18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] CMYB C M Y B DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Okullar ve Sınavlar “Okullar kötüde eşitlendi.” Bu sözler yıllarını eğitime vermiş, son yıllarda da geniş ilgi gören televizyon programlarıyla gençlere ve ailelere yol göstermeye çabalayan Ci- hat Şener’in. Eğitime ilişkin deneyimlerini okurlarla paylaş- mak için yazdığı “Hayatımız Sınav” (Notos Kitap) adlı kitapta söylüyor bunları. “Çocuklar çok kötü yetiştiriliyor. Okullar çocukların topluca oyalandıkları yerler haline geldi. Öğretmenler ise bu topluluk- lara yalnızca jandarmalık yapabiliyor.” Özel okullarda çocukların ata binmek, yüzme havuzuna götürülmek gibi pahalı uğraşlarla, dev- let okullarında ise, açın kitabınızı çalışın, hadi re- sim yapalım ya da bahçede top oynayalım yön- temleriyle oyalandığını; bu nedenle de okul seç- menin anlamsızlaştığını, en iyi okulun eve en ya- kın okul olduğunu ekliyor. Aslında bu saptamayı yaptıktan sonra, söyle- necek başka bir şeyin kalmadığı düşünülebilir. Ama yazar öyle yapmıyor: Eğitim ve öğrenim kav- ramlarıyla çocuklar ve yetişkinler arasındaki iliş- kinin incelikli alanlarına yönelerek, ana-baba ve çocuk olmaktan başlayıp eğitimin türlü aşamaları üstüne görüşler geliştiriyor. Sözgelimi, çocukla- ra ders çalışmayı değil, “öğrenmenin keyfini” an- latabilmenin önemini vurguluyor. En temel saptama ise, eğitimin yalnızca okula ilişkin değil, hayatın her alanını kapsayan bir et- kinlik olduğu. Böyle olunca, çocukların okul dışı saatlerinde çoğunlukla kapandıkları bilgisayar hüc- relerinden çıkıp, hayatın türlü alanlarına katılma- larının sağlanması önem kazanıyor. Genç olmakla, anne-baba olmak arasındaki iliş- kiler de eğitim alanının bir başka konusu. Eğitim yalnız gençler için mi gerekli? Anne-baba olmak nerede, nasıl öğrenilecek? Eğitimin temel unsurlarından öğretmenlerimi- zin, hayat karşısında savunmasız, dayanaksız bı- rakıldığı, kendi sorunlarından başlarını kaldıra- madıkları da bir başka gerçek. Yeni kuşakların yetişme yıllarında karşılaştıkları türlü sorunlar, sonunda gelip yaşadığımız dünyanın küresel sorunlarıyla örtüşüyor. Günümüz dünyasında hiçbir sorun, bir başka- sından bağımsız değil. Cihat Şener’in kitabı, kişilerin kendi başlarına yapabilecekleriyle sınırlı. Aynanın öte yüzünde ise, eğitim gibi toplum ya- şamının temel kurumlarından birini belirleyen kamu gücü var. İçinde yaşadığımız toplumsal düzen, sokakta duyduğumuz küfürlerden, televizyonda izlediği- miz filmlere, okuduğumuz gazeteden söylediği- miz şarkılara kadar hepsi birer eğitim alanı. Çe- peçevre sarıldığımız bu geniş yaşam alanında ki- şiler, aileler, topluluklar elbet, doğru bildiklerini ger- çekleştirmek için uğraş vereceklerdir. Ancak küresel kültürel, ekonomik ve siyasal ku- şatmalar kırılmadıkça alınabilecek yollar da sınırlı olacaktır. [email protected] MURAT BEŞER S ekiz yõldan beri yapõlagelen Efes Pilsen One Love Festival, son etkinliğini az gü- nahõ, çok sevabõyla geride bõraktõğõmõz hafta sonu gerçekleştirdi. Santral İstanbul’un yeşillikle buluşturulmuş or- ganize sanayi okulunda vücut bulan, dünya ger- çeklerinden koparõlmõş iki günlük tatilin ilk gü- nü, nispeten sakin ve her bir insana ortalama ya- şam alanõ bõrakõlmõş insani koşullarda yaşandõ. Program dakikliğinden, müşteri memnuniyetinin ince ayarõna, müzik dinleme ve keyif çatma lük- sünün hesaplanmõşlõğõna kadar her şey yolun- daydõ. Mamafih, festival iştirakçilerinin erken saat- lere yüz vermemesi; sahne önünde bir avuç hay- ran ve tesadüfen oltaya takõlan birkaç kişi dõşõnda kimsenin olmadõğõ saatler olarak geçiliyordu. Acaba bilinçaltõmõz yabancõ sanatçõlarõn daha de- ğerli olduğu, önüne konulan yerli isimlerin bir dol- gu malzemesi olduğu önyargõsõnõ kõramamõş mõy- dõ? Bu durum erken saat performansçõlarõnõn ener- ji ve konsantrasyonunu azaltõyordu. İlk günün ana sahne programõndaki tek fuzuli şey Ayça Şen idi. Ne müziği, ne performansõ, ne de “esprisi” ile bu festivale bir katkõ yapõyordu. Tepemizdeki mavi örtünün karardõğõ ilk saat- lerde sahneye gelen M83, halihazõrda sahnede canlõ elektronikanõn dünyadaki en iyi temsilci- lerinden biri olduğunu bir kez daha ispatladõ. Ne var ki, önlerdeki bir avuç çõlgõnõn dõ- şõnda o da hak ettiğinin altõnda bir il- gi gördü. Şüphesiz günün en değerli anlarõ, Tricky ile yaşandõ. Yarõ beline dek çõp- lak torsu, elinde kalõn sarõlmõş paparozu ve başõnõn üzerin- den eksik olmayan duman halesiyle; az şarkõ söyle- di, ama şarkõcõlõk vazi- fesini yanõndaki kadõn şarkõcõya yõktõğõ için rol model olarak ka- rizmatik kişilik sanatõ- nõ konuşturdu. Arka- sõndaki kalabalõk top- luluğun Motörhead’in “Ace Of Spaces”ini çaldõğõ esnada seyircile- rin arasõna dalõşõyla, da- ğõldõ ve dağõttõ… Kendin- den sonra çõkan komik kõya- fetli Klaxons’õ dinlenemez kõl- dõ. Gerek sahne performansõnõn büyüleyiciliği, gerek üzerine artõk baş- ka bir şey dinlenemez oluşu açõsõndan günün son konseri ve headliner’õ olmalõydõ Tricky. İKİ BENZEMEZ GÜN VE BİR FESTİVAL İkinci günün üzerine uğursuz bir asa değmiş- ti sanki; bir önceki günün devamõ değilmiş, baş- kalarõ tarafõndan organize edilmişçe- sine. O kadar hesapsõz bilet satõlmõş, insanlar sanki sardalye konservesine tõ- kõştõrõlmõştõ… İlk günün programõ, ikinciye göre müzikal açõdan daha kuv- vetli olmasõna rağmen, pazarõn gördüğü bu “münasebetsiz” rağbet, tercihlerdeki müzik dõşõ faktörlerle açõklanabilirdi. Bugün, ortalõğõ kasõp kavuran Starsailor ol- du. Sahne mesaileri birazcõk kõsaydõ, ama re- pertuvarlarõ oldukça tatminkârdõ. Son olarak sah- ne alan Röyksopp, az buçuk hayal kõrõklõğõ ya- ratmadõ değil. Bunda (muhtemelen ezana göre ayarlandõğõ için) arada bir gidip gelen sesin de rolü oldu. İki gün arasõndaki tek ortak yan, he- adliner’larõn yanlõş oluşuydu. Bu organizas- yonda müzikal içeriği düşünenlerin, yabancõ memleketlerde festival festival dolaşmalarõnõn dõ- şõnda, biraz daha zihinsel görgüye ihtiyaçlarõ ol- duğunu söylemek gerek. Ayrõca ikinci günün sa- at açõsõndan akõşõ farklõydõ. Saatler bir sonraki gü- nün sõnõrlarõna girmeden festival alanõ boşaltõl- dõ, ki böylesi uygulamalar böyle festivaller açõ- sõndan pek uygun olmuyor. Efes Pilsen One Love Festival’in sekizinci aya- ğõnda, büyük fotoğrafta sorun yok. Sadece bu fes- tivalin ilk yõllarõndaki ve adõna yakõşõr şekilde dü- şünülen politik tavõr, ilerleyen yõllarda yine gündeme alõnsa fena olmaz. ([email protected]) EGEMEN BERKÖZ F estivalin hõzõnõ aldõğõ bugünlerde sessiz sedasõz bir opera sahnelen- di İstanbul’da. Genç İtalyan sa- natçõlardan oluşan bir kadro, Damiano Giu- ranna’nõn yönettiği Dünya Gençlik Or- kestrasõ eşliğinde, Domenico Cimaro- sa’nõn “Il Matrimonio Segreto” (Gizli Ev- lilik) adlõ operasõnõ oynadõ. Gösterim “KaleidoscopEurope” üst başlõklõ “AB - Türkiye Sivil Toplum Di- yaloğu - Kültürel Köprüler” izlencesi kapsamõnda tasarlanmõş. Ankara ve İz- mir’den sonra, İstanbul’da, Cemal Reşit Rey’de gerçekleştirildi, ardõndan da Süreyya Operasõ’nda yinelendi. Sonraki gösterim- ler ise Roma ve Prag’da. “Gizli Evlilik” operasõ gösterimi, “Ka- leidoscopEurope” kapsamõnda tasarla- nan 7 etkinlikten yalnõzca biri. “Genç Sa- natçılar ve Opera” başlõğõ altõnda ger- çekleştiriliyor. Diğer etkinlik başlõklarõysa şöyle: “DonGiovanni’nin Binlerce Yüzü: Kültürlerin Kesişmesi”, “Akdeniz Cazı”, “Hattuşa Orkestrası, Sergiler ve Atölye Çalışmaları”, “Fotoğrafta Avrupa’nın İz- leri”, “Yaşam Ağacı - Seth’in Otranto’ya Yolculuğu”, “Venedik ve İstanbul”. “KaleidoscopEurope”un tasarõ önderi Ankara İtalyan Kültür Merkezi. Tasarõ or- taklarõ ise İstanbul İtalyan Kültür Merke- zi, ODTÜ ve TOBAV. Türkiye ve Avru- pa’daki çeşitli kurum, üniversite ve der- neklerden oluşan 143 de katõlõmcõ ortağõ var tasarõnõn. 2009 ve 2010 yõllarõnda Türki- ye ve Avrupa’da toplam 34 kentte 123 et- kinlik yapõlacak. Tasarõnõn amacõ ise, Tür- kiye ile Avrupa arasõnda, özellikle de Ak- denizlilikte birleşen Türkiye ile İtalya arasõnda, sanatlar ve sanatçõlar aracõlõ- ğõyla yakõnlaşma sağlamak diye açõklanõ- yor, özetle. Gösterimden önce, İtalyan Kültür Mer- kezi Müdürü Signora Fortunato’nun ta- nõştõrdõğõ şef Damiano Giuranna’ya Ci- marosa’yõ neden seçtiklerini sordum. Ci- marosa’nõn bir Napolili olarak Avrupalõ- lõkla Akdenizliliği kendisinde birleştirdi- ğini, ayrõca Avrupa ile Türkiye arasõnda bir tür “gizli evlilik” (yani derin bağlar) ol- duğunu söyleyerek yanõtladõ sorumu. Or- kestranõn Türk, İtalyan, Fransõz, Portekizli, İspanyol, Polonyalõ, Litvanyalõ, Make- donyalõ, Çek, İsrailli ve Koreli üyelerinin yaş ortalamasõnõn 20 - 21 olduğunu; 14 Türk üyenin 12’sinin Hacettepe’den, 2’si- nin Bilkent’ten geldiğini de vurguladõ. Ardõndan, operayõ izledik. Yapõtõ irde- lemek müzik yazarlarõnõn işi. Ama, or- kestrayõ da, yaşlarõ sanõrõm 25 - 30 arasõnda olan genç operacõlarõ da başarõlõ bulduğu- mu belirtmeliyim. Özellikle de sopranolar iyiydi, perde arasõnda İDOB müdürü Su- at Arıkan’õn da söylediği gibi. İtalyan Dia- na Milan, Ekvadorlu Ana Carolina Va- rela Estrella ve İtalyan mezzo Frances- ca de Giorgi’nin, üçü de İtalyan olan te- nor Leonardo Caimi, baritonlar Giulio Boschetti ve Omar Montanari’nin de ad- larõnõ ilerde duyuracaklarõnõ sanõyorum. ‘KaleidoscopEurope’ tasarõsõ kapsamõnda sahnelenen opera, Türkiye ile Avrupa arasõnda sanat aracõlõğõyla yakõnlaşmayõ amaçlõyor ‘Gizli Evlilik’ bir köprü... Genç İtalyan sanatçılar Damiano Giu- ranna’nın yönettiği Dünya Gençlik Or- kestrası eşliğinde, Domenico Cimarosa’nın ‘Il Matrimonio Segreto’ adlı operasını oynadı. ‘Metin And Kütüphanesi’ açılıyor ANKARA (AA) - Kültür ve Turizm Bakanlõğõ’nca restore edilen Ankara demiryollarõ bakõm atölyelerinde (Cer Atölyeleri), kurulan Ankara Kültür Sanat Merkezi bünyesinde “Metin And Kütüphanesi” açõlõyor. Müze, süreli sergi alanlarõ ve sanat atölyelerinin yanõ sõra kültür ve sanat araştõrmacõlarõ için başvuru merkezini de içinde barõndõracak. Kütüphanede And’õn 10 bine yakõn tasnif edilmiş kitabõ ve gölge oyunlarõ başta olmak üzere dünyadan derlediği çok sayõda sanat objeleri yer alacak. Kütüphanenin açõlõşõnõn, Metin And’õn ölüm tarihi olan 30 Eylül’e yetiştirilmesi hedefleniyor. Ankara Kültür Sanat Merkezi ise 26 Haziran’da açõlõyor. Tricky karizmatikti ama kendisinden sonra sahneye çõkan Klaxons’õ gölgeledi, Starsailor tatminkârdõ, Röyksoop ise biraz hayal kõrõklõğõ yaşattõ. Festivalin iki güne yayõlan sekizinci ayağõ coşkuluydu ERSİN ANTEP S arayõn müzik kurumunun kurulmasõnõn üzerinden 180 yõlõ aşkõn bir zaman geçti. Bir opera orkestrasõnõn kurulma süresi ise 140 yõldan fazla oldu. Meşrutiyet’in ilanõ ile yabancõ müzisyenlerin ülkeden ayrõlmasõ üzerine yurtdõşõna devletçe gönderilen ilk Türk müzisyen olan flüt sanatçõsõ Safvet Atabinen tarafõndan opera orkestrasõ da senfonik niteliğe taşõndõ. Beethoven’in 7. Senfonisi ile başladõ- ğõ senfonik yolculuğunda artõk Cumhurbaş- kanlõğõ Senfoni Orkestrasõ adõna sahip olan ku- rum, Cumhuriyetin ilanõndan birkaç yõl önce şe- fi Safvet Bey ve başkemancõsõ Zeki (Üngör) Bey yönetiminde ilk olarak İstanbullu sanatse- verlerle buluşarak kültür hayatõmõzda farklõ bir yere sahip olmuş oldu. Aynõ çabayla 1917’de Avrupa turnesine de çõ- kan orkestranõn üyeleri, 1924’te Ankara’ya ta- şõndõktan sonra Musiki Muallim Mektebi gibi dönemin önemli müzik kurumlarõnõ da kurarak öğretmenlik yapmõşlardõr. Safvet Atabinen, orkestraya bugün sahip ol- duğu düzen, disiplin, sanatsal bakõş açõsõ, en- telektüalitesini ve kimliğini kazandõrmõştõr. Ünlü besteci Saint-Saens’õn da özel olarak eser ithaf ettiği sanatçõ, “Bale Zeybek”, “Letafet” gibi sahne müzikleri de bestelemiştir. Sanatçõ- larõn özlük haklarõna yönelik önemli hizmetlerde bulunmuş olan Atabinen, Balkan ve Çanakka- le Savaşlarõ’na Enver Paşa tarafõndan muharip olarak cepheye gönderilen personelin şehit ol- masõ ile kurumun kapanma tehlikesi yaşadõğõ o sõkõntõlõ yõllarda, bir kültürel hareket olarak gör- düğü kurumun bu şekilde sonlanmamasõ için yo- ğun çaba sarf etmiştir. İyice yorulmuş olan sanatçõ, 1916’da kurumu ve geleceğini sağlam temeller üzerine oturtmuş bir şekilde görevinden ayrõlarak yerini Zeki Ün- gör’e bõrakmõştõr. 1858’de doğan Atabinen, mü- cadele ve sabõrla geçen 81 yõllõk yaşamõndan son- ra, 70 yõl önce dün aramõzdan ayrõlmõştõr. Senfonik niteliğe kavuştuğu 100. sezonunda Rengim Gökmen ile başarõlõ bir çizgide yaşa- mõnõ sürdüren CSO ile birlikte, özel ve resmi or- kestralarõmõzõn Safvet Atabinen’i programlarõnda unutmamasõ dileğiyle… ([email protected]) CSO’nun ilk Türk şefi Safvet Atabinen’i 70 yõl önce yitirmiştik Ünlü besteci Saint-Saens’õn eser ithaf ettiği Atabinen, orkestra üyelerinin Balkan ve Çanakkale savaşlarõnda şehit olmalarõ üzerine, kurumun son bulmamasõ için yoğun çaba harcamõştõ. ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Devlet Ope- ra ve Balesi (DOB) sanat- çõlarõ Ayhan Uştuk, Şenol Talınlı ve Aykut Çınar, Kültür ve Turizm Bakanlõğõ’nõn restore et- tiği “Ankara Kültür Sanat Merkezi - Cer Atölyeleri”nin tanõtõmõ için “Yaza Mer- haba” konseri verecek. Açõk havada, ar- yalarõn, türkülerin ve valslerin seslendiri- leceği konser cuma günü saat 20.30’da, üc- retsiz olarak ger- çekleştirilecek. “Ankara Kül- tür Sanat Mer- kezi - Cer Atöl- yeleri”nde gerçekleşecek konseri, şef Na- ci Özgüç yönetecek. Repertuvarda C. Orff, J. Strauss ve G. Puccini gibi bestecilerin yanõ sõra Muammer Sun, Ulvi Cemal Erkin, Münir Nurettin Selçuk besteleri de yer alacak. BİRÇOK BELGE YER ALIYOR Berger arşivini British Library’ye bağõşladõ Kültür Servisi - İngiliz yazar ve sanat eleş- tirmeni John Berger, halen yaşamõnõ sür- dürdüğü Fransa’daki evinde yer alan ar- şivini British Library’ye bağõşladõ. Kü- tüphaneden yetkili Jamie Andrews’õn, Berger’in evine giderek arşivi inceleye- ceği ve bu son derece değerli arşivin Lon- dra’daki kütüphaneye taşõnmasõ işini dü- zenleyeceği açõklandõ. Berger’in arşi- vinde yüz kutudan fazla taslak, el yazõ- sõ ile yazõlmõş notlarõ, mektuplarõ bulu- nuyor. Andrews, ülkemizde de kitaplarõ yayõmlanan yazarõn arşivini incelerken sürprizlerle karşõlaşmayõ umduğunu be- lirtiyor. Sanat eğitimini tamamlamasõnõn ardõndan resim sergisi açan, daha sonra kitaplarõyla İngilizce yazan önde gelen eleştirmen ve düşünürlerden biri olan 82 yaşõndaki Berger’in arşivinde yayõmlanan ilk kitabõ, roman türünde “Zamanımızın Bir Ressamı” (1958) gibi bazõ yapõtla- rõnõn taslaklarõ da yer alõyor. Berger’in ar- şivinin taşõnmasõ sürecini isteyenler kü- tüphanenin internet sitesinden izleyebi- lecek, ayrõca araştõrma yapmak isteyen- ler kütüphanede bu belgelerden yararla- nabilecekler. ‘G.’, ‘Fotokopiler’, ‘Dü- ğüne’, ‘Domuz Toprak’, ‘Şiirin Saati’, ‘Kıymetini Bil Herşeyin’, ‘A’dan X’e’, ‘Talihli Bir Adam’, ‘Ve Yüzlerimiz, Kalbim, Fotoğraflar Kadar Kısa Ömürlü’, ‘Anlatmanın Kısa Bir Biçi- mi’, ‘Picasso’nun Başarısı ve Başarı- sızlığı’ Berger’in Türkçeye çevrilen ki- taplarõndan bazõlarõ. Mücadeleyle geçen bir yaşam İstanbul’dan‘OneLove’geçti SAYFA CUMHURİYET 24 HAZİRAN 2009 ÇARŞAMBA 16 KÜLTÜR Starsailor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle