Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
30 ARALIK 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr
“Krizden çõkõşta en hõzlõ Türkiye” diye sunulan haberin aslõ meğer “şirket kapatmada şampiyon Türkiye” imiş
Ekonomi Servisi - Dünya Banka-
sõ’nõn Türkiye’yi “krizden en hızlı
çıkacak ülke” olarak gösterdiğine iliş-
kin Anadolu Ajansõ haberinin gerçeğin
tam tersini yansõttõğõ ortaya çõktõ. CHP
Edirne Milletvekili Faik Öztrak, büt-
çe görüşmeleri sõrasõnda (24.12.2009)
haberin “özel bir yetenekle” aslõndan
çok daha farklõ olarak sunulduğunu
ortaya koydu. Öztrak’a göre, AA’nõn
21.12.2009’da Mustafa Seven imza-
sõyla duyurduğu Dünya Bankasõ’nõn Do-
ğu Avrupa ülkelerinin bulunduğu bir sõ-
ralamada firmalar için kullandõğõ “çıkış
oranı” ifadesinin önüne metinde hiçbir
şekilde yer almayan “kriz” ifadesi ek-
lenmiş, böylece firmalarõn piyasa dõ-
şõnda kalma halini (kapanma) belirle-
mek için kullanõlan asõl metindeki “çı-
kış-exit” ifadesi, “krizden çıkış” şek-
line büründürülmüştü. Böylece Dünya
Bankasõ’nõn orijinal metininde kriz-
den en hõzlõ çõkan ülkeyi tanõmlamak
için değil, tam tersine Doğu Avrupa böl-
gesinde kriz döneminde en fazla şirke-
tin kapandõğõ ya da kapanma sürecinde
olan ülkeyi tanõmlamak için kullanõldõğõ
“exit” ifadesine bambaşka bir anlam
yüklenmişti. Bu yolla türetilen, “en yük-
sek krizden çıkış oranına sahip ülke”
tanõmlamasõnõn ise iktisat literatüründe
yeri olmadõğõ belirtiliyor.
Rapor, Dünya Bankasõ uzmanlarõnõn
Türkiye, Bulgaristan, Macaristan, Le-
tonya, Litvanya ve Romanya’daki
1686 şirketin yöneticileriyle yaptõğõ gö-
rüşmelerin sonucunu veriyordu. Bu yö-
neticilere krizden nasõl etkilendikleri,
istihdam kayõplarõ gibi sorular yönel-
tilmişti. Cevaplar bu ülkelerden Bul-
garistan’da kriz sürecinde şirketlerin
yalnõzca yüzde 0.9’nun kapandõğõ ya
da kapanma sürecine girdiğini ortaya
koydu. Bulgaristan raporda bu konu-
da en iyi performansa sahip ülke ola-
rak yer aldõ. Ardõndan oransal olarak
en az şirketi kapanan ülkenin Maca-
ristan olduğu ortaya çõktõ.
Türkiye ise AA’nõn haberinin tam ter-
si olarak Aralõk 2007- Haziran 2009 ara-
sõndaki süreçte şirketlerinin yüzde 7’si-
ni krize kurban veren ülke oldu. Aynõ
dönemde Türkiye sürekli istihdamdaki
yüzde 8’lik kayõpla bu alanda en kötü
performans gösteren ülkeydi. Şirket
yöneticilerinden alõnan bilgiye göre
yazõlan Türkiye değerlendirmesinde
kapasite kullanõmõnõn yüzde 65’ten
yüzde 51’e gerilediği, satõşlarda da
yüzde 22 oranõnda düşüş olduğu belir-
tildi. Ancak tüm bu olumsuzluklara rağ-
men Türkiye’de iyimser bir hava ol-
duğunun da altõ çizildi.
Öztrak gerçekleri dile getirdi
Eski Hazine Müsteşarõ CHP millet-
vekili Faik Öztrak konuşmasõnda şun-
larõ dile getirdi:
“Dünya Bankası, çalışmanın kap-
sadığı dönemde (Aralık 2007/Haziran
2009) Türkiye’deki şirketlerin yüzde
7’sinin piyasadan çıktığını yani ka-
pandığını ya da kapanma sürecinde
olduğunu ve bu oranın altı ülke için-
de en yüksek oran olduğunu ifade edi-
yor. Bu cümleden, ‘Türkiye Doğu
Avrupa’da, küresel mali krizden en
hõzlõ çõkabilecek ülke olacak’ ifadesi-
ni çıkarmak özel bir yetenek ve çaba
ister. Rapordaki rakamlar ile gerek
yazılı gerekse görsel medyada yara-
tılan manzara arasında çok derin
farklılıklar hemen göze çarpıyor.
Ayrıca raporun hiçbir yerinde ‘Tür-
kiye Doğu Avrupa’da, küresel mali
krizden en hõzlõ çõkabilecek ülke olacak’
ifadesi de yok.”
Tam aksi bir tablo sunuluyor
Anadolu Ajansõ’nõn türettiği kriz-
den çõkõş oranõna göre altõ ülkenin sõ-
ralamasõ da yanlõş. Anadolu Ajansõ’nõn
ifadesine göre “Birinci sırada bulunan
Türkiye’yi Macaristan ve Romanya
takip ediyor”. Dünya Bankasõ’nõn ça-
lõşma özetine göre ise faaliyetten çeki-
len, kapanan şirket sayõsõ sõralamasõna
göre Türkiye birinci, Letonya ikinci, Ro-
manya üçüncü, Litvanya dördüncü,
Macaristan beşinci, Bulgaristan altõncõ.
Firmalarõn kapanma ya da tasfiye sü-
recinde olma oranõ dikkate alõnarak
tabloya bakõlõrsa altõ ülke içinde krizden
en az etkilenen ülke Bulgaristan, en çok
etkilenen ülke Türkiye. Tablo bu kadar
açõkken, yaratõlan yaygara tam aksi
bir tablo sunuyor.
IMF ile
söz kesildi
İpragaz Genel Müdürü Şiper: Türkiye dünya birinciliğini Güney Kore’den alõr
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Devlet Bakanõ ve Başba-
kan Yardõmcõsõ Ali Babacan,
Uluslararasõ Para Fonu (IMF) ile
olasõ bir stand-by anlaşmasõnõn sü-
resi konusunda mutabakat içinde
olduklarõnõ belirterek, “IMF ile
olası bir anlaşmanın iki yıl sü-
reli bir stand-by olması konu-
sunda mutabakat sağlamış du-
rumdayız” dedi. Babacan “‘IMF
ile anlaşma olursa’ demek, an-
laşma olmama ihtimalini de
içeriyor” dedi.
Başbakan Yardõmcõsõ Baba-
can, bir televizyon kanalõnda,
2009 gerçekleşmeleri ve 2010
yõlõna ilişkin beklentiler konu-
sunda bilgi verdi. Stand-by ile il-
gili detay müzakerelerin elektro-
nik ortamda devam ettiğini kay-
deden Babacan, IMF ile bugün iti-
barõyla iyi bir noktada olduklarõ-
nõ, sonuca varmadan hiçbir bek-
lenti yaratmak istemediklerini,
bazõ küçük detaylarda iki tarafõn
da takõlabildiğini söyledi.
Babacan, IMF ile ana sorunla-
rõn çoktan aşõldõğõnõ, detaylar ko-
nusundaki görüşmelerde de on-
larõn, istedikleri bazõ şeylerden
vazgeçtiklerini belirterek, IMF
yapõlacak olasõ bir anlaşmanõn,
Türkiye’nin Orta Vadeli Progra-
mõ (OVP) ile uyumlu ve ekono-
mik büyümeyi destekleyecek bir
program olacağõnõ ve gelecek
kaynağõn, Merkez Bankasõ’na re-
zerv olarak gideceğini söyledi.
BABACAN AÇIKLADI:
İÇDAŞ’ta yılda 18 milyon 530 bin Avro kazanç elde edecek üretim sistemi gelişti-
ren işçi Mustafa Yüksel, MPM tarafından yılın işçisi seçildi. Sanayi ve Ticaret Ba-
kanı Nihat Ergün’ün elinden ödülünü alan Yılmaz örnek işçi olarak gösterildi.
18.5 milyon Avro kazandırdı,
yılın işçisi seçildi
Ekonomi Servisi - Otogaz
(LPG) kullanõmõnda 2007-2008
yõllarõnda dünya ikincisi olan
Türkiye’nin bu yõl birinciliği Gü-
ney Kore’den almasõ bekleniyor.
İpragaz Genel Müdürü Selim Şi-
per, “Türkiye’de toplam yakıt
tüketiminde otogazın payı yüz-
de 13’e ulaştı. Otogaz tüketi-
minde Güney Kore başı çekiyor.
Güney Kore’de 2.5 milyon adet
LPG’li araç var. Türkiye de o
rakama yaklaştı” dedi. Şiper,
Türkiye’nin 2.4 milyon LPG’li
araç olduğunu belirterek “Krizde
otogaza geçen araç sayısı hep
artar dolayısıyla
2009’da Güney Ko-
re’yi geçeceğiz. Tür-
kiye ayrıca otogaz sa-
tan istasyon sayısında
birinci sırada. İstas-
yon sayısının artması
araç sayısının da
artmasına
neden olu-
yor” edi.
Ekono-
mi basõ-
n õ y l a
bir soh-
bet toplantõsõ düzenleyen Şiper,
Türkiye’de otogaz ve dökme da-
hil yõlda 3.5 milyon ton LPG’nin
satõldõğõnõ bunun da 10 milyar do-
larlõk büyüklükte bir pazar oluş-
turduğunu söyledi. İpragaz olarak
pazardan 1.35 milyar liralõk pay
aldõklarõnõ ve ikinci sõrada ol-
duklarõnõ belirtti. İpragaz’õn bağ-
lõ olduğu Primagaz Grubu’nun
Hollandalõ SHV Holding tara-
fõndan satõn alõnmasõyla çok ulus-
lu bir şirket haline geldi diyen Şi-
per, “Hollandalı grup Türki-
ye’de yenilenebilir enerji yatı-
rımlarına önem veriyor. Bu ko-
nuda görüşmeler başladı. San-
yo Grubu ile güneş panelleri
üretimi için görüşmelere baş-
ladı. ” dedi.
Rakamlarla İpragaz
1.250.000.000 TL ciro
2000 bayi ile 200 bin ton
üzeri tüplü LPG satõşõ.
410 istasyonla 127 bin ton
üzeri otogaz satõşõ.
430 doğrudan müşteriyle 73
bin ton üzeri LNG satõşõ.
6000 doğrudan müşteriyle 43
bin ton üzeri dökme LPG satõşõ.
Ekonomi Servisi - Milli Prodüktivite
Merkezi (MPM), İÇDAŞ Çelik Enerji Ter-
sane ve Ulaşõm Sanayi’de yõlda 18 milyon
530 bin Avro kazanç elde edecek bir üre-
tim sistemi geliştiren işçi Mustafa Yük-
sel ile Çelikhane Müdürü Fuat Erken Te-
kin’i yõlõn işçisi ve işvereni seçti.
Ödülünü Sanayi ve Ticaret Bakanõ Ni-
hat Ergün’ün elinden alan İÇDAŞ’õn ba-
şarõlõ işçisi Yüksel, bir yõllõk çalõşma so-
nucu projesini geliştirdiğini hatõrlatarak,
bundan sonra inovasyona yönelik yeni ça-
lõşmalar içerisine gireceğini söyledi.
MPM işyerlerinde gerçekleştirdikleri bu-
luş, yöntem ya da tekniklerle verimli ça-
lõşmalar yapan işçiler arasõndan her yõl al-
tõ işçiyi “yılın işçisi” olarak seçiyor.
2009 yõlõnda İÇDAŞ seçildi.
Bu arada İzmir Ticaret Borsasõ (İTB) ve
Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsasõ (VOB)
Başkanõ Işınsu Kestelli, MPM Yõlõn İş
Kadõnõ Ödülü’nü aldõ.
Şiper’e göre Güney Kore’de 2.5 milyon adet LPG’li
araç var. Türkiye de o rakama yaklaştõ. Şu anda
Türkiye’de 2.4 milyon LPG’li araç var. Krizde
otogaza geçen araç sayõsõ arttõ.
Otogazda liderliğe oynuyoruz
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
2010 Başında
Emeğin Dünyası
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 2009 Emeğin
Dünyası Raporu’nu yayımladı.(*) Küresel krizin artık
sona ermekte olduğunun müjdelendiği 2010
başında ILO’nun bu çalışması krizin emek
dünyasına olan etkilerinin boyutunu ve krizden çıkış
sürecindeki konumunu sağduyulu bir yaklaşımla
özetliyor. Rapordan ilginç bulduğum bazı bölümleri
siz okuyucularımla paylaşmayı düşündüm.
ILO’nun 2009 Emeğin Dünyası Raporu’nun ana
vurgusu, 2010’la birlikte dünya ekonomisinde
canlanmanın hızlanacağı, ancak söz konusu
canlılığın son derece kırılgan ve risklerle dolu
olduğu uyarılarına dayanmaktadır. (IMF
tahminlerine göre dünya ekonomisi 2010’da yüzde
3.1 büyüyecektir.) ILO, krizden çıkış sürecinde
kamu harcama politikalarının sürdürülmesi
gereğinin özenle altını çizmekte ve istihdam
yaratmaya yönelik tedbirlerle bir arada
kurgulanmasının önemini vurgulamaktadır. Rapor,
2009’un son günlerinde küresel hisse senedi
piyasalarında ve borsalarda gözlenen hızlı
yükselişin tılsımına kapılınmaması gerektiğini ve söz
konusu canlanmanın henüz reel sektörlerde ve
işgücü piyasalarında güçlü bir görünüm sunmadığı
uyarısını yapmaktadır.
ILO, küresel krizin başlangıcından bu yana dünya
çapında 20 milyondan fazla istihdam kaybı
yaşandığını ve canlandırma paketlerinin
sürdürülmemesi durumunda en az 5 milyon işçinin
daha işini kaybedeceğini vurgulamaktadır.
Tahminlere göre, istihdamdaki durgunluk devam
edecek; ve istihdamın kriz öncesi düzeyine
dönmesi için orta dereceli gelire sahip
ekonomilerde 2.8 yıl (2010 sonu); yüksek gelirli
ekonomilerde ise 5.5 yıl (2013’ün 3. çeyreği)
beklemek gerekecektir. Ancak, ILO’ya göre krizin
emek dünyasındaki gerçek etkileri bu rakamlardan
daha da şiddetli boyutlardadır. ILO’ya göre;
• Eğer “toparlanma süreci” boyunca istihdamın
arttırılmasına yönelik özel tedbirler uygulanmaz ise
şu anda işsiz olan 43 milyon kişi giderek uzun
dönemli işsiz konumuna sürüklenecek ve kalıcı
olarak işgücü piyasalarından uzaklaşacaktır. ILO
“uzun dönemli işsizliği” bir seneden daha uzun
süreli iş arayan ancak bulamayan kesim olarak
tanımlamaktadır. (Söz konusu tanıma göre, TÜİK
Türkiye’de açık işsizlerin yüzde 27.3’ünün, yani 930
bin kişinin, bu statüde olduğunu hesaplamaktadır).
• İşgücü piyasalarındaki durgunluk iş bulmaktan
umudunu kesen, dışlanmış işçilerin sayısını
arttırmaktadır. Umudunu yitirdiği için iş aramaktan
vazgeçen kişilerin sayısı örneğin, esnek istihdam
cenneti ABD’de 800 bini aşmıştır. (Tanım
farklılıklarına karşın, karşılaştırma yapmak amacıyla,
Türkiye’de 1 milyon 850 bin kişi.) Böylece tüm
dünyada işgücüne katılım oranı düşmekte ve
emekçiler yarı-zamanlı istihdam biçimlerine ya da
sosyal güvenlikten yoksun enformalleşmeye
itilmektedir.
• Enformalleşmeyle birlikte işgücü giderek sosyal
güvenlik şemsiyesinden dışlanmaktadır. Sosyal
güvenlik hizmetlerinden yararlanan işgücünün
toplam içindeki payı tüm dünyada hızla erimektedir.
Söz konusu oran Latin Amerika ülkelerinde yüzde
57.8 düzeyine gerilemiştir. (Karşılaştırma için:
Brezilya’da yüzde 71.5; Meksika ve Arjantin’de
yüzde 62.5; Türkiye’de yüzde 49.)
• İstihdamdaki enformalleşmenin bir diğer boyutu
da işsizlik sigortası güvencesinden yoksunluktur.
ILO’nun istatistiklerine göre gelişmiş ekonomilerde
dahi işsizlerin işsizlik sigortasından yararlanma
oranı sadece yüzde 49’dur. Söz konusu oran, Orta
ve Doğu Avrupa’da yüzde 23; Asya ekonomilerinde
yüzde 24; Latin Amerika’da yüzde 8 düzeyindedir.
Bunun da ötesinde, işsizlik sigortası fonları birçok
ülkede hükümetler tarafından istihdam dışı
harcamaları karşılamak maksadıyla amacının
dışında kullanılmaktadır. Ülkemiz bu hususta çok
canlı bir örnektir.
ILO çalışmasının son derece önemli bir vurgusu
da küresel finans sisteminin kriz sonrasında
yeniden yapılandırılmasına yaptığı atıflardır. ILO,
kriz boyunca küresel finans şirketlerinin kurtarılması
ve finans piyasalarının canlı tutulması amacıyla
önemli boyutta çaba sarf edilmiş olduğunun altını
çizmekte, ancak finans sisteminin işleyişindeki
mevcut çarpıklıkların ve kırılganlıkların giderilmesi
konusunda herhangi bir girişimde bulunulmamış
olduğunu vurgulamaktadır. ILO raporu, daha geniş
bir bakış açısıyla, küresel krizin ardında yatan ana
etkenin sermayenin kuralsızlaştırılmış
finansallaşması olduğunu ayrıntılı gerekçelerle
ortaya koymaktadır. Bu konuya önümüzdeki haftaki
Ekonomi Politik köşesinde devam etmek
arzusundayım.
Bütün Cumhuriyet dostlarının yeni yılını, barış ve
esenlik dolu günler özlemiyle kutluyorum.
___________________
(*) ILO, World of Work Report, 2009, Cenevre.
www.ilo.org
ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr
24 bin eczane ve Sosyal Güvenlik Ku-
rumu’nu (SGK) karşı karşıya getiren sü-
reç Türkiye’de artık işlerin nasıl yürü-
düğünün tipik bir göstergesi.
Bakkalın süpermarketlere karşı savaşı
tamamen kaybetmesinden, pıtrak gibi
neredeyse her köşe başında bir alışveriş
merkezi (AVM) açılmasından çok da
farklı değil... Ancak burada söz konu-
su olan insan sağlığı ve ne yazık ki hü-
kümet eczaneler üzerinde bu bildik
oyunu oynarken bir taşla birkaç kuş vur-
manın da planlarını yapıyor.
Gelin öyküyü baştan alalım:
Süreç basit değil. Eczacılar, uzun sü-
redir kamudan alacaklarını tahsil ede-
miyordu. Hükümetin sağlık harcama-
larında kantarın topuzunu kaçırması,
seçim vaadi olarak önüne gelene yeşil
kart dağıtması yüzünden SGK’ye büt-
çeden aktarılan transferler şişmeye
başlayınca önce eczanelere yapılması
gereken ödemeler geciktirilmeye baş-
landı. Hükümet eczacıları depolara
karşı borçlandırdı, devletin eczanelere
yapacağı ödemeleri aylarca geciktire-
rek eczacıları finansal darlığa soktu. Şu
anda bile birçok eczane depolara ipo-
tekli durumda.
Bu arada bütçe açığı 10 ayda 43 mil-
yar TL’yi geçince ikinci planı devre sok-
tu. “İlaçta kâr büyük” diyerek ilaç fi-
yatlarını tırpanlamaya başladı.
Ancak tartışma büyüdü. Bu arada
SGK, Eczacılar Birliği ile yapılan söz-
leşmeyi de feshetti. Bunun yerine ec-
zaneler ile teker teker sözleşme yapa-
cağını açıkladı. Eczanelerin buna uysal
uysal uyması beklenemezdi. Öyle de ol-
du. Direniş ile karşılaştı. Eczacıların ke-
penk kapattıkları 4 Aralık eylemiyle
birlikte de ipler koptu.
Tabii bu arada hükümet oyunun
ikinci devresinin hazırlıklarına da baş-
lamıştı.
Bizzat Başbakan Erdoğan’ın açık-
laması ile ilaçların marketlerde satılması
projesi yeniden gündeme getirildi.
Hatırlarsınız Türkiye’de ilaçların ec-
zane dışında satılması konusunu gün-
deme taşıyan ilk isim Başbakan Erdo-
ğan’ın danışmanı Cüneyd Zapsu ve
ağabeyi Aziz Zapsu olmuştu. ‘For
You’ adlı zincir mağazalarında kişisel
bakım ve kozmetik ürünleri satıyor an-
cak bir yandan da ilacın eczane dışında
satılmasına izin verecek yasal uygula-
mayı bekliyordu. Geçen yıl, For You ma-
ğazalarının girişinde ‘Drugstore For
You yakında hizmetinizde’ yazıları
asılınca eczacılar duruma itiraz etmiş-
ti. Bunun üzerine Zapsu kardeşler ‘Ma-
ğazalarımızı yeniden yapılandırıyoruz, vit-
rinlerimiz çirkin görünmesin diye bu af-
işleri astık. İlaç satmayı hiçbir zaman dü-
şünmedik’ açıklamasını yapmıştı. Ancak
mali açıdan zor günler geçiren şirket,
Haziran 2009 tarihinde iflas erteleme
başvurusunda bulunmuştu.
İlaçta reform konusuna geri dönersek,
artık düğmeye basılmış olduğu için
ilaçların eczaneler dışında da satılma-
sını öngören reformun ayrıntıları da der-
hal kamuoyuna açıklandı.
Buna göre ilaçlar, eczanelerin dışın-
da da, iki ayrı işyerinde daha satılabi-
lecek. Bu işletmelerin ilkini, ithalatçı, üre-
tici ve depolar tarafından açılabilecek
ilaç satış zincirleri oluşturuyor.
İkincisi de, hipermarketlerde oluştu-
rulacak reyonlarda gerçekleştirilecek.
Bu, ne anlama geliyor?
Birincisi bireysel eczacılığın giderek
tarihe karışacağını ve sermaye çevre-
lerine ait büyük zincir eczaneler kuru-
lacağını... Zira kanun çıkar çıkmaz ipo-
tek altındaki borçlu eczaneler el de-
ğiştirecek. Bunların ne kadarının yan-
daşlara yarayacağını zaman gösterecek.
İkincisi halkın sağlığı ile oynandığı...
İlaç, dünyada sadece ABD’de market-
lerde satılıyor ve ABD, hatalı ilaç kulla-
nımından hayatını kaybedenler sayısı
bakımından listenin ilk sırasında.
ABD’deki modelde marketlerde vita-
minler, öksürük şurubu, pastil gibi re-
çetesiz ilaçlar satılıyor. Çünkü orada ilaç
reklamı serbest, ilacı ticari mal olarak
algılıyorlar. Kişi başına en fazla ilaç har-
caması da 680 dolar ile ABD’ye ait. Tür-
kiye’de ise bu rakam 68 dolar. Reklamla
pompalanan bu endüstride market sa-
hipleri kazanır, ilaç firmaları kazanır. Bu
sistemin devlete de vatandaşa da fay-
dası yoktur.
Gelelim sonuca:
1- İlaç fiyatlarının indirilmesi tüketici-
lerin yararına olduğu kuşkusuz. İndirim
eğer eczanelerin stoklarındaki ürünlere
değil de, yenilere yapılıyor olsaydı, ec-
zacıların da sesi çıkmayacaktı. Bu bilinçli
olarak yapılmadı ve eczacıların tepkisi
kamuoyunda haksız olarak tanımlandı.
2- Türkiye’de eczane sayısının çok
yüksek oluşu da bir gerçek. Türkiye, Av-
rupa’da en fazla eczaneye sahip olan
ülke. Bunun nedeni eczacılık fakültesi
mezunu her 1000 kişiden yaklaşık
800’ünün eczane açması. Bunun so-
nucunda Türkiye’deki eczane sayısı
23 bin 500’lere gelmiş durumda. Ge-
rekiyorsa buna sınırlama getirilebilir.
3- Ancak bu iki veri üzerinden büyük
sermaye sahiplerinin çıkarına oyun oy-
nanarak bir mesleği yok etmeye çalış-
mak kabul edilebilir bir durum olamaz.
Eczaneler Üzerinde Oynanan Oyuna Dikkat
B‹ L G ‹ T O P L U M U N A D O / R U / Ö Z L E M Y Ü Z A K Vergi miktar ve hadleri
yüzde 2.2 oranõnda arttõ
Ekonomi Servisi - Yeni yõla girerken Resmi Ga-
zete’de yayõmlanan bir dizi düzenleme ile vergile-
mede esas alõnan oran ve hadlerde değişiklikler ya-
põldõ. Buna göre,
Gelir Vergisi Genel Tebliği ile Gelir Vergisi
Kanunu’nda (GVK) yer alan bazõ maktu had ve tu-
tarlar yeniden değerleme oranõ nispetinde yüzde 2.2
arttõrõldõ. GVK’ye tabi gelirlerin vergilendirilmesinde
esas alõnan tarife, 2010 takvim yõlõ gelirlerinin ver-
gilendirilmesinde esas alõnmak üzere 8.800 TL’ye
kadar yüzde 15, 22.000 TL’nin 8.800 TL’si için
1.320 TL, fazlasõ yüzde 20, 50.000 TL’nin 22.000
TL’si için 3.960 TL, fazlasõ yüzde 27, 50.000 TL’den
fazlasõnõn 50.000 TL’si için 11.520 TL, fazlasõ yüz-
de 35 olarak belirlendi.
Maliye Bakanlõğõ tebliği ile Vergi Usul Ka-
nunu’nda (VUK) yer alan miktar ve hadler yüzde
2.2 oranõnda arttõrõldõ.
Operatör değişiklikleri hariç olmak üzere mo-
bil telefon aboneliğinin ilk tesisinde alõnan maktu
özel iletişim vergisi (ÖİV) tutarõ yüzde 2.2 arttõrõ-
larak 31.78 TL olarak yeniden belirlendi.
Bu kadarõna da pes doğrusu
Takdirini
sizlere
bõrakõyorum
“Rapora göre borçların sa-
tışlara oranı rasyosu dikka-
te alındığında Türkiye, Ro-
manya’nın ardından, yüzde
21.7’lik oranla ikinci sıra-
da. Vadesi bir yıldan az
borçların toplam borç için-
deki oranına bakıldığında
Türkiye yüzde 66.4 ile Lit-
vanya ve Macaristan’ın ar-
dından üçüncü sırada. Ya-
bancı para cinsinden borç-
ların toplam borçlar içinde-
ki oranına bakıldığında
Türkiye yüzde 21.8 ile dör-
düncü sırada. Vergi otori-
tesine veya şirket tedarikçi-
lerine ödemelerini ertele-
yen şirketler sıralamasında
Türkiye yüzde 33.7’lik oran
ile Letonya ve Litvanya’nın
ardından üçüncü sırada.
Borç yapılandırma oranla-
rına bakıldığında da Türki-
ye yüzde 45.9 ile Macaris-
tan, Letonya ve Litvan-
ya’nın ardından dördüncü
sırada. Değerli arkadaşlar,
reel sektörü bu rakamlarla
ifade edilen Türkiye’nin
2010’da krizden en hızlı çı-
kacak ülke olması nasıl
mümkün olacak, takdirini
sizlere bırakıyorum.”
Bir süre önce Anadolu Ajansõ,
Dünya Bankasõ’nõn bir anketine
dayandõrarak Türkiye’nin
“krizden en hõzlõ çõkacak ülke”
olarak belirlendiğini tüm
Türkiye’ye duyurdu. Habere
göre Türkiye, Doğu Avrupa
ülkelerinin yer aldõğõ klasmanda,
“çõkõş-exit” açõsõndan ilk sõrada
gözüküyordu.
CHP Tekirdağ Milletvekili Faik
Öztrak, bütçe görüşmeleri sıra-
sında bu haberdeki temel yanlı-
şı ortaya koydu. Öztrak raporun
aslında, Türkiye’deki şirketlerin
yüzde 7’sinin “piyasadan çıktı-
ğını” yani kapandığını belirte-
rek, bu ifadeden başka sonuç
çıkarmanın “Özel bir yetenek
istediğini” söyledi.
FAİK ÖZTRAK