16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ OĞUZ ÖZLEM* Atatürk Kültür Merkezi Hiç kimse ahkâm kesmesin, Atatürk Kültür Merkezi bin bir zorlukla yapılmış Türkiye’nin na- zar boncuğudur, Atatürk’ün kurduğu o kutsal Cumhuriyet ilkelerine uygun, dört dörtlük bir ope- ra binasıdır. Dünyanın her yerinde opera, bale, orkestra ve tiyatrolar; sanat ve kültür ağırlıklı de- ğerleri insanların algılamaları için dizayn edilmiş yerlerdir. Opera binası, klasik modernizm tarzında nostaljik bir yapıdır. Senelerce yurtdışında dans etmiş ve böyle bir değerin bilinciyle 2010 İstanbul Kültür Kenti ari- fesinde iken kentin neresinde Atatürk Kültür Mer- kezi gibi Avrupai teknik ve ayrıntılı donanıma sa- hip bir yer var? Kültür Bakanlığı’nca alınan yı- kılmadan tadilat kararı yerindedir. Yerel yöne- timlerce güncel kültür programlarına uygun ha- le getirilmesi ne demektir? Duygulanan, düşü- nen, heyecanlarını seslerle, konuşarak ve ha- reketlerle ifade eden sanatçılar için bu gibi köstek hareketler anlaşılabilir olabilir. Anlaşıl- mayan, bu yerin açılışında mimarı H. Tabanlı- oğlu’nun söylediği önemli sözlerdir: Burası stad operadır, iyi niyetli olduğu muhakkak olan kuruluş şartlarına uygun olarak ahenkli bir şe- kilde işletilebilsin ve topluluğumuzun kuruluş amaçlarına uygun hizmetlerde bulunulsun. Şekli, silueti ne olursa olsun, kim ne derse de- sin, ne karar alınırsa alınsın senelerce medeni- yetin seçkin örneklerine damgasını vuran bir ışık- tır. Artık tarihi bir yapıdır ve öyle de kalmalıdır. Atatürk Kültür Merkezi senelerce insanlarımıza karanlıkta denizin ortasında rüzgâr ve dalgalar- la boğuşan bir teknenin ve umutsuz korkulu bir gelecek sonrasında, çok uzaklarda 5-6 saniye arayla çakan çakarın ışıldağı onların kurtuluşu ve geleceği olmuştur imajı mı yaratmıştır? Sanat in- sanın şekillenmesi, kültürü özümsemesi sonu- cunda insana eğitsel bir kimlik verir. Sanat ve kül- tür, güzel ve iyinin ortaklığından güzel ruh nite- liği getirir. Aynı zamanda bu, insanlarımızda ka- raktersel bir biçimde de yansır. Batıl inançlardan, önyargılardan, bencillikten kurtulmalarının, saf ve temiz insan ilişkilerinin ve insanın güç ve ye- teneklerinin gelişmesini ve iyiliği özendirmesini sağlamak, sanat ve kültürü benimsemekle olur. Dünyanın belli başlı metropollerinde merkezi ve en güzel meydanlarında yapılmış opera bi- naları şehrin gurur kaynağı olup şehrin ismiyle anılır. Burada sanat yapanların bu sanat yuva- sıyla çağdaşlaşma adına Türkiye’ye ne büyük dev adımlar attırdığının bilinmesinde çok fay- da vardır. 17 Nisan 1969 yılında Atatürk Kültür Merkezi’nin açılması ve daha sonraki yansıma- ları Avrupa basınında Atatürk Türkiye’sinin o müt- hiş ilkelerinin devamı olarak görüldü. Bu haberler o zaman Türkiye’nin gurur kaynağı olmuştu. 17 Kasım 1970 yılında saat 22.10’da Atatürk Kül- tür Merkezi yanmaya başladığı zaman ve son- rasında ise Avrupa basınında son derece kötü ve manşetlerdeki haberlerde, yıllar sonra yapı- lan jenerik güzellikteki ilk opera binasının yan- masının Türkiye’nin çağdaş olma yolundaki imajına ve bu yolda gayret gösterilen çizgisine çok zarar verdiğini günlerce yazdılar. Atatürk Kültür Merkezi hakkında Avrupa’nın gözü bizim üstümüzde iken en hassas oldukları bu sanat konusunda yakma yıkma uğraşı ve- renlerin burada bir eser seyretmelerini, kendilerini bu bilgiler doğrultusunda sanatçıların yerine koy- malarını çok isterim. 2010 Avrupa Kültür Baş- kenti olma şansını yaşayan İstanbul, Atatürk Kül- tür Merkezi’nin bir an evvel yapılacak tadilat so- nunda kültür adına omuzlayacağı bu onurlu gö- revdeki dev adımında emeği geçen yaratıcıları- na ve kurtarıcılarına buradaki seyircilerin alkış- ları teşekkür olacaktır. * Ankara Devlet Bale Sanatçısı MERİÇ VELİDEDEOĞLU 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nü kutlamak için, TO- MEB’in Taksim’de “Atatürk Kültür Merkezi”nin (AKM) önünde toplantısı vardı, geçen hafta cuma günü. “Cumhuriyet Aydınlanma- sı”nın bir simgesi olarak kabul edilen AKM’nin “10” aydır ka- palı tutulmasını yürekten pro- testo ediyordu üyeler, katılım- cılarla birlikte. AKP iktidarının adım adım gerçekleştirdiği “Dinsel Fa- şizm”in sanata vurduğu “dar- be”yi içleri yanarak topluma anlatmak ve onu “uyandır- mak” istiyorlardı. Bunu da: “Sanatçı, yalnızca topluma karşı sorumluluk taşı- makla kalmaz, topluluğu da sorumluluğa çeker!” diyen us- taların ustası B. Brecht’in uya- rısı doğrultusunda içtenlikle yapmaya çalışıyorlardı. Soluk almak için durdukla- rında da ünlü Köroğlu türkü- sünün: Dağlar seda verip ses- lenmelidir, seslenmelidir! “çağ- rı”sıyla çınlattılar alanı. İnsan acaba diyor, R. T. Er- doğan bu türküyü böyle bir or- tamda bir opera sanatçısından dinleseydi ne yapardı? Toplantıya katılanların yap- tığı gibi, Köroğlu’nun “çağ- rı”sının anlamını yüreğinde du- yumsayıp, “coşku”yla sanat- çıya eşlik eder miydi? Pek sanmam. Hayır! Hiç sanmam. Kulakları, “ilahi”lerin “yakarış” sesleriyle dolarak beslenip bü- yümüş, yetişmiş biri, bu tür- künün “coşku”sunu duyum- sayamaz. Bu “coşku”nun acımasız Bo- lu Beyi’ne, bir “güç”e karşı oluşu, başı “dik” duruşu içer- diğini nasıl anlar, “Onu deliğe süpürmeyin, kullanın, kulla- nın!” diyen bir “yalvarış”a ko- nu olup da bunu afiyetle içine sindiren bir kişi... Bu sırada Köroğlu türkü- süyle iyice coşmuştu topluluk; “çağrı” uzaklara da duyurulmak isteniyordu adeta. Bilmem ki toplum duyar mıy- dı? Oysa duymalıydık. Ne di- yordu Başkan O. Kurtuldu? Onarımı öne sürerek, AKM’nin bütün ön yüzünü de- ğiştirip beyaza boyayacaklar- mış; “ak”(!) dedikleri partilerinin “simge”si haline getirmek için. Koruma altındaki anıt bir ya- pıya nasıl yapılır bu? Bu soru sorulunca da, 31 yıl önceki Dünya Tiyatrolar Günü’nde ilk “Ulusal Bildiri”yi hazırlayan bi- zim ustalarımızın ustası Muh- sin Ertuğrul’u anımsıyor insan. Şöyle demişti: “Tiyatro, sah- nede sorunları sorgulamakla yetinir. Bu sorunları düşünerek çözmek, seyircinin sağduyu- suna bırakılmıştır!” Peki nasıl yapacağız? Bu yılki uluslararası bildiriyi ya- zan Brezilyalı usta Augusto Boal, bunun ipucunu vererek noktalamış seslenişini. İşte bu ipucunu toplantıda, bu yılın Ulusal Bildiri’siyle birlikte hazırlanan “Alternatif Bildiri”yi okuyan sanatçı vurgulayarak belirtti; şöyleydi: “Yurttaşlık top- lumun içinde yaşamak değil, toplumu değiştirmektir!” Tümce yeni bitmişti ki, top- luluktan, “Ama ileriye doğru!” diye bir ses yükseldi. Bu sese bir yanıt ya da des- tek gelmediyse de, hepimiz içi- mizden bunu onayladık, dahası rahatladık. Kuşkusuz Boal de böyle dü- şünüyordu ve bunu dile getir- mişti. Üstelik böyle olduğunu biz de biliyorduk. Ne var ki toplumların, top- lumsal yaşamın -yalnızca tek- nik alanda değil- her boyutuy- la “ileri”ye doğru gidişini de an- latan bu evrensel “kavram”ın, AKP iktidarınca yönünün na- sıl değiştirilip “geri”ye çevril- diğini de yedi yıldır yaşıyorduk. Sanırım, Boal bunu pek an- layamaz; belki de düşleyemez bile. Hele ters yöne döndürülen bu “değişim”in, “basın”ımızın büyük çoğunluğu tarafından nasıl kendinden geçercesine, yedi yıl desteklendiğini de. Dahası, şimdi bu basının ki- milerinin şöyle “ılımlı” bir baş- kaldırışını bile kabul etmeyen AKP iktidarı “başbakanı”nın, bunları nasıl gözden çıkarıp pa- takladığını da... Not: TOMEB (Tiyatro Oyun- cuları Meslek Birliği). 27 Mart Günü [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com3 Nisan OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] SAYFA CUMHURİYET 3 NİSAN 2009 CUMA 16 Kişi başına gelir 10 bin dolar! Tarhan Erdem’in seçim anketi gibi! Mosmor Soner Önal: “Başbakan’ın valileri şimdi de buz dağıtsın; seçim morluğuna iyi gelir!” Haşema Avni Kurtuldu: “Yerel seçimlerle AKP sahillerden uzaklaştırıldı. Halkımız, haşema ile denize girmeye izin vermedi!” Ajanlar Zekai Buluç: “Beraberinde 200 ajan getirecek olan Barack Obama Türkiye’deki fahri ajanlarını yeteneksiz bulmuş olmalı!” YağmurDeniz Seçimin en gerçekçi analizi SEÇİM sonucunun türlü-çeşitli siyasi, sosyal ve ekonomik analizlerle yorumlanamayacağını söylüyor Kemal Öncü ve “Hele bir durun da ne olduğunu ben size deyivereyim” diyor: “Bugüne kadar devletin bütün kurumlarıyla ve medyanın kendine ram olmayan kısmıyla kavga ederek gelen ve kavgada iktidar olanaklarını silah olarak kullanıp muradına büyük ölçüde eren başbakan baktı ki ortada kavga edecek kurum kalmamış, yerel seçimde bu kez halkın kendine biat etmeyen kesimiyle kavgaya başladı. Mitinglerde halka açıkça kafa tuttular, rahatlıkla tehdit ve hakaret ettiler. Başbakan ve bakanları, AKP’li birini belediye başkanı seçmeyenlerin hizmet alamayacağını resmen açıkladılar. Kriz nedeniyle kredi kartı borcunu ödeyemeyenleri dürüst olmamakla suçladılar. İflas eden esnafı beceriksizlikle itham ettiler. Kısacası AKP halkla kavgaya başlayınca, tehdit ve hakaret edince, halkın bu tehdit ve hakaretin farkına varan bir kısmı oy sandığı önüne gelince gardını alıp bir yumruk attı o kadar. Yoksa demokratik bir refleks, bir bilinç sıçraması filan değil olan biten. Öyle olaydı AKP yüzde 39 oy almak bir yana, nal toplardı nal! Seçim sonuçları bundan mütevellittir... Bilmem anlatabildim mi? Bırakın sosyal, siyasal, ekonomik analizleri!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” NE kadar da çok birbirlerine benziyorlar. Bu kadar benzemek, birilerine işaret veren rabbin çok özel bir işareti olmalı. Hayırlara vesile olur inşallah! Her şeyden önce ikisi de fatih! İslam âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep ile A milli futbol takımı teknik direktörü Fatih Terim arasındaki benzerlikler saymakla bitecek gibi değil. Biri padişah, öteki imparator. İkisi de yakışıklı, ikisi de mutlu aile babası. İkisinde de karizma desen yüzde bin, liderlik desen yüzde bin beş yüz! İkisi de demokrasinin, karizmatik lider özlemi çeken ahaliye en büyük armağanı! Her ikisi de hem seçilmiş kişiler hem tek seçici. İkisi de her bakımdan üstün yönetici; biri kabineyi idare ediyor öteki futbol takımını. Her ikisi de çok cesur, risk almayı pek seviyorlar. Riskin faturasını ise başkasına kesmekten hoşlanıyorlar ve birilerini kapının önüne koymaktan çekinmiyorlar. İkisinin de yenilmeye tahammülü yok. Rakiplerini yok etmek, sahalardan, meydanlardan silip süpürmek istiyorlar. Fakat yenilince sinirleri fena halde bozuluyor. Çok asabi oluyorlar. Asabiyetleri hemen yüzlerinden okunuyor. Mimikleri derhal bozuluyor. Vücut dilleri başka bir frekansa geçiyor. İkisi de kendine pek güveniyor. Her işe mutlak zafer beklentisiyle girişiyorlar. Beceremeyince beraberliğe razı oluyorlar. Son dakikada golü yiyince de yüzleri sararıyor, dünyaları kararıyor. İkisi de dünya çapında tanınıyor. İkisi de dünyanın her yerinde gazeteci azarlayabiliyor. İkisi de kendilerine fazla soru sorulmasından hazzetmiyor. İkisi de karşısındakine çok rahatlıkla “van minüt” diyebiliyor. Son benzerliğin ise fayda etmeyeceği anlaşılıyor: İspanya yenilgisinden sonra Fatih Terim’in takımının 2010 yılında Dünya Futbol Kupası finallerinde Afrika’ya gitmesi için büyük bir mucize gerekiyor. Yerel seçim yenilgisinden sonra Fatih Sultan Recep’in partisinin 2011 yılında genel seçimde sandığa gömülmemesi için büyük bir mucize gerekiyor. Birinin 2010’a gidemeyeceği, ötekinin 2011’den çıkamayacağı anlaşılıyor! Fatihler SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bursa’nõn Orhangazi ve Yõldõrõm ilçe- lerini birbiri- ne bağlayan, Türkiye’nin tek çarşõlõ köp- rüsü. 2/ Gece yapõlan sine- ma ya da ti- yatro gösteri- si... Hayvanõn bir yanõndaki yük. 3/ Üslup, biçem... Kav- ga, dalaş. 4/ Radon elementinin simge- si... Merkür geze- genine verilen bir başka ad. 5/ Kutsal saydõğõ bir şey uğ- runa kendini feda et- mek... Bir nota. 6/ 20 Ekim 1827’de Os- manlõ donanmasõnõn yenilgisiyle sonuçlanan de- niz savaşõ. 7/ Tokat yöresine özgü bir halk oyu- nu. 8/ Fatih Sultan Mehmet’in şiirlerinde kul- landõğõ mahlas... Birbirine yakõn adalar toplulu- ğu. 9/ Notada durak işareti... Memelilerde ana ile dölüt arasõnda kan alõp verme işini sağlayan or- gan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yurdumuzun Trakya bölümündeki dağ sõrasõ. 2/ Afrika’da bir ülke... Bir bağlaç. 3/ Büyük de- miryolu durağõ... Ödemelerin bir bölümünün süresinden önce yapõlmasõ. 4/ Kars yöresine öz- gü bir halk oyunu. 5/ Bir soru sözü... Bağ buda- maya ya da ağaç kesmeye yarayan bir tür eğri bõ- çak. 6/ Gerçek. 7/ Yapraklarõ güzel kokulu bir süs bitkisi... Van yöresine özgü bir halk oyunu. 8/ “ --- söylemeden duyar sözleri” (Dertli)... Nâzım Hikmet’in soyadõ. 9/ Rey... İnce bulgur, may- danoz, nane ve domatesle yapõlan bir tür meze. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 N A P O L Y O N A R A K A D A K P A L M A K A O K T E R A Z İ L A M E L İ F D Y A R İ F A N E O D A F A K İ N A K Z N İ S A K A İ D E A R 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 İngilizce’yi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster Univesity ve Premier College sertifikalarõna sahip, London School of Business Administration’ da master yapmõş, ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH ? Gramer, konuşma, derslere yardõmcõ, sõnavlara hazõrlõk ? İş İngilizcesi (Business English) ve Ingilizce iş görüşmelerine (Interview) hazõrlõk Acıbadem /İstanbul 05327018041
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle