23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 MAYIS 2009 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B Dört dönemdir Kadõköy Belediye Başkanlõğõ’na seçilen Selami Öztürk’ten iktidara sert eleştiriler: Halkhükümetegerekendersiverdi Kadõköy Belediye Başkanõ Selami Öztürk’le ilçede tur atõyoruz. Selamiçeşme Hat Boyu’ndaki 120 dönüm alana yayõlmõş Özgürlük Parkõ mutlaka görülmeli. İnanõlmaz bir özenle düzenlenmiş. Bir Çocuk Kültür Merkezi var. Yaklaşõk 400 çocuk burada piyano, keman, gitar, perküsyon çalgõlarõ ve bağlama çalmayõ hiç ücret ödemeden öğreniyor. Öğretmenlerin hepsi konservatuvar mezunu. Biraz ötede bir çocuk diş sağlõğõ kliniğinde çocuklar ücretsiz diş tedavisi hizmeti alabiliyor. Üstelik klinikteki aletler son teknolojiye uygun olarak yapõlmõş. Selami Öztürk 29 Mart seçimlerinde yüzde 70’e yakõn oy almanõn keyfiyle çok daha çeşitli projeler üzerinde çalõştõklarõnõ anlatõyor. Konuşmamõzõn sonunda da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne şöyle bir sitem yolluyor: “İstanbul’un Anadolu Yakası’nı çok ihmal etti. Bundan sonra umarım Kadıköy’ün ulaşım sorununu çözmek için proje üretirler.” - 29 Mart yerel seçim sonuçlarıyla seçmen nasıl bir mesaj verdi? S.Ö. - Seçimlerden önce gittiğim yerlerde insanlar “AKP mutlaka yüzde 40’ın altına inmelidir” diyorlardõ. AKP Hükümeti 22 Temmuz seçimlerinde yüzde 47 oranõnda oy aldõktan sonra inanõlmaz biçimde tavõr değiştirdi. Türkiye’deki hukuk devletine inanõlmaz bir biçimde darbe vuracak davranõşlar içine girdi. Türkiye’nin yeniden hukuk devletinin içine çekilmesinin tek koşulu da AKP’ye verilecek uyarõlardõ. Anayasa Mahkemesi’nin almõş olduğu karar aslõnda ciddi bir uyarõ olmasõna rağmen bunu hiç algõlamadõklarõnõ görmüştük. Bu nedenle seçim sonuçlarõyla durumu anlamalarõ gerekiyordu. Nitekim yüzde 38’lere düşmüş olmasõnõ ciddi bir uyarõ olarak kabul ediyorum. Aslõnda AKP’nin gerçek oyunun yüzde 38 olduğunu da düşünmüyorum. - Neden AKP’nin gerçek oyunun yüzde 38 olmadığını düşünüyorsunuz? - Çünkü özellikle Doğu’da valilerin, kaymakamlarõn seçime müdahil olmalarõ, baskõlarõ ve hükümetin ajanõ gibi çalõşmalarõ sonucunda bir hesap yaptõğõnõzda, bu yüzde 35’lerin altõna iner. Seçim hesapları tutmadı - Tam seçim gecesi oylar sayılırken birden elektriklerin kesilmesi ve Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) bilgisayar sisteminin çökmesi de acaba bu amaca hizmet etmiş olabilir mi? - Onlar dahil. Bu genel değerlendirmem. Bir de bizim özelimiz var. Ben Kadõköy’de dördüncü dönemdir seçime girdim. İlçenin bölünmüş olmasõna rağmen yüzde 70’e yakõn bir oy aldõm. Bunun iki temel nedeni var. Bunlardan birincisi şu: Kadõköy’de insanlar laik, demokratik hukuk devleti anlayõşõndan yana olanlarõn yanõnda yer alõyor. Kadõköy seçmeni daha iyi eğitimli. Dünyayõ, dünyada olup bitenleri izliyor. Bütün bunlara bakõp kararõnõ veriyor. Yani özgür iradeye sahip. İkinci olarak da bizim 15 yõllõk icraatlarõmõzdan, çalõşmalarõmõzdan, birbirimize karşõlõklõ olarak vemiş olduğumuz güvenden ve belki de aynõ hedefe doğru yürüyüşümüzden dolayõ bu oy oranõyla bize destek verdiler. Bu bizi mutlu ettiği kadar yükümüzü de arttõrdõ. Çünkü bunun getirdiği bir sorumluluk da var. Yani yüzde 70’in karşõlõğõnõ çok iyi vermemiz gerekir. Ama bir de yüzde 30 oranõnda bize oy vermeyen var. Mutlaka onlarõ da tatmin edecek bir dönem geçirmemiz lazõm. Ekibimizle, arkadaşlarõmõzla yüzde 100’e hitap edebilecek ama yüzde 70’den de hiçbir zaman kopmayacak bir yönetim anlayõşõnõ sergilemeye çalõşõyoruz. - AKP Hükümeti gayet zekice bir kararla yerel seçimler öncesi kimi ilçeleri birleştirdi, Kadıköy gibi kimi ilçeleri de birkaç ilçeye böldü. Bu durum Kadıköy’ü seçimlerde nasıl etkiledi? AKP ilçeleri bölerek daha yüksek oy alma amacına ulaştı mı? - AKP amacõna ulaşamadõ. Bunun böyle olacağõ da belliydi. Aslõnda Kadõköy’den ayrõlan bölgelerin Maltepe’yle birleşmeleri ve bir ilçe olmalarõ gerekirdi. 1992’de alõnan karar bu yöndeydi. Ama genel seçimlerde AKP yüzde 47 oy aldõktan sonra aynen Özal’õn yapmõş olduğu gibi bilgisayar teknolojisini kullanarak seçim hesaplarõ yapmaya başladõ. Ümraniye’yi Üsküdar’dan, Samandõra’dan koparõp, belli bölümleri Ataşehir’le birleştirip Ataşehir bölgesindeki sosyal demokrat seçmeni AKP yönetimine mahkûm etmek istedi. Fakat hesaba katmadõklarõ çok ciddi nedenler vardõ. Birincisi yeni yerleşim yerleri, yani yeni yapõlan siteler ve bloklardõ. Burada TOKİ’nin bize büyük faydasõ oldu. TOKİ oralarda beş bine yakõn konut yaptõ. Buralara yerleşen insanlar bir kere AKP’ye oy vermiyor. Çünkü bunlar aydõn kesim. İkincisi, gecekondularõn yoğun olduğu bölgelerde kentsel dönüşüm adõ altõnda rantõ kendi yandaşlarõna dağõtacak sistemler ortaya koymaya başladõlar. Oralarda yaşayan yurttaşlarõn bir kõsmõ bunu gördü. Maltepe’de, Hacõ Hüsrev’de, Sulukule’de yapõlan uygulamalarõ fark etti. Bunu gören seçmenden de ciddi oy kayõplarõ oldu. Bunlar Ataşehir ilçesinde AKP’nin sonunu getirdi. Bir üçüncü neden de şu: Ataşehir ilçesinde Kadõköy Belediyesi’nin yardõmlaşma merkezleri adõ altõnda ciddi çalõşmalarõ vardõr. O bölgede 13 tane yardõmlaşma merkezimiz, dört tane de meslek edindirme merkezimiz var. Bir çocuk diş sağlõğõ polikliniğimiz, bir çocuk sağlõğõ kliniğimiz, Bakkalköy’de kadõn doğum ve çocuk üzerine uzmanlarõmõzõn olduğu ücretsiz sağlõk hizmetimiz bulunuyor. Bütün bunlarõ yan yana getirdiğinizde, o bölge halkõ bizden son derece memnundu. Bu mutluluğunu da seçim sonuçlarõna yansõttõ. Ben seçimlerden önce Ataşehir için, biz iki CHP’li belediye olacağõz, demiştim. Öyle de oldu. Ayrõca Maltepe’yi, Kartal’õ da aldõk. AKP marjinalleşiyor - Yıllardır merkez sağda inanılmaz bir boşluk olduğu, bir türlü o boşluğun doldurulamadığı söyleniyordu. Sonuçta DP merkez sağ bir parti olarak kongresini yaptı ve yılların siyasetçisi Hüsamettin Cindoruk’u genel başkanlığa seçti. Cindoruk seçilir seçilmez ANAP’ı DP çatısı altına çekmek için kolları sıvadı. Bundan sonra sizce merkez sağda neler olur? - Türkiye’de insanlar oy verirken elbette siyasi partilerin icraatlarõna bakarken büyük oranda da liderlerinin karizmasõnõn etkisi altõnda kalõyorlar. Sayõn Cindoruk çok deneyimli bir politikacõ. Ancak hemen heyecan uyandõracak bir yapõya sahip değil. Bunu zaman içinde değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum. Yani ilk çõkõşõnda çok başarõlõ olamayabilir. Ama zaman içinde liberal kesimi toparlayabilecek bir kadro yaratabilir. Bu kadroyu yaratabilirse başarõlõ olabilir. Ama liberal kesimde kadro yaratmazsa o zaman başarõlõ olma şansõ yok. Gerek liberal gerekse sosyal demokrat kesimde biraz politikada sivrilen isimler hemen lider olmak istiyor. Bu hastalõk sosyal demokratlarda öteden beri vardõ. Şimdi liberallerde de başladõ. Bu kesim eğer Cindoruk’u birleştirici bir lider olarak görüp orada toplanõrsa o zaman elbette AKP’den ciddi kaymalar olur. O zaman da Sayõn Cindoruk hedefine ulaşmõş olur. Bunun temel amacõ AKP’den ciddi kopmalarõ sağlamak ve AKP’nin bir bölümüyle liberal kesimi birleştirmektir. Burada AKP’yi de ciddi olarak liberal kesime çekme gayretleri de olabilir. Ama şu anda benim gördüğüm kadarõyla “Evet, bu iş oldu” demek mümkün değildir. Bunu zaman gösterecek. - Zaman içinde bu projenin başarılı olacağı varsayımı yüzünden mi AKP yöneticileri ve yandaş medya böylesine bir telaşa kapıldı? - Bunlar lider partileri. AKP Recep Tayyip Erdoğan’la gelip onunla bitecek olan bir parti. Nasõl ANAP Özal’la yükselip sonra da erime dönemine girdiyse AKP de erime dönemine girecek. Erdoğan bu durumu iyi gördüğü için, 2016’da ben partide yokum, dedi. Bence doğru bir tespit yapmõş. Çünkü 2016’da AKP ciddi biçimde varlõğõnõ sürdürürse Başbakan’õn hedefleri farklõ yerler olabilecektir. Ama AKP yok olursa yok olan bir partinin varlõğõnõ sürdürmesinin de anlamõ olmaz, diye düşünürüm. O bakõmdan Sayõn Cindoruk’un girişimleri yeni bir liberal parti yaratõrsa o zaman Türkiye’de iki ayak gelişir. Birisi sosyal demokrat, öbürü de liberal ayak olur. Böylece de bu iş iki partili sisteme döner. - O zaman AKP’nin böyle bir tabloda yeri ne olur? - Evvelki RP gibi marjinal bir parti olur. Böyle bir tabloda Türkiye iki partili sisteme dönmüş olur. Ben önümüzdeki üç-dört yõl içinde Türk siyasetinin buraya kayacağõnõ düşünüyorum. Çünkü herkesteki gayret o yönde. Hangidemokrasilerdebaşbakanlarcumhurbaşkanõatamasõyapar? - Başbakan kimseye sormadan “Kardeşimiz Abdullah Gül adayımız” demedi mi? - Hiç bunlar olmamõş gibi yapacaksõnõz, hatta cumhurbaşkanõnõ seçmeyeceksiniz, atayacaksõnõz, ondan sonra da şikâyet edeceksiniz. Hangi demokraside başbakanlarõn cumhurbaşkanõnõ atama yetkisi var? Benim bildiğim demokrasilerde cumhurbaşkanõnõn başbakanõ atama yetkisi vardõr. O zaman bu durumu demokrasinin neresine sõğdõrabiliriz? Biz mahkemeye söz söyleyeceğimize bunlara söz söylemeliyiz. Siz bu suçla suçlanan birisini orada akladõnõz. Bu mahkeme kararõyla ilgili daha fazla konuşulacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. - Siz lehteki yargı kararlarını iyi bulup aleyhtekileri ağır biçimde eleştirerek çifte standart uygulandığını söylediniz. Ergenekon davasıyla ilgili olarak hükümet erkânı, “Yargı kararlarına saygı gösterilsin” diyor. İş kendilerine dokununca, “Böyle yargı kararı mı olur?” diyorlar. Yandaş medya da dahil AKP kanadının ağzından düşürmediği söz, “Rektörler, yüksek rütbeli subaylar dahil Türkiye’de herkese dokunulur” diyorlar. Ama iş Cumhurbaşkanı’na gelince o dokunulmaz oluyor. Bu çifte standardı nasıl değerlendiriyorsunuz? - Bunu artõk pek çok kişi dile getiriyor. Türkiye’de siyasetçilere güvenin sarsõlmasõnõn temel noktalarõndan birisi de bu. Siz herkese eşit davranõrsanõz, her olaya aynõ tavrõ gösterirseniz sorun kalmaz. Ama yok, hep çifte standart uygularsanõz o zaman güvenilir insan, güvenilir yönetici, güvenilir kurum olmaktan çõkarsõnõz. Bõrakõn bireysel tavrõ, Türkiye’de hükümetin tavrõ bu olmuştur. O nedenle de hükümete, Başbakan’a, Adalet bakanlarõna olan güven ciddi oranda sarsõlmõştõr. Türkiye’de bugün, hâkim, savcõ ve yargõ bağõmsõzlõğõndan bahsetmek mümkün değildir. Çünkü bu güveni siyasetçiler yok etmişlerdir. Hâkimler ve savcõlar tabii ki vicdanlarõnõn sesini dinlerler. Ama siyasetçiler yargõya o kadar müdahale ettiler ki artõk yargõnõn tamamen siyasal baskõ altõnda olduğu ve siyasi müdahalelerle yönlendirildiği konusunda kamuoyunda ciddi bir kanõ oluştu. Bu durum ancak feodal ülkelerde olabilir. Bu konuda AB de ciddi çifte standart uyguluyor. AB kadõnlarõn sünnetini tartõşacağõna gelip yargõ bağõmsõzlõğõnõ tartõşmaya açsõn. Demokrasinin temel koşulu yargõ bağõmsõzlõğõdõr. Ama AB nedense demokrasinin temel koşulunu aramõyor. Hukuk tanõmazlõk had safahada - Sizce DSP Masum Türker’in genel başkanlığında nasıl bir varlık gösterebilir? - Ben Masum Bey’i çok severim. Çok da akõllõ bir kişi. Ama şu anda toplumda DSP’nin başõna Masum Bey geldi diye bir heyecan yok. ANAP’õ görüyorsunuz. DYP’nin eski halini biliyorsunuz. Oralarda da hiçbir heyecan kalmamõştõ. Onlarõn liderleri bile unutuldu. DSP’nin eski lideri Zeki Sezer’in adõnõ da birçok kişi unuttu. O bakõmdan toplumda heyecan yaratmak kolay bir olay değil. DSP’nin maddi gücünün de büyük oranda bittiğini düşündüğümüzde, bundan sonraki dönemde bir varlõk gösterebileceğini düşünmüyorum. Ya da çok zor olur. - Gündeme bomba gibi düşen başka bir olay daha var. O da Sincan Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı Gül hakkında evrakta sahtecilikten şüpheli olarak soruşturulması kararı. Kimi hukukçu Cumhurbaşkanı’nın dokunulmazlığı olmadığı için yargılanabileceğini, kimi hukukçu da Cumhurbaşkanı’nın vatana ihanet dışında hiçbir şekilde yargılanamayacağını savunuyor. Siz bir hukukçu olarak bu konuda ne söyleyeceksiniz? - Bence yargõlanõp yargõlanamayacağõndan çok mahkemenin yapmõş olduğu tespit önemli. Yani ortada bir şüpheli var ve onun yargõ önüne çõkarõlmasõ gerekir. Bu, bugün olmayabilir. Cumhurbaşkanõyken de olabilir. Ama sonuç olarak bugün Cumhurbaşkanlõğõ koltuğunda oturan birisinin evrakta sahtecilik suçundan sanõk olduğu mahkeme kararõyla tescillenmiştir. Sayõn Erbakan ceza yemiş. Birlikte yargõlandõğõ insan Sayõn Abdullah Gül. Şu Türkiye’deki sisteme bakõn. Sayõn Abdullah Gül suç ortağõnõ affediyor ve ev hapsinden çõkarõyor. Onu yeniden siyasete döndürüyor. Bu, ancak Türkiye’de olabilir. Türkiye Barolar Birliği Başkanõ Özdemir Özok’un mahkemenin siyasallaştõğõ yönündeki sözleri vardõ. Ben avukat olarak bu görüşlere katõlmõyorum. Gazetede okudum. Sayõn Başbakan, “Bir ilçe hâkiminin vermiş olduğu karar” demiş. Hâkim ister ilçede olsun ister büyük şehirde, hâkimdir. Yargõ kararlarõna herkesin saygõlõ olmasõ gerekir. Benim lehime karar verilirse saygõ duyuyorum, aleyhime karar verilirse saygõ duymuyorum anlayõşõ siyasette hiç olmamasõ gereken bir durum. Hele hele iktidarsa ve yönetim sorumluluğu içindeyseniz sizin bu konulara hiç girmemeniz lazõmdõr. Ama ne yazõk ki Türkiye’de başta siyasal iktidar olmak üzere herkes yargõyõ hedef tahtasõ haline getirdi. P O R T R E SELAMİ ÖZTÜRK Muş’un Bulanõk ilçesi Liz nahiyesinde 1949’da doğdu. Liseyi parasõz yatõlõ olarak Haydarpaşa Lisesi’nde 1967’de bitirdi. Aynõ yõl CHP Gençlik Kollarõ’nda siyasete başladõ. İ.Ü. Hukuk Fakültesi’nden 1975’te mezun oldu. Serbest avukatlõk yaptõ. CHP Kadõköy ilçe yönetiminde çeşitli kademelerde görev aldõ. Kadõköy Belediye Başkanlõğõ’na ilk kez 1994 yerel seçimlerinde seçildi. 1999, 2004 ve 2009 yerel seçimlerinde oyunu arttõrarak seçildiği Kadõköy Belediye Başkanlõğõ’nõ sürdürüyor. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU - Bir de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Taksim’in göbeğine cami yapma iştahı yeniden kabardı. Siz buna ne diyorsunuz? - Bu konuyu çeşitli zamanlarda õsõtõp õsõtõp yeniden gündeme getiriyorlar. Olacak iş değil. Bunun yargõdan döneceğine inanõyorum. - Son bir soru. Yeni projeleriniz neler? - Ataşehir Kadõköy’den ayrõldõktan sonra Kadõköy belli bir nüfusa sahip, sõnõrlarõ belirgin ve altyapõsõnõ tamamlamõş, sorunlarõnõ en azõna indirmiş bir ilçe oldu. Kadõköy 1950’lerden beri bir yaşam bölgesi olarak gelişmiştir. Artõk demin gezdiğimiz park projeleri, kültür sanatla uğraşmak, insanlarõn spor yapacaklarõ alanlarõ genişletmek gerekiyor. Yani kentte yaşamayõ kolaylaştõrmalõyõz. Bugün Kadõköy Avrupa’nõn en güzel kentlerinden birisi. Ama Kadõköy Avrupa’nõn en güzel kenti olabilir. Biz bunu sağlamak için çaba harcõyoruz. Bunun için de her mahallede mahalle evleri kurduk. İnsanlar bu mahalle evlerinde toplantõlar yapõyor. O mahallede yaşayan insanlar aynõ zamanda kendi ilgi alanlarõna göre sanatla, sporla, çeşitli eğitim dallarõyla uğraşabiliyorlar. Bu 17 mahalle evi aynõ zamanda sivil toplum kuruluşu gibi de hizmet veriyor. Bunlar içlerinde 6 bine yakõn üye barõndõrõyor. Bu dönem bunlarõ daha örgütlü hale getireceğiz. Kadõköy Belediyesi bundan sonra kentlinin kent içinde daha rahat yaşamasõnõ sağlamak amacõyla projeler üretecek. Selamiçeşme’deki Özgürlük Parkõ’nda bir amfitiyatro, koşu yollarõ, konferans, eğitim salonlarõ, bir kafe, bir sağlõk birimi yaptõk. Ayrõca bir mahalle evi de var. İnsanlar buraya geliyor. İsterse koşuyor, çayõnõ kahvesini içiyor. Dostlarõyla sohbet ediyor. Bunlarõn dõşõnda her mahalleye bir kültür merkezi, bölgesel kültür merkezleri yapma projemiz devam ediyor. - Peki, ya ulaşım sorunu? - Kadõköy’ün temel sorunlarõndan birisi bu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi kentin Anadolu yakasõnõ bugüne kadar ihmal etti. Bundan sonra Büyükşehir Belediyesi’nin Anadolu yakasõna ulaşõm sorununu çözmek için yatõrõm yapmasõ gerektiğini söylemek istiyorum. Yargõ kararlarõna herkesin saygõ göstermesi gerekir. Ama Türkiye’de başta siyasal iktidar olmak üzere herkes yargõyõ hedef tahtasõ haline getirdi. AKP’nin oyunun yüzde 38’lere düşmüş olmasõnõ ciddi bir uyarõ olarak kabul ediyorum. Aslõnda AKP’nin gerçek oyunun yüzde 38 olduğunu da düşünmüyorum. T a k s i m ’ e c a m i y a r g ı d a n d ö n e r leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle