18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 10 HAZİRAN 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER [email protected] SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Kale Avrupası Çirkinleşecek... “Endişeye mahal yok!” diyenlerimiz var… İyimserliğin de artık bu kadarı! “Irkçı partilerin temsilci sayısı arttı ama” diyorlar, “Avrupa Parlamentosu (AP) kararları zaten tavsiye ni- teliğinde!” 7 Haziran AP haritasına bundan daha “bürokratik” bir yaklaşım düşünülemez. Brüksel’e yansıyan “siyasi haritanın” Türkiye üze- rindeki kaçınılmaz, beklenen etkilerini yalnızca “Av- rupa Parlamentosu kararlarının bağlayıcılık ölçüsüne” indirgemek, sığlık ve safdilliktir... Avrupa Parlamentosu’nun AB Komisyonu’nu de- netlediği, “bütçenin” bu kurumun “onayından” geç- tiği unutulmamalı… “Lizbon Anlaşması’nın” kesintiye uğrayan onay se- rüveni tamamlandığı an ayrıca, Avrupa Parlamento- su’nun mevcut yetkileri güçlendirilecek... Böylece şimdiye dek bildiğimiz, tanıdığımız tüm Avrupa parlamentolarından daha sağda ve ırkçı, popülist uçları olan bir Avrupa Parlamento- su ön plana çıkacak. ‘Öteki’ günah keçisi oldu Bu çok somut perspektifin ötesinde; “Avrupa Parlamentosu seçimlerinin” ortaya koyduğu sinsi ve fevkalade “ürkütücü bir genel tablo” var… Rasyonel çözümlerden umut kesen; işsizlik, eko- nomik kriz etkisiyle savrulma yaşayan; yelpazenin so- lundan medet ummayan; küreselleşme karşısında pa- nik olan, içe kapanan; siyaset ve liderlere inancını yi- tiren; bu sorunların faturasını “günah keçisi” hesabına zincirdeki zayıf halka “yabancılara” ve “farklı olana” çıkaran bir büyük “tablo” bu… Fransa, İtalya gibi önemli Avrupa ülkelerinde; Sarkozy, Berlusconi gibi “popülist liderleri” iktida- ra taşıyan “tablo” buydu. Avrupa Parlamentosu seçimleri bu tablonun bel- li ülkelerle sınırlı olmadığını, Avrupa genelinde ya- şandığını; Sarkozy, Merkel’lerin “kale Avrupa- sı’nın” Avrupalı seçmenlerce sahiplenildiğini or- taya koydu. “Uluslar Avrupası” geri döndü AB temelindeki “dayanışma” anlayışı ile hiç bağ- daşmayan bu “kale Avrupası sendromu”; “ulusal ön- celiklere” geri dönen, “ulusal çıkarları” ön plana çı- karan bir “ulusallaşma dalgasını” da beraberinde ge- tirdi. Ekonomik kriz, göç gibi sorunlara AB çapında ortak çözüm aramak yerine, “her koyun kendi ba- cağından asılır” misali; kendi başlarına çare arayan ülkeler, böylelikle yalnız dış dünya karşısında değil, kendi aralarında da “duvarlar” çekmeye, duvarlar yük- seltmeye başladılar. Son genişleme ardından Doğu Avrupa ülkelerin- den gelen işgücünün AB içinde serbest dolaşımının engellenmesi sözgelimi, buna çok somut bir örnek. Ne var ki böyle böyle AB değerleri ve fikirleri- ne inançlar mayınlandı. Brüksel kararlarına güven azaldı. Avrupa kurumlarına olan bu “güven kay- bı”, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde şimdiye dek görülmemiş oranında düşük sayılarda seç- menin sandık başına gitmesine yol açtı. Yüzde 60 oranda seçmen oy kullanmadı. AB anlaşmaları (“Lizbon Anlaşması”) suretiyle eli güçlendirilmek istenen Avrupa Parlamentosu’nun, son kertede “demokratik meşruiyetini” zayıflattı bu... Irkçılar parlamentoyu şartlar... Önceki parlamentolara nazaran, karşımızda işte böyle “demokratik meşruiyeti zayıflamış”, “kale Av- rupası bakışının” güçlendiği, aşırı sağ uçların sesle- rinin yükseldiği bir Avrupa Parlamentosu olacak... İngiltere, İtalya gibi, Türkiye’nin AB üyeliğini des- tekleyen ülke temsilcileri arasında dahi, bu üyeliğe şiddetle karşı çıkan “ırkçılar” bulunacak. İngiltere’nin AP’ye ilk kez gönderdiği ırkçı parti BNP, bu seçimlerde oylarını katlayan İtalya’nın “Kuzey Li- gi” partisi temsilcileri, bu olguya tipik örnek… “Irkçıların”, AP oturumlarını nasıl, ne oranda “re- hin alacaklarını” hep birlikte göreceğiz. Bu rehin alma durumu, büyük ölçüde AP sinesin- deki “siyasi grupların” kimyasıyla belirlenecek. Irkçı partilerin tümü olmasa da bir bölümü örne- ğin; “Avrupa Halk Partisi” EPP’den ayrılıp ayrı grup oluşturmaya hazırlanan AP’nin güçlü partisi İngiliz mu- hafazakârlarıyla birlikte oturabilecek. Bu gruptaki “ırkçılar” seslerini üst perdeden yük- seltebilecek ve başka parlamenterleri şartlayabile- cekler. Türkiye’ye destek vermeye yatkın merkez sağ- sol parlamenterler, yan çizmek istediklerinde şöyle mazeretlere başvuracaklar: “Bize kalsa iyi de! Irkçılar malum baş belası. Bunu onlara anlatamayız...” İs, sis, pus, had derecede muğlaklık, itiş kakış... Avrupa ile ilişkilerde daha çok manipülasyon, “Müslüman” kontenjanından daha çok itilip kakılma, taraflar arası daha haşin sertleşme... Bunlara kendinizi hazırlayın. İp kopar mı? Kopmaz. Ama var ya… Artık keşke kopsa. Çok çirkinleşe- cek her şey. Ben asıl bundan korkuyorum. [email protected] Nijerya’da çevreci yazar Ken Saro-Wiva dahil 9 kişinin idamõnda rol almakla suçlanan petrol şirketi, ‘uzlaşma sağlamak amacõyla’ 24 milyon lira tazminat ödemeyi kabul etti Dış Haberler Servisi - Nijerya’da 1995’te çevreci yazar Ken Saro-Wiwa’nõn idam edilmesi için dönemin cunta yönetimiyle işbirliği yapmakla suçlanan dünya petrol devi Shell, gelecek hafta New York’ta görülecek dava öncesinde davacõlarla anlaşarak 15.5 milyon dolar (yaklaşõk 24 milyon lira) tazminat ödemeyi kabul etti. 1995’te petrol şirketlerinin yol açtõğõ çevre tahribatõna karşõ başlattõklarõ kampanya nedeniyle aralarõnda yazar Saro-Wiwa’nõn da bulunduğu 9 kişinin idam edilmesi, tüm dünyada büyük tepki yaratmõş ve Shell, “çevrecilerden kurtulmak amacıyla” cuntayla işbirliği yapmakla suçlanmõştõ. Petrol şirketlerini çevreyi kirletmekle, gelirlerini yerli halkla paylaşmamakla ve Nijer Deltasõ’nda askeri rejimin varlõğõnõ teşvik etmekle suçlayan Saro-Wiwa, Shell’in ülkenin güneyindeki faaliyetlerini durdurmayõ başarmõştõ. Aralarõnda Saro-Wiwa’nõn oğlunun da bulunduğu cunta kurbanlarõnõn yakõnlarõ, ABD’de faaliyet gösteren şirketlerin ülkenin kanunlarõna dünyanõn her yerinde uymalarõ gerektiği yönündeki 1789 tarihli yasaya dayanarak, 1996’da İngiliz-Hollanda ortaklõğõndaki şirkete dava açmõştõ. Cunta rejiminin kurbanlarõndan oluşan davacõlarõn avukatlarõ, önceki gün müvekkillerinin Shell’le anlaşmaya vardõğõnõ bildirdi. Açõklamada, tazminatõn bir bölümünün davacõlara, bir bölümünün de idam edilenlerin üyesi olduğu şiddet karşõtõ “Ogoni Halkının Yaşamını Sürdürmesi Hareketi”ne (MOSOP) verileceği kaydedildi. ‘İnsan gibi davranmayı öğrenmeli’ MOSOP sözcüsü Bariara Kpalap, kararõ memnuniyetle karşõladõklarõnõ, ancak Shell’in tutumunu değiştirmesi, çevre konusundaki sorululuklarõnõ yerine getirmesi ve bölge halkõna insan gibi davranmayõ öğrenmesi gerektiğini söyledi. Saro-Wiwa’nõn 40 yaşõndaki oğlu Ken Wiwa, yaşasaydõ babasõnõn da sonuçtan memnun olacağõnõ belirterek, tazminat kararõnõ “Nijerya halkının zaferi” olarak nitelendirdi. Shell’den yapõlan açõklamada ise “şirketin suçlamaları kabul etmediği, uzlaşmak amacıyla verilecek tazminatın Nijerya’da cunta kurbanlarına yönelik bir jest olduğu” belirtildi. Şirketin, dava sürecinin dünyadaki ününü yõpratmasõnõ önlemek amacõyla “yüklü tazminat vermeyi” kabul ettiği belirtiliyor. Shell’den kan parası Dış Haberler Servisi - Amerikan Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Başkanõ Robert Mueller, ABD’de- ki camilere “muhbir” yerleştiril- mesine yönelik tepkilere karşõ çõka- rak, uygulamanõn Müslüman toplu- muyla ilişkileri etkilemediğini sa- vundu. Bazõ Müslüman derneklerin şikâyeti üzerine açõklama yapan Mueller, “meskenleri değil, kişile- ri soruşturduklarını” belirtti ve camilere muhbir yerleştirerek suç oluşturabilecek konularda bilgi ya da kanõt elde edilebileceğini söyledi. Michigan İslami Kuruluşlar Kon- seyi, bir süre önce Adalet Bakanlõ- ğõ’na başvurarak, FBI’nõn dini lider- leri ve topluluk üyelerini izlemek amacõyla camilere muhbir yerleştir- mesinin, olasõ teröristler yerine iba- dete gelenleri ve din adamlarõnõ he- def haline getirdiğini ve bunun ra- hatsõzlõk yarattõğõnõ bildirmişti. Kon- sey, Adalet Bakanõ Eric Holder’a gönderdikleri mektupta da, camiler- de ibadet edenlerin gayriresmi olarak sorgulanmasõna tepki göstermişti. Güney Kaliforniya’daki caminin üyeleri de, FBI’nõn 2006’dan beri İs- lami kuruluşlara sõzmaya çalõştõğõnõ öne sürmüş ve “casusluk” uygula- masõyla “Müslümanların ve cami- lerin şüpheli duruma düşürülme- ye çalışıldığını” ifade etmişti. FBI camide casuslukta ısrarlı Pakistan’da lüks otelde patlama Ordunun Svat Vadisi’nde Tali- ban militanlarına karşı yürüt- tüğü operasyonun ardından, ülke genelinde güvenlik seviye- sini yükselten Pakistan’da, Pe- şaver kenti kana bulandı. Ço- ğunlukla yabancıların kaldığı lüks otelde meydana gelen pat- lamada 11 kişinin hayatını kaybettiği, 50’yi aşkın kişinin yaralandığı bildirildi. Ölenler arasında İngiliz ve Rusların bulunduğu kaydedildi. İki araçla birlikte ilk olarak otelin güvenlik görevlilerini etkisiz hale getiren saldırganların, bomba yüklü bir aracı otelin otoparkına soktukları ve 500 kg. ağırlığında olduğu tahmin edilen bombayı patlattıkları belirtildi. (Fotoğraf: AP) ABD’DEN İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM PLANI Dış Haberler Servisi - ABD’nin Ortadoğu özel temsilcisi George Michell İsrail-Filistin görüşmelerine yeniden ivme kazandõrmak amacõyla bölge turuna başlarken, ABD Başkanõ Barack Obama’nõn iki devletli çözüme 2 yõl içinde ulaşõlmasõnõ öngören bir planõ İsrail ve Mõsõr’a sunduğu bildirildi. Londra merkezli El Şark el Evsat gazetesinin haberine göre, Obama planõ geçen ay Washington ziyareti sõrasõnda İsrail Başbakanõ Benyamin Netanyahu’ya sundu. İsrail liderinin plana 6 hafta içinde yanõt vermesinin beklendiği belirtildi. Mõsõr yönetiminin ise 2011’e kadar Filistin devleti kurulmasõnõ öngören planõn önündeki en büyük engel olarak gördüğü ve Filistinliler arasõndaki iç çekişmeye son vermek amacõyla girişimlerde bulunma kararõ aldõğõ ifade edildi. Haberde, Filistin Yönetimi Başkanõ Mahmud Abbas’õn görüşmeler için Kahire’ye bir heyet gönderdiği, Hamas’õn Şam’daki lideri Halid Meşal’in de Kahire’ye çağrõldõğõ kaydedildi. Belçika’da 6 Türk asıllı vekil BRÜKSEL (Cumhuriyet) - Aşõrõ sağ, Avrupa Parlementosu (AP) seçimlerinde Avrupa genelinde yükselirken, Belçika’da büyük kayba uğradõ. AP seçimleri ile aynõ gün yapõlan bölgesel parlamento seçimlerinde Flaman bölgesindeki aşõrõ sağõn temsilcisi Velaams Belang Brüksel Parlamentosu’ndaki 3 sandalyesini kaybetti. Aşõrõ sağcõ Velaams Belang’õn Flaman Parlamentosu’nda da yüzde 9 gerileyerek üç sandalye de burada kaybetmesi Belçika’yõ bir ölçüde rahatlattõ. Öte yandan siyasi çalkantõlarõn bir türlü yatõşmadõğõ Belçika’da dil esasõna göre oluşturulan 4 ayrõ parlementonun birinci partilerinin çoğunun farklõ görüşleri temsil etmesi ülkedeki derin görüş ayrõlõklarõnõ yansõtõyor. Kadõn ve erkek adaylar arasõnda fõrsat eşitliği hedefleyerek hazõrlanmõş Belçika’daki seçim sistemi sayesinde, farklõ parlamentolara giren 6 Türk kökenli milletvekili arasõnda tam bir eşitlik sağlandõ. Brüksel Parlamentosu’nda halen milletvekili olan Emir Kõr ve Emin Özkara tekrar seçildi. Brüksel Parlamentosu’na girmeyi başaran bir başka Türk kökenli aday ise Mahinur Özdemir. Flaman bölgesinde ise Sosyalist Parti’den Fatma Pehlivan ve Güler Turan, Hõristiyan Demokrat Parti’den Veli Yüksel seçildiler. Garzon’a zehirli konyak planı Dış Haberler Servisi - İspanya’nõn Bask özerk bölgesindeki ayrõlõkçõ ETA örgütünün, ülkenin tanõnmõş terör ve uluslararasõ suçlarla mücadele yargõcõ Baltasar Garzon’u “zehirli bir konyak şişesi” ile öldürmeyi planladõğõ iddia edildi. İspanyol El Pais gazetesi terörle mücadele birimlerine dayandõrdõğõ haberinde, geçen 18 Nisan’da Fransa’da yakalanan ETA liderlerinden Jurdan Martitegi Lisaso’nun hediye olarak göndereceği zehirli bir şişe konyakla Garzon’u öldürmeyi planladõğõnõ yazdõ. Habere göre, Garzon’un hayranõ bir hukuk öğrencisi tarafõndan gönderildiği süsünün verilmek istendiği hediyenin yanõnda değerli bir bardak ve “eski Şili diktatörü Pinochet’ye veya yolsuzluğa karşõ açtõğõ davalardan dolayõ Garzon’a teşekkür edilen” bir notun yer almasõ da planlar arasõndaydõ. Garzon, ETA’ya yönelik soruşturmalarõ yürütmenin yanõ sõra örgütle bağlantõlõ siyasi organizasyonlarõ yasaklamõştõ. Çarşıya ahlak kamerası Dış Haberler Servisi - Suudi Arabistan’da “ahlak polisi”nin alõşveriş merkezlerine kamera yerleştirme hazõrlõklarõ ülkede tartõşmaya yol açtõ. “Ahlaka uygun olmayan davranõşlarda” bulunmaya teşebbüs edenleri denetlemek ve yakalamak için alõşveriş merkezlerine kamera yerleştirme izni alabilmek için “ahlak polisleri”nin parlamentoya sunduklarõ öneri, Suudi Arabistan Danõşma Meclisi üyelerinden “özel hayata müdahale” olduğu gerekçesiyle tepki topladõ, üyeler kararõn yeniden gözden geçirilmesi çağrõsõnda bulundu. Milletvekili Abdülrahman al-Anad, “Kameralarõn yerleştirilmesi özel hayata müdahaledir ve çok sorun açacağa benziyor” dedi. Ken Saro- Wiva.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle