22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
T ezkere sürecinin çok önemli bir ta- rafõ daha vardõ: Asker... Orada da işler çok iyi gitmiyordu. O dönem gelişmelerin bütün detaylarõnõ anlayabil- mek için diplomasinin ve askeri kanadõn pek çok temsilcisi ile konuştum. Karar mekanizmalarõnda da yer alan bir komu- tanõn değerlendirmeleri şubat ayõnda Cumhuriyet’te manşet olmuştu. Irak kitabõna da koyduğum (sayfa 98) bu görüşme askerlerin son adõmõ görme- den ilk adõmõ atmaya yanaşmadõğõnõ gös- teriyordu. Görüşme ana hatlarõyla şöyleydi: Balbay (B): Nasılsınız? Komutan (K): Yoğun... B: Tezkere göründü gibi değil mi? K: Sizce de öyle mi? B: Soruyu ben sordum... K: Tezkere zaman alabilir. Her türlü olasõlõğõ konuşuyoruz, görüşüyoruz. Tez- kerenin çok sağlam şartlara bağlanmasõ gerekiyor. Her şey düzene bağlanmalõ. Lojistik unsurlar ne olacak, Türkiye’de ne kadar kalõnacak, her şeyi çok iyi hesapla- mak gerekiyor. ‘OPERASYON SONRASI NE OLACAK?’ B: Sözlerinizden hâlâ yoğun kuşkular içinde olduğunuz anlaşılıyor. K: İş sadece operasyonun başlamasõ ve bitmesiyle sona ermiyor. Ardõndan ne olacak? Sonrasõnõ da hesaplamamõz gere- kiyor. Operasyon sonrasõ yapõlanmada Türkiye’nin çok sağlam durmasõ gereki- yor. B: Operasyonun önü arkası dediniz. Irak sorununun nasıl bir zaman dilimi- ne yayıldığını düşünüyorsunuz? K: Biz 5 yõlõ kõsa vade olarak değerlen- diriyoruz. 10 yõl orta vade. Olayõ böyle görmek lazõm. B: Şu andaki en önemli sorun nedir? K: Güven. B: ABD’ye mi? K: Evet. B: Açar mısınız? K: Irak’ta ortaya çõkacak siyasi yapõnõn net olmasõ lazõm. Bizim somut kararlara ulaşmamõz gerekiyor. Kürt gruplarõn si- lahlandõrõlmasõ, teşkilatlandõrõlmasõ, eğiti- mi... Bunun karşõsõnda bizim özel kuvvet- lerin pozisyonu, bizim kuvvetlerle ABD arasõndaki güven sorunu... Kürt gruplar bizi devre dõşõ bõrakõp kendi arzularõ için- de bir yapõlanma istiyorlar. Biz de ne olu- yor, ne bitiyor bilmek istiyoruz. Silahlan- ma dahil. Sonuç olarak biz orada var ol- mak durumundayõz. Güvenin en somut ifadesi budur. ‘ABD ANKARA SÜRECİNE SIRT ÇEVİREREK BİZE İYİLİK YAPMADI’ B: Hazırlanmakta olan mutabakat muhtırasında bunlar giderilebilir mi? K: Mutabakat muhtõrasõ görüşmelerin- de de güven problemi var. Aslõnda olaya daha geniş perspektiften bakarsak, 1991’den sonra Türkiye’de terörün tõr- manmasõnõn nedeni 36. paralelin kuzeyin- deki sorumsuz bölgedir. Amerika 1998’de de, bizim 1996’da başlattõğõmõz Ankara sürecine sõrt çevirerek bize iyilik yapmadõ. Bunu rahatlõkla söyleyebilirim. Şimdi onunla da dost olmak mecburiye- tindeyiz. Biz 1996’da Kuzey Irak’taki gruplarla çok güzel bir ortam yaratmõştõk. O noktadan şimdi ABD himayesinde, ‘Türk gelmesin’ diyecek noktaya geldi- ler. Oradaki gruplar, Türkiye gelmesin sözünü ABD’nin gücüyle söylüyorlar. Biz bunlarõ muadillerimize söylüyoruz. Hepimiz söylüyoruz. ‘MERKEZİ YAPI KORUNMALI’ B: Söyleyince ne yanıt alıyorsunuz? K: Her zaman sizden yanayõz diyor- lar. Bize güvenin diyorlar. Orada kalõ- yor. Şimdi Irak’õn operasyon sonrasõ ya- põlanmasõnõ konuşuyoruz, çok önemli bir konu. En azõndan merkezi yapõnõn korunmasõ gerekiyor. Güvenlik, yargõ merkezi olmalõ, etnik yapõya dayalõ fe- derasyon olmamalõ. Biliyorsunuz 1974’te Kuzey Irak gruplarõnõn bazõ anayasal haklarõ vardõ. Onlar yeterli ola- bilir. Bunlarõ henüz tartõşma sürecinde- yiz. Böyle bir ortamda Türkmenler ne olur? Aslõnda kantonel sisteme gidilirse Türkmenlerin lehine olabilir... ‘K. IRAK EKONOMİK GÜCE ULAŞTI’ B: Kuzey Irak belli bir ekonomik güce de ulaşmış görünüyor. Gidip gelenlerin gözlemleri o yönde... K: Tamamen katõlõyorum. Önümde ra- kamlar var. Tümünü paylaşamam ama. Görünüm şöyle; petrol satõşõndan Irak’a düşen payõn yüzde 65’i Irak halkõna veri- liyor. Bunun yüzde 13’ü Barzani, Tala- bani’ye veriliyor. Tabii ellerine vermiyor- lar. Altyapõ yatõrõmlarõ olarak geliyor. Bu bir bakõma kafalarõndaki devletin altyapõsõ oluyor. BM fonundan 700 milyon dolar alõyorlar. NGO’lardan ortalama 100 mil- yon dolar geliyor. Habur’dan elde ettikleri gelirler var. Toplayõnca yõlda 3.5 milyar dolar ediyor. Yani kişi başõna düşen gelir bin dolarõ buluyor. Tabii gelir dağõlõmõnda da bozukluk var. Kimileri Londra’da ev aldõ. Başka yerlerde de ev alan var... ‘KÖTÜNÜN DAHA AZ KÖTÜ OLANINI ARIYORUZ’ B: Irak’ın kuzeyinde ne kadar NGO var? K: 200’ün üzerinde. 30 ülkeden geli- yorlar. B: PKK/KADEK konusunda somut bir gelişme var mı? K: KADEK orada yaşõyor. ABD liste- sine aldõ, ama yaklaşõm önemli. Bunu Amerikalõlarõn sorunu haline getirmemiz lazõm. Bunu halledelim dememiz lazõm. Şu aşamada bir şey demiyorlar. B: Salt bu görüşmedeki konuları alt alta koysak bile işin içinden çıkmak zor. Sonuç olarak, hangi karar ağır basıyor, Irak’a ABD ile girmek mi girmemek mi? K: Artõlarõ eksileri yan yana koyarsa- nõz, hiç karõşmamamõz halinde karşõlaşa- cağõmõz sorun 100 ise karõşõnca 50 tane olacak. Kötünün daha az kötü olanõnõ arõ- yoruz. Olay bu. ‘MANEVRA SAHAMIZI DARALTAN EKONOMİ’ B: Olay bu, dediğiniz olay, Irak’la ka- lacak mı? Sırada Suriye, İran var deni- yor. K: Bu hep söylenir. Genel olarak baktõ- ğõmõzda Amerika, Orta Asya’da, Ortado- ğu’da, Afganistan’da hâkimiyet kurmak istiyor. Bu dünya hâkimiyetinin önemli bir parçasõ. Ve biz bu coğrafyanõn ortasõn- dayõz. Tek kutuplu bir dünyaya ben de karşõyõm, ama ABD, AB’yi bile çatõrdattõ. B: Biz de ikisinin arasında mıyız? K: Kritik bir noktadayõz... ABD, askeri güç olarak AB’nin çok çok ötesinde. Ge- çen gün güzel bir yazõ okudum. Barõşta çocuklar babalarõnõ defneder, savaşta ba- balar çocuklarõnõ, diyor. Çok güzel bir söz. Ama biz önümüzü de görmek duru- mundayõz. Fiili bir durumla karşõ karşõya- yõz... Şimdi tüm manevra sahamõzõ daral- tan ekonomi. Örneğin, savaş nedeniyle uğrayacağõmõz zararlarõ karşõlamayõ IMF şartlarõna bağlõyorlar. Ne alakasõ var? Biz IMF’den kurtulmaya çalõşõrken onlar da- ha çok sokmak istiyorlar. Bakõn IMF’de ABD’nin payõ yüzde 17, AB’nin yüzde 34 ama ABD’nin sözü geçiyor. ABD, BM’yi siyasi güç, IMF’yi ekonomik güç olarak kullanõyor. ‘1991’DEKİ GİBİ AÇIĞA DÜŞMEMEK İSTİYORUZ’ B: Durumu toparlamak gerekirse, önümüzdeki günlerde tezkere Meclis’e geliyor. Ne görüyorsunuz? K: Aslõnda bizim hazõrlõklarõmõz bakõ- mõndan çok ciddi bir sorun yok. Doğrusu- nu isterseniz, şu aşamada en kolay yapa- bileceğimiz şey savaş. Ama bu değil so- run. Ne zaman olur belli değil, ama ABD bir gün gidecek, biz burada kalacağõz. Ona göre adõm atmamõz lazõm. 1991’deki gibi açõğa düşmemek istiyoruz. Bunun için de her türlü ama her türlü olasõlõğõ dikkate alõyoruz. CMYB C M Y B 24 HAZİRAN 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Operasyon sonrasõ belirsizliğe dikkat çeken üst düzey bir komutan ‘1991’deki gibi açõğa düşmemek istiyoruz’ diyordu ‘ABD’yle güven sorunu var’ Karar mekanizmalarõnda da yer alan bir komutanõn değerlendirmeleri şubatõn son haftasõnda Cumhuri- yet’te manşet olmuştu. Bu görüşme askerlerin son adõmõ görmeden ilk adõmõ atmaya yanaşmadõğõnõ gösteriyordu. En önemli sorunun ABD’ye güven olduğunu söyleyen komutan “İş sadece operasyonun başlamasõ ve bitmesiyle sona ermiyor. Ardõndan ne olacak? 1991’deki gibi açõğa düşmemek istiyoruz. Tüm manevra sahamõzõ daraltan ekonomi. Örneğin, savaş nedeniyle uğrayacağõmõz zarar- larõ karşõlamayõ IMF şartlarõna bağlõyorlar” diyordu. 1 Mart tezkeresi Meclis’ten geçmedi. Gerilim 1 Mart’tan itibaren katlanarak arttõ. Okyanus ötesine taşõndõ. ABD Savunma Bakan YardõmcõsõWolfo- witz bu tabloyu şöyle yorumladõ: “Ordu liderlik yapamadõ... AKP durumu yönetemedi.” Dönemin vic- danõ en rahat kişisi Cumhurbaşkanõ Sezer’di. TBMM, bir karar vermişti ve konu kapanmõştõ. Cumhurbaşkanõ Sezer 1 Mart’õn hemen sonrasõnda yeni tezkere önerile- rine şiddetle karşõ çõktõ. Türkiye-ABD ilişkileri yõllarca 1 Mart gölgesi altõnda devam etti. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Mesaj Bombaları! Irak krizi etrafındaki gelişmeler, Türkiye- ABD ilişkilerinin bugününü ve geleceğini karşılıklı sorgulamaya dönüştürdü. Hükümet bayram tatili boyunca ABD ile te- masını sürdürdü... ABD, 18 Şubat sözünü, ka- rar alındı kabul edip bu zeminde hareket et- meye başladı... AKP’li milletvekilleri de, “Sa- vaşa hayır’’ bombardımanı altında kaldı... Eko- nomi bürokratları 2003 yılı bütçesini ABD de- netimindeki IMF ile bağlama çabalarında sonuç alamadı. Askerler, planları doğrultu- sunda Irak sınırında yığınak yapmaya devam etti... Bütün bunların gölgesinde önceki akşam Başbakanlık’ta Irak zirvesi yapıldı. Zirveye Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’i tem- silen Başdanışman Tacan İldem , Genel- kurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Başbakan Abdullah Gül ile ilgili bakan ve bü- rokratlar katıldı. Devletin üç önemli ayağının bir araya geldiği zirve zemininde tarafların bir- birine verdiği mesajları aktaralım: Çankaya’dan hükümete: BM Güvenlik Konseyi’nin ikinci bir kararı olmadan ope- rasyon yapılırsa bu, ABD saldırısı olur. Buna Türkiye’nin destek vermesi düşünülemez. İkin- ci karar alınırsa, o zaman da kararın içeriği- ne ve uluslararası oydaşmaya bakılır. Hükü- met, 18 Şubat tarihini telaffuz ederek ABD yö- netiminin baskısını arttırmış oldu. Türkiye, ulu- sal çıkarlarına bakar, ona göre hareket eder, kimsenin yanında yer alma zorunluluğu his- setmez! Genelkurmay’dan hükümete: En kötü karar kararsızlıktır. Biz her olasılığı hesaplayarak planlar yapıyoruz. Bu planlar bizim öngördü- ğümüz çerçevede yürüyor. Ancak hükümetin Türk askerinin K. Irak’a girmesini ve Türkiye’de yabancı asker bulunmasına izin verilmesini ön- gören tezkereyi 18 Şubat’ta Meclis’ten geçi- receğini açıklaması doğal olarak bizi de bağ- ladı ve bu çerçevede adımlar atmaya hazır- landık. Türkiye, kendi güvenliğiyle ilgili bağımsız hareketini sürdürür, ama stratejik bir mütte- fik olarak ABD ile anlaşmazlıkların olduğu bir ortam işimize gelmez. AKP içindeki denge Hükümetten Çankaya ve Genelkurmay’a: Haklısınız. Ancak ABD bize, uğrayacağımız za- rarlar karşısında nasıl hareket edeceğini tam olarak açıklamıyor. Biz her şeyin yazılı olma- sını ve yüzde 100 güvenceye bağlanmasını is- tiyoruz. ABD buna yanaşmıyor, önce tezke- reyi geçir, sonra bunlara bakarız diyor. Bu ko- şullarda biz Meclis grubumuzu ikna edeme- yiz. Kaldı ki, seçim bölgesine giden millet- vekilleri yoğun bir baskı ile karşılaştılar. Bu ha- va biraz dağılsın, ondan sonra daha rahat ha- reket edebileceğimizi sanıyoruz. Erdoğan’dan Gül’e (Başbakanlık’taki zir- veden sonra Dışişleri Konutu’nda yapılan AKP içi zirvede): İki aydır Amerikalılarla değişik or- tamlarda görüşüyoruz. Bunlara ters düşen bir durumda olamayız. Ne yapın edin uzlaşma yo- lu arayın. Ben de kamuoyu önünde kendimi bağladım, ABD ile hareket edeceğiz, dedim. Gül’den Erdoğan’a: Devletin içindeki den- gelerle dışarıdaki temaslarda ortaya çıkanlar tam olarak örtüşmüyor. AKP hükümeti olarak alacağımız karar devletin tüm organlarıyla bel- li bir ortaklığı gerektiriyor. ABD ile ortak ha- reket edeceğimizi ben de söyledim. O zaman çok yoğun bir baskı vardı. ABD, sözlerini ya- zıya dökmek istemiyor. Ekonominin içinde bu- lunduğu durum da parlak değil. Arınç’tan hükümete: AKP grubunun bü- yük bölümü bu koşullarda tezkereye evet de- mez. Sakın ola getirmeye kalkmayın. Kendi- mizi anlatabileceğimiz bir durum olmadan ye- ni adım atmayın! ABD’den hükümete: Güneyde Katar ve Kuveyt üzerinden tüm planları yaptık. Batıda Ürdün üzerinden İngiltere ile yapacaklarımı- zı planladık. Bir tek kuzey hattı kaldı. Üs ve limanlarla ilgili kararı geç aldığınız için 200-250 milyon dolarlık yatırımı yüzde 60-70 azalttık. Şimdi de geciktirirseniz, Türkiye’siz plan ya- parız, ama bu bize pahalıya patlar. Size de pa- halıya patlar. Bunu, şu aşamada göze almak istemiyoruz. 50 yıllık stratejik ortaklığımızın önemli bir dönüm noktasındayız. Çok büyük bölümünü doğrulatarak aktar- dığımız bu mesajlardaki düğümlerin çözümü için artı eksi bir haftalık süre görünüyor! (18.2.2003, Cumhuriyet) C umhuriyet’te 10 Şubat 2003’te çıkan ha- berin bir başka boyutu Milliyet’te Fikret Bila imzasıyla yayımlandı. Milliyet’in 26 Şubat 2003’teki manşeti şöyleydi: “Asker rahatsõz.” Meslektaşım Bila’ya göre asker şunu söylü- yordu: “Tezkere böyle geçecekse geçmesin da- ha iyi.” CHP’nin kendi politikası içinde sağlam du- ruşu, pek çok AKP’li vekilin kendi bakış açı- ları doğrultusunda CHP ile aynı kulvarda ol- ması da devletin tepesindeki gerilimle yan ya- na gelince... 1 Mart tezkeresi Meclis’ten geçmedi. Gerilim 1 Mart’tan itibaren katlanarak art- tı. Okyanus ötesine taşındı. ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfo- witz bu tabloyu şöyle yorumladı: “Ordu lider- lik yapamadõ... AKP durumu yönetemedi.” Dönemin vicdanı en rahat kişisi Cumhur- başkanı Sezer’di. TBMM, bir karar vermişti ve konu kapanmıştı. Sezer 1 Mart’ın hemen sonrasında yeni tezkere önerilerine şiddetle karşı çıktı. Türkiye-ABD ilişkileri yıllarca 1 Mart göl- gesi altında devam etti. 1 MART TEZKERESİ MECLİS’TEN GEÇMEDİ Gül tezkerenin Mec- lis’ten geçmemesi üzerine büyük hayal kırıklığı yaşadı. CHP’liler Meclis’e getirdikleri ‘Savaşa Hayır!’ afişleriyle tezkereye karşı çıktılar. Y A R I N : ‘ G E N Ç S U B A Y L A R T E D İ R G İ N ’ M A N Ş E T İ Y L E A Ç I Ğ A Ç I K A N G E R İ L İ M
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle