22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 30 MAYIS 2009 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Yanlışların Şantajı CUMHURİYETİN temel ilkelerinden ayrılarak politika yapmanın beyhudeliği geçen gün bir kez da- ha yaşandı: altı can götüren mayın cinayeti. Etnik kökenli bir silahlı kalkışmayı yine etnik ni- telikte ödünlerle durdurma düşüncesi, sonuçta sinsi ve çok boyutlu bir şantaj doğurmuştur: “Ya ulus-devlet anlayışına ve cumhuriyetin ilkelerine ters düşen isteklerimizi sonuna kadar karşılarsınız, ya da gençlerinizi biçeriz!” diyen bir terör şantajı. Şantajın boyutları ve uzantıları çeşitli: Cezasını çek- mekte olan elebaşının herhalde aracılar eliyle ilet- tiği strateji; dağda kalan şimdiki liderin uygulattığı taktikler, yani karakol basmaktan yollara mayın döşemeye, kent içi eylemlerden kişisel cinayetlere kadar uzanan şiddet kullanımı; stratejinin iç ve dış yayın organlarınca dolaylı ve örtülü telkinlerle des- teklenmesi; Meclis çatısı altındakilerin şiddeti dur- durmak için aynı stratejinin parçası olarak önerdikleri etnik nitelikli önlemler; ancak bu yoldan sağlana- bilecek bir barışçıl çözüm için gerekirse dağlara ka- dar çıkarak arabulucu olabileceklerini söyleyen si- yasiler. Bir de, İkinci Cumhuriyetçi tayfanın yine etnik ni- telikli çözüm reçetelerini dile getirmek üzere tepe- lerde “röportaj” yapmak üzere özel izinlerle terör yu- valarına sokulan gazete yazarları. Dahası, onların ge- tirdiği mesajı dinlemek ve herhalde yanıt vermek üze- re kendilerini kabul buyuran devlet “büyük”leri. Terörü etnik nitelikli ödünlerle sona erdirip akan kanı durdurmak amacıyla bilinçli olarak ve bazen de iyi niyetle sürdürülen bütün bu çabalar şantaja hiz- met etmiş oluyor. Sonuç hiç değişmeyecek; çün- kü cumhuriyetçi ilkelerden bir kez saptınız mı veri- lecek ödünlerin sonu gelmez. Oysa doğru çözüm, o ilkelerin tam ve bütünüy- le uygulanmasında saklıdır: Vatandaşlar ara- sında etnik köken ayırımı yapmadan bütün birey- sel hakların ve özgürlüklerin mutlaka uygulanması; bu konuda ayırımcılık yapanların derhal cezalandı- rılması: kişisel özgürlüklerin etnik nitelikli “kolektif hak- lar”a, yani etnik nitelikli toplu hak ve özgürlük sta- tülerine dönüştürülmesinden kaçınılması; toplum ya- pısının feodal kalıntılardan arındırılarak istihdam art- tırıcı bölgesel kalkınma planlarına ve cumhuriyetçi eğitim seferberliğine ağırlık tanınması. Bunlar gerçekleştirilirken, şimdiye kadarki yan- lışlardan bir an önce dönülmelidir. Devlet, resmi di- li dışında radyo ve televizyon yayını yapamaz; bunlar özel ve ticari nitelikli tüzelkişiliklerin işidir. Dev- let, resmi dilden farklı yerel dillerle eğitim yapamaz; o dillerin öğretilmesi, o dillerde kültürel etkinlikle- rin yapılması, isteyenlerce toplu olarak da kullanı- labilecek bireysel haklar ve özgürlükler alanına gi- rer. Devletin ödevi, bunların topluca kullanımını gü- vence altına almak ve korumaktır. Bu dengelerden şaşmak, terörü etnik ödünlerle durdurmaya kalkışmanın dipsiz şantaj çukuru- na devleti ve toplumu düşürmek demektir. [email protected] PENCERE Dinlenmek Üzerine... Melih Cevdet’in çok sevdiği bir fıkra vardı, bu köşeye de vaktiyle aktarmıştım, bir daha yinele- yeyim... Sokrates’in çok yakın bir dostu varmış... Bir gün demişler ki: - Senin dostun tatile çıktı; ama, yorgun döndü, dinlenememiş... Sokrates yorumlamış: - Başını da birlikte götürmüştür... Baş ya da kafa, insanın sağ ve sol omuzları üs- tünde yükselen bela... Kişi uyurken bile kafası rüyalarıyla uyanık... İnsanın kafasından kurtulmasına olanak yok- tur; bunun için ikide bir der ki: - Başım belada... Düşünen hayvan değil mi insan?.. Başı beladan kurtulmaz... Beş on gün tatil yapmak için okurlarımdan izin istiyorum... Ne var ki bir tatil yerine gitmiyorum, İstan- bul’dayım, evdeyim, gazetedeyim... Ne demek bu?.. Başımı bir yere bırakmak ya da kafamdan kur- tulmak gibi bir niyetim veya derdim yok... Allah’ın belası kafam, iki omuzumun üstünde... Yine de tatil tatildir... Yeni deyişle dinlencedir... F Polisi’nin herkesi dinlediği bir ülkede dinlence dinlenmekten mi geliyor?.. İster dinleneyim.. İster dinlenmeyeyim.. Yine de beş on gün sizlerden ayrılacağım... Ama, biliyorum ki F tipi polis bu dinlencede de beni dinleyecek... Türkiye’yi kocaman bir kulağa dönüştürdüler... Bu kulağın çekilmesi de artık şart oldu... Yakında yine bu köşede görüşmek üzere... G enç bir doktor, taze bir nö- roloji uzmanõyõm, İstanbul’da bir devlet hastanesinde görev yapõyorum. Hastane başhe- kimi ve tüm uzmanlarla bir- likte Belediye Başkanõ (Kemal Aygün) ta- rafõndan bir toplantõya davet ediliyoruz. DP’li başkan bir süre partisinin başarõla- rõnõ sõraladõktan sonra “Arkadaşlar Vatan Cephesi’ne katılırsanız çok doğru bir şey yapmış olursunuz ” diyor. Devlet me- murlarõna onur kõrõcõ bir baskõ. O günlerde radyolarõmõz saatlerce Vatan Cephesi’ne katõlan insanlarõ, kedileri, kö- pekleri, yaşama veda etmiş olanlarõ ya- yõmlayõp duruyordu. Demokrat Parti çok başarõlõ bir bölme, parçalama stratejisi uyguluyordu. Halkõn kahveleri, kõraatha- neleri, gazinolarõ hatta camileri ayrõlmõş- tõ. Bu ayrõlõk tohumlarõnõ hiç düşünmeden, hiç sakõnca görmeden serpiyordu, adõ de- mokrat olan parti. 1956 yõlõnda, Urfa’nõn Birecik ilçesinde, Fõrat üzerindeki köprü- nün açõlõşõ yapõldõ. Cumhurbaşkanõ Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes bu açõlõşõ izleyerek11 Nisan kurtuluş bayra- mõnõ kutlamak üzere Urfa’ya geldiler. Geçit töreninde bir kara çarşaflõlar toplu- luğu önlerinde geçit yaptõ. Oruç yiyenler Açõkça “Sizin sayenizde bu özgürlüğe kavuştuk” demek istiyorlardõ. Onlarõ, Cumhurbaşkanõ, DP markalõ bastonuyla, diğer iki bakanla birlikte idamõnõ esefle kar- şõladõğõm Başbakan Adnan Menderes ise şapkasõ ile selamladõ. Bu olayõn tanõğõ ol- dum. Yine DP’nin Urfa’ya atadõğõ belediye başkanõ, benim de hazõr bulunduğum bir yemekte, “Orucunu yiyenin katli va- ciptir” demiştir. Köy ağalarõnõ milletve- kili yapan DP’nin ilk icraatõ Arapça ezan olmuştur. Bunun ardõndan cumhuriyet karşõtõ Saidi Nursi’yi ziyaret edip ona say- gõlarõnõ sunmuşlardõr. Cumhuriyet dev- rimlerini halkõn tuttuğu ve tutmadõğõ diye ayõran, resmi ilanlarla besleme basõn ya- ratan yine bu iktidardõr. 6 -7 Eylül faciasõ ve kara sayfasõnõn baş sorumlusu da bu partidir. Ama hiç utan- madan Aziz Nesin’i ve solcularõ olaydan sorumlu tuttular. Kõrşehir DP’ye oy ver- mediği için ilçe yapõldõ. Meclis’te tahkikat komisyonu kurup ona mahkeme yetkileri vererek muhalefeti tasfiye etmek isteyen, Meclis’i yargõ yerine koyan DP iktidarõdõr. Köy Enstitülerini, Halkevlerini kapatan, böylece iki aydõnlanma odağõnõ yok ede- rek feodalitenin ve aşiret düzeninin süre- gelmesine yol açan yine adõ demokrat olan parti olmuştur. İktidarõn antidemokratik ey- lemlerine ve zorbalõğõna karşõ duran üni- versite hocalarõnõ kara cüppeliler diye anan başbakan ve bir hukuk abidesi Ord. Prof. Sıddık Sami Onar’õ üniversite bah- çesinde yerlerde sürükleyen bu iktidarõn emrindeki emniyet güçleridir. Mende- res’in Meclis’e dönerek “Siz isterseniz hi- lafeti getirebilirsiniz” diye seslenişi çok ünlüdür. “Ben bir odunu da aday koysam seçtiririm” deyişi de hiç unutulmamõştõr. Tõpkõ bugünküler gibi din istismarõ için her fõrsatõ vicdansõzca kullanmõşlardõr. DP yönetiminde ülkenin bağõmsõzlõğõnõ yitirişi de ayrõca uzun uzun tartõşõlmaya de- ğer. Bu iktidar Türkiye’nin yurtseverleri- ne büyük acõlar yaşatmõş ve demokrasi umutlarõnõ daha başlangõcõnda yok etmiş- tir. Şimdi böyle bir iktidarõn Türk de- mokrasisine vurduğu sayõsõz darbe göz ar- dõ edilecek ve meşruiyetini kaybederek as- keri darbe ile devrilen DP yerine gelen as- keri yönetimin yaptõğõ 1961 Anayasasõ ve onun Türk halkõna sağladõğõ haklardan hiç söz edilmeyecek ve 27 Mayõs kategorik olarak faşist bir yönetim yaratan 12 Mart ve 12 Eylül’le bir tutulacaktõr. Bu sağdu- yudan tümü ile uzak, maksatlõ bir yakla- şõmdõr. 1961 Anayasası 1961 Anayasasõ sosyal devleti, Anaya- sa Mahkemesi’ni, üniversite özerkliğini, sendikal haklarõ, yargõ bağõmsõzlõğõnõ, sosyal güvenlik hakkõnõ getirmiştir. Bunlarõn her biri kimsenin dilinden dü- şürmediği ve çok sözü edilen demokrasi- nin altyapõsõnõ oluşturan kurumlardõr. 27 Mayõs bize düşünce özgürlüğünü, sol açõ- lõmõnõ getirdi. İnsan haklarõ, emekçi haklarõ, gelir da- ğõlõmõ neredeyse ilk kez tartõşõlõr oldu. Nâ- zım Hikmet’i ilk kez dergilerde okuma- ya başladõk. Türk halkõ onun bir vatan hai- ni olmadõğõnõ, 27 Mayõs’tan sonra öğre- nebilmiştir. Yön dergisi halka çok şey öğ- retmiş ve düşündürmüştür. Evet, bu yönetim hakkõnda söylenecek daha pek çok şey var. Bazõ CHP millet- vekillerinin geçen yõllarda Tansel Çöla- şan’õn açõklamalarõ üzerine 27 Mayõs’õ bir devrim değil, bir cunta darbesi olarak yo- rumlayanlara katõldõğõnõ izlemiştik. Hiç ya- kõşmadõ onlara. Onlar Mehmet Metiner ve Taha Ak- yol’dan esinlenmiş olamazlar. 27 Mayõs bir darbe olarak başlamõş ama bir demokratik devrime dönüşmüştür. Devrim, halkõn büyük çoğunluğunun yararõna olan eylem ve değişim için yapõ- lan nitelemedir. Ama bu askeri yönetim 147’liler olayõ gibi büyük yanlõşlõklar yapmaktan geri duramamõştõr, karşõdev- rimciler 1961 Anayasasõ’ndan memnun kalmamõşlar ve kõsa zamanda onu yok et- menin yolunu bulmuşlardõr. Sağcı iktidarlar Hatõrlõyorum, anayasa profesörü Sayõn Ergun Özbudun, Yargõtay Başsavcõ- sõ’nõn açtõğõ dava nedeni ile “O halde hal- kı kapatsınlar” buyurmuştu. Ben ondan yaşlõyõm, göstermelik demokrasimizi ba- şõndan beri yakõndan izledim. Bence tüm sağcõ iktidarlar çok sistemli bir şekilde ve var güçleri ile halkõ kapatmak, onu sahip olduğu egemenlik hakkõnõ kullanamaz hale getirmek için çalõşmõş, bu uğurda tüm hünerlerini dõş dinamikleri de kullanarak göstermişler ve ne yazõk ki başarõlõ ol- muşlardõr. Köy Enstitülerini, Halkevleri- ni kapatan, öğretim birliğini yok eden 500 imam hatip okulu kuran bu iktidarlardõr ve bunlar açõkça halk karşõtõ politikalardõr. Toprak reformu bu yüzden yapõlamamõş- tõr. Feodal yapõ ve aşiret düzeni bu yüzden süregeliyor. Geçen yõl Yargõtay Başsavcõsõ’nõn açtõ- ğõ dava nedeni ile halkõn desteğine, halkõn egemenliğine ve iradesine başvuranlar ve TV konuşmacõlarõnõn çoğunluğu 50 yõlõ aşan bir süreden beri o halkõn nasõl elinin kolunun bağlandõğõnõ ve egemenlik hakkõnõ kullanmaktan nasõl alõkonulduğunu gör- mezden ve bilmezden geliyorlar. Bir ay- dõnlanma ve uygarlõk savaşõdõr bu. Bu sa- vaşõ mutlaka akõldan, bilimden, halktan, emekten yana olanlar kazanacaktõr. Demokrat Parti ve 27 Mayõs... Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR Geçen yõl Yargõtay Başsavcõsõ’nõn açtõğõ dava nedeni ile halkõn desteğine, hal- kõn egemenliğine ve iradesine başvuranlar ve TV konuşmacõlarõnõn çoğunluğu 50 yõlõ aşan bir süreden beri o halkõn nasõl elinin kolunun bağlandõğõnõ ve ege- menlik hakkõnõ kullanmaktan nasõl alõkonulduğunu görmezden ve bilmezden geliyorlar. Bir aydõnlanma ve uygarlõk savaşõdõr bu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle