21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 ARALIK 2009 ÇARŞAMBA 16 KÜLTÜR DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Yeni Yıl Gelenek olmuş, yeni yıla girerken iyi dileklerde bulunmak. İnsanların, dünyanın, daha iyi bir geleceğe ulaşması yolunda umutlardan, isteklerden söz etmek. Gelin görün ki, içinde yaşadığımız dünyaya bakıp umutlu şeylerden söz edebilmek ne zor! İnsanlık sanki insanlığından caymış, düşünme yetisini yitiren başka bir varlığa dönüşme yoluna girmiş gibi. Daha birkaç gün önce bir ozanın televizyon ekranlarından saçılan ırkçı, gerici sözleri karşısında insan, şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemiyor. Kitle iletişim araçlarını tutsak alan iğrenç yayıncılık anlayışına mı kızalım, yoksa ülkemizin kültür birikiminin en değerli alanlarından şiir sanatının bir temsilcisinin bu denli yerlerde sürünmesine mi üzülelim? Tevfik Fikret, yüzyıl önce “toprak vatanım, insan ulusum” demişken, çağdaş şiirimiz bu temelde yeryüzünün en güzel şiirleriyle yükselmişken, yüzyıl sonra bu şiir ırmağından çıkan biri, insanı aşağılayan binbir zırvalıkla ekranlardan atıp tutuyor. Ve bütün bunları “düşünce” diye tartışmamız bekleniyor. Bugünün televizyoncuları, bu tür programlarla düşünce değil, cahillik yarışına girebilirler ancak. Yüz yıl önce Osmanlı’nın saltanat yönetiminde Tevfik Fikret’in söylediklerini bugünün ozanlarına ve insanlarımıza anımsatalım: İşte gerçek özgürlük düşümüzdeki gelecek çağlarda: ne savaş, ne savaşan, ne salgın, ne saltanat, ne yoksulluk, ne ezen, ne ezilen, ne yakınma, ne de zulmün kahrı, ne tapılan, ne tapan ben benim, sen de sen! Yeni yıla girerken insan iyi sözler duymak, olumlu davranışlarla karşılaşmak istiyor. Dünyanın, insanlığın geleceğine ilişkin yeni umutlarla beslemek istiyor kendini. İçinde yaşadığımız barbarlık çağı, insanca şeyleri her gün biraz daha elimizden almaya çalışsa da, yeni yıla girerken insana kendini sorgulama gereği duyuran, insancıl bir ozan Jacques Prevert’in “Geçen Yılda Geçen Yılı Yaşadınız mı?” şiiriyle iyi yıllar diliyorum. “Bu yılı iyi geçirdiniz mi? Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi? Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı? Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz? Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız? Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız? Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç? Ya siz onu hiç kokladınız mı? Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı? Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız? Kaç kez gözlerinizden yaş gelene kadar güldünüz? Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl? Çimenlere uzandığınız oldu mu? Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç? Hiç taş kaydırdınız mı bu yıl? Kaç kez kuşlara yem attınız? Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı? Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz? Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı? Kaç kez mektup aldınız bu yıl? Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç? Kimseyle barıştınız mı bu yıl? Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez fark ettiniz bu yıl? İyi bir yılın bunlar gibi birçok ‘küçük şey’e bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü bu yıl? Yeni yılda düşünün. Yayılın çimenlerin üzerine Acele edin Er ya da geç Çimenler yayılacak üzerinize.” [email protected] [email protected] CMYB C M Y B Krizerağmenbirmilat KAYA ÖZSEZGİN 21. yüzyõlõn 10. yõlõna girerken, ge- ride kalan yõla bakõldõğõnda zamanõn nasõl da hõzla akõp geçtiği, yüzyõl ger- çeği olarak belleklere saplanõp kalõyor. Her şeyin neredeyse bir yanõlsama olduğu kuşkusu, yaşanmõş olgularõn üzerini örtüveriyor ve sizi, ayrõntõlarõn üzerine çõkmaya zorluyor. Sanat ve kültürde yaşananlar, tak- vim yapraklarõnda umut notlarõ düş- memize olanak veren yoğunluk için- de geçti. Bugüne kadar hep pembe umutlarla yaşamaya alõşmõş olan sanat dünyamõz, geride kalan 2009’un somut gelişmelerine bakõldõğõnda pek de kö- tümser olmamõza yol açabilecek bir fo- toğraf yansõtmõyor bize. Aksine, birbiri arkasõndan açõlan yeni galeriler, birbirinden renkli gösteriler, yerli ve yabancõ sergiler, müzayede ortamõ- nõn alabildiğine canlõ rekabet ortamõ ve bu müzayedelerde parasal değer açõsõndan medyanõn ilgi odağõ hali- ne gelen yapõtlarõn süper fiyatlarõ, mü- zelerdeki kapsamlõ programlar, fuar- larõn rekabeti körükleyen ve eski yõl- lara oranla daha seçkinci bir yol izle- yen canlõ performanslarõ, iyimserli- ğimizi ve geleceğe bakõşõmõzõ olumlu yönde etkileyecek gelişmelerin başlõ- calarõ. Bu kez farklõ tepkilerin odağõnda yer alan ve üç mekânda gösterime gi- ren 11. İstanbul Bienali, bu etkinliğin geleceğini yeni baştan düşünmemizi gerektirecek uyarõlarõ da beraberinde getirdi. Bu uyarõlarõn dikkate alõnõp alõnmayacağõnõ zaman gösterecek. BELLEK TAZELEME Öncelikle vurgu yapõlmasõ gereken sanatçõ etkinlikleri ise, önceki yõllara oranla 2009’da çok hareketli ve verimli bir ivme kazandõ; retrospektif nitelik- li sergiler, çaplarõ itibarõyla iz bõrakan gösteriler arasõnda her zamanki gibi ön sõrayõ aldõ. Bu arada çağdaş sanatõmõ- zõn dökümünü içeren sergiler de bel- lek tazeleme olanağõ getirdi. Bu ser- gilerden biri de bir süredir onarõma alõnmõş olan İstanbul Resim-Heykel Müzesi’ndeki koleksiyonlardan oluş- turuldu. 2009’da Pera’da açõlan Britanyalõ Oryantalistler ve Chagall, Saban- cõ’daki Beuys sergileri, İstanbul Mo- dern’de Paolo Colombo küratörlü- ğündeki “Gölgeye Övgü” sergisi, geçmiş yõllarda başka önemli dõş ser- gilerle başlamõş olan güzel geleneğin sürmekte olduğuna tanõklõk etti. Ga- lerilerdeki kapsamlõ ve özenli sergiler, yaşanan sergi trafiğinin yoğunluğu nedeniyle olsa gerek, çoğu zaman ge- rektiği gibi izlenemedi. Bu sergilerden de anlaşõlacağõ gibi, büyük kentlerde- ki galerilerin etkinliği çağdaş sanatõn nabzõnõ onlarõn tuttuğunu açõk biçim- de göstermektedir. İstanbul’da Mõsõr Apartmanõ’nõn katlarõnõ dolduran ga- lerilerde, yõlõn önemli sergileri izlendi. Nişan- taşõ-Teşvikiye eksenindeki galeriler de bu et- kinliği paylaştõlar. MERKEZ VE PERİFERİ Ancak sanatsal etkinlikler İstanbul’da yo- ğunlaşõyor olsa da, öteki illerin katkõsõ gör- mezlikten gelinemez. Bir dönemin gözde mer- kezlerinden biri olduğunu her fõrsatta kanõtla- mõş olan Ankara’da birkaç yõldõr yaşanan dur- gunluğun nedenleri, ayrõ bir yazõnõn konusu ola- bilir. Başkent, bu durgunluğu aşabilecek mi önü- müzdeki dönemde? Bu biraz da gelişmelerin seyrine ve merkez bürokrasisinin atak yapma- sõna bağlõ. Gene de periferinin merkezi zorladõğõnõ gös- teren gelişmeler, daha çok da 2009’da söz ko- nusuydu. Yõllarõn pasif yaşamõndan çõkmak için İzmir’in gösterdiği atağõ ve modern bir kent kim- liği içindeki Eskişehir’in canlõlõğõnõ anmak gerekiyor. İzmir’de bu yõl üçüncüsü gerçek- leştirilen “Egeart” ve Eskişehir’deki “İmece” etkinliği öne çõkmaktadõr. Her iki etkinlik de o kentlerdeki üni- versitelerin çõkõşõyla hayata geçirili- yor. Biraz daha uzaktaki Diyarbakõr, özellikle genç kuşağõn ilgi odağõ bir kent olma aşamasõnda. PİYASA OLGUSU Müzayedelere özel koleksiyonlardan akan yapõt sayõsõ, önceki yõllarla kõ- yaslanmayacak bir düzeye tanõklõk et- ti 2009’da. Bu durum, sanata yatõrõm ya- panlarõn, daha cömert meblağlar üze- rinden alõm yapmalarõnõ özendirici bir etki yarattõ. Yarõm ağõzla dile getirdi- ğimiz piyasa olgusunun oluşma evre- sinde 2009’u önemli bir dönemeç say- mamõzda, bu gelişmenin payõ ağõr ba- sõyor kuşkusuz. Halõya ve antika eşya- ya yönelik ilginin yerini çağdaş yapõt- larõn almasõ, Türkiye açõsõndan bir dö- nemecin artõk aşõlmakta olduğu izleni- mini güçlendirmekte. Ancak satõşlarõn parasal tutarlarõ, yapõtlarõn sanatsal de- ğerlerinin öne çõkmasõnõ gölgelemiş olduğundan, müzayedelerin gerçek iş- levleri açõğa çõkmamõş sayõlabilir ge- ne de. Ama bu yolda önemli bir mesa- fenin alõndõğõ da unutulmamalõ. ÇAĞDAŞ DÜNYANIN ÜYESİ Ülke sõnõrlarõ dõşõnda çağdaş yapõt- larõn görücüye çõkma sürecinin başla- dõğõna işaret eden gelişmeler ise, 2009’u kilometretaşõ yapan başlõca olguydu. Çağdaş dünyanõn üyesi olma yolunda kararlõ bir çõkõş için ilk adõmlarõn bu alanda atõlmasõ, geleceğe yönelik bek- lentilerimize de haklõ bir boyut kata- caktõr ilerde. Dubai’de başlayan ulus- lararasõ müzayede maratonuna, daha sonra Londra ve New York’taki müza- yede evlerinin çağdaş Türk ressamla- rõyla katõlmasõ, böylece uzak bir düşü gerçekleşme aşamasõna getirmiş bu- lunmaktadõr. Sotheby’s’in düzenlediği müzayedede küresel pazarla tanõşma olanağõ bulmasõ, bu alanda birtakõm isimlerin öne çõkmasõ, Türk sanatõnõn çağdaşlõk aşamasõnda 2009’a işaret dü- şülmesi için de yeterli bir neden ola- bilmektedir. Bu yöndeki bütün bu gelişmeleri, bundan sonraki aşamalar açõsõndan bir ön adõm saymamõz gerekiyor. Çünkü bunlar, beklenenin sadece öncül boyu- tuna tekabül etmektedir. Manipülasyon ihtimallerini parantez içine alsak da, ay- nõ paranteze dahil edeceğimiz belli çaptaki finansal olgular, geçen yõlõn ar- tõlar hanesini öne çõkarmamõzda yeter- li nedenlerdir. İster vursun, ister teğet geçmiş olsun, küresel plandaki krizin etkileri, yüzyõ- lõn başlarõndan bu yana ülke sanatõnõ sarsmakta yeterli olmamõşsa, bu, biraz da sanatõn Türkiye’de güvenli bir yatõ- rõm alanõ olduğuna dair inancõn yavaş yavaş kabul edilir olduğunun bir gös- tergesidir. Buna ilişkin gelişmelerin yo- ğunlaştõğõ 2009’u, bu bakõmdan bir milat olarak görmek yanlõş olmaya- caktõr. GENÇ SANATÇILAR Geride kalan yõlõ, genç sanatçõlar yõ- lõ olarak tanõmlamak da mümkün. Genç nüfusun, başka ülkelerdeki nüfusa oran- la daha hõzlõ bir artõş gösterdiği ülke- mizde, bu kesimden sanat uğraşõna gö- nül vermiş olanlarõn yõldan yõla artõşõ, yeni bir olguyu da su yüzüne çõkarmakta etkili oluyor. Zamanõn eleyici katkõsõ ge- rekenin oluşmasõnda etken olacaktõr el- bet; ama bugün yetişkinlik çağõnda bu- lunan sanatçõlar, varlõklarõnõ kanõtlaya- cak yarõşmalara ve sergilere katõlmakta istek- li görünürken, bu tür yarõşma ve sergiler yap- mak amacõyla öne çõkan galeri ve kuruluşlar da giderek artmaktadõr. 2009’da bu türden geliş- melere de tanõk olduk. Özel kuruluşlar, genç sa- natçõlarõn ortaya çõkõp kendilerini kanõtlama ya- rõşõna girmelerinde etkili olan yarõşmalarõn hõz kazanmasõnda gene işlev sahibi olmaktalar. 2009’a güle güle; hoş geldin 2010. ([email protected] ) Periferinin merkezi zorladõğõnõ gösteren gelişmeler söz konusuydu. İzmir’in gösterdiği atağõ ve modern bir kent kimliği içindeki Eskişehir’in canlõlõğõnõ anmak gerekiyor. Diyarbakõr, özellikle genç kuşağõn ilgi odağõ bir kent olma aşamasõnda. Retrospektif nitelikli sergiler çaplarõ bakõmõndan iz bõrakan gösteriler arasõnda her zamanki gibi ön sõrayõ aldõ. Çağdaş sanatõmõzõn dökümünü içeren sergiler de bellek tazeleme olanağõ getirdi. Bu sergilerden biri de İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ndeki koleksiyonlardan oluşturuldu. Müzayedelerde antik eşyanõn yerini çağdaş yapõtlarõn almasõ, bir dönemecin artõk aşõlmakta olduğu izlenimini güçlendirmekte. Çağdaş yapõtlarõn ülke sõnõrlarõ dõşõnda görücüye çõkma sürecinin başlamasõ ise 2009’u kilometretaşõ yapan olgulardan. YAŞAMI BOYUNCA IRKÇILIKLA SAVAŞMIŞTI Kültür Servisi- Güney Afrikalõ şa- ir ve õrk ayõrõmcõlõğõna karşõ sa- vaşõm eylemcisi Dennis Brutus, Cape Town’daki evinde yaşa- mõnõ yitirdi. Bir süredir prostat kanseri tedavisi görmekte olan Brutus 85 yaşõndaydõ. Hem yazdõğõ şiirlerde, hem de eylemlerinde Güney Afrika’da- ki õrk ayõrõmcõlõğõna karşõ kararlõ bir savaşõm veren Brutus, 1960’larõn ortalarõnda Nelson Mandela’yla birlikte Robben Island’da hapis yatmõş; Güney Afrika’nõn 1964’ten õrk ayõrõ- mõnõn son bulmasõna kadar ge- çen otuz yõl boyunca Olimpiyat Oyunlarõ’na alõnmamasõ konu- sunda Olimpiyat Komitesi’nin ikna edilmesine büyük katkõda bulunmuştu. 1924’te, Rodezya’da (bugün Zim- babve) öğretmenlik yapan Gü- ney Afrikalõ anne-babanõn ço- cuğu olarak dünyaya gelen Bru- tus, çocukluk çağõnda ailesiyle birlikte ülkesine dönmüş, çe- şitli liselerde öğretmenlik yap- mõş, daha yirmilerindeyken po- litikayla ilgilenerek, Beyazlarõn resmi Spor Birliği’ne karşõ Gü- ney Afrika Spor Birliği’nin ku- rucularõ arasõnda yer almõştõ. 1963’te tutuklanan Brutus, kefa- letle serbest bõrakõldõktan sonra ülkeyi terk etmiş, ancak daha sonra yeniden yakalanmõş, Joh- annesburg’daki polis merkezin- den kaçmaya çalõşõrken vurula- rak ağõr yaralanmõş, yalnõzca Siyahlarõn alõndõğõ bir ambu- lans gelene kadar yaralõ durum- da bekletilmiş, 18 ay hapse mahkûm edilmişti. Hapisteyken yayõmlanan yapõtla- rõndaki lirik ve politik şiirleriy- le dünyanõn en saygõn şairleri arasõnda yer alan Dennis Brutus, 1996’da ülkesinden ayrõlmak zorunda bõrakõlmõş ve 1971’de ABD’ye iltica etmiş, ancak 1981’den başlayarak Reagan yönetiminin siyasal mültecilere uyguladõğõ baskõlarla boğuşmak zorunda kalmõştõ. ABD’deki çe- şitli üniversitelerde edebiyat dersleri veren Brutus, dünya fi- nans örgütlerine ve küresel õsõn- maya karşõ verilen savaşõmlarda da ön saflarda yer almõştõ. Tüm şiirleri “Şiir ve Protesto” ad- lõ kitapta toplanan Brutus’un kitaplarõ ülkesi Güney Afrika’da yõllarca yasaklanmõş, bir tek John Bruin takma adõyla yaz- dõğõ “Yurtdışından Düşünce- ler” adlõ kitabõ yayõmlanabil- mişti. K A M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R Ç İ Z İ K 2 0 0 9 Y I L I N D A T Ü R K İ Y E ’ D E S A N A T D Ü N Y A S I N A B İ R B A K I Ş Paolo Colombo küratörlüğündeki “Gölgeye Övgü”... MarcChagall’ınsergisiSabancı’daydı.BeuyssergisiSabancı’daydı. ‘Serginin Sergisi’ İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ndeydi. Namık İsmail’in ‘Harman’ adlı yapıtı. Şair Brutus yaşamõnõ yitirdi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle