23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Birlikte Yaşama İradesi (3) Geçen yazımızda Güneydoğu’da 14 ili kapsayan ve Kürt nüfusunun yoğun olarak bulunduğu bölge- nin Türkiye geneline oranla ekonomik, sosyal ve kül- türel/eğitimsel geri kalmışlığını, yoksulluk ve yok- sunluğunu sayısal verilerle göstermeye çalıştık. Böl- genin koşulları feodal ve yarı-feodal üretim ilişkileri- nin çözülmesini geciktirdiği ölçüde şeyhlik, ağalık, aşi- ret gibi ortaçağ kalıntısı kurumların varlıklarını sür- dürmelerine, bölge insanlarının düşünce, eğilim ve davranışları üzerinde egemen olmalarına olanak sağlamaktadır. Demokrasinin taşıyıcıları onu içsel- leştirmiş olan özgür bireylerdir. Altyapıya feodal ve yarı-feodal ilişkilerin, üst yapıya da bu ilişkilerden bes- lenen çağdışı kurumların egemen olduğu toplumlar- da bireylerin özgürlüğünden, dolayısıyla demokrasi- den de söz edilemez. Bölge halkı seçimlerde temel tercihini var olan eşit- siz koşulların nedenini “Kürt olmalarından kaynakla- nan sorunların” çözülememesiyle gerekçelendiren De- mokratik Toplum Partisi (DTP) ile yoksun ve yoksul topluma öbür dünyada cennet vaat eden Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) arasında yapmaktadır. Her iki tercihte de seçmen davranışını belirleyenin içselleş- tirilmiş demokrasi olduğunu söylemek zordur. Geçen yazımızda belirtildiği gibi bu bölgede nüfusun yüzde 50’si 6’dan fazla kişinin barındığı hanelerde yaşa- maktadır, tek başına bu gerçek bile böyle bir ataer- kil yaşam biçiminde bireysel demokratik iradenin olu- şamayacağını göstermektedir. Üç bölümlük bu kısa yazı dizisinin çıkış noktası de- ğerli toplumbilimci, Sevgili Hocamız Emre Kongar’ın gazetemizde yayımlanan “Kürt Sorunu: Birlikte Ya- şama İradesi” başlıklı önemli yazısıydı. Hocamız ya- zısında soru biçiminde 11 “parametre” sıralamış, tar- tışmaya bu sorulardan başlanmasını önermişti. Biz de kendisinin çağrısına uyarak bölgenin ekonomik, toplumsal ve kültürel/eğitimsel koşullarının kaba bir resmini çizmeye çalıştık. Biz, bu resmin değişmesi- nin sınıfsal yaklaşımdan yola çıkarak bölge emekçi- lerinin nesnel çıkarları doğrultusunda verilecek siya- sal bir savaşımla mümkün olacağına inanıyoruz. Kürt sorunu da bir “ulusal sorun” olmakla birlikte özün- de/temelinde ve uzun erimde emek-sermaye çeliş- kisinin belirlediği bir sorundur. Bölgede sanayileşme sürecine bağlı olarak çok ya- vaş da olsa kapitalist/burjuva bir sınıf oluşmakta, bu sınıf geliştikçe feodal ve yarı-feodal düzeni ayakta tutmak isteyen egemen güçlerle arasındaki çelişki- ler belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Kürt sorunu- nu ülkenin siyasal gündemine taşıyan da bu yeni sı- nıfın temsilcileridir. Bu sınıf, Kürtlüğü kendiliğinden bir etnik grup olmaktan çıkararak kendisi için bir et- nik gruba dönüştürmeyi amaçlamaktadır. Bu dö- nüşüm sürecinde kimlik, kimliklenme ve bunlara bağ- lı simgeler kendileri açısından önem taşımaktadır. Bu nedenle Türkiye’de çoğunluğu oluşturan Türklerin gözünde ikincil, üçüncül derecede önem taşıyan “anadil eğitimi” (anadilde eğitim değil), üniversite- lerde Kürt Filolojisi ve Kürdoloji bölümleri, Kürt Kül- tür Müzesi, Kürt Enstitüsü vb. istemler, bölgede olu- şan yeni sınıfın siyasal temsilcileri ve kanaat önderleri için birincil önemdedir. Kendiliğinden bir etnik grup olmaktan kendisi için bir etnik gruba dönüşmekte olan Kürtlükle özdeşle- şerek bu dönüşümün başını çeken yeni sınıfın tem- silcilerinin temel istemlerinin çoğunluk toplumuyla ha- yatın her alanında “eşitlik” ve “özgürlük” istemi olması doğaldır. Kürt toplumunda Türklerle “birlikte yaşama iradesinin” gelişip pekişmesi de büyük ölçüde bu is- temlerin karşılanmasına bağlıdır. Tarih, eşit olmayanlar arasındaki birliklerin kalıcılık şansının yok denecek ka- dar az olduğunu çok sayıda örnekle göstermektedir. Kürt emekçilerinin de kendileri için bir sınıfa dönüşüp siyasete ağırlık koymaları, sınıf kardeşliği temelinde Türk emekçileriyle omuz omuza daha güzel, daha zen- gin, daha aydınlık bir Türkiye için savaşım vermele- rinin yolu da bu ön süreçlerden geçecektir. Not: Bu yazılarda Kürt nüfusunun yoğun olarak ya- şadığı Güneydoğu bölgesi ve o bölgedeki koşullar ele alınmıştır. Başta İstanbul olmak üzere bölge dışındaki Kürt yurttaşlarımızın içinde bulunduğu koşullar ve bu koşullara bağlı olarak gösterdikleri davranışlar farklı- lıklar göstermektedir, dolayısıyla ayrı bir yazı konusudur. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com CHP İstanbul İl Başkanõ Gür- sel Tekin, Büyükşehir Mecli- si’nde de partisinin Grup Baş- kanõ... Ruhsatsõz belediye bina- larõnõn bile bulunduğu kentte, “iskânsız yapılar”õn yasallaş- masõnõ isteyince kõyamet koptu. Ne var ki Tekin’e “vay seni imar afçısı..” diye yüklenenler, Bayõndõrlõk Bakanlõğõ’nõn aynõ amaçlõ yasa hazõrlõğõna gün- lerdir ses çõkartmõyorlar... Oysa başta “mimar” Bakan Mustafa Demir ol- mak üzere ko- nuya aşina her- kes şunu da bi- liyor ki; “is- kânsız yapılara kullanma izni” ancak imar af- fõyla olur... Bu nedenle bir yan- dan yasa hazõrlõ- ğõna kayõtsõz ka- lõp, öte yandan “ya- sa gerekir” diyen CHP’liye çul- lanmak, “siyasi fırsatçılık” de- ğil midir? ‘Neden’ler önemsenmiyor Tekin’e “Ne demek istedi- niz?” diye sorduğumda, dedi ki; “Yapı imara uygun ve dep- reme dayanıklıysa, diğer ek- siklere kolaylık sağlanamaz mı?” Elbette düşünülebilir ama.. yapõ gerçekten “imara uy- gun”sa ve hatta “sağlam” ya- põlmõşsa, zaten neden iskânõ ol- masõn ki? Yani Tekin de “kente karşı suç affedilsin” ya da “çürük ya- pılara kullanma izni verilsin” demiyor; ancak “ruhsatlı” ol- masõna rağmen “neden-nasıl iskânsız” olduğunu da belli ki pek önemsemiyor... Zaten ister solcu ister sağcõ ol- sunlar; rant ekonomisine tutsak edilen ülkemizde siyasetçileri- mizin ortak karakteri, “ne- den”leri değil, “sonuç”larõ “so- run” saymak değil midir? Tam 60 yõldõr gecekondunun “ruhsatsız”lõğõna çözüm aranõ- yor; “izinsiz-kuralsız” yapõlar için “nasıl yasaya bağlarız”dan önce “nasıl önleyebiliriz” den- miyor. Planlarõn “değişmez”li- ği yerine, kolayca “değiştirile- bilme”lerini sağlayacak yasalarla şehirciliği de yok ettik… Şimdi de bütün bunlarõn “sonucu”nda- ki iskânsõzlõğõ “sorun” sayõp, “Neden iskân verilmiyor” so- rusuna takõlõyor; iskânsõz yapõlara af öneren CHP’liye kõzarken, yasasõna aldõrmõyoruz... ‘Kullanma’nın koşulları Peki, “iskânsızlık” nedir ve hangi “sorun”dan kaynaklan- maktadõr. İnşaat izni (ruhsatõ) bile bu- lunmadõğõ için zaten iskânõ da ol- mayan ve neredeyse yüzde 70’le- ri bulan “kaçak yapı” oranõna, ruhsatlõ ama “iskânsız”larõn ora- nõnõ da ekleyin, “kullanılması sakıncalı” yapõlar yüzde 95’le- re tõrmanõr... “Çözüm”(!) aranan da işte bu “izinli”, hatta “projeli” ya- põlara bile “kullanma izni” ve- rilememesi... Yasaya göre bir inşaatõn bitti- ği tarih, “kullanı- labilir” dendiği gündür. Çünkü yapõ, onaylõ pro- jesine göre ta- mamlanmadan, “insan”a açõla- maz. Ç ü n k ü onaylõ proje, fen ve imar koşullarõna uy- gun yapõlaşma için “önkoşul”dur. İnşaatta projeye uyulmamõşsa, yapõda ve kentte esenlikli bir yaşam sağlayama- yacağõ için, kullanõlmasõna da izin verilemez. Dahasõ, projeye aykõrõ kõsõmlarõnõn yõkõlmasõ ge- rekir... Ne yazõk ki kentlerimiz, rant hõrsõndan ötürü “projesinden farklı inşa edilmiş” yapõlar yõ- ğõnõdõr. Bunlara altyapõ hizmeti de verildiğinden, hem kaçak hem de iskânsõz kentleştik… ‘Şûra’ neden yapıldı? Peki, ne yapmalõ? Aslõnda hiç bu kadar “hazır- lıklı” olunmamõştõ! Mayõs başõnda Cumhurbaş- kanõ Gül’ün de “yol gösterici” diyerek katõldõğõ “Kentleşme Şûrası”nõ kim düzenledi? Ba- yõndõrlõk Bakanlõğõ... Hemen tüm üniversitelerimiz ve ilgili kurumlarõmõzdan 300 uz- man “Türkiye’nin ortak aklı” için aylarca neden çalõştõ; otel, ulaşõm, yeme içme hizmetlerine onca masraf neden yapõldõ? Bun- dan böyle yasal, planlõ, kimlik- li ve “iskânlı” yapõlaşmanõn sağlanmasõ için... Nitekim Şûra dedi ki: “İmar disiplini sağlanmadan; yasadışı yapılara ‘af’lı çözümlerle ‘uy- gar’ca kentleşemeyiz...” Hadi diyelim Gürsel Tekin ve ona kõzanlar okumaya zaman bulamõyorlar; Bakanlõk kendi “çalışması”nõn bilimsel karar- larõnõ nasõl göz ardõ edebilir? Kentlerimiz, “bilgi ve biri- kim”lerimize aldõrmayan “oy beklentilerine bağlı siyaset”in aynasõdõr. Bakalõm, asõl bunu ne zaman sorgulayacağõz... ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘İskân’sõz Kentlerimiz... HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 24 Haziran SAYFA CUMHURİYET 24 HAZİRAN 2009 ÇARŞAMBA 18 Bolu Valisi: Yes we can. Köroğlu: Alnımıza kara yazı yazıldı! Turist Doğan Kapkıner: “Sarıklı ve şalvarlı insanların sokaklarda dolaşmadığını söyleyen Ertuğrul Günay hangi ülkede yaşıyor acaba!” Komşu Ahmet Mete Apak: “Bülent Ecevit’in sağlık durumunu diline dolayan Recep’in durumu: Gülme komşuna gelir başına!” Cimri Işık İşgüden: “Hülya Avşar’a göre evli erkek karısını arada bir aldatmalıymış. Cimri davranmış; ulema arada dört diyor!” YağmurDeniz Alkollü içkilere yeni düzenleme TÜTÜN ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu yayımladığı tebliğle alkollü içki reklamlarına yepyeni ilkeler getirdi. Tebliğe göre rakı reklamında balık ve beyaz peynir kullanılamayacak; Boğaziçi görüntüsü olmayacak. Sinema salonlarında içki reklamları ancak film bittikten sonra seyirciler dışarı çıkarken yayımlanabilecek. Mehmet Küçük başkanlığındaki kurulun tebliği şeriatçı çevrelerde büyük bir memnuniyetle karşılanırken AKP-FG koalisyon hükümetine yakın bir yobaz, “Türkiye İslam Cumhuriyeti’ne doğru atılmış küçük bir adım fakat önemli bir adım” dedi. Bu arada kurula yakın çevrelerden edinilen bilgiye göre şarkı ve türküler üzerinde de bir çalışma yürütüldüğü, yakında alkollü içkilerle ilgili olarak güftelere yeni bir düzenleme getirileceği öğrenildi. Yeni düzenlemede meyhane, rakı, şarap, kadeh, sarhoş kelimelerinin geçtiği şarkı ve türküler yasaklanacak. Mehmet Küçük’ün ilk umre ziyareti sonrası yasaklanması beklenen şarkılar arasında Elveda Meyhaneci, Doldur Be Meyhaneci, İspanyol Meyhanesi, Vardar Ovası (kazanamadım rakı parası), Necibe’m (iç şarap üstüne konyak Necibe’m), Gesi Bağları (kurulsun masalar rakı konyak içilsin), Mican (rakı koydum fincana), Bu Gece Son Gecemiz (at kadehi elinden), Bu Ne Sevgi Ah Bu Ne Istırap (nasibim olsun bir yudum şarap) bulunuyor. Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” AKP-FG koalisyon hükümetinin medyası Ergenekon dalgasından tutuklu kalp hastası Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’ı öldürmeye karar vermişe benziyor! İktidar yalakaları bir süredir, aynı dalgadan tutuklukluyken sağlık nedenleriyle tahliye edilen emekli orgeneral Hurşit Tolon gibi Haberal’ın da tahliye edileceğini ve bu kararı Tolon’u tahliye eden İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi yargıcı Necdet Ede’nin vereceğini öne sürüyordu. Yalaka medyanın sistemli bir şekilde yürüttüğü kirli propaganda ve psikolojik savaş sonunda yargıç Necdet Ede kurumsal olarak baskı altına alındığını bildirerek davadan çekildi. İktidar yalakaları tarafından sanki ölmesi istenen aynı dalgadan tutuklu bir başka isim ise eski Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran oldu. Yurtkuran’ın kanser ameliyatı sonrası ışın tedavisinden yoksun bırakılmasını ve tıkalı iki kalp damarı nedeniyle acilen by pass ameliyatı yapılması gerektiği halde tahliye talebinin üç kez reddedilmesini yalaka medya görmezden geldi. Olayı anımsarsak, Yurtkuran’ın sağlık durumu nedeniyle yapılan ilk tahliye talebini 24 Nisan’da İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nden yargıçlar Erkan Çanak, Resul Çakır, Yakup Hakan Günay reddetmişti. İkinci tahliye talebini 15 Mayıs’ta İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden yargıç Gökmen Demircan kabul etmemişti. 7 Haziran’da yasa gereği tutukluların durumunu değerlendiren 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nden yargıç Metin Özçelik, tutukluluk halinin devamına karar vermişti. Özçelik’in adını Taraf’a servis edilen sahte belgenin bürosunda bulunduğu iddiasıyla emekli gazi üsteğmen Serdar Öztürk’ün işyerinin aranması, delil tespiti ve tutuklanması kararını veren yargıç olarak duymuştuk. Yurtkuran’ın üçüncü tahliye talebini ise 15 Haziran’da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden yargıçlar Kemal Can, Mehmet Faik Saban, Ömer Diken reddetmişti. Diken, füze ile uçağını düşürerek başbakanı öldüreceği iddiasıyla ölüm döşeğindeki Türkan Saylan’ın evinin polis tarafından basılıp aranması kararını vermişti. Bir de ölüm döşeğinde tahliye edildikten beş gün sonra ölen Kuddusi Okkır vardı. “Cinayeti Gördük” kitabında eşi Sabriye Okkır “Tahliye talebimizi reddeden dört hâkim bugün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndedir” diyordu. Ölüm cezasının kaldırıldığı Türkiye’de yargılama süreci ölümcül olmamalı! Ölümcül SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Trabzon’un Çay- kara ilçesinde, do- ğal güzelliğiyle ta- nõnan ve “tabiat par- kõ” kapsamõna alõ- nan göl. 2/ Tatlõ su- larda yaşayan bir tür gelincik balõğõ... Ku- ran’da bir sure. 3/ Öğütülmüş tahõl... Gümüşsü beyaz renkte bir element. 4/ İzmir’in önemli bir mesire yeri olan dağ. 5/ Rey... Yön göstermek için belli yerlere konulan işaret. 6/ Tanrõ... Çok sert ve tu- tarsõz hareketlerde bulu- nan akõl hastasõ. 7/ Orta- kulakta bulunan küçük bir kemik... Arnavutluk’un pla- ka imi. 8/ Bezi beyazlat- makta kullanõlan madde... “Şu dünyanõn --- imiş ka- põsõ / Geldi geçti ak günümün hepisi” (Karacaoğlan). 9/ So- yu tükenme tehlikesi gösteren, leyleğe benzer bir kuş. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ “Karakeçili” de denilen bir Türkmen boyu. 2/ Deride si- nirler boyunca birtakõm ağrõlõ fiskelerin dökülmesiyle be- liren bir hastalõk... Karadeniz’in kuzeyindeki iç deniz. 3/ Tel- li bir çalgõ... Güvenlik amacõyla çeşitli yerlere yerleştirilen kameralar için kullanõlan sözcük. 4/ “Yok” anlamõnda ar- go sözcük... Hizmet hayvanlarõnõn ayağõna çakõlan demir. 5/ Hayvanlara vurulan damga... Tac-Mahal’in bulunduğu kent. 6/ Şaraplarõn incelenmesini konu edinen bilim. 7/ Çi- pura balõğõnõn yavrusuna verilen ad... Küçük mağara. 8/ Tun- celi yöresine özgü, “sac sırımı” da denilen bir tür hamur yemeği... Tavana yakõn küçük pencere. 9/ Çölden esen rüz- gâr... İnce saç örgüsü. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 B A N D U M A A O D A S A R A Ç R I Z A U S T A A R İ F A N E L N K İ Ç N E Y A D A Y K İ R A E L E N İ K A İ L E T İ M T E Ç İ T L İ T O T 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle