Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 3 MART 2009 SALI
2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
Uçak Şehitleri İçin...
Karayollarında otobüste, otomobilde giderken
içimde hep bir korku vardır... Korkudan daha çok
bir bekleyiş, her an bir şeyler olacağı sezgisi...
Oysa uçakta böyle bir duyguya hiçbir zaman ka-
pılmadım.
Hani o ünlü şarkıdaki gibi: “Ke sera sera”. Ola-
cak olan olur deyip kendimi hiç avutmaya kalk-
madım. Böyle bir şey aklıma bile gelmedi. En
sağlam, en güvenli taşıtlardı uçaklar benim
için!..
Çok gezilere çıktım uçakla, Amerika’sından,
Japonya’sından, Rusya’sından!.. Pencerenin
aralığından aşağıda uzanan denizleri, dağları, bu-
lutları seyrederek gitmek gitmek!.. Ölüm seni her
yerde nasılsa bulur diyerek.. bir avuntu, bir ken-
dini aldatış belki. Ama havayollarını her zaman
karayollarından daha güvenli, daha sağlıklı say-
mışımdır...
Koskoca dev THY uçağına ne oldu? Kokpit-
teki üç değerli pilotumuz nasıl öldü? Bunca yol-
cuya pek bir şey olmadı da niye uçağı kullanan
ustanın ustası başpilota, yardımcısına, hele
genç stajyere?
Dokuz ölünün neredeyse hepsi uçağın so-
rumluları, kullananları, hizmetlileri... Böyle ka-
zaların gizleri hep aranır, ama hiçbir zaman çö-
zülmez!.. Öyledir, böyledir derler, günler geçer
her şey unutulur. Ölen öldüğüyle kalır...
Bu konularda bir şeyler yazmak yazarlığın en
zor yanıdır.
Ne diyeceğini bilemezsin, üzüntü, acı, yalnız
kurban gidenlerinki değil, arkada kalan eşlerin,
çocukların, yakınların acısı.. ki bu tür acılar sü-
rüp gider aylar, yıllar boyu!..
Hürriyet’te Bekir Coşkun, “Ne zaman bir uçak
görsem aklıma deve geliyor” diye yazmış! “Ap-
ronda başına ne geleceğinden habersiz sağa so-
la bakıp geviş getiren bir deve”...
Ya sizin aklınıza ne geliyor? Badem bıyıklı bir
kişinin, ayağında terlikle uçaktan çıkması, eşinin
önünde sallana sallana yürümesi mi!..
“Siyasilerin elinde oyuncak olmuş rantı bol ko-
ca bir milli kuruluş” olan THY’yi develerden kur-
tarmanın zamanı daha gelmedi mi; gelmeyecek
mi?
Şimdi beklenen, başta Ulaştırma Bakanı,
sonra tüm sorumluların görevlerinden istifa et-
meleridir. Bu kaçıncı uçak, tren kazası altı yıldır
görevdeki bakanın döneminde?..
Yüzlerce yolcuyu ölümden kurtarmak için
kendilerini feda eden o yiğit pilotlara ulusca say-
gı duymak kaçınılmazdır. Onlar görev şehididirler.
Yakınlarına da bu büyük acıya dayanma gücü
dileyerek!..
PENCERE
AKP’nin Planı
Açık Seçik...
Gazetelerde ‘Koca Kulak’ın haberleri sayfa
sayfa, sütun sütun...
Bu tezgâhın ‘servisi’ni kim yapıyor?..
O biçim gazeteler Ergenekon tertibiyle lebalep...
Fethullah Gülen - Saidi Nursi ortaklığının ga-
zetesi Zaman her zamanki gibi manşetini atmış:
“Silivri hapishanesindeki koğuş arkadaşlığı
gerçeğin ortaya çıkmasını engelliyor...”
Aferin...
Sen Fethullah Gülen kaçıp yuvalandığın Ame-
rika’dan elini uzat, Silivri hapishanesinin koğuş-
larına bile sok...
Mahkeme yok mu?..
Yargıç yok mu?..
Savcı yok mu?..
Ergenekon’u Feto mu yönetiyor?..
Peki, halkımız ne yapıyor?..
Gazetelere bakarsanız, halkımız meydanlarda
AKP’nin lideri Recep Tayyip’in nutuklarını al-
kışlıyor...
RTE hem nutuk atıyor, hem Ergenekon’a iliş-
kin kampanyasını sürdürüyor...
Yerel seçim değil mi bu?..
Ancak ortalıkta AKP’nin belediye başkan aday-
ları görünmüyor...
TV’lerde varsa yoksa RTE...
Nutuk.. nutuk.. nutuk..
Kalabalık.. kalabalık..
Alkış.. alkış..
Derken TV’de bir haber boy göstermez mi?..
Ne olmuş?..
Amerikan Doları 1 virgül 7 olmuş...
Canım, daha geçenlerde ‘dolar’ 1 virgül 2 de-
ğil miydi?..
Peki, şimdi ne yapacağız?..
İçimizden biri diyor ki:
- Gazeteye zam yapalım...
Bir haber daha:
TARİŞ demiş ki ekonomik kriz var, kepenkle-
ri 7 ay kapatıyorum...
Esnaf nicedir siftah yapamıyor...
İşsizlerin sayısı gürül gürül çoğalıyor...
Peki, bu işsizler ne yapıyorlar?..
RTE’nin mitinglerine mi katılıyorlar?..
Yoksa ekonomik kriz mriz halkımıza vız mı ge-
liyor?..
Anlaşılan RTE-FETO koalisyonu, tarikat-cemaat
örgütlenmesinde bu işi de 66’ya bağlamışlar...
Geçim sıkıntısıyla işsizliği kimse takmıyor, yol-
suzlukmuş molsuzlukmuş, Deniz Feneri’ymiş, üç-
kâğıtmış, rüşvetmiş müşvetmiş kimsenin umu-
runda değil...
RTE meydanlarda CHP ile Baykal’a vurdukça
alkışlanıyor...
Peki, ama kardeşim, seni Baykal mı işsiz bı-
raktı?..
Ekonomik bunalımı CHP mi yarattı?..
Bir bir açıkladığı yolsuzlukları Kemal Kılıçda-
roğlu mu yaptı?..
Boşverin...
ABD Doları 1,7 mi oldu?..
Bize ne?..
Meclis bizde, Çankaya bizde, Ergenekon ter-
tibinin anahtarı bizde...
Biz yerel seçimde oyları toplayıp belediyeleri ör-
gütümüze bağlarsak, yeni komutanları kafakola
alıp emekli komutanların icabına bakarsak, med-
yayı da dize getirdik mi gel keyfim gel...
A
it olma duygusu canlõlarda
sosyal yaşamõn temelini oluş-
turmaktadõr. Hayvanlarõn sü-
rü halinde dolaşmalarõnda
etkili olan içgüdü, insanlar-
da ait olma duygusu halinde kabilelerin, ta-
rikatlarõn, derneklerin ve devletlerin oluş-
masõnda etkili olmaktadõr. Ait olma duy-
gusunu iki büyük güç etkiler: Neslini sür-
dürme içgüdüsü ve ait olmaktan duyulan
gurur.
Ait olunan topluluğun bir devlet olma-
sõ, diğer bir deyişle insanõn kendisini bir
devletin bireyi olarak kabul etmesi için, her
şeyden önce bu devletin bir üyesi olmanõn,
bireyin neslini sürdürmesinde diğer dev-
letlerden veya topluluklardan daha etkili ol-
masõ gerekir. Devletin bu konuda etkinli-
ği arttõkça, kişi kendini daha çok o ülke-
ye ait hissedecek, ülkenin bu etkinliğini gö-
remiyorsa daha küçük bir topluluğa sõğõ-
nacak, bu topluluk içinde ait olma duy-
gusunu tatmin etmenin yollarõnõ araya-
caktõr.
Kişilerin ait olduklarõnõ hissettikleri top-
luluklar küçüldükçe, ülkelerin yapõsõnda
mozaik taşlarõ gibi ayrõ gruplar daha be-
lirgin olarak ortaya çõkar. Bu mozaik par-
çalarõ, onlarõ bir arada tutan bağlar zayõf-
ladõkça, diğer bir deyişle mozaiktekiler bir
bütüne ait olduklarõ duygusunu yitirdikçe
birbirinden ayrõlõr.
Somali ve ABD örneği
Ait olma duygusunu etkileyen iki güce
örnek olarak Somali ve Amerika Birleşik
Devletleri’ni gösterebiliriz: Somali’de
gençleri askere almak için, yõlda birkaç ke-
re aniden şehrin sokaklarõna askeri kam-
yonlar girer; sokakta, kahvede, hatta iş-
yerinde bulduklarõ gençleri kamyonlara
doldurur, kõşlalara götürürler. Gençlerin ço-
ğu farklõ kabilelerin mensuplarõdõrlar ve
kendilerini Somali devletinden çok gü-
vendikleri kabilelerine ait hissetmekte-
dirler.
Bu nedenle devletin askeri olmak, ait ol-
madõklarõ bir topluluğa katõlmak gibidir on-
lar için. Bu gençler ilk fõrsatta askerden ka-
çarak kabilelerine dönerler. Ve sonunda bil-
diğiniz gibi Somali kolayca kabilelerin bir-
birleriyle savaştõğõ, insanlarõn birbirini
öldürdüğü bir ülke haline gelir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde Çinli,
Meksikalõ, Yahudi, Müslüman, Hõristiyan
mozaik parçalarõnõ bir arada bu kadar
güçlü olarak tutan, bireylerinin yüksek ya-
şam düzeylerine sahip olmalarõnõn yanõn-
da, ait olmaktan gurur duyacaklarõ bir üst
topluluğun var olmasõdõr. Uzaya giden her
araç, olimpiyatlarda kazanõlan her madal-
ya, devlet başkanõnõ (Nixon) suçlu bularak
yerinden indiren adalet kurumu, ABD’yi
oluşturan mozaik bireylerinin, daha üst bir
gruba, ABD’ye ait olduklarõ duygusunu
güçlendirmektedir.
Türk insanı açmazda
Türk insanõ her iki konuda da açmaz için-
dedir. Diğer bir deyişle ülkesinin gurur du-
yacağõ uluslararasõ başarõlarõ yoktur ve ken-
disine mutlu bir yaşam sağlayacak ola-
naklardan yoksundur.
1960’ta kişi başõna milli geliri Türki-
ye’nin dörtte biri olan Güney Kore, şim-
di Türkiye’nin üç katõ olan kişi başõna mil-
li geliri ile bir teknoloji devi olmuştur. Bu
süre içerisinde Güney Kore okul sayõsõnõ
ve kalitesini, üniversite ve araştõrma la-
boratuvarlarõnda üretilen patent sayõsõnõ art-
tõrarak bu dünyada başarõlõ olma yarõşõna
girmişken Türkiye 200 bin adet öğretmen
açõğõ bulunan 67 bin okulu olmasõna kar-
şõn 90 bin imamõ olan 85 bin camisi ile öbür
dünyaya yönelmiştir.
Kadõnlarõnõn yüzde 20’si halen okuma
yazma bilmemektedir. Olanaksõzlõklar yü-
zünden üniversitelerinin birçoğu okul dü-
zeyini bile aşamamõş olmasõna karşõn ül-
kenin 2007’de 1.64 milyar TL ile 8 ba-
kanlõğõn ve 28 üniversitenin bütçesinden
fazla bütçeye sahip olan bir Diyanet İşle-
ri Başkanlõğõ vardõr. Türkiye, akõl almaz bir
şekilde Güney Kore ve İsrail gibi ülkele-
rin bu dünya için yaptõklarõ atõlõmõ, öbür
dünya için yapma yarõşõna girmiştir. Fakat
tuhaf olan, bu yarõşõ teşvik eden üst düzey
yöneticiler ve ranttaşlarõ inanõlmaz bir
hõzla bu dünyada zenginleşmektedirler.
Uluslararasõ başarõlarla gurur duymayõ bir
tarafa bõraksak bile bu ülkenin insanlarõ na-
sõl karnõnõ doyuracaktõr? Türkiye’nin her
tarafõ, doğusu da batõsõ da kendisi aç ve ço-
cuğu aç insanlarla doludur. Bazõlarõnõ te-
ğet geçen kriz, işsizler ordusunu her gün
biraz daha büyütmektedir.
Akşam eve geldiğinde aç çocuklarõnõn
yüzüne bakamayan gururu kõrõlmõş işsiz ba-
ba, anasõnõn babasõnõn bir avuç aşõna ortak
olan gururu kõrõlmõş işsiz genç, doğal ola-
rak bir süre sonra kendilerinin televizyon
ekranlarõnda gördükleri toklarõn grubuna
ait olmadõğõnõ düşünmeye başlayacaktõr. Bu
insanlarõn işsizlikle ikinci defa kõrõlan gu-
rurlarõnõ onarmak, onlarõ, kendilerini ye-
ni bir gruba ait hissettirmek için ikna et-
mek çok kolaydõr. Bu durum, yõllardõr mü-
cadele ettiğimiz PKK’ye ve onu kullanan,
Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen dev-
letlere her yõl milyarlar harcayarak baş et-
meye çalõştõğõmõz gücü vermektedir. Bu
durum tarikatlara ülkenin kaderiyle oyna-
ma gücü vermektedir.
Her gencin babasõ bakan, başbakan,
cumhurbaşkanõ olamayacağõna göre in-
sanlara iş olanağõ nasõl sağlanacaktõr? Ye-
ni bir zengin sõnõfõ yaratan kaynak ve inanç
sömürü sistemi ne zaman onlarõn da ya-
rarõna kullanõlõr hale gelecektir? Sonuç ola-
rak işsizlik sorunu bir iç çatõşmaya dön-
meden nasõl çözümlenecektir?
Bir öneri
ABD Başkanõ Obama başkanlõk ko-
nuşmasõnda istihdama ve (gelecekte de ya-
rõşabilir bir Amerika için) eğitime büyük
yatõrõmlar yaparak krizi aşacağõnõ söyle-
miştir. İstihdam ve eğitim sorunlarõ ül-
kemiz için de aynõ derecede önemlidir ve
sadece öğretmen açõğõ kapatõlarak bu so-
runlar ve içinde bulunduğumuz kriz büyük
çapta çözümlenebilir.
200 bin öğretmen açõğõnõn kapatõlmasõ,
binlerce okulun yenilenmesini ve/veya
yapõlmasõnõ gerektirdiğinden inşaat sek-
töründe bir atõlõma neden olacaktõr. Öğ-
retmenlerin alacaklarõ eşyalar, arabalar, vb.
imalat sektörünü canlandõracaktõr.
Bir kõsmõ okul yüzü bile görmemiş genç
nüfus eğitilerek onlar ve ülke, geleceğin
dünyasõna hazõr hale getirilecek, uluslar-
arasõ sõnavlarda ortaeğitim öğrencileri-
mizin en sonlarda (Güney Kore en baş-
larda) olmasõ, kadõnlarõnõn yüzde yirmisi-
nin okuma yazma bilmemesi, on binlerce
öğretmen tayinini beklerken on binlerce öğ-
retmen açõğõnõn olmasõ utancõndan arõnõ-
lacaktõr.
Bilginin ve aklõn egemenliği iktidarda-
kilerin oy ve getirim (rant) kaybõna yol aça-
cağõna göre acaba hükümet bu kararlarõ ala-
bilecek midir? Bindiği dalõ kesebilecek mi-
dir?
Kriz Ortamõnda Aidiyet
Prof. Dr. Nihat G. KINIKOĞLU
Uluslararasõ başarõlarla gurur duymayõ bir tarafa bõraksak bile bu ülkenin
insanlarõ nasõl karnõnõ doyuracaktõr? Türkiye’nin her tarafõ, doğusu da
batõsõ da kendisi aç ve çocuğu aç insanlarla doludur. Bazõlarõnõ teğet geçen
kriz, işsizler ordusunu her gün biraz daha büyütmektedir.
D
ünyanõn bu küresel tufanla altüst
olacağõ ve hiçbir önlemin bat-
makta olan kapitalizmin tedavi-
sine yeterli olamayacağõ anlaşõlõyor. Sö-
mürü çarkõ iyiden iyiye daralmakta olan
emperyalizm için, küresel finans işbir-
likçilerinin destek seferberlikleri bile
açõlmõş olan deliğin kapanmasõna yara-
mayacak. Halklarõn kamu birikimlerini
kendi acõmasõz düzenlerinin yama tut-
masõna yoğunlaştõrmalarõ çözüm getir-
meyecek. İngiltere, Fransa, Almanya ve
diğer AB ülkeleri, ABD’nin eteğine ili-
şerek ancak tutunmaya çalõşõyorlar. Ja-
ponya psikolojik yapõsal faktörlerini
kullanarak çõkõşa kilitlenmeye nafile bir
çaba harcõyor.
Bizim ise, son dört beş ayda verdiği-
miz işsizler ordusu 1 milyonun üzerinde,
bu da beşle çarpõldõğõnda beş milyon aç
demek. Bu kadar korkunç bir gerilimin
hangi koşullarõ tetikleyeceği tahmin da-
hi edilemez. Bir de işsizler ordusuna bi-
ten esnafõ da ekleyince gündemi saptõr-
mak için karagöz oynatmaya değiyor!
Kara düzen bir gidişin çözüm üretmek-
ten uzak durmasõ aslõnda normal. Çünkü
çözüm olmayõnca, bulamayõnca neyin
gündeme getirilmesi gerektiği, toplum
mühendisliğinin konusu. Köklü konular
tehlikeli olduğu için yapay gündemler-
le halkõn gözüne ve kulağõna mil çekili-
yor.
Tam anlamõyla afyonlanmõş bir toplum
yaratõlmak isteniyor. Davos’taki kükre-
meler, Ergenekon tuzaklarõ, etnik ve
dinsel çelişkileri toplumsal tahrik aracõ ha-
line dönüştürüp yardõm ummalar, hep bu
alanõn ürünleri ve akla gelen ilk yardõm
ambalajlarõ. Ancak emperyalizm, son
mevzileri Irak, Afganistan, Filistin, As-
ya ve Afrika’da kaybediyor, çaresizlik-
ten hõrçõnlaşõp daha da vahşileşiyor. Di-
renen halklarõn çeliğe su vermesiyle
metal yõğõnõna dönüşüyor; tüm güvendiği
demir gücü çürüyor.
Kana kana suyunu içtikleri narlõ bah-
çeleri artõk, nar ağaçlarõnõn dallarõnda bek-
leyen bombalara dönüşüyor. Bütün in-
sanlõğõn alõn terini, emeğini hiç acõmadan,
insafsõzca, kendi koyduğu kurallara da-
hi aldõrmadan ve ahlâksõzca sömüren ve
semiren emperyalizm, şimdi diken üs-
tünde tünüyor.
Sosyalist temellerin en çarpõcõ uygu-
lamalarõndan medet umarak, millileştir-
melere, devletleştirmelere ve kamucu an-
layõşa sarõlõyor. Hâlâ halklarõn birikim-
lerini kendi alanlarõna aktarmaktan çe-
kinmiyor ve bunu da kendi iyilikleri için
değil toplumun kurtuluşu, istihdamõn
çözümü için yaptõklarõnõ dayatõyorlar. Yi-
ne de, tsunaminin yuttuğu dalgalar gibi
her önlem köpük köpük eriyor, krizin bü-
yüklüğüne mağlup oluyor. İşçi sõnõfõnõn
sõnõf bilincini yok etmeye çalõşarak, top-
lumun dinsel ve etnik çelişkilerini kö-
rükleyerek, bunlarõ istismar ederek ül-
keleri, Yugoslavya örneği parçalara ayõr-
mayõ planlamak, işçi sõnõfõnõn bilincine
çarparak mutlaka sonunda etkisiz kal-
maya mahkûm olur.
Tarih boyunca, işsizliğin bilediği halk-
larõ hiçbir silah etkisiz kõlamamõştõr.
1789 Fransõz Devrimi bunun biricik ve
değişmez örneğidir. Yine, emperyalist sö-
mürüye karşõ, ülkelerin ekonomik ve si-
yasal bağõmsõzlõklarõnõn devrimci şid-
detinin önünde hiçbir gücün duramaya-
cağõnõ Atatürk, unutulmayacak bir ders
olarak kanõtlamõştõr. Bu küresel tufan,
bankalarõn kapõsõndan girmiş; fabrikala-
rõ, üretim merkezlerini kapsamõ alanõna
alarak yere sermiştir.
Dünya egemenleri çözüm diye halktan
uzak, kendi sermaye oyunlarõyla sorunu
çözmeyi hesaplamaktalar; bunun için
de kapitalist olmayan, Kemalist, sosya-
list ve hatta Marx’a başvurmaktan bile
çekinmemekteler. Yalnõz hesap edeme-
dikleri, işçi sõnõfõnõn halkõn birlikteliği
ile kendi yazgõsõna el koyacağõ ve üre-
timden gelen gücünün kahredici potan-
siyelini ortaya dökerek, kuracağõ kendi
iktidarõna ve devrim yasalarõna her an
yaklaşmakta olduğudur. Yani çõkõş, dün-
ya işçi sõnõfõnõn, sõnõf bilincinin ekseninde
gizlidir. Bunu da bir balon gibi şişirilmiş
sermaye sõnõfõnõn anlamasõ da gecik-
meden gerçekleşecektir.
Sonuç
Ülkemiz, edilgin ve duyarsõz bir orta-
mõn içine düşürülmek ve bedelini öde-
mekle karşõ karşõya bõrakõlmak isten-
mektedir. Ancak yağmur damlalarõ sõk-
laşõyor, rüzgâr şiddetini arttõrõyor, bulutlar
elektrik yükünü taşõyamayacak kadar
ağõrlaşmõş.. patladõ patlayacak, sel gelmek
üzere, bu bir tufan…
Yağmur halkõn içine işliyor, rüzgâr ilik-
lerine doluyor ve yüreklerde şimşekler,
yõldõrõmlar çakõyor, bu tufan çok yõkõcõ
olacak; ama durulunca, halkõn umudu
beslenecek ve işte o zaman, kurtuluşun
çiçekleri yaprak yaprak açacak.
Küresel Tufan...
Orhan ÖZKAYA