Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
rafında değilim. Bu davanın ne sağında, ne solunda,
ne altında, ne üstünde de değilim.”
Doğru mu söylüyor? Evet! Gerçekten RTE, Erge-
nekon davasının ne sağında, ne solunda, ne altında,
ne de üstünde.
Tam ortasında!
RTE, yargıya saygıdan, yargının tarafsızlığından ve
bağımsızlığından her vesile ile bir araba laf ediyor ve
sonra... yargının tepe noktası Anayasa Mahkemesi’ni
siyasallaştırmak amacıyla harekete geçiyor.
Son olarak laikliğe karşı hareketlerin odak nokta-
sı bir parti damgası yiyen AKP ve partinin genel baş-
kanı RTE; Anayasa Mahkemesi’ne “kişisel başvuru
yolunun açılması” gibi kulağa hoş gelen bir yöntemi
yasalaştırmak istiyor.
Masum bir arayış, bir yöntem mi? Yok canım!
Önerinin altında hinoğluhinlik yatıyor.
AKP kendi dışında her partiyi, kurumu, kuruluşu
enayi yerine koyuyor. Gerekçe ise, yargıyı siyasal-
laştırmaya örtü.
Kişisel başvuru kabul edilince Anayasa Mahke-
mesi’nin yükünü hafifletmek... bu nedenle üye sayı-
sını arttırmak ve tabii… üye sayısını 11’den 17’ye çı-
karmak gerekecekmiş. Sonra?
Katılımcı demokrasi gereği üyelerden kimilerini
TBMM seçmeliymiş. Sonra?
Parlamentonun seçeceği üyelerin seçiminde RTÜK
yönetimine uygulanan kural, AKP’nin ve CHP’nin sap-
tadığı kişileri seçen sistem uygulanacakmış. Sonra?
TBMM’de temsil oranlarına göre AKP, CHP,
MHP; üye sayısında aralarında anlaşacaklar, sap-
tayacakları üyeleri seçeceklermiş. Sonra?
Sonrası malumu ilan:
Meclis çoğunluğuna egemen AKP; Anayasa Mah-
kemesi’nde Haşim Kılıç benzeri üyelerle çoğunlu-
ğu ele geçirecek, yüksek yargıyı dikensiz gül bah-
çesine çevirecek!
Bu girişimlerin, hazırlıkların yüksek yargıda siya-
sallaşmaya dönük vahim gelişmeler olduğunu RTE’ye
anlatmak, anlamasını sağlamak neredeyse deveye
hendek atlatmak gibi bir şey!
AKP’nin pek çok konuda olduğu gibi yargı konu-
sundaki çabaları demokrasiye aykırı, kabalık içeriyor.
Anayasaya uygun yasalar çıkarmaya gayret ede-
ceğine, çıkardığı aykırı yasalara Anayasa Mahke-
mesi’nin uymasını istiyor.
Bağımsız yargıya gözleri kapalı. Böyle olmasa de-
dikoduya itibar kazandıran, sakıncalı, ayıp, yakışık-
sız sözlerin ciddi üslup içinde olması gereken Erge-
nekon iddianamelerine delil olarak girmesi karşısın-
da sessiz kalabilir miydi?
Köşk’teki AKP’li de yetkisiz, sorumsuz kişiliğini bir
yana atıp muhalefet liderleriyle partisinin anayasa de-
ğişikliği arayışlarına destek arayan görüşmeler yapıyor.
Anayasa taslağının açıklanmadığı günlerde ger-
çekleşen bu görüşmelerde Çankaya’daki AKP’linin
ve parlamentonun görev sürelerinin uzatılması ko-
nuşuluyor.
CHP de MHP de uzatmalara karşı. Kayseri kurnazı
Çankaya’daki AKP’li, görev süresinin yedi yıla çıka-
rılmasının olanaksızlığını görüyor. CHP liderinin
açıkladığına göre “Benim böyle bir talebim yok” di-
yor.
Ya anayasayı AKP tüzüğüne dönüştürecek diğer
girişimlere, hazırlıklara ne diyor?
Örneğin Anayasa Mahkemesi’nin hukuksal kimli-
ğini siyasallaştırma çabalarına karşı ne düşünüyor?
Açık olmalı Çankaya, açık! Hani şu şeffaflıktan söz
eder dururlar ya; işte öyle!
SAYFA 10 MAYIS 2009 PAZARCUMHURİYET
10 HABERLERİN DEVAMI
İstanbul PB 22
Edirne PB 26
Kocaeli PB 22
Çanakkale PB 22
İzmir B 26
Manisa B 27
Aydın B 27
Denizli B 24
Zonguldak B 18
Sinop B 18
Samsun B 18
Trabzon B 16
Giresun B 14
Ankara B 20
Eskişehir B 18
Konya Y 15
Sıvas B 15
Antalya B 24
Adana B 26
Mersin B 26
Diyarbakır B 22
Şanlıurfa B 2
Mardin B 23
Siirt Y 23
Hakkâri B 15
Van Y 16
Kars B 13
Oslo Y 14
Helsinki Y 13
Stockholm PB 18
Londra PB 15
Amsterdam PB 18
Brüksel PB 19
Paris Y 18
Bonn Y 20
Münih Y 19
Berlin Y 21
Budapeşte PB 29
Madrid Y 27
Viyana Y 24
Belgrad PB 28
Sofya PB 25
Roma PB 20
Atina PB 23
Zürih Y 25
Moskova PB 21
Aşkabat Y 26
Astana B 27
Taşkent Y 25
Bakû PB 17
Bişkek Y 23
Tiflis Y 20
Kahire B 26
Şam PB 26
Ülkemizin geneli
parçalı ve çok bu-
lutlu, Doğu Anado-
lu’nun kuzeydoğu-
su, Orta ve Doğu
Karadeniz’in iç ke-
simleri, Orta Akde-
niz’in iç kesimleri sa-
ğanak ve gök gü-
rültülü sağanak ya-
ğışlı geçecek.
BERAT GÜNÇIKAN
Bir Yudum Sevgi, Züğürt Ağa, Asiye Nasõl
Kurtulur, Uçurtmayõ Vurmasõnlar, Bekle Dedim
Gölgeye, Ay Vakti, Yara, Büyük Adam Küçük
Aşk, Sõdõka, Şaşõfelek Çõkmazõ, Eğreti Gelin.
Türk sinemasõnõn 27 yõlõna damgasõnõ vurmuş
bu filmlerle seyircide bağõmlõlõk yaratan tel-
evizyon dizileri birkaç kuşağõn belleğindeyse hâ-
lâ, bunun nedeni elbette Füsun Demirel. Esas-
lõ rollerin oyuncusu Demirel, yaklaşõk bir yõl ön-
ce hayatõnõn en uzun rolüne soyundu ve anne ol-
du. Bugün de ilk anneler gününü yaşayacak. Kõ-
zõ Aslı Senem ve oğlu Mehmet İlkem ne olup
bittiğinin farkõnda değiller henüz ama annele-
ri ikinci bir bahar değil, evrenden ikinci bir ha-
yat koparmanõn tadõnõ çõkarõyor. Öyle ya, ilk do-
ğum için ellisini beklemek, hayata da doğaya da
nanik yapmak gibi bir şey… Demirel’le işte bu
eğlenme halini ve ikizlerini konuştuk…
- Bebekleriniz 11 aylık oldu, şimdi kendi-
nizi nasıl görüyorsunuz, cesur mu deli mi?
- Beni sõkõştõrdõnõz gibi... Yoo, de-
lilik değil bu, planlõ şekilde, en in-
ce ayrõntõsõna kadar düşündüm.
Evet, cesur görebilirim ama çok
abartacak bir şey yok... Biz kõrsal
kesimde kendi halinde, 50’sine
merdiven dayamõş, bilmem kaçõn-
cõ çocuğunu doğuran kadõnlarõ ve
onlarõn sõkõntõlarõnõ bilmiyor mu-
yuz? Ünlü olmam bu durumu med-
yatik bir hale getirdi ama her kadõn
gibi ben de anneliği geç de olsa ya-
şamayõ istedim.
- Kırsaldaki kadınlar ellisine
kadar bir kaç çocuk doğuru-
yorlar, sizin için bir ilk, riski gö-
ze aldıracak kadar annelik tut-
kusunu anlamaya çalışıyorum.
Neden?
- Öncelikle risklerimi öğrendim,
sağlõğõmõ güvenceye almaya gayret
ettim. Tansiyon riskim vardõ ve
herhangi bir aşamada gebeliği son-
landõrabilirdik. Bunu göze aldõm.
Kendime yaptõğõm terapi ve be-
beklerime inancõm öylesi iyi geldi ki,
tansiyonum regüle oldu. Çok iste-
diğiniz bir şeye sahip olmak için
riskleri göze almanõz gerekmez mi?
- Anne olmak, kadının anne-
siyle buluştuğu, onu anladığı,
yeniden sevdiği, bağışladığı bir
nokta diye düşünüyorum. An-
neniz yaşıyor mu bilmiyorum,
ama siz böyle bir buluşma hissi-
yatına kapıldınız mı?
- Canõm annem… Keşke göre-
bilseydi... Anne olunca keşfetmedim
annemi, onu hep çok fazla sevdim.
Onunla inanõlmaz güzel yõllarõ pay-
laştõk. Hayatõ ti’ye alan, yarõn öle-
cekmişiz gibi yaşayan bir kadõndõ. Bana kattõ-
ğõ değerleri, güzellikleri anlatamam. Annem gi-
bi bir anne olmayõ çok isterim, çok…
- Erken doğum yapan kadınlar çocuk-
larıyla büyürler ya, geç doğum yapmak da
çocuklarla çocukluğa dönmek gibi okuna-
bilir mi ya da hayattan çocukluğun, er-
genliğin, gençliğin iadesini talep etmek gi-
bi görülebilir mi?
- Doğurmaya karar verirken belki de hâlâ ço-
cuksu ruhumu koruyabildiğim için onlarla ba-
şedebileceğimi düşündüm. Çocuklarla çocuk-
laşmak gerekiyor. Dünya sorunlarõnõ çokça
dert eden bizler bebeklerden sonra sadece on-
lara konsantre olduk. İyi de oldu...
- Geç doğum yapan kadınlar, hele de alt-
mışından sonra doğuranlar bir tartışmayı da
başlattılar, bu bencillik mi, hak mı? Siz hiç
böyle bir hesaplaşmaya girdiniz mi, anne ol-
mak istiyordum, oldum mu diyorsunuz?
Bu kararõ vermeden önce çok düşündüm
ama bana destek veren, bünyeme güvenen ve
moralimi yüksek tutan doktorlarõm oldu. Onlarõn
söyledikleri, yirmi ve otuzlu yaşlardaki anne
adaylarõndan farkõmõn olmadõğõydõ… Aramõz-
daki yaş farkõna gelince, ikizlerimin annesi öy-
lesine çocuksu ki, sanõrõm ileride onlar beni çe-
kip çevirecek… Bencillik diyenlere gelince, biz
kadõnlarda annelik duygusu ve anne olma hak-
kõ öylesine baskõn ki, bazen kurallarõ falan ip-
lemiyorsunuz. Bunun çok da tartõşõlacak bir ya-
nõ olduğunu sanmõyorum. İnanõn 20 yõl önce an-
ne olsaydõm, belki bu kadar özenli davrana-
mayabilirdim… Bizimki çok güzel bir arkadaşlõk
olacak, yaş farkõnõ aza indireceğiz, biliyorum on-
lar da bana yardõm edecek…
- Gövdenizin yaşının nüfus cüzdanındaki
yaşınızdan daha düşük olması doğumu ko-
laylaştırmıştır elbette. Şimdi, ikiz çocukla 11
aydan sonra ne haldesiniz?
Asla yorgun değilim, enerjim de yerinde. On-
lar için genç ve diri kalacağõm, kesin. Günlük
koşuşturma içinde belim tutuluyor bazen, uy-
kusuz zamanlarõm oluyor ama bunun yaşla il-
gisi yok. 25 yaşõmda daha hastalõklõ,
mõzmõz, çok ilaç kullanan biriydim.
40 yaşõndan itibaren bir mucize
oldu! Şaka bir yana onlarla harika
bir hayat düşlüyorum, galiba bu da
beni diri kõlõyor.
- Gündelik telaş yormuyor mu?
- Elbette zaman zaman yorgunluk
oluyor, aynõ anda iki bebekle uğ-
raşmanõn zorluklarõ var, ama prati-
ğini kaptõm artõk. Bebeklerim de ba-
na çok yardõmcõ, biri ağlamak için
diğerini bekliyor. Sakin bir yaradõ-
lõşlarõ var, ağlama sesi az işitiliyor.
- Bu ilk anneler gününüzde
farklı bir ruh haline girdiniz mi?
- Daha çok minik olduklarõ için
bugünü onlarla paylaşamam ta-
bii. Ama benim için özel günlerin
değil, her günün anlamlõ geçmesi
önemli. Onlar rahmime düştükten
sonra üçümüzün yaşadõğõ çok özel
bir süreç ve serüvendim. Karnõm
büyüdükçe anneliği öyle güçlü
hissettim ki. Daha içimdeyken on-
larõ özenle besledim. Benim için
anneler günü yaşadõğõm her gün ve
geceydi. Aslõnda küçücük bir em-
briyonun büyüme sürecine tanõk-
lõk ederken anneliği öğrendim. Bu
muhteşem mucizevi olayõ her ka-
dõnõn yaşamasõnõ dilerim. Tüm an-
nelerin anneler günü kutlu olsun.
Her anne evladõna sõmsõkõ sarõlsõn.
- Çocuklarınız anne demeye
başladı mı? İlk anne sözünü duy-
duğunuzda ne düşündünüz?
- Kõzõm Aslõ Senem anne diyor,
deliriyorum. Maalesef ikisi de
önce baba dedi ama söylemesi ko-
lay diye…
Baştarafı 1. Sayfada
Ne var ki “çıkarcı siyaset”
kültüre yine baskõn çõktõ...
Adõ 4 bin yõldõr değişmeyen
uygarlõklar beşiği Harran’õn
AKP’li eski Belediye Başka-
nõ ve aynõ partiden “aday”
olan İbrahim Özyavuz, SİT
alanõndaki kaçak yõkõmlara
ve inşaatlara adeta “özgür-
lük” tanõdõ. Bunu engelleye-
bilecek tüm kurumlar da “se-
çilme şansını azaltmamak”
için olacak, tarih katliamõna
sessiz ve umarsõz kaldõlar...
Başkanõn rakibi ve “akraba-
sı” MHP adayõ Mehmet Öz-
yavuz da bu kültür cinayetle-
rine sessiz kalõnca, yerel seçim
yarõşõ “uygarlık soykırımı”na
dönüştü... Şimdi Harran’da
“milliyetçi” görüşün temsil-
cisi Mehmet Özyavuz bele-
diye başkanõ ama “milli kül-
tür”ümüzün eşsiz sivil mimari
zenginliği oy uğruna yerle bir
olmuş durumda. Üç dönem
belediye başkanlõğõ yaptõktan
sonra, kültürel mirasõn yağ-
masõna ve tahribatõna göz
yumduğu halde seçim kaybe-
den İbrahim Özyavuz ise ta-
rihe kim bilir hangi sõfatla
geçiyor.
MUSTAFA SÖNMEZ
Krizin şiddetinin takibi, en iyi, üretim ve istihdam
göstergelerinden yapõlõr. Türkiye şartlarõnda is-
tihdamõn seyrini izlemenin görece güvenilir kay-
nağõ Sosyal Güvenlik Kurumu verileridir. Bu ve-
riler, prim ödeyen kayõtlõ istihdamõ yansõtõr. SGK
verilerinden anlõyoruz ki, Ekim 2008 sonrasõndan
SGK’nin yayõmladõğõ en güncel data olan Şubat
2009’a kadar, yani 5 ayda sigortalõ işçi sayõsõ 776
bine yakõn azalmõş.
Bu arada işçi emeklisi sayõsõnõn da aynõ dö-
nemde 127 bine yakõn arttõğõnõ anlõyoruz. Demek
ki, bu 5 ayda net 649 bin kayõtlõ, sigortalõ işçi iş-
siz kalmõş. Bu, Ekim’deki sigortalõlarõn yüzde
7’ye yakõnõnõn işsiz kalmasõ demektir ki, 5 ayda
dehşetli bir işsizlik.. Bu, son 5 aydõr ayda ortala-
ma 130 bin işçinin işten çõkartõlmasõ demektir ve
bu ortalamanõn daha da artacağõ çok açõk. Bu
datalar krizin bölgelere göre nasõl hissedildiğini
de bize veriyor. Son 5 ayda sigortalõ işçi sayõsõ
oransal olarak en çok azalan illerin başõnda An-
talya ve Muğla geliyor. Bu turizm bölgelerinde
düşük sezon ile birlikte işçi çõkarõmõ artmõş ve
bunun krizle ilgisi çok dolaylõ... Bu illeri bir ya-
na bõraktõğõmõzda, işçi nüfusuna göre en çok iş
kaybõnõn Kayseri, Tekirdağ, Bursa, Manisa, Es-
kişehir, Aydõn, Denizli ve Kocaeli’de olduğu an-
laşõlõyor. Bu illerde kayõtlõ istihdamõn yüzde 10
ila yüzde 7 arasõ, işini kaybetmiş... İzmir, Konya
ve İstanbul’da ise sigortalõ işçilerin yüzde 5 ila
yüzde 6.5’i işini kaybetmiş görünüyor.
Sendikalar harekete geçmeli
Mutlak rakam olarak bakõldõğõnda ise 5 aydaki
650 bin iş kaybõnõn yüzde 22’sinin tek başõna İs-
tanbul’a, yüzde 10’unun Ankara, yüzde 7’sinin
de İzmir’e ait olduğu anlaşõlõyor. İşsiz kalan nü-
fustan turizm illeri Antalya ve Muğla yüzde 12
pay alõrken diğer sanayi ağõrlõklõ 10 ilin payõ
yüzde 26’ya ulaşõyor. Üç büyük ildeki iş kayõp-
larõnõn ağõrlõklõ inşaat ve hizmet, Güney illerinin-
kinin turizm, diğer 10 büyük ildekilerin de sana-
yi ağõrlõklõ iş kayõplarõ olduğu söylenebilir.
Güney’deki iş kayõplarõnõn yeni turizm sezonu
ile birlikte bir ölçüde telafisi beklenebilir. Ancak
sanayi ve hizmet sektörü ağõrlõklõ illerdeki işsiz
sayõsõnõn artacağõnõ ve ayda ortalama işini kaybe-
decek işçi sayõsõnõn 130 binlerden 150 binlere
tõrmanacağõnõ söyleyebiliriz.
Bu felaket karşõsõnda AKP’nin yaptõğõ ne var?
Kocaman bir hiç!.. Peki sendikalar?.. 1 Mayõs’ta
Taksim’e çõkmakla bitti mi yapõlacaklar? Gaze-
telere “Hepimiz aynı gemideyiz” türü ilanlar
vermekle mi mücadele edilecek. Ayda 130 bin iş
kaybõ girizgâhtõr. Felaket yolda. Yaklaşan fela-
kete karşõ sendikalarõn bir şeyler yapmalarõ gere-
kiyor. 1 Mayõs rehavetinden silkinerek, hemen…
Gençlere göre eğitim yetersiz
Yapõlan bir araştõrma gençlerin eğitim sistemine güvenmediğini ortaya koydu
FİGEN ATALAY
Türkiye, fen ve matematik-
te neden başarõsõz? Sorunun
kaynağõ hangi faktörlere da-
yanmaktadõr? Bilimin yol gös-
tericiliğine bakõş açõsõndan na-
sõl bir gençlik profili yetişiyor?
Çocuklar fen ve matematiği
öğrenmede neden isteksiz?
Tüm bu sorulara yanõt bula-
bilmek için, konunun asõl pay-
daşõ olan öğrenci görüşlerine
yer veren bir araştõrma ger-
çekleştirildi. Maltepe Üniver-
sitesi öğretim üyeleri, Prof.
İsa Eşme, Prof. Bahattin Ak-
şit, Prof. Belma Akşit, Yard.
Doç. Dr. Çiğdem Özcan ta-
rafõndan, fen ve matematik
eğitimine ilişkin sorunlarõ be-
lirleyerek çözüme katkõda bu-
lunmak amacõyla yapõlan araş-
tõrma, 25 farklõ ilde, lise son sõ-
nõfta okuyan 3 bin 500 öğren-
ciye uygulanan anketle ger-
çekleştirildi. Araştõrmadan çõ-
kan sonuçlar şöyle:
Genel Kültür
ve Öğrenci Profili:
?Öğrencilerin yüzde 67’si her
gün üç saat veya daha fazla za-
manõ sõnav hazõrlõğõna ayõrõyor.
? Yüzde 38’i bilgisayar ve in-
terneti hiç kullanmõyor.
? Yüzde 37’si spor ve sosyal
etkinliklere, yüzde 18’i müzik
dinlemeye, yüzde 17’si TV iz-
lemeye hiç zaman ayõrmõyor.
? Öğrencilerin dörtte üçüne
yakõnõ, eğitim sistemini, İyi in-
san ve yurttaş yetiştirme, yaşa-
ma hazõrlama, eleştirel düşünme
becerisi kazandõrma, okudukla-
rõnõ ve dinlediklerini anlayacak
düzeyde yabancõ dil öğretme,
yükseköğretim için gerekli do-
nanõmlarõ kazandõrma kriterleri
açõsõndan yetersiz görüyor.
Fen ve matematik eğitimi:
“İnsanların bugünkü düze-
yine milyonlarca yıl süren ev-
rim sonucunda ulaştığı” yar-
gõsõna inanan öğrenci oranõ yüz-
de 66. Öğrencilerin yüzde 19’u
bu konuda görüş bildirmiyor,
yüzde 14.9’u ise bu yargõyõ be-
nimsemiyor. “Dünyayı ve ev-
reni anlayabilmek için, fen
bilimlerinden çok din bilgisi
gereklidir” görüşüne katõlan
öğrenci oranõ yüzde 30.4, katõl-
mayan oranõ yüzde 43.
Fen ve matematik eğitimini;
? Günlük yaşamda karşõlaşõ-
lan olaylarõ açõklama becerisi ka-
zandõrma açõsõndan yetersiz gö-
ren öğrenci oranõ yüzde 64.4.
? Doğayõ ve evreni akõlla al-
gõlama becerisi kazandõrmada
yetersiz gören öğrenci oranõ
yüzde 52.5.
? Üniversite öğrenimi için
gerekli altyapõyõ kazandõrma
açõsõndan yetersiz bulan öğren-
ci oranõ yüzde 60.7.
Nasıl ders yapıyorlar?
? Öğrencilerin dörtte üçü,
fen derslerini, öğretmeni din-
leyerek ve tahtadaki bilgileri
defterine geçirerek öğrenme-
ye çalõşõyor.
? Öğrencilerin beşte dördü,
ya hiç deney yapmõyor ya da
nadiren deney yapõyor.
? Öğrencilerin yalnõz üçte
biri, derslerde gösteri deneyi
yapõldõğõnõ belirtiyor.
? Öğrencilerin yalnõzca yüz-
de 16’sõ, derslerde bilgisayar
destekli eğitim yapõldõğõnõ ifa-
de ediyor.
? Derslerde belgesel film
izleme oranõ sadece yüzde
15.
Fen ve matematikte
başarısızlığın nedenleri:
? Öğretmenlerin izlediği
yöntemler.
? Derslerin hayatta işe ya-
ramayan bilgileri kapsamasõ.
? Öğretilenlerin yaşamla
ilişkilendirilmemesi.
? Yaparak ve yaşayarak öğ-
renmeye yer verilmemesi.
? Derslerin sõnava odaklõ
işlenmesi.
? Konularõn kavratõlmadan
soru çözerek öğretilmesi.
? Yalnõz dinleme ve bellet-
me metodu uygulanmasõ.
? Teknolojiye yer verilme-
mesi.
? Proje ve laboratuvar ça-
lõşmalarõna yer verilmemesi.
? Başarõsõzlõkta öğrencilerin
de payõnõn bulunmasõ.
Harran’da seçim katliamõ
Rollerin en esaslõsõ
Yaklaşõk 1 yõl önce doğum yapan Füsun Demirel, anneliğin keyfini çõkarõyor
AĞIRLIK BENDE - Babalar anne gibi olamaz, mümkün değil
ama elbette baba da bu eşsiz güzelliklerle çok şey paylaşıyor. Nu-
rettin hayatım boyunca, tüm meslek yaşamımda benim yanımda
oldu, beni destekledi, asla kıskanç bir yapısı olmadı. Bebeklerin de
yükünü paylaşıyor ama ağırlık bakıcımızda ve bende...
İddianame...
H. Basri AKGİRAYE. C. Savcõsõ - Eski Parlamenter
Baştarafı 2. Sayfada
bulunmadõğõ bilinmeyen kişilerin
gizli tanõk olarak verecekleri an-
latõmlarla ceza adaletinin oluş-
masõ, daima kuşku ile karşõlana-
caktõr. Kaldõ ki, bir devrim mah-
kemesi olan Yüksek Adalet Di-
vanõ’nda (Yassõada Mahkemesi),
sõkõyönetim askeri mahkemele-
rinde bile uygulanmayan gizli
tanõk yöntemine yer vermek, her
zaman sakõncalõ sonuçlar doğu-
rabilir. Örneğin, bir gün, bir yü-
rekli bir C. Savcõsõ çõkar, türban
ve yasağõna karşõ olan tüm pro-
fesör ve yardõmcõlarõ ile F tipi ya-
zar ve aydõnlar ve laikliğe aykõ-
rõ davranõşlarõn odağõ haline gel-
diği, Anayasa Mahkemesi’nce
karara bağlanmõş bir siyasal par-
ti yöneticileri hakkõnda, yukarõ-
da değindiğim yöntemlerle id-
dianame düzenleyebilir, arama ve
tutuklamalar isteyebilir, davalar
açabilir. Aslõnda bugüne değin
böyle bir savcõnõn çõkmamasõ da
ayrõ bir şaşõlasõ durumdur.
Bu nedenle, gizli tanõk anla-
tõmlarõ, yasadõşõ yollarla alõnmõş
ses kayõtlarõ, eziyet ve baskõ ile
düzenlenmiş tutanaklarla dona-
tõlmõş her belge iddianame olarak
nitelenemez. Böyle bir belge, ol-
sa olsa, eski deyişle ancak iftira-
name olarak söz konusu olur. Yu-
karõda değindiğim gibi, iddiana-
me ciddi bir hukuki belgedir ve
ceza adaletinin oluşmasõnda, ilk
ve olmazsa olmaz nitelikte bir de-
ğer taşõr. Herkes iftiraname dü-
zenleyebilir ama C. Savcõlarõ as-
la. Her savcõnõn düzenlediği suç-
layõcõ belgeler de iddianame ola-
rak nitelenemez. İddianameyi
ancak Cumhuriyet Savcõlarõ dü-
zenler ve davayõ, bağõmsõz yar-
gõçlar yargõlar ve karara bağlar.
Özel atanmõş savcõlar ve özel
seçilmiş yargõçlarla ceza adaleti-
nin sağlanmasõ olanak dõşõdõr.
MEHMET MENEKŞE
TOKAT - Yaklaşõk iki bin kişinin çalõştõğõ Tokat
Sigara Fabrikasõ geçen günlerde kapatõldõ. Geç-
tiğimiz yõl özelleştirilen fabrikanõn kapõsõna kilit
vurulmasõna tepki gösteren Tek Gõda-İş Sendi-
kasõ Başkanõ Suat Karlıkaya, Tokat’ta işsizliğin
çõğ gibi büyüdüğünü söyledi.
Tokat milletvekillerinden ve halktan istedikle-
ri desteği bulamadõklarõnõ ifade eden Karlõkaya,
“Ayda ortalama 500 milyara yakın iaşe ve ye-
dek parça girişi olan 4 trilyona yakın işçi
maaşı olan kamyoncusundan bakkalına ka-
dar gelirinden herkesin faydalandığı Tokat
Sigara Fabrikası kapatılmıştır. Tokat halkın-
dan istediğimiz desteği alamadık” dedi. To-
kat’ta işsizliğin tehlikeli boyutlara ulaştõğõnõ
2003 yõlõnda Organize Sanayi Bölgesi’nde 4 bin
sigortalõ çalõşõrken 2009 yõlõnda bu sayõnõn binin
altõna düştüğüne dikkat çeken Karlõkaya, işsiz
kalan işçilerin durumu ile ilgili siyasilerin duyar-
sõz kaldõğõnõ belirtti. Tokat Esnaf Odalarõ Birlik
Başkanõ (TESOB) Mehmet Bekçi de fabrikanõn
kapõtõlmasõnõn kabul edilemez olduğunu söyledi.
Fabrikanõn yerel seçimlerin hemen ardõndan ka-
patõldõğõna dikkat çeken Bekçi, “Tokat halkı bu
iktidar partisine her seçimde destek verdi, 5
tane milletvekilini verdi. Bu Tokat halkı siga-
ra fabrikasının kapatılmasına layık değil.
Bundan sonraki süreçte esnafımızın yanı sıra,
çiftçimiz, bilhassa tütün üreticimiz de zor du-
rumda kalacaktır” dedi.
2 bin kişi
daha işsiz
Bilanço her
ay büyüyor
ÇELİK’İN ATAMALARI YARGIYA GİDİYOR
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk Eğitim-Sen Genel Başkanõ
İsmail Koncuk, 657 sayõlõ Devlet Memurlarõ Kanunu’nun 76.
maddesine dayandõrõlarak yapõlan atamalara ilişkin dava açacakla-
rõnõ, dava açmak isteyen öğretmenlere de avukatlõk hizmetinde bu-
lunacaklarõnõ bildirdi. Koncuk, yaptõğõ yazõlõ açõklamada, eski Mil-
li Eğitim Bakanõ Hüseyin Çelik’in bakanlõğõ döneminde yaptõğõ
atamalarõn usulsüz olduğunu belirterek, “özellikle bir sendikaya
mensup şube başkanlarının ve üyelerinin” görevlere getirildiği-
ne dikkat çekti. Koncuk sendikalarõnõn tespitine göre, 474 okul-ku-
rum müdürü ve müdür yardõmcõsõnõn usulsüz atandõğõnõ vurguladõ.