19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 3 MART 2009 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Uçak Şehitleri İçin... Karayollarında otobüste, otomobilde giderken içimde hep bir korku vardır... Korkudan daha çok bir bekleyiş, her an bir şeyler olacağı sezgisi... Oysa uçakta böyle bir duyguya hiçbir zaman ka- pılmadım. Hani o ünlü şarkıdaki gibi: “Ke sera sera”. Ola- cak olan olur deyip kendimi hiç avutmaya kalk- madım. Böyle bir şey aklıma bile gelmedi. En sağlam, en güvenli taşıtlardı uçaklar benim için!.. Çok gezilere çıktım uçakla, Amerika’sından, Japonya’sından, Rusya’sından!.. Pencerenin aralığından aşağıda uzanan denizleri, dağları, bu- lutları seyrederek gitmek gitmek!.. Ölüm seni her yerde nasılsa bulur diyerek.. bir avuntu, bir ken- dini aldatış belki. Ama havayollarını her zaman karayollarından daha güvenli, daha sağlıklı say- mışımdır... Koskoca dev THY uçağına ne oldu? Kokpit- teki üç değerli pilotumuz nasıl öldü? Bunca yol- cuya pek bir şey olmadı da niye uçağı kullanan ustanın ustası başpilota, yardımcısına, hele genç stajyere? Dokuz ölünün neredeyse hepsi uçağın so- rumluları, kullananları, hizmetlileri... Böyle ka- zaların gizleri hep aranır, ama hiçbir zaman çö- zülmez!.. Öyledir, böyledir derler, günler geçer her şey unutulur. Ölen öldüğüyle kalır... Bu konularda bir şeyler yazmak yazarlığın en zor yanıdır. Ne diyeceğini bilemezsin, üzüntü, acı, yalnız kurban gidenlerinki değil, arkada kalan eşlerin, çocukların, yakınların acısı.. ki bu tür acılar sü- rüp gider aylar, yıllar boyu!.. Hürriyet’te Bekir Coşkun, “Ne zaman bir uçak görsem aklıma deve geliyor” diye yazmış! “Ap- ronda başına ne geleceğinden habersiz sağa so- la bakıp geviş getiren bir deve”... Ya sizin aklınıza ne geliyor? Badem bıyıklı bir kişinin, ayağında terlikle uçaktan çıkması, eşinin önünde sallana sallana yürümesi mi!.. “Siyasilerin elinde oyuncak olmuş rantı bol ko- ca bir milli kuruluş” olan THY’yi develerden kur- tarmanın zamanı daha gelmedi mi; gelmeyecek mi? Şimdi beklenen, başta Ulaştırma Bakanı, sonra tüm sorumluların görevlerinden istifa et- meleridir. Bu kaçıncı uçak, tren kazası altı yıldır görevdeki bakanın döneminde?.. Yüzlerce yolcuyu ölümden kurtarmak için kendilerini feda eden o yiğit pilotlara ulusca say- gı duymak kaçınılmazdır. Onlar görev şehididirler. Yakınlarına da bu büyük acıya dayanma gücü dileyerek!.. PENCERE AKP’nin Planı Açık Seçik... Gazetelerde ‘Koca Kulak’ın haberleri sayfa sayfa, sütun sütun... Bu tezgâhın ‘servisi’ni kim yapıyor?.. O biçim gazeteler Ergenekon tertibiyle lebalep... Fethullah Gülen - Saidi Nursi ortaklığının ga- zetesi Zaman her zamanki gibi manşetini atmış: “Silivri hapishanesindeki koğuş arkadaşlığı gerçeğin ortaya çıkmasını engelliyor...” Aferin... Sen Fethullah Gülen kaçıp yuvalandığın Ame- rika’dan elini uzat, Silivri hapishanesinin koğuş- larına bile sok... Mahkeme yok mu?.. Yargıç yok mu?.. Savcı yok mu?.. Ergenekon’u Feto mu yönetiyor?.. Peki, halkımız ne yapıyor?.. Gazetelere bakarsanız, halkımız meydanlarda AKP’nin lideri Recep Tayyip’in nutuklarını al- kışlıyor... RTE hem nutuk atıyor, hem Ergenekon’a iliş- kin kampanyasını sürdürüyor... Yerel seçim değil mi bu?.. Ancak ortalıkta AKP’nin belediye başkan aday- ları görünmüyor... TV’lerde varsa yoksa RTE... Nutuk.. nutuk.. nutuk.. Kalabalık.. kalabalık.. Alkış.. alkış.. Derken TV’de bir haber boy göstermez mi?.. Ne olmuş?.. Amerikan Doları 1 virgül 7 olmuş... Canım, daha geçenlerde ‘dolar’ 1 virgül 2 de- ğil miydi?.. Peki, şimdi ne yapacağız?.. İçimizden biri diyor ki: - Gazeteye zam yapalım... Bir haber daha: TARİŞ demiş ki ekonomik kriz var, kepenkle- ri 7 ay kapatıyorum... Esnaf nicedir siftah yapamıyor... İşsizlerin sayısı gürül gürül çoğalıyor... Peki, bu işsizler ne yapıyorlar?.. RTE’nin mitinglerine mi katılıyorlar?.. Yoksa ekonomik kriz mriz halkımıza vız mı ge- liyor?.. Anlaşılan RTE-FETO koalisyonu, tarikat-cemaat örgütlenmesinde bu işi de 66’ya bağlamışlar... Geçim sıkıntısıyla işsizliği kimse takmıyor, yol- suzlukmuş molsuzlukmuş, Deniz Feneri’ymiş, üç- kâğıtmış, rüşvetmiş müşvetmiş kimsenin umu- runda değil... RTE meydanlarda CHP ile Baykal’a vurdukça alkışlanıyor... Peki, ama kardeşim, seni Baykal mı işsiz bı- raktı?.. Ekonomik bunalımı CHP mi yarattı?.. Bir bir açıkladığı yolsuzlukları Kemal Kılıçda- roğlu mu yaptı?.. Boşverin... ABD Doları 1,7 mi oldu?.. Bize ne?.. Meclis bizde, Çankaya bizde, Ergenekon ter- tibinin anahtarı bizde... Biz yerel seçimde oyları toplayıp belediyeleri ör- gütümüze bağlarsak, yeni komutanları kafakola alıp emekli komutanların icabına bakarsak, med- yayı da dize getirdik mi gel keyfim gel... A it olma duygusu canlõlarda sosyal yaşamõn temelini oluş- turmaktadõr. Hayvanlarõn sü- rü halinde dolaşmalarõnda etkili olan içgüdü, insanlar- da ait olma duygusu halinde kabilelerin, ta- rikatlarõn, derneklerin ve devletlerin oluş- masõnda etkili olmaktadõr. Ait olma duy- gusunu iki büyük güç etkiler: Neslini sür- dürme içgüdüsü ve ait olmaktan duyulan gurur. Ait olunan topluluğun bir devlet olma- sõ, diğer bir deyişle insanõn kendisini bir devletin bireyi olarak kabul etmesi için, her şeyden önce bu devletin bir üyesi olmanõn, bireyin neslini sürdürmesinde diğer dev- letlerden veya topluluklardan daha etkili ol- masõ gerekir. Devletin bu konuda etkinli- ği arttõkça, kişi kendini daha çok o ülke- ye ait hissedecek, ülkenin bu etkinliğini gö- remiyorsa daha küçük bir topluluğa sõğõ- nacak, bu topluluk içinde ait olma duy- gusunu tatmin etmenin yollarõnõ araya- caktõr. Kişilerin ait olduklarõnõ hissettikleri top- luluklar küçüldükçe, ülkelerin yapõsõnda mozaik taşlarõ gibi ayrõ gruplar daha be- lirgin olarak ortaya çõkar. Bu mozaik par- çalarõ, onlarõ bir arada tutan bağlar zayõf- ladõkça, diğer bir deyişle mozaiktekiler bir bütüne ait olduklarõ duygusunu yitirdikçe birbirinden ayrõlõr. Somali ve ABD örneği Ait olma duygusunu etkileyen iki güce örnek olarak Somali ve Amerika Birleşik Devletleri’ni gösterebiliriz: Somali’de gençleri askere almak için, yõlda birkaç ke- re aniden şehrin sokaklarõna askeri kam- yonlar girer; sokakta, kahvede, hatta iş- yerinde bulduklarõ gençleri kamyonlara doldurur, kõşlalara götürürler. Gençlerin ço- ğu farklõ kabilelerin mensuplarõdõrlar ve kendilerini Somali devletinden çok gü- vendikleri kabilelerine ait hissetmekte- dirler. Bu nedenle devletin askeri olmak, ait ol- madõklarõ bir topluluğa katõlmak gibidir on- lar için. Bu gençler ilk fõrsatta askerden ka- çarak kabilelerine dönerler. Ve sonunda bil- diğiniz gibi Somali kolayca kabilelerin bir- birleriyle savaştõğõ, insanlarõn birbirini öldürdüğü bir ülke haline gelir. Amerika Birleşik Devletleri’nde Çinli, Meksikalõ, Yahudi, Müslüman, Hõristiyan mozaik parçalarõnõ bir arada bu kadar güçlü olarak tutan, bireylerinin yüksek ya- şam düzeylerine sahip olmalarõnõn yanõn- da, ait olmaktan gurur duyacaklarõ bir üst topluluğun var olmasõdõr. Uzaya giden her araç, olimpiyatlarda kazanõlan her madal- ya, devlet başkanõnõ (Nixon) suçlu bularak yerinden indiren adalet kurumu, ABD’yi oluşturan mozaik bireylerinin, daha üst bir gruba, ABD’ye ait olduklarõ duygusunu güçlendirmektedir. Türk insanı açmazda Türk insanõ her iki konuda da açmaz için- dedir. Diğer bir deyişle ülkesinin gurur du- yacağõ uluslararasõ başarõlarõ yoktur ve ken- disine mutlu bir yaşam sağlayacak ola- naklardan yoksundur. 1960’ta kişi başõna milli geliri Türki- ye’nin dörtte biri olan Güney Kore, şim- di Türkiye’nin üç katõ olan kişi başõna mil- li geliri ile bir teknoloji devi olmuştur. Bu süre içerisinde Güney Kore okul sayõsõnõ ve kalitesini, üniversite ve araştõrma la- boratuvarlarõnda üretilen patent sayõsõnõ art- tõrarak bu dünyada başarõlõ olma yarõşõna girmişken Türkiye 200 bin adet öğretmen açõğõ bulunan 67 bin okulu olmasõna kar- şõn 90 bin imamõ olan 85 bin camisi ile öbür dünyaya yönelmiştir. Kadõnlarõnõn yüzde 20’si halen okuma yazma bilmemektedir. Olanaksõzlõklar yü- zünden üniversitelerinin birçoğu okul dü- zeyini bile aşamamõş olmasõna karşõn ül- kenin 2007’de 1.64 milyar TL ile 8 ba- kanlõğõn ve 28 üniversitenin bütçesinden fazla bütçeye sahip olan bir Diyanet İşle- ri Başkanlõğõ vardõr. Türkiye, akõl almaz bir şekilde Güney Kore ve İsrail gibi ülkele- rin bu dünya için yaptõklarõ atõlõmõ, öbür dünya için yapma yarõşõna girmiştir. Fakat tuhaf olan, bu yarõşõ teşvik eden üst düzey yöneticiler ve ranttaşlarõ inanõlmaz bir hõzla bu dünyada zenginleşmektedirler. Uluslararasõ başarõlarla gurur duymayõ bir tarafa bõraksak bile bu ülkenin insanlarõ na- sõl karnõnõ doyuracaktõr? Türkiye’nin her tarafõ, doğusu da batõsõ da kendisi aç ve ço- cuğu aç insanlarla doludur. Bazõlarõnõ te- ğet geçen kriz, işsizler ordusunu her gün biraz daha büyütmektedir. Akşam eve geldiğinde aç çocuklarõnõn yüzüne bakamayan gururu kõrõlmõş işsiz ba- ba, anasõnõn babasõnõn bir avuç aşõna ortak olan gururu kõrõlmõş işsiz genç, doğal ola- rak bir süre sonra kendilerinin televizyon ekranlarõnda gördükleri toklarõn grubuna ait olmadõğõnõ düşünmeye başlayacaktõr. Bu insanlarõn işsizlikle ikinci defa kõrõlan gu- rurlarõnõ onarmak, onlarõ, kendilerini ye- ni bir gruba ait hissettirmek için ikna et- mek çok kolaydõr. Bu durum, yõllardõr mü- cadele ettiğimiz PKK’ye ve onu kullanan, Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen dev- letlere her yõl milyarlar harcayarak baş et- meye çalõştõğõmõz gücü vermektedir. Bu durum tarikatlara ülkenin kaderiyle oyna- ma gücü vermektedir. Her gencin babasõ bakan, başbakan, cumhurbaşkanõ olamayacağõna göre in- sanlara iş olanağõ nasõl sağlanacaktõr? Ye- ni bir zengin sõnõfõ yaratan kaynak ve inanç sömürü sistemi ne zaman onlarõn da ya- rarõna kullanõlõr hale gelecektir? Sonuç ola- rak işsizlik sorunu bir iç çatõşmaya dön- meden nasõl çözümlenecektir? Bir öneri ABD Başkanõ Obama başkanlõk ko- nuşmasõnda istihdama ve (gelecekte de ya- rõşabilir bir Amerika için) eğitime büyük yatõrõmlar yaparak krizi aşacağõnõ söyle- miştir. İstihdam ve eğitim sorunlarõ ül- kemiz için de aynõ derecede önemlidir ve sadece öğretmen açõğõ kapatõlarak bu so- runlar ve içinde bulunduğumuz kriz büyük çapta çözümlenebilir. 200 bin öğretmen açõğõnõn kapatõlmasõ, binlerce okulun yenilenmesini ve/veya yapõlmasõnõ gerektirdiğinden inşaat sek- töründe bir atõlõma neden olacaktõr. Öğ- retmenlerin alacaklarõ eşyalar, arabalar, vb. imalat sektörünü canlandõracaktõr. Bir kõsmõ okul yüzü bile görmemiş genç nüfus eğitilerek onlar ve ülke, geleceğin dünyasõna hazõr hale getirilecek, uluslar- arasõ sõnavlarda ortaeğitim öğrencileri- mizin en sonlarda (Güney Kore en baş- larda) olmasõ, kadõnlarõnõn yüzde yirmisi- nin okuma yazma bilmemesi, on binlerce öğretmen tayinini beklerken on binlerce öğ- retmen açõğõnõn olmasõ utancõndan arõnõ- lacaktõr. Bilginin ve aklõn egemenliği iktidarda- kilerin oy ve getirim (rant) kaybõna yol aça- cağõna göre acaba hükümet bu kararlarõ ala- bilecek midir? Bindiği dalõ kesebilecek mi- dir? Kriz Ortamõnda Aidiyet Prof. Dr. Nihat G. KINIKOĞLU Uluslararasõ başarõlarla gurur duymayõ bir tarafa bõraksak bile bu ülkenin insanlarõ nasõl karnõnõ doyuracaktõr? Türkiye’nin her tarafõ, doğusu da batõsõ da kendisi aç ve çocuğu aç insanlarla doludur. Bazõlarõnõ teğet geçen kriz, işsizler ordusunu her gün biraz daha büyütmektedir. D ünyanõn bu küresel tufanla altüst olacağõ ve hiçbir önlemin bat- makta olan kapitalizmin tedavi- sine yeterli olamayacağõ anlaşõlõyor. Sö- mürü çarkõ iyiden iyiye daralmakta olan emperyalizm için, küresel finans işbir- likçilerinin destek seferberlikleri bile açõlmõş olan deliğin kapanmasõna yara- mayacak. Halklarõn kamu birikimlerini kendi acõmasõz düzenlerinin yama tut- masõna yoğunlaştõrmalarõ çözüm getir- meyecek. İngiltere, Fransa, Almanya ve diğer AB ülkeleri, ABD’nin eteğine ili- şerek ancak tutunmaya çalõşõyorlar. Ja- ponya psikolojik yapõsal faktörlerini kullanarak çõkõşa kilitlenmeye nafile bir çaba harcõyor. Bizim ise, son dört beş ayda verdiği- miz işsizler ordusu 1 milyonun üzerinde, bu da beşle çarpõldõğõnda beş milyon aç demek. Bu kadar korkunç bir gerilimin hangi koşullarõ tetikleyeceği tahmin da- hi edilemez. Bir de işsizler ordusuna bi- ten esnafõ da ekleyince gündemi saptõr- mak için karagöz oynatmaya değiyor! Kara düzen bir gidişin çözüm üretmek- ten uzak durmasõ aslõnda normal. Çünkü çözüm olmayõnca, bulamayõnca neyin gündeme getirilmesi gerektiği, toplum mühendisliğinin konusu. Köklü konular tehlikeli olduğu için yapay gündemler- le halkõn gözüne ve kulağõna mil çekili- yor. Tam anlamõyla afyonlanmõş bir toplum yaratõlmak isteniyor. Davos’taki kükre- meler, Ergenekon tuzaklarõ, etnik ve dinsel çelişkileri toplumsal tahrik aracõ ha- line dönüştürüp yardõm ummalar, hep bu alanõn ürünleri ve akla gelen ilk yardõm ambalajlarõ. Ancak emperyalizm, son mevzileri Irak, Afganistan, Filistin, As- ya ve Afrika’da kaybediyor, çaresizlik- ten hõrçõnlaşõp daha da vahşileşiyor. Di- renen halklarõn çeliğe su vermesiyle metal yõğõnõna dönüşüyor; tüm güvendiği demir gücü çürüyor. Kana kana suyunu içtikleri narlõ bah- çeleri artõk, nar ağaçlarõnõn dallarõnda bek- leyen bombalara dönüşüyor. Bütün in- sanlõğõn alõn terini, emeğini hiç acõmadan, insafsõzca, kendi koyduğu kurallara da- hi aldõrmadan ve ahlâksõzca sömüren ve semiren emperyalizm, şimdi diken üs- tünde tünüyor. Sosyalist temellerin en çarpõcõ uygu- lamalarõndan medet umarak, millileştir- melere, devletleştirmelere ve kamucu an- layõşa sarõlõyor. Hâlâ halklarõn birikim- lerini kendi alanlarõna aktarmaktan çe- kinmiyor ve bunu da kendi iyilikleri için değil toplumun kurtuluşu, istihdamõn çözümü için yaptõklarõnõ dayatõyorlar. Yi- ne de, tsunaminin yuttuğu dalgalar gibi her önlem köpük köpük eriyor, krizin bü- yüklüğüne mağlup oluyor. İşçi sõnõfõnõn sõnõf bilincini yok etmeye çalõşarak, top- lumun dinsel ve etnik çelişkilerini kö- rükleyerek, bunlarõ istismar ederek ül- keleri, Yugoslavya örneği parçalara ayõr- mayõ planlamak, işçi sõnõfõnõn bilincine çarparak mutlaka sonunda etkisiz kal- maya mahkûm olur. Tarih boyunca, işsizliğin bilediği halk- larõ hiçbir silah etkisiz kõlamamõştõr. 1789 Fransõz Devrimi bunun biricik ve değişmez örneğidir. Yine, emperyalist sö- mürüye karşõ, ülkelerin ekonomik ve si- yasal bağõmsõzlõklarõnõn devrimci şid- detinin önünde hiçbir gücün duramaya- cağõnõ Atatürk, unutulmayacak bir ders olarak kanõtlamõştõr. Bu küresel tufan, bankalarõn kapõsõndan girmiş; fabrikala- rõ, üretim merkezlerini kapsamõ alanõna alarak yere sermiştir. Dünya egemenleri çözüm diye halktan uzak, kendi sermaye oyunlarõyla sorunu çözmeyi hesaplamaktalar; bunun için de kapitalist olmayan, Kemalist, sosya- list ve hatta Marx’a başvurmaktan bile çekinmemekteler. Yalnõz hesap edeme- dikleri, işçi sõnõfõnõn halkõn birlikteliği ile kendi yazgõsõna el koyacağõ ve üre- timden gelen gücünün kahredici potan- siyelini ortaya dökerek, kuracağõ kendi iktidarõna ve devrim yasalarõna her an yaklaşmakta olduğudur. Yani çõkõş, dün- ya işçi sõnõfõnõn, sõnõf bilincinin ekseninde gizlidir. Bunu da bir balon gibi şişirilmiş sermaye sõnõfõnõn anlamasõ da gecik- meden gerçekleşecektir. Sonuç Ülkemiz, edilgin ve duyarsõz bir orta- mõn içine düşürülmek ve bedelini öde- mekle karşõ karşõya bõrakõlmak isten- mektedir. Ancak yağmur damlalarõ sõk- laşõyor, rüzgâr şiddetini arttõrõyor, bulutlar elektrik yükünü taşõyamayacak kadar ağõrlaşmõş.. patladõ patlayacak, sel gelmek üzere, bu bir tufan… Yağmur halkõn içine işliyor, rüzgâr ilik- lerine doluyor ve yüreklerde şimşekler, yõldõrõmlar çakõyor, bu tufan çok yõkõcõ olacak; ama durulunca, halkõn umudu beslenecek ve işte o zaman, kurtuluşun çiçekleri yaprak yaprak açacak. Küresel Tufan... Orhan ÖZKAYA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle