Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 22 TEMMUZ 2009 ÇARŞAMBA
4 HABERLER
GLOBALPOLİTİKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
‘Vesayet’ Sorunu
Üzerine Düşünceler
Şimdi sözde tatildeyim, kafamı dinlendirmeye
çalışıyorum. Ama geçen hafta, medyada rastla-
dığım saçma sapan bir “vesayet” tartışması ak-
lıma takıldı kaldı: “Asker vesayetine karşıyız”,
“Biz de Erdoğan’ın vesayetine”…
Modern siyaset ve devlet teorilerinden biraz ol-
sun nasibini almış birisi, bu ülkede, hatta (“muz
cumhuriyetleri” hariç) hiçbir ülkede, ne askerin ne
de bir siyasetçinin “toplum” üzerinde “vesayet”
kuramayacağını bilir… Bir “vesayet” sorunu var-
dır ama kaynağı her zaman başka bir yerdedir, sı-
nıfsaldır (yapısaldır). Bir kurum veya sivil bir si-
yasetçi ne kadar öne çıkarsa çıksın, gerçekte bu
yapısal “vesayetin” temsilcisi, uygulayıcısıdır, o ka-
dar. Bu durum bir kralın, kendisini orada tutan ve
biteviye “sen kralsın” diyen yapıyı unutarak ger-
çekten kral olduğuna inanmaya başlamasına
benziyor. Halbuki “sen kralsın” diyen ses kesil-
diğinde, gerçekten kral olduğunu sanan adam or-
tada kalacaktır, çoğu zaman bedeni bir tarafta, ka-
fası bir başka tarafta olmak üzere…
Bir ‘vesayet’ var ama…
Gerçekten de bu ülkede bir “vesayet” sorunu
var. Bu “vesayet”, kökü 1950’lere kadar uzanan,
Türkiye ekonomisinin uluslararası sermayenin
devreleriyle bütünleşmeye başlamasıyla, özellik-
le 1990’lardan sonra giderek güçlenen bir ege-
menlik-bağımlılık ilişkisinden kaynaklanıyor. Di-
ğer bir deyişle bu uluslararası hegemonya sis-
teminin, mali sermayenin Türkiye ekonomisi,
toplumu üzerindeki “vesayetidir”.
Kimse burada, “hah işte yine bir ulusalcı sap-
lantı” filan demeye kalkmasın. Bu, öyle ülkeye dı-
şarıdan “yabancı bir el” tarafından dayatılan bir
“vesayet” değildir, (bu toprakların sosyalist ha-
reketinin geleneğinden bir kavramı anımsarsak)
içseldir!!! Bu içselliği kavrayabilmek için, ulus-
lararası mali sermayenin Türkiye ekonomisinden
çıkması halinde gündeme gelecek “krizi ve kao-
su” düşünmeyi deneyebiliriz: Böyle bir “çıkış” du-
rumunda, Türkiye denen toplumsal şekillenme,
“yaşam dünyasını” yeniden üretmeye devam
edemeyecek, köklü yapısal, travmatik değişiklikler
gündeme gelecektir.
İşte uluslararası sermayenin bu varlığı, onun
uluslararası kurumlarına, onun küresel/hegemo-
nik devleti olan ABD’ye, Türkiye’nin ekonomik, si-
yasi hatta kültürel yaşamında bir “üst belirleyici”
olma gücü vermiştir. Bu durum Türkiye’deki de-
mokratik süreçler (halk iradesi) üzerinde sınırla-
yıcı, engelleyici, yönlendirici (medya vb.) bir ira-
de, dört dörtlük bir “vesayet” olarak karşımıza çı-
kıyor.
Yakın tarihimize bakınca da bu “vesayetle” çe-
lişen, sağcı veya solcu olsun, her siyasetçinin ya
da siyasi hareketin iktidarsızlaştırıldığını, hatta fi-
ziki olarak tasfiye edildiğini görüyoruz. Türkiye iş-
te bu “vesayetin” altında yaşıyor; ordunun ve-
ya Erdoğan’ın değil.
Kısaca tarih…
Türkiye’nin yakın tarihine baktığımızda, 1950’ler-
den bu yana bu vesayetin izlerini hemen her dö-
nemde görebiliyoruz. Bu vesayeti önceleri esas
olarak soğuk savaş koşulları belirliyordu. Daha
sonra, kapitalizmin yapısal krizinin ve kapitalizmin
finansallaşmasının başlamasıyla birlikte, 1970’le-
rin ve 1980’lerin başında gündeme gelen iki as-
keri darbede, ABD’nin jeostratejik (Yeşil Kuşak,
BOP) gibi projelerinin yanı sıra giderek, uluslar-
arası mali sermayenin taleplerinin de (IMF re-
formları gibi) belirleyici olmaya başladığını görü-
yoruz.
Her iki darbenin öncesi konjonktürde, uluslar-
arası sermayenin ekonomik, ABD’nin jeostrate-
jik taleplerine cevap veremedikleri takdirde yaşam
koşullarını kaybedebileceklerini düşünen yerli
sermaye sınıfının “iktidar bloku” orduyu göreve ça-
ğırmış, medya aracılığıyla toplumda müdahale
beklentisi, arzusu oluşturmuştur. Ordu da devletin
yürütme aygıtının bir parçası olarak görevini ye-
rine getirmiş, bunu yaparken de uluslararası ma-
li sermayenin kurumlarında ve Pentagon, NATO
merkezlerinden onaylanmış, desteklenmiştir.
Ordu vesayetine “tipik” örnek olarak gösterilen
28 Şubat müdahalesi dahi şimdi geriye doğru ba-
karak, aynı bağlamda anlamlandırılabilir. Bu mü-
dahale Pentagon’un savunma doktrinini, “Büyük
Ortadoğu”, “Arap Dünyası” kavramlarıyla, radikal
İslam-terorizm ilişkisi üzerinden “düşünmeye” baş-
ladığı, siyasal İslam’ın içinde, neo-liberalizmle ve
ABD bakış açısıyla barışık eğilimin arandığı, inşa
edilmesinden söz edildiği bir dönemde gerçek-
leşmedi mi? AKP’nin, “ılımlı Müslüman ülke Tür-
kiye” imajının doğuşuna giden yolu, Milli Görüş ha-
reketini marjinalleştirerek 28 Şubat müdahalesi aç-
madı mı?
Sakın bu, gerçekdışı “Asker-Erdoğan” ikilemi-
nin amacı, gerçek “vesayet” odaklarını bizlerden
saklamak olmasın? Sakın, bu ikilem, toplum
üzerinde, bu “vesayet” adına “total” denetim kur-
ma arzusunu açıkça dile getiremeyen güçlerin baş-
vurduğu bir metafor olmasın?
erginy@tr.net
http://erginyildizoglu.blogspot.com
DTP:ÖcalanmuhatapalõnsõnAYŞE SAYIN
ANKARA - DTP, Kürt sorununun
çözümü için yeni bir “yol haritası”
açõklayacağõ belirtilen terör örgütü
başõ Abdullah Öcalan’õn resmen
“muhatap alınmasını” istedi. Bu
sürece “etkin ve aktif katılım” kararõ
alan DTP yönetimi, Öcalan’õn hazõr-
layacağõ yol haritasõna katkõ sunmak
amacõyla belirlediği öneriler listesini
de Öcalan’õn avukatlarõna iletti.
DTP’lilerin önerileri arasõnda Kürt-
çenin “ikinci resmi dil” olmasõ iste-
mi de yer aldõ.
DTP, Öcalan’õn açõklamalarõ ön-
cesinde Parti Meclisi ve MYK’yi
toplayarak parti olarak bu süreçte iz-
leyecekleri “yol haritasını” belirle-
di. Toplantõda, Öcalan’a iletilmek
üzere temel başlõklar halinde hazõr-
lanan 2.5 sayfalõk metne de son biçimi
verildi. DTP’nin önerileri arasõnda
“alt kimlik-üst kimlik” mantõğõndan
uzak, “eşit yurttaşlık” temelinde
çözüm önerisi yer aldõ. “Genel af” is-
temine de yer verilen listedeki bazõ
öneriler şöyle:
? Kürtçe ikinci resmi dil olmalõ.
Kürtçenin seçmeli ders olmasõ yö-
nündeki görüş ve açõklamalar ihtiya-
cõ karşõlamaz. Herkesin anadiliyle
eğitim hakkõ olduğu vurgulanmalõ.
Kürtçe okullarda “seçmeli ders” de-
ğil, “resmi eğitim dili’ olmalõ.
? Çözümün tartõşõlmasõ ve öncelikle
kanõn durmasõ için PKK eylemsizlik
kararõnõ devam ettirmeli.
? Kürt sorununun çözümü için ön-
celikle anayasa değişikliği yapõlmalõ.
Yeni anayasa, “alt-üst kimlik” man-
tõğõndan uzak, “eşit yurttaşlık” ve
“Türkiyelilik, Türkiye yurttaşlığı”
ekseninde oluşturulmalõ.
? Anayasada İspanya Anayasa-
sõ’nda olduğu gibi “Türkiye farklı
kimliklerden oluşan bir bütündür”
ifadesi yer alabilir. Hiçbir etnik yapõ,
dil ve kültürel ayrõm çağrõşõmõ yap-
mayacak “anayasal vatandaşlık”
düzenlenmeli. Bu düzenlemenin iç hu-
kuka yansõmasõ için yasalar yeniden
düzenlenmeli.
? Kamu kurumlarõnda çok dilli hiz-
met uygulamasõ başlatõlmalõ. Bu kap-
samda sadece Kürtçe değil, Arapça,
Ermenice, Süryanice ve Lazca gibi dil-
ler de kullanõlmalõ.
? Kürt sorununun çözümü konu-
sunda DTP muhattap alõnabilir. Ancak
PKK’nin silah bõrakmasõ konusunda,
silah kimin elindeyse, bõrakmasõ on-
dan istemeli. Bu konuda Öcalan veya
“akil adamlar” devreye sokulabilir.
? Kürtlerin “bağımsız bir Kür-
distan” veya federasyon talebinin ol-
madõğõ kamuoyuna net olarak anla-
tõlmalõ.
DTP’nin PM ve MYK toplantõlarõ-
nõn ardõndan açõkladõğõ sonuç bildir-
gesinde de “Uzun vadede geri dö-
nüşü olmayan, giderek demokra-
tikleşmeye evrilen bir süreç başla-
mış olmakla beraber; hâlâ değişime,
demokratikleşmeye direnen güçler
bulunmaktadır. Bu bağlamda Kürt
sorununda barışçıl demokratik çö-
zümün olanakları bulunduğu ka-
dar; ciddi riskler de bulunmakta-
dır” görüşüne yer verildi.
Öcalan’a ‘sayın’ deniyor
“Sayın” diye söz edilen Öcalan’õn,
Kürt sorununun çözümüne yönelik ye-
ni bir “yol haritası” hazõrlõğõ içinde
olduğu kaydedilen açõklamada, bunun
çözüm sürecine önemli katkõ sağla-
yacağõ ileri sürüldü. DTP’nin de ken-
di cephesinden bu tartõşmalara katkõ
sunacağõ ve sorunun çözümüne ilişkin
değerlendirme ve önerilerde buluna-
cağõ kaydedilen açõklamada, Öca-
lan’õn “halk ve örgüt üzerindeki
etki gücünün göz önünde bulundu-
rulması, görüşlerinden yararlanıl-
ması, muhatap alınması; eğer or-
tada ‘iyi şeyler yapmak’ gibi bir ni-
yet varsa, bu niyetin hayat bulma-
sı için zorunlu olduğu” savunuldu.
Açõklamada şu görüşlere yer verildi:
“DTP de bu sürecin barışa doğru
evrilmesi için üzerine düşen tüm gö-
revleri yerine getirecek, sorumlu bir
siyaset anlayışı ile sürece aktif ve et-
kin olarak katılacaktır. Bu bağ-
lamda önümüzdeki günlerde, tüm
demokratik kesimlerle, aydınlar,
yazarlar, demokratik kitle örgütü
temsilcileri ile görüşmeler yapa-
rak; fikir alışverişinde bulunacak,
duyarlılık beklentisini dile getirecek,
herkesi elini taşın altına koymaya
çağıracaktır.”
DTP’nin 1 Eylül Dünya Barõş Gü-
nü’nde Diyarbakõr’da 1 milyon kişi-
nin katõlõmõyla miting düzenleyeceği
de kaydedildi. Halen il ve ilçe kon-
greleri sürecinin sürdüğü DTP’nin
olağan büyük kongresini de ekim ayõ
içinde yapmasõ kararlaştõrõldõ.
‘ Y E R E L Y Ö N E T İ M Ö Z E R K L İ Ğ İ ’ İ S T E N İ Y O R
DTP’lilerin önerileri arasõnda Belçika, İngiltere gi-
bi ülkelerdekine benzer uygulamalara gönderme ya-
põlõrken şunlar dile getiriliyor: “Cumhuriyetin de-
mokratikleştirilmesi için yerel yönetimlerin güç-
lendirilmesi ve yetkilerle donatılması gerekiyor.
Belçika, İskoçya, İrlanda, Galler ve İngiltere’de
benzeri uygulamalar var. Yerel meclisler oluştu-
rulmalı. Merkezi yönetim, savunma, maliye, dışiş-
leri ve adalet dışındaki görevlerini yerel yönetim-
lere devretmeli. Bunun için Türkiye’nin çekince
koyduğu “AB Yerel Yönetim Özerklik Şartõ”nın bir
an önce imzalanması istenebilir.”
DENİZ TATARER
CHP Genel Başkan Yar-
dõmcõsõ Onur Öymen,
AKP hükümetinin, terör
örgütü PKK’nin silah bõ-
rakmak için ortaya koydu-
ğu şartlarõ dikkate aldõğõnõ
belirterek “Bazıları Ab-
dullah Öcalan’ın açıkla-
malarından medet umu-
yor. Teröristten medet
umarak terörle mücadele
edildiği dünyanın nere-
sinde görülmüştür? Bu-
nun adı terörle mücadele
değil, terörle müzakere-
dir” dedi. Terörle mücade-
lenin Türk Silahlõ Kuvvet-
leri’nin (TSK) asli görevle-
ri arasõnda olduğunu da be-
lirten Öymen, “Ordu gör-
evi yerine getirir. Yeter
ki hükümet birileri aracı-
lığıyla orduyu ‘boy hede-
fi’ haline getirmesin”
uyarõsõnda bulundu.
CHP’li Öymen, AKP Di-
yarbakõr Milletvekili İhsan
Arslan’õn “Terörle müca-
delede Cezayir modeli
uygulansın”
sözleriyle yeni-
den gündeme
gelen terör ör-
gütü üyelerinin
affedilmesi, te-
rör örgütü lideri
Abdullah Öca-
lan’õn 15 Ağus-
tos’ta yapmasõ
beklenen açõk-
lamalarõ ile ilgi-
li sorularõmõzõ
yanõtladõ. Öy-
men, Başbakan
Recep Tayyip
Erdoğan başta
olmak üzere AKP üyesi
çok sayõda milletvekili ta-
rafõndan ortaya atõlan farklõ
modellerin Türkiye için
son derece sakõncalõ oldu-
ğu uyarõsõnda bulunarak
“Başbakan Erdoğan, İn-
giltere’deki modeli örnek
gösterirken ne yaptığının
farkında değildi. İngiltere
ile İrlanda arasında yapı-
lan anlaşmaya göre, Ku-
zey İrlanda, İrlanda
Cumhuriyeti’yle birleş-
mek isterse İngiltere o
bölgenin ülke sınırların-
dan ayrılmasına izin ve-
recekti. İskoçya ile yapı-
lan anlaşmada da benzer
bir durum kabul edildi.
Fransa’da Franco dönemi
sonrasında ilan edilen ge-
nel af, terörü arttırdı. İs-
panya’da da hükümet te-
röristlerle görüşeceğini
açıklayınca ülkede birbiri
ardına bombalar patla-
maya başladı. Hükümet,
bu bir hataydı, bir daha
olmayacak diye özür dile-
di. Şimdi de Cezayir mo-
deli deniliyor. Demokra-
tik olmayan bir ülkeden
örnek alınarak bu sorun-
lar çözülemez. Bu yön-
temlerin hiçbiri Türki-
ye’ye uygun değil” dedi.
PKK’nin “eylemsizlik”
kararõ almasõna karşõn Tür-
kiye’nin çok sayõda şehit
verdiğini anõmsatan Öy-
men, AKP’lilerce ortaya
atõlan “af” tartõşmalarõnõn
gerçekçi olmadõğõnõ söyle-
di.
Öymen, “Bir süre ateş-
kes ilan edip elleri tetikte
bekliyorlar. Son bir hafta
içinde Türkiye kaç şehit
verdi? Eylemsizlik kararı
bu ise eylemlilik kararı
nasıl olur, merak ediyo-
rum. İktidarın ne yaptığı
ise belli değil. Başba-
kan’ın tavrı tutarlı değil,
Cumhurbaşkanı ‘tarihi
fõrsat’ dedi, fırsatın ne ol-
duğunu hâlâ açıklamadı.
Milletvekilleri gidip
PKK’lilerin annelerinin
elini öpüyor, bakanlar çı-
kıp konuşmalar yapıyor.
Açıklamaları sorduğu-
muzda ‘Bakan-
larõn, milletve-
killerinin şahsi
görüşüdür’ di-
yorlar. Bizi
hükümetin gö-
rüşü ilgilendi-
rir. Hüküme-
tin görüşü ne”
diye sordu.
TSK talimat
almaz
Başbakan
Yardõmcõsõ Bü-
lent Arınç’õn
“Mafyayı çö-
kerttik, çeteleri bitirdik,
Ergenekon’u tepeledik”
sözlerini sert bir dille eleş-
tiren Öymen, soruşturma
için “Ergenekon” adõnõn
dahi kullanõlamayacağõnõ
karara bağlarken iktidar
üyelerinin sanõklar hakkõn-
da adeta hüküm verdiğini
söyledi.
Öymen, özetle şöyle ko-
nuştu: “AKP hükümeti-
nin istikrarsız politikaları
TSK’yi etkilemez. Ordu,
terörle mücadelede ‘Aca-
ba hükümet ne düşünür’
diye sorgulamaz. Ordu
özel talimatlarla hareket
etmez, yalnızca görevleri-
ni yerine getirir. Yeter ki
hükümet gereksiz eleşti-
rilerle ordunun moralini
bozmasın. Hayatları bo-
yunca terörle mücadele
etmiş insanlar, basın yo-
luyla ‘darbeci generaller’
olarak ilan edildi. O kişi-
ler hakkında tek bir cüm-
le karar verilmeden, bir
tek kişi mahkûm olma-
dan hükümet haklarında
hüküm verdi.”
CHP Genel Başkan Yardõmcõsõ Onur Öymen, AKP’nin terörle mücadele politikasõnõ sert bir dille eleştirdi:
Terörle mücadele değil, müzakere
Ankara yeni strateji belirliyor
Dõşişleri Bakanlõğõ’nda yapõlan ‘Irak toplantõsõ’nda iki ülke arasõnda
ekonomik yakõnlaşmayõ arttõrmak için yeni yol haritasõnõn başlõklarõ tartõşõldõ
BAHADIR SELİM DİLEK
ANKARA - Dõşişleri Ba-
kanlõğõ Irak konusunda yeni
strateji belirlemek için çalõş-
malara başladõ. Bu çerçevede iki
ülke arasõnda entegrasyonu art-
tõrmayõ ve ekonomik yakõnlaş-
maya ivme kazandõrmayõ he-
defleyen Dõşişleri Bakanlõğõ,
dün mini bakanlar kuruluna ev
sahipliği yaptõ.
Dõşişleri, İçişleri, Enerji, Ulaş-
tõrma, Dõş Ticaret, Sağlõk, Ba-
yõndõrlõk ve Çevre bakanlarõ,
Dõşişleri Bakanlõğõ’nda bir ara-
ya gelerek Irak ile yapõlacak
Yüksek Düzeyli Stratejik İşbir-
liği Konseyi için karşõlõklõ ta-
lepleri ele aldõ. Görüşmelerde
Irak ile Türkiye arasõnda doğ-
rudan demiryolu kurulmasõ, sõ-
nõr kapõsõ açõlmasõ için atõlacak
adõmlar değerlendirildi. Edinilen
bilgilere göre toplantõda şu baş-
lõklar görüşüldü:
Irak’ın talepleri:
Türkiye, Irak’a tarõm ala-
nõnda yatõrõm yapsõn.
Dicle ve Fõrat’tan Irak’a bõ-
rakõlan su miktarõ arttõrõlsõn.
Irak’õn altyapõsõnõn inşasõ
için Türkiye etkin olarak devre-
de olsun. Türk müteahhitler,
kamu binalarõnõn inşaat ihalele-
rine girsin.
Irak olarak halen çalõş-
makta olan fabrikalarõmõzõ dev-
retmek istiyoruz, çalõşan işçi
fazlasõnõn 3 yõl boyunca maaş-
larõnõ karşõlamaya hazõrõz.
Türk işadamlarõ Irak’taki
hizmet sektöründe rol üstlensin.
Türk işadamlarõ Bankacõlõk
ve ulaşõm ağõ konusunda gerekli
yatõrõmlarõ yapsõn.
Türkiye’nin talepleri:
TPAO Irak’taki petrolün çõ-
karõlmasõnda etkin olmalõ. Bu
nedenle, TPAO’nun Irak’taki
ihalelerde önü açõlmalõ.
Irak’a yabancõ yatõrõmcõnõn
gelmesi için Basra’da ve Irak’õn
kuzeyinde iki sanayi bölgesi
oluşturalõm. Buraya gelecek ya-
bancõ yatõrõm, Irak’õn kalkõn-
masõnda öncü rol oynayabilir.
Türk işadamlarõ inşaat sek-
törüne girebilir ancak, belirli
güvencelerin sağlanmasõ gere-
kiyor.
Türkiye ile Irak, iki ülke
arasõndaki ticaretin daha arttõ-
rõlmasõ için Serbest Ticaret An-
laşmasõ imzalamalõ.
Türkiye-Irak Stratejik İşbirli-
ği Konseyi’ne ilişkin mutabakata
göre konseyin başõnda iki baş-
bakan bulunacak ve yõlda en az
bir kere toplanacak; iki başba-
kanõn altõnda bakanlar düzeyin-
de bir mekanizma bulunacak;
bakanlar düzeyinde oluşturulan
mekanizma diplomasi, güvenlik,
enerji ve ekonomi konularõnda
iki ülkenin işbirliği ve bütün-
leşmesi amacõyla yõlda en az 3
kere toplanacak.
Ayrõca konseyde alõnan ka-
rarlar bir eylem planõyla hayata
geçirilecek.
Bu bağlamda, iki ülke arasõn-
daki gelecek toplantõnõn ya bu ay
sonunda ya da ağustos ayõ ba-
şõnda İstanbul’da yapõlmasõnõn
kararlaştõrõldõğõ öğrenildi.
Dõşişleri Bakanõ Ahmet Davutoğlu, Baş-
bakan Recep Tayyip Erdoğan’õn Irak Baş-
bakanõ Nuri el Maliki ile geçen hafta Nabuc-
co zirvesi dolayõsõyla yaptõğõ görüşmede bir
takvimin ortaya konduğunu belirterek şunlarõ
söyledi: “Bu çerçevede, konuyla ilgili ba-
kanlar olarak Türkiye perspektifine hazır-
lıklarımızı yapmak üzere bugün (dün) bir
araya geldik. Ağustos başında benim bir
Bağdat seyahatimde burada ortaya çıkar-
dığımız eylem planı, üzerinde çalıştığımız
projeleri Iraklı yetkililerle ele almam
mümkün olacak. Ve ümit ediyoruz ki bir-
kaç ay içinde, Sayın Başbakanımızın Bağ-
dat ziyaretinde bu toplantı en kapsamlı şe-
kilde hayata geçirilecek.”
AĞUSTOSTA DAVUTOĞLU, EKİMDE ERDOĞAN IRAK’A GİDİYOR
SES’ten ‘şiddete’ tepki açõklamasõ
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES),
Türk Sağlık-Sen ve İstanbul Tabip Odası üyelerinden
oluşan bir grup, “sağlık çalışanlarına uygulanan şidde-
ti” protesto etmek amacıyla Şişli Etfal Eğitim ve Araş-
tırma Hastanesi önünde toplandı. Grup adına açıklama
yapan İstanbul Tabip Odası Başkanı Özdemir Aktan,
sağlık sektöründe çalışanların aşağılanması ve küfredil-
mesinin artık kanıksanan bir olay haline geldiğini belir-
terek, bu durumun kendilerini üzdüğünü söyledi. Aktan
“Şiddet eğilimli bir toplum içinde yaşıyoruz. Bunun ce-
zasını sağlık çalışanlarının çekmesini istemiyoruz. Sağ-
lık sistemimiz, prim ödemeye bağlı. Ancak geliri olma-
yan, işi olmayan insanların bu primleri nasıl ödeyeceği
düşünülmüyor. Sağlık giderlerinin devlet tarafından
karşılanması lazım. Şiddeti engellemek istiyorsanız, ön-
ce insanların sağlığa ulaşmasını sağlamalısınız” dedi.
Öymen, terörle
mücadele
konusunda “Ordu
görevi yerine
getirir. Yeter ki
hükümet birileri
aracõlõğõyla
orduyu ‘boy
hedefi’ haline
getirmesin”
uyarõsõnda
bulundu.
DTP’nin ‘çözüm önerilerini’ içeren listesinde, Kürtçenin ‘ikinci resmi dil’ olmasõ talebi yer aldõ
Kemal Türkler anılıyor
İstanbul Haber Servisi - DİSK’in kurucusu
ve ilk genel başkanõ Kemal Türkler katledilişinin
29. yõldönümünde bugün Topkapõ’daki mezarõ
başõnda törenle anõlacak. Anma törenine Kemal
Türkler’in ailesi, mücadele arkadaşlarõ ve
dostlarõ katõlacak. Kemal Türkler, 22 Temmuz
1980 sabahõ Merter’deki evinin önünde
arabasõna binerken silahlõ saldõrõ sonucu hayatõnõ
kaybetti. Kemal Türkler davasõ 29 yõldõr
görülmesine karşõn hâlâ sonuçlandõrõlamadõ.
Örsan Öymen anılıyor
İstanbul Haber Servisi - Milliyet gazetesi
yazarõ Örsan Öymen, ölümünün 22. yõlõnda
mezarõ başõnda anõlacak. Anma töreni saat
11.00’de Zincirlikuyu’daki mezarõnõn başõnda
yapõlacak. Milliyet’te “Politika Kazanõ” isimli
köşesindeki yazõlarõyla tanõnan Öymen, 22
Temmuz 1987’de Bodrum’da geçirdiği kalp
krizi sonucu hayatõnõ kaybetmişti.
(Fotoğraf:SİBELBAHÇETEPE)