23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Gelmiş geçmiş “en sivil hü- kümet” olma savõndaki iktidar, sivil topluma karşõ “en tepkili siyaset”i izliyor. O kadar ki, kente karşõ suçlarõ durdurmak için imar yolsuzluklarõnõ mah- kemeye veren “sivil davacılar” bile takdir göreceklerine “hü- kümete engel olmak”la suç- lanõyor. Hasankeyf’i barajda boğul- maktan kurtarmak isteyen ay- dõnlarõmõza “hain” denmesi ise sivillik bir yana, “insanlık” adõna da ne kadar talihsiz bir du- rum... Duyduğumuza göre Bayõn- dõrlõk Bakanlõğõ’nda hazõrlan- makta olan “mimarlık yasa- sı”nda da kentleşmedeki “mi- marsız”lõğõn gideril- mesi yerine “Mimar- lar Odası’nın etki- sizleştirilmesi” he- defleniyormuş... Yani sözde sivil si- yaset, hemen her alan- daki “sivil duyarlılı- ğı engellemek” için adeta seferberlik hâ- linde... ‘Aynalı Pazar’dan... İşte böyle bir ortamda, Ça- nakkale’deki “sivil ödül”len- dirmeler daha bir anlam kaza- nõyor. Yörenin duyarlõ sesi Ay- nalı Pazar gazetesi, “2009 yı- lı Kültür Ödülleri”yle adeta, gerçek “sivillik dersi” veri- yor. Kentin “sivil karargâh”õ olan tarihî Yalıhan’da 17 Tem- muz akşamõ törenle ödüllerini alanlar ile “gerekçeler”i özet- le şöyle: Çanakkale Valiliği: Yõllarõn özlemi Troia Müzesi için dü- zenlenen ve tarihimizi dün- yayla buluşturacak uluslarara- sõ yarõşmaya önemli ve “öncü” katkõlarda bulundu... Milletvekili Mehmet Da- niş: Aynõ müzenin gerçekleş- mesi için kurumlar arasõnda ulusal eşgüdümü sağlamak üze- re Ankara’daki girişimleriyle büyük çaba gösterdi... Çanakkale Belediyesi: Ken- tin belleğini yaşatma çabalarõ- na, gerek fiziki mekânlarõn ya- põlmasõ, gerekse sosyal proje- lerin geliştirilmesiyle birlikte Kent Müzesi’ni de ekleyerek kültürel hizmetlerini taçlandõr- dõ... Onsekiz Mart Üniversitesi: Çanakkale’nin tüm ilçelerinde akademik çalõşmalar yaparak bölgeyi bilimsel sahiplenme- siyle “Çanakkale Değerleri Sempozyumu ve Envante- ri”ni gerçekleştirdi. Eceabat Kaymakamlığı: Milli Park’taki etkin çalõşma- larõnõn yanõ sõra, eski eser res- torasyonlarõ, kültür ve gençlik merkezleri ve yöresel kültür yayõmlarõyla takdir topluyor... Çanakkale Dardanel Spor: Kentin spor altyapõsõna desteği ve gençliğe yarattõğõ fõrsatlarla spor kültürünün gelişmesine katkõsõ büyük... Gestaş Deniz Ulaşım AŞ: Deniz ulaşõmõnda yeni seçe- neklerle bölgesel çözümler üret- ti ve “ulaşımda deniz kültü- rü”nü geliştirdi... Çanakkale Rotary Kulü- bü; Seramik konseyiyle “Se- ramik Şehri Çanakkale” et- kinliklerini gerçekleştirdi; kõ- demli kentlilerle de sözlü tarih çalõşmalarõnõ yü- rütüyor... Troia Dostla- rı: Bu yõl 7.’si yapõlacak “Ar- keoloji Buluş- maları”ndaki önderlikleri ve sürekli emekle- riyle yerel halkõ tarihle tanõştõrõ- yor... Troia Yelken Kulübü: Çanakkale’nin antik efsanelerinde de yeri olan “de- niz” ve “rüzgâr” ile gençleri buluşturmayõ başardõ... Mavitay Çocukların Kültür Evi: Çocuklara yönelik kültür ve sanat projeleri ile edebiyat alanõndaki özgün kütüphanesi övgü topluyor... Troia Vakfı: Emektar ar- keolog Manfred Osman Korf- mann’õn vasiyeti olan kütüp- haneyi, arkeoloji dünyasõna ve kente kazandõrdõlar... Yusuf Ay: Tiyatrosuyla top- lumda Troia sevgisini güçlen- dirdi; “Troya’nın Gelini He- lene” kitabõyla evrensel kültü- re katkõda bulundu... Pınar Yolaçan: Çanakka- le’den portre fotoğraflarõ ve Fransa’daki “Türkiye yılı” fo- toğraf sergisiyle kentin sanatsal tanõtõmõnõ sağladõ... Erdinç Bakla: Anadolu uy- garlõklarõnõ yorumladõğõ çağ- daş heykelleri ve “Troia Rüz- gârı” sergisiyle kültüre evren- sel katkõ sağladõ... Mustafa Erdoğan; Ülkenin kültür yaşamõna armağanõ olan “Anadolu’nun Dans Dili ile Troia” gösterisiyle yerel kül- türü dünyaya tanõtõyor... Çanakkale’nin “sivil duyar- lılık” ödüllerini kutluyor, ve- renlere de alanlara da daha ni- ce “sivil başarılar” diliyoruz... CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Çeşitlemeler ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Çanakkale’nin ‘Sivil Duyarlõlõk’ Ödülleri... HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 22 Temmuz 22 TEMMUZ 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 İmaj Necati Cebe: “Recep’in ‘Atatürk kalksa bunları mezara gömer’ sözü, zihnindeki Atatürk imajının dışavurumudur.” Nerede Işık İşgüden: “Hüseyin Üzmez içerde tamam da Hüseyin Üzmez’in kurbanı küçük kıza sağlam rapor verenler nerede!” Temizlik Gülfatma Carlık: “Recep uyardı ‘davulcuya ya da zurnacıya gider kızlarınız’ diye! Hüseyin Üzmez’in evine temizliğe gitmesinler de!” 194 ‘terörist’in 175 tabancası var ERGENEKON dalgasının birinci iddianamesinde 86 sanık var. İkinci iddianamede 56 sanık. Üçüncü iddianamedeki müstakbel sanık sayısı 52 kişi. Toplam 194 kişi. Savcılar üçüncü iddianamelerinde, bugüne dek tüm operasyonlarda ele geçirilen“Ergenekon cephaneliği”nin listesini vermiş: 175 tabanca! Hükümeti devirmeyi ve Meclis’i alaşağı etmeyi amaçlayan 194 kişilik “terör örgütü”nde adam başına bir tabanca bile düşmüyor! Tabancaların önemli bir kısmının ruhsatlı ve devletin verdiği beylik silahlar olduğu düşünülürse bu insanlar nasıl darbe yapacaktı diye sormak gerekiyor! İyi de kime soracaksınız? Ergenekon’un birincil savcısı Recep herkese “haddini bil” çekiyor. Recep’in serbülendi yani başyardımcısı Bülent “Ergenekon’u tepeledik” diyor. Ergenekon’un ikincil savcısı Zekeriya şimdilik üç dalgada 5 bin 863 sayfa iddia yazmış ama birinci dalganın tüm sanıkları henüz ilk savunmalarını yapamamış, ikinci dalganın sanıkları henüz ağızlarını açamamış, üçüncü dalganın müstakbel sanıkları Silivri hücrelerinde mahkeme sırası bekliyor. Adam başına bir tabanca bile edinemeyen “terörist”lerin davası da ancak böyle olur! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” “BİR belge vardı hani” diyerek söze giriyor Reşit Çağın. Genelkurmay karargâhında hazırlandığı ve rejimin güvencesi polisin yakaladığı söylenen belge... “AKP-FG koalisyon hükümetine darbe planı” diye yalaka medyaya servis edilen belge. Reşit Çağın, “Hani fotokopiden öteye gidemediği halde ortalığı tozu dumana katan; ne oldu o belge müsveddesinin aslına” diye soruyor: “Ne olacak, gazetelerin baş sayfalarda gerçekmiş muamelesi görerek toplumun kafasını karıştırdı. Az okuyan, televizyon mahkûmu kitlelerin kulağına kar suyunu kaçırdı. Genelkurmay Başkanı ‘kâğıt parçası’ dediği halde demokrasi kahramanı Başbakan yurtdışından ona inanmadığını gösteren beyanlarını sürdürerek demokrasiye saygılı ve iktidara bağlı Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ezmeyi sürdürdü. Milli Güvenlik Kurulu toplantı halindeyken, askerin ‘beka sorunu’ saydığı saldırılarla ilgili sitem ve şikâyetlerini kaygı maskesiyle dinleyen devlet erkânının emrindeki kuvvetler, kurmay albayı tutuklayarak güç gösterisini pekiştirdi. Bir gün sonra delil yetersizliğinden serbest bırakılsa da askeri yargının kovuşturmaya yer olmadığına karar verdiği albay hakkında şüpheler tazelenirken askeri yargıya güvenin de zedelenmesi sağlandı. Ve askerin sivil yargıda yargılanmasına ilişkin yasa değişikliği gece yarısı operasyonuyla çıkarılarak Türk Silahlı Kuvvetleri, sahte, montaj, yerli, ithal her türlü tertip ve ‘kâğıt parçası’yla sapanla vurulacak kadar savunmasız hale getirildi. Asıl amaç da bu yasanın çıkarılmasıydı zaten. At çamuru, izi kalsın. Asker ‘Valla ben plan yapmadım. Darbe de yapmayacağım. Demokrasiye bağlıyım’ diye çırpınıp dursun. Sen de ‘suçluların telaşı içinde fakat suçluların üzerine gidiyor rolünde’ amacına adım adım yürü. Dolayısıyla bir taşla birkaç değil adeta bir kuş sürüsü vurulmuş olsun. Hani attığını vuramayan padişaha dalkavuğu ‘Bu kuşun da hayatını bağışladınız padişahım’ demiş ya! Günümüzde kuşlar ‘emrine amadeyim’ diye adeta avcının ayağına gidiyor ve avlanmayı bekliyorlar. Birkaç gazete ve köşe yazarı da hâlâ ‘belge ne oldu’ diye sorup duruyor. İlahi! O sorunun cevabını, ‘Onu düzenleyeni bulun’ diyen Genelkurmay Başkanı da bekliyor. Görevini başarıyla yapmış bir kâğıt parçası hakkında koskoca Genelkurmay Başkanı çağrısına cevap alamamışken size ne oluyor?” O belge SESSİZ SEDASIZ (!) TRT, Mescid’i Aksa’yı bilmiyor. Tarikat camilerini bilsinler yeter! YağmurDeniz Barış kültürünün simgesi... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Genellikle 29 Tem- muz’da mey- dana gelen bir fõrtõna. 2/ Eski Mõsõr’da ölü- lerin koruyu- cusu olan tan- rõ... Yapõsõna girdiği sözcü- ğe “iki, çift” anlamõ katan yabancõ önek. 3/ Yerleşim alanlarõ dõ- şõnda kalan yerler... Küçük denk. 4/ Ha- berci... Konut. 5/ Açõ ölçmeye yarayan, dönme hareketli bir çeşit cetvel. 6/ Has- ta ya da sakat olup hayatõnõ yatakta ge- çiren kimse. 7/ “Yi- ğit yiğidin yoldaşõ / --- yiğidin öz kardaşõ” (Ka- racaoğlan)... Şõrnak’õn bir ilçesi. 8/ Çukur yer... Atlarõn taşõnmasõ için yapõlmõş kapalõ taşõma ara- cõ. 9/ İncir ağaçlarõnda döllenmeyi sağlayan si- nek... Başta, kaslarda, eklemlerde ağrõlar yapan, vücutta kõzõl lekeler gösteren, ateşli ve salgõn bir hastalõk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Genellikle 20 Mayõs’ta meydana gelen bir fõr- tõna. 2/ Isõyla ilgili, termik... Kõrõk kemikleri bir arada tutmaya yarayan nesne. 3/ Tarõm... Tavla- da “üç” sayõsõ. 4/ Şarkõ, türkü... Alõşõlmõş olan, yenilik getirmeyen. 5/ Siirt ilinde bir kaplõca... Düğme deliği. 6/ “Memduh Şevket ---”: Öykü- cümüz. 7/ Adapazarõ Ovasõ’na verilen bir başka ad. 8/ Kocasõ ölen ya da kocasõndan boşanan bir kadõnõn yeniden evlenmesi için, beklemesi ge- reken süre... Sinemacõlõkta, kamerayla geniş bir alanõn taranmasõna verilen ad. 9/ Ukrayna’nõn baş- kenti... Bir iskambil oyunu. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 B İ L L O R İ S A M A P A R E O R E Z İ S T A N S O C A K E D A M G E N İ Ş E T A R Y U S O N A Y A K P İ İ F A O T O R A Y K A M E R İ Y E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Silivri’deki ikinci “Er, gene kon!” davasının du- ruşmaları başladı. Birçok sanık avukatı duruşmaları yöneten yargıç Sedat Sami Haşıloğlu’na itiraz et- tiler. Haşıloğlu’nun sanıkların tutuklanmasına ka- rar veren hâkim olarak duruşmaları yönetiyor ol- ması hukuka uygun bulunmuyor. Fakat beni bu- nun kadar Haşıloğlu’nun ailesine ait dört ayrı İs- lami vakfın üyesi olduğunun söylenmesi ilgilen- diriyor. Anlaşılan sayın yargıç mütedeyyin bir şah- siyet olmanın yanı sıra dinine son derece anga- je bir insan. Yoksa kaç Müslüman aynı zamanda dört İslami vakfa üye olur ki? Ülkemiz için yeni bir durumla karşı karşıyayız; ne diyelim, hayırlara vesile olur inşallah! “Er, gene kon!” davalarının çok ilginç yanları var. Tutuklanıp bir süre sonra salıverilen sanıklarda yol açtığı “ani” davranış değişiklikleri gibi. Tutuk- lanmazdan önce esip gürleyen kimi sanıklar sa- lıverilince dut yemiş bülbüle dönüyorlar. İnsan, An- kara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün’ün, araş- tırmacı Erhan Göksel’in, Profesör Dr. Yalçın Kü- çük’ün o heyecan verici delişmen hallerini özlü- yor. Bazen düşünüyorum da acaba onlar özgür is- tençleriyle dut yemiş bülbüllere dönmüyorlar da döndürülüyorlar mı diye? Bir korku mu söz konusu olan? İnsanın aklına bin bir türlü olasılık geliyor; biri bile doğru olsa o zaman vah halimize… Halimizin vahameti doğal ki korku olasılıklarıy- la sınırlı değil. En muhalif üç televizyon kanalının üçünün de sahiplerinin içeriye alınmaları gibi bir durumu yakın tarihimizde ilk kez yaşıyoruz. Yu- murtaya can veren ulu Tanrım kim bilir bize da- ha neler gösterecek? Yaşayıp göreceğiz. AKP içinde TBMM’ye yeni bir başkan seçme te- laşı Ankara milletvekili Salih Kapusuz’un aday- lığını açıklamasıyla durulur gibi oldu. Kapusuz, kaç dönemin milletvekili ve sakalı sünnetli inançlı bir Müslüman. Kendisine saygım bakidir ama Sayın Köksal Toptan alınmasın, o Robert Mitchum mo- deli saçları, her zaman sinekkaydı tıraşı ve hep- sinden daha önemlisi türban tanımaz eşiyle AKP’li bir TBMM Başkanlığı’na hiç yakışmıyordu. Dilerim, Sayın Kapusuz o yüce makama seçi- lir de biz de el âlemin gâvurlarının, “Aaa, bu ha- nımın başı niye açık?” gibisinden tuhaf sorularıy- la karşılaşmayız. Nihayet tüm cihan bilir ki Türki- ye’nin devlet ricali erkekleri ve kadınlarıyla hak yo- lundadır. Son zamanlarda neo-liberal tayfada yadırgatı- cı bir sessizlik gözlemliyorum. Cerbeze yitimi gi- bi bir hastalıktan mustaripler sanki. Eskiden ne gü- zeldi, yeni bir davayla birlikte gizli servislerin is- tihbaratıyla bilgilere/belgelere boğulurlar, yazı üstüne yazı döşenirlerdi. Alıştıkları servisin kesil- diğini pek sanmıyorum. Herhalde, dört elle sarıl- dıkları, dünyayı ayağa kaldırdıkları, orijinali ara ta- ra bir türlü bulunamayan o dehşetengiz “imha pla- nı” fotokopisinin fosluğunu henüz sindirememiş olmalılar. Kolay değil tabii, önce “İşte buldum!” diye şar- layacaksın, sonra pusup oturacaksın. Dün Vedat Okyar’ı uğurladık. İyi bir futbolcu, iyi bir spor/futbol yazarıydı. Erdemli bir insandı. Bir Galatasaraylı olarak tüm Beşiktaşlı dostlarıma, okurlarıma ve tüm futbolseverlere başsağlığı di- liyorum. Işıklar içinde yatsın.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle