22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 3 NİSAN 2009 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Cumhuriyetin Tasarımı İSTERSENİZ, Frenkçesiyle “projesi” de diye- bilirsiniz, Latince kökenini düşünerek. Proje, o dil- deki bir fiilden üretilmiş bir sözcük; “ileriye atılmış” demek. Program, plan gibi, ne yapacağınızı an- latan. Tasarım da bundan farklı değil; belki biraz daha bu- lanık olarak, zihninizde neyi tasarladığınızı anlatır. “Cumhuriyetin tasarımı” deyince, cumhuriyeti ku- ranların nasıl bir ülke, ne gibi bir toplum tasarla- dıklarını anlamak gerek. Bu tasarım, önce, bir “millet”, bugünkü dille bir “ulus” yaratmaktı. Bu Türkçeleştirme, bir bakıma iyi oldu. Çünkü, Osmanlı sisteminde ve dilinde, “millet” gayrımüslim uyrukların kendi dinlerine bağlı olarak, en başta özel hukuk olmak üzere kendi yaşayış tarzlarının kurallarına uyması demekti. Oy- sa, Fransız İhtilali’nden esinlenen “ulus”, din, mezhep, dil, etnik köken farkı gözetmeksizin bir devletin vatandaşlarınca oluşturulan bir topluluk- tur. Devlet, politikalarını, o farklılıklara göre değil, vatandaşların “insan” olarak eşitliklerine göre ayarlayacaktır. Çağdaşlık gibi tasarımlar buna bağlı. Cumhuriyet, kurulduğunda, ulus henüz bu kav- ramın öz anlamıyla oluşmuş değildi. Etnik kö- kenli, içine biraz da şeriatçılık ve cumhuriyet karşıtlığı bulaşmış isyanlar bile oldu; yer yer, za- man zaman. Bu nedenle kullanılması gereken baskılar, yapılan hatalar, ölçüyü kaçırmalar, uyanan tepkiler ve kır- gınlıklar. Şimdi, Güneydoğu’nun yüzde 70’i aşan etnik oy- ları dolayısıyla sorun yeniden gündem: Hizmetle- re, yatırımlara, açılımlara karşın böyle bir sonuç çık- maktaysa, başlangıçtaki tasarımdan vazgeçmek mi gerekecektir? Gerekmez deniyorsa, tasarımdan vazgeçmeden ne yapmak gerekir? Hele, açılımlar, sorun çözücü ve doyurucu ol- mak şöyle dursun, aldatma, yanıltma, oyalama damgası yiyerek reddedilmişlik sonucunu doğur- muşsa? Böyle bir sonuç eğer tehlike çanları çaldırdıy- sa, memnun olmalı. Çünkü, asıl tasarımı göz önünde tutmadan yapılan açılımların ülkeyi nere- lere sürükleyebileceği hemen görülmüştür. Peki, eski zorlamalara, yasaklara, baskılara dönüş mü? Hayır, tam tersine, kişisel özgürlüğün genişle- tilmesine, eşitsizliğin kaldırılmasına, ayırımcılığın kesinlikle yasaklanmasına, cezalandırılmasına doğru gidişi sürdürmek, hızlandırmak. Bu, “etnik politika” yapmak değildir. Aksine, onu gereksiz kıl- mak. Kişisel kimliğini istediği gibi koruyabilen, onu bir ayırımcılık vesilesi saymayan, bir fanus ko- runmasına gereksinim duymayan insan özgür- lüğünü herhangi bir etnik statüye borçlu olmaya- cak, vatandaşlığın toplumsal eşitliğinden doyası- ya yararlanacaktır. Etnik politika, söylenmeye başlananın aksine, geriye, ilkelliğe dönüştür, tam bir gericiliktir. mumtazsoysal@gmail.com PENCERE Cumhuriyet Vakfı’nın Anayasası... Cumhuriyet bir fikir gazetesidir. Hangi fikrin gazetesidir?.. Bu soruya yanıt vermeden önce bir gerçeğin altını çizmek gerek... Medyada bugün birbirine ters ve çok zıt fikir- lerin çeşitli köşelerini oluşturduğu gazeteler ge- çerlidir... Hiçbiri fikir gazetesi olamaz; tersine, fikir kar- maşasını sayfalarına yansıtan gazeteler olarak ta- nımlanırlar... Şimdi yukardaki sorumuzu yineleyelim: Cumhuriyet hangi fikrin gazetesidir?.. Cumhuriyet bir vakıf gazetesidir... Çalışanların, öteki adıyla emekçilerin vakfı... Vakıf senedinin başlangıç bölümünde şu satırları okuyoruz... “Cumhuriyet ne hükümet ne de parti gazete- sidir. Cumhuriyet yalnız Cumhuriyetin, bilimsel ve yaygın anlatımıyla demokrasinin savunucusu- dur; Cumhuriyet ve demokrasi fikir ve esaslarını yıkmaya çalışan her kuvvete karşı mücadele edecektir; ülkemizde her anlamıyla gerçek bir de- mokrasi kurulması için bütün varlığıyla çalışacaktır. Cumhuriyet, Atatürk devrim ve ilkelerinin aç- tığı ‘Aydınlanma’ yolunda, aklın bağnazlıktan, bi- limin dinden bağımsızlaşması, laiklik ilkesinin toplumca benimsenmesi için çaba gösterecek- tir. ‘İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler Bildirge- si’ni demokrasinin evrensel anayasası olarak be- nimseyen Cumhuriyet, amaçlarına ancak Ata- türk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin bağım- sızlığı ve bütünlüğü kapsamında ulaşılacağını temel ilke sayar.” “Cumhuriyet Vakfı, bu amacı yerine getirmek için kurulmuştur.” Elinizdeki Cumhuriyet, işte bu fikrin gazetesi- dir. Peki, bu durumda bugün Türkiye’de iktidara sa- hip AKP karşısında Cumhuriyet gazetesi ne va- ziyet alabilir?.. AKP ülkenin ve devletin en yüksek yargı kurumu Anayasa Mahkemesi’nin kesin kararıyla “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olarak saptanmıştır... Mütareke basınından da daha beter olan bu- günkü medyanın büyük bölümü, kimi gazetele- riyle birlikte, AKP’yi destekleyebilir... Ancak Cumhuriyet, vakıf senedinde yazılı te- mel ilkesine bağlıysa, bu iktidarı destekleyemez... Öteki gazetelerden farkımız budur... Cumhuriyet Anayasa Mahkemesi’nin ‘irtica odağı’ diye nitelediği bir iktidarı desteklerse, var oluşuna ters bir yörüngeye girmiş olur... Cumhuriyet’te haberler Frenkçe deyişle ob- jektiftir; okurlara gerçekleri olduğu gibi duyurmak dürüst gazetecilik görevidir... Atatürkçülüğü, Aydınlanmayı, çağdaşlığı sa- vunmak ise Türkiye’de uygarlığa yüzü dönük ga- zetenin ve gazetecinin var oluşunda ‘olmazsa ol- maz’ fikrin kaçınılmaz işlevi... 2 9 Mart 2009 yerel seçimleri, gelişi- mi, kampanya dö- nemi ve sonuçlarõ ne- deniyle Türk siyasal yaşamõnda önemli bir yer tutacaktõr. İleride bugünlerin tarihini ya- zacak siyasal analizci- ler bu siçimlerin so- nuçlarõnõ ele alõp, cid- di değerlendirmeler ya- pacaklardõr. 29 Mart yerel seçim- leri, belediye başkan- larõnõn, il genel mecli- si üyelerinin, belediye meclis üyelerinin, yurt çapõnda seçimleri ol- maktan çõkmõş, yerel seçim boyutlarõnõ aşa- rak bir genel seçim ni- teliğine bürünmüştü. Bu niteliği kazanma- sõnda, AKP’nin süre- gelen politikalarõ ne derece belirgin olduy- sa, Başbakan Erdo- ğan’õn bizzat bu seçimi yerel seçim düzeyin- den çõkarõp hemen her ilde miting yaparak ge- nel seçim niteliğine bü- ründürmesi de etkili olmuştur. Referandum Üstelik Başbakan Er- doğan bu mitinglerde yerel konularõ bõraktõ, dikkatleri sürekli ge- nel politik konulara yo- ğunlaştõrdõ. Tüm gayretini AKP’nin yüzde 47’lik oy oranõnõ korumaya, hatta bu oranõn üzerine taşõmaya çalõştõ. 29 Mart seçimlerini adeta, AKP’nin ve bizzat ken- di kişiliğinin temel kavgasõ haline dönüş- türdü. Bu nedenlerle 29 Mart yerel seçimleri, bir genel seçim hava- sõnõ aşarak, bir refe- randum niteliğine dön- üştü. Erdoğan adeta mu- halefete ve kendi poli- tikasõnõ onaylamayan- lara halktan alacağõ yüzde 47’yi aşan oy desteği ile kesin ve sert bir yanõt vermek isti- yordu. Gazetelere de yük- leniyor ve hatta, bu ne- denle 30 Mart’ta “Manşeti millet ata- cak” diyordu. Bu çerçevede, Cum- huriyet’in (31.03.2009) tarihli başyazõsõnda be- lirtildiği gibi Erdoğan referanduma dönüştür- düğü bu seçimlerden ciddi yaralar ve kayõp- lar alarak çõkmõştõr. İnişe geçiş Bu seçimde, 2002 yõ- lõndan beri yükselen AKP eğrisi yükselme- sini durdurup aşağõya doğru eğilmiştir. Bi- limsel deyişle, AKP’nin yükselen gra- fikteki eğrisi aşağõya yönelmiştir. Türk siyasal yaşa- mõnda daha önceleri defalarca görüldüğü gi- bi bir siyasal partinin yükseliş eğrisi eğilme- ye başlayõnca, bu kay- gan zeminde artõk du- ramaz, aşağõya gidiş sürer. AKP’nin durumu bir hezimet midir? Yoksa bir başarõ mõdõr? Bu noktada “hezi- met”, “başarı” gibi nitelemeler yanlõş de- ğerlendirmelerdir. AKP, il genel mecli- si seçimlerinde aldõğõ yüzde 38.87 oy oranõ ile halen Türkiye’de birinci partidir. Ama 2007 seçimlerine göre yüzde 8 oy kaybetmiş bir partidir, yani yara- lõdõr. Başbakan’õn seçim so- nuçlarõnõn ortaya çõktõğõ 29 Mart gece yarõsõ yap- tõğõ konuşmada çok üz- gün olduğu anlaşõlõyor- du. Parlamentodaki iki muhalefet partisinden daha fazla oy aldõğõnõ söyledi. Çok üzgündü, kendisine göre gerek- çeler yaratõyordu. Ancak oylarõ daha da düşerek Türkiye ge- nelinde yüzde 38.87’de kaldõ. Bu durumda CHP ile MHP’nin oy- larõ toplamõ (23.16+16.12) olan yüzde 39.28’in altõn- da kalmõş oluyor. Böy- lece seçim gecesi söy- lediğini tutturamadõ. Meclis’te bulunan partiler yönünden ko- nuyu incelersek, aşa- ğõdaki tablo ile karşõ- laşmaktayõz: Meclis’te yer alan muhalefet partilerinin (CHP+MHP+DTP+ DSP+BBP) toplam oyu yüzde 49.83’ü bul- maktadõr ki, AKP’nin 2007’de aldõğõ Mec- lis’teki oy oranõndan daha yüksektedir. Yenilgi Bu oranlara Mec- lis’te olmamakla bir- likte SP ve DP’nin de oylarõ katõlõrsa, AKP’ye karşõ olan si- yasal cephenin toplam oyu yüzde 59.47’i bul- maktadõr. Bu da Er- doğan’õn referanduma çevirdiği bu seçimde çok ciddi bir yenilgiye uğradõğõnõ gösterir. Bu seçimlerde MHP, SP, DTP ve DP önem- li varlõk göstermişler- dir. Önümüzdeki ge- nel seçimlerde SP, DTP ve DP’nin yüzde 10 barajõnõ aşmalarõnõ beklemek yanõltõcõ ola- maz. Bu rakamlar karşõ- sõnda Erdoğan ve yan- daşlarõnõn artõk eski “çalımlarını” ve “ra- hatlıklarını” sürdür- meleri beklenmemeli- dir. Kanõmca, bu seçim- lerin asõl galibi, Atatürk ilkeleri ve laik Cum- huriyete bağlõlõktan ay- rõlõnmamasõnõ isteyen “sessiz çoğunluktur.” Trakya’da, tüm Batõ Anadolu’da, Antalya, Mersin, Ankara İstan- bul ve tüm Türkiye’de daha önce sesi çõkma- yan, seçimlerde fazla aktif olmayan, hatta se- çimlere gitmeyen “ses- siz çoğunluk” sandõğa giderek tercihini ortaya koymuştur. Seçimlerde çok yük- sek bir katõlõmõn (yüz- de 84 civarõ) gerçek- leşmesi, kararsõzlarõn tercihlerini muhalefet partilerine yönlendir- meleri bu seçimin en önemli siyasal sonu- cudur. Bu ilk değerlendir- mede bulgularõmõzõ özet olarak verelim: 1- AKP, il genel meclisi seçimlerine gö- re 2007 seçim temel alõnõrsa yüzde 8’lik çok önemli bir oy kaybõna uğramõştõr. 2- AKP, Trabzon ve Bartõn il belediyelerini alõrken Sinop, Kasta- monu, Manisa, Uşak, Zonguldak, Siirt, Van, Giresun, Tekirdağ, Ba- lõkesir, Isparta, Antal- ya, Aydõn, Şanlõurfa, Osmaniye, Sõvas gibi illeri kaybetti. Ayrõca Trakya, Batõ Anadolu, Mersin, Antalya, İzmir ve İstanbul’daki çok önemli ilçe belediyele- rini de kaybetti. 3- Bu seçimde Baş- bakan Erdoğan ne ka- dar uğraşõrsa uğraşsõn yolsuzluk olaylarõnõ ör- temedi. Seçim sonuç- larõ yolsuzluk, ekono- mik kriz ve işsizliğin asõl gündem konularõ olduğunu ortaya çõkar- dõ. Deniz Feneri da- vasõ, AKP üst düzey yöneticilerinin ve ço- cuklarõnõn ekonomik durumlarõ çok konu- şuldu ve etkili oldu. Kriz bizi teğet geçe- cektir sözü AKP karşõ- tõ etki yarattõ. 4- Ankara ve İstanbul gibi çok önemli iki kentte AKP’nin oylarõ çok ciddi ölçüde geri- ledi. CHP İzmir’in 30 il- çesinin 28’ini kazandõ. Ankara ve İstanbul’da önemli ve büyük ilçe- leri kazandõ. İstan- bul’da Bakõrköy, Ka- dõköy, Beşiktaş dõşõnda toplam olarak 12 bü- yük ilçeyi CHP aldõ. Bunlarõn içinde Adalar, Avcõlar, Sarõyer, Mal- tepe, Ataşehir, Kartal, Büyükçekmece, Siliv- ri, Çatalca ilçelerinin bulunmasõ CHP’yi İs- tanbul’da söz sahibi yapmõş olmaktadõr. 5- Mõsõr’daki “Müs- lüman Kardeşler” metoduyla sürekli da- ğõtõlan erzak paketleri, işin şirazesinden çõka- rõlõp, beyaz eşya dağõ- tõmlarõ ve “bizi seç- mezseniz hizmet ala- mazsınız” şantajlarõ et- kili olamadõ, hatta ters tepti. 6- MHP, DTP, SP ve DP, oylarõnõ ciddi olarak arttõran partiler olarak ortaya çõkmõştõr. 7- CHP’nin özellikle Batõ bölgelerindeki ba- şarõsõnõn altõnda kendi öz örgütlenmelerini ku- ran kadõnlarõn rolü çok büyük olmuştur. CHP’nin kõyõ kesimin- deki başarõsõnõn arka- sõnda kadõnlarõn se- çimlerde çok gayretli olarak çalõşmalarõ çok etkili olmuştur. CHP süratle kadõn kollarõnõ ve gençlik kollarõnõ yeniden dü- zenlemeli ve geliştir- melidir. Ders çıkarılmalı 8- Atatürk Cumhuri- yeti’nin temel değerle- rine karşõ saldõrõlar, Başbakan’õn basõn ve basõn özgürlüğüne kar- şõ çõkõşlarõ, Ergenekon davasõ ve ona bağlõ ola- rak telefon dinlemele- ri, aydõn kesimde etki- sini gösterdi ve sessiz çoğunluğun AKP aley- hine harekete geçme- sine neden oldu. 9- Bu seçimler, hal- kõn gerektiğinde san- dõğa el koyduğunu ve Türk demokrasisinden umut kesilmemesi ge- rektiğini göstermekte- dir. Bu seçimden her parti kendisine göre dersler çõkarmasõnõ bil- melidir. Seçimin Değerlendirilmesi... Alev COŞKUN Atatürk Cumhuriyeti’nin temel değerlerine karşõ saldõrõlar, Başbakan’õn basõn ve basõn özgürlüğüne karşõ çõkõşlarõ, Ergenekon davasõ ve ona bağlõ olarak telefon dinlemeleri aydõn kesimde etkisini gösterdi ve sessiz çoğunluğun AKP aleyhine harekete geçmesine neden oldu. Yargõ Yüce mi? Av. Ayşe EREN Y argõ yüce olmalõdõr. Bir ülkede güvenin, barõşõn, mutluluğun, huzurun, gelişmenin, umudun, uygarlaşmanõn ve demokrasinin olabilmesi için yargõ yüce olmalõdõr. Daha doğrusu yargõnõn yüceliği ölçüsünde saydõklarõmõz varlõk gösterebilir. Bu gerçeklik kendini “Devletin temeli adalettir” ilkesinde bulmuştur. Bu bağlamda olmasõ gereken; yargõnõn yüce olmasõdõr. Ancak olmasõ gereken her zaman olan değildir. Bir ülkede binlerce insan aylarca yõllarca hapis tutulduktan sonra aklanabiliyorsa ve yaşama hakkõ elinden alõnan onlarca insan, kahraman olarak yüreklerde yer bulmuşsa ve yurttaşlar mahkemelere düşmekten(!) korkuyorsa yargõnõn yüceliğinden dem vurmak gerçeklik değil, kafayõ kuma gömmektir. Olmasõ gereken yargõnõn yüceliği, olan değilse; hukukun dõşõna çõkõlmalõ sonucuna varmak çok büyük bir yanlõştõr. Hukuka inanmak zorundayõz. Hukuka inanmak, gerçeklere göz yummak değildir. Tam tersi öncelikle gerçekleri belirlemek ve gerçeklikler üzerinden çözümler üretmektir. Hukuka inanmak, olana teslim olmak da asla değildir, hukuk için savaşõmõ zorunlu görmektir. Hukuk için savaşõmõn önkoşulu olmasõ gerekenle olanõn ayõrdõna varmaktõr. Gerçek; yargõnõn, bu yazõda sõralayamayacağõmõz kadar çok sorunla boğuştuğudur ve kesinlikle sağlõklõ olmadõğõdõr. Sağlõksõz adalet, her şeyden önce ülkenin demokrasisini hasta etmekte ve barõş içinde yaşama olanağõndan uzaklaştõrmaktadõr. Bu gidiş, faşizme gidiş yoludur. Bu bağlamda tüm yurttaşlara, özellikle hukuk insanlarõna çok görev düşmektedir. İvedi olarak, her kesim kendi üzerine düşeni yerine getirmek zorundadõr. Bu görev üleşiminde savunmanlara düşen öncelikli görev; eşit olmasõ gereken sav, savunma, karar ayaklarõndan sakatlanmõş olan savunmanõn sakatlõğõnõ sağaltmaktõr. Herkes bilmelidir ki; savunmanõn sakatlõğõ, sav ve kararõ da sakatlayan ilk olgudur. Üçlü eşitliğin bozulduğu yerde yargõnõn da ayakta kalamayacağõ ve yargõnõn yõkõldõğõ yerde toplumun da bu yõkõntõnõn altõnda kalacağõ kanõtlanmõş bir gerçekliktir. Savunmanlar Günü’nü kutladõğõmõz bu günde, hukuk için savaşõm veren tüm meslektaşlarõmõ saygõ ile selamlõyor, Savunmanlar Günü’nü kutluyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle