18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN Darbezede Oyunu Artık gün gibi ortaya çıktı: “İrtica Planı” sahte - “Mayın Yasası” hakiki! “Sahte”nin amacı “hakiki” olanı perdelemektir. “AK Parti” ısrarının nedeni, AKP’nin karasını - kirini - pasını örtmeye çalışmaktan başka bir an- lam taşımıyor. AK Parti’nin ne kadar “ak” olduğunu merak edenler, bu partiden kaç milletvekilinin suç dos- yasının olmadığını öğrenebilirler… Balık baştan ve Başbakan’dan kokuyor… En baba dosya Başbakan’da.. “Resmi Evrakta Sahtekârlık ve kalpazanlık…” Üstelik dosyadaki belgelerin hiçbirisi fotokopi de değil. Hepsi asıl. Bir şeye “ak” demekle “ak” olmaz. Hele AKP’ye “Ak” demekle hiç olmaz. Belki bu parti ak-pak bir amaçla kuruldu… Ama giderek kirlendi ve daha da kirleniyor. Dokunulmazlık demek suya sabuna dokuna- mazlık demek. Siyasi yaşamı pisliğe razı olarak sürdürmek de- mek. Yakadaki rozet, tabeladaki ak adı ile ampul bu karanlık süreci değiştiremez. Kuruluşundan 8 yıl sonra Başbakan’ın aniden ortaya atılıp, “Partimize Ak demeyen edepsizdir!” diye bağırması kirlenmenin karanlığa sürüklen- menin öfkesinden ve çaresizliğindendir. Bir hanım gazetecinin soyunarak poz vermesi neyse, Sayın Başbakan’ın da, askeri savcılık belge soruşturmasını yürütüyorken aynı dosya için cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulun- ması odur. Dikkat çekmektir. Dikkati başka yere çek- mektir. Başta da belirttik, kendisinin TBMM’de 7 yıldır bekleyen iki ayrı suç dosyası vardır. İkisi de “resmi evrakta sahtecilik ve kalpazan- lıkla” ilgilidir. İkisi de, halen AKP milletvekili olan eski bele- diyeci arkadaşlarıyla birlikte işlendiği için “örgütlü suç” niteliğindedir. Soru şudur: - “Sahte Darbe Belgesi Fotokopisi mi hakikidir?” - Yoksa, “Resmi Evrakta Sahtecilik Dosyası Bel- gesi mi?” Bu soruların yanıtı yoktur… Muhalefetin konuyla ilgili tüm yazılı - sözlü so- ru önergeleri ve demeçler yanıtsız kalıyor. Ama kendisi nedense askeri yargının verdiği “ir- tica belgesi sahtedir” kararını yeterli saymıyor ve muhalefete, “üstüne gidelim” çağrısı yapıyor. İdari ve askeri yargının kaynağı anayasadır. Biri ötekine üstün değildir. Ama Başbakan’ın kafasındaki ölçü ve sıralama farklıdır. Askeri savcılığın belgenin sahteliğini ilan etmesi Başbakan’ı tatmin etmeye yetmiyor. Bu kez de muhalefete “oyuna devam çağrısı” yapıyor: “Karanlık bir gecede, karanlık bir odada, olma- yan bir kara kediyi arayalım oyunu!..” MERİÇ VELİDEDEOĞLU 12 Haziran seçiminden sonra İran’da, özellikle Tah- ran’da olagelenler bütün dün- yaca merakla izleniyor. Seçim sonuçlarına bu baş- kaldırışta kadınlar da var; canlarını ortaya koyarcası- na tepki veriyorlar. Rejimi biçimlendiren “öğe”lerden biri durumuna getirilip, “gösterge”leştirilen “tesettür”e başlarını büsbü- tün açarak meydan okuyor- lar. Çünkü Mir Hüseyin Mu- savi’nin getireceği “özgür- lük”le ülke bir soluk alacak- sa, kadınlar “iki” kez soluk alacaklarına inanıyorlardı. Düzenin temeli olan “şeri- at”ın, eşitsizlikler üzerine ku- rulduğunu; bunların en önde geleninin de “kadın erkek eşitsizliği” olduğunu; Ahme- dinejad’ın da bunu türlü bas- kılarla -özellikle kadına özgü- yasaklamalarla daha da de- rinleştirdiğini artık iyice gö- rüyorlardı. Seçim sonucuyla tüm umutları yok olup boğulan kadınların sertleşen tepkisi, İran’daki başkaldırıya ilgiyi daha da arttırıyordu denebi- lir. Örneğin, İran’da olanları kuş uçurtmadan, büyük bir dikkatle izleyen İsrail’de de basın: “İranlı kadın, hiç çe- kinmeden ‘risk’ alıp seslerinin geri verilmesini talep ederken; İsrailli kadınlar kendilerini alış- veriş merkeziyle, parkyeri ara- sında ‘sessizlik’le sarmalı- yorlar” karşılaştırmasıyla ey- lemci İranlı kadını değerlen- diriyordu demlene demlene de olsa. (Ha’aretz 30 Haz, Rad. 20 Haz.) Bölgenin bir başka ülkesi olan Ürdün’de de, İran ka- dınlarının köktenci “direniş”i haklı ve doğru bulunmakla birlikte, El Düstur’un yazarı U. Rentavi, ABD’nin Iraklı ka- dınlara böyle bir özgürlüğü tanımadığını, koyu şeriatı ka- bul ettiğini, Batı’nın da ra- hatça buna katıldığını dile getiriyor. (Rad. 22 Haz.) Demek ki, uygar (!) dünya- nın ikiyüzlülüğünü ortaya ko- yarak, İranlı eylemci kadınla- rı da sanki “uyarıyor”. Zorunlu olarak Kanada’da yaşayan İranlı yazar R. Ci- hanbeglu’ya gelince: İran’da “biri ilahi, öteki halka dayalı ‘iki’ egemenlik” var 30 yıldan bu yana diyor. Ama bu “halk egemenli- ği”nin, katıksız “şeriat”la yö- netilen bir ülkede, ancak “se- çim”den seçime ortaya çık- tığı dile getirilmiyor. Hele İran’daki gibi “ilahi egemenlik” bu “halk ege- menliği”ni “vesayet”i altına al- mışsa... Bilmem ki bu durumda, nasıl olur da iki ayrı ege- menlikten söz edilebilir? Yalnız, bu iki “egemenlik” üzerinde konuşulurken sanı- rım hemen şu soruyu da sor- mak gerekir: Musavi bu “iki- li” için ne düşünüyor? Tam bir yanıt olmasa da Musavi’nin sözcüsü şöyle diyor: Güç Ali Hamaney’de -yani ilahi egemenlikte (MV)- kalsa da, Musavi gibi birisi onu zayıflatabilirdi.(*) İyi ama, Musavi de bu sis- temin, “Velayeti Fakih”in “ku- rucu”larından ve bu ilkeye “bağlı” olanlardan biri değil mi? Sözcü “Evet!” diyor, ar- dından da: “Bir ailenin her üyesi aynı değildir” diye ek- leyip en çarpıcı olanı: “Musavi değişti!” diyerek ortaya ko- yuyor. (Erdoğan’ı anımsa- yalım.) Peki Musavi için bu “deği- şim” nasıl gerçekleşmişti? Bir “devrimci”yken “deği- şip” şimdi “reformcu” ol- muştu; sözcü böyle söylü- yordu, kısaca. İran “İslam Devrimi”nin, “devrim” anlayışını; “dev- rim”den “reform”a dönüşün anlamını irdelemeyi bir yana bırakıp, “Reformcu Musa- vi”den istenenlere bakalım. Bilindiği gibi temel istek “özgürlük”tü, ekonominin dü- ze çıkarılmasıydı. Açığa vurulan, söylenen bu kadardı; sözcünün dile getirdikleri de. Ne ki, bu kez de “özgürlü- ğün” kapsamı, sınırı ortaya konulması gerekiyordul Sözcü bu sınırı; “İstenen özgürlük verilmezse, bir ‘baş- ka devrim’le karşı karşıya ka- lacağız!” diye belirterek çiz- di. Yani istenen “özgürlük” re- jiminin temeline inen yeni bir “düzenleme”, açıkça söyle- nirse “laiklik” değil; ama bu verilmezse bir “laik devrim”le karşılaşılabilinir ki, bu da “ül- ke için büyük bir tehlike” olur biçiminde “tehdit” kokan bir “uyarı” yapıyordu Musavi’nin sözcüsü. Böylece istenen “özgür- lük”ler, Ahmedinejad’ın gerek “toplumsal” yaşamdaki gerek basındaki baskılarının ve - özellikle kadınlara özgü- ya- sakların kaldırılmasıydı. Örneğin, İranlı kadınların bizim Hayrünnisa, Emine Hanımlar gibi başlarının ör- tülmesinin, onlar gibi giyin- melerinin istenmemesi; ya da çizmeye pantolon paça- larının sokulmasının yasak- lanmaması; “Besiç”lerin - özellikle kızlar üzerinde- bo- ğucu baskısının kaldırılması v.ö’ler. Musavi’nin ve yandaşlarının istekleri bunlar gibi gözükü- yor. “Nida” yalnızca bunlar için mi canını verdi dersiniz? Ayetullah’ların dayanağı “şeriat”, şeriatın temel daya- nağının da “kadın” olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor... (*) M. Makmalbaf, The Guar- dian, 19 Haz.-Rad. 22 Haz. Ayetullah’lar ve Kadınlar [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 26 Haziran OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] 26 HAZİRAN 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 Gül için şehirlerarası yolu kapatmışlar. Şahtı şahbaz oldu! Mengene Işık İşgüden: “Fransa’da burka için ‘seyyar hücre’ demişler. Türkiye’deki sıkmabaşı görseler ‘seyyar mengene’ derlerdi!” Taraf Ahmet Önen: “Recep, Deniz Feneri’nde ‘iddia eden ispatla yükümlüdür’ diyor ama sahte belge için Taraf’ın kapısına dayanmıyor!” Civciv Gülfatma Carlık: “Ergenekon dalgasının belgeleri sahte mi çıkacak gerçek mi çıkacak; civciv mi çıkacak kuş mu çıkacak!” YağmurDeniz Battal İlgezdi; ayıp ve yazık! CHP’DEN İstanbul Ataşehir Belediye Başkanı seçilen inşaat müteahhidi Battal İlgezdi, yerel seçim propagandası sırasında yurttaşlara şöyle diyordu: “Size asla yalan söylemeyeceğime, namusum ve şerefim üzerine söz veriyorum.” Battal İlgezdi’nin Kadıköy’den Ataşehir’e geçen yedi mahallede ilk iş olarak Kadıköy Belediyesi’nden devraldıkları aile danışma merkezlerini kapattığını ve bunun bir “sosyal ihanet” olduğunu yazdık geçen gün. İlgezdi süslü bir yazıyla açıklama göndermiş; “Kadıköy Belediyesi’nden içleri boşaltılmış şekilde devraldıkları ve amacı doğrultusunda çalışma olanağı olmayan Yenisahra, Barbaros ve Kayışdağı mahallerindeki aile danışma merkezlerinin kapatıldığını” söylüyor. Ayıp; CHP’nin Türkiye’deki yüz akı belediyelerinden Kadıköy Belediye Başkanlığı’nı merkezlerin içini boşaltmakla suçlamak ve 15 yıllık birimi “amacı dışında” diye nitelemek en azından siyasi ayıptır. Öte yandan yedi mahallelerindeki üçündeki merkezlerin kapatıldığını söyleyip İnönü, Atatürk, İçerenköy, Küçükbakkalköy mahallelerindeki merkezlerin kapatılmadığı gibi bir izlenim yaratmak ise bir başka ayıptır ki Battal İlgezdi’nin seçim propagandasında namusu ve şerefi üzerine verdiği sözle de pek bağdaşmamaktadır. Yazık! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” YAYIN politikası Türk Silahlı Kuvvetleri’ne “saldırı” üzerine kurulu Taraf gazetesinin ortaya attığı “AKP’yi ve Fethullah Gülen’i Bitirme Planı” sahte çıktı. Genelkurmay Başkanlığı’nda bir albay tarafından hazırlandığı iddia edilen “plan” düzmece çıktığına göre şimdi şu soruların yanıtının verilmesi gerekiyor: 1) Savcılık, Ergenekon dalgasında polis tarafından Ankara’da bir avukatın bürosunda ele geçirildiği söylenen bu “fotokopi”nin nasıl ele geçirildiğini yani gerçekten o büroda mı bulunduğunu yoksa f tipi polis tarafından mı konulduğunu soruşturacak mı? Çünkü aynı zamanda emekli gazi üsteğmen olan şüpheli avukat, bürosunda böyle bir belge bulundurmadığını söylüyor, bürosunda bulunduğu iddia edilen “belgeler” üzerinde parmak izi aranmasını istiyor. Ankara Barosu, şüpheli avukatın bürosunda hukuk dışı yöntemlerle “delil” toplandığını açıklıyor. Ve daha dün polisin bir işyeri kamerasınca saptandığı şekilde dükkândaki yazarkasanın altına uyuşturucu yerleştirip birkaç dakika sonra uyuşturucuyu bulması gibi Taraf’ın yayımladığı sahte belgenin kaynağının da f tipi polis tarafından hazırlanmış bir tuzak olduğuna ilişkin görüşler ağırlık kazanıyor. 2) Gizli olması gereken bir soruşturma dosyasındaki gizli bir “belge”nin malum gazeteye kimler tarafından nasıl servis edildiği soruşturulacak mı? Bunun için “operasyon”u yapan polisler kadar zimmetindeki gizli dosyaya sahip çıkamayan Ergenekon dalgasının savcılarının da soruşturulması gerekiyor. Ama böyle bir soruşturmanın yapılamayacağı anlaşılıyor. Çünkü bu davanın birincil savcısı başbakan! AKP-FG koalisyon hükümeti, iktidardan düştükten sonra başbakan Yüce Divan’da yargılanabilir ama şu günlerde ona ve adamlarına kimse dokunamaz! Bunun böyle olacağı da dünkü Milliyet’te yayımlanan bir haberden anlaşılıyor: “İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, Ergenekon savcıları Zekeriya Öz, Fikret Seçen, Murat Yönder, Ercan Şafak, İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Erol Demirhan’la toplantı yaptı; Demirhan bugüne kadar elde edilen delillerle ilgili savcılara bilgi verdi; savcılar, ellerinde yeni deliller olduğunu belirtti.” Haberin tercümesi: Ergenekon savcıları ve Ergenekon polisine göre fotokopi belge sahte değildir! Düzmece belge üzerine kurgulanan düzmece oyun, ordu teslim alınıncaya kadar bütün hızıyla devam edecek! Düzmece SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Mõsõr unuy- la yapõlan yağ- lõ bir yemek. 2/ Özsu... Bir ki- şiliği canlandõ- ran oyuncunun söylemesi ve yapmasõ gere- ken hareketle- rin genel adõ. 3/ Bir burç adõ... Cam üre- timinde ve sanayide kullanõlan soda külü. 4/ Bir nota... Hay- vanlara vurulan damga. 5/ Harman yerindeki tahõlõn taş ve toprakla karõşõk, kalõntõsõ... Düz ve geniş arazi. 6/ Saplõ tencere. 7/ Bõçak, kõ- lõç gibi kesici araçla- rõn kabõ... Pasaklõ, kõlõksõz. 8/ Bey... Rus köylüsü- ne verilen ad. 9/ Çizgilerin, yüzeylerin, katõ cisim- lerin birbirlerine rastladõklarõ ve kesiştikleri yer. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ “Mıhlama” da denilen, mõsõr unu ve peynirle yapõlan bir yemek... Fas’õn plaka imi. 2/ Üstün bir yetkinin gücünü simgeleyen değnek... Yoksul. 5/ Elazõğ yöresine özgü bir halk oyunu. 4/ Utanç duy- ma... İki büyüklük arasõndaki bağõntõ. 5/ Çelikço- mak oyununa ve bu oyunda kullanõlan değneğe ve- rilen ad... Yüz metrekare tutarõnda alan ölçüsü bi- rimi... Kuzu sesi. 6/ Bir nota... Bartõn’õn bir ilçesi. 7/ Tarihsel olaylarõn zaman bakõmõndan sõrasõ. 8/ Bir sayõ... “Haydi Abbas --- tamam / Akşam di- yordun işte oldu akşam / Kur bakalõm çilingir sof- ramõzõ” (C. S. Tarancõ). 9/ Birkaç renkli iplikten yapõlmõş dokuma... Bir renk. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A P A N C A U A B A R A A Z A R P A S İ L İ K A R A M A Z O N N A İ M L İ V A C L A L Y A Y A Z İ Z İ Y E L A K O V A P O U R N A Y L O N 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle