Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 20 MAYIS 2009 ÇARŞAMBA
4 HABERLER
İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
namikzafer@yahoo.com
GLOBALPOLİTİKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
Ortadoğu’da Bir
Şeyler Oluyor - II
Pazartesi yazımı, “yeni bir dönemin” başlamakta
olduğunu düşündüren gelişmelere karşın kö-
tümser bir notla bitirmiştim. Başkan Obama’nın
ve Başbakan Netanyahu’nun pazartesi günü ger-
çekleştirdikleri görüşme kötümserliğimi azalt-
madı.
İlişki hâlâ çok özel, ama artık
yaklaşımlar farklı
Şimdi, ABD ve İsrail arasındaki özel ilişki var-
lığını koruyor, ama artık ABD tarafsız aracı rolü-
ne daha yakın. Her iki ülke de Filistinlilerin kendi
kendilerini yönetmesini istiyorlar, İran’ın nükleer
silahlar edinme olasılığını büyük bir tehlike olarak
görüyorlar; Filistin sorununu bölgeselleştirerek, da-
ha büyük bir çerçeve içinde çözmeyi planlıyorlar.
Ama iki liderin basın toplantısındaki ifadeleri, ABD
ve İsrail’in artık iki farklı yaklaşımı temsil ettik-
lerini gösteriyor. Üstelik, bunlar (iki devlet, İran so-
runu ve ikisi arasındaki ilişki) Jerusalem Post’un
editörüne göre uzlaşılması olanaksız farklar.
Toplantı öncesinde ABD kamu diplomasisi ta-
rafından, basına sızdırılan haberlerle “yumuşatma”
çabalarına karşın, Netanyahu, “iki devlet” ifade-
sini kullanmadı; barış sürecinde “kendilerine dü-
şeni yapacaklarını”, Filistin’in İsrail ile yan yana,
bir tehdit oluşturmadan var olmasından yana ol-
duğunu vurgulamakla yetindi. Buna karşılık Oba-
ma “iki devletli çözümün, İsrail’in yerleşimleri dur-
durmasının, Gazze halkının yaşamını kolaylaştıracak
adımlar atmasının” önemini vurguladı.
İran sorununa gelince, Netanyahu, önce İran
sonra Filistin sorunu derken, Obama’nın “ben
bu bağlantının ters yönde olduğuna inanıyorum”
ifadeleri dikkat çekiyordu. Obama diplomasiye,
doğrudan görüşmelere önem veriyor, bu yolla bir
çözüm bulunacağına inanıyordu. Netanyahu ise,
tüm seçeneklerin (askeri müdahalenin) masada ol-
duğunu vurguladı, hatta Obama’nın, diplomatik
açılımlar sonuç almazsa, daha kapsamlı, ulus-
lararası yaptırımların devreye girebileceğine iliş-
kin ifadelerini, “tüm seçenekler masada” yönün-
de yorumlamaya çalıştı.
Obama, Ürdün Kralı’nın önerisi bağlamında, ba-
rışa karşılık, tüm Arap ülkelerinin İsrail’i tanıma-
sını, böylece İran’ı da kapsayacak bölgesel bir ba-
rış “dinamiği” oluşturmayı amaçlarken, Netan-
yahu’nun, Filistin sorununu, İran’a karşı, Arap ül-
keleriyle oluşacak bir ittifakın dinamikleri içinde erit-
meyi düşündüğü görülüyordu. Netanyahu’nun
“yerleşimlerin durdurulması”, Gazze’nin açılma-
sı üzerine bir şey söylememesi de dikkat çekiciydi.
Yapısal sorunlar ağır
Netanyahu’nun, aşırı sağcı koalisyon ortakla-
rından dolayı çok fazla manevra alanı olmadığı-
na değinmiştim. Ama iki devletli çözüme diren-
mesinin arkasında, ağır yapısal sorunlara ilişkin
kaygılar da var.
Birincisi, bu iki devletli çözümün Filistinliler, hat-
ta Arap devletleri tarafından, nihai çözüm olarak
benimsendiğini söylemek zor. Hamas İsrail’i ta-
nımamaya devam ediyor. Arap devletleri, iki
devlet çözümünü dile getirirken İsrail’i bir “Yahudi
devleti” olarak tanımlamaya yanaşmıyorlar. İkin-
cisi, Filistin tarafında, El Fetih ile Hamas arasın-
da adeta bir iç savaş yaşanıyor. Dahası, kimi ana-
listler, Gazze söz konusu olduğunda Hamas ile
Müslüman Kardeşler arasındaki ilişkiden rahatsız
olan Mısır yönetiminin, “iç savaştan” Hamas’ın ga-
lip çıkmasını istemediğini; Batı Yakası’nda da Ür-
dün Haşimi krallığının ülkesindeki Filistin nüfusunu
düşünerek, El Fetih’in liderliğinin gelecekte başına
bela olmasından korktuğunu düşünüyorlar.
Diğer taraftan, yerleşimciler, Kudüs’ün statüsü
ve sürgündekilerin geri dönüşü devasa sorun-
larının ötesinde, demografik ve ekonomik koşul-
lar da olası bir Filistin devletinin geleceğine iliş-
kin iyimser olmayı zorlaştırıyor. “Batı Yakası”nda,
yaklaşık 2.5 milyon Filistinlinin üçte biri çöl, 2270
milkarelik bir alanda yaşamaya çalışıyor. Gazze’de
durum daha vahim: 141 milkarelik bir alanda yak-
laşık 1.5 milyon Filistinli yaşamaya çalışıyor. Ki-
mi hesaplamalara göre geri dönüş olasılığı,
200.000, kimilerine göre de 2-4 milyon göçmen
anlamına geliyor. Bunlara mali destek verilmiş, İs-
rail tüm yasadışı yerleşimleri sökmüş bile olsa, ku-
rulacak Filistin devletinin İsrail’e güven vermesi
uzak bir olasılık. Bu devlet, yoksul, çok büyük bir
kısmı genç, hemen sınırın ötesinde güçlü, zengin,
tüketim toplumu özellikleri sergilemeye devam
eden İsrail’e bakarak, topraklarında başkalarının
yaşamaya devam ettiğini düşünmeye devam
eden, bir ordu sahibi bile olmasına izin verilme-
diğinden onuru kırılmış, büyük olasılıkla da Hamas
tarafından yönetilen bir halkın devleti olacak…
erginy@tr.net
http://erginyildizoglu.blogspot.com
Kanadoğlu, sahtecilikle suçlanan birinin cumhurbaşkanõ olacağõnõn öngörülmediğini söyledi
‘Gül sade yurttaştan farksõz’İLHAN TAŞCI
ANKARA - Yargõtay Onursal
Cumhuriyet Başsavcõsõ Sabih Ka-
nadoğlu, Cumhurbaşkanõ Abdul-
lah Gül’ün “Kayıp Trilyon” da-
vasõ kapsamõnda yargõlanabilece-
ğine ilişkin mahkeme kararõnõ de-
ğerlendirdi.
Cumhurbaşkanõ’nõn siyasal so-
rumsuzluğunun tartõşmasõz oldu-
ğunu kaydeden Kanadoğlu, “Tek
başına yaptığı işlemler hakkında
yargı mercilerine başvurulamaz.
Bu ilke olarak cumhurbaşkanı-
nın, görevi sırasında ve görevi ne-
deniyle işlediği suçlardan da ce-
zai sorumluluğu bulunmadığını
belirlemektedir. Ancak madde-
nin üçüncü fıkrası, bu ilkeye bir
ayrık hal getirmektedir. O da va-
tana ihanet” dedi. Cumhurbaşka-
nõ’nõn kişisel suçlarõndan sorumlu
olduğuna ilişkin anayasada her-
hangi bir hüküm olmadõğõnõ anõm-
satan Kanadoğlu, “Ancak bu yok-
luk, onu sorumsuz kılmaz. So-
rumluluk, ceza kurallarının eşit-
liğinin ve zorunluluğunun doğal
sonucudur. Anayasada herhan-
gi bir düzenleme olmadığı için
cumhurbaşkanı hakkında, sade
bir vatandaş ya da dokunul-
mazlığı kaldırılmış milletvekili gi-
bi işlem yapılması gerekir. Cum-
hurbaşkanlığı makamına duyu-
lan saygıya bağlanan boşluk, kı-
yas yoluyla doldurulamaz” de-
ğerlendirmesini yaptõ.
Gül’ün Cumhurbaşkanõ seçil-
meden önceki göreviyle ilgili suç-
larda, önceki görevin gerektirdiği
soruşturma usulüne tabi olduğuna
işaret eden Kanadoğlu, anayasa
ve içtüzükte kişisel suçlara ilişkin
hüküm yer almadõğõndan genel
hükümlere göre işlem yapõlmasõ ge-
rektiğini söyledi. Cumhurbaşka-
nõnõn kişisel suçlarõndan sorumlu
olduğuna ilişkin anayasada her-
hangi bir hüküm olmadõğõnõ belir-
ten Kanadoğlu, bunun nedeninin
“Hiçbir ülke, yargı önünde ak-
lanmadan, mahkûmiyeti halinde
milletvekili seçilme yeterliliğini
ortadan kaldıran zimmet, rüşvet,
irtikap, sahtecilik, resmi ihale ve
alım satımlara fesat karıştırma
vs. gibi suçlarla itham edilenlerin
cumhurbaşkanlığına aday ola-
cağını ve seçileceğini tahmin ve
tasavvur etmediği için anayasa-
larına bu yolda bir düzenleme ge-
tirmemiştir. Bizim anayasamız-
da da bu olasılığın gerçekleşme-
si öngörülmemiştir” sözleriyle
açõkladõ.
Sabih Kanadoğlu, ister görevi sõ-
rasõnda suç işleyen cumhurbaş-
kanlarõ olsun, isterse milletveki-
liyken suç işlediği iddia olunan ve
milletvekili dokunulmazlõğõndan
yararlanan, cumhurbaşkanõ seçil-
mesi nedeniyle dokunulmazlõğõ
sona eren cumhurbaşkanlarõ ol-
sun, bu hallerde haklarõnda sade bir
vatandaş ya da dokunulmazlõğõ
kaldõrõlmõş milletvekili gibi işlem
yapõlmasõ gerektiği vurguladõ. Ka-
nadoğlu, “Anayasada, kişisel suç-
ları hakkında mevcut boşluk
dolduruluncaya kadar, cum-
hurbaşkanları herhangi bir do-
kunulmazlığı bulunmayan sade
vatandaş kimliği taşırlar” dedi.
REFAH’LI YILLARIN DAVASI
Gül,belgede
sahtecilikle
suçlanıyor
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Sincan 1.
Ağõr Ceza Mahkemesi’nin
Kayõp Trilyon davasõndan
yargõlanmasõ gerektiğine
karar verdiği Cumhurbaş-
kanõ Abdullah Gül, “özel
belgede sahtecilik”le suç-
lanõyor.
Sincan Ağõr Ceza Mah-
kemesi’nin “yargılanma-
lı” kararõnõ “kötü niyetli”
olarak değerlendiren Cum-
hurbaşkanõ Abdullah Gül
ile ilgili dava şöyle geliş-
mişti:
Refah Partisi’nin kapa-
tõlmasõnõn hemen ardõn-
dan 1997’de dönemin Yar-
gõtay Başsavcõlõğõ, Hazi-
ne’den siyasi partilere ya-
põlan yardõmõn partinin
kapatõlmasõndan sonra Ha-
zine’ye devrinin engel-
lenmesi amacõyla kapatõl-
ma tarihi öncesinde har-
canmõş gibi gösterildiği
iddiasõyla suç duyurusun-
da bulundu.
İnceleme sonrasõnda
aralarõnda Necmettin Er-
bakan’õn da bulunduğu
genel merkez ve taşra ör-
gütünde görevli 88 partili
hakkõnda “RP’nin 1997
Hazine yardımını 71 il
teşkilatına makbuz kar-
şılığı dağıtılmış gibi gös-
tererek kamuyu dolan-
dırdıkları” gerekçesiyle
dava açõldõ.
Erbakan’õ, özel belgede
sahtecilik suçundan 2 yõl 4
ay hapse mahkûm eden
mahkeme, partiden 68 ki-
şiyi de bir yõl ile bir yõl iki-
şer ay arasõnda hapisle ce-
zalandõrdõ. O dönem
RP’de Genel Başkan Yar-
dõmcõsõ olan Abdullah Gül
ve eski İçişleri Bakanõ
Abdülkadir Aksu hak-
kõnda, dokunulmazlõk ne-
deniyle dava açõlamadõ.
Dokunulmazlõğõ nede-
niyle hakkõnda dava açõ-
lamayan Gül için dönemin
Ankara Cumhuriyet Baş-
savcõsõ Melih Tarı, Mec-
lis’e fezleke gönderdi. Su-
çun özel evrakta sahtecilik
ve Siyasi Partiler Kanu-
nu’na aykõrõlõk olarak ta-
nõmlandõğõ fezlekede şu
iddialara yer verilmişti:
“Partinin kapatılma
ihtimalini yüksek gören
parti üst düzey yönetici-
lerinin ‘Anayasa Mahke-
mesi kararõyla kapatõlan si-
yasi partinin bütün malla-
rõ Hazine’ye geçer’ hük-
münün uygulanmasını
imkânsız hale getirmek
amacıyla 71 il başkanını
genel merkeze çağırmak
suretiyle aralarında da-
ğıtılmış gibi göstererek
makbuz imzalattırıldığı
ve olay tarihinde parti-
nin genel başkan yar-
dımcısı olarak görev ya-
pan sanığın da (Gül) bil-
gisi dahilinde olduğu, bu
şekilde sanığın özel ev-
rakta sahtecilik suçuna
iştirak ettiği, ayrıca Si-
yasi Partiler Kanunu’na
aykırı davrandığı görü-
şüne varılmıştır.”
Gül, Cumhurbaşkanõ se-
çilmeden önce Kayõp Tril-
yon davasõna ilişkin olarak
“Mahkemeye gitmem
gerekirse, sade vatandaş
gibi giderim” demişti.
Ancak, önceki gün açõk-
lanan mahkeme kararõnõn
ardõndan yaptõğõ yazõlõ
açõklamayla vatana iha-
net suçu dõşõnda yargõla-
namayacağõnõ savundu.
Baykal, ‘yargılanabilir’ demişti
CHP lideri, Gül Köşk’e çõkmadan yaptõğõ açõklamada Meclis’ten Cumhurbaşkanlõğõna
seçilecek bir kişinin tüm dokunulmazlõklarõnõn kalkacağõ uyarõsõnõ yapmõştõ
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - CHP Genel Başka-
nõ Deniz Baykal, Cumhur-
başkanlõğõ seçiminden önce
yaptõğõ açõklamalarda “Cum-
hurbaşkanı yargılanamaz
diye bir şey yok, yargılana-
bilir” demişti.
Sincan 1. Ağõr Ceza Mah-
kemesi’nin Cumhurbaşkanõ
Abdullah Gül’ün yargõlana-
bileceğine ilişkin kararõ tar-
tõşma yaratõrken CHP İletişim
Koordinatörlüğü’nden yapõ-
lan açõklamada CHP lideri
Baykal’õn 12 Temmuz 2006
ve 20 Aralõk 2006 tarihlerin-
de yaptõğõ açõklamalar anõm-
satõldõ. “CHP Genel Başka-
nı Deniz Baykal’ın daha or-
tada Sincan Ağır Ceza Mah-
kemesi’nin kararı yokken
tam 3 yıl önce 2006 yılında 2
kez cumhurbaşkanının yar-
gılanabileceğini söylediği”nin
altõ çizilirken bu açõklamalar
anõmsatõldõ. Baykal, 12 Tem-
muz 2006 tarihinde “Erdoğan
Çankaya’ya çıkarsa yargı-
lanır” derken “Anayasamızın
105. maddesi, cumhurbaş-
kanına, başbakanın veya ba-
kanların birlikte yayımla-
dığı kararnameler dışında
bir dokunulmazlık tanımı-
yor.
Cumhurbaşkanı yargıla-
namaz diye bir şey yok. Yar-
gılanabilir. Başbakan cum-
hurbaşkanı seçilirse millet-
vekilliği sıfatından gelen do-
kunulmazlık kalkar. Eski bir
başbakanın başbakanlık dö-
neminde işlediği suçlarla ilgili
süreç ne olacak? Meclis Baş-
kanı ne yapacak? Bir millet-
vekili başvuruda bulunursa
durum Yüce Divan’a inti-
kal edecek. Bu süreci engel-
lemek mümkün değil. Bu
yargılama olur. Olursa ne
olur? Yüce Divan’da ifade
verir. Akşamları resepsi-
yonlara gider, kararname
imzalar” demişti.
Baykal, 20 Aralõk 2006 ta-
rihinde Hür Parti Genel Baş-
kanõ Yaşar Okuyan’õn
CHP’ye yaptõğõ ziyaretten
sonra gazetecilerin Tayyip
Erdoğan’õn cumhurbaşkanõ
olmasõ halinde indirilip indi-
rilemeyeceği, yargõlanõp yar-
gõlanamayacağõ konusundaki
sorusuna da şu yanõtõ ver-
mişti:
“Cumhurbaşkanlarımızın
yargı karşısındaki durumu-
nun doğru algılanmasına ih-
tiyaç var. Cumhurbaşkanı
yargılanamaz diye bir ka-
naat var, bu anayasada yok.
Cumhurbaşkanı görevi sı-
rasında, göreviyle ilgili ya-
pılan işlemden dolayı yargı-
lanamaz, ama cumhurbaş-
kanları görevinden önce iş-
lemiş olduğu suçlardan do-
layı yargılanabilir, işte bu-
nun farkında değil toplu-
mumuz. Eskiden anayasa-
mızda cumhurbaşkanları-
nın milletvekilleri gibi do-
kunulmazlıkları vardı. Bu
dokunulmazlık kaldırılmış-
tır. Şu andaki anayasamızda,
milletvekilininki gibi bile
dokunulmazlığı yoktur.”
CUMHURBAŞKANI GÜL HAKKINDAKİ YARGILAMA KARARI DIŞ BASINDA DA YANKI BULDU
‘Siyasi gerilimleri alevlendirdi’
LONDRA (ANKA) - Sincan Ağõr
Ceza Mahkemesi’nin “Kayıp Trilyon”
davasõnda Cumhurbaşkanõ Abdullah
Gül’ün “evrakta sahtecilikten” yar-
gõlanmasõ gerektiği kararõ, yurtdõşõnda
da yankõ buldu. Financial Times ga-
zetesi, “Mahkeme kararı, siyasi ge-
rilimleri alevlendirdi” yorumunu ya-
parken, BBC, “Laik kurumlar sık sık
AKP’ye karşı koymak için mahke-
meleri kullanıyor” değerlendirme-
sinde bulundu. The Daily Telegraph
ise, laiklerin, Gül ve Erdoğan’õ laik ge-
lenekleri aşõndõrmakla suçladõğõnõ da
yazdõ.
Financial Times: “Bir Türk mah-
kemesi, Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül’ün, 1990 yıllarında İslamcı hü-
kümetin iktidardan uzaklaştırılma-
sı döneminden kalan bir partiyi fon-
lama davası ile ilgili yargılanması ge-
rektiğine hükmederek siyasi geri-
limleri alevlendirdi. Mahkeme ka-
rarının, Türkiye’nin Avrupa Birli-
ği’ne katılma kampanyasını ilerlet-
mek için gerekli anayasal reformu
yeniden başlatma girişimi ile ilgili acı
tartışmaları daha da yoğunlaştırması
beklenebilir...”
BBC: “Muhabirler, Türkiye’nin
laik kurumlarının, kökleri İslamda
olan AKP’nin faaliyetlerine karşı
koymak için sık sık mahkemeleri
kullandığını söylüyorlar. Geçen tem-
muzda, Anayasa Mahkemesi, laik
sisteme zarar vermeye çalıştığı id-
diası ile partiyi yasaklamak üzere idi.
Refah lideri eski Başbakan Necmet-
tin Erbakan, 2002 yılında Hazine
kaynaklarını zimmetine geçirme
suçlaması ile 2 yıl dört ay hapis ce-
zasına çarptırıldığı ancak Refah
Partisi’nin Başkan Yardımcılığını
yapmış olan Gül geçen yıl onu af-
fetti...”
The Daily Telegraph: “Dava, Tür-
kiye’de iktidardaki, kökleri İslamda
olan parti ile Sayın Gül ve Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’ı ülkenin laik
geleneklerini aşındırmayı amaçla-
makla suçlayan laikler arasındaki ge-
rilimleri azdırmakla tehdit ediyor...”
ATİLLA KART’IN SORU ÖNERGELERİ
Hükümetten kritik
sorulara yanõt yok
BARIŞ YAMAN
KONYA - CHP Kon-
ya Milletvekili Atilla
Kart, muhataplarõ tara-
fõndan yanõtlanmayan
soru önergelerini yeni-
den gündeme taşõdõ.
Kart, yaptõğõ açõkla-
mada, 22 ve 23. Yasama
Dönemi’nde idari dene-
tim mekanizmalarõnõ
“Parti Memuru” uy-
gulamasõ içinde bağõm-
lõ hale getiren, adli me-
kanizmalarõn yapõlan-
masõna müdahale eden
siyasi iktidarõn, yasama
denetimini de etkisiz ha-
le getirdiğini belirtti.
Önemli ve kritik soru
önergelerinin õsrarlõ ta-
kiplerine karşõn yanõt-
lanmadõğõnõ vurgulayan
Kart’õn bu yõl yanõtlan-
mayan soru önergeleri
arasõnda Hõzlõ Tren pro-
jesi, eski Maliye Bakanõ
Kemal Unakıtan’õn İz-
mir-Foça’daki taşõnma-
zõn satõşõndaki vergi ka-
çakçõlõğõ savlarõ, Başba-
kan’õn yeğenine verilen
silah ruhsatõ, İGDAŞ
hakkõndaki iddialar, An-
kara Büyükşehir Beledi-
yesi ile Haşim Kılıç’õn
damadõ arasõndaki tram-
pa iddialarõ gibi konular
yer alõyor.
Sabih Kanadoğlu, cumhurbaşkanõnõn kişisel suçlarõndan sorumlu olduğuna ilişkin
anayasada herhangi bir hüküm olmadõğõnõ vurgulayarak “Ancak bu yokluk, onu
sorumsuz kõlmaz. Anayasada herhangi bir düzenleme olmadõğõ için Cumhurbaşkanõ
hakkõnda, sade bir vatandaş gibi işlem yapõlmasõ gerekir. Cumhurbaşkanlõğõ
makamõna duyulan saygõya bağlanan boşluk, kõyas yoluyla doldurulamaz” dedi.
Kanadoğlu, cumhurbaşkanõnõn sahtecilikle itham edilebileceğini anayasanõn tasavvur
edememesi nedeniyle boşluk oluştuğuna dikkat çekti.