21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 5 ARALIK 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 GÖRÜŞ Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN Cumhuriyetimizin Temelleri Büyük tarihçimiz Profesör Halil İnalcık haklıdır: Son yıllardaki ekonomik ve siyasal gelişmelerin yarattığı geriye dönük “Osmanlı hayranlığı”, Cumhuriyetimizi temellerinden sarsmaktadır. Son yıllarda, “Türk mucizesi” diye adlandırdığı Cumhuriyetimizin ne büyük fedakârlıklarla kazanıldığını bizlere yeniden anımsatan Profesör Turgut Özakman da şu uyarılarda bulunmaktadır: “Sevgili gençler, Cumhuriyetin ne kadar büyük bir nimet olduğunu anlamak için Afganistan’ı, Irak’ı, İran’ı, Pakistan’ı, emirlikleri, Suudi Arabistan’ı, Suriye’yi, Mısır’ı, Libya’yı, Tunus’u, Cezayir’i, Fas’ı, Müslüman Afrika’yı düşünün... Cumhuriyetimizin önünde hazır bir model yoktu. Yolunu düşünerek, arayarak, deneyerek açtı. Şartlardan, ihtiyaçlardan, imkânlardan, tarihten yararlandı. Para yok, kredi yok, yetişmiş yeterli sayıda eleman, uzman yok, araç-gereç yok. Osmanlı’dan borca batık bir miras kalmış. O altın kuşağın iki gücü vardı sadece: Akıl ve yurtseverlik. Bu iki güçle yola çıktılar. Mucizeler yarattılar.” Osmanlı’nın son ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına değerli araştırmalarıyla ışıklar tutan, ünü dünyaya yayılmış bu iki büyük ve değerli bilim insanımızın uyarıları, bugün yaşamakta olduğumuz sosyal/ekonomik tartışmalar içinde ayrıca ve yeniden önem kazanmıştır. Prof. Özakman’ın, Kurtuluş Savaşımızla ilgili ilk iki kitabı gibi, “Türk Mucizesi” diye tanımladığı “Cumhuriyet” kitabını da, kolay okunabilmesi için “roman” türünde yayımlamasına bakmayınız. Söz konusu üç kitap da, derin tarih araştırmalarına ve kanıtlara dayalı bilimsel incelemelerdir. Bir yanda dünya devletleri ile savaşırken, öte yandan yokluk ve yoksullukla boğuşmanın tarihte ender görülen büyük sonuçlarını elde eden milletimizin çektiği çileleri özetleyen bu kitaplar, tarih kütüphanemize eklenmiş önemli katkılardır. Her üçünün de dipnotları ve içeriği, bilimsel tarihi gerçeklerin kanıtlarıyla doludur. Mucizeyi yaratanın, gençlere söylediği şu sözler, kanıtlar arasındadır: “Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler geleceğimizin gülü, yıldızı, talih ışığısınız. Memleketi asıl aydınlığa sizler boğacaksınız. Ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek, ona göre çalışınız. Kızlarım, çocuklarım, sizlerden çok şey bekliyoruz.” Durdu, sordu: “Çok çalışacaksınız değil mi?” Çocuklar avaz avaz bağırdılar: “Söz!” “Arkadaşlarımızla birlikte ne yaptıksa sizler için yaptık. Sizin mutluluğunuz, onurunuz için yaptık. Başınız dik gezin, kimsenin kulu kölesi olmayın diye yaptık. Bir daha bu acı günleri yaşamayın diye yaptık. Ödülümüz sizin temiz, güzel sevginizdir.” Son günlerin kısır ve kızgın tartışmaları içinde geleceğe bakan gençlerimizin, sayıları gittikçe artmakta olan önemli bir kısmının, geleceğe iyimser bakamamakta oldukları ve teselliyi arabeskte ve keyif maddelerinde buldukları görülmektedir. Çok şükür ki gençlerimizle ilgili pek çok araştırma, moralleri bozuk olan gençlerimizin azınlıkta olduğunu, çoğunun geleceğe umutla baktığını göstermektedir. Cumhuriyetimizin 87’inci yılında, yüzde 25’in altına düşürülememiş olan genç nüfustaki işsizlik oranı ile her düzeyde eğitim görmek isteyen her gencimize istediği eğitimi verebilecek bir eğitim düzeninin kurulamamış olması, bizlere yakışmıyor. Tarihten gelen seslere kulak vermeli, geleceğimizi, gençlerimize göre yeniden düzenleyebilmeliyiz. [email protected] Kaydı yapan açıklasın Dersim isyanı sonrası için İhsan Sabri Çağlayangil’in “Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler” yolundaki ifadelerinin yer al- dığı ses kaydını ilk kez gündeme ge- tiren Taraf yazarı Ayşe Hür için, bu kaydı elinde bekletip Onur Öymen’in TBMM’deki Dersim isyanı ile ilgili ko- nuşması sonrası açıkladığını yazmış- tık. Ayşe Hür, bize gönderdiği iletide ses kaydına ilişkin yazısını ilk kez ge- çen yıl yayımladığını açıkladı: “Bana o bant kaydı birkaç ay evvel değil, geçen yıl geldi. Gönderen ad- resinde Hollanda Dersim Vakfı adı vardı. Çevremde vakfı araştırdığımda kimsenin tanımadığı bir tabela vakfı ol- duğu kanısına vardım. Ancak, ses kaydı ilginç bilgiler içeriyordu. Kaydı, çevremde Çağlayangil’i iyi tanıyan ki- şilere dinleterek doğrulattım. Bant dökümünü, 16 Kasım 2008 tarihli sayfamda ‘1937-1938’de Dersim’de Neler Oldu’ başlıklı yazımın içinde yayımladım. Nitekim, yazının yayım- lanmasını takiben çok sayıda talep ol- du ve yüzlerce kişiye, siteye bantı gön- derdim. Gazetem, söz konusu yazıyı Onur Öymen’in Meclis konuşmasını takiben, bana haber vermeden, ama aynen, 15 Kasım 2009 tarihinde gazetede ya- yımladı. O yazının içinde de doğal ola- rak söz konusu kaydın çözümü vardı. Bu sefer gazete okurlara, ses kaydının bulunduğu bir sitenin linkini vermişti, ama o link çalışmadığı için okurlar yi- ne bana başvurdular ve yine ben elimdeki kaydı isteyenlere gönder- dim. Ama bu sefer çok az talep oldu. Çünkü daha önceki gönderilerle kayıt geniş çevreye yayılmıştı. Bu bir yıl için- de kimse bantı yalanlamadı. Yazı ikinci kez yayımlandığında Tun- celi Barosu’nun eski başkanı Hüseyin Aygün beni telefonla aradı ve söz ko- nusu kayıtta soruyu yönelten kişinin Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu söyle- di. Aygün’e göre Kılıçdaroğlu bu ka- yıt işini kendisine geçen yıl anlatmış. Görüşme bana söylendiği gibi 1986’da değil 1987’de Çağlayangil’in Bur- sa’daki evinde gerçekleşmiş. Rande- vuyu Süleyman Demirel almış. Kılıç- daroğlu’nun amacı Dersim konusun- da bir kitap yazmakmış. Bantı da in- ternet ortamına kendisi vermiş. Böy- lece geçen yıl bana kaydı gönderen ki- şilerin kayıttan nasıl haberdar olduğunu anladım. Kılıçdaroğlu’nun yalanlamayışı bile bantın doğruluğuna karine teşkil edi- yor, ama elbette en sağlamı onun ağ- zından duymaktır.” Konuya ilişkin bilgi almak üzere Ke- mal Kılıçdaroğlu’nu aradık. Kendi- si telefonumuza çıkmadı. Eğer ken- disi ile görüşebilseydik, şu soruları so- racaktık: Çağlayangil ile söyleşi yaptınız mı? Yaptıysanız eğer, neden bir yerde ya- yımlamadınız? Söyleşi sizinse, tümü bir yerde yayımlanmamış olan ses kaydının yalnızca bir bölümünü bil- gisunar sitelerine siz mi gönderdiniz, neden? Kuşku Üç eski kuvvet ko- mutanının ifadeye çağ- rılması, bir kez daha o kuşkuyu getirdi akılla- ra: Silivri’deki bildik da- va, tıpkı 12 Mart son- rası 9 Martçılara yöne- lik uygulamalarda gö- rüldüğü gibi, aslında ordunun kendi içinde yürüttüğü bir toplu tas- fiyenin aracı mı? Türk kazınacak Sosyal Demokrat Hareket Platfor- mu’ndan transfer edil- miş olan AKP Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı, anaya- sada yapmayı düşün- dükleri değişikliği, “çağdaş hukukçu” kimliğiyle açıklamış bu- lunuyor: “Vatandaşlık tanımı da değiştirilecek. Her- kes kendi etnik köke- nini ifade edebilecek ve üst kimlik olarak ‘Tür- kiye Cumhuriyeti va- tandaşıyım’ diyecek.” Sosyal demokrat ve de çağdaş AKP’linin söylediklerinden çıkan sonuç: Anayasadaki “Türk” sözcükleri kazınacak, ülke iki, belki de daha çok milletli bir devlet olarak yeniden yapı- landırılacak. Ortada egemen bir devlet ka- lırsa tabii... CHP lideri Deniz Baykal, geçen günlerde, anayasa- nın “Türkçeden başka hiç- bir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğ- retilemez” hükmünü içeren 42. mad- desine gönderme yapıp uyarmıştı: “İçişleri Bakanı, üniversitelerde anadilde enstitülerden, bölümler- den ve seçmelik derslerden söz et- ti. Bu, anayasanın 42. maddesine açıkça aykırı bir yaklaşımdır. Uygu- lanması anayasa ihlali olur.” Eski YÖK Başkanvekili Prof. Dr. İsa Eşme de aynı kanıda: “Her şeyden önce böyle bir talep, akademik gereklilikten değil, siyasi beklentilerden kaynaklanmaktadır. Bilim yuvaları olması gereken üni- versitelerin böyle bir konuda araç olarak kullanılmak istenme- sini, bazı rektörlerin, kraldan fazla kralcı geçinerek bu önerileri gündeme getirmesini ya- dırgıyorum. ‘Kürt dili’ ve benzeri ad- larda bölüm ve program açılması hiçbir şekilde savunulamaz. Ancak yaşayan diller konusunda enstitü- lerde araştırma yapılması düşünü- lebilir.” Akademik değil, siyasi Kopenhag İklim Zirvesi SADIK ÇELİK Kopenhag’da yapılacak BM İklim Zirvesi’ne sayılı günler kala araştırmacılar ve bilim adamları küresel ısınmanın türlere ve doğal ortamlara etkilerini ortaya koyan araştırmalarını bir bir yayımlamaya başladılar. Araştırmaların ve incelemelerin sonuçları küresel ısınmanın korkunç boyutlara ulaştığını gösteriyor. AFP’nin yaptığı bir araştırma yerküredeki 2.5 derecelik bir artışın Amazon yağmur ormanlarında büyük bir tahribata yol açacağını birçok hayvan ve bitki türünün de yok olmasına sebep olacağını duyurdu. Antarktika Araştırmaları Bilim Komitesi’nin (SCAR) yaptığı bir diğer araştırma ise Antarktika’nın bu yüzyılın sonuna kadar 3 derece daha ısınacağını gösteriyor. Araştırmaya göre buzulların daha da erimesiyle birlikte penguenlerin tür ve sayısı hızla azalacak, deniz seviyesinin yüksekliği 2100’de 1.4 metreye ulaşacak. Yine bu rapora göre sanayileşmiş ülkelerin başı çektiği sera gazı salımlarında gelişmiş 40 ülkenin 2006 yılından bu yana sera gazı salımlarını azaltacaklarına arttırdıkları gözleniyor. Başta ABD olmak üzere Japonya, Kanada, Avusturya, Çin bu ülkeler arasında yer alıyor. Bu ülkelerin ve diğer sanayileşmiş zengin ülkelerin hazırladığı korkunç sonu ise sadece kendileri değil masum, yoksul, günahsız ülkeler de yaşayacak. Bir anlamda kurunun yanında yaş da yanacak. Kopenhag’da düzenlenecek zirveye ABD Başkanı Obama’nın katılması Hindistan, Brezilya, Çin de dahil olmak üzere birtakım ülkelerin sera gazı salımlarını azaltma kararı almaları daha şimdiden zirvenin başarılı geçeceğine dair bizleri umutlandırıyor. ABD’nin sera gaz salımlarını yüzde 17 azaltacağını bildirmesi yine Çin’in yüzde 40 oranında bir azaltmaya gideceği de olumlu gelişmeler olarak görülse de uzun vade de bakıldığında bu oran koskoca okyanusta bir su damlası kadar kalmaktadır. Çünkü BM verilerine göre sıcaklık artışını 2 derece ile sınırlı tutabilmek için 2050 yılına kadar sera gazı salımlarının yarıya düşürülmesi gerekiyor. Çin ekonomisinde ve enerji üretiminde önemli bir yere sahip olan kömür, en önemli sera gazı olan karbondioksit kirliliğinin yaklaşık üçte birinden sorumlu. Ancak ne yazık ki kömürün tek suçu iklimi değiştiren en tehlikeli fosil yakıt olması değil... Kömür aynı zamanda karbondioksitten 20 kat daha güçlü metan gazının açığa çıkmasına, cıva kirliliğine, asit yağmurlarına ve bununla birlikte kükürtdioksit ve azotoksitin açığa çıkmasına, tatlı suların azalmasına ve kanser, solunum sorunları, işitme bozuklukları gibi birçok hastalığa sebebiyet vermektedir. Bu sebeple başta Çin olmak üzere aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkelerin yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesi bir zorunluluktur. Kopenhag’da düzenlenecek iklim bildirisinin taslağına göre küresel ısınma ile mücadele için ABD, Çin gibi gelişmiş ülkelerden karbon salımlarını önemli ölçüde azaltılması isteniyor ve bu kısıtlamanın yüzde 80’inin yine bu zengin ülkeler tarafından gerçekleştirilmesi çağrısında bulunuluyor. Son çeyrek yüzyılda geldiğimiz noktaya bakacak olursak geçmişte yapılan çalışmaların son derece yetersiz olduğunu görüyoruz. Bunun başlıca sebebi sanayileşmiş zengin ülkelerin dünya iklimi ile ilgili alınan kararları kendi ekonomilerine verilen zararlar olarak görmeleridir. Buradaki baş sorumlular gelişmiş zengin ülkeler olduklarından bu ülkelerin azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere refahlarından pay ayırarak denge kurmaları daha adaletli ve gerçekçi olacaktır. Küreselleşme hiç kuşkusuz çok önemli sosyal, siyasal, teknolojik, ekonomik, demografik olumlu olumsuz değişimleri de beraberinde getirmiştir. Olumsuzluklardan sadece biri olan küresel ısınmanın neden olduğu çevre, doğa, iklim tahribatlarını telafi etmek, durdurmak hatta geri kazandırmak günümüzün çözüme kavuşturulması gereken en önemli meselesidir. Japonya’da kıyıya vuran zehirli dev denizanaları, Antarktika’da buzulların erimesi, küresel bazdaki anormal ısı artışları, daha diğer çeşitli doğal felaketler iklim değişikliğinin uzaklarda değil yanı başımızda, bu değişikliğin içinde olduğumuzu bize hissettiriyor. Yeryüzü yardım çığlıkları atmaya başladı. Bir an önce önlem alınmazsa gezegenimiz geriye dönülmez bir yola girecek. İnsanların ve diğer canlıların yaşamlarına kastedecek açlık, kuraklık, susuzluk, sel baskınları ve kitlesel göç kapımızda. Kutuplardaki erime ise en önemli tehlike çanlarından biriyken siz insanlığın çok yakınlarda yaşadığı, yaşayacağı korkunç felaketlerin farkında mısınız? [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ Sol PartiAçılıp saçılırken bir yandan da demok- ratikleşiyoruz: Irk temeline dayalı partilerimiz vardı. Ta- rikat koalisyonuna dayalı parti deseniz, ba- şımızda. Hazır Dersim tartışması çıkmış- ken, fırsat bu fırsat mezhep üzerinde yükselen parti kurma çalışması başlat- mışlar. Hem de sol adına! Ayrışma ortamı yarattınız mı, gerisi ço- rap söküğü gibi gelir... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Trabzon’a özgü kolbastı oyununa veri- len bir başka ad... Uzaklõk işareti. 2/ Kaz Dağõ’nõn an- tikçağlardaki adõ... Yol üze- rinde oluşmuş çukur. 3/ Çe- şitli kozmetik ürünlerin ve kokula- rõn yapõmõ ve satõmõ. 4/ “Pablo ---”: Ünlü Şilili şair. 5/ “Deni- zayısı” da denilen bir fok cinsi... Güney Amerika’daki dağ sõrasõ. 6/ Hamurun, fõrõna verilmeden önce dinlenmesi için üzerinde bekletildiği tahta... Bir gõda maddesi. 7/ Düşünülüp ölçüle- rek değil de sõrf alõşkanlõğõn verdiği kolaylõkla ya- põlan iş. 8/ Doğu Anadolu’da bir göl... Gözka- paklarõna sürülen boya. 9/ Elektrik direnç birimi... Şarkõ, türkü... Kuzu sesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ 1980’li yõllarda ABD’de doğan bir pop müzik türü... Japon lirik dramõ. 2/ Yeniçeri kõşlalarõna verilen ad... Açgözlülük. 3/ Romantizme tepki ola- rak ortaya çõkan, şiirde gerçekçilik akõmõ. 4/ Es- kiden polis ve inzibat görevlilerinin boyunlarõna taktõklarõ ayça biçiminde metal arma. 5/ Aynõ ahõr adõna koşan yarõş atlarõna verilen ad... Işõk kay- nağõnõn 1 saniyede çevresine yaydõğõ õşõk ener- jisi. 6/ “Biz kimseye kin tutmayõz / --- âlem bir- dir bize” (Yunus Emre)... Genişlik. 7/ Hastayõ sa- kinleştirmeye yarayan ilaç. 8/ Zorba hükümdar... Şamanizm’in din adamlarõna verilen ad. 9/ İs- yankâr... Zilli tef. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 E T N İ S İ T E Ş A İ R S O T A K U L A K P İ M İ N D A Ç A E N T E R İ L E N C E R A S A D O İ L A H İ K E F İ T İ N A B İ S K A T Y E İ S 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle