22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 24 HAZİRAN 2009 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Orams Oramızda mı? DÜNYA imparatorluğu alışkanlıklarından vazge- çemeyen İngilizler eskiden sömürgeleri olan dev- letlere gönderdikleri misyon şeflerine “büyükelçi” de- meyip hâlâ “yüksek komiser” derler. Geçen 9 Ha- ziran günü Lefkoşa’daki İngiliz Yüksek Komiser- liği’nin önüne Kıbrıs Türklerinden ve Kuzey’de ev sahibi olmuş yabancılardan oluşan bir kalabalık bi- rikmişti. Orams kararının Lüksemburg’daki Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’na gönderilmesiyle ortaya çıkan duruma İngilizlerin dikkati çekiliyordu. Bildirinin metni, dilekçe olarak, 2 gün sonra Londra’daki Downing Sokağı 10 numaradaki ma- kamında İngiliz Başbakanı Brown’a da sunuldu. Nedir bu Orams kararı? Niçin önemli? David ve Linda Orams adında bir İngiliz çifti, KKTC vatandaşı bir Türk’ün tapulu mülkünü satın alıp emeklilik rüyalarını yaşamaya başlamışlar. Mülk, oranın Eşdeğer Yasası gereğince, Güney’deki yerlerini bırakıp Kuzey’e göçenlere verilen taşın- mazlardanmış. Türk tarafının çözüm önerileri, iki ke- simlilik sonucu geride bırakılan taşınmaz mallar so- rununun toplu takas ve tazminat yoluyla çözülüp ye- ni sahipliklerin iki tarafın yönetimlerince eşdeğer il- kesi gözetilerek belirlenmesini öngörmekteydi. Strasbourg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkeme- si, baştan aşağı siyasal nitelik taşıyan Loizidu ka- rarıyla zaten son derece duyarlı olan bu sorunun çapraşıklığı üzerine tüy dikinceye kadar. Gel zaman git zaman, Güney’de oturan Melitis Apostolides adında bir Rum, Orams ailesini Güney adliyesinde dava etti “Satılan ev benim tapulu ma- lım, işgalci Türkler gasp edip satmışlar; çıkın, yok- sa AB sistemine göre İngiltere’deki mal varlığınıza ve gelirlerinize haciz koydururum!” diyerek. Rum mahkemesi onu haklı bulunca haciz istemini görüşen İngiliz mahkemesi Lüksemburg’daki Divan’dan görüş istemiş, orası da “Apostolides haklı” demiş. Şimdilik, sorun ortada. Görüşe uyup uymayacağı bilinmeyen İngiltere mahkemesi ya da icra ma- kamları, “AB hukukunun geçerli olmadığı Kuzey Kıb- rıs’taki bir durumun yaptırımı bizde uygulanmaz” de- mek yerine Apostolides’e hak verirlerse, İngiliz ai- lenin rücu edeceği Kıbrıslı Türk ve onu koruması ge- reken KKTC devleti ne yapacak? Türk tarafı dev- let hukukunu, meşruluğunu, iki kesimliliğin ilkele- rini ve toprakları üzerindeki egemenliğini hiçe sa- yan önyargılı Avrupa çarklarına direnemez mi? Konu mülkiyete dokununca, KKTC halkı itiraz di- lekçesine şimdiden dört bine yakın imza vererek uzun süredir ilk kez onurlu bir ulusal direniş irade- sinin arkasında birleşmiş durumda. “Çözüm gö- rüşmeleri dondurulsun ve AB ilişkileri kesilsin” di- yenler var. Ankara, böylesine elverişli bir ortamda hiç değil- se edilgin kalmaktan vazgeçip artık açıkça “yan ya- na bağımsız iki devletli bir çözüm” istemek cesaretini gösteremez mi? [email protected] PENCERE AKP-FETO İttifakı TSK’yi Bitirecek mi?.. Cumhuriyet’in dünkü manşeti, meşhur belge üzerine iki tümceydi: “Kim yazdı?” “Aslı nerede?” Tüm medya kaç gündür birinci sayfalarında ney- le dolup taşıyor: “Belgenin altındaki imza kimin?” İmzanın fotokopileri, imza sahibi Kurmay Albay Dursun Çiçek’in eski imzaları, yeni imzaları, vesai- re... Tümü de boş, fasarya, aldatmaca, sahtecilik üzerine dopdolu birinci sayfalar... Cumhuriyet manşetinde özetle ne diyordu: - İmza gerçek olsa bile, kimin hazırladığı belli ol- mayan belge fotokopisinin üzerine ya bilgisayar yön- temiyle yapıştırılmışsa?.. Ve uyarıyordu: - Belgenin aslını bulun!.. Kopyası işe yaramaz.. Peki artık söylenecek başka laf kalıyor muydu?.. İktidar partisine göre kalıyordu... Cumhuriyet, hemen manşetinin altında ikinci ha- ber olarak o lafı da aktarıyordu... AKP ne diyordu: “- Belge üzerine soruşturmayı sivil savcı yürütsün...” “Sivil savcı” olarak Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’e ne dersiniz?.. Anlaşılan AKP ile merkezi ABD’deki FETO ittifa- kı TSK’nin icabına bakmayı kararlaştırdı... Nasıl?.. Biz yine dünkü Cumhuriyet’e dönelim... Mustafa Balbay’ın “Gerilimli Yıllar” dizisinden bir- kaç satır: “Tayyip Erdoğan henüz Başbakanlık koltuğuna oturmadan, AKP Genel Başkanı olarak 10 Aralık 2002’de Beyaz Saray’ın konuğu oldu...” Ve bu resimaltının üstünde, zamanın ABD Başkanı Bush ile Erdoğan’ın el ele fotoğrafı yayımlanmıştı... Fotoğrafın tam da günüydü... AKP’nin kurulur kurulmaz Türkiye’de ABD des- teğiyle iktidara oturduğu kimsenin meçhulü değil... AKP iktidarının TSK’ye karşıt olduğu, laik orduyu bir türlü içine sindiremediğini de bilmeyen yok... AKP-FETO ittifakı, askerin icabına bakmak için elin- den gelen her şeyi yapıyor.. AKP-FETO ittifakının marifeti gibi görünen belge düzenbazlığının sonu bakalım ne olacak?.. Bir dönüm noktasına doğru gidiyoruz... AKP-FETO ittifakı laik Türk ordusunun işini biti- rebilecek mi?.. A BD’nin ünlü dõşişleri bakan- larõndan Kissinger’e yakõştõ- rõlan bir söylem vardõr. Kis- singer demiş ki: “Ortado- ğu’da feodal düzen sürü- yor, demokrasi olamaz. Orada demok- rasinin önemli ölçüde uygulandığı ülke Türkiye’dir. Aynı zamanda Türkiye çok büyük bir ülkedir ama, çoğu zaman kendi gücünün ayırdında değildir.” Özellikle son yõllara baktõğõmõzda bu yargõnõn doğruluğu bir kez daha ortaya çõ- kõyor. Hiç olmayacak, incir çekirdeğini dol- durmayacak konular için ne kadar zaman yi- tirdiğimiz, ne kadar enerji tükettiğimiz or- tada... 2002 yõlõndan bu yana Meclis’te sayõsal çoğunluğu ele geçiren AKP, siyasal gücü de elde etti, hükümet oldu ama iktidar ola- madõ. Çünkü Milli Görüş’ten gelen, kafa- larõnõn içindeki temel hedeflerden bir tür- lü kopamadõ. Danõştay, Yargõtay, Anayasa ve Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi (AİHM) karar- larõ açõkça ortada dururken, oy alma kay- gõlarõyla türbanõ gündemin baş konusuna ta- şõdõ... Ülkeye zaman ve enerji kaybettirdi. Ama, sonunda hep kaybeden AKP oldu. AKP’nin laiklik karşõtõ eylemlerin odak nok- tasõ olduğunun Anayasa Mahkemesi tara- fõndan saptanmasõndan sonra AKP’nin açõkça yalpaladõğõ görülür... Hõrçõnlõk ya- põyor, hata yapõyor. AKP’nin Deniz Feneri davasõnda, RTÜK Başkanõ konusunda yaptõklarõ bu olgunun en çarpõcõ kanõtlarõdõr. Belge ve gerçekler Şimdi kamuoyunun karşõsõnda yeni bir konu var... Önce Taraf gazetesinde ya- yõmlanan, sonra da tüm yandaş basõn tara- fõndan üzerine atlanõlan ve kimilerince “irtica eylem planı”, kimilerince “AKP ve Gülen hareketini bitirme planı” adõ ve- rilen belge... Bu belge üzerinde duralõm ve kimi ger- çekleri sõralayalõm: Belgenin Genelkurmay Başkanlõğõ’na ait olduğu, Kurmay Albay Dursun Çiçek tarafõndan imzalandõğõ ve Ergenekon so- ruşturmasõ kapsamõnda tutuklu olan Av. Serdar Öztürk’ün yazõhanesinde bulun- duğu belirtiliyor. Bu belge üzerinde günlerdir tartõşma var; özellikle yandaş basõn ve TV’ler belgeyi bir gerçek olarak kabul edip yayõn yapõyorlar. Vatandaşõn kafasõnõ karõştõrõyorlar. Oysa mantõksal ve hukuksal olarak aşa- ğõdaki temel sorularõn sorulup yanõtlarõnõn aranmasõ gerekir: Soru: Belge adõ verilen bu yazõlõ metin nedir? Yanıt: Belge adõ verilen bu metin foto- kopidir. Yazõnõn aslõ henüz ortada yoktur. Soru: Bu kâğõttaki metnin altõndaki im- za gerçek ve õslak (yani bu kâğõda bizzat atõ- lan) imza mõdõr? Yanıt: Bu kâğõttaki imza õslak imza de- ğildir. Soru: Bu kâğõt fotokopi olduğuna göre, bu yazõya Albay Çiçek’in imzasõ teknik ola- rak konulabilir mi? Yanıt: Evet, Albay Çiçek’in bir başka belgedeki imzasõ alõnõp bu fotokopi yazõsõna teknik olanaklarla monte edilebilir... Soru: Bu belge Genelkurmay’õn yazõm biçimine uyuyor mu? Yanıt: İddia edilen bu belge Genelkur- may’õn yerleşmiş yazõşma usullerine uy- mamaktadõr. Bu koşullar çerçevesinde aslõ ortada ol- mayan bu kâğõdõn altõndaki imzanõn Albay Çiçek’e ait olmasõ da bir anlam taşõmõyor. Bugünün teknik olanaklarõ içinde, bu ya- zõnõn altõndaki imzanõn Albay Çiçek’e ait olmasõ, belgenin gerçek olduğunu da ka- nõtlamõyor. Çünkü belge adõ verilen kâğõt aslõnda bir fotokopidir. Bu nedenle Albay Çiçek’in imzasõ o kâğõdõn altõna kesme - ya- põştõrma tekniğiyle konulmuş olabilir. Önemli olan, bu belgede õslak imzanõn bu- lunup bulunmamasõdõr. Bu çerçevede sözü edilen bu belge yasal olarak bir kanõt oluş- turmaz. TSK ve Gülen cemaati Gerçekler böyle iken bir kaşõk suda fõr- tõna yaratõlõyor... Hatta, Başbakan Yardõmcõsõ Arınç, Bo- lu’da belgeyi gerçek kabul ederek “Bu bel- ge halkın iradesine karşı, demokrasiye karşı bir ihanettir” diyor. Pekiyi bu noktaya nasõl gelindi? Bu ola- yõn çõkõş noktasõ nedir? Şimdi oraya döne- lim. Genelkurmay Başkanõ Org. İlker Baş- buğ, önce Harp Akademileri’nde açõlõş dersinde kuramsal çerçevede bir konuşma yaptõ. 14 Nisan günü de Genelkurmay’da basõnla uzun bir söyleşi gerçekleştirdi. Bu konuşmalarda TSK’nin, anayasanõn ilk 3 maddesinde yer alan laik Cumhuriyetin te- mel ilkelerine bağlõ kalacağõnõ belirtiyordu. TSK’nin görüşlerini Genelkurmay Baş- kanõ yeni bir yaklaşõm ve yeni bir “üslup”la belirtirken, “din istismarı” ve “irtica” konularõna değiniyor ve geniş örgütlen- mesiyle üstü kapalõ olarak “Gülen ce- maati”ni işaret ediyordu. Bir süre sonra, ABD’de yaşayan Gü- len’in, özellikle õşõk evleri ve cemaat yurt- larõyla ilgili endişeler taşõdõğõ, bu yerlere si- lah yerleştirilip sonra “itham” altõnda tu- tulacaklarõ hususlarõna yer veren bir açõk- lamasõ gazetelerde yer aldõ. İşte bu açõklamadan bir süre sonra yu- karõda sözü edilen “fotokopi belge”nin tu- tuklu Av. Serdar Öztürk’ün yazõhanesinde bulunduğu Taraf gazetesinde manşetten ya- yõmlandõ. Kim etkilenecek Bugün baktõğõmõzda, Türkiye adeta dõş ve iç güçlerin kuvvet savaşõmõ verdikleri bir arenaya benziyor. Dõş güçler deyince hiç kuşkusuz Orta- doğu, Kafkaslar, Anadolu ile ilgili tüm dev- letler (ABD, Rusya, İngiltere, Almanya, İs- rail) akla gelmektedir. Kimi konular iste- nildiği gibi uzatõlõyor, istenildiği derecede basõnda ve TV’lerde gösterime giriyor. İçeride de çok ciddi bir güç savaşõmõ var. Şimdi serinkanlõ olarak bir siyasal analiz yapma zamanõdõr. Bu belgenin hedefi ne- dir? Belge temel olarak üç noktayõ hedef alõ- yor gibi görünmektedir: 1. TSK, 2. AKP hükümeti, 3. Gülen ce- maati. Şimdi bu noktalarõ siyasal çözümlemeye tabi tutalõm: Bu belgenin aslõ bulunmadõkça, TSK’yi böylesi uyduruk bir belge ile yõpratmak ola- naksõzdõr. Tersine TSK’ye yapõlan bu sal- dõrõlar ters tepiyor, hatta bu derece saldõrõ- ya uğrayan TSK halk indinde daha da sa- hipleniliyor. Bir an için belgenin aslõ bulunduğu kabul edilse ve altõndaki imzanõn da Albay Çiçek’e ait olduğu kesinleşse bile, Genelkurmay bu belgeyle ilişkili olanlarõ cezalandõrarak da- ha da güçlenecektir. Belge ve Siyasal Yönleri... Alev COŞKUN Hükümet bu belgenin aslõnõ bulup çõkarmakla görevli ve sorumludur. Sürekli böylesi konularõ öne çõkaran, bu konulardan siyasal rant sağlamaya çalõşan bir yaklaşõm AKP hükümetini giderek daha da yõpratõyor. Arkası8. Sayfada.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle