Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 27 HAZİRAN 2009 CUMARTESİ
18
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
HARBİ SEMİH POROY
27 Haziran
GÖRÜŞ
Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN
Babalar Günü’nde
Geçen pazar iki kızım, damadım ve iki torunum-
la geçirdiğim Babalar Günü’nün sonunda, belle-
ğimde derin izler bıraktığı için yakınlarıma çok an-
latmış olduğum, babamla ilgili aşağıdaki öyküyü siz-
lerle paylaşmak ve böylece, gerekçesiz tutuklu bu-
lunan babalarından uzak kalmış çocukların duy-
dukları derin sızıya ortak olmak istiyorum.
1942 yılının son gecesinde kapımız çalındığında,
Konya’nın Kulu köyünde (şimdi ilçedir) Toprak Mah-
sulleri Ofisi (TMO) şube müdürü olan babam, annemle
bana Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yıllarının zorluk-
larını anlatıyordu. Annem, babam ile 10 yaşında, kö-
yün 3 sınıflı ilkokulunun ikinci sınıfında olan ben, ev-
de üç kişiydik. Kardeşlerim evde yoktu.
Gelen iki jandarma eri, kapıda babama, ihbar al-
dıklarını ve onu Cihanbeyli ilçesine götürmek zorunda
olduklarını söylediler. Dondurucu soğukta onlar git-
tikten sonra, annemle donakaldık, biraz ağladıktan
sonra yattık; ama pek uyumadık.
Sabahleyin annem, köydeki jandarma karako-
lundan babamın nerede olduğunu öğrendi: Köyün
ileri gelenlerinden bazıları, babamın, TMO depola-
rındaki buğdayların “ambar fazlalarını fahiş fiyatlar-
la serbest piyasada satarak kendisine çıkar sağla-
dığı” konusunda ilçedeki savcılığa ihbarda bulun-
muşlar, savcılık da “devlet malını satarak çıkar sağ-
ladığı öne sürülen sanığın mahkemeye sevkine ve
dava Milli Korunma Kanunu kapsamına girdiği için
de tutuklu olarak yargılanmasına” karar vermişti. Ay-
nı kanunun verdiği yetkiyle, yargıç, “yargılamanın 52
gün sonra başlamasına ve sanığın tutuklanarak ilçe
hapishanesine konulmasına” karar vermişti.
Annem konuyu biliyor, ağlarken anlatıyordu: Ofi-
sin içinde de kolları olan bir şebeke, köylüden ya-
zın alındıktan sonra kışın nemli havasında ağırlık ka-
zanan “ambar fazlasını” (alınan kayıtlı tahıl miktarıyla,
sevk edilen tahıl miktarı arasındaki ağırlık farkı) pa-
zarda satarak aradaki farkı paylaşmak istiyorlardı.
Babam, bu teklifin kendisine yapılmış olmasını bir
türlü hazmedememişti; bir devlet memuruna bu tek-
lifin yapılması bile onu çılgına döndürmüştü. Evimizde
yemeğe davet ettiği ihbar sahiplerinden birinin
başına yemek sinisini (yer yemeğinde sofrayı oluş-
turan geniş bakır tepsi) geçirdiğine ben de tanık ol-
muştum. 8-10 ayak merdivenle çıkılan iki katlı evi-
mizin üst kat sahanlığına çıkarılan ve bu hırsızlığa
göz yumması için bize hediye edilen bir büyük te-
neke tereyağını, getiren insanla birlikte nasıl tekmeyle
kovaladığını da görmüştüm.
“Bu adamlara bu kadar sert davranmamasını çok
söyledim; dinletemedim. Şimdi bu gurbet ellerde ben
ne yapacağım?” diyordu annem.
İlk fırsatta annemle ilçe hapishanesine gittik.
Babamı, hapishanenin bahçesinde, sakalı uzamış
bir hasır sandalyede otururken görünce ağlamaya
başladım.
Yerinden kalktı; beni kucakladı; dizlerinin üstüne
oturttu; bazı sevgi sözlerinden sonra, “Oğlum ba-
na bak; böyle ağlarsan, annenle iki ablana kim ba-
kacak? Kendini topla! Devlet malını bu köpeklerin diş-
leri arasından kurtarayım derken, işte böyle oldu.
Ama, göreceksin yıllar sonra benim bu davranışımı
anlayacak, herkese anlatacak ve gurur duyacaksın.
Sen büyüdüğün zaman, daha namuslu bir ülkede ya-
şayacaksın. Şimdi ben böyle davranmazsam sen ora-
lara varamazsın.”
Tamamen gerçekdışı ihbar mektubunda yer alan
iddiaları, davanın ilk celsesinde çürüten babam, 52
gün hapishanede kaldıktan sonra kurtulmuş, aç-
tığı davaları da kazandıktan sonra TMO’nun içinde
kolları olan hırsız şebekesinin ortaya çıkmasını
sağlamış, çetenin birkaç üyesi de yurtdışına kaçmıştı.
TMO babamı Kars’a atadı ama o, beni Tarsus Ame-
rikan Koleji’nde okutabilmek için görevinden ayrıl-
dı; 4 yıl işsiz kaldığı halde, beni paralı okulda okut-
maktan vazgeçmedi.
Belirsiz ve tutarsız suçlamalar nedeniyle babalar
gününde tutuklu bulunan babalarından uzak kal-
dıkları için isyan eden çocukların da, gelecekte ba-
balarıyla gurur duyacaklarını biliyorum.
Ama benimki gibi babaları bu dünyadan ayrılmış
çocukların, babalarını özlemle, minnetle ve gurur-
lanarak anmaları için sayılamayacak kadar çok ne-
denleri vardır.
İşin gerçeği
Nakşiler, Kadiriler,
Işıkçılar, Halvetiler,
Nurcular, Gülenciler,
Galibiler, Süleymancılar,
Cerrahiler,
İskenderpaşacılar,
İcmalciler, Menzilciler,
Melamiler, Hazneviler,
Erenköycüler,
Hakikatçılar, Tillocular,
İsmailağacılar...
Bunların yaptıkları
örgütlenme, çalışma ve
hazırlıklar bundan böyle
tümüyle serbesttir.
Bunları soruşturma,
araştırma, izleme,
inceleme, irdeleme
yasaktır. Tersine işlem
yapanlar suç işlemiş
sayılır.
Çünkü tutulan yol
bellidir:
Tarikatlara özgürlük!
Boyum kaç?
Yürütmeönerisi
Türkiye’nin idari yapı-
sını tepetaklak etme ko-
nusunda çok değerli ta-
sarımlara imza atmış bu-
lunan Çalışma Bakanı
Ömer Dinçer’in yeni
önerisi “yürütme memu-
ru” sistemiymiş.
Adıyla sanıyla tam da
AKP’ye uygun bir sistem
doğrusu.
Zahid Akman, RTÜK
Başkanlığı’ndan ayrıl-
dıktan sonra, yürütme
memuru olarak atanma-
lı örneğin. Çok yakışır.
Komuta kademesi
Bağımsız Tunceli Milletvekili Kamer Genç
kürsüde. Konu bildik, aslı bulunamayan
belge:
“Eğer ciddi, hakikaten Türk Silahlı Kuv-
vetleri’ne karşı saygı içinde olan bir hükümet
olsa böyle bir belge ortaya çıktıysa Genel-
kurmay Başkanı’yla konuşur. Varsa suçlular,
hakkında soruşturma açarsınız, gerekliyse de
ceza verirsiniz. Biliyorsunuz bir ara bir hü-
kümet başkanı demişti ki: ‘Ben istersem or-
duyu yedek subaylarla yönetirim.’ Siz şöy-
le de yapabilirsiniz: Tayyip Bey’in oğlu ha-
ni askerlikten muaf raporunu aldı ya, tekrar
askere gönderirsiniz, yedek subay yaparsı-
nız, kuvvet komutasını onlardan teşekkül et-
tirirsiniz. Yani yedek subaylarla memleketi yö-
netmeye çalışırsınız, yani madem güç sizde.
Bakın, bir memleketin kurumları bu kadar tah-
rip edilmez. Bu memleketin ciddi ve güçlü
bir orduya ihtiyacı var, itibar sahibi bir orduya
ihtiyacı var. Burada birtakım belgeler orta-
ya atarak, bu memleketin temel kurumları
böyle düşürülemez, böyle bir hale düşürü-
lemez.”
Büyüklerimizden biri as-
keri birliği teftiş ediyor-
du. Ön sıradaki ere sordu:
- Bil bakalım, benim
boyum ne kadardır?
Mehmetçik duraksa-
madı:
- 1.80’dir.
Asker, büyüğümüzün
boyunu tam tamına bil-
mişti. Durumu yakından
izleyen bir diğer Türk bü-
yüğü omuzlarını kabarta-
rak öne çıktı, aynı askere
sordu:
- Ya benim boyum ne
kadardır?
- 1.85’tir.
Yine tam isabettir veri-
len yanıt ve dolayısıyla
şaşkınlığı hemen gider-
mek gerektir:
- Helal olsun, santimi
santimine biliyorsun. Na-
sıl beceriyorsun bu işi?
Asker, hem güvenlidir,
hem de övünçlü:
- Ben askerden önce
kereste fabrikasında çalı-
şırdım.
Gıdım
Hasanoğlan
imecesi
Gençler, edebiyatçılar, başta
Yeni Kuşak Köy Enstitülüler
Derneği Ankara Şubesi olmak
üzere çeşitli dernek ve oda yö-
neticileri, 3-5 Temmuz arası
Hasanoğlan Köy Enstitüsü ve
Yüksek Köy Enstitüsü’nden ge-
riye kalanların bulunduğu böl-
gede olacaklar. Enstitü yapıla-
rının çevrelerini temizleyecek, ot
yolacak, atık toplayacaklar. Bir
zamanlar her sabah halay çe-
kilen amfitiyatronun duvarlarını
temizleyecek, fotoğraftan şiire
işlikler kuracak, yaratıcı gücün
tadına varacaklar.
Ne diyorlar biliyor musunuz?
“Tıpkı bir zamanlar o küçücük
eller bu yapıları kurarken nasıl
yaptılarsa, biz de öyle bakıp
koruyacağımızı böyle anlataca-
ğız.”
Hasanoğlan imecesine az
kaldı.
Sevgiye üretim suyu verilip bi-
linç tavlanacak!
Taliban, denetimini eline ge-
çirdiği Pakistan’ın Svat böl-
gesinde, kızlar da gidiyor diye,
okulları havaya uçuruyor. Kız-
ları okutan öğretmenleri yaka-
layıp kırbaçlıyor, dahası ku-
laklarını kesiyor!
Bizde de, ömrünü insanların
sağlıklı yaşamasına, kızların
okumasına adamış Prof. Dr.
Türkan Saylan’a yaşamının
son günlerinde neler yapıldığı-
nı gördük, izledik.
“Taliban yöntemlerine gıdım
kaldı” desek, abartıdan sayılır
mı?
“Gerçek Gündem” haber
sitesinin, Suriye sınırının
mayınlardan temizlenerek
tarıma açılmasına olanak
tanıyan yasanın ardında
Recep Tayyip Erdoğan ve
Abdullah Gül’e yakınlığı ile
tanınan Abdullah Tivnik-
li’nin bulunduğuna ilişkin
savını dile getirmiştik.
Tivnikli adına Eksim
Grup’tan bir açıklama gel-
di:
“Haberde konu edilen
‘Suriye sınırının mayından
temizlenmesi’ projesi ile
Sayın Abdullah Tivnikli ve ai-
lesinin hiçbir ilgisi bulun-
mamaktadır. Herkesin has-
sas olduğu böylesi milli bir
konu ile ilişkilendirilmeye
çalışılmak tarafımızca üzün-
tüyle karşılanmıştır. Bu ya-
zı ile yeniden gündeme ge-
tirilmeye çalışılan ve aslı
astarı olmayan Telekom id-
diaları da kamuoyunun bil-
diği üzere kanıtlanamamış-
tır.
Abdullah Tivnikli ve aile-
si şimdiye kadar hiçbir şe-
kilde etik dışı ilişki içinde ol-
mamıştır ve bundan sonra
da olmayacaktır. Bu iddia-
lar, ilgili kişilerin itibarına ve
ticari haklarına zarar ver-
mektedir.”
Aynı yazıda, CHP Grup
Başkanvekili Kemal Kılıç-
daroğlu’nun The Econo-
mist dergisine göndermey-
le öne sürdüğü bir savı da
gündeme getirmiştik. Der-
gideki haber, Suudi Ara-
bistan devlet görevlilerinin
Türkiye’yi ziyaret ederek
arazi kiralanması konusuna
değiniyordu. Kılıçdaroğlu,
sınır bölgesinin Suudilere
devredilmesi için bazı özel
görüşmelerin yapıldığının
anlaşıldığını söylemişti.
Bir açıklama
Osmanlı’dan Bugüne
Öğretmen Eğitimi
İ. GÜRŞEN KAFKAS
Nüfusumuzun çoğunluğunu
oluşturan gençlerimizin gele-
cekleri, alacakları eğitimle ola-
bilecektir. İyi bir eğitimin mima-
rı da nitelikli öğretmenlerdir. Ül-
kemizin Osmanlı’dan bugüne
150 yıllık öğretmen yetiştirme de-
neyimi vardır. Çok amaçlı med-
reselerin yanında, medrese ve
sübyan okullarına da öğretmen
yetiştirildiği bilinir. Fatih döne-
minde sübyan (ilkokul) mektep-
lerine öğretmen yetiştiren prog-
ramlar görülmektedir. 1848’de
“Dar’ül Muallim” (erkek öğretmen
okulu); 1870’te Dar’ül Muallimat
(kız öğretmen) açıldı.
II. Meşrutiyet’te, öğretmen
okullarına medreselerde başa-
rısız öğrenciler aktarıldı. Halk,
başarısız gençlerin öğretmen
olmasına tepki göstererek, bun-
lara “acizler takımı” adını ver-
mişti. Osmanlı’da milli eğitime
bütçeden ayrılan pay çok dü-
şüktü. O günlerden bu günlere
bütçeden ayrılan payda pek
fark olmadığı bilinmektedir. Os-
manlı eğitim sistemi din ağırlık-
lı ve yabancı okulların cenneti ni-
teliğindeydi. Dini eğitim + ya-
bancı okullar + mektepler üç
başlı eğitimin yerine; 1926’da
“Tevhid-i Tedrisat” yasasıyla
“eğitimde birlik” sağlandı.
1923’te başlayan yenileşme-
ci eğitim arayışları; 17 Nisan
1940’ta Köy Enstitülerinin ay-
dınlanmacı felsefesiyle ger-
çekleşti. 13 yıllık süreçte eğitimin
kilometre taşı olma özelliğin-
deki bu kurum ne yazık ki ka-
patıldı. Yüksek öğretmen okul-
ları projesi de, 19 yıllık başarılı ve
uygulamalı yapısı sonrasında
kapatıldı. Bilim ve hizmet alan-
larında üretken, başarılı ve çağ-
daş öğretmenler yetiştiren yük-
sek öğretmen okulları kapatıldı.
Eğitim sisteminde sürekli yapı-
lan değişikliklerde “nitelikli öğ-
retmen” yetiştirmeye gerekli
özenin gösterilmediği bilinmek-
tedir. Hükümetler ve bakanlar
değiştikçe farklı sistemlerin uy-
gulanması ve sıkça değişiklikler
olumsuz sonuçlar doğurdu.
Yüksek Öğretmenliler Der-
neği’nin Bolu Abant İzzet Bay-
sal Üniversitesi’ndeki “1923’-
den 2023’e Türk Milli Eğitimi”
konulu sempozyumda, Cum-
huriyetin kuruluşundan bugüne
kadar, “öğretmen yetiştirme
modelinin” 35 kez değiştirildi-
ği belirtildi.
Zihinsel yapımızın temel taş-
ları olan öğretmenlerin eğitimi
çok önemlidir. Çağdaş bir eği-
tim ve bilgi toplumu olmanın en
önemli faktörlerinden biri de
kuşkusuz nitelikli öğretmen ye-
tiştirmektir. Çocuklarımıza bilgi
ve deneyimleriyle güvenli eğiti-
mi verecek; öğrenmeyi öğrete-
cek olan öğretmenlerdir. Onlar,
bilimde çağdaş ve düşüncede
özgür bir eğitimle yetiştirilmeli-
dirler.
Köy Enstitüleri, üretime dö-
nük öğretmen yetiştiren ku-
rumlardı. Bu okullarda, “yapa-
rak, yaşayarak, üreterek” ger-
çekleştirilen bir iş eğitimi uy-
gulanıyordu. Eğitimlerindeki
amaç “üreterek eğitim, eğiterek
üretim, sorumluluk taşıyan ve
sağlıklı düşünen lider öğretmen
modelleri yetiştirmekti.” Köy
Enstitülerinde başarının nedeni:
a)İş eğitiminin ve konu anla-
tımlarının uygulamalı öğretil-
mesi; b)Bilinçli bir öğretmen
kitlesi yetiştirerek onları öğret-
menliğe hazırlamak; c)Kitap
okuma alışkanlığı ve sevgisini
vermek; d)Yeteneklerini geliş-
tirmeye yönelik kültürel, sanat-
sal, sosyal ve sportif alanlarda
becerikli öğretmenler yetiştir-
mekti.
Mustafa Kemal bir özdeyi-
şinde “Medeniyet yolunda ce-
halete karşı açılan savaşta mut-
laka başarı sağlanmalıdır” diyor.
Bu özdeyişin gerçekleşmesi yi-
ne öğretmenlerle olabilecektir.
Öğretmen “doğruluk, deneyim
ve güven” kavramlarını içinde
taşıyan bir mesleğin bireyidir.
Öğretmenin genel tanımında;
“bilgi, deneyim ve sevgi” vardır.
Sevgi, öğretmenlik mesleğinin
olmazsa olmazlarındandır.
Çocuğu, genci, yetişkini toplu-
mu ve doğayı sevgiyle kucak-
layan öğretmenlerdir.
Nasıl bir öğretmen yetiştir-
melidir? Donanımlı ve iyi bir alt-
yapıya sahip öğretmeni yetişti-
recek sistem arayışında olun-
malıdır. Öğretmen akademisi
gibi!.. Öğretmen öğrencinin her
şeyi olmalıdır. Sorun çözen,
öğrenciyi tanıyan, gözlemle-
yen, rehberlik yapan, eğiten,
öğrenmeyi öğreten, dört du-
varla sınırlı olmayan, kitap oku-
yan, kendini geliştiren ve önder
biri olmalıdır. Öğretmen, akıl
ve bilimin ışığında eğitilmelidir.
Eksik ve güçsüz yetiştirilme-
melidir. Toplumda etkin ve yet-
kin bir rol modeli olmalıdır.
Öğretmen, alanında bilgili,
sorun çözen, yol ve yöntemle-
ri beceriyle aşabilen, yenilikle-
re açık, laik ve demokratik bir
yapıda; görüşleri ile sonsuz de-
rinlikte, düşünceleriyle açık ve
net anlatımlı olmalıdır. Türkçe-
yi doğru ve düzgün konuşabil-
melidir.
SONUÇ: 1970’ten bugünlere
kadar nitelikten yoksun ve de-
ğişken adlarla binlerce öğret-
men atandı. Nitelik yetersizli-
ği ve sayı çokluğu ile meslekle
hiç ilgisi bulunmayan binler-
ce üniversite mezununun öğ-
retmen yapılması, öğretmene
siyasilerce nasıl bakıldığının
göstergesidir. Eğitim fakülte-
lerinde altyapı ve donanım ek-
sikliği binaların, fiziki durumu,
uygulama alanlarının yetersizli-
ği düşündürücüdür. Eğitim fa-
kültelerimizde yeterince tekno-
lojik donanımın olmaması, kay-
nakçalara ulaşım amaçlı yeter-
li kütüphanelerden yoksunluk,
bilinen gerçeklerdir.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Beklenme-
dik olay,
sürpriz. 2/
B a t m a n ’ õ n
Hasankeyf il-
çesini sular
altõnda bõra-
kacak olan
baraj... Ka-
yak. 3/ Üzeri-
ne yazõ yazõ-
lan tabaklan-
mõş ceylan derisi...
“Şebek” de denilen
bir maymun. 4/
Lavrensiyum ele-
mentinin simgesi...
Sidiktorbasõ. 5/ Bir
kan damarõnõn bir
põhtõ ya da kanla ta-
şõnan yabancõ bir
madde tarafõndan
tõkanmasõ... Müs-
tahkem yer. 6/ Japon kökenli bir köpek cinsi. 7/
Yapraklarõndan hasõr, halat, espadril, kaba do-
kumalar ve kaliteli baskõ kâğõdõ yapõlan otsu bir
bitki... Kõzõldeniz ile Umman Denizi arasõndaki
körfezin adõ. 8/ Bir meyve... Birleşmiş Milletler
Sõnai Kalkõnma Örgütü’nün simgesi. 9/ Bir tür
krem peynir... Notada durak işareti.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Susamyağõ. 2/ Tehlike işareti... “Benim ---
olmuş dilim / Ne desem yâr incinir” (Türkü). 3/
Hüseyin Rahmi Gürpınar’õn bir romanõ...
Samsun’un bir ilçesi. 4/ Sahip... Kafeince zen-
gin ve çok değerli bir kahve cinsi. 5/ Yurdumu-
zun bir bölümüne verilen ad... Öğütülmüş tahõl.
6/ İstanbul’un eski adlarõndan biri. 7/ Futbolcu-
nun topa vuramamasõ... Bayağõ, sõradan. 8/ Kü-
rekle yürütülen dar, uzun ve hafif bir tekne...
Büyük erkek kardeş. 9/ Eski Mõsõr’õn üç büyük
piramidinden biri (Diğerleri Keops ve Kefren).
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
K A Ç A M A K A
U S A R E R O L
Y A Y T R O N A
M D O E N C
A F A R A O V A
K A Ç A R U L A
K I N L O K A
M İ R M U J İ K
A R A K E S İ T
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9