Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 26 HAZİRAN 2009 CUMA
6 HABERLER
BİR BAKIMA
SERVER TANİLLİ
Felsefe, Vicdan ve Ordu
Fransa’da liseliler olgunluk sınavlarından geçiyorlar.
Hatırlatmış olalım: Fransa’da, bir gencin liseyi bi-
tirmiş olması için, son sınıflarda bir de “olgunluk sı-
navı”ndan geçmesi şart. Bu olduğunda, genç, bir “pa-
ye”, liseyi bitirmiş payesini kazanır: O, temel kültü-
rün tepelerini fethetmiştir.
Bir “aydın”dır artık...
Aydınlanma Çağı’ndan ve Napolyon’la kültüre so-
kulmuş olan önemli bir katkıdır bu. Fransız da üstü-
ne titremiştir, sürdürüyor.
Bizde de vardı; ilginçtir, Demokrat Parti ile kaldı-
rıldı...
Temel kültürün baş konusu “felsefe” değil mi, Fran-
sa’da olgunluk sınavları felsefe ile başlar.
18 Haziran’da bu heyecan yaşandı...
Adaylar, “edebiyat”, “ekonomi ve sosyal”, bir de
“bilim” diye gruplara ayrılmıştır: Bir adaya, seçmeli
olarak iki konu ve bir metin yorumu sorulmuştur.
“Edebiyat” grubuna sorulan -seçmeli- iki konu şun-
lar: “Tarihin nesnelliği tarihçiden tarafsızlık beklemi-
yor mu?“, ya da “Dil, düşünceyi saptırmaya yol açar
mı?”; yorum olarak da, Schopenhauer’in “İrade Ola-
rak ve Tasarım Olarak Dünya”sından bir metin.
“Ekonomi ve sosyal” grubuna, seçmeli şu iki ko-
nu: “Karşılıklı değiş tokuşla ne kazanılır?” ya da “Tek-
nik gelişme insanları değiştirir mi?”; yorum olarak da,
John Locke’un “Anlama Yeteneği Üstüne Dene-
me”sinden bir metin.
“Bilim” grubuna seçmeli olarak şu iki konu: “İm-
kânsızı istemek saçma ve akıl almaz mıdır?”, ya da
“Bilimin yanıt vermediği sorular var mıdır?”; yorum ola-
rak da, Tocqueville’in “Amerika’da Demokrasi Üs-
tüne” adlı eserinden bir metin.
18 Haziran’da öğleden sonra “Teknoloji” bölü-
münden liselilere, seçmeli olarak şu iki soru soruldu:
“Haklılıkta emin olmak mümkün mü?”, ya da “Tek-
nik, doğaya karşı çıkıyor mu?”
İşte, olgunluk sınavından felsefe soruları Fransa’da.
Olgunluk sınavlarının sorunsuz olduklarını dü-
şünmek de mümkün değil: 1985’te Milli Eğitim Ba-
kanı Jean-Pierre Chevènement, olgunluk sınavla-
rında başarı oranının bir kuşağın yüzde 80’ine var-
ması gerektiğini söylemişti. Ne var ki, 1995’ten be-
ri, Fransa, bu sınavlarda yüzde 64 dolayında sıkışıp
kalmıştır. Elbette nedenler var ve tartışılıyor. Türki-
ye’de, bu sınavları yeniden ihya etmek yolunda kı-
pırdanışlar görülüyor. Olabilir. Ama en önce, eğitimi
bataklıktan kurtaralım!
Milli Eğitim, bataklığa atılıp boğulurken, üniversi-
telere de ne gözle bakılıyor? Onlara emek vermiş olan-
lara bu düşmanlık neden?
Bir dizi rektör tutuklanmıştı. Çok geçmeden salı-
verilirler diye beklerken, sağlıkları çiğnenmeye baş-
landı. Son günlerde, Uludağ Üniversitesi eski Rek-
törü Mustafa Yurtkuran’a yapılanlara bakıp isyan
içindeyiz.
Hapishanede ve kanser!
Tutuklanmadan 1 ay önce, ameliyatla sol testisi alın-
mış; radyoterapi görecekken tutuklanmış. Cezaevi ko-
şullarında sağlığı daha da bozulmuş. Avukatları 3 kez
tahliye istemiş, mahkeme reddetmiş. Hastaneye yat-
tıktan sonra da eşinin refakatçi kalmasına engel olun-
muş ve önceki gün neşter altındaydı. Şimdi kanse-
re karşı mücadele... Ama sevgili hocaya ve eşine ya-
pılanlara bakınca, ülkenin yargı ve yönetimine “ha-
bis vicdan kanseri” tanısı koyan Can Dündar hak-
sız mı?
Çekin ellerinizi bilim adamlarının yakasından!
Ergenekon soruşturmasına dahil edilmesinden
hemen sonra hayata veda eden Prof. Türkân Say-
lan’ın yerine ÇYDD Genel Başkanı seçilen Prof. Ay-
sel Çelikel ve yeni yönetim kurulu üyeleri Anıtkabir’i
birkaç gün önce ziyaret ettiler.
Prof. Çelikel’in, Anıtkabir Özel Defteri’ne yazdık-
ları pek önemlidir. Şunları yazmış: “Türk milletine ar-
mağan ettiğiniz Misak-ı Milli hudutları içindeki cum-
huriyeti, devrimlerinizi, laikliği tartışmaya çalışanlar var.
Ülkemizin, sizin işaret ettiğiniz harici ve dahili düş-
manları bugün de faaliyetteler.
(...) Günün modası, demokrat olmanın olmazsa ol-
mazı Türk Silahlı Kuvvetleri’ni suçlamak, eleştirmek.
(...)
Aziz Atatürk, ÇYDD yeni yönetim kurulu ve genel
başkanı olarak, Türkiye Cumhuriyeti’ni, devrimlerini,
toplumun vazgeçilmez yaşam biçimi olan laikliği, uy-
garlığın göstergesi olan kadın haklarını, demokrasi ve
insan hakları bilinciyle savunmaya devam edeceğiz.”
Prof. Çelikel, o gün hepimizin adına da yazdı ve söy-
ledi...
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com
PKK “çatışmasızlık” adı altında sözde
ateşkes sürecini devam ettirirken güvenlik
güçlerinin örgüte yönelik operasyonları ara-
lıksız sürüyor. Son iki ayda 40’tan fazla ele-
manını yitiren örgüt bir yandan da yeni mi-
litanlar kazanmak için yoğun çaba harcıyor.
Örgüte katılan ve eğitimleri tamamlanan
62 teröristle ilgili önceki gün Kandil Dağı’nda
bir etkinlik yapıldı. Bu gruptaki militanların ço-
ğunluğunun İran ve Suriyeli olduğu öğrenil-
di. Bu durum örgüte Türkiye’den
katılımın giderek azaldığını da
ortaya koydu.
PKK’nin “Medya Savunma
Alanları” diye nitelendirdiği Kan-
dil eteklerindeki toplantıda, ör-
gütün üst düzey yöneticilerin-
den Cemil Bayık’ın yaptığı ko-
nuşma ise teröristlerin içinde bu-
lunduğu psikolojiyi dışa vurdu.
Bayık, “Bu Genelkurmay’ın bir
planıdır. Eğer silahları bırakmazsa
tıpkı Sri Lanka’da Tamillere yaptıkları gibi
PKK’ye saldırarak yok etmektir. Şimdi bunun
için çalışıyorlar” dedi!
Peki PKK, Tamil sendromuna neden
girdi?..
Tıpkı PKK’liler gibi 25 yıldır yollara ma-
yınlar yerleştiren, suikast ve intihar saldı-
rıları düzenleyen, karakol basan ve koru-
cuları öldüren Tamil Eelam Kurtuluş Kap-
lanları (LTTE), Sri Lanka’da bağımsız “Ta-
mil Eelam Devleti”ni hedefleyerek 1976’da
kurulmuştu.
10 binden fazla silahlı militanı ile 10 bin-
lerce milis kadrosu bulunan örgüt, salt dev-
let güçlerine saldırmamış, kimi zaman
PKK’nin yaptığı gibi mücadelesine destek
vermeyen kendi bölgesindeki yurttaşlara da
şiddet uygulamıştı.
Resmi verilere göre Tamil Kaplanları’nın
eylemlere başladığı 1983 yılından bu yana
meydana gelen çatışmalarda 80 ile 100 bin
arasında insan ölmüş, yüz binlerce
kişi de göç etmek zorunda kalmış-
tı.
Sri Lanka ordusunun ocak-mayıs
ayları arasında yoğunlaşan ope-
rasyonlarında yüzlerce Tamil mili-
tanının yanı sıra 7 bin sivil de ya-
şamını yitirdi. Son olarak örgüt lideri
Velupillai Prabhakaran öldürü-
lünce 3 yıl öncesine kadar 15 bin ki-
lometrekarelik bir bölgeyi denetim-
leri altında tutan Tamiller çöktü.
Bu bilgiler ışığında sormak gerekiyor; es-
ki Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyüka-
nıt’ın, “Tamil Kaplanları’na bile silah satıyor”
dediği PKK, Tamiller’in uğradığı akıbetin kor-
kusunu mu yaşıyor?
Aslında Cemil Bayık, Tamil endişesini di-
le getirerek TSK’nin sivilleri hedef alacağı-
nı ima ediyor! O halde, aynı PKK son gün-
lerde yurttaşları operasyonlara karşı “canlı
kalkan” olmaları için sınır boyuna niçin ça-
ğırıyor?..
Kandil’de Tamil Sendromu!..
‘Taşeronlaştõrma öldürdü’HİCRAN ÖZDAMAR
İZMİR - İzmir Tepecik Eğitim ve
Araştõrma Hastanesi Yeni Doğan Yo-
ğun Bakõm Kliniği’nde geçen yõl ey-
lül ayõnda yaşanan bebek ölümlerinin
nedeninin sağlõktaki taşeronlaştõrma ol-
duğu kaydedildi. Sağlõk Emekçileri
Sendikasõ (SES) İzmir Şubesi tara-
fõndan yapõlan açõklamada, bebeklere
damardan TPN solüsyonu hazõrlama
işi yaptõrõlan taşeron şirketin olaydan
sorumlu olduğu savunuldu.
İzmir Tepecik Eğitim ve Araştõrma
Hastanesi Yeni Doğan Yoğun Bakõm
Kliniği’nde prematüre 13 bebeğin art
arda ölümü üzerine, Sağlõk Bakanlõğõ
tarafõndan olayõ incelemek üzere bilim
kurulu oluşturulmuştu. Bilim kurulu,
raporunu hazõrlayarak Sağlõk Bakan-
lõğõ’na iletmişti.
SES İzmir Şubesi Başkanõ Ergün
Demir, raporun kamuoyuyla tam ola-
rak paylaşõlmadõğõnõ belirterek ölüm-
lerin sorumlusunun sağlõk sistemin-
deki taşeronlaşma olduğunu söyledi.
Demir, “Olayın asıl sorumlusu Sağ-
lık Bakanı Recep Akdağ’ın ısrarla
ve gözü kara bir şekilde uyguladı-
ğı sağlıkta dönüşüm programının
bir parçasını oluşturan taşeronlaş-
tırma sistemidir. Bu uygulamayı
başlatan ve sürdüren tüm yetkililer
de doğrudan sorumludurlar. Sağ-
lık Bakanlığı’nın olayı incelemek
üzere görevlendirdiği bilim kurulu;
olayın TPN hazırlama aşamasından
kaynaklanabileceği ihtimalini dü-
şündürdüğünü belirtmiştir. Salgı-
nın TPN solüsyonundan birinin
(yüksek olasılıkla NaCI) anlaşıl-
mayan bir şekilde kontamine olması
ve ilgili 13 bebeğin sepsis endetok-
semik şok geçirerek öldüğü tespit
edilmiştir” dedi.
Sorumlular hesap vermeli
Gerçek sorumlularõn hesap verme-
si gerektiğini kaydeden Demir, şunlarõ
söyledi:
“Ön inceleme raporunda, İzmir
Tepecik Eğitim ve Araştırma Has-
tanesi Yeni Doğan Yoğun Bakım
Ünitesi’nde 20 ve 21 Eylül 2008 ta-
rihinde görevli kamu görevlileri
hakkında soruşturma izni verilme-
mesine karar verilmiştir. Bilim ku-
rulu raporunda, olayın, Campa-
nuinder Cihazı hafızasındaki ka-
yıtların incelenmesi ve Sepsis Bul-
guları gelişen bebek isimleri ile eş-
leştirilmesi neticesinde TPN solüs-
yonlarının hazırlık aşamasında bir
anlık bulaşısından (muhtemelen
NaCI solüsyonunun) kaynaklandı-
ğı belirtilmiştir. Bu işi yürüten
Makro Limited Şirketi hemşiresi ve
firma hakkında 4483 sayılı yasa
çerçevesinde olayın maddi ve ma-
nevi kusurun gerçekleştiği kanaatine
varıldığından soruşturma izni ve-
rilmesine karar verilmiştir.
Rapordan anlaşıldığı gibi, TPN
solüsyon hazırlanması taşeron bir
şirkete devredilmiştir. Bu taşeron
şirkete hazırlatılan sıvı beslenme
ünitesinde üreyen bir bakteri ne-
deniyle bebekler kaybedilmiştir.
Sağlık Bakanlığı düşük gider pe-
şinde, taşeron şirket de kâr peşinde
koşarken bebeklerin yaşamı hiçe sa-
yılmıştır.”
İzmir Şubesi tarafõndan yapõlan açõklamada, bebeklere damardan TPN solüsyonu hazõrlama işi
yaptõrõlan taşeron şirketin olaydan sorumlu olduğu savunuldu. SES İzmir Şubesi Başkanõ Ergün
Demir, “Olayõn asõl sorumlusu, Sağlõk Bakanõ Recep Akdağ’õn õsrarla ve gözü kara bir şekilde
uyguladõğõ sağlõkta dönüşüm programõnõn bir parçasõnõ oluşturan taşeronlaştõrma sistemidir” dedi.
SES İzmir Şubesi’nin raporunda İzmir’deki bebek ölümlerinden taşeron şirketin sorumlu olduğu ileri sürüldü
COŞKUN ÖZDEMİR
İyi bir sağlõk hizmeti verebilmek
için sadece iyi doktorlarõn, iyi sağ-
lõk birimlerinin, iyi hastanelerin
olmasõ yeterli değildir; aynõ za-
manda halkõn eğitimli ve bilinçli ol-
masõ gerekir. Bunu birçok kez yi-
neledim.
Yurtdõşõnda bulunduğum sõra-
da (ocak) çok akõllõ, literatürü ve bi-
limdeki gelişmeleri izleyen ve 30
yõldan beri yaşamõnõ tekerlekli san-
dalyede sürdüren bir kas (SMA)
hastasõ aracõlõğõ ile STV kanalõndaki
bir programdan haberdar oldum.
Ekrana çõkarõlan SMA tanõlõ bir be-
bek tanõtõlõrken spiker “Acaba,
Allah bu çocuğu bu duruma so-
karken o anneye ne demek iste-
di, bunun hikmeti nedir” gibi
bir sorgulama yapõyor. Alõn size
korkunç bir cehalet örneği. O an-
nenin düşürüldüğü durum bir ilahi
ceza ile eşanlamlõ değil mi?.. Yine
Allah adõna yapõlõyor bu. Sözünü et-
tiğim hastamõz bu beyanlardan çok
rahatsõz olarak RTÜK Başkanõ’na
bir mektup yazõyor ve bilimin bize
öğrettiklerini anlatõyor. Bir cevap
alabildi mi bilmiyorum. Bilimden,
bilimsel gerçeklerden haberdar, bu
hastalõğõn (kendi hastalõğõ) anne ve
babanõn taşõdõğõ birer kusurlu gen-
den ileri geldiğini, bu nedenle ak-
raba evliliğinin burada önemli bir
rol oynadõğõnõ, ayrõca her 40 kişi-
de bir insanõn bu geni taşõdõğõnõ bi-
len hastalarõmõz program yapõmcõ-
sõ ile de konuşmak fõrsatõnõ bulu-
yorlar.
Ne var ki bu kişi, yaptõğõ yanlõş-
lõğõn, verdiği yanlõş mesajõn far-
kõnda değil elbette. Yine asla an-
layamadõğõ, algõlayamadõğõ Allah
adõna konuşuyor ve ona çok şey öğ-
retebilecek hastamõzõ, “Siz Allah
inancından mı rahatsız oldunuz”
diye sorguluyor.
Diyanet İşleri Başkanlõğõ’na, din
adõna yapõlan bu akla, bilime aykõrõ
davranõşlarlar nedeni ile büyük gö-
rev ve sorumluluk düştüğünü dü-
şünüyorum. Bunu yerine getirdi-
ğinden emin değilim. Geçen yõl
25’inci defa gittiğim Amerika’da
kör inançlarõn nelere mal olduğu-
nu bir kez daha yakõndan görmüş-
tüm. Dünyanõn en zengin, en güç-
lü ülkesinin başkanõ dünyayõ kana
bularken bunu Tanrõ iradesi ile
yaptõğõnõ söylüyordu.
Ben bir TV programõnda ünlü İs-
lamcõ yazar Ali Bulaç’õn, bir soru
üzerine İsa’nõn dünyaya dönüp haç
kõracağõ ve Hazreti Muhammed’in
buyruğuna gireceğini ifade edişine
tanõk olmuştum. İşte size kör inanç-
lar dünyasõndan sahneler. Böyle bir
dünyada bilime inananlar nasõl bir
misyon üstlenebilirler, güçleri ne-
ye yeter dersiniz?
Devlet PKK ile Görüşüyor mu?..
PKK’nin silahsızlandırılması çabaları, te-
röristlerle ilgili genel af iddiası, ABD’nin
Türkiye ile örgüt arasında arabuluculuk
yaptığı söylentileri son haftalarda yo-
ğunlaştı. Öcalan’ın “askerler benimle
görüştü” şeklindeki eski açıklamaları da
bir araya getirildiğinde, PKK sorununun
çözümünde devletin kritik kurumlarının
devreye girdiği konusu iyice tartışılır ol-
du.
Devletle PKK arasındaki diyalog id-
diasını son olarak 16 Haziran tarihli sa-
yısında İngiliz The Times gazetesi gün-
deme getirdi. Gazete, Kuzey Irak petrolleri
ile ilgili bir haberinde, Türkiye ile PKK ara-
sında görüşmeler yapıldığını ileri sürdü.
Peşmergelerin, Irak hükümetinin bütün
uyarılarına rağmen petrol rezervlerini
uluslararası yatırımcılara açtığına dik-
kat çeken gazete “Türkiye ile PKK ara-
sındaki görüşmeler hâlâ devam ediyor.
Eğer bu görüşmeler başarıyla sonuçla-
nırsa ilk kez petrol bir çatışmayı sonlan-
dırmış olacak” iddiasında bulunmuştu!
Türkiye, Irak ve ABD’nin oluşturduğu
üçlü mekanizmanın PKK’nin enterne
edilmesine yönelik çabaları sürerken,
devlet yetkilileri ise teröristlerle pazarlık
yapılamayacağı ve örgütün muhatap
alınamayacağında ısrar ediyor!
Peki, PKK’liler devletle diyalog yürü-
tüldüğü iddialarına ne diyor? Örgütün ya-
yın organlarından ANF işte bu soruyu
PKK yöneticisi Duran Kalkan’a sordu.
Kalkan, “Bazı yabancı basın organları
Kandil ile Ankara arasında dolaylı bir mü-
zakere kanalı oluşturulduğunu iddia et-
mektedirler. Bu iddialar doğru mudur?”
sorusuna 23 Haziran’da şu yanıtı verdi:
“Bu soruya şimdi ben ne evet derim,
ne de hayır derim. Bu sorunun cevabının
ne olduğunu gelecek gösterecek. Herkes
de gerçekleri öğrenecek. Çünkü tarihte
hiçbir şey gizli kalmıyor. Kürt sorununda
mevcut durum zaten dolaylı bir müzake-
re durumudur. Bu öyle başka yerlerdeki
gibi masa başlarında olmayabilir. Basın
yoluyla oluyor, Apo yürütüyor. Çeşitli ba-
sın organları temsilcileriyle, demokratik si-
vil kurumlarla görüşülüyor. Aydınlar, sivil
toplum örgütü temsilcileri, basın men-
supları; devlet yetkilileriyle, uluslararası
çevrelerle, bizimle görüşüyorlar. Bir tür
aracılık, bundan doğan diyalog ve tartış-
ma sürüyor.”
Kandil Dağı’na çıkan yazarlar, Kuzey
Irak’ta görüşmelerde bulunan DTP’liler ve
İstanbul’da “Barış girişimi” altında diya-
loğa soyunanların çabaları göz önüne
alındığında, Duran Kalkan’ın ne demek is-
tediği çok net anlaşılıyor! Kalkan’ın söz-
lerinden anlaşılan bir başka gerçek da-
ha var; “Tarihte hiçbir şey gizli kalmıyor!..”
Bekleyelim görelim!..
Irak’ı Hangi El Kaide Vuruyor?..
ABD, 2011 yılına kadar
Irak’tan aşamalı olarak çeki-
leceğini açıklamıştı. 30 Hazi-
ran’da Musul’dan başlayacak
olan çekilme sürecine iki haf-
ta kalmışken tuhaf gelişmeler
oldu. El Kaide’nin çökertildiği
öne sürülen Irak’ta, kentler
yine kan gölüne döndü.
10 Haziran’daki bombalı
saldırıda 35, 21 Ha-
ziran’da Kerkük’teki
intihar eyleminde 73
ve son olarak dün
Bağdat’ta bir pazar
yerine bırakılan pat-
layıcı yüklü aracın
infilak etmesi sonu-
cu 68 kişi öldü. Son
15 gündeki saldırılarda ölen-
lerin sayısı 150’yi aştı, 300’den
fazla kişi de yaralandı.
Peki, bu eylemleri kimler ya-
pıyor?.. İlk akla gelen seçenek,
ABD’nin çekilme hazırlığını fır-
sat bilen El Kaide hücrelerinin
yeniden harekete geçtiği id-
diası! Oysa bu seçenek şu
aşamada hiç de mantıklı değil!
ABD askerleri henüz çekilme-
den, Bin Ladincilerin hücrele-
rinden çıkıp kendilerini deşifre
etmesi mantıklı gelmiyor!
O halde geriye iki seçenek
daha kalıyor! Kuşkular önce
ABD’nin Irak’ta kalmasını iste-
yen savaş tüccarlarının üze-
rinde yoğunlaşıyor. Irak’ın ye-
niden inşasından nemalanmak
isteyen aşiretler, acaba fidye
için adam kaçıran ve kafa ke-
sen çakma El Kaide-
cileri devreye mi so-
kuyor?..
İkinci kafa karıştı-
rıcı seçeneğin öne
çıkmasında ise
ABD’nin benzer sa-
bıkaları etkili oluyor!
Belli ki Washington
çekilme kararının pişmanlığı-
nı yaşıyor! Bu pişmanlıkta salt
petrole ve diğer yeraltı kay-
naklarına ilişkin hâkimiyet en-
dişesi değil, Afganistan’da
yeniden başlayan kanlı süre-
ci Irak’ın tetikleyebileceği kay-
gısı da bulunuyor!..
O zaman şunu da sormak
gerekiyor; Irak’taki eylemleri
puşılı El Kaideciler mi yapıyor
kovboy şapkalılar mı?..
Cemil Bayık
‘Türkiye ucuz sigara cenneti’
Sağlık Bilim İnançlar
[email protected]
Ekonomi Servisi -
Sigara ve Sağlõk Ulu-
sal Komitesi Dönem
Başkanõ (SSUK)
Prof. Dr. Elif Dağlı,
sigara ve diğer tütün
mamullerindeki mak-
tu Özel Tüketim Ver-
gisi’nde (ÖTV) yapõ-
lan artõşõn sevindirici
olduğunu, ancak ye-
terli olmadõğõnõ belir-
terek, “Sigarada
vergi artırıldı, an-
cak bundan yüksek
fiyatlı sigara mar-
kaları etkilenmedi”
dedi.
Dağlõ, Bakanlar
Kurulu’nun çõkardõğõ
kararname ile sigara
ve diğer tütün ma-
mullerindeki maktu
Özel Tüketim Vergi-
si’nde (ÖTV) yapõlan
artõşõ yorumladõ.
Sigarada vergi
oranlarõnõn artõrõldõ-
ğõnõ ancak bundan
yüksek fiyatlõ sigara
markalarõnõn etkilen-
mediğini ileri süren
Dağlõ, “Türkiye
ucuz sigara cenneti.
Avrupa’da 7 Av-
ro’ya satılan sigara-
ların neden ülke-
mizde 2 Avro’ya sa-
tıldığını anlamak
mümkün değil” de-
di. Dağlõ, sigara fi-
yatlarõnõn düşük ol-
masõnõn dezavantajlõ
olduğunu belirterek,
şunlarõ kaydetti:
“Ucuz sigara ço-
cukların ve düşük
gelirli halkın siga-
raya ulaşabilirliğini
kolaylaştırıyor. Si-
garayı bırakmak is-
teyenleri caydırı-
yor. Halkının sağlı-
ğını korumak iste-
yen gelişmiş ülkeler,
sigara vergilerini
yüksek tutuyorlar
ve yıllık olarak gelir
artışı ve enflasyon
üzerinde bir oranda
artırıyorlar. Biz de
bu modeli benimse-
mek zorundayız.
Sigaradan elde
edilen vergilerin iki
katını sigarayla
oluşmuş hastalıkla-
rın tedavisine harcı-
yoruz. Sigara vergi-
leri, hastalık bedeli-
ni karşılayacak, si-
gara bırakmayı teş-
vik edecek, gençle-
rin başlamasını en-
gelleyecek kadar
yüksek olmalıdır.”
‘Fiyat artışı
kullanımı
düşürüyor’
Sigara ekonomisi
araştõrmalarõyla tanõ-
nan Bilkent Üniver-
sitesi Öğretim Üyesi
Doç. Dr. Zeynep
Önder ise yõllõk fi-
yat artõşõ yüzde 5’in
üzerinde olan ülke-
lerde tütün tüketimi-
nin azaldõğõna dikka-
ti çekerek, “Örne-
ğin, Fransa’da
1995-2003 yılında
vergilerin artırıl-
ması yoluyla sigara
fiyatlarında yapılan
artış, toplumda si-
gara içme sıklığını
erkeklerde yüzde
6,5 ve kadınlarda
yüzde 5,8 azaltmış-
tır” dedi.
Bu uyarıya
kulak verin
YUSUF BAŞTUĞ
ADANA - Sõcak ve nemli havalarda ku-
lakta ağrõ ve akõntõ şikâyetlerinin arttõğõnõ be-
lirten Kulak Burun Boğaz (KBB) Uzmanõ
Dr. Özhan Türeli, bu tür yakõnmalarõ olan-
lara, havuz ve denizde çok fazla kalmamala-
rõnõ önerdi. Kulaklarõnda ağrõ ve akõntõ olan-
larõn doktor kontrolünden geçmesi gerektiği-
ni belirten Türeli, “Kulak zarı vücudun en
ince derisiyle kaplıdır. Çok fazla suda ka-
lınması ciddi sorunlara yol açabilir. Temiz
ve sağlıklı havuzlarda da olsa serinlemek
için fazla suda kalınmaması önlem açısın-
dan yararlıdır” dedi.
Kulaklarõn periyodik olarak temizletilmesi
gerektiğini söyleyen Türeli, yõlda en az bir
kez kulak kontrolünün yapõlmasõnõ önerdi.
Sigara ve Sağlõk Ulusal Komitesi, tütün ürünlerine yapõlan Özel Tüketim Vergisi zammõnõ yetersiz buldu