Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
22 TEMMUZ 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
‘Rasgele’ Ekonomisi
Türkiye ekonomisi, küresel dünya ile enteg-
rasyon sürecine dönemin askeri yönetim koşul-
larında itildiği 1980 yılından bu yana, piyasanın çal-
kantılı koşullarına tabi kılındı. 1980’lerin ihracata
yönelik rekabetçi sanayiler yaratma söylemi, üc-
ret gelirlerindeki yoğun daralmayla sonuçlandı.
1989’da kambiyo rejimini kuralsızlaştırarak, ulus-
lararası sermaye hareketlerine sınırsız serbesti sağ-
layan Türkiye, 1990’lar boyunca saman alevi ti-
pi coşkulu -ancak sürdürülemez nitelikli- büyüme
ve kriz salınımlarından geçti.
1988, 1994, 1998, 2001 ve sonunda 2008
krizleri boyunca piyasaların “rasgele” koşulların-
da savrulmakta olan Türkiye, 2000’li yıllara ulusal
ekonomisinin yerli ve uluslararası finans kapita-
lin kaprislerine terk edildiği bir ucuz ithalat ve ucuz
işgücü deposu olarak, taşeronlaştırılmış bir sanayi
yapısıyla girmekteydi.
Büyüme ve kalkınma perspektiflerini piyasanın
miyopik, spekülatif çıkar hesaplarına göre uyar-
lamış olan Türkiye, artık ulusal ekonomisini istik-
rarlı büyüme patikasında yönlendirebileceği bü-
tün istikrar aletlerini terk etmiş konumdadır. “Enf-
lasyon hedeflemesi merkez bankacılığı”, “dalga-
lı döviz kuru rejimi”, “özelleştirmeler” “iş gücü pi-
yasasını esnekleştirmeyi amaçlayan yeni nesil
mikro reformlar” gibi cilalı kavramlar ardına giz-
lenen yalın gerçek ise Türkiye’nin yerli ve dış şok-
lara karşı savunmasız kılınması ve piyasanın
“rasgele” kararlarına bağımlı, taşeronlaştırılmış, bir
“çevre” (peripheral) ekonomisine dönüştürülme-
sidir.
Türkiye’nin bu şartlar altında 2008 küresel kriz
konjonktürüne “ulusal ekonomisi en şiddetli etki-
lenen ülke” olarak yakalanmış olması elbette bir
rastlantı değildir.
Verileri anımsayalım:
* Ulusal ekonomi 2008’in son çeyreğinde yüz-
de 6.5, 2009’un ilk çeyreğinde ise yüzde 13.8 kü-
çüldü. Söz konusu oran, 1945’ten bu yana Tür-
kiye’nin yaşamış olduğu en şiddetli daralmadır.
* İşsizlik oranı 2000’ler boyunca “istihdamsız bü-
yüme” olgusuyla zaten yüzde 10 düzeyinde sey-
retmekteydi. 2009’un ilk aylarından başlayarak Tür-
kiye’nin emekçileri krizin etkilerini en yakından ya-
şayan kesimler oldular. Açık işsizlik yüzde 15’e,
umudu kırılmışlarla birlikte hesaplanan “gizli” iş-
sizlik ise yüzde 20’ye çıkmış durumda.
* Devlet bütçesi seçim telaşı ve krizi kısa sürede
atlatmaya yönelik hesapsız, “rasgele” yapılan har-
camalar ve gerileyen vergi gelirleri sonucunda hız-
la dengesizliğe itilmekte. Geçtiğimiz yılın ilk altı
ayında 2 milyar TL fazla vermiş olan merkezi yö-
netim bütçesi, bu senenin ilk yarısını 23.2 milyar
TL’lik açıkla kapattı.
Hükümet bu gerçekler karşısında telaşla, eski def-
terleri karıştırma yöntemiyle, KDV ve ÖTV türü do-
laylı vergilerle bütçesini dengelemeye çalışmakta.
Akaryakıtta ve turizm sektöründe yüksek çaplı ver-
gi artışlarıyla ekonominin yaz aylarındaki göreceli can-
lılık konjonktüründen fırsat çıkarmaya çalışılarak gü-
nü kurtarmak hedeflenmekte.
Kısacası Türkiye, piyasanın rasgele kararları ve
finansal yatırımcıların koşullandırmaları altında spe-
külatif bir büyüme-kriz sarmalına sıkışmıştır.
Bu koşullar altında, ekonomi idaresinden ve hü-
kümet yetkililerinden gerçekçi bir çözüm üretil-
mediği gibi, mevcut küresel krizin yapısal nitelik-
lerinin göz ardı edildiği ve hâlâ ciddiye alınmadı-
ğı gözlenmektedir. Ekonomi bürokrasisi krizi
sanki gelip geçici konjonktürel bir dönem olarak
değerlendirmekte ve hatta zaman zaman, “Veri-
ler geriden geliyor; oysa belki de kriz çoktan ge-
ride kaldı; bir sabah uyanınca belki de krizi geri-
de bırakmış olduğumuzu fark edeceğiz” avuntu-
suyla gün geçirmektedir.
Yaz aylarında sahillerimizde özellikle “amatör”
balıkçılar denize açıldıklarında rastlaştıkları ka-
yıklara “rasgele” diye seslenirler. Balıkçıların bu
“rasgele” seslenişi, bir anlamda insanımızın de-
nizin sürprizlerle dolu bereketine olan güvenini ve
umut dünyasını yansıtır.
Türkiye de 1980’den bu yana katıldığı piyasa
ekonomisi serüveninde “rasgele” diye seslenişi-
ni sürdürmektedir. Kim bilir belki bir gün “piyasa”
ülkemize de bir sürpriz tasarlayacaktır.
Ne diyelim? “Rasgele Türkiye”...
Deloitte Türkiye, ‘2009 İkinci Yarõ Yõl Girişim Sermayesi Güven Araştõrmasõ’ sonuçlarõnõ açõkladõ
Sigortalı bildirimi SGK’ye yapılacak
Çalõşma ve Sosyal Güvenlik Bakanlõğõ ile ilgili
müdürlüklerine ve Türkiye İş Kurumu’na
yapõlan sigortalõ ve işyeri bildirimleri, 1
Ağustos’tan itibaren Sosyal Güvenlik
Kurumu’na (SGK) yapõlacak.
70 ilin bütçesi açık verdi
Rekor düzeyde açõkla yõllõk hedefin dolduğu ilk
altõ ayda 81 il’den 70’inin bütçesi açõk verdi.
Geçen yõlõn aynõ döneminde 65 ilin bütçesi açõk
vermişti. Ocak-Haziran döneminde toplamda
ise bütçe açõğõ geçen yõlõn aynõ dönemine göre
13 kat artõş göstererek 23 milyar 204 milyon
TL’ye yükseldi. Bütçe açõğõ sõralamasõnda 850
milyon TL ile Diyarbakõr yine ilk sõrada yer
alõrken en çok bütçe fazlasõnõ ise 32 milyar 864
milyon TL ile İstanbul verdi.
Sel Taşköprü sarmısağını vurdu
Kastamonu’nun sarmõsağõyla ünlü ilçesi
Taşköprü’de geçen hafta meydana gelen sel
dolayõsõyla sarmõsak üretiminde 1.2 milyon TL
zarar meydana geldi. Yaklaşõk 3 bin ailenin
geçimini sarmõsak üretiminden sağladõğõ ve bu
yõl 22 bin ton hasat beklenen Taşköprü’de
yağõşlar nedeniyle büyük zarar oluştu.
Anadolubank’a danışmanlık yetkisi
Bankacõlõk Düzenleme ve Denetleme Kurulu,
Anadolubank’a bilgi sistemleri, tahsili gecikmiş
alacaklarõn takibi ve kredi teminat kontrolü ile
ilgili danõşmanlõk yetkisi verdi.
K I S A . . . K I S A . . .
Yatõrõmcõ moral bulduEkonomi Servisi - Deloitte Tür-
kiye’nin “2009 İkinci Yarı Yıl Gi-
rişim Sermayesi Güven Araştırma-
sı”na göre yatõrõmcõlar gelecek 6 aya
umutlu bakõyor. Çalõşmaya katõlan
yatõrõmcõlardan yüzde 24’ü önümüz-
deki 6 ay içinde ekonomik ortamda iyi-
leşme bekliyor. Bu oran bir önceki
araştõrmada sõfõr düzeyindeydi.
Deloitte’nin araştõrmasõna göre
ekonominin kötüleşmesini bekle-
yenlerin oranõ ise yüzde 17 oldu. Bir
önceki araştõrmada, gelecek 6 ayda
ekonomide kötüleşme bekleyenlerin
oranõ yüzde 79 olmuştu. Raporda ilk
çeyrek itibarõ ile ekonominin yüzde
13.8 oranõnda küçüldüğü hatõrlatõ-
larak, yatõrõmcõlarõn 2009’un ba-
şõnda ekonomiye bakõş açõsõnõn
olumsuz olmasõ konusunda haklõ
olduklarõnõn ortaya çõktõğõ belirtildi.
Aynõ şekilde son araştõrmada ya-
tõrõmcõ firmalarõn sadece yüzde 12’si
önümüzdeki dönemde etkinlikleri-
nin azalacağõnõ kaydetti.
Bundan önceki araştõrmada bu
yönde görüş bildirenlerin oranõ yüz-
de 63’ü buluyordu. Katõlõmcõlarõn
yüzde 59’u önümüzdeki 6 ayda iş-
lem hacimlerini arttõrmayõ planlar-
ken, yüzde 35’i ise finansman ola-
naklarõnõn kolaylaşmaya başladõğõ-
nõ vurguladõ.
Araştõrmaya katõlan şirketlerin
yüzde 76’sõ kendisini önümüzdeki 6
ay için net alõcõ olarak tanõmlarken,
net satõcõ olarak tanõmlayanlarõn
oranõ yüzde 24 seviyesinde kaldõ.
Geçen yõlõn ikinci yarõsõnda ise net
alõcõlarõn oranõ yüzde 92 iken net sa-
tõcõlarõn oranõ yüzde 8 olmuştu.
Yõlõn ilk yarõsõ için yapõlan pro-
jeksiyonlarda katõlõmcõlarõn yüzde
21’i yatõrõm işlem hacimlerinin ar-
tacağõnõ söylerken, 2009’un ikinci
yarõsõ için işlem hacimlerinin arta-
cağõnõ tahmin edenlerin oranõ yüz-
de 59’a ulaştõ.
Deloitte Türkiye yatõrõmcõlarõn yõlõn ikinci
yarõsõndan umutlu olduklarõnõ ve
morallerin yerine gelmeye başladõğõnõ kaydetti.
Araştõrmaya katõlan yatõrõmcõlarõn yüzde
24’ü önümüzdeki altõ ay içinde ekonomide
iyileşme beklediklerini ifade ettiler.
3N’ye sayılı
günler kaldı, fiyat
hâlâ belli değil
KONYA (AA) - Tüketiciler Bir-
liği Genel Başkan Yardõmcõsõ Mus-
tafa Dinç, cep telefonu operatörle-
rinin, 30 Temmuz’da vermeye baş-
layacağõ 3N hizmeti için talep al-
dõğõnõ ancak ortada açõklanmõş bir
fiyat bulunmadõğõnõ, bu durumun
açõk bir tüketici hakkõ ihlali oldu-
ğunu söyledi.
Dinç, cep telefonu operatörlerinin
3N konusunda tüketiciyi yeterince
bilgilendirmediğini, ‘kasıtlı yapıl-
madığı’ düşünülse bile, bunun bü-
yük bir eksiklik olduğunu dile ge-
tirdi. 3N konusunda bilgilendirme
eksikliğinin özellikle fiyat tarifesi
konusunda olduğunu, bu duruma tü-
keticiler adõna dikkat çekmeyi bir
zorunluluk olarak gördüklerini an-
latan Dinç, “Bazı cep telefonu
operatörleri, 3N ile görüntülü
konuşma bedelinin, normal ko-
nuşma tarifesiyle aynı olacağını
belirtiyor. Eğer eski tarifelere
göre 3N’den internet hizmeti ve-
rilecekse, internet paketine abo-
ne olmadan internete giren kul-
lanıcı 1 gigabyte için 199 lira
ödeyecek” dedi.
TÜİK
Ev aletleri ve
elektronikte en
pahalısı Türkiye
Ekonomi Servisi - Türkiye, ge-
çen yõl 37 ülke arasõnda, satõnalma
gücü paritesine göre tüketim mal ve
hizmetleri karşõlaştõrmalõ fiyat dü-
zeyi endeksi sõralamasõnda, 73 en-
deks puanõ ile 25. oldu.
Türkiye, 2008’de Satõnalma Gü-
cü Paritesine (SAP) göre, Avrupa
ülkeleri arasõnda ‘Ev Aletleri’ ve
‘Tüketici Elektroniği’ gruplarõnda
fiyat düzeyi ‘oldukça yüksek’, ‘ki-
şisel ulaşõm araçlarõ’, ‘haberleş-
me’ alanlarõnda, ‘fiyatõ yüksek’
ülke konumunda yer aldõ.
TÜİK, satõnalma gücü paritesine
göre 2008’e ilişkin ‘Tüketim Mal ve
Hizmetleri’ verilerini açõkladõ. Ve-
rilere göre, ‘Tüketim Mal ve Hiz-
metleri’ grubunda Avrupa Birliği’ne
üye 27 ülkenin ortalama fiyat dü-
zeyi 100 iken, 37 ülke içinde Da-
nimarka en yüksek ülke oldu. Gõ-
da ve alkolsüz içecekler sõralama-
sõnda Avrupa’nõn en pahalõ ülkesi
154 endeks puanõ ile Norveç oldu.
Türkiye bu gruptaki fiyat düzeyi
AB ortalamasõnõn altõnda kaldõ.
İzin iptali madenciye zarar getirdi
ADANA (AA) - TMMOB Maden
Mühendisleri Odasõ Genel Başkanõ
Mehmet Torun, Danõştay’õn ma-
dencilik izin yönetmeliğini iptal
etmesinin, yüzlerce firmanõn arama
ve sondaj çalõşmalarõnõ askõya al-
masõna yol açtõğõnõ, sektördeki şu
ana kadar yaşanan ekonomik kay-
bõn 500 milyon dolar olduğunun tah-
min edildiğini söyledi.
Torun, 2009’un Şubat ayõnda,
Danõştay’õn, Anayasa Mahkeme-
si’nin aldõğõ karar doğrultusunda,
Madencilik Yasasõ’nõn 7. maddesi-
nin 1. fõkrasõnda yer alan madenci-
lik izin yönetmeliğini iptal etmesi-
nin sektördeki yeni yatõrõmlarõn
önüne geçtiğini söyledi.
Torun, ekonomik kriz ne-
deniyle madencilik sektörün-
de yüzlerce mühendis ve bin-
lerce maden çalõşanõnõn işsiz
kaldõğõna, izin iptalinin ise so-
runlarõ daha da arttõrdõğõna
dikkati çekti.
Torun, yeni yönetmelikle
ilgili çalõşma ancak yeni ya-
sama dönemine kalacağõndan
oluşan ekonomik kaybõn da ar-
tacağõnõ sözlerine ekledi.
Üretimde en sert freni kamyon yaptõ
Ekonomi Servisi - Türk otomo-
tiv sanayisinde yõlõn ilk yarõsõnda üre-
tim, küçük kamyonda yüzde 96, mi-
dibüste yüzde 87, büyük kamyonda
yüzde 86 oranõnda daraldõ.
Otomotiv Sanayii Derneği’nin
(OSD) hazõrladõğõ bültende 2009’un
ilk 6 ayõnda toplam üretimin 394 bin
adede gerilediği, otomobil üretimi-
nin ise 246 bin adet olarak gerçek-
leştiği hatõrlatõldõ. Özellikle ağõr ti-
cari araç üretimindeki keskin düşü-
şün devam ettiğine işaret edilen bül-
tende, 2009’un ilk ay-
larõnda olduğu gibi, yõlõn ilk yarõsõnda
da ticari araç üretiminin 5 yõl geriye
giderek 2004 Ocak-Haziran dönemi
üretim değerlerinin altõnda gerçek-
leştiği, büyük kamyon üretiminin ise
son 10 yõlõn en düşük değeri olan 21
bin adet ile 1999 yõlõ düzeyinin de al-
tõnda kaldõğõ vurgulandõ.
2009 Ocak-Haziran döneminde
taşõt aracõ ihracatõnõn geçen yõlõn
aynõ dönemine göre yüzde 50 aza-
larak 277 bin 648 adet düzeyinde ger-
çekleştiği, bu dönemde otomobil
ihracatõnõn 2008 yõlõ aynõ döneme gö-
re yüzde 42 oranõnda azalarak
179 bin 393 adede geri-
lediği, ticari araç ihra-
catõnõn da 98 bin 255
adede düştüğü ifade
edildi.
PETDER Başkanõ Muammer Ekim serbest piyasa sistemine geri dönülmesini istedi
Tavan fiyat yargıya taşındı
Petrol Sanayi Derneği, EPDK’nin
akaryakõt sektörüne tavan fiyat uygulamasõ
ile ilgili bazõ şirketlerin Danõştay’a dava
açtõğõnõ açõkladõ.
İhracatın yeni rotası Latin Amerika ve Afrika
SAO PAULO/ANKARA (AA) - İh-
racatõn, ekonomik kriz nedeniyle Av-
rupa, ABD, Rusya gibi geleneksel pa-
zarlara daha zor yapõlabilmesi, 132
milyar dolarlardan 103-104 milyar do-
larlara gerilemesi ihracatçõlarõ, Latin
Amerika, Afrika pazarlarõna yöneltti.
İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhra-
catçõlarõ Birliği Yönetim Kurulu Baş-
kanõ İsmail Gülle, yõlbaşõndan beri Gü-
ney Amerika pazarõna çalõştõklarõnõ,
bununla ilgili bir komite kurduklarõnõ
söyledi. Bölgedeki büyük şirketler-
den pay almalarõ durumunda önemli
miktarda iş yapacaklarõnõ belirten
Gülle, “Hõzlõ hareket tarzõmõzla bu pa-
zarda tutunuruz. İş bağlantõlarõnõn
izlerini aldõk. Kõsa süre içinde bura-
ya sektörel organizasyon yapa-
cağõz. Burasõ açõkçasõ dünyanõn
keşfettiği ama bizim geç keş-
fettiğimiz bir maden. Artõk iş-
lenmiş maden olarak baka-
cağõz” dedi. Türkiye İhra-
catçõlar Meclisi Başkanõ
Mehmet Büyükekşi da Bre-
zilya ile 3 sene içinde 1.7 mil-
yar dolarlõk ticaret hacmini 5
milyar dolara yükseltmeyi hedef-
lediklerini kaydetti.
ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr
ÖSS sonuçlarının ortaya koyduğu
önemli göstergelerden biri de eğitim-
de eşitsizliğin boyutları. Devletin asli
görevi geleceği şekillendirecek olan
çocukları, gençleri eğitmek. Bu alan-
da yaşanan fiyaskonun, beceriksizli-
ğinse haddi hesabı yok. Tüm dünyada
bilgi toplumuna geçişin hızlandığı bu
dönemde ileriye doğru adımları hız-
landırmak yerine geriliyoruz. Ve ne ya-
zık ki kimse bu gerilemenin hesabını
sormuyor.
Neden geriliyoruz?
Yedi seneden beri tek başına ikti-
darda olan AKP’nin, aslında partiler
üstü olması gereken eğitim politikala-
rını kendi görüş ve ideolojisi doğrultu-
sunda şekillendirme girişiminin so-
nuçları mı?
Eğitimin siyasi arenada (hem iktidar
hem de muhalefet cephesinde) asla
belirgin bir önceliğinin olamaması mı?
Türkiye aslında “eğitim ve bilgiyi”
toplumun merkezine oturtmakla “tü-
ketimi” merkeze oturtmak arasında
önemli bir seçim yaptı.
Bizim kolaya kaçarak kendimize biç-
tiğimiz ve kapitalist düzen tarafından
da alkışlanarak teşvik edilen model,
“tüketim toplumu modeli” oldu. Türki-
ye ne yazık ki bu modelden giysisini
biçti ve üzerine giydi.
LCD televizyonlar, plazmalar, birkaç
ayda bir modeli yenilenen cep tele-
fonları, “chat yapma, müzik indirme,
oyun” üçlemesiyle sınırlandırılmış bil-
gisayar kullanımı, yüz metrede bir kar-
şımıza dikilen alışveriş merkezleri, kre-
di kartlarıyla taksitli satış furyaları,
kampanyalar, kampanyalar... Toplu-
mun teknoloji ve yeniliğe olan merak ve
ilgisi ne yazık ki üretim cephesine yö-
neltilemedi. Üretimi, özellikle de katma
değeri yüksek üretimi desteklemekten
çok tüketim pompalandı. İşbitiricilik,
emek ve çaba sarf etmeden kazanmak
bir “değer” olarak sunuldu. Bu model-
de eğitim ve bilginin önemi ne kadar
olabilirdi ki? Zaten çelişirdi de... Tüke-
tim toplumu yaratmak istiyorsan bilgi-
yi alan, doğru süzgeçten geçiren, sor-
gulayan bireylere sahip olmaman ge-
rekir. Çünkü bilgiyi doğru kullanan bi-
reyler gerektiğinde tüketimin şeklini,
ölçüsünü de sorgular.
O yüzden “iyi öğretmen yetiştirmek”,
“eğitimin kalitesini arttırmak” gibi ko-
nular es geçildi. Tabii arada konjonk-
tür gereği eğitim ticarileşmişti bile.
Bu arada şunu da vurgulamam ge-
rekiyor. Ben Türkiye’de ailelerin “ço-
cuklarının iyi eğitim almalarını” hâlâ ge-
leceğe açılan umut kapısı olarak gör-
düklerine inanıyorum. Sayıları hiç de
az değil çocuklarının iyi bir eğitim al-
ması için çırpınan, varını yoğunu har-
cayan anne ve babaların. Zengini de,
orta gelirlisi de, yoksulu da çocuk eği-
timi konusunda aynı noktada. Bu son
derece saygın inanç da ne yazık ki tü-
ketim ve ticaret uğruna suiistimal edi-
liyor. Veli ve öğrencinin yılları, özel okul,
dershane, özel öğretmen üçgeni için-
de hem SBS hem de ÖSS’de 4 şıklı
test sisteminde iyi bir puan alabilmek
için geçiyor.
Evet gelinen noktada asıl mağdur
devlet okulları ve buralarda eğitim gö-
ren çocuklar gibi görünüyor.
Bir de sonuca bakalım isterseniz...
İster devlet okullarında okusunlar is-
terse özel okullarda, nasıl bir gençliğe
sahibiz bugün? Umutlu mu gençleri-
miz? Önlerini görebiliyorlar mı? Gele-
cek beklentileri nedir? Nasıl bir ülkede
ve dünyada yaşadıklarını, neyi devra-
lacaklarını ne kadar biliyorlar?
Yapılan araştırmalar gençlerin ço-
ğunun isteğinin “yurtdışına kapağı at-
mak” olduğunu gösteriyor. Bireyselci-
lik, minimum çabayla maksimum ge-
tiri elde etmek gençlerin çoğunun or-
tak özelliği. Tabii ki bu formatın dışın-
da gençler de var, ancak büyük ço-
ğunluk böyle...
Bunları yazdım, çünkü ben de ço-
cuklarının eğitimi için her şeyini sefer-
ber eden annelerden biriyim. Bu ülke-
de çocukların tüketim toplumunu bi-
linçsiz neferlerinden biri haline gelme-
sini önlemenin hiç de kolay olmadığı-
nı iyi biliyorum. Çocuklara, gençlere
kültür bilinci, çevre sorumluluğu aşıla-
mak, kişisel ilgi alanlarının gelişmesi
için yollar açmak ne yazık ki, var olan
düzenin, barbi oyuncak dünyasının, in-
sanın saatlerini çalan ne idüğü belirsiz
televizyon programları ve dizilerinin,
marka-statü ilişkisinin arasında gide-
rek çetrefilleşiyor.
Tüm bunların ülke açısından ya-
şamsal bir sorun haline dönüşmeye
başladığı gerçeği fark edilmedikçe de
aynı düzen sürüp gidecek ne yazık ki...
Eğitim Sistemi ve Tüketim Toplumu
B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK
TÜKETİCİLER
İsmail
Gülle
Nijerya
Savunma Bakanlığı’nın siparişi üzerine
Türkiye’de yapılan mobil hastane Afrika’ya doğru
yola çıkıyor. Alke Grubu tarafından yapılan
hastane Türkiye’de bir ilk olma
özelliği taşıyor.