19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Sami Aktaş: “Kara kutuyu falan boş verin; THY uçağının Amsterdam’da düşmesinin nedeni takdir-i ilahidir!” CMYB C M Y B GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Sn. Deniz Baykal’a Açık Çağrı Sn. Baykal, sizinle 20 yıla uzanan bir hukukumuz var. Babamla olan ilk gençlik yıllarınızdan kalma dost- luğa dönecek olursak, bu süre, net 50 yıla çıkıyor. Size bugün bu 50 yılın sorumluluğu ile yazıyorum. Sn. Baykal, pazar günü, beraber spor yaptığım bir arkadaşım bana şu soruyu sordu ve yanıtlayama- dım: “Sarıyer’de AKP çok kan kaybetmiş, CHP’ye mi oy verelim yoksa DSP’ye mi?” Sn. Baykal, 1993’te solda birliği sağlamak ve ye- rel seçimlerde kötü sürprizlerle karşılaşmamak için yaptığımız Taban Operasyonu hareketini çok iyi bi- liyorsunuz. O tarihten 4 yıl önce, size ülkedeki din- ci tehlikeler konusunu ilk açtığımda, SHP Genel Mer- kezi’nde benimle şakalaşarak, “Bedriciğim, seni şu şeriatçılık paranoyalarından kurtarmamız lazım” de- miştiniz. Ne yazık ki 1994 yerel seçimlerinde si- zinle Karayalçın ve Ecevit’in arasında sürdürdü- ğümüz birlik arabuluculukları hüsranla sonuç- landı ve böylece Gökçek ve Erdoğan dönemleri hazin şekliyle başladı. Sn. Baykal, ülkeyi yönlendirmesi, koruması ge- reken bir “lider” olmak arzusundasınız. O günlerde, sizin ve diğer iki parti başkanının yaptıkları “oy böl- me” hatasının geriye baktığımızda, ne kadar vahim sonuçlar doğurduğunu görebildiğinizi umuyorum. Biliyorsunuz o seçimden önce halkımız ve aydınlar, sizlere her kanaldan bu bölünmenin faturasının bo- yutlarını anlatmış ve başarısızlığın kaçınılmazlığını ak- tarmışlardı. Ne yazık ki “lider” kadrosu bunu algı- layamadı. O günden bu yana 3 yerel seçim daha ya- şadık. Ne yazık ki ne siz, ne de diğer başkanlar, o ilk akıl almaz hezimetten bir ders aldılar. Her seçimde aynı intihar tekrar yaşandı. Belediye seçimlerinde, üç-beş oy farkla koca bir belediyenin el değiştire- bildiğini çok iyi biliyoruz. Nasıl oldu da ülkenin en önemli siyasileri, 16 yıldır hiçbir üzüntü duymadan, halkın yaşam tarzında Atatürkçülüğü tasfiye etme- ye kalkışan bu senaryolara böyle bir tavırla yeşil ışık yakabildiler, anlamak imkân dışı. Açık konuşacak olursak, ilkokul dört düzeyinde matematik bilen her çocuk, üç ayrı sepete bölünen oyların, yarışmada “1. Torba” olma şansını neredeyse toptan kaçıra- cağını bilir. Sn. Baykal, 1993 ve bugün arasında geçen sü- reçte de size yine açık mektuptan yazıp, aynı bö- lünme konusunu formül olarak defalarca dile ge- tirmiştim. Bu sefer durum çok farklı. Cumhuriyete ait birçok mevzi artık kaybedildi, içeriksizliğini sü- rekli dile getirdiğiniz bir davada Kemalistlerin önü kesildi. Yeni bir dönemde de sosyal demokrasi ülkeye sahip çıkmazsa, geri dönülmez kaosla- rın ortasına düşeceğimiz aşikâr. Böyle bir or- tamda, ülkenin göreceği zarar, sizi de, CHP’yi de kat kat aşar. Siz her şeye rağmen, İnönü ekolünden geliyor- sunuz. Bu partide Kemal Satır, Suphi Baykam, İs- mail Rüştü Aksal dönemlerini de çok iyi biliyor- sunuz: bir siyasetçi için, devlet çıkarı, parti çıkarı- nın önünde gelir, parti çıkarı da tabii ki her zaman kişisel çıkarın önünde gelir. Bir siyasetçi, misyonunu iyi düşünmeli, tarihe yanlış varsayımlar bırakma- malıdır. Sn. Baykal, Eskişehir’de Sn. Büyükerşen’e karşı aday çıkartmanızın, o ilin de kaybına neden ola- bileceğini görmüyor musunuz? Sn. Kılıçdaroğlu İs- tanbul’da seçimi almak için günde 20 saat çalışır- ken, DSP’nin karşı aday çıkartmasının bırakın İs- tanbul Belediyesi’ni, ülkeyi toptan tehdit eden bir fe- laket olduğunu bu sefer de göremeyen var mı? “Sa- rıyer’de kime oy versek?” diye kara kara düşünen arkadaşım, herkesin kaygılarını dile getirmektedir. Çünkü bıçak kemiğe değil, iliğe dayanmıştır. Sn. Baykal, siz artık “eski kuşak” bir siyasetçisi- niz. Ülkenin yarınlarını kime emanet edeceğiniz ko- nusu sizi hiç ilgilendirmiyor mu? Bu kadar mantık- sızca gelecek bir başarısızlığı, bu halk, hak ediyor mu? Böylesine kritik bir ortamda, kendi partilerini- zin birbirleriyle rekabet etmesi, kabul edilebilir mi? Lütfen yarından tezi yok, Sn. Zeki Sezer’le kar- şılıklı oturarak, hangi il ve ilçelerde, hangi par- tilerin adaylıktan çekileceği konusunu karara bağlayın. Aksi bir tavır, Türkiye’yi ölüme sürük- leyen tarihi bir sorumsuzluk olur. [email protected] Faks: 0212 227 34 65 PERİHAN ERGUN Plansız, projesiz başta ikti- darla muhalefet liderleri, bağrışa çağrışa adeta toslaşarak 29 Mart yerel seçimlerini, genel seçim ha- vasına çevirircesine galibiyete koşuyorlar. Başbakan Davos kahramanlığında aldığı rütbeyle içte ve dışta yarattığı olumlu, olumsuz yönlerini umursama- dan seçimi referanduma çevirme çabaları içinde. Öyle ki; Güney- doğu’da halkın kimliklerini ok- şamak için TRT Şeş’i kutlarken, özellikle de Diyarbakır mitingin- de Kürtçe söylemleri DTP’yi yen- mek için getireceği sakıncaları önemsemeden kullanabiliyor. Bunu zayıflatmak isteyen DTP Asbaşkanı Ahmet Türk de ana- yasal yasağı ve resmi dilimizin Türkçe olduğunu yok sayıp ezil- mişliğe sığınarak, anayasayı da hiçe sayıp, kamusal alan kap- samındaki TBMM grup toplantı- sında anadil hakkına dayana- rak, Kürtçe konuşabiliyor. Ara- lıksız öne sürdükleri üniter dev- let yapımıza karşın federasyon ışıklarını yakıyor. Anadillerini özel mekânlarda hep konuşageldikleri halde bu- nu her zamanki gibi Kürt soru- nuna dolandırıyor. Geçmişte mansiyon aldığım bir makalem- de, daha sonra da Erdal İnö- nü’nün SHP başkanlığındaki PM’ce yayımlanan kitapçık içeriğinde -Doğu’da Kürt sorunu denen tanımın- o yöre halkının feodal yönetimde ekonomik ve eğitim yoksunu olduğunu savu- nagelmişimdir. Ne yazık ki ölümüne çok yakın bir dönemde Atatürk’ün iste- miyle Elazığ’da açılan, başına da idealist öğretmen Sıdıka Avar’ın konduğu, dağlardan onun eliyle toplanıp katır üzerinde getirilerek eğitilen kızlarımızın ışığı, aynı Köy Enstitüleri gibi siyasi amaç- larla ve ağaların baskılarıyla sön- dürüldü. O bölge hemen hemen tüm ik- tidarlarca ihmal edildi. Aşsız, iş- siz kalan halkımız emperyalist- lerin yurdumuzun bütünlüğünü parçalamak amacıyla oluştur- dukları PKK terörü halkın ve TSK’nin baş belası oldu. İlk gör- düğümde heyecanla gözlerimi yaşartan GAP yapımı hâlâ sü- rüncemede. Özellikle çağı geç- miş gelenek ve göreneklerin baskısında köleleştirilen yöre kızlarının binlercesinin başta ÇYDD olmak üzere Eğitim Gö- nüllülerinin çabalarıyla eğitilme- leri övülmeye değerdir. Yöre- den çıkıp varsıllaşan çokça in- sanın bu ışığı yoğunlaştırıp işlik- lerini oralara götürseler sorun senaryoları yok olup gidecek, uyuşturucu madde kaçakçılığı da çalışanların gücüyle yok ola- bilecektir. Bu arada Sayın Başbakan’a Atatürk’ün “Türkçe giderse ulus biter” özdeyişini de anımsatma- dan geçemeyeceğim. Başba- kan bir de demokrasinin olmaz- sa olmazı sayılan basın özgürlü- ğüne az da olsa eleştirilerine dayanamayıp karşı çıkıyor ve hatta onları akıl almaz şekilde ce- zalandırıyor. “O gazeteleri evle- rinize sokmayın” diye meydan- larda avaz ediyor. Bu konuda 26 Şubat günlü gazetemizde Sayın Alev Coşkun bunun sakıncala- rını tarih içindeki kanıt ve tanıt- larıyla çarpıcı biçimde dile getir- miş. İktidarla ana muhalefetin bir- likteliğiyle seçim yatırımı uğruna yeni bir kanunla kamu arazileri iş- galcilere peşkeş çekildi, yurt or- manlarıyla toprakları kurban edil- di.. Bunca çarpıklığa karşın hal- kımız, çağ dışılık ve cehaletle ye- rel yönetimlerin ve hükümetin hortumculuğuna, etik yoksun- luklarına, gözleri önündeki Alman mahkemelerinin kanıtladığı Deniz Feneri soygununu bile kale al- maksızın sadaka kültürünün ipi- ne asılmış idamlıklar örneği ne- ler olduğunun farkında olmadan erdemsizleşiyor. İktidarın De- mokratik Türk Cumhuriyetini dı- şarıdan ABD ile AB’nin, içeriden tarikat ve cemaatlerin güdü- münde ılımlı İslama sürüklendi- rildiğini de göremiyor. Buna kar- şın sadece Ankara adayı Murat Karayalçın, Eskişehir’i yücel- ten Büyükerşen’in İzmir, Dikili daha bir iki adayın dışında yere- lin gereksinimi plan ve projeler- le dile getirdiklerini göremiyoruz. Kavgalarını, tokuşmalarını şaşı- rarak izliyoruz. Geçen haftayı biz de sayfa ar- kadaşım Sevgili Ümit Zileli’yle sağrı evinde geçirdik. Ona esen- likli şifalar diliyorum. Bana ge- lince; dostlarımın meraklı tele- fonlarına cevaben; 24.7 Lozan Antlaşmaları’nı anmadan iki gün sonra düşerek kırılıp dökül- memden ve Ekim 2003’te Bur- gazada yangınında yok olan or- manı yeniden yaşatmak için ağaç dikiminde geçirdiğim kazayla diz rahatsızlığımın ilerlemesinin onarımı için hünerli ellerine tes- lim olduğum Sayın Ortopedist Prof.Dr. Hayati Durmaz’ın sa- yesinde kırık döküklerim düzel- tildi. Kısa bir süre sonra eski sağ- lıklı günlerime kavuşacağımın sevincine karşın ancak ülkemizin de aydınlıklı günlere kavuşma- sıyla mutluluğa erebileceğimize inanıyorum. Üzüntü veren bir konu da 26 Şubat 1992’de Ermenilerin Yu- karı Karabağ’ın Hocalı’sını ba- sarak kanlı katliamlarıyla yüzler- ce Azeriyi yok edip birçoğunun da malını mülkünü terk ederek yurtlarından göçe zorlandıkları- nın yıldönümünde bir iki görün- tülü medyadan dışında hiçbirinin konuyu hatırlamadığının sorum- suzluğunu da gözledik. Doğrusu Başbakan’ın Hamas katliamına gösterdiği duyarlığı burada da göstermesini ister- dim. Hatta Azerbaycan hükü- metiyle bizimkilerin bunu bel- geselleştirip, gerçek soykırım ör- neklemeleriyle sözde Ermeni soykırımını cevaplandırmaları da yerinde olurdu. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com 3 Mart Vuruşa Kırışa 29 Mart’a Doğru... HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] 3 MART 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Neden Belli İlhami Hakverdioğlu: “Recep’in ‘İş bilenin kılıç kuşananın’ derken ne kadar haklı olduğu çocuklarından belli” Devam Erdal Yücel: “ABD, Türkiye’yi işgal tasarısını yeniden ısıtıyor. Vatan hainleri varken, durmak yok, işgale devam!” AKP’li Sinan Genim Kadıköy’de İSLAMCILARIN İstanbul’da fethedemediği ilçelerin başında Kadıköy, Beşiktaş ve Bakırköy geliyor. İslam aleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep’in iktidarı, Kadıköy’e özel bir ilgi gösteriyor. Bilindiği gibi Kadıköy bölünerek Ataşehir ilçesi yaratıldı. İktidar partisinin Kadıköy’den belediye başkan adayı da eli mimari proje ağzı laf yapan Sinan Genim yapıldı. Sinan Genim geçenlerde bir televizyon kanalında konuşurken Kadıköy’ün en büyük sorunun yeşil alan kıtlığı olduğunu söylüyor ve yeni yeşil alanlar yaratacağını anlatıyordu. Bu da Sinan Genim’in Çiftehavuzlar’da partisinin yandaşı bir müteahhide iki gökdelen kondurması için Maliye Bakanlığı’nca sunulan meteoroloji arsası yağmasını bilmezden geldiğini gösteriyordu. Eğer Sinan Genim samimi ise Kadıköylülere, sultana yalvarıp meteoroloji arsasını yeşil alan olarak koruyacağı sözü vermeli. Hatta Göztepe Parkı’nı bir şantiyeye dönüştürmek için planlanan cami projesine de karşı çıkacağına dair yemin etmeli derken Sinan Genim’in adı Üsküdar’dan çıktı! Meteoroloji arsası gibi Meğer Sinan Genim’in Çengelköy’de restorasyon çalışmasını yaptığı tarihi yalının önünde denizin doldurularak bahçe yaratıldığından bile haberi yokmuş. Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” TÜRKİYE Cumhuriyeti’nin ilk hükümeti, cumhuriyetin ilanından üç gün sonra 1 Kasım 1923’te İsmet Paşa’nın (İnönü) başbakanlığında kuruldu. Türkiye’de bugüne dek 59 hükümet görev yaptı, 60. hükümet görevini sürdürüyor. 60. ve 59. hükümetleri İslam âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep; 58. hükümeti ise sultanın din kardeşi Abdullah Gül kurdu. Fatih Sultan Recep diyor ki: “Devlet bizim iktidarımızda meşruiyet kazandı!” Gençler “meşrutiyet”le karıştırmasın; Arapçadaki “meşruiyet” sözcüğü, “kanuna uygun bulunan” anlamına geliyor; Türkçedeki karşılığı “yasal durum, yasallık” oluyor. Sultanın buyruğunu bir kez daha ve Türkçe okuyalım: “Devlet bizim iktidarımızda yasallık kazandı!” Sultanın kardeşinin 18 Kasım 2002’de kurduğu hükümetten geriye doğru bütün hükümetler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yasadışılıktan kurtaramamış. 1 Kasım 1923’ten 18 Kasım 2002’ye kadar 79 yıl boyunca kurulmuş 57 hükümet döneminde Türkiye Cumhuriyeti Devleti yasal bir devlet olamamış. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından üç gün sonra kurulan ilk hükümetten itibaren, sultanın partisi iktidara geçinceye kadar devlet yasal olmayı başaramamış. Türkiye Cumhuriyeti, 79 yıl boyunca yasadışı devlet olarak kalmış; ancak son altı yıldır yasal bir devlet olmuş! Sultan, kendi iktidarından öncesini yok sayan, cumhuriyet döneminde yapılanları küçümseyen birçok laf etmişti ama böylesini etmemişti... Dikkatinizi çekmiştir Fatih Sultan Recep son günlerde “değişim”den söz ediyor ve muhaliflerini “değişime direnenler” olarak tanımlıyor. Nedir bu “değişim”, şimdi çok daha iyi anlaşılıyor; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri var olan yasadışı devlet durumu ortadan kaldırılıyor ve Türkiye İslam Cumhuriyeti adı altında yeni bir devlet kuruluyor. İşte sadakaya bağlanan halk, işte tarikat kadrolaşması, işte hırsızlıklarla yaratılmış yeni sermaye grupları, işte yalaka medya, işte ele geçirilen üniversiteler ve meslek örgütleri, işte hukuk dışı gözaltılar, işte seçim rüşvetleri karşısında yargının çaresizliği, işte orduya yönelik saldırılar, işte İslamcı faşizmin ayak sesleri! Meşruiyet SESSİZ SEDASIZ (!) Erdoğan’a yeni slogan: Tek Devlet Tek Hükümet Tek Medya! YağmurDeniz BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Koşu atlarõna yedirilen arpa ve saman karõ- şõmõ yem. 2/ Nâzım Hik- met’in bir oyu- nu... “Bir ---- yağmuru gibi geçiverdi aşkõ- mõz” (Şarkõ). 3/ Trabzon ilinde bir yayla. 4/ Bil- gisiz, kültürsüz kim- se... Ağzõ geniş tek kulplu su kabõ. 5/ Pol- islerin kullandõğõ so- pa... Birbirine ekli par- çalardan oluşan ve kendi kendine salõnan soyut heykel. 6/ Soy- lu... Dünyanõn tek kuy- ruksuz kedi cinsinin adõ. 7/ Bir şeyin iyi ya da kötü oluşu. 8/ Aksaray ilinde bir kaplõca... Telefon sözü. 9/ İlaç... Ray üzerinde işleyen bir taşõma aracõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Karadeniz yöresinde yetişen, yapraklarõ ve ince dal- larõ sebze olarak kullanõlan dikenli bir ot. 2/ Ödünç ve- rilmiş bir paranõn, bir yõldan daha kõsa bir dönem için hesaplanan faizlerinin ana paraya eklenmesi. 3/ Ege Bölgesi’nde taze sarõ incire verilen ad... Kars, Ağrõ, Iğ- dõr yöresine özgü, “bozbaş” adõ da verilen, et ve no- hutla yapõlan bir yemek. 4/ “Hile, dümen” anlamõn- da argo sözcük... Parçalarõn birleştirilmesiyle çeşitli şekillerin elde edildiği bir oyuncak. 5/ Düzen... Le- tonya’nõn para birimi. 6/ Toplumda ya da bireyde, öl- çü ve değerlerin çökmesi sonucunda oluşan dengesizlik durumu. 7/ Yerli bir erik cinsi. 8/ Ruh... Bir nota. 9/ Türk müziğinde bir makam... Eski Türklerde, toplumsal ve örgütsel içerikli büyük ziyafet. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K I Z I L D A Ğ O R O S E L T N A N A R İ Y A A K T Ö R E E N K A L A Ç A T I L A Ü N İ T E I R I M N A N E A S M E R E T I L I C A İ K İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Yeditepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü SUAT SİNANOĞLU ANISINA SEMPOZYUM “TÜRK HÜMANİZMİ” Konuşmacılar : Prof. Sina Akşin, Prof. İoanna Kuçuradi Prof. İlber Ortaylı, Prof. Filiz Öktem Prof. Saffet Babür, Dr. Ülgen Zeyneloğlu Tarih : 4 Mart 2009 Saat: 17.00 Yer : Yeditepe Üniversitesi Rektörlük Binası 5. Kat yeşil salon 26 Ağustos Yerleşimi Kayışdağı Cad. Kayışdağı/İstanbul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle