26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 3 MART 2009 SALI 6 HABERLER SALI ORHAN BURSALI One Minute! Başbakan Erdoğan basına öfke kusmayı sürdü- rüyor! Bu hınç ve tahammülsüzlüğün kaynakları ne- dir? “Başbakan’ın-İktidarın Adamları”, gazeteciler bizi ikna etmeye çalışıyorlar: Bu öfkenin nedeni, Er- doğan’ın başbakanlığının bazı çevreler tarafından haz- medilmemesi imiş! Vaktiyle kendisine “Muhtar bile ola- maz” denmiş! O zamandan beri “öfkeli” imiş... Bunları yazan, biri, Başbakan’ın “Kardeşimdir, ca- nım ciğerimdir” diyerek “en üst katta” onurlandırdı- ğı istifa etmiş basın sözcüsü. Bizlere “tiyö” veriyor ak- lınca, Başbakan’ın basına olan bu arsız ve bitmez tü- kenmez saldırısını hoşgörmemiz, anlayışla karşıla- mamız için! Yazarlardan “daha büyük” olanı ise, he- men bu “mazeret”in üzerine atlıyor ve “Realist bir tes- pittir bu” diyor. Öyle ki, bu saptamayla, neredeyse De- mokrat Parti tarihini ve Menderes’in kaderini bile açık- lıyor! Ayıptır, böyle sade suya tirit “tespitler”le Başbakan’ı ve siyasal iktidardaki hırsını tarif etmeye kalkışmak! Aslında AKP yandaşları hata yapıyor böyle şeyler yazmakla! Diyelim ki öyle, Erdoğan, kendisini o kol- tuğa layık görmeyenlere karşı hırslı! Öyleyse “psiko- lojik bir vaka” ile karşı karşıyayız! Üstelik yıllardır sü- regelen, kangrenleşmiş, kronik hastalıklı durum var kar- şımızda! Ülkenin en üst otoritesi, eğer gerçekten kin ve öf- ke ile bu ülkeyi yönetiyorsa, durun! “One minute plea- se!” Başbakan’ın “pilot koltuğundan” inmesi/indirilme- si gerekir! Çünkü her an uçağı düşürebilir, “eskiden komünistti” diye Rusya’ya çarptırabilir, AB’nin kalbi Brüksel’e indirtebilir! Dahası, Beyaz Saray’ın bahçe- sine bile konabilir. Zaten ABD’nin hazırladığı Türkiye raporunda, basına olan baskının dile getirilmesine de, “Bu nasıl iş” diyerek köpürmedi mi ve bunu “Obama’ya soracağını” söylemedi mi! Başbakan’ın “canı ciğeri” yazar gerçekten haklıy- sa, şimdi, Davos’ta “Siz insan öldürmeyi iyi bilirsiniz” diyerek, İsrail Devlet Başkanı Peres’e yaptığı haka- ret de, başpilotun “Türkiye uçağını” İsrail’e bindirmesi demek oluyor! O zaman, tehlike gerçekten ciddi ve büyük! “One Minute”! Başbakan için acil durum alarmı! Ama, Başbakan’ın “psikolojik olayı” içinde “siya- sal hastalıkları” bence birinci sırada. Basına dur durak bilmeyen bu baskı ve saldırıların arkasında, tam otoriterlik peşinde koşan bir liderin var- lığı saklı değil mi? Başbakan, her geçen gün demokrat bir insan ola- mayacağını kanıtlıyor; dinci politika çevrelerinden al- dığı “siyasal eğitim”, görülüyor ki artık bundan son- ra bir “demokrat kişilik” oluşturmasının önünde en bü- yük engel! Onun Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı olduğu- nu kabul edemeyen bizler değiliz, ta kendisi! Sanıyor ki, Erbakan döneminde hizmet ettiği, diz çöküp afe- rin aldığı, yerli-yabancı köktendincilerin başbakanı- dır! Kendi çevresi dışında herkes düşmanı! Siyasal, din- sel, ticari rakibi! Onları “düşman” gördüğü için bütün rakiplerini “sus- turmaya yönelik” bir iktidar yapısı oluşturdu! Devlette ata- maları kendi mezhebine uygun kişiler arasından yapıyor. Ticaret ve sanayiyi temsil eden kurumların başına ken- di adamlarını getirmek için “siper savaşı” veriyor! Bü- tün devlet organlarını AKP’leştiriyor. Üniversiteleri ve Yük- sek Öğretim Kurumu’nu ehliyetsiz-layık olmayan ve eği- timi hemen her kademede AKP’nin dinci ideolojisine so- kacak kimselerle dolduruyor! AKP’nin tepelerinde patlayan yolsuzluklar, beledi- yelerin büyük haksız kazançların kaynaklarını oluş- turduğuna ilişkin örnekler.. ve Deniz Feneri skanda- lındaki yangının iktidarın eteklerini tutuşturması kar- şısında, Başbakan’ın, şeffaf ve demokratik bir Tür- kiye’nin “iyi bir şey” olmadığı kanaatine varmış olması, yüksek ihtimaldir! Çünkü, hukuksuz-yasa tanımaz işler çevirmek, ül- keyi bir çiftlik gibi yönetmek, paraları merkezden be- lediyelere pompalayarak oradan AKP’ye aktarmak po- litikalarını sürdürmek.. Ve bütün bunları da millet faz- la fark etmeden gerçekleştirmek için: Otoriter yönetim ve lidere ihtiyacımız var! Susturulmuş, havuç-sopa politikasıyla yandaş kı- lınmış, olmazsa satın alınmış, olmazsa dünyanın en haksız ceza tehditleriyle “Seni yok ederim” gözdağı verilmiş bir basına hele hele.. şiddetle ihtiyacımız var! Heyyy! One Minute!! One Minute!!!!!!! [email protected] Terörün toplum üzerinde ne tür travma- lar yarattığını görebilmek için bir geceyi Gü- neydoğu kırsalında; şiddetin yarattığı yal- nızlık içinde, viraneye dönmüş bir kerpiç ev- de geçirmek gerekir!.. Korkunun insan te- ninde haritalar çizdiği bu coğrafyada, kur- şun seslerinin gecenin kırıldığı anda kime nasıl haberler getirebileceğini kestirmek zor- dur!.. Ortada kan mı vardır, acı mı?.. İha- net mi vardır, öfke mi?.. Bunu anlayabilmek için önce sabahı, yani güneşi görmek ge- rekir!.. Devlete de, teröre de öfkenin harman- landığı doğu gecelerine sığınanlar barışı ve huzuru özlerler. Terörün ilk kurşunu sıktığı 1984 yılından bu yana, barut kokusunun kaçak çaylara bile sindiği o coğrafyada yaşamak zordur! Arada kalmaksa ölmekten daha kötüdür!.. Çünkü “Ek- mek ver” diyen teröristle, “Ni- ye ekmek verdin” diyen gü- venlik görevlisinin yarattığı baskı ikileminde damgalan- mak da vardır!.. O damganın iki yüzünde de “ihanet” yazıyordur!.. Oysa asıl ihanet çaresiz ve kimsesiz insanları kor- kutarak sindirmek değil midir?.. Güneydoğu kırsalındaki köy ve mezrala- rı hayalet viranelere dönüştüren psikoloji- nin temelinde işte bu tür travmalar yat- maktadır... Binlerce köy ve mezranın terör yüzünden boşaltıldığı, yüz binlerce dö- nüm arazinin kaderine terk edildiği, tarımın bittiği, hayvancılığın öldüğü bir coğrafyada terör yalnızca insanı vurmaz!.. Aslında genel anlamıyla insanlık; kan doğranmış bir sofradan, şarapnele giz- lenmiş ekmek taneleri gibi tükenişlere sav- rulur!.. Sonra da dram, şiddet, acı ve suç; “görmemişem-duymamışam-bilmiyem” di- yenlerin dünyasında canlı bombalara dö- nüşür! Yani kaos doğudan batıya göç eder!.. Artık hiçbir ekmekte huzur yoktur!.. Kardeşliğin yol ayrımı!.. Bu paradoks içinde aynı ananın göğsü- ne sarılan yavrular da, iki memenin yol ayrımında, kar- deş kavgasının iki cephesine savrulmuştur! Bir oğlu as- ker, bir oğlu terörist babalar, hem askere, hem militana aynı anda gözyaşı döken an- neler ve bu ikilemde nereye gideceğini şaşıran çaresiz insanlar!.. Sonra da yağmur- dan kaçarken doluya tutul- muşçasına... Şiddetten kaçarken büyük kentlerin varoşlarına kimsesiz kuşlar gibi da- ğılan aileler... Mahsun Kırmızıgül ikinci filmi “Güneşi Gördüm” işte bu acıları, yani terörün arka yüzünde yaşananları anlatıyor. Filmin se- naryosu elime ilk geldiğinde yukarıdaki manzaralar gözlerimin önünden bazen acı- ya, bazen kana, bazen de gözyaşına karı- şarak kayıp gitti. Filmi izleyince de; ülkenin doğusunda süren terörün; kan kokusu ve bomba sesleri içinde hangi kavgaları, kor- kuları ve özlemleri gizlediğini gördüm... “Güneşi Gördüm”, Kırmızıgül’ün deyimiyle “arada kalmış insanların” dramlarını anlatı- yor. Film aslında dört ana konu üzerinde ilerliyor. Terör gerçeği... Şiddetin kardeşi kardeşe düşürmesi... İnsanların yerlerinden yurtlarından olması ve batıya savrulan te- rörzedelerin ayakta durma çabası... Kırmızıgül’ün yanı sıra Altan Erkekli, Şerif Sezer, Menderes Samancılar, Erol Demiröz, Cezmi Baskın, Ali Sürmeli, Emre Kınay, Murat Ünalmış, Cemal Tok- taş, Nurseli İdiz, Zafer Ergin, Erol Gü- naydın, Cihat Tamer, Yıldız Kültür ve Hande Subaşı gibi 30 ana karakterin rol al- dığı filmde 2 bine yakın figüran da kulla- nılmış. Film bir oğlu asker, bir oğlu PKK’li olan bir ailenin terörün etkilediği bir köydeki ya- şam kavgasıyla başlıyor. Yöre halkıyla içli dışlı olmuş askerlerin sıcak yaklaşımına kar- şın iki kardeş, aileleriyle birlikte zorunlu ola- rak göç ediyor. Yasadışı yollardan Norveç’e kaçan Davut (Altan Erkekli) Avrupa’nın ku- cağında yeni ve mutlu bir yaşama başlar- ken üç oğlu ve torunlarıyla İstanbul’a ge- len Haydar (Erol Demiröz), büyük kentin ürkütücü deviniminde çaresiz acılar yaşıyor. Gözleri görmeyen babanın üç oğlundan Ramo (Kırmızıgül), bir yandan hasta eşini sağlığına kavuşturmaya, diğer yandan dört çocuğunu ayakta tutmaya çalışıyor. Mamo (Murat Ünalmış) ise feminen kardeşi Ka- do’yu (Cemal Toktaş) travestilerden kur- tarmak için mücadele ediyor. Kırmızıgül as- lında doğulu eşcinsel tiplemesiyle öteki- leştirmeye karşı bir duruş sergilediğini dü- şünüyor. Doğulu travesti!.. Filmde cinsellik içeren sahneler yer al- masa da yönetmen, cinsel ayrımcılığın ne denli kötü bir yaklaşım olduğunu göstermek için gerçek yaşamdan alınmış, er- keğin vurulduğu bir töre öyküsünü kullanmış! Travestiyi oynayan Cemal Toktaş da son sahnedeki sürprizi başta olmak üzere rolünün hakkını vermiş. Norveç, Bulgaristan, Yunanistan, Danimarka ve İsveç’in yanı sıra İs- tanbul ve Kars’ta çekilen filme 5 mil- yon doları aşkın harcama yapılmış. Örneğin bir Türk filminde ilk kez kul- lanılan taarruz tipi helikopter sahneleri, Ge- nelkurmay’dan izin alınamadığı için Bulga- ristan’da çekilmiş. Boyut Film, helikopterle- rin teröristleri bombalamasını gösteren 1.5 dakikalık görüntüler için 250 bin Avro öde- miş. Film endüstrisinin gelişmesi ve ülkenin tanıtımı için sinemacılara vergi iadesi yasa- sını çıkaran Bulgaristan, yapılan harcamanın yüzde 35’ini Boyut Film’e iade etmiş!.. İlk filmi “Beyaz Melek”te huzurevi ger- çeğinde yaşlıların dramlarına yer veren ve Doğu-Batı ikileminde vefa duygusunu sor- gulayan Kırmızıgül, bu kez kamerasını iki ucu keskin bir bıçağın üzerinde kaydırmış!.. Aslında kullandığı sinema diline bakıldı- ğında, böylesine hassas ve tartışmalı bir ko- nuya olabildiğince cesaretli yaklaşmış. Film izlendiğinde Güneydoğulu bir yö- netmenin doğduğu coğrafyadaki soruna bakış açısı da ciddi biçimde tartışılacak. Terörün toplum üzerinde farklı etkiler ya- rattığı bir ülkede, Güneydoğu’daki şiddet olaylarını kaygılanmadan yansıtmak ola- naksız olduğuna göre “Güneşi Gördüm” de sert tepkiler alacak. Ve belki de bu film; PKK’yi, terörü ve Güneydoğu’yu farklı açılardan yorumlayan ke- simlerin hiçbirine yaranamaya- cak! Kırmızıgül her ne kadar “Taraf olmak niyetinde değiliz. Hayatın gerçeklerini göz önüne serdiği- nizde acılar ortaya çıkar” dese de şimdiden başlayan tartışmalar da olduğu gibi “ajite” amacında olmadığını söylüyor. “Güneşi Gördüm” terörü sorgulayan ve şiddetin nelere yol açabileceğini gösteren bir film... Üstelik bu film, PKK’nin tasfiye ça- balarının yoğunlaştığı ve DTP ile AKP ara- sında seçim kavgasının kızıştığı bir dö- nemde; 12 Mart’ta, 700 sinemada vizyona girecek. Ve tahmin ediyorum özellikle Gü- neydoğu sahneleriyle devleti ve PKK’yi sorgulayan diyalogları nedeniyle çok gürültü koparacak. [email protected] - www.mehmetfarac.com Terör Sarmalında Güneşi Görmek!.. Sarp Apak, Mahsun Kırmızıgül. Altan Erkekli. Ergenekon davasõnõn 58. duruşmasõ, Kuvayõ Milliye 1919 Derneği kurucusu Görüm’ün sorgusuyla başladõ ‘Alparslandürüstbirçocuktur’ HATİCE TUNCER/ HİLAL KÖSE Ergenekon davasõnda tutuklu yar- gõlanan sanõk Hüseyin Görüm, Da- nõştay saldõrganõ Alparslan Arslan’õn üzerinden çõkan “Ulusal Haber” kar- tõnõ kendisinin hazõrlayõp verdiğini söyledi. Görüm, “Arslan’a bu cina- yeti işletenler bu milletin içine fitne sokan takıyyeci ve tefrikacılardır” diye konuştu. Sorularõ yanõtlarken konudan uzaklaşõp çelişkili ifadeler ve- ren, Allah üzerine yemin eden Görüm, heyet başkanõ Köksal Şengün tara- fõndan sürekli uyarõldõ. İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkeme- si tarafõndan Silivri Cezaevi Kampu- su’nda görülen Ergenekon davasõnõn 58. duruşmasõ, Kuvayõ Milliye 1919 Derneği kurucu ve yöneticisi Hüseyin Görüm’ün çapraz sorgusuyla başladõ. Görüm, Muzaffer Tekin’in kendisi- ni Alparslan Arslan ile hiç görmeme- sine karşõn Danõştay saldõrõsõ nedeniyle gözaltõna alõndõklarõ Ankara Terörle Mücadele Şubesi’nde “Birlikte gör- müş olabilirim” şeklinde ifade ver- diğini anõmsattõ. Arslan’õn Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi top- lantõlarõna katõlmadõğõnõ söyleyen Gö- rüm, “Zekeriya Öztürk beni yanlış anlattı. Düzce’de silahlı eğitim kam- pı falan. Ben gençlere Kuran veri- yorum” diye konuştu. Görüm, “Fe- nerbahçe’de oturuyoruz, Abdur- rahman Öz ‘Muzaffer Tekin’i ben de tanõrõm’ dedi. Sonra Muzaffer Tekin ile Fikri Karadağ geldi. Sonra ince- liği çözdüm. Büyük sahte mazot olaylarından dolayı Turan Bostan- cõoğlu bana bir dosya hazırla dedi. Önüme dosya geldi. Poliste var. PKK ile ortak çalışıyorlar. Ümit Sel- man diye kendisini MİT’çi diye ta- nıtan birisi vardı. ‘Ne gerekiyorsa ya- põn’ dedim” dedi. Başkan Şengün, “Taksicisin ama koca dosya sana gelmiş, niye bu dos- ya sana geliyor? Kim bu Abdur- rahman Öz” diye sordu. “Ben de çö- zemedim” diyen Hüseyin Görüm, Öz’ün emekli binbaşõ olduğunu, ma- zot kaçakçõlõğõ dosyasõnõn kendisinde olduğunu bir tek Öz’ün bildiğini söy- ledi. Görüm, Alparslan Arslan ile na- sõl tanõştõğõ sorusunu “Alparslan Ars- lan benim evimi icra etti. Sonra ha- tasını anladı, geri getirdi. Tanıdığım en dürüst çocuktu. Keşke tanıma- dan önce Allah’ın kelamını okumuş olsaydım da anlatsaydım” diye ya- nõtlayõnca Başkan Şengün, “Belki daha iyi biliyordur” dedi. Görüm de “Allah kelamını okuyan insan ci- nayet işlemez” dedi. Görüm, Arslan ile ilişkisini şöyle anlattõ: “Alparslan Arslan ülkücüleri se- ver. Benim de Paşakapısı, Sağmal- cılar Cezaevi’nden çok tanıdıklarım vardı. ‘Şunu tanõr mõsõn’ falan diye sordu. Ulusal Haber kartını da ben verdim. Zekeriya Timur o gazeteyi çıkarıyordu. Alparslan Arslan yan- lış bir adam olsaydı derdi, Doğu Pe- rinçek vardı, Muzaffer Tekin var- dı diye. O çocuk inandığı şeyi yap- tı. Bunun arkasında tefrikacı, ta- kıyyeciler vardır.” Görüm, Muzaffer Tekin ile Al- parslan Arslan’õn tanõşõp tanõşmadõğõna ilişkin sorularõ da net olarak yanõtla- madõ. Muzaffer Tekin’in isteği üzeri- ENGİN ÇEBER’İN ÖLDÜRÜLMESİ Kamera kayõtlarõ tesadüf eseri dosyaya girmiş HİLAL KÖSE Metris Cezaevi’nde öl- dürülen Engin Çeber’in işkence gördüğü dönemi kapsayan kamera kayõt- larõnõn bir bölümü silindi, bir bölümü ise tesadüfen dava dosyasõna girdi. Çe- ber’in işkence gördüğü dönemde, kamera görün- tülerini depolayan siste- min kapalõ olduğunu Ada- let Bakanlõğõ müfettişleri tespit etti. Çeber ve arkadaşlarõ 29 Eylül 2008 akşamõ Metris Cezaevi’ne sevk edildi. Dava dosyasõna giren kamera kayõtlarõ ise 3 Ekim’den sonrasõnõ içe- riyor. Çeber’in kaldõğõ B8 koğuşunu gösteren 3 No’lu DVR’ye bağlõ 38 No’lu kameraya ait 27 Eylül 2008 saat 04.32 ile 3 Ekim 2008 saat 12.26 arasõ kayõtlarõna, elektrik kesintisi ve UPS’nin dev- re dõşõ olmasõ nedeniyle ulaşõlamadõğõ belirtiliyor. Cezaevinin ikinci müdü- rü Galip Yalçın’õn da imzaladõğõ tutanakta, sis- tem odasõnda bulunan ke- sintisiz güç kaynağõnõn manuel baypas konumu- na alõndõğõ, cihazõn üze- rinde kullanõm talimatõ bulunmasõna rağmen uyulmadõğõ ifade edili- yor. Cihaz bu konumda olduğu için depolama sis- teminin devreye gireme- diği belirtiliyor. Çeber ailesinin avuka- tõ Taylan Tanay, ceza- evindeki işkence görün- tülerinin müfettişlerin in- celemesi sonucu tesadü- fen kurtarõldõğõna dikkat çekiyor. Depolama sistemi dev- re dõşõ olduğu için gö- rüntülerin 9 gün sonra si- lineceğine işaret eden Taylan Tanay, “Sanık- ların ilk duruşmada, olaydan hemen sonra, görüntüleri birlikte iz- ledikleri anlaşıldı. Sis- temin kapalı olduğunu da biliyorlardı. Ancak görüntülerin silinmesini beklediler. Ancak mü- fettişler sistemin kapalı olduğunu 13 Ekim’de tespit etti” dedi. Ergenekon davasından ha- len tutuklu bulunan Tuncay Özkan’ın genel başkanlığını yaptığı Yeni Parti’nin İstanbul İl Başkanlığı’nın açılış yemeği önceki gün Bostancı Green Park Otel’de gerçekleştirildi. Yeni Parti İstanbul İl Başkanı Murat Ağırel, Mustafa Kemal Atatürk’ün yarım kalan devrimlerini ta- mamlamak amacıyla yola çıktıklarını belirtti. Gecede, Özkan’ın Silivri Cezaevi’nden gönderdiği mektup da “Vatan, namus, ahde vefa” sloganları arasında okundu. Ge- ceye, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş ve eski Çalışma ve Sos- yal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan ile birlikte çok sayıda davetli katıldı. (ALİ AÇAR) ne Korkut Eken’in Bostan- cõ’daki otopark işinde çõkan sorunu çözmede aracõlõk etti- ğini ifade eden Görüm, ko- nuyu İsmail Paker’e yön- lendirdiğini belirtti. Mahkeme başkanõ, Gö- rüm’e “Sen mahkeme misin? Şu işi hallet diye sana geli- yorlar. Nesin sen Hüseyin” diye sordu. Görüm de “Bil- miyorum reis bey” yanõtõnõ verdi. Savcõnõn, “Muzaffer Tekin’in senden istediği baş- ka konular var mı?” diye sormasõ üzerine Görüm, “Dü- şünmem lazım. One minute please” dedi. Görüm kõsa bir süre sonra “Yok, olmadı” yanõtõnõ verdi. Emekli Kurmay Albay Fik- ri Karadağ ile internet üze- rinden yazar Orhan Pamuk ve DTP milletvekillerine yö- nelik suikast planlarõ yaptõğõ öne sürülen Selim Akkurt’u ise cezaevinde tanõdõğõnõ, Mu- hammet Yüce’yi dernekte gördüğünü söyleyen Görüm, suikast planlarõ için “Birbir- lerine hava atıyorlardır” de- di. Savcõ Pekgüzel’in, “Fikri Karadağ’ın Dink cinayeti, Danıştay saldırısı gibi olay- lardan sonra ortadan kay- bolduğuna” ilişkin bazõ ko- nuşmalarõ olduğunu söyle- mesi üzerine Görüm, Kara- dağ’õn Şarköy’de bir arazi meselesi olduğunu, telefonun o sõrada kapalõ olduğunu, ama derneklerinin bu tür olaylardan sonra arandõğõnõ anlattõ. Savcõ Taşkõn’õn İşçi Parti- si Genel Başkanõ Doğu Pe- rinçek’in VKGB ile bağlan- tõsõ olup olmadõğõ sorusunu Görüm “Bilmiyorum. Ce- zaevinde gördüm. ‘Siz ne ayaksõnõz’ dedim. Dışarıda Doğu Perinçek ağzıyla kuş tutsa PKK’nin birinci ada- mı diye biliniyor. Ama bu- rada çok güzel konuşuyor. ‘Kendinizi anlatõn’ dedim” diye yanõtladõ. Soruya tepki gösteren İP Genel Başkanõ Doğu Perinçek, “Hukuka aykırıdır. Vatansever Kuv- vetler Güç Birliği örgütü- nün karışık bir örgüt oldu- ğunu konuşmalarımda be- lirtmiştim” dedi. Eroinin Avrupa’ya geçişini önlemede Türkiye’nin etkili olduğu belirtildi Uyuşturucuda Türkiye ile işbirliği MELTEM YILMAZ ABD Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi (Drug Enforcement Admi- nistration- DEA) Başkanvekili Mic- hele Leonhart, geçen yõl Afganis- tan’dan gelen eroninin Avrupa ve di- ğer ülkelere geçişini önlemede Tür- kiye’nin yüzde 16 oranõnda etkili ol- duğunu belirterek, “ PKK’nin beli- ni kırmamız durumunda Türki- ye’nin de uyuşturucu trafiğindeki olumsuz etkisi azaltılabilir” dedi. Michele Leonhart, ABD Dõşişle- ri Bakanlõğõ’nõn yayõmladõğõ “Uyuş- turucu ticaretinde Türkiye’nin transit ülke olduğu” yönündeki ra- poru gazetemize değerlendirdi. Tür- kiye’nin, küresel uyuşuturucu trafi- ğinin önüne geçmede kilit rol oyna- dõğõnõ ifade eden Leonhart, 35 yõl ön- ce kurulan DEA teşkilatõnõn Türki- ye’yle ortaklõğõnõn 26 yõl önce baş- ladõğõnõ belirterek “Uyuşturucu so- runu küresel bir sorundur. Yap- tığımız toplantı ve işbirliğine yal- nızca uyuşturucudan muzdarip ülkeleri değil, aynı zamanda bu trafikte kullanılan ülkeleri de kat- mayı amaçlıyoruz” diye konuştu. Leonhart, “Türkiye geçen yıl Af- ganistan’dan gelen eroinin Avru- pa ve diğer ülkelere geçişini önle- mede yüzde 16 oranında etkili ol- du. Türkiye ile işbirliğine büyük önem veriyoruz, Türk polisi bizim partnerimiz” dedi. PKK’nin uyuşturucu madde suç- larõna karõştõğõnõn uluslararasõ ra- porlarda yer aldõğõnõ anõmsatan Le- onhart, uyuşturucu bağõmlõlarõnõn da, terör örgütlerinin finansmanõna farkõnda olmadan yardõmcõ oldu- ğunu ifade etti. Leonhart, “Uyuş- turucu tacirlerinin bellerini kır- manın yollarını arıyoruz” değer- lendirmesi yaparak ABD’deki te- rörle mücadele yasasõ uyarõnca PKK’nin eylemlerini finanse et- mesini sağlayan kaynaklarõ kurut- maya çalõştõklarõnõ belirtti. Görüm sorgusunda, “Alparslan Arslan’a bu cinayeti işletenler bu milletin içine fitne sokan takõyyeci ve tefrikacõlardõr” diye konuştu. Sorularõ yanõtlarken konudan uzaklaşõp çelişkili ifadeler veren Görüm, heyet başkanõ Şengün tarafõndan sürekli uyarõldõ. Michele Leonhart. YENİ PARTİ’NİN DAYANIŞMA GECESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle