Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 24 HAZİRAN 2009 ÇARŞAMBA
4 HABERLER
İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
namikzafer@yahoo.com
GLOBALPOLİTİKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
Öznesini Arayan ‘Olay’
erginy@tr.net
http://erginyildizoglu.blogspot.com
İran’da 19-21 Haziran arasında bir “şey” oldu.
Ne olduğunu tam olarak bilemiyoruz. Çünkü ola-
nı “tanımlayacak” “özne” henüz şekillenmedi.
Muhalefetin “lideri” Musavi, “İran şimdi bir dönüm
noktasında” diyerek, durumun ağırlığının bilinciyle
“şehit olmaya hazır” olduğunu açıklıyor. So-
kaktakiler ise ondan şehit olmasını değil olayın “öz-
nesi” olmasını bekliyorlar.
Devrimler, gerçekleşmeden önce, dışarıdan
bakanlara tümüyle olanaksız görünürler. Ger-
çekleştikten sonraysa, geriye doğru bir bakış, as-
lında kaçınılmaz olduklarını “ortaya koyar”. Bu
yüzden yarın ne olacağını bilmek olanaksız, ama
neyin olamayacağını bilmek de...
20 Haziran ‘olayı’
Yirmi haziran günü bir “şey” olduğunu, bana şu
üç gelişme düşündürtüyor. Birincisi, İran İslam
Cumhuriyeti’ni tanımlayan “ikili egemenliği”
(Hak ve halk) kimliğinde birleştiren dini lider Ha-
maney, 19 Haziran’da, bir günlüğüne camiye çev-
rilen Tahran Üniversitesi’nde kürsüye çıktı, İslam
Cumhuriyeti’nin (Şii ruhban sınıfının iktidarının)
meşruiyetinin kaynağı olan iradeyi, sokakların ira-
desinin karşısına koyarak rekabete soktu. Ha-
maney bu rekabeti, 20 Haziran Cumartesi günü,
devlet televizyonuna göre 10 kişinin yaşamını yi-
tirdiği çatışmalarda kaybetti.
İkincisi, cumartesi günü rejim özgüvenini de kay-
betti. Pazar ve pazartesi günleri sokaklar sakin-
leşmiş, muhalefet bir bekleme dönemine girmiş
olmasına karşın, güvenlik güçleri, “Besic” milis-
leri, bu durgunluktan yaygın bir yıldırma operas-
yonu tezgâhlamak için yararlanamadılar. Baş-
langıçta Ahmedinejad’ı destekleyen muhafaza-
kâr lider Ali Laricani’nin, seçim hileleri iddiaları-
nı inceleyecek tarafsız (!) bir komisyon kurulma-
sına ilişkin öneriyi destekleyen demeci, yalnızca
Hamaney’in iradesinin en üst düzeyde sorgulan-
makta olduğunu değil, Şii ruhban sınıfının iktida-
rını dayandığı “blokun” çatlamakta olduğunu da
gösteriyordu.
Üçüncüsü, olaylardan sonra, durgunluk sırasında
muhalefet liderliğinin verdiği demeçler, İslam
Cumhuriyeti’nin, İran halkına bir gelecek vaat et-
me kapasitesini tümden yitirdiğini gösteriyordu.
Bir gelecek projesi öneremeyen Musavi, Raf-
sancani gibi muhalefet liderleri, İslam Cumhuri-
yeti’ne karşı çıkmıyor, eleştirilerini, rejimi Ahme-
dinejad’la sınırlıyorlar, taraftarlarını, bir “geçmiş
güzel günler” fantezisi etrafında birleştirmeye ça-
lışıyorlardı. Musavi “İslam devrimi eskiden oldu-
ğu gibi olmalıdır, olması gerektiği gibi olmalıdır…”
diyordu
‘Eskiden olduğu gibi...’
Musavi’nin, Şii bürokrasisinin en üst tabaka-
sından geldiğini, seçimlere girmesine “izin verilecek
kadar” güvenilen biri olduğunu bir an için kena-
ra koysak bile, bu sözleri, onun bir “özne” işlevi
üstlenmesinin olanaksızlığını sergiliyordu.
Musavi’nin “eskiden olduğu gibi” diyerek
gönderme yaptığı, geri dönmeyi özlediği, hatta va-
at ettiği dönem, 1981-1989 arasını kapsıyor. Di-
ğer bir deyişle Musavi, İran halk devriminin öl-
düğü dönemi özlüyor, Humeyni’nin başbakanı ola-
rak devrimi bizzat öldürdüğü dönemi…
Daha açık koymak gerekirse, Musavi, bireysel
özgürlüklerin, siyasi muhalefetin imha edildiği, dev-
rimin ilk dalgasında öne çıkan mülksüzler hare-
ketinin konut, toprak sorununun çözümüne, ka-
pitalizmin ufkunun aşılmasına ilişkin kamulaştır-
ma girişimlerinin yarattığı tüm kazanımlarının
zorla geri alındığı, sendikal hakların iptal edildiği,
şeriat mahkemelerinde kadınların taşlanarak, eş-
cinsellerin asılarak öldürüldüğü bir dönemi özlü-
yor… Irak Savaşı’nda, en son model silahlara kar-
şı dalga dalga insan bedenlerinin yığıldığı döne-
mi…
Görünen o ki, sokaktakiler bir şey istiyor, mu-
halefetin liderliğini üstlenmiş görünenler başka bir
şey. Onlar, Şii iktidarının en tepesindeki pazar-
lıkların içinden geçerek, sokağın sırtından, reji-
min meşruiyetini restore ederek, egemen sınıftan
alacakları temsil kapasitesiyle, kendilerine yer aç-
maya çalışıyorlar.
Stratfor’un editörü George Friedman, MOS-
SAD Başkanı Meir Dagan gibi istihbarat çevre-
leri, Amir Taheri, M. K. Bhadrakumar gibi de-
neyimli analistler, gösterilerin bir devrime yol
açmadan söneceğine inanıyorlar. Bir an için hak-
lı olabileceklerini düşünerek cumartesi olan “şey”e
dönersek, “öznesini” bulamadan kalsa bile, da-
ha şimdiden hem rejimde hem de katılanlarda yad-
sınamaz izler bıraktığını kesinlikle söyleyebiliriz.
İrlandalı şair, W.B. Yates’in, “1916 Paskalya” ayak-
lanması üzerine yazdığı şiirdeki gibi, “Her şey de-
ğişti, değişti tamamen / Korkunç bir güzellik
doğdu”, bu kez İran’da 20 Haziran 2009 günü...
Bahçeli, Erdoğan’a demokrasinin ‘sandalye sayõsõna dayanan aritmetik denklem olmadõğõnõ’ hatõrlattõ
‘Gerilimin sorumlusu AKP’ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - MHP Genel Başkanõ Devlet
Bahçeli, parlamentonun kirlenmesi ve
ülkede gerginliğin tõrmanmasõndan
AKP hükümetini sorumlu tutarken
Başbakan Tayyip Erdoğan’a da “sa-
yın” sõfatõyla ilgili beklentisini ger-
çekleştirmek için “itici üslup ve si-
yaset anlayışını değiştirmesi” çağ-
rõsõnda bulundu.
Bahçeli, yasama yõlõnõn son Meclis
grup toplantõsõnda Başbakan Erdo-
ğan’õn demokrasi anlayõşõ ve siyaset
üslubunu eleştirdi. “İrticayla müca-
dele eylem planı” belgesiyle ilgili tar-
tõşmalara da değinen Bahçeli, de-
mokrasi üzerinde tehdit oluşturan
zihniyetleri sadece siyaset dõşõnda
aramamak gerektiğini söyledi. De-
mokrasiyi yaşatmanõn yolunun sade-
ce “dış müdahale kanallarını ka-
patmaktan” değil, diğer siyasal gö-
rüşleri dinlemeyi öğrenmiş, farklõ
düşüncelere saygõ gösteren, demo-
kratik zihniyet dönüşümünü sağla-
maktan geçtiğini belirten Bahçeli,
“Bugün geldiğimiz noktada siyaset
kurumu kirlenmiş, parlamento ki-
litlenmiş, siyasi gerginlikler tır-
mandırılmış ve AKP hükümeti
Türkiye’yi yönetme kabiliyetini
kaybetmiştir. Başbakan Erdoğan
kabul etmelidir ki, tek başına ikti-
dar bütün milletin temsili, demok-
rasi ise Meclis’te sandalye sayısına
dayanan basit bir aritmetik denk-
lemi veya işlemi değildir” diye ko-
nuştu. Bütün müdahale arayõşlarõnõn
demokratik siyasal sisteme olan gü-
venin zayõflamasõ ile artacağõnõ ve top-
lumsal destek bulacağõnõ kaydeden
Bahçeli, Başbakan Erdoğan’õn “ele
geçirme, olursa benim olsun ve be-
nim dediğim olsun” zihniyetinden
arõnmasõ gerektiğini ifade etti. Bahçeli,
“Başbakan Erdoğan’ı bugüne ka-
dar izlediği reddedici ve nezaketten
uzak siyaset anlayışını gözden ge-
çirmeye çağırıyorum” dedi.
Gittikçe kutuplaşan bir toplumdan
dengeli, pozitif bireylerin oluşmasõnõ
beklemenin “abesle iştigal” olacağõ-
nõ belirten Bahçeli, “Bu itibarla Baş-
bakan Erdoğan kendisine yönelik
‘sayõn’ beklentisinin ilk adımını ken-
di kısır ve itici üslup ve siyaset an-
layışının değişikliğinde aramalı ve
başlatmalıdır” görüşünü dile getirdi.
Hükümete Türkmen uyarısı
Bahçeli, geçen hafta Irak’ta bir
Türkmen kasabasõ olan Tazehurma-
tu’da 72 kişinin öldüğü olaylarõ da de-
ğerlendirerek, bu konuda hükümetin
sadece kõnama mesajlarõ ile yetin-
memesi, olayõn faillerinin ortaya çõ-
kartõlmasõ için Irak hükümetini bütün
imkânlarõnõ seferber etmeye çağõrmasõ
gerektiğini vurguladõ. Bahçeli, şunlarõ
söyledi: “Temennimiz Başbakan
Erdoğan ve hükümeti ile Iraklı
muhataplarının bu gerçekleri gör-
meleri ve tuttukları yolun Türk mil-
letinin affetmeyeceği tehlikelerle
dolu bir yol olacağını artık anla-
malarıdır. Türk milleti hiçbir şart
altında emanetimize bırakılmış
Türkmenlerin yok olmasına seyir-
ci kalmayacaktır. Irak’taki Türk-
men varlığını yok etmeye kimsenin
gücü yetmeyecektir.”
Ekonomik krizi de değerlendiren
Bahçeli, beklentilerinin Başbakan Er-
doğan’õn Türkiye ekonomisini “ka-
ranlık bir tünele soktuğunu” kabul
etmesi olduğunu ifade etti. Bahçeli,
“Tünelin içinden geçerken karşıda
beliren ışığın ne olduğuyla ilgili ola-
rak da bizim söyleyeceğimiz şudur;
karşıda görülen ışık ne araba farı-
dır ne de gün ışığıdır. Tünelin so-
nunda, hesap sormak için gün sa-
yanların sıkılmış yumrukları bek-
lemektedir” dedi.
Demokrasiyi yaşatmanõn yolunun sadece “dõş müdahale
kanallarõnõ kapatmaktan” değil, diğer siyasal görüşleri dinlemeyi
öğrenmiş, farklõ düşüncelere saygõ gösteren, demokratik zihniyet
dönüşümünü sağlamaktan geçtiğini belirten Bahçeli, “Bugün
geldiğimiz noktada siyaset kurumu kirlenmiş, parlamento
kilitlenmiş, siyasi gerginlikler tõrmandõrõlmõş ve AKP hükümeti
Türkiye’yi yönetme kabiliyetini kaybetmiştir’’ dedi.
CHP’YE İMZA DESTEĞİ
Muhalefet
mayına karşı
tek ses oldu
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Muhale-
fet partileri, mayõn yasasõnõn iptali için “güçbir-
liği” yaptõ. MHP, DTP ve DSP yönetimi, yasa-
nõn iptali için ana muhalefet partisi sõfatõyla
Anayasa Mahkemesi’ne dava açmaya hazõrla-
nan CHP’ye “imza desteği” verdi.
CHP’ye “imza desteği” kararõ doğrultusunda,
MHP milletvekilleri, dünkü grup toplantõsõ ön-
cesinde, mayõn yasasõyla ilgili iptal başvurusuna
ilişkin dilekçeyi tek tek imzaladõ. MHP Genel
Başkan Yardõmcõsõ Faruk Bal, partisinin 69
milletvekilinin tamamõnõn imzalarõyla dilekçe-
nin arkasõnda olduklarõnõ söyledi.
DTP Genel Başkanõ Ahmet Türk, dünkü
grup toplantõsõnda yasanõn iptali için CHP’ye
imza desteği verme kararõ aldõklarõnõ açõkladõ.
Türk, “Sorumlu muhalefetin gereği olarak,
bu hukuksuzluğun giderilmesi için yasanın
Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesini onay-
lıyor ve imzalıyoruz” dedi.
DSP Genel Başkan Yardõmcõsõ Hasan Macit
de yaptõğõ yazõlõ açõklamada, “hükümetin Suri-
ye sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenme-
sinden çok bu arazilerin yabancılara kiraya
verilmesini amaçladığını” belirtti. Macit,
“Şimdi yapacak tek şey kaldı, o da yasanın
iptali için adım atmak. Biz de yasanın Anaya-
sa Mahkemesi’ne götürülmesiyle ilgili girişi-
me imzalarımızla destek veriyoruz” dedi.
‘YÜRÜTME MEMURU’ ÖNERİSİ
Dinçer’den
kadrolaşmaya
yeni formül
Ömer Dinçer tarafõndan çalõşmalarõ
sürdürülen “Yürütme Memuru” sisteminde
müsteşar, müsteşar yardõmcõsõ, genel müdür ve
üst kurul üyelerinin hükümetlerle göreve
gelmeleri ve hükümetle görevi bõrakmalarõ
öngörülüyor. KESK Başkanõ Evren,
çalõşmanõn asõl hedefinin iş güvencesini
ortadan kaldõrmak olduğunu belirtti.
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Çalõşma ve
Sosyal Güvenlik Bakanõ
Ömer Dinçer’in, me-
murlarõ “yürütme” ve
“devlet” memurluğu diye
ikiye ayõracak bir proje
üzerinde çalõşma yaptõğõ
belirtildi. KESK Başkanõ
Sami Evren, “Seçimle
gelmeyen memurların,
seçilmiş hükümetlerle
gelip gitmesi yeni bir
kadrolaşma hareketi-
dir” dedi.
Çalõşma ve Sosyal Gü-
venlik Bakanõ Ömer Din-
çer tarafõndan çalõşmalarõ
sürdürülen ve daha önce
Başbakan Tayyip Erdo-
ğan tarafõndan da tartõş-
maya açõlan “Yürütme
Memuru” sisteminde
müsteşar, müsteşar yar-
dõmcõsõ, genel müdür ve
üst kurul üyelerinin hü-
kümetlerle göreve gelme-
leri ve hükümet bitiminde
görevi bõrakmalarõ öngö-
rülüyor. Hükümetlerin Ba-
kanlar Kurulu’nu açõklar
gibi yürütme memurlarõnõ
isim isim açõklayacağõ ye-
ni sistemde, yeni hükümet
gelince işten ayrõlacak
olan memurlar yargõ tara-
fõndan görevlerine iade
de edilemeyecek. KESK
Başkanõ Evren, söz konu-
su sistemin yürürlüğe gir-
mesi durumunda bu kişi-
lerin adõnõn memur olma-
yacağõnõ belirterek, “Bun-
ları halk seçmiyor. Halk
seçmiş olsa, müsteşar-
lık da seçimle olsa, bunu
anlamak mümkün ola-
bilirdi. Ama seçilmeden
gelenlerin seçilmiş hü-
kümetle gelip gitmesi
düşündürücü. Bu, bir
nevi partiye yönetici ata-
mak gibi. Bir tarafta
memurların siyaset yap-
ma yasağı varken, di-
ğer taraftan yandaş me-
mur üretip, onları per-
formansa dayalı, siyasi
tutum alabilecek bir sis-
temde çalıştırmak yeni
bir kadrolaşma hareke-
tidir. Bu doğru değil”
diye konuştu.
Hükümetin kafasõnõn
arkasõnda esas konunun
Kamu Personel Rejimi
Yasa Tasarõsõ olduğunu
belirten Evren, şunlarõ
söyledi: “Bu tasarıda iş
güvencesinin kaldırıl-
ması amaçlanıyor. İş gü-
vencesi kaldırılıp, onun
yerine sözleşmeli perso-
nel gibi aynı işi yapan ça-
lışanlar yaratılıyor. Bu
hizmetin kamusal nite-
liğinin kaybolması anla-
mına gelir. Devleti kü-
çültme adı altında ka-
musal alanı taşeron şir-
ketlere bırakmayı he-
defliyorlar. Sosyal dev-
letten vazgeçilip, şirket-
lerin egemen olduğu bir
şirket devlet yaratılmak
isteniyor.”
DTP LİDERİNDEN DEMOKRASİ REÇETESİ
Ahmet Türk: Askerin
yetkileri kısıtlanmalı
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - DTP Genel Başkanõ Ah-
met Türk, “irticayla mücadele
eylem planı” belgesi konusunda-
ki tartõşmalarõn “vesayet rejimini
meşrulaştırma” amacõ taşõdõğõnõ
ileri sürerek, hükümete, 9 madde-
lik “demokratikleşme” reçetesi
sundu. Türk, bu çerçevede Mec-
lis’in askeri darbeleri
araştõrmasõnõ, askerin si-
yasete müdahalesine kapõ
araladõğõ savunulan TSK
İç Hizmet Yasasõ’nõn 35.
maddesinin değiştirilme-
sini önerdi.
Türk, partisinin grup
toplantõsõnda Türkiye’de-
ki demokratikleşmenin
önündeki en önemli en-
gelin “vesayet rejimi”
anlayõşõ olduğunu ileri sürdü.
‘İttihatçı elitlerin rejimi
Son günlerde ortaya çõkan belge
tartõşmalarõnõn gündemi yeniden
değiştirdiğine dikkat çeken Türk,
“Söz konusu bu rejim özü itiba-
rıyla, 1924’ten beri hüküm sü-
ren ittihatçı elitlerin rejimidir.
Özellikle de 1980 askeri cunta-
sıyla, iyice kurumsal bir hale
gelmiştir” dedi. Şu anda asker,
yargõ, polis ve bütün bürokrasi ve-
sayeti altõnda, “inim inim inle-
yen” Türkiye gerçeğiyle karşõ
karşõya olunduğunu savunan
Türk, Türkiye’nin koşullarõnõ
İran’a benzetti. Belgeyle ilgili
“sahte mi, gerçek mi” tartõşma-
larõna dikkat çeken Türk, “Hadi
diyelim ki sahte çıktı, peki bu
sonuç, ülkede askeri vesayetin,
darbe girişimlerinin ol-
madığı anlamına mı
gelecek?” dedi.
Hükümete ve Başba-
kan Tayyip Erdoğan’a,
“vesayet rejimini sür-
dürmeye çalışanlara
karşı eylem planının”
ne olduğunu soran Türk,
partisinin önerilerini
şöyle sõraladõ: “Parla-
mentoda bir an önce
darbeler ve andıçlar sürecini
araştırıp, gerekli önlemleri tes-
pit edecek bir Araştırma Ko-
misyonu kurulmalıdır. 12 Eylül
darbe anayasası bir an önce
baştan aşağı değiştirilmeli, yeri-
ne sivil, demokratik yeni bir
anayasa oluşturulmalıdır.
TSK’nin siyasete müdahalesine
kapı aralayan iç hizmet kanu-
nunun 35’inci maddesi değişti-
rilmeli ve askere tanınan geniş
yetkiler sınırlandırılmalıdır. ”
DTP’lileri tutuklayarak
sorunu çözemezsiniz
DİYARBAKIR (Cumhuriyet
Bürosu) - Diyarbakõr D Tipi Ceza-
evi’nde tutuklu bulunan DTP’liler-
le görüşen İsveçli parlamenter he-
yetinde yer alan Kürt kökenli par-
lamenterlerin Kürtçe konuşmalarõ-
na izin verilmediği öne sürüldü.
İsveç Sosyal Demokrat Parla-
menteri ve İsveç Parlamentosu İn-
san Haklarõ Komitesi
Türkiye Masasõ Baş-
kanõ Anne Ludvigs-
son, İsveç Sosyal De-
mokrat Partisi Parla-
menteri Yılmaz Keri-
mov ve beraberlerin-
deki İsveçli Kürt siya-
setçiler Yekbun Alp
ve Evin Çetin, dün
Diyarbakõr D Tipi Ce-
zaevi’ndeki DTP’lilerle görüştü.
Görüşmede görevlilerin Yekbun
Alp’in DTP’lilerle Kürtçe konuş-
masõna izin verilmediği iddia edil-
di. Heyet üyeleri görüşmelerinin
ardõndan DTP Diyarbakõr İl binasõ
önünde basõn açõklamasõ yaptõ.
Açõklamaya, DTP İstanbul Millet-
vekili Sabahat Tuncel, DTP Şõr-
nak Milletvekili Sevahir Bayındır
da katõldõ. İsveç Parlamentosu İn-
san Haklarõ Komitesi Türkiye Ma-
sasõ Başkanõ Ludvigsson, demok-
rasinin eşit ve özgür bir biçimde
oy hakkõnõ kullanabilmek olduğu-
nu ifade ederek, 29 Mart seçimle-
rinden sonra çok sayõda DTP’linin
tutuklanmasõnõn beklenen bir du-
rum olmadõğõnõ söyledi. Kişileri
yakalayarak, işkence ederek ya da
taciz ederek sorunlarõn çözüleme-
yeceğini anlatan Ludvigsonn,
“Ancak onlara demokratik hak-
larını vererek sorun-
ları çözebilirsiniz. De-
mokrasi için Türki-
ye’nin çok çaba gös-
termesi lazım. Avrupa
ve İsveç parlamentosu
Türkiye’yi bu konuda
zorlamalıdır” dedi.
İsveç Sosyal Demo-
krat Partisi Parlamente-
ri Kerimov ise aslen
Midyatlõ olduğunu belirterek 31 yõl
önce kendilerine yapõlan baskõdan
dolayõ Avrupa’ya göç ettiklerini
öne sürdü. DTP’lilerin tutuklanma-
sõnõn yanlõş olduğunu belirten Ke-
rimov, cezaevinde Kürtçe konuştu-
rulmamalarõnõ da eleştirerek, “Bu
ülkede TRT 6 serbestse biz ne-
den bugün cezaevinde Kürtçe
konuşamadık. Bunlar çelişki.
Hukuk kâğıtlarda başka, uygula-
mada başka. Türkiye’nin bütün
halklarını bir mozaik zenginliği
gibi görmesi gerekiyor” dedi.
İSVEÇLİ PARLAMENTERLER:
EMNİYET AĞIRDAN ALIYOR
1 Temmuz’dan sonra
polislerin kaskı numaralı
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Emniyet
Genel Müdürlüğü, toplumsal olaylarda orantõ-
sõz güç kullanan çevik kuvvet personelinin be-
lirlenmesi amacõyla “kask numaralandırma”
uygulamasõ için 1 Temmuz’un son tarih olduğu
uyarõsõnda bulundu.
Çevik kuvvetin toplumsal olaylara müdahalede
şiddete varan güç kullanõmõnõ önleyebilmek ve bu
yönteme başvuran polisleri belirlemek için kask
numaralandõrma uygulamasõ başlatõlmõştõ. Ancak
bazõ illerde uygulamaya giren sistem için birçok il
emniyet müdürlüğünün yavaş davrandõğõ saptandõ.
Emniyet Genel Müdürlüğü bu belirlemeler üzeri-
ne, yazõlõ genelgeden sonra emniyet müdürlükleri-
ni sözlü olarak da uyarmaya başladõ. Son kararna-
meyle başka illere atanan emniyet müdürlerinden
kasklara numara verilme işlemlerini tamamlama-
dan görev yerlerinden ayrõlmamalarõ istendi. Yak-
laşõk 20 bin çevik kuvvet personelinin kaskõ 1
Temmuz tarihinden itibaren numaralõ olacak.
Devlet Bahçeli MHP grup top-
lantısında konuşma yaptı.
(Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ)
Ahmet Türk.
İsveçli
parlamenterler
Diyarbakır
D Tipi Cezaevi’nde
tutuklu bulunan
DTP’lilerle
görüştü.