25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 27 ŞUBAT 2009 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Kriz ve Sosyal Devlet TEĞET geçeceği söylenen dünyasal krizde çeşitli yerlerinden delinip kalbura dönmüş bir eko- nomiyi nereye yönelteceklerini bilemeden şaşkın şaşkın dolaşanlar, hiç değilse Obama’nın Ame- rika’sına bakarak ders alamazlar mı? Ne yapmayı düşünüyor yeni ABD Başkanı? Kongre’nin, yani iki meclisli federal yasama or- ganının önünde geçen gün söylediği nutukla açıkladığı önlemler, Amerikan sistemi çerçevesinde baştan aşağı tam bir sosyal devlet politikasını yan- sıtır nitelikteydi. Her şeyden önce, hâlâ büyük kusurları olan sağlık sistemini yoksullar lehine yeniden düzen- leyecek. Eğitimi yaygınlaştırarak varlıksız sınıfları parayla çocuk okutma yükünden kurtarıp ev ve geçim so- runlarını daha kolay çözebilmelerini kolaylaştıra- cak. Batışa geçmiş bankalara verilen kamu kredile- rini arttıracak, ama sımsıkı bir denetleme sistemi getirmekle ve yapısal düzenlemeleri zorunlu kıl- makla yetinmeyip onları küçük iş sahiplerine kredi vermeye zorlayacak. “Otomobili icat etmiş bir ulusun ülkesi” dediği Amerika’da otomotiv sanayiinin çökmesine izin vermeyecek; ayrıca büyük kamu yatırımlarına gi- rişerek işsizlik rüzgârlarının o kesimlerde de es- mesini önleyecek. Kısacası, meş’um 1929 bunalımının ardından işbaşına geçen Franklin D. Roosevelt’in yap- tıklarını güncel koşullara uyarlayarak krizi yenmeye çalışacak. Başarırsa, Roosevelt gibi o da, yalnız Ameri- ka’nın değil, bütün ekonomi tarihinin unutul- mazları arasına girebilir. Roosevelt, halkın güvenini kazandığı için, o za- mana kadarki siyasal geleneği bozup ardı ardına dört seçim kazanarak uzun süre devletin başın- da kalmıştı. Başkanlığın iki dönemle sınırlandırıl- ması, aynı yaklaşımların tekrarından korkmuş var- lıklı sınıflardan gelen tepkiler üzerine ancak ana- yasa değiştirilerek olmuştur. Şimdi dönüp bir de kriz kurbanı olmaya doğru giden Türkiye’ye bakın. Halkın sağlık ve eğitim giderleri hafifletile- ceğine, her iki alan pahalı pazarlara dönüştürü- lerek koşullar daha da ağırlaştırılmaktadır. Bankalar, küçük girişimcilere kredi vermek ye- rine, kendi borçlarını biraz kapatabilmek için IMF’den gelecek dolarlara göz dikmiş durumda- lar. Neredeyse bütün işletmeleri elinden alınmış olan devlet, kalan ufak tefek kuruluşları da satıp kur- tulmak peşinde. “Özelleştirmeleri durduruyoruz” diyen yok. İşçi çıkarmaları yasaklayan da. Sosyal devlet, seçim dönemlerinde insanlara bir- kaç torba bir şeyler dağıtıp susuz evlere hamal sır- tında çamaşır makineleri taşıtmak mıdır? [email protected] PENCERE ABD CHP Gibi Devletçi mi Oldu?.. CHP’nin programındaki “6 ok”u çoğu kişi unutmuştur, yeni kuşaklar ise bilmezler... 1927 Kurultayı’nda CHP üç ilke benimsemişti: Cumhuriyetçilik.. Halkçılık.. Milliyetçilik... Ya laiklik?.. Tüzüğe ‘laiklik’ sözcük olarak değil, tanım olarak şöyle yazıldı: “- Devlet ve millet işlerinde din ve dünyayı bir- birinden ayırmak...” CHP’nin 1931 Kurultayı’nda ‘devletçilik’ ile ‘devrimcilik’ de eklenince 6 ok ortaya çıktı... 1937’de Meclis bu ilkeleri anayasanın ikinci maddesine yazdı... Doğruyu vurgulamak gerekirse, bu ilkeler çağ- daş bir devletin ‘olmazsa olmaz’ koşullarını oluş- tururlar... Peki, ‘6 ok’u kim anayasadan çıkardı?.. Menderes mi?.. 1950’de iktidara geçen Demokrat Parti mi?.. Yok canım, 1961’e dek ‘6 ok’ anayasamızın kâ- ğıt üzerindeki temel ilkelerini oluşturuyordu... 27 Mayıs devrimi ‘6 ok’u anayasadan çıkardı... ‘Altı ok’un oldum olası en çok eleştirilen ilkesi neydi?.. Devletçilik... Oysa 1923’te kurulan Cumhuriyetin ekonomik kalkınma için ‘Devletçilik’ten başka çaresi, yolu, yordamı, yöntemi yoktu; olamazdı... 21’inci yüzyılın başında durum ne?.. CHP çoktan beri devletçiliğinden utanır olmuştu; lafını ağzına bile almıyordu... Ne var ki devir devran değişti... CHP’nin yerine koskoca ABD ekonomide dev- letçi oldu... Obama Beyaz Saray’a neden oturtuldu sanı- yorsunuz?.. Hüseyin Obama devletçilik yaparak özel sek- törü kurtaracak... CHP’nin ‘6 ok’u bugün Türkiye’ye her zaman- kinden daha çok gerekli... 1923’te kurulan Cumhuriyet 21’inci yüzyılın baş- langıcında parçalanıp dağılıyor... Amerika desteğiyle iktidara lök gibi oturmuş partinin başını çekenlerin ağzında ne Atatürk var.. Ne İsmet Paşa.. Milliyetçilik yerine ümmetçilik ağızlarda balonlu çiklet... Laiklik tu kaka... Ya devletçilik?.. Devletçilik de ne?.. Bunlar bizzat devleti soymaya gelmişler... CHP nicedir sadağında unuttuğu ‘6 ok’unu ar- tık çıkarmalı... Ve yaylanmalı... Tarihsel zamanıdır... ABD bile devletçiliğe kayarken, CHP; tarihin- den, oklarından ve devletçiliğinden utanan bir par- ti gibi çekimser kaldıkça iktidar heyecanı yara- tamaz... D ünkü yazõmõzda, polis devle- ti, demokrasi ve basõn öz- gürlüğünün temel ilkeleri üze- rinde durmuştuk. Çağdaş de- mokrasilerde basõn özgürlü- ğünün en ileri düzeyde gerçekleştiğini be- lirtmiştik. AKP’nin basõnla ilişkileri ve gelinen son noktayõ iyice anlayabilmek için AKP’nin kuruluş günlerine dönelim. 2002’de iktidara gelen AKP, daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük temalarõ kul- landõ. AB normlarõnõ, Kopenhag kriterlerini kendisine hedef seçti. Bu nedenle kendile- rine liberal adõ verilen çevre tarafõndan “dö- nüşümcü” ve “değişimci” olarak nitelen- dirildi ve alkõşlandõ. En fazla alkõşõ da Do- ğan Grubu’nun belli gazetelerinde köşele- ri ele geçirmiş ve kendilerine “liberal” adõ verilen köşe yazarlarõ yapõyordu. 2007 seçimlerinden sonra AKP’de büyük değişim yaşanmaya başlandõ. Adeta Men- deres’in 1954 ve özellikle 1957 seçimle- rinden sonra değişmesi, özgürlüklerin üze- rine bir şal örtme çabasõna girmesi gibi... Değişim öncelikle köşeli olarak kendine yandaş basõn yaratõlmasõnda görüldü. Sabah gazetesi, önce mali mekanizmalarõn hare- kete geçirmesiyle Turgay Ciner’in elinden alõndõ. TMSF gazeteyi ihaleye çõkardõ. Gazeteyi almak isteyen güçlü gruplar özel “ikna” metotlarõyla bu ihaleye girmekten alõkonuldu. Sonunda ihaleye tek şirket gir- di. Katar Şeyhi’nin dahil olduğu ve Baş- bakan’õn damadõnõn genel müdür olarak gö- rev yaptõğõ bu şirkete Sabah Grubu (gaze- te ve atv) verildi. Devir işlemi için gerekli olan 750 milyon dolar, iki kamu bankasõ (Vakõflar ve Halk bankalarõ) tarafõndan sağlandõ. Star gazetesi de benzer metotlarla ya- kõnlara verildi. AKP iktidarõnda Uzanlar’õn, Çukurova Grubu’nun, Cavit Çağlar’õn, Şevket De- mirel’in ve daha birçok grubun başõna ge- lenler unutulmamalõdõr. Yandaş medya yaratõlõrken Ergenekon da- vasõ da devreye sokuldu. Akşam Grubu sahibi Mehmet Kara- mehmet’in savcõlõk tarafõndan çağõrõlõp Ergenekon davasõ bağlamõnda ifadesinin alõnmasõ bu süreç içinde gerçekleşti. Asõl kõyamet Almanya’da görülen Deniz Feneri davasõnõn Doğan Grubu gazetele- rinde haber olarak verilmesiyle başladõ. Başbakan Erdoğan, Almanya’da görü- len bu davanõn haber olarak duyurulmasõ- nõ bir türlü içine sindiremedi. Doğan Gru- bu gazetelerine savaş açarak, bu gazetele- rin satõn alõnmamasõnõ, bu gazetelere boy- kot uygulanmasõnõ istedi. Bu konuda mi- tinglerde, meydanlarda açõk ve net konuş- malar yaptõ ve yapõyor... Oysa, Deniz Feneri davasõnõn yargõcõ bu davanõn Almanya’da görülen en örgütlü ve en kapsamlõ yolsuzluk ve emniyeti suiistimal davasõ olduğunu açõklamõştõ. Böylesi bir haberi, dünyada bağõmsõz hiç- bir gazete okuyucusuna duyurmamazlõk edemezdi... En sonunda geçen hafta Doğan Grubu’na 826 milyon TL vergi cezasõ verildi. Fehmi Koru’ya göre aslõnda kabahat Ay- dõn Doğan’da değildi. Kendileri değişme- yen, gazete ve televizyonlarõnõ da değişime sõmsõkõ kapayan ve patrolarõnõ bu tavrõn doğru olduğuna inandõran kimi Doğan Grubu çalõşanlarõnõndõ. DP’ye benziyor Bu gelişmeler, 1950-1960 arasõ DP’nin durumuna benziyor. Kõsaca anõmsatalõm. DP kuruluş döneminde basõn özgürlüğüne en üst düzeyde önem vereceğini belirterek “demokrasi ve özgürlük” vaatleriyle or- taya çõkmõştõ. Bu nedenle basõndan çok bü- yük destek alõyordu. Başbakan Menderes TBMM’de basõn özgürlüğünün “demo- kratik rejimin en mühim ve en kuvvet- li temellerinden biri” olduğunu belirtmişti. Ancak daha sonra DP iktidarõ önce res- mi ilanlarõn dağõtõmõnda adaletsiz davran- maya başladõ. Resmi ilanlarõn dağõtõmõyla kayõrmalar, adetsizlikler ortaya çõktõ. DP kendisine yakõn basõn yarattõ, buna da “besleme basın” adõ verildi. O sõrada kâğõt SEKA eliyle dağõtõlõyor- du. DP kâğõt tahsisleriyle eleştiri yapan ba- sõnõn kağõdõnõ keserek onlarõ cezalandõrõ- yordu. Bununla da kalmadõ, Hüseyin Ca- hit Yalçın gibi saygõn bir gazeteci 79 ya- şõnda tutuklanarak hapse atõldõ. Bunun ya- nõnda Fuat Arna, Nihat Erim, Şinasi Nahit Berker, Ülkü Arman, Nihat Subaşı, Fethi Giray, Beyhan Cenkçi, Kurtul Al- tuğ, Yusuf Ziya Ademhan, Metin Toker, Bedii Faik çeşitli cezalara çarptõrõlan ga- zeteciler arasõnda yer aldõlar. Ancak tüm bunlar hiçbir olumlu sonuç vermemiştir. Bu tarihsel gelişmeleri ve dün bu sütunlarda yayõmlanan Demokrasi- Basõn Özgürlüğü ilişkisini Sayõn Başba- kan’a birilerinin anlatmasõ gerekmekte- dir. Bugün Türk basõnõnõn baskõ altõnda ol- madõğõnõ ileriye sürmek olanaksõzdõr. Şöy- le ki: 1. Doğan Grubu’nun gazeteleri 11 aydõr denetime tabi tutulmuş, maddi ve manevi baskõ altõna alõnmõştõr. 2. 1994-2007 yõllarõ arasõndaki 13 yõlda, 6 kez Türkiye vergi ödeme birincisi, 10 kez İstanbul vergi ödeme birincisi, 6 kez Tür- kiye vergi ödeme ikincisi olan Aydın Do- ğan vergi kaçakçõlõğõ ile suçlanmaktadõr. 3. Başbakan, Doğan Grubu gazetelerinin okunmamasõ ve boykot edilmesi için açõk çağrõ yapmaktadõr. Böylesi bir davranõş tüm dünyada, gerçek demokratik ülkelerde gö- rülmeyen bir tavõrdõr; bir harekettir. 4. Başbakan, seçim havasõnda her gitti- ği mitingde muhalefete çattõğõ kadar, Do- ğan Grubu gazetelerine de çatmaktadõr. Böylesi bir demokrasi anlayõşõ görülmüş de- ğildir. 5. Sonunda Doğan Grubu’na 826 milyon TL ceza kesilmiştir. Böylesi orantõsõz bir ce- za bütün dünyada AKP’nin demokrasi an- layõşõnõ soru işaretine çevirmiştir. 6. Ergenekon davasõ yöntemi ile gazete- ciler korku ve baskõ altõna alõnmõşlardõr. Cumhuriyet gazetesinin Başyazarõ İl- han Selçuk, sabaha karşõ adi bir suçlu gi- bi evinden alõnarak apar-topar gözaltõna alõnmõştõr. Sert muhalefet yapan İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek ve Aydınlık dergisinin yö- neticileri cezaevindedirler. Cumhuriyet gazetesinin Ankara temsil- cisi, Mustafa Balbay savcõ karşõsõna çõ- karõlmõş ve 7 aydõr hakkõndaki iddianameyi beklemektedir. Basõnõn üzerinde iki Demokles’in kõlõcõ sallanõyor. Birisi Ergenekon kõlõcõ, diğeri Maliye’nin denetim sopasõdõr. Amaç gazeteleri ve gazetecileri yõldõrmak ve hizaya getirmektir. Bu gelişmeler ve ha- reketler bütün dünya basõnõnda Türkiye aleyhine de olumsuz etkiler yaratmaktadõr. Dış yankılar İsviçreli gazeteci Jan Keatman, Doğan Grubu’na kesilen ceza ile ilgili olarak şöy- le yazdõ: “Kavga, Frankfurt’ta görülen Deniz Feneri davasının haber yapılmasıyla başladı. Çünkü bir kısım bağış parala- rının Erdoğan’ın partisi AKP’ye yakın medya kuruluşlarına akıtılması günde- me getirildi... AKP günden güne daha ağırlık kazanan bir medya sopasına sa- hip bulunuyor.” The Wall Street Journal, bu vergi ceza- sõnõ “eleştirel sesleri kısmak” olarak ni- teledi. Almanya’nõn Die Welt gazetesi, bu cezayõ “hükümetin intikamı” olarak yorumladõ. Ünlü Fransõz ajansõ (AFP), “iktidarın basını susturmak için hareket ettiğini” belirtti. Dünya çapõnda basõn sektörünün temsil- cisi olan ve 18 bin gazetenin üye olduğu Dünya Gazeteler Birliği (WAN), Doğan Holding’e kesilen astronomik vergi ceza- sõnõ kõnayarak bu cezanõn “eleştirel ha- berciliğe darbe vuran siyasal amaçlı bir hareket” olduğunu ve Başbakan’õn “basına boykot çağrısı yapmasının basın özgür- lüğü açısından” kabul edilemez olduğunu belirtti. Eğer AİHM’ye gidilirse Erdoğan hükü- metinin bu kararõ nedeniyle yara alacağõ be- lirtiliyor. Eski AİHM yargõcõ Rıza Türk- men’in “Basın özgürlüğünün geniş sı- nırları” (Milliyet 23.02.2009) adlõ yazõsõnda belirttiği gibi, AİHM’ye göre basõn “de- mokrasi bekçiliği” görevini yapabilmek için haber vermekle yükümlüdür. AİHM’ye göre basõn özgürlüğü siyasal iktidarlar için, demokrasi sõnavõnõn verildiği en cid- di alandõr. Basõn üzerindeki baskõlar, bu ko- nudaki gelişen hareketler, siyasal iktidarlarõn demokratik meşruiyetini zedeler. Bütün bunlar Türkiye’nin demokratik say- gõnlõğõnõ zedeliyor. AKP - Demokrasi ve Basõn... Dr. Alev COŞKUN AİHM’ye göre basõn özgürlüğü siyasal iktidarlar için, demokrasi sõnavõnõn verildiği en ciddi alandõr. Basõn üzerindeki baskõlar, bu konudaki gelişen hareketler, siyasal iktidarlarõn demokratik meşruiyetini zedeler. Derin Danõşman Dönemi... Geleceğe güven sõfõr. Herkeste yoğun bir karamsarlõk. Adõm başõ karõşõklõk, curcuna. Doğaya saygõsõzlõk doruklarda. Doğa eşittir rant anlayõşõ egemen. İnsanõ insan yapan sanatõn içine tükürenler bunlar değil mi? En acõsõ Cumhuriyetin değerlerinin kemirilmesi... Nusret ERTÜRK Şimdi üçbuçuk okuyan Derin danõşman olur K oca Yunus, o bilge kişiliğiyle ortada beliriyor, alaylõ bir biçimde bugünkü yönetimin uçuk danõşmanlarõna can evinden dokunuyor. Sanki şu an söylenmiş, dumanõ üstünde. Acaba bu sõğlõk nedendir? Ortaçağda Avrupa’da papaz olmadan devlet memurluğuna atama yapõlmazmõş. Son yõllarda bizde izlenene benziyor mu? Sözünü ettiğimiz danõşmanlar bu kaynaktan gelmesin?.. Bir derin danõşman, ABD yetkililerine Türkiye Cumhuriyeti Başbakanõ için, “Bu adamı deliğe süpürmeyin, kullanın!” diye üflemedi mi? Bir ulusa, bundan daha aşağõlayõcõ söz olabilir mi? Peki, Tayyip Bey bunu nasõl karşõladõ? Ağzõnõ açtõ mõ? İşine gelmeyince duymaz. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nõn öldüğü gündü. Tayyip Bey’in şiir okuma damarõ kabarmõş. “Bir Dağlarca şiiri okuyacağım” deyip bir başka şairden şiir okumasõn mõ? Ne okuyan doğruyu biliyor, ne okutan! Derin danõşmanlõk işte bu! Şöyle bir çevrenize bakõnõz. Atõlan çarpõk adõmlarõ gördükçe, o kadarcõk okuduklarõ bile kuşkulu geliyor. Örneğin eğitim, sağlõk, bayõndõrlõk, doğa, çevre konularõna yaklaşõmlarõ çirkinliklerin katmerlisi. Tersine giderek amaca varõldõğõ nerede görülmüş? Her atõlan yanlõş adõm, kamuya yapõlmõş saygõsõzlõktõr. Eğitim izlenceleri yazboz tahtasõ, nerdeyse her ay değişiyor. İçerik yönünden tümü tartõşmalõ. Sağlõk hizmetlerinin durumu ortada. Her an varlõğõ eriyen, etkisizleştirilen Emekli Sandõğõ... Geleceğe güven sõfõr. Herkeste yoğun bir karamsarlõk. Adõm başõ karõşõklõk, curcuna. Doğaya saygõsõzlõk doruklarda. Doğa eşittir rant anlayõşõ egemen. İnsanõ insan yapan sanatõn içine tükürenler bunlar değil mi? En acõsõ Cumhuriyetin değerlerinin kemirilmesi... Derin danõşmanlarõn yaptõklarõ saymakla bitmez. Üstün başarõlarõnõ tarih daha açõk yazacaktõr. 12 MART DÜNYA BÖBREK GÜNÜ BÖBREK SAĞLIĞINIZA DİKKAT EDİYORMUSUNUZ? 0212.557 70 70 • www.tbv.com.tr TÜRK BÖBREK VAKFI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle