Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
1 ARALIK 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA
SAĞLIK 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
İdeolojinin Daniskası
YÖK’ün üniversitelere giriş sınavında farklı
katsayı uygulanmasına yönelik kararının
yürütmesinin Danıştay 8. Dairesi tarafından
oybirliğiyle durdurulmasının Başbakan’ı
kızdırmasını anlamak mümkün. Ama bu kararın
ideolojik nedenlerle alındığı yolunda
Başbakan’dan gelen tepkiye katılmak asla!
Kaynağını anayasadan alan Yükseköğrenim
Kurumu’nu, kendi ideolojisinin sınırları içinde
çalışabilecek bir konuma getirmekten geri
kalmayan AKP iktidarının, Cumhurbaşkanı Gül’e
atamasını yaptırttığı YÖK Başkanı Yusuf Ziya
Özcan, 2008 Mart’ında verdiği ilk demecinde,
“Üniversitelerin sadece bilimle uğraşmasını
sağlayabilirsek, zannediyorum türban ve katsayı
gibi sorunlar çözülür” diye en önemli vizyonunun
altını kalın çizgilerle belirtmemiş miydi?
Özcan’ın bu açıklamasını zamansız bularak, onu
“Aman Hocam ipimizi çekerler” sözleri ile uyaran
da bizzat Başbakan Erdoğan değil miydi?
Yükseköğrenim Kurulu’nun başına Malezya’daki
birikimlerinden yararlanmak için getirilmiş olan
Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, üniversitelerin tek
uğraş alanı olarak gösterdiği “bilim”i aslında uzay
kadar derinliğe sahip ve onun kadar sınırsız bir
kavram olarak gördüğünü söylemek, iki yıllık
yaptırımlarına bakılırsa gerçekten olanak dışıdır.
Zira YÖK Başkanı iki yıldır izlediği politika ile tek
boyutlu bir bilim anlayışına sahip olduğunu
göstermiştir.
En üst yönetim kulesinde oturduğu bilimsel
kurumlara yaptığı tek yanlı atamalar adeta göz
çıkartacak kadar acımasız bir şekilde sürmekte ve
sadece ideolojik nedenlere dayandıkları da
görülmektedir.
Çankaya+Gül ideolojik işbirliği
Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nin önceki
rektörü Fevzi Sürmeli’ye senatosunun verdiği 334
oyluk desteği görmezden gelen, dahası eski
rektörü 39 oy farkla izleyen ve önceki gün adaşım
Orhan Bursalı’nın Cumhuriyet’teki köşesinde de
belirttiği bilimsel çalışmaları ile ün yapmış olan
Prof. Dr. Hasan Mandal’ı da bir kalemde silip
atabilen Özcan+Gül işbirliği.. Tanrı aşkına söyleyin
ideolojik nedenlerle yapmadılar mı bu değişimi?
İllüzyon yöntemi ile değerlendirme
Aynı YÖK Başkanı’nın Ege Üniversitesi Dişçilik
Fakültesi Dekanlığı için yaptığı atama, bundan
yıllar sonra bile kuşaktan kuşağa aktarılacak kadar
çarpıcı bir partizanlık örneği olarak Yusuf Ziya
Özcan’ın YÖK başkanları arasındaki fotoğrafının
altına kapkara harflerle yazılacaktır.
Sanırım yine yıllar sonra, görsel medyada
düzenlenecek bilgi yarışmalarına katılanlara, “85
seçmeni bulunan bir fakülte kurulunda sadece 9 oy
alabilen bir diş hekimini dekanlığa getirerek, Zati
Sungur’un illüzyon sanatına taş çıkartan YÖK
Başkanı kimdi” sorusuna Yusuf Ziya Özcan yanıtını
verenler büyük ödülü kazanacaklardır.
Anayasal kurumlara, o arada özellikle yüksek
yargıya yöneltilen ideolojik davranma ve karar alma
saplantısının Polonezköy’de geçirdiği bayram tatili
sırasında azalıp azalmadığını Başbakan’ın bugün
AKP Meclis Grubu toplantısındaki haftalık
konuşmasından öğrenebileceğiz.
Aynı politik görüşlere sahip olmasak da
ülkemizin seçilmiş iktidarının başkanının
başbakanlığında kurulmuş bir Cumhuriyet
hükümetinin, o ülkenin anayasal kurumlarına ve o
kurumların üyelerine karşı sürekli savaş açmış
olmasını içimize sindirmek için zorlanıyoruz.
Birileri Başbakan’a, bu yolun çıkmaz
olduğunu nasıl anlatacaktır?
Sayın Erdoğan ve onun gibi düşünenler ya da
her sözü için “hınk deyicilik” yapanlar, Yargıçlar ve
Savcılar Birliği’nin, bu iktidarın yanlış yol izlediğini
belirten demeçlerini sadece o günkü Başkanı
Ömer Faruk Eminağaoğlu’na bağlıyorlardı.
Eminağaoğlu, iki hafta önce yapılan YARSAV
kongresinde sürpriz bir şekilde yönetime giremedi.
Bu sonuç, yalnız Yargıçlar ve Savcılar Birliği’nin ne
kadar demokrat bir yapıya sahip olduğunu, siyasal
partilerimize de adeta ders vererek göstermekle
kalmadı, nöbeti devralan yeni yönetim kurulu da,
bu değişiklikten pay almak için bekleyenlerin
umutlarını kıracak kadar, laik ve hukukun
üstünlüğüne bağlı birer yurttaş olduklarını da
kanıtladı.
Adını koy Başbakan!
Neyin ideolojisi?
YARSAV’ın yeni yöneticileri dünkü Cumhuriyet’te
de okuduğumuz gibi Danıştay’ın kararını eleştiren
Erdoğan’ı “bağımlı yargı yaratamamanın öfkesi”
içinde olmakla suçlayan, “Kararı ideolojik bulanların
bunun adını da koymaları gerekmektedir. Neyin
ideolojisi? Özerk olması gereken YÖK’ün kararının
anlamı ne” sorusunu yönelten açıklamalarıyla, AKP
iktidarının yeni hücum hedefi oldular.
Başlarında bir Cumhuriyet kadını yargıç
olduğunu da unutmayarak... O anlamlı vitrine
bakarak, YARSAV bildirisindeki sorunun
Başbakan’ı tedirgin ettiği anlaşılan yanıtını ben
vereyim:
Atatürk’ün kurduğu laik ve hukukun
üstünlüğüne bağlı Cumhuriyetin ideolojisidir
birilerinin uykularına kâbus gibi çöken...
Tabip Odası
sağlık ödülleri
İstanbul Haber Ser-
visi - İstanbul Tabip
Odasõ tarafõndan gele-
neksel olarak 14 Mart
Tõp Haftasõ etkinlikleri
çerçevesinde verilen,
“Basõnda Sağlõk Ödülle-
ri” başvurularõ başladõ.
Odadan yapõlan açõkla-
maya göre, her yõl oldu-
ğu gibi anõ plaketi ve
ödül belgesinden oluşan
ödüller, 14 Mart Tõp
Bayramõ Töreni’nde sa-
hiplerine verilecek.
Başvurularda, toplum
sağlõğõnõn ve sağlõk ça-
lõşanlarõnõn sorunlarõnõ
dile getiren, gerçeğe da-
yalõ araştõrmacõ çalõş-
malar değerlendirmeye
alõnacak ve son başvu-
ru tarihi 15 Şubat
2010’da mesai saati bi-
timine kadar olacak.
Fazla tuz
sağlığa zararlı
İstanbul Haber Ser-
visi - Endokrinoloji ve
Metabolizma Hastalõk-
larõ Uzmanõ Doç. Dr.
Ender Arõkan, tuzun
fazla kullanõldõğõnda in-
sülin direncinin geliş-
mesine yol açtõğõnõ söy-
ledi. International Hos-
pital ve Acõbadem Ba-
kõrköy Hastanesi uz-
manlarõndan Doç. Dr.
Ender Arõkan, yaptõğõ
yazõlõ açõklamada, bes-
lenmede sofra tuzunu az
kullanmak gerektiğini,
ayrõca sodyumun yoğun
olduğu içeceklerden de
uzak durmakta yarar ol-
duğunu belirtti.
Uzmanlar yurttaşlarõ uyarõyor: Ameliyata girmeden önce anestezi uzmanõnõzõ mutlaka tanõyõn
Hastalarõn ‘anestezist’ korkusuSİBEL BAHÇETEPE
“Bademcik ameliyatına girdi, aneste-
ziden çıkamadı”, “Bacağı kırıldı, ame-
liyata girdi, beyin ölümü gerçekleşti”,
“Göz ameliyatına girdi, anesteziden
uyanamadı” gibi medyada yer alan birçok
haber nedeniyle hastalar ameliyat öncesi
“anestezist” korkusu yaşõyor. Türk Anes-
teziyoloji ve Reanimasyon Derneği
(TARD) yöneticileri, aneztezinin risksiz bir
işlem olmadõğõnõ, ancak doğru kişi tara-
fõndan yapõlmasõ durumunda riskin en az
seviyeye indiğini belirterek “Hastalar
ameliyata girmeden nasıl cerrahlarını ta-
nıyorsa, mutlaka aneztesi uzmanlarını
da tanımalıdırlar. Aneztezi işlemi, anes-
tezi uzmanı hekimler gözetiminde ya-
pılmalıdır” açõklamasõnõ yaptõ.
TARD Başkanõ Prof. Dr. Ülkü Aypar,
anestezi uzmanlarõnõn birer hekim olduk-
larõnõ, anestezistlerin cerrahi operasyon ge-
çirecek hastayõ uyutmak ve uyandõrmak-
la görevli olduklarõnõ söyledi. Anestezist-
lerin, yoğun bakõm servislerindeki durumu
kritik bazõ hastalarõn bakõmlarõ ile kanser
ağrõsõ çeken hastalarõn uyutulmasõ, solu-
numu durmuş hastalarõn yeniden canlan-
dõrõlmasõ işlemlerini de üstlendiklerini
belirten Aypar, “Anestezi ‘ölümle ya-
şam arasõndaki ince bir çizgi’dir. Anestezi
uzmanının bulunmadığı bazı hastane-
lerde, cerrahın gözetiminde, bu konuda
eğitimli hemşireler ya da sağlık teknis-
yenleri bu hizmeti veriyor, ancak esas
olan anestezi uzmanlarının kontrolün-
de bu işlemin yapılmasıdır” dedi.
‘Hak ettikleri değeri görmüyorlar’
Anestezi hekimlerinin 6 yõllõk tõp eğiti-
minin ardõndan 4-5 yõl süren uzmanlõk eği-
timi aldõklarõnõ anõmsatan Aypar, 2-3 ay-
lõk eğitimler alan cerrahlarõn anestezi uz-
manõ hekimin işlevini görmesinin mümkün
olamayacağõna dikkati çekti. Anestezi uz-
manlarõnõn öneminin toplumda çok fazla
bilinmediğini vurgulayan Aypar, şöyle
devam etti: “Türkiye’de anestezi uzmanı
hekim sayısı 2 bin 971, anestezi teknikeri
sayısı da 1600. Bazı yerlerde ne yazık ki
anestezi uzmanı yok ve böyle yerlerde
yapılacak ameliyatlar cerrahların gö-
zeteminde yapılıyor. Bazı özel hasta-
nelerde de daha ucuz diye anestezi tek-
nikerleri tercih ediliyor, bunlar son
derece tehlikelidir. Anestezi uzmanla-
rının gözetiminde teknikerler çalışa-
bilmelidir. Hastalar ameliyat olmadan
önce cerrahlarını çok iyi tanımak is-
terler ama, anestezi deyince basit bir iş-
lem gibi algılarlar. Oysa anestezinin işl-
evi çok büyük ve önemlidir. Anestezi uz-
manları, işlevlerinin yeterince bilin-
memesinden ötürü tanınmadıkları gibi
hak ettikleri değeri görmüyorlar.”
TARD Genel Sekreteri Doç. Dr. Altan
Şahin ise ameliyatlar sõrasõnda yaşanan ve
hastanõn yaşamõnõ yitirmesine neden olan
her komplikasyonun anesteziye bağlan-
masõnõn yanlõş olduğunu belirterek “Has-
tanın kalp sorunu, organ yetmezliği ya
da cerrahi müdahale sırasında yaşadı-
ğı bir sorun nedeniyle hayatını kay-
betmesi de anesteziye bağlanıyor, bu
son derece yanlış” dedi.
İstanbul Haber Servisi -
Türkiye’de her yõl 200 bin
kişi kalp hastalõklarõ nedeniy-
le yaşamõnõ yitiriyor ve kalp
krizi geçirip ölenlerin yüzde
50’sinde yüzde 50 oranõnda
damar tõkanõklõğõ gözlemle-
niyor. Ancak yüzde 50 damar
tõkanõklõğõ olan biri doktora git-
tiğinde yapõlan EGK, EKO
ve Efor testleri kontrol edildi-
ğinde tam sonuç elde edilmi-
yor. İki kalp atõşõ süresinde,
kalbi tarayan 256 kesitli bil-
gisayarlõ tomografi ise hem he-
kimlere hem de hastalara erken
teşhis ve tedavi için büyük ko-
laylõk sağlõyor.
Nişantaşõ MEDMAR Gö-
rüntüleme Merkezi tomogra-
fiden sorumlu hekimi Tahsin
Güneysu, kalp hastalõklarõ-
nõn ve buna bağlõ ölümlerin en
önemli nedenlerinin kalbi bes-
leyen koroner damarlarõn tõ-
kanma ve darlõklarõ olduğunu
belirterek kalp krizine bağlõ ani
ölümün çoğu kez daha önce
bulgu vermeksizin gerçekle-
şebildiğini söyledi. Güneysu,
“Kalbi besleyen damarlarda
bir sorun olup olmadığını
gösteren koroner an-
jiografi ise hem taşı-
dığı riskler, hem de
zahmetli bir yöntem
olması nedeniyle ya
ilk kalp krizi sonra-
sı ya da ciddi bul-
guların ortaya çık-
ması ile uygulana-
bilmektedir. Yeni
kalp tarayıcıları, son 1.5
yılda büyük ilerleme kay-
detti. Artık cerrahi müda-
haleye bile gerek duyulma-
dan teşhis ve tedavi yapıla-
biliyor! Bu da sizi, kriz gel-
meden koruyabiliyor” dedi.
Rahim ağzı kanserinde erken tanı
İstanbul Haber Servisi - Uzmanlar, rahim
ağzõ kanserinin gelişmeden yõllar önce, kanser
öncüsü bazõ hücresel değişikliklerin ortaya
çõktõğõnõ, smear testi ile bu değişikliklerin fark
edilmesi sayesinde, hastalõğõn erken müdahale
ile önlenebileceğini söyledi. Amerikan
Hastanesi Kadõn Hastalõklarõ ve Doğum
Bölümü’nden Doç. Dr. Kayhan Yakõn, smear
testinin yaygõn olarak uygulandõğõ ülkelerde
rahim ağzõ kanserinin görülme sõklõğõnõn son
derece az olduğunu belirterek “Pap smear
testi rahim ağzõndan basit bir sürüntü ile
alõnan hücrelerin mikroskop altõnda
incelenmesi ile rahim ağzõ kanseri gelişmeden
önce gözlenen hücresel değişikliklerin
araştõrõlmasõdõr. Test 21 yaşõn üzerindeki tüm
kadõnlara, yõlda bir kez yapõlmalõdõr” dedi.
YUSUF BAŞTUĞ
ADANA - Çukurova Üni-
versitesi (ÇÜ) Tõp Fakültesi
Psikiyatri Anabilim Dalõ Öğ-
retim Üyesi, Psikiyatr-Psi-
koterapist Yard. Doç. Dr.
Şükrü Uğuz, stresin çok
masum bir şey olmadõğõnõ be-
lirtti, “Sağlıklı bir yaşam,
stresten uzak kalarak değil,
onunla baş ederek sürdü-
rülür” dedi. ÇÜ Tõp Fakül-
tesi Sürekli Mesleki Geli-
şim Etkinlikleri çerçevesin-
de “Stresle başa çıkma”
konusunda gözlem ve araş-
tõrmalar yapan ve bu konuda
seminerler veren Uğuz, ya-
şadõğõ olaylardan örnekler
vererek stresin üstesinden
nasõl gelineceğini anlattõ.
Strese neden olan koşulla-
rõ irdeleyen Uğuz, ölüm ve
ayrõlõk gibi nedenlerin yanõ sõ-
ra küçük kaygõlarõn da stresi
tetiklediğini vurguladõ. Stre-
se yol açan etkenler arasõnda
yüzde 12’lik oranda olmuş
bitmiş şeylerin bulunduğu-
nu aktaran Uğuz, yüzde 88
oranda da, olmayan ve bit-
meyen şeylerin stres yarattõ-
ğõnõ ifade etti. Çeşitli neden-
lerle yaşanan kaygõlarõn stre-
si arttõrdõğõnõ ve büyüttüğünü
irdeleyen Uğuz, şunlarõ söy-
ledi: “İnsanları mutlu etme
çabasının yanı sıra rezil ol-
mama, hata yapmama, ev-
lilik, tatile gitmek ve alışve-
riş yapmak gibi gündelik iş
ve kaygılar da stresi tetikler.
Stres çok masum bir şey
değildir. Ruhsal ve bedensel
karşılığı olan nesnedir. Aşı-
rı stres bir tükenmişlik du-
rumu yaratır. Stresli insanın
kalp hızı artar, eller ve ba-
caklar titrer, sallanır.
Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR
S
ağlık konusunda çok çeşitli na-
sihatler ve öneriler alıyorsunuz.
Bunların doğrusunu yanlışını
sıklıkla yinelemek ihtiyacını duyuyo-
rum. Bunları ayırt etmek hiç de kolay de-
ğil. Yiyecek çeşitleri, egzersizler, vita-
minler, antioksidanlar, mineraller, bit-
kiler... yararlı olmaktan öteye, tedavi ara-
cı olarak sunuluyor. Acaba bunlar ger-
çek mi? Çok sayıda insanımız bunla-
ra inanıyor, çeşitli vitaminleri kullanıyor.
Erkekler ve kadınlar için hazırlanmış pre-
paratlar ve de bitki çeşitleri var. Çinko,
selenyum, Coenzyme, balıkyağı, ome-
ga 3 ve daha birçok ilaç. Bunlardan bir
kez daha söz etme ve yineleme ihtiya-
cı duyuyorum. Hafızaya iyi gelenler, cin-
sel gücü arttıranlar, yorgunluğu gide-
renler, depresyonu iyileştirenler, prostatı
küçültenler, tansiyonu düşürenler, Mul-
tiple Skleroz’a, solunum yetersizliğine
iyi gelenler... Bunlara inananlara rastlı-
yorum. Yakında, değerli bir bilim insa-
nı Mustafa Çetiner yazdı. Ben de sık sık
değinirim: Vitaminlerin herhangi bir ön-
leyici etkisi, yararı olduğuna ait bilimsel
bir kanıt yoktur. Yarım asır önce bir ye-
dek subay okulu hocasının “Efendim,
apteshaneler vitaminlerle doluyor” de-
yişini hiç unutmam. Ama ne yapalım ki
30 milyar dolarlık bir pazardır bu. İn-
sanların bilime öncelik verme şansları
pek yoktur, çoğunlukla bilim değil sö-
mürü, tüketim egemendir toplumlara ve
insan yaşamına. En büyük bilim üreti-
cisi Amerika da böyledir. Benim göz-
lemlerime göre, bu çeşit çareleri kulla-
nanların çoğunluğu tansiyon kontrolü-
nün önemini, önceliğini bilmez ve kan
şekerini ölçtürmezler. Kolesterolünü,
kilosunu umursamaz, sigaralarını içip,
günde birkaç adım atmadan hareketsiz
bir yaşamı sürdürürler.
Normal beslenen, sebzeye, meyveye,
salataya, domatese öncelik veren, ba-
lığı ete tercih eden, hareketli yaşayan in-
sanlar için vitaminlere, antioksidanlara
pek ihtiyaç yoktur. Ama onları acıma-
sız kapitalizmin elinden kurtarmak kolay
değildir. Anlı şanlı unvanlı kişiler de TV
ekranlarında boy gösterip size türlü çe-
şitli havuçlu, keçiboynuzlu, dereotlu
masallar anlatırlar. Çoğunluk inanır bun-
lara, kitapları yüz binler satar. Ama tan-
siyonun büyük ve önde gelen bir risk fak-
törü olduğu gözden kaçar.
Ben çevremde iyi eğitimli insanlar
arasında “Tansiyonum var ama bana do-
kunmuyor hocam” diyen üniversite me-
zunlara rastladığımdan çok söz ettim.
Ciddi bilim insanlarının yurdumuzda
uzun yıllardır sürdürdüğü Tek Harf Ça-
lışması ülkemizde Tip 2 şeker hastalığı-
nın çok yaygın olduğunu gösteriyor. Ai-
lede diyabet hastalığı olanlar, kilo fazlalığı
olanlar, az hareketli yaşam sürdürenlerde
şeker hastalığı olasılığı yüksek. Türki-
ye’de 20 yaş üzerinde diyabetli oranı
yüzde 7’yi aşıyor. Koroner kalp hasta-
lığı bizde Avrupa’nın birkaç katı. Fiziki ak-
tivite vitaminlerden, antioksidanlardan
çok daha önemli. Kilo fazlalığı ve hare-
ketsizlik en çok kaçınılacak şeyler. Kilo
artışı, yağ birikimi, diyabet gibi kanser
olasılığını da belirgin şekilde arttırıyor.
Yurdumuzdaki sigara pervasızlığına ya-
saklar etkili olabilmiş midir acaba? Şim-
dilik büyük tepkiler var. Bazı kafe ve ga-
zinolar, gece klüpleri, batıyoruz diye fer-
yat ediyorlar. Kış aylarında şikâyetler ar-
tacak, bazı kaçamaklar gündeme gele-
cek sanırım. Amerika’da bu yasağın
başladığı günlerde böyle bir tepki ol-
mamıştı. Türk gibi sigara içer, sözü bo-
şuna değil demek ki.
Göbek çevresinin önemini de hatır-
latmak isitiyorum. Ülkemizde kalp uz-
manları, göbek ölçümlerini çok önem-
siyorlar, erkeklerde 96 cm. kadınlarda 88
cm’yi geçmesin diyorlar. Tüm dünyada
olduğu gibi yurdumuzda da obezite, di-
yabet, hipertansiyon unsurlarını içeren
metabolik sendrom artıyor. GDO’larla ve
cep telefonları ile ilgili çok önemli iddialar
var bu konuda güvenilir bilim insanları-
nı dikkatle izlemeli.
Bunları yazarken, benim geçim sıkın-
tısı içinde bunalan, iyi beslenme şansı ol-
mayan, işsizlikle boğuşan, dogmacıla-
rın yönetiminde akraba evliliğinin risklerini
bile kavrayamadan ortalama 4 yıl eğitimli
halkım bunları nasıl algılayabilir, nasıl
önemseyebilir, nasıl uygulayabilir diye acı
acı düşünmekten de kendimi alamıyo-
rum. Sıkça yineliyorum: Gerçek sağlığa
ancak gelişmiş, kalkınmış, aklabilime da-
yanan, yönetimlerin bilime öncelik ver-
diği toplumlarda ulaşılabilir.
coskunoz@superonline.com
SAĞLIKLA İLGİLİ DOĞRULAR YANLIŞLAR
Doç.Dr.AltanŞahin.
Prof.Dr.ÜlküAypar.
İki kalp atışında
kalp muayenesi
‘Stres çok
masum
değildir’
DOÇ.DR. UĞUZ
İstanbul Haber Servisi -
Estetik Diş Hekimliği Aka-
demisi Derneği (EDAD) Baş-
kanõ Doç. Dr. Ata Anıl, ko-
ruyucu amaçlõ olarak diş he-
kimine gidilmesinin diş ve
dişeti hastalõklarõnõ önemli
ölçüde azalttõğõnõ söyledi.
Anõl, “Bazı Avrupa ülkele-
rinde devlet diş tedavisini
,koruyucu amaçlı hekime
gitmemesi durumunda kar-
şılamıyor. Örneğin Alman-
ya’da koruyucu amaçlı 6
ayda bir diş hekimine git-
mezsen hastalık halinde te-
davi ücretini kendi cebin-
den karşılıyorsun” dedi.
Sağlõk Bakanlõğõ’nõn 2006
yõlõnda yaptõğõ bir araştõrma-
ya göre, 1 milyon 943 bin
dolgu, 210 bin kanal tedavi-
si, 2 milyon 268 bin diştaşõ te-
mizliği, 3 milyon 663 bin çe-
kim, 412 bin protez (hare-
ketli), 412 bin sabit protez ve
651 bin de diğer işlemlerin
yapõldõğõ belirtildi. EDAD
Başkanõ Doç. Dr. Ata Anõl,
özellikle diş çekimi sayõsõnõn
söz konusu rakamlarõn daha
da üstünde olduğunu, 35 mil-
yona yakõn diş çekimine ih-
tiyaç duyulduğunu anõmsa-
tarak “Eğer koruyucu
amaçlı diş hekimine gidi-
lirse diş çürüklerinin ve
hastalıklarının yüzde
9 0 ’ ı n ı n
önüne ge-
ç i l m i ş
olur” dedi.
Ağõz ve diş
sağlõğõnda
hastalarõn
diş hekimi-
ne gitme
korkusu ol-
duğunu dile
getirdi.
‘Ağõz ve
diş sağlõğõ
önemli’
DOÇ. DR. ANIL
Düzenli maden suyu içmek, sağlığa faydalı
İstanbul Haber Servisi - Avrupa’da bir ki-
şi yõlda ortalama 100-150 litreye yakõn maden
suyu tüketirken, ülkemizde bu rakam 6 litre ile
sõnõrlõ kalõyor. Uzmanlar, maden suyunun insan
sağlõğõ için en önemli mineralleri içinde ba-
rõndõrdõğõnõ, kalp-damar sağlõğõndan böbrek
fonksiyonlarõna, cilt sağlõğõndan kemik sağlõğõna
dek çok sayõda yararõnõn bulunduğunu belirte-
rek düzenli maden suyu tüketiminin önemli ol-
duğunu söylüyorlar. Türkiye’de 3 bin mineral-
li su kaynağõ bulunuyor. Bunlarõn yaklaşõk
300’ü kullanõlabilir aşamada, ancak var olan kaynak-
larõn yalnõzca 24’ü kullanõlõyor. İstanbul Üniversitesi
İstanbul Tõp Fakültesi Tõbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji
Anabilim Dalõ Öğretim üyesi Prof. Dr. Zeki Karagülle
özellikle maden suyunun kalsiyum, sodyum ve magnez-
yum açõsõndan zengin olduğunu söyledi.
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
Nişantaşı MEDMAR Görüntüleme Merkezi tomografiden sorumlu hekimi Tahsin Gü-
neysu, (sağadn ikinci) kalp hastalıklarının ve buna bağlı ölümlerin en önemli neden-
lerinin kalbi besleyen koroner damarların tıkanma ve darlıkları olduğunu belirtiyor.
BAKANLIK AÇIKLADI
Domuz
gribinde ölü
sayısı 195’e
yükseldi
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Sağlõk
Bakanlõğõ, domuz gri-
binden yaşamõnõ yitiren-
lerin sayõsõnõn 195’e
yükseldiğini açõkladõ.
Yapõlan açõklamada,
şöyle denildi:
“Halen pandemik
grip sebebiyle hastane-
lerde yatan hasta sayı-
sı 287’dir. Bunların
94’ünün takip ve teda-
visi yoğun bakımlarda
sürdürülmektedir. 38
hasta ise solunum des-
tek cihazına bağlı ola-
rak takip edilmekte-
dir. Vefat edenlerin
69’u (yüzde 35) 50 yaş
altındaki daha önce
sağlıklı olduğu bilinen
kişilerdir. Pandemi
Yürütme Kurulumuz,
50 yaşına kadar olan
vatandaşlarımızın bir
kronik hastalıkları bu-
lunmasa bile aşılana-
bilmelerine karar ver-
miştir. 2 Aralık
2009’dan itibaren aşı
uygulanacak yaş gru-
bu 6 ay-50 yaş arası
sağlıklı kişiler, 6 aydan
büyük olmak kaydıyla
kronik hastalığı olan
kişiler ve sağlık perso-
neli şeklindedir.”
Başkent ilk sırada
Öte yandan bakanlõğõn
internet sitesindeki hari-
taya göre domuz gribi
ölümleri toplam 40 ilde
görüldü. 30 ölüm vakasõ
ile Ankara’nõn başõ çektiği
listede; İstanbul 25, Kon-
ya 23, Adana 12 ve Di-
yarbakõr 10 ölümle çift
haneli sayõlara ulaşan il-
ler oldu. Doğu Karadeniz
ile Doğu Anadolu Bölge-
si’nin kuzeyinde ölüm
vakasõna rastlanmadõ.