Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 26 MAYIS 2009 SALI
2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
Daha işin başında söylemiş-
tim. Siyasal’ı bitirmişti, İngilizcesi
iyiydi, Doğan Avcıoğlu’nun ya-
nında çalışmıştı. ‘Devrim’de im-
zasız çıkan yazıları o hazırlı-
yordu. Genellikle geriliğe, irtica
girişimlerine karşı çıkan bir tu-
tumu vardı!
İlle de gazeteci olmak isti-
yordu. ‘Cumhuriyet’in Ankara
Bürosu’ndaydı. Bir gün karşı-
laştık, baktım, gazetecilikten
vazgeçmiyor. Kendimce bir
öğüt vermek, belki de uyar-
mak istedim:
“Bırak gazeteciliği. Harici-
ye’ye gir. Tam diplomat olacak
adamsın. Yarın bir gün bü-
yükelçi de olursun. Gazeteci-
likte, olsa olsa yazı müdürü
olursun; yazarlığın olsaydı bel-
ki bir köşe yazarı?.. En iyisi Ha-
rici’ye! Bir gün büyükelçiliğini
de görürüz...”
Olmadı. Yapmadı! Önce An-
kara Büromuzun şefi oldu. Gö-
zü, kapağı İstanbul’a atmak-
taydı. Oktay Kurtböke Genel
Yayın Müdürlüğü’nden ayrılın-
ca bu göreve kendini uygun
gördü. Nadir Nadi sormuştu:
“Sana göre kim olmalı?” Üç
aday vardı. Ben o günlerin ya-
zı işleri müdürü Orhan Erinç,
dedim. Ama Hasan Cemal ağır
bastı. Dil biliyor, öğrenimli, ya-
kışıklı diye mi, bilmem!
On beş yıl sürdü bu görev-
deki çalışması... Avcıoğlu’nun
yanındaki kişi, yavaşça değişir
olmuştu. Cumhuriyet’in temel il-
kelerini umursamıyor gibiydi.
Hani şu “İkinci Cumhuriyetçi”
takımın öncüsü olmayı ister
gibi...
Nadir Bey öldü. Hasan Cemal
işi büyüttü. Başka yollar, or-
taklıklar aradı. Bizler koptuk
gazeteden, İlhan, Ali, ben ve
bizden yana tüm arkadaşlar.
Tek başınaydı. Kendi tuttuğu ki-
şilerle, yazarlarla... Ama çok
sürmedi. Cumhuriyet’in satışı
130 binden 30 binlere düşünce,
çaresiz çekip gitti, gitmeyi bildi...
Sonra da günü gününe tuttuğu
notları “Cumhuriyet’i Çok Sev-
miştim” adlı bir kitapta yayım-
ladı. Başta İlhan’a, sonra hepi-
mize, olur olmaz sataşmalar, ol-
madık suçlamalarla!..
Bütün bunları niye yazdım?
13 Mayıs 2009 günü Milli-
yet’te çıkan yazısını okuyunca,
dayanamadım. Epeydir yazdık-
larını beğenmiyordum, şöyle
bir göz gezdirip bırakıyordum.
Ama bu yazıda suçladıkları,
yargılamaya kalkıştıkları, kendini
dev aynasında gören birinin
varlığını ortaya çıkardı. Hasan
Bey, kendini hem savcı, hem
yargıç, hem de iktidarın güçlü bir
görevlisi sanmaya başlamış...
Ne, General Eruygur’u bırak-
mış, ne Büyükanıt’ı, ne de öte-
ki emekli generalleri! Ergenekon
adlı uyduruk davanın baş sa-
vunucusu olmak yetmiyor, her
şeyi onlara öğretmek yolunda,
ne yapmalılar, ne etmeliler bir bir
yazmış.. bir daha bir daha:
“Darbe günlüklerinden Ergene-
kon’a çekin bir çizgi, üşenmeyin”
diyor. Hedefinde yine ‘Cum-
huriyet’ var, Mustafa Balbay
var... Neymiş, bir manşet çek-
mişler ‘Genç subaylar rahatsız’
diye. Bu da Balbay’ın işiymiş! Bir
de ekliyor, “Üşenmeyin bir çiz-
gi çekiverin, eğer demokrasi ve
hukukun üstünlüğü konusun-
da bir duyarlığa sahipseniz” di-
yor. Kendisinde böyle bir du-
yarlılığın izi var mı? Olsa Baş-
bakan’ın “Ben Ergenekon’un
Savcısıyım” demesinden sonra
Silivri Cezaevi’ne tıkılan, bir yıl-
dan daha çok zamandır hapis-
lerde çile çeken insanların du-
rumunu da bir an düşünürdü...
“Ergenekon’un ciddiyetine iliş-
kin çok fazla kuşku kalmaz” de-
mekten de çekinirdi!
Vaktiyle, benim dediklerimi
dinleseydi, şimdi böyle acıklı bir
duruma düşmezdi. Hem acıklı,
hem de çirkin, ayıp, utanılası!.
Bir çeşit jurnalcilikten de beter..
Kendini devletin savcısı, yargı-
cı yerine koymak!. Ha, bir de
kendi başına Kürt sorununu
çözümlemeye kalkması...
Demiştim, bir gün elçi de olur-
sun, bir gün belki dışişleri baka-
nı da!. Şimdi ola ola, vara vara,
nerdesin; iyi düşün, doğru dü-
şünme yeterliliğin kalmışsa...
PENCERE
Uğur Dündar
Örneği...
Uğur Dündar’ı tanıtmaya gerek yok; medya-
nın pisliğe, rezilliğe, çıkarcılığa bulaşıp tam an-
lamında yozlaştığı bir dönemde dürüst gazete-
ciliğe örnek gösterilecek bir Atatürkçü...
Uzun yıllardan beri bu kişiliğini çeşitli sınavlarda
kanıtlamış bir gazeteci...
Savcı Zekeriya Öz ve arkadaşları Ergenekon’un
ikinci iddianamesinde Uğur Dündar’a da yer ver-
mişler...
Neden?..
Bu ‘neden’ sorusunun yanıtı bellidir, Ergene-
kon tertibi yürüdükçe daha belirgin biçimde or-
taya çıkacaktır...
Olayın ilginç yanı şu:
Savcı Zekeriya Öz ve arkadaşları yalnız Uğur
Dündar’ın adını geçirmekle kalmıyorlar, eşi Ya-
semin Baradan’a da iddianamede yer veriyor-
lar...
Neden?..
Uğur Dündar bu nedenle bir gazeteci ve yurt-
taş olarak sert tepki gösterdi ve savcıların ama-
cını sorguladı...
Ergenekon iddianamesi Uğur Dündar ve eşinin
yurtdışına çıkışlarına ilişkin bir bölümü neden ele
alıyordu?..
Niçin?..
Köktendinci Vakit gazetesi Dündar’lara ilişkin
olduğunu ileri sürdüğü yurtdışı çıkış kayıtlarını ya-
yımladı...
Ve Uğur Dündar’a adeta bir saldırı savaşı aç-
tı...
Peki, iktidar yalakası Vakit gazetesinin kayna-
ğı neydi?..
Kaynak sonunda açıklandı:
F tipi polis...
Yapılan araştırmada Vakit’e bu yayını sağlamak
için Uğur Dündar ve eşinin ülkeye giriş çıkış ta-
rihlerinin 20 Şubat 2009 ile 14 Mayıs 2009 ara-
sında tam 16 emniyet birimi tarafından incelen-
diği ve tam 56 kez sorgulandığı anlaşıldı...
Kayıtları sorgulayanlar arasında Ergenekon
soruşturmasını yürüten İstanbul Emniyet Mü-
dürlüğü’ne bağlı birimler vardı...
Milliyet gazetesi bu konuda ayrıntılı bir haber
yayımladı...
Uğur Dündar olaydan sonra dedi ki:
“- Bir gazetecinin özgürlük alanının, özel ha-
yatının ne denli kuşatıldığını, ne denli büyük bir
gözetim altında olduğunu gösteren hukuk ve ah-
lak dışı bir durumla karşı karşıyayız.”
Uğur Dündar’a uygulanan yöntem Ergenekon
soruşturmasının amacını da vurguluyor...
O amaç nedir?..
Ülkede dürüst, çağdaş, ağırlıklı, özgürlükçü ve
laik kim varsa icabına bakmak...
Uğur Dündar olayı tekil değildir...
Ekleriyle birlikte 300.000 sayfa tutan iki Erge-
nekon iddianamesinde nice kimsenin hayatı,
onuru, güvenliği, saygınlığıyla oynamak için ni-
ce gerçek dışı dedikoduya yer verilmiştir.
Bilindiği gibi adalet ile rezalet arasında büyük
bir fark vardır...
Bu farkın Ergenekon soruşturmasında ortadan
kalktığı yadsınamaz bir gerçek...
A
dõna “Ergenekon” adõ
verilen davanõn 12.
dalgasõna geçen nisan
ayõnda ulaşõldõ. Ucu
açõk olan bu davada
daha kaç dalga gerçekleşecek ve da-
ha kaç iddianame yazõlacak, henüz
bilinmiyor...
Ergenekon hakkõnda yazõ yaz-
mak da epeyce güçleşti. Bir yanda
süren bir dava var, diğer yanda da li-
beral diye adlandõrõlan yazarlarõn
baskõsõ... Ergenekon’u eleştiren yak-
laşõmlara hemen “darbeci” ya da
demokrasi karşõtõ olmak yaftasõ ya-
põştõrõlõyor.
Ancak 12. dalgada özellikle üni-
versite rektörleri ve öğretim üyele-
rinin tutuklanmasõ, yakõnda kaybet-
tiğimiz ÇYDD Başkanõ değerli yurt-
sever Türkan Saylan’a reva görü-
len davranõşlar yandaş basõn kuru-
luşlarõndaki gazetecileri bile ürküt-
tü. Ergenekon’un sert yöntemlerine
karşõ yazõlar yazmalarõna neden ol-
du, hatta “Bu kadar da olmaz” de-
me noktasõna geldiler.
Bu noktada gerek içte, gerekse dõş-
ta davanõn hukuksal boyutunu ilgi-
lendiren açõklamalarõn yapõlmasõ
yoğunlaştõ. Bu yazõmõzda bu hukuk
dersleri üzerinde kõsaca duracağõz.
Birincisi; Anayasa Mahkemesi
Başkanõ Haşim Kılıç’õn, Anayasa
Mahkemesi’nin 47. kuruluş yõldö-
nümü töreninde yaptõğõ konuşmadõr.
Sayõn Kõlõç direkt olarak Ergenekon
davasõna gönderme yaparak şunla-
rõ söyledi:
“Yargı kararı olmadan suçlu
ilan edilen insanların onurları
yok edilmektedir. Bu bir insanlık
suçudur. Yasaları uygulama aşa-
masındaki özensizlikler, insanla-
rın haysiyet ve şerefi üzerinde
onarılması güç yaralar açmakta-
dır... Yok edilen insanlık onuru-
nun doğurduğu öfke, demokrasi-
den ve hukuk devletinden intikam
alma duygusuna dönüşmeden, ge-
rekli olan her türlü düzenleme aci-
len yapılmalıdır.”
Aynõ günlerde Türkiye’deki 57 ba-
ro başkanõ, Türkiye Barolar Birliği
Başkanõ ve ülkemizde kabul gören
en üst düzeydeki ceza hukuku uz-
manlarõ (11 ceza hukuku profesörü
ve 3 ceza hukuku doçenti) ortak im-
zaladõklarõ çok önemli bir bildiriyi
“Hukuk Devleti İçin Kamuoyuna
Duyuru” başlõğõyla yayõmladõlar.
Baro başkanlarõ ve saygõn ceza hu-
kuku uzmanlarõ, herkes için vazge-
çilmez temel hak ve özgürlüklerin ve
geleceğimizin güvencesi olan hukuk
devleti için açõklanan bu bildirile-
rinde hukuk devleti için vazgeçilmez
nitelikteki 50 maddeyi art arda sõ-
raladõlar. Anayasa ve Ceza Muha-
kemesi Yasası’nõn yanõnda Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi ve Tür-
kiye’nin taraf olduğu tüm ulusla-
rarasõ sözleşmelere göre herkesin
“kişi hürriyeti ve güvenliğine sa-
hip olduğu” hatõrlatõlarak, özetle şu
uyarõlarda bulunuldu:
Sanıktan delile gidilemez
• Basõn ve yayõn organlarõ kesin
hükümle mahkûm olmamõş kişileri
toplum gözünde suçlu ilan edecek
yayõnlar yapamaz. Gizlilik kapsa-
mõndaki delillerin basõn ve yayõn or-
ganlarõnda günlerce yayõmlanmasõ
vahim (ağõr) bir hukuk ihlalidir.
• Çağdaş ceza yargõlamasõnda
sanõktan delile gidilemez.
• Gizli tanõk beyanõ, adil yargõ-
lanmayõ etkileyecek şekilde kulla-
nõlamaz. Gizli tanõğõn beyanõna yal-
nõzca yan delil olarak başvurulabi-
lir.
• Bir soruşturmada kişinin ifade
vermesi gerektiğinde, onun davet
edilerek ifadesinin alõnmasõ esastõr.
Kişinin, ifade vermek için yakalan-
masõ ve gözaltõna alõnmasõ hukuka
aykõrõdõr.
• Telefon dinleme tedbiri kişile-
rin özel hayatõna bir müdahale ol-
duğu için, kanundaki şartlarõn ta-
mamõ oluşmadan uygulanmamalõdõr.
• Yargõtay kararlarõnca da ortaya
konulduğu üzere telefon dinleme
tutanaklarõ maddi delillerle destek-
lenmediği sürece delil olarak kabul
edilemez.
• Bir soruşturma, toplumu sürek-
li tedirgin edecek, bireyleri endişe-
ye sürükleyecek yaygõnlõk, genişlik
ve süreklilikte yapõlamaz.
• Ceza davalarõ her türlü anayasal
ve yasal güvence sağlanarak, en kõ-
sa sürede bitirilmelidir. Aylarca tu-
tuklu kalõnarak duruşma beklemek,
adil yargõlama ile bağdaşmaz.
Bu önlemler ve kurallar hukuk
devleti ilkeleri içinde sõralanõyor ve
adeta ceza hukukçularõ için bir reh-
ber niteliği taşõyan bu bildiri şöyle
sonuçlanõyor:
“Ceza yargılaması kurallarına
uyulmaması suçtur. Kurallara uy-
mayanlar hakkında soruşturma
başlatılması gerekir. Hukuk dev-
leti başka türlü korunamaz. Yar-
gıya güven başka türlü sağlana-
maz.”
Bu bildirinin etkileri sürerken
Yargõtay Onursal Başkanõ Sami
Selçuk da “Ergenekon” kitabõnõ ya-
yõmladõ.
Sami Selçuk “Adıyla Siyasallaşan
Bir Dava - Ergenekon” adlõ kita-
bõnda aynen şöyle diyor:
“Ergenekon davası siyasi bir
davadır. Suç siyasi diye dava si-
yasallaştırılamaz. Dava A’dan
Z’ye siyasallaştırılmıştır.”
Uzun yõllar Yargõtay başkanlõğõ ya-
pan ceza hukukçusu Dr. Sami Sel-
çuk, Ergenekon davasõnõ ünlü ‘Drey-
fus’ davasõna benzetiyor ve Erge-
nekon davasõnõn baştan kirletildiği-
ne işaret ediyor.
Tam bu kitaplar, bildiriler ve ko-
nuşmalar tartõşõlõrken Amerikan
Dışişleri Bakanlığı da mayõs başõnda
yayõmlanan yõllõk terör raporunda,
Ergenekon davasõnõn ayrõntõlarõnõ
süphe verici bulduğunu belirtti ve
“Ergenekon’un bir terörist orga-
nizasyon olarak örgüt varlığı tar-
tışmalıdır” denildi. (2 Mayõs 2009,
Milliyet)
‘Kuşku verici’
Sözünü ettiğimiz raporda Erge-
nekon soruşturmasõ için “murky”
kelimesi kullanõlõyor. Redhouse
Sözlüğü dahil İngilizce sözcükler bu
kelimeyi “karanlık, kuşku verecek
şekilde bulanık, anlaşılması güç”
olarak tanõmlõyor. Hatta, bu kelime
İngilizcede eşanlamlõ olarak “şüp-
heli, belirsiz, iç karartıcı, kirli” ta-
nõmlarõna da tekabül etmektedir.
Anõmsanacağõ üzere, Şubat
2009’da da Amerikan Senatosu İn-
san Hakları Raporu yayõmlan-
mõştõ. Bu raporda, Ergenekon so-
ruşturmasõndan “...aralarında say-
gın işadamları, gazeteciler ve eski
askerlerin de bulunduğu 90 kişi-
nin” ve “...bazı basın mensupları
ve hükümeti eleştiren çevrelerin
tutuklandığı, bu nedenle tutukla-
maların siyasi amaçlı olduğunun
düşünüldüğü, pek çok kişinin hiç-
bir neden açıklanmadan aylarca
gözaltında kaldığı” belirtilmişti.
Hatta, Nisan 2009’da, ABD Baş-
kanõ Obama’nõn ziyaretinden önce
Ankara’ya gelen ABD Dõşişleri Ba-
kanõ H. Clinton’a, Başbakan Er-
doğan bu rapordan söz ederek şi-
kâyetçi olmuştu.
Bu gelişmeler sürerken, Avrupa
Birliği (AB) Parlamentosu, mayõs
ayõ başõnda Türkiye konulu bir top-
lantõ düzenledi. Eleştiri dozu epey-
ce yüksek geçen “Türkiye’de De-
mokratik Süreç” başlõklõ oturum-
da AB genişlemeden sorumlu üye-
si Olli Rehn, Ergenekon konusunun
AB tarafõndan yakõn takip altõnda ol-
duğunu belirtti. Ergenekon davasõ-
nõn önemine vurgu yapan Rehn, sü-
reçteki kimi kuşkularõ şöyle dile
getirdi:
“Ergenekon soruşturmasının
son dalgalarında hukukun üstün-
lüğü ilkesinin tam olarak uygula-
nıp uygulanmadığı ya da tutukla-
maların ardında başka bazı siya-
si amaçların olup olmadığı sor-
gulanabilir... Gelişmeleri çok ya-
kından izliyoruz ve bu konuya
sonbahardaki ilerleme raporunda
mutlaka yer vereceğiz.”
Bu paragraf, AB’nin Ergenekon
uygulamalarõnõ mercek altõna aldõğõnõ
göstermektedir.
İnsancıl boyut
Ergenekon’un hukuksal boyutuy-
la ilgili olarak tüm bu iç ve dõş ge-
lişmeler sürerken, kuşkusuz konunun
bir de insancõl boyutu var. Silivri’de
aylardõr tutuklu olarak davayõ bek-
leyen saygõn kişiler var.
Silivri adeta bir akademik dünya-
ya dönüştü. Silivri Tutukevi’nde
bir “TC Silivri Üniversitesi” ko-
laylõkla kurulabilir.
Dünyaca ünlü böbrek ve karaciğer
“plantasyon” cerrahõ, Başkent Üni-
versitesi gibi çağdaş bir eğitim ku-
rumunu yaratan Rektör Mehmet
Haberal içeridedir.
Türkiye’nin üç çağdaş üniversite-
sinin yaratõlmasõnda büyük katkõla-
rõ olan üç ünlü rektör ve bilim ada-
mõ, Uludağ Üniversitesi eski Rektörü
Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran, 19
Mayõs Üniversitesi eski Rektörü
Prof. Dr. Ferit Bernay ve Malatya
İnönü Üniversitesi eski Rektörü
Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu tutuk-
landõlar ve içerideler.
Değerli bilim adamõ, ekonomist ve
AB uzmanõ sevgili dostum Prof.
Dr. Erol Manisalı tutuklandõ ve
içeride.
Türkiye’de kamu hukuku, özellikle
partiler hukuku üzerinde derinle-
mesine bilgi sahibi, yüzlerce maka-
le ve onlarca kitabõn yazarõ, İşçi Par-
tisi Genel Başkanõ Dr. Doğu Pe-
rinçek neredeyse bir yõldõr içeride-
dir. Esenyurt’u çağdaş bir kent ya-
pan Dr. Gürbüz Çapan içeridedir.
Yõllarõn gazetecisi ve televizyoncu-
su Tuncay Özkan içeridedir.
Dostum, mesai arkadaşõm, değer-
li gazeteci, yüzlerce makale ve on-
larca kitabõn yazarõ Sevgili Musta-
fa Balbay 82 gündür tutukludur.
Tüm bu saygõn bilim adamlarõ, tüm
bu gazeteciler bir araya gelseler, Si-
livri’de ciddi bir üniversite oluştu-
rabilirler.
Ancak bu bilim adamlarõ, henüz
tutuklanma nedenlerini dahi bilmi-
yorlar. Böylesi bir durum hukuk
devletinde, AB’ye girmek isteyen bir
ülkede olabilir mi?
İnsanlõğa hizmetten başka bir
amaçlarõ olmayan, üniversitelerinde
binlerce öğrenci, doktor, doçent,
profesör yetiştiren bu bilim adam-
larõnõn, Türkiye’nin her il ve ilçe-
sinde örgütü olan İşçi Partisi Genel
Başkanõ Dr. Perinçek, Dr Gürbüz
Çapan, gazeteciler Özkan ve Sevgili
Balbay’õn içeride tutulmalarõ, yu-
karõda da belirttiğimiz gibi dalga dal-
ga bütün dünya kamuoyunda, Ame-
rika ve Avrupa’da etkilerini sürdü-
recektir. Kuşkusuz bu tutumlar Tür-
kiye için olumsuz sonuçlar yarata-
caktõr.
Temel hukuk kurallarõ ve temel
hak ve özgürlüklere saygõ, hukuk
devletinin en temel işlevi ve gör-
evidir.
İçeride ve dõşarõda giderek yo-
gunlaşan hukuk derslerine dikkatle
ve özenle eğilmemiz gerekiyor.
Silivri ve Hukuk Dersleri
Dr. Alev COŞKUN
Ergenekon’un hukuksal boyutuyla ilgili olarak tüm bu iç ve
dõş gelişmeler sürerken, kuşkusuz konunun bir de insancõl
boyutu var. Silivri’de aylardõr tutuklu olarak davayõ bekleyen
saygõn kişiler var. Silivri adeta bir akademik dünyaya
dönüştü. Silivri Tutukevi’nde bir “TC Silivri Üniversitesi”
kolaylõkla kurulabilir.
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
Bir Ağabey Olarak...