, HSYK tartõş- malarõyla ilgili olarak “İlle belli hâkimler, savcılar ola- cak anlayışı Ergenekon da- vasının hükümet tarafından yönlendirilen bir siyasi dava olduğunu gösteriyor” dedi. Özyürek, Başbakan Tayyip Erdoğan’õn partilerini hedef alan sözlerine de “Aklında cumhurbaşkanlığı olduğunu herkes biliyor. Türkiye Sa- yın Başbakan’ın emriyle yö- netilen bir devlet haline ge- tirilmiştir. Bu gidiş, dikta- törlüğe doğru gidiştir” kar- şõlõğõnõ verdi. Özyürek, dün düzenlediği basõn toplantõsõnda “seçim- ler öncesindeki hovardaca harcamaların bedelini hal- kın ödemeye başladığını” söyledi. Kültür ve Turizm Ba- kanõ Ertuğrul Günay’õn bi- rinci sõnõf lokantalarla, üç ve daha fazla yõldõzlõ otellere ge- tirilen KDV artõşõnõ eleştirerek konuyu Ekonomik Koordi- nasyon Kurulu’na getirecek- lerini söylediğini anõmsatan Özyürek, “Bu kararname- de Günay’ın da imzası var. Ya önceden boş kararname imzalamışlar ya da Günay bu kararnameyi okumadan imzalamış” dedi.Özyürek, HSYK’nin kararname çalõş- malarõnõn yaklaşõk 1 aydõr ta- mamlanamadõğõna dikkat çek- ti. Özyürek “Hükümetle ku- rulun yargıç üyeleri arasın- da bir büyük uyuşmazlık var. Tartışmanın Ergene- kon davasının hâkim ve sav- cılarının yerinin değiştiril- mek istenmesi ve hükümetin de buna direnmesinden kay- naklandığı ifade ediliyor. Kurul üyeleri baskı altında. Kurul üyelerinin kararname taslağı üzerinde değişiklik is- teme hakları vardır, bunu yapanlar sanki suç işliyor- muş gibi insafsızca eleştiri- liyor. Hükümet tarafından isteniyor ki; Ergenekon’a, mutlaka belli savcılar, belli yargıçlar baksın. Bunun dı- şında başka savcı, başka yargıç bu davaya bakarsa is- tedikleri sonucu alamaya- caklarını düşünüyorlar. Bu da bu davanın siyasi bir da- va olduğunun açık kanıtıdır. İlle belli hâkim, belli savcı- lar olsun anlayışı bu davanın hükümet tarafından yönlendirilen bir dava olduğunun göstergesi- dir” açõklamasõnõ yaptõ. Özyürek, Başbakan Erdoğan’õn partileri ve genel başkanlarõnõ he- def alan sözleriyle ilgili olarak, “Başbakan’ın aklındakinin cumhur- başkanı olmak oldu- ğunu herkes biliyor. Başbakan, herkes had- dini bilecek, diye ko- nuşuyor. Bu sözler, ve- sayet anlayışının bir göstergesidir. Çocuk- ların eğitimiyle ilgili sözleri de vesayet an- layışının göstergesi. Başbakan, Türkiye’nin başöğretmeni gibi ken- di anlayışını Türki- ye’ye dayatmaya çalı- şıyor” dedi. Özyürek, askere sivil yargõ yolunu açan yasa- ya ilişkin süreç hakkõn- da da “Erdoğan’ın sü- rekli yalan beyanda bulunduğunu; önerge- de hiçbir CHP’linin imzasının bulunmadı- ğını ve TBMM’deki oylamada hiçbir CHP’linin kabul oyu vermediğini” söyledi. Özyürek, “Türkiye bir hukuk devleti olma an- layışından hızla uzak- laşmaktadır. Türkiye sadece Sayın Başba- kan’ın emirleriyle yö- netilen bir devlet hali- ne gelmiştir. Bu gidiş, bazı çevrelerin söyle- diği gibi demokrasiye doğru bir gidiş değil- dir. Bu gidiş diktatör- lüğe doğru bir gidiştir” dedi. İstanbul Haber Ser- visi - Gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Başyazarõ İl- han Selçuk’un, “Erge- nekon” soruşturmasõnõn iddianamesini yazan Cumhuriyet Savcõlarõ Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın hakkõnda “Kişi- lik haklarına saldırı- da bulunduğu” gerek- çesiyle açtõğõ davaya de- vam edildi. İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkeme- si’nin iddianamede yer alan Selçuk’la ilgili bö- lümleri CD olarak gön- dermesinin ardõndan mahkeme belgelerin in- celenmesi için duruş- mayõ erteledi. İstanbul 7. Asliye Hu- kuk Mahkemesi’nde gö- rülen duruşmaya davacõ avukatõ Fikret İlkiz ka- tõlõrken, davalõ Cumhu- riyet Savcõlarõ Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pek- güzel ve Nihat Taşkõn ise gelmedi. Duruşmada davacõlara tebligat çõka- rõldõğõ, davalõ Öz’e çõ- karõlan tebligat parçasõ- nõn geri döndüğü, diğer davalõlara çõkarõlan teb- ligat parçalarõnõn ise dönmediğinin anlaşõldõ- ğõ belirtildi. Mahkeme, İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahke- mesi’ne Ergenekon so- ruşturmasõ kapsamõnda hazõrlanan iddianamede yer alan Selçuk ile ilgi- li bölümlerin istenmesi ile ilgili yazõya cevabõn geldiğini bildirdi. Avukat İlkiz, “İstan- bul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki 2008/209 sayılı dosya- daki iddianamede 1715’inci sayfadan, 1794’üncü sayfaya ka- dar olan kısım ile ay- rıca 2 bin 454’üncü sayfa müvekkilim hak- kındadır. Daha önce dava dilekçesi ekinde mahkeme tarafından avukat olarak bize ve- rilen CD çözümüne ilişkin iddianamenin müvekkilime ait kı- sımları dosyaya ibraz edilmiştir. Önceki bi- yanlarımızı tekrar edi- yorum” dedi. Mahkeme de davalõ- lara çõkarõlan tebligat dönüşünün beklenmesi- ne, Selçuk’un yazdõğõ ve dava dosyasõnda bu- lunan “Ziverbey Köş- kü” adlõ kitabõn okun- masõna karar verdi. Dos- ya içindeki tüm belgele- rin de incelenmesine hükmeden mahkeme du- ruşmayõ erteledi. İlhan Selçuk, Ergene- kon iddianamesinde, “kendisini küçük dü- şürmek” amacõyla bazõ ifadelere yer verildiği, Ergenekon savcõlarõ Ze- keriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taş- kõn hakkõnda “özel ya- şamın gizliliği ve kişilik haklarını ihlal edildiği” gerekçesiyle dava aç- mõştõ. 17 yaşõndaki Hüseyin Çaçan’a adam yaralama suçlamasõ ‘Oğlumun yaşı büyütüldü’ Hüseyin Çaçan’ın babası ve yakınları İHD İstanbul Şubesi’nde bir basın açıklaması yaptı. İstanbul Haber Servisi - Okmeydanõ’nda 2 yõl önce mey- dana gelen gasp olayõnda bõ- çakla adam yaralamak suçla- masõyla gözaltõna alõnan 17 ya- şõndaki Hüseyin Çaçan’õn, 6. Adli Tõp İhtisas Kurulu tara- fõndan yaşõnõn büyütülerek ce- za almasõnõn sağlandõğõ öne sü- rüldü. Adli Tõp Kurumu, 2 Ocak 1990 doğumlu olan Hü- seyin Çaçan’a 16 Kasõm 2007 günü “19-20 yaşındadır” ra- poru verdi. Böylece Adli Tõp Kurumu’nda son zamanlarda gerçekleştirilen hatalar zinciri- ne bir yenisi daha eklenmiş ol- du. İnsan Haklarõ Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde konu ile il- gili olarak basõn açõklamasõ ya- pan Hüseyin Çaçan’õn babasõ Yasin Çaçan, oğlunun 23 Ha- ziran 2007 tarihinde Piyalepa- şa Bulvarõ E-5 köprüsü altõnda bir gasp olayõna karõştõğõnõ an- lattõ. Olayõn geçtiği tarihte 17 ya- şõnda olan oğlunun olay sonra- sõ 6. Adli Tõp İhtisas Kuru- lu’na götürüldüğünü anlatan baba Yasin Çaçan, yaşadõklarõ- nõ şöyle anlattõ: “Oğlum 23 Haziran 2007 tarihinde bir gasp olayına karıştı. Polis ta- rafından yakalanan oğlum, Bayrampaşa Cezaevi’ne ko- nuldu. İlk davası Sultanahmet 1. Çocuk Ağır Ceza Mahke- mesi’nde görüldü. Mahkeme heyeti, oğlumun yaşına inan- mayarak, yaş tashihi davası açtı. Adli Tıp Kurumu’na gönderilen oğlumun doğum tarihi değiştirilerek yaşı bü- yütüldü. Mahkeme, bu yön- temle oğlumun daha fazla ce- za almasını istedi.” Zirve Yayõnevi katliamõyla ilgili mektupta Ülger’in azmettirici olduğu ileri sürüldü Ülger’i suçlayan üçüncü ihbar mektubu Zirve Yayõnevi cinayetine ilişkin 14 Nisan 2009 tarihli duruşmada tanõk olarak dinlenen albay Ülger’i suçlayan, iki ihbar mektubu daha bulunuyor. HİLAL KÖSE Zirve Yayõnevi katliamõna iliş- kin, Malatya Cumhuriyet Savcõ- sõ Şeref Gürkan ve İstanbul Cumhuriyet Savcõsõ Zekeriya Öz’e gönderilen mektupta, cina- yeti, Jandarma Alay Komutanõ Mehmet Ülger’in azmettirdiği ileri sürüldü. Yayõnevi cinayeti- ne ilişkin 14 Nisan 2009 tarihli duruşmada tanõk olarak dinlenen Albay Ülger’i suçlayan, iki ihbar mektubu daha bulunuyor. Malatya 3. Ağõr Ceza Mahke- mesi’ne gönderilen mektupta, Albay Ülger’in Kayseri Jandar- ma Bölge Komutanlõğõ ve Jan- darma Genel Komutanlõğõ De- netleme Başkanõ’na 2007 yõlõ Mart ayõnda verdiği brifingden yaklaşõk bir buçuk ay sonra mis- yoner cinayetinin işlendiği, Ül- ger’in bu brifingde, öldürülen kişiler ve yaptõklarõ faaliyetlerle ilgili ayrõntõlõ raporlarõ üstlerine sunduğu ileri sürülüyor. Ülger’in cinayet günü ve olay saatinde, kõdemli başçavuşlar Arif A. ve Mehmet İ. ile birlik- te, Malatya merkezde büro mo- bilyalarõ satan bir işyerindeyken kendisini arayan kişiye “Emre- dersiniz komutanım, ben şim- di olay yerine gidip size bilgi ve- receğim” dediği ifade ediliyor. Ülger’in olay yerine polislerle ay- nõ anda gittiği, polis ekipleri olay yerine gitmeden, cinayetin Ül- ger’e üstleri tarafõndan bildirildiği iddia ediliyor. İnönü Üniversitesi öğretim gö- revlisi, davada tanõk olarak din- lenen ve hakkõnda soruşturma yü- rütülen Ruhi Abat’õn olaydan önce ve hemen sonra haftada 2- 3 kez Jandarma Komutanlõğõ’na geldiği belirtiliyor. Malatya İl Jandarma Komu- tanlõğõ’nca 2007 yõlõnda Jandar- ma Genel Komutanlõğõ istihbarat ödeneğinden 40 bin TL’nin üze- rinde ödenek kullanõldõğõ ve öde- neğin tamamõna yakõnõnõn mis- yonerlik faaliyetlerine ayrõldõğõ belirtiliyor. Mektupta, “Ülger bu ödenekten, Abat’a özellikle cinayetten önce defalarca öde- me yapmıştır. Ancak bunları is- patlamak mümkün değil. Öde- me makbuzlarına hiçbir za- man isim yazılmaz, sadece x ha- ber elemanına diye ibare kul- lanılır” denildi. Dünya basõnõnda, Ergenekon davasõnõn Türkiye’de var olan çatlağõ daha da büyüttüğü yorumlarõ yapõldõ ‘Türkiye’nin geleceğini belirleyecek bir süreç’ Dış Haberler Servisi - Dünya ba- sõnõnda Ergenekon davasõyla ilgili haberlerde, “Dava ülkenin mo- dern tarihinde belirleyici bir an olabilir”, “Derin çatlağın daha da büyümesine yol açtı”, “Türk pe- restroykasının başlangıcı mıdır, yoksa Türkiye’nin Ayetullah Hu- meyni’sine yol hazırlamaya yö- nelik bir karşıdevrim mi” gibi yo- rumlar dikkat çekti. Gelişmeleri başyazõsõnda değer- lendiren İngiliz Independent gaze- tesi, davayõ Türkiye’nin geleceğini tayin edecek bir hukuki süreç ola- rak değerlendirdi. Başyazõda, “Da- va ülkenin modern tarihinde be- lirleyici bir an olarak nitelendi- rilebilir” denildi. Yazõda, “davaya alkış tutup tutmama konusunda karar vermeden önce, Türkiye’yi modern bir devlet olabilmek için darbelerle dolu geçmişinden ken- dini kopartma zorunluluğunda olan bir ülke olarak mı, yoksa la- ik temelleri dinci bir hükümet ta- rafından altüst edilecek bir ülke olarak mı görmek gerektiği ko- nusunda karar vermek gerektiği” öne sürüldü. “1960 yılından bu yana 4 hü- kümetin silahlı kuvvetlerin dar- beleri sonucunda devrildiğini” de yazan Independent başyazarõ, “savaş sonrası dönem boyunca Türkiye’de generallerin, yargıyı kontrol ederek toplumun her ke- simine nüfuz etme çabalarının sürdüğünü” öne sürdü. Başyazõda, “içlerinde bazı Batı yanlısı libe- rallerin de bulunduğu diğer bir kesim tarafındansa Türkiye’de ordunun, yaptığı bütün hatalara rağmen, laik anayasanın bekçisi olarak görülmesine devam edil- diği” belirtildi. Yazõda, bu kesimin Ergenekon davasõnõ da “Türki- ye’yi sinsice İslamileştirmeye ça- lışanların kendilerine karşı duran güçleri tasfiye etmeye çalışması” olarak yorumladõğõ ifade edildi. Irish Times gazetesinin haberin- deyse, “Türk perestroykasının başlangıcı, imal edilen istikrak- sızlığın ve askeri müdahalenin sonu mudur? Yoksa Türkiye’nin İslami kökenli hükümetinin, laik rakiplerinin itibarını yok etmeye, Türkiye’nin Ayetullah Humey- ni’sine yol hazırlamaya yönelik bir karşıdevrim mi” yorumu dik- kat çekti. Davaya dünya haberleri sayfa- sõnda geniş yer ayõran Times da “Dava, devlet mekanizması içe- risinde faaliyet gösteren kişilerce işlendiği öne sürülen, çözümlen- memiş cinayetleri çözmeye çalı- şıyor. Ancak karmaşık kanıtlar ve sorgulananların pek rastlanma- yan yüksek profili ve görünürdeki saygınlığı kamuoyunu şaşkına çevirdi ve yabancılaştırdı” yoru- munu yaptõ. BBC’nin haberinde de “Soruş- turma, kökleri siyasi İslamda olan iktidardaki AKP hükümeti ile kendisini Türkiye’nin laik anayasasının bekçisi gibi gören as- kerler arasındaki ilişkileri gerdi” denildi. İspanya’da yayõmlanan El Pais gazetesi, “Darbe soruştur- masının, Türk toplumunda laik kesimlerle Erdoğan hükümeti- nin dayandığı İslamcı sosyal akım arasındaki derin çatlağın daha da büyümesine katkıda bulunduğu- nu” belirtti. Dünya basõnõnda yer alan haberlerde, “Soruşturma, kökleri siyasi İslamda olan iktidardaki AKP hükümeti ile kendisini Türkiye’nin laik anayasasõnõn bekçisi gibi gören askerler arasõndaki ilişkileri gerdi” gibi yorumlar dikkat çekti. Erdoğan’õn sözlerini eleştiren Özyürek, “Aklõnda cumhurbaşkanlõğõ olduğunu herkes biliyor. Türkiye Sayõn Başbakan’õn emriyle yönetilen bir devlet haline getirilmiştir” dedi. Selçuk’un açtığı davaya devam edildi Gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Başyazarõ İlhan Selçuk, Cumhuriyet Savcõlarõ Öz, Pekgüzel ve Taşkõn hakkõnda dava açmõştõ. Mustafa Özyürek
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle