16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] SAYFA CUMHURİYET 5 NİSAN 2009 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B Prof. Dr. Güngör Uras’tan 29 Mart yerel seçim sonuçlarõ hakkõnda değerlendirmeler: Ayrõlõkçõlõk belirginleşti 29 Mart yerel seçimlerinin sonuçlarõnõ ve dünyadaki ekonomik durumu ekonomist Prof. Dr. Güngör Uras’la konuşuyoruz. Seçim sonuçlarõyla ilgili iki çarpõcõ değerlendirme yapõyor. Birincisi, bundan sonra dini politikaya alet eden siyasi partilerin artõk laiklik ve türban konusunu politikada kullanmalarõnõn önünün bu seçim sonuçlarõyla kesilmiş olduğu. İkincisi ise, Doğu ve Güneydoğu Anadolu seçmeninin oy tercihleriyle ayrõlõkçõ politikalara yeşil õşõk yaktõğõ. Uras ayrõca Türkiye’nin altõ yõldõr uyguladõğõ yanlõş ekonomik politikalarla küresel finansal krizde yere çakõldõğõnõ söylüyor. Bundan sonra üretim sektörlerinin canlandõrõlmasõnõ sağlayacak yeni politikalar benimsenmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Türkiye’nin yolunun Batõ olduğuna da işaret eden Uras, “Ortadoğu’nun değil, Batı’nın sofrasına oturalım” diyor. - 29 Mart yerel seçimlerinin sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Seçmen gerçekten AKP’ye sarı kart gösterdi mi? G.U. - Bu seçimlerin bana göre iki çarpõcõ sonucu var. Bu sonuçlar AKP’nin ya da dini politikaya alet etmeyi âdet edinmiş partilerin laiklik ve türban konusunu politikada kullanmalarõnõn önünü kapayan bir gelişme olarak görülüyor. Bu, seçim sonuçlarõnõn olumlu yanõ. Olumsuz yanõ ise Türkiye’de ayrõlõkçõlõğõn belirgin bir hale gelmesine yol açmasõ. Bu seçimde bazõ iller yerel hizmete değil ayrõlõkçõlõğa oy verdi. Yerel seçimlerde genelde hizmete dayalõ bir değerlendirme yapõlmasõ lazõmdõr. Bu ayrõlõkçõlõk konusu hem ekonomik hem de siyasi bakõmdan önümüzdeki dönemde sorun olacaktõr. Ekonomik bakõmdan şu yönde sorun olacaktõr: Türkiye Cumhuriyeti planlõ dönemden beri Doğu bölgelerine önemli kaynaklar aktarmõştõr. Bununla da Doğu lehine bir gelişme düşünülmüştür. Öte yandan AKP sosyal yardõm fonuyla o bölgede çok iyi bir yatõrõm yaptõ. - Köydes, Beldes projeleri mi? - Evet. Aslõnda bu projeler yanlõş anlaşõldõ. Ama olumluydu. Belki sosyal yardõm ya da oralardan oy almak umuduyla bunu yapmõş olabilir. Dikkat ederseniz Doğu Anadolu seçmeni, “Bize bunları vermeseniz de olur” havasõnda oyunu kullandõ. Bunu kabul etmek çok güç. Burada yeni bir politika uygulamak gerekiyor. - Acaba Doğu ve Güneydoğu Anadolu halkı, “Bana balık vereceğinize balık tutmayı öğretin” mesajını vermek istemiş olamaz mı? - Balõk tutmayõ öğretmek kolay bir iş değil. Bunun yolu Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da sanayi tesisi yapmaktan geçer. Bu durumda orada sanayi tesisini kim yapacak? Devlet mi? O bölge halkõ devleti reddetti. Öte yandan özel sektörün oraya gitmesine imkân sağlayacak bir şey de vermiyorsunuz. Yerel kaynaklar sõnõrlõ. “Oraya teşvik verin halk kendi yatırım yapar” diyebilirsiniz. Ama böyle bir yatõrõm yapabilecek imkânlarõ yok. Bugün Doğu Anadolu halkõnõn ekonomik bakõmdan gelişmesini sağlayacak tek kaynak hayvancõlõktõr. Devlet bunu da denedi. Oraya daha önce kamu yatõrõmlarõ da yapõldõ. Ama bunlar da işlemedi. Doğu Anadolu’da ayrõlõkçõlõk ekonomik bakõmdan iyilik getirmez. Tam tersine kötülük getirir. Ayrõlõkçõlõk belki ideolojik tatmin sağlayabilir ama ekonomik açõdan olumsuz etkileri olur. Çünkü o bölgeler Türkiye bütününden kopar, Türkiye bütününden pay alamazlarsa oralarõn gelişmesi imkânsõzdõr. Yerel kaynaklarõ o bölgeleri geliştirmeye yetmeyecektir. Tabii ki halk politik tercihini yapacaktõr. Ama bu oy ayrõlõkçõ ve bütünlüğü reddetme amacõna alet edildiği takdirde Türkiye’nin bütününden alõnan kaynağõn yolu kesilmiş olur. Rahatsõzlõk verici olan budur. - Sizce bu seçimin galibi ya da galipleri kim? - Bana göre bu seçimin galibi Türkiye. Gerçekçi olalõm. Bu seçimle iktidar değişmeyecek. Ayrõca bir erken seçime de yol açmayacaktõr. Bu seçim bana göre dengeli bir sonuç vermiştir. Öncelikle MHP ve SP’yi tebrik etmek lazõm. Bu iki parti kendilerini ispat etti; başarõ gösterdi. Bu seçimin sonuçlarõndan ders çõkarmasõ gerekenler de AKP ve CHP. Seçmen belli konularda AKP’nin uyguladõğõ politikalarõ kabul etmediğini, yanlõş yaptõğõnõ duyurdu. Umut edilir ki AKP yanlõş politikalarõnõ gözden geçirir. Öte yandan CHP’nin kendi içinde toparlanmadõğõ takdirde ana muhalefet partisinin MHP olacağõ görüldü. CHP bunu göremiyorsa yanlõş yapmõş olur. CHP’nin bir başka yanlõşõ da şu; “Bu iktidar çökecek. AKP’nin sonu geldi” diyor. Yani CHP kendi yükselişini önündeki partinin çöküşüne bağlõyor. Ama AKP çökerse kendisinin mutlaka birinci parti haline gelemeyebileceğinin farkõnda değil. AKP çökerse MHP’yle SP öne fõrlayabilir. AKP Genel Başkanõ olarak Erdoğan akõllõ biçimde mesajõ almõş görünüyor. - Nasıl almış görünüyor? - Kabine revizyonu ve politikalarõ yeniden gözden geçirme vaadi, alõnan bu mesajõn bir sonucudur. Yalnõz ben Erdoğan’õn bir davranõşõndan korkuyorum. Mesajõ sadece politik başarõsõzlõk mesajõ olarak alõrsa hem kabine hem politika değişikliğinde ağõrlõğõ politikaya verirse yanlõş yapar. Halkõn ekonomik politikalarda yanlõş yapõldõğõ konusunda mesaj verdiğini de göz önünde tutmalõdõr. O zaman akõllõ bir iş yapmõş olur. - Yani bu seçimde AKP’nin ciddi oy kaybına uğraması ekonomik başarısızlıklarına mı bağlı? - Herkes farklõ mülahazalarla oy kullandõ. Bütün seçmenin ekonomik başarõsõzlõk yönünde oy kullandõğõnõ söyleyemeyiz. Bir kere Doğu’da etnik kimlik öne çõktõ. Sosyal yardõmlardan en çok yararlanan o bölge halkõ AKP’ye değil, ayrõlõkçõlõk niyetiyle oy kullandõ. Bu kaynağõn devletten geldiğini, AKP’nin düzenlemeleriyle bu kaynağõn oluştuğunu bilerek o doğrultuda oy kullandõlar. Bu bir tercih olabilir. Ama oy devlete karşõ bir duruma dönüştürülürse bu yapõlan yanlõştõr. - Ekonomik büyümedeki bu ciddi düşüşü nasıl karşılıyorsunuz? - Salõ günü üç ay gecikmeyle milli gelir rakamlarõ açõklandõ. Bu üç ay öncesinin gelişmesi. Üç ay öncesinin rakamlarõnõn önemi küresel krizin Türkiye’yi vurduğu döneme ait olmasõdõr. Eylül-aralõk döneminde Türkiye ve başka ülkelerin krizden nasõl etkilendiklerine baktõğõmõz zaman çok net bir görüntü ortaya çõkõyor. Krizin çõktõğõ yer ABD. O tabloda krizin en çok etkilediği ülkelerden ikisinin Çin ve Japonya olduğunu görüyoruz. O üç aylõk dönemde ise Türkiye krizden en çok etkilenen ülkeler listesinde yüzde 6.2’yle dördüncü sõrada. Şimdi ABD’den çõkan krizden Türkiye’nin neden bu kadar etkilendiği sorusu akla geliyor. Türkiye’nin küresel pazarlara bağlõ olduğu söyleniyor. İyi de ABD, Almanya, öbür güçlü Avrupa ülkeleri küresel pazarlara bağlõ değiller miydi? Dünyadaki ilk dört ülkeden biri olarak yüzde 6.2 Türkiye’yi vurdu. Çünkü Türkiye krize yakalandõğõ sõrada zaten kendimizi zorla dengede tutuyorduk. Bir parça rüzgâr esince biz pat diye ipin üstünden düştük. - Ekonominin verimliliği ve üretkenliği olmadığı için mi böyle oldu? - Biz derdimizi bir türlü anlatamadõk. Zaten Türkiye’de üretim düşüşü 1977’de başlamõştõ. Zor tutunuyorduk. Biz anlatõyorduk. Ekonomik politikalarõmõz yanlõş. “Yüksek faiz düşük kur politikası uyguluyoruz” diyorduk. “Yüksek faiz, düşük kur politikasının ne etkisi var” diye soruyorlardõ. Yüksek faiz, düşük kur politikasõ Türk ekonomisinin üretim yapõsõnõ bozdu. “Ucuz döviz girdi” diyorlardõ. Evet, ucuz döviz girdi ama o ucuz dövize dayalõ ithalat Türkiye’de tarõmda da sanayide de üretim yapõsõnõ bozdu. Türkiye çok zayõf bir üretim yapõsõyla krize yakalandõ. O hafif kriz rüzgârõ esince biz düştük. Eski plancõ olarak biraz ukalalõk edeceğim. Türkiye’de doğru dürüst bir sanayi stratejisi hiçbir zaman oluşturulmadõ. Türkiye günlük politikalarla yönetilemez. Uzun vadeli sanayileşme stratejileri olmasõ lazõmdõr. Sanayi stratejilerine göre de bir üretim yapõsõ olmalõdõr. Bir kere tarõm ihmal edildi. Yok edildi. Hayvancõlõk yok oldu. Tarõm ve hayvancõlõk yapanlar, üretici olanlar şehirlere geldiler; tüketici oldular. Bir taraftan da sanayi yok oldu. Çünkü ucuz döviz yatõrõm yapmayõ caydõrdõ. Ucuz döviz sayesinde ucuz ithalat yaparsanõz nasõl ihracata dönük yeni politikalar, yeni yatõrõmlar geliştirirsiniz? Ortadoğu’nundeğil Batõ’nõnsofrasõnaoturalõm - Almanya zaten mark’a dönmek istediğinin sinyallerini vermedi mi? - Verdi. Friedman başka önemli bir söz daha söyledi. “ABD için önümüzdeki dönemlerde en önemli gelişme Almanya’nın Avrupa içinde yeniden ayrılıkçı politikalara yönelmesi ve Rusya’ya yaklaşmasıdır” dedi. G-20 toplantõsõndan önce salõ günü Almanya Başbakanõ Merkel, Rusya Cumhurbaşkanõ Medvedev’i çağõrdõ. Berlin’de toplantõ yaptõlar. Bunun da amacõ G-20’de öbür ülkelere karşõ Almanya-Rusya ortak politikasõ güdülmesini sağlamaktõ. Öte yandan İngiltere, Fransa’yla bir araya gelmiyor. Demek istediğim, Türkiye dama taşõnõ oynarken bunlarõ da dikkate almalõ. Anlaşõldõğõ kadarõyla İngiltere ABD’ye yaklaşõyor. Rusya Almanya’yla işbirliğine gidiyor. Fransa’nõn ve İtalya’nõn ne yapacağõ bilinmiyor. Avrupa’da böyle bir karõşõklõk var. - Bu durumda Türkiye’nin AB üyeliği planları nasıl etkilenir? - Kesinlikle, “AB nasılsa batıyor. Biz artık onunla ilişkimizi keselim” demeyelim. Bu gelişmeleri ve bunlardan yararlanmayõ bilelim. Biz AB’yi Türkiye’nin Batõlõlaşma projesi olduğu için istiyoruz. AB’de bir ayrõlõkçõlõk politikasõ olacak. Ama artõk, “Türkiye’yi istemezük” õsrarlarõ da bir süre rafa kaldõrõlacak. Artõk hiç kimsenin, “Türkiye gelmesin” tartõşmasõna vakit ayõracak zamanõ yok. Bu da bizim için bir avantajdõr. Hep AB’ye girecekmişiz gibi ne yapacaksak yapalõm. AB istediği için değil kendi uyum çabalarõmõzõ sürdürelim. Gidip yalvarmaya da gerek yok. Artõk şartlarõn değiştiği görülüyor. Dünyada yarõn ne olacağõ hiç belli olmaz. O nedenle biz yolumuza devam edelim. Mutlaka AB toplantõlarõna katõlmamõz lazõm. Başbakanõmõzõn yabancõ dil bilgisi kõt olabilir, ama olsun. Ayrõca G-20’lerin içinde olmak da çok iyidir. Sonuçta ekonomisi en büyük 20 ülke anlamõna geliyor. Ortadoğu’nun değil, Batõ’nõn sofrasõna oturalõm. Hep, Müslüman kardeşlerimiz belki bize bir şey attõrõr, dedik. Gerçekçi olalõm. Attõrmazlar. Onlarõn paralarõ Batõ’ya gider. Batõ’dan da bize gelir. G-20’ler yüzünden okka altõna gidiyoruz - Küresel finans krizi dünyayı daha sert vuracak mı? Yoksa hızı kesiliyor mu? - Bakõn, G-20’ler Londra’da toplandõ. Niye ikide bir toplanõyorlar? Bundan üç ay önce de G-8’ler Washington’da bir toplantõ yaptõlar. Washington’da önlerine 50 madde koydular ve bunlarõ yerine getireceklerini söylediler. Bugün bu 50 maddeden haber yok. Ne oldu? Ne yaptõlar? Bu insanlar kendi dertlerine düştükleri için başkalarõnõn derdine hiçbir şekilde derman olma amacõnõ gütmüyorlar. Tam tersine... Benimsedikleri politikalarõn başkalarõnõ yaralayõp yaralamayacağõna aldõrõş bile etmiyorlar. Bu G-20 toplantõlarõndan beklenen nedir? Leyla Hanõm öyle bir politika kararõ alsõn ki hem Güngör’e hem de kendine yararlõ olsun. Ama Leyla Hanõm orada öyle bir tedbir alõyor ki o aldõğõ tedbir hem kendini kurtarma hem de Güngör’ün paralarõnõ cebinden alõp kendi cebine atma tedbiri. Yani Leyla Hanõm’õn aldõğõ tedbir Güngör’ü de batõrõyor. - Yani G-20’ler derken hep birlikte okka altına mı gidiyoruz? - Aynen öyle. Güngör, Leyla Hanõm’õn aldõğõ tedbirle kendisinin cebine de biraz para girmesini bekliyor. Ama Leyla Hanõm öyle bir tedbir alõyor ki Güngör’ün cebindeki paralarõ da kendi cebine koyuyor. Türkiye’ye bundan bir ay önce Friedman diye bir adam geldi. Bu iktisatçõ değil CIA’cõ Friedman’dõ. Böyle adamlar fütürist olduklarõ için konuşurlar. Kabul edersiniz ya da etmezsiniz. Dedi ki: “Washington toplantısından sonra artık böyle dünya birliği filan kalmamıştır. O toplantıda birlikte hareket etme, işbirliği yapma kararı aldılar. Ama tam tersine hiçbiri işbirliğine girmediği gibi kendilerini kurtarmaya çalıştılar.”Bir anlamda, G-20 fikri ölmüştür, diyor. Şimdi G-20’ler Londra’da sekiz saatlik bir toplantõ yaptõ. Sekiz saatte dünyayõ mõ kurtaracaklar? Toplantõda alõnacak kararlar zaten bir hafta önce gazetelerde yayõmlandõ. Zaten G- 8’ler daha önce G-20’lere ne imzalatacaklarõnõn kararõnõ almõşlardõ. Ayrõca Friedman, “Bu krizde AB de dağılmıştır” dedi. Gelişmeler de zaten onu gösteriyor. Birlik diye bir şey kalmadõ. Bunun da nedeni Avrupa’daki para birliği. P O R T R E Prof. Dr. GÜNGÖR URAS Düzce doğumlu. Babasõnõn memuriyeti nedeniyle Anadolu’nun pek çok kentinde yaşadõ. Yükseköğrenimini AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Mali Şube’de yaptõ. Bir süre bankacõlõk sektöründe çalõştõktan sonra DPT’ye uzman olarak girdi. 1974’ten 1980’e kadar TÜSİAD Genel Sekreterliği yaptõ. 1980-2002 arasõ Ak Sigorta’nõn yönetim kurulu başkanlõğõ görevini yürüttü. İÜ İktisat Fakültesi’nden doktorasõnõ aldõ. Ardõndan doçent ve profesör oldu. Şimdi Dünya ve Milliyet gazetelerine köşe yazõsõ yazõyor; Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde ekonomi dersleri veriyor. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle