Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 1 ARALIK 2009 SALI
16 KÜLTÜR
AYNA
ADNAN BİNYAZAR
Hoşgörü Sanatıdır
Öğretmenlik
Mustafa Doğan 13 yaşında. Fransa’nın
Nancy kentinde ortaokul son sınıf öğrencisi.
Sınıfta Ermeni soykırımı tartışılırken 5 Türk
arkadaşıyla, Türklerin Ermenilere soykırım
yapmadığını savunuyor. Büyük olasılıkla, sınıf
çoğunluğu üstlerine varınca, Mustafa’nın
ağzından “Yaptılarsa da hak etmişlerdir!” sözü
çıkıyor.
Sen misin bunu söyleyen! Öğretmeni,
Mustafa’ya, “Osmanlı İmparatorluğu tarafından
işlenen soykırım: İnsanlığa karşı suç” konulu bir
ödev hazırlama cezası veriyor. İki gün de
okuldan uzaklaştırma...
Mustafa, olaydan sonra panik içinde eve
gelip babasına olanı biteni anlatıyor: Soykırıma
karşı çıkmasına öğretmen kızmış, suçun
cezasının da 45 bin Avro olduğunu söylemiştir.
Ertesi gün babayı okuldan arıyorlar. Baba,
“Soykırımı kabul etmemek suç değil. Elbette
öyle bir sözü etmese iyi olurdu. Oğlum o ödevi
yapmayacak!” diye tepki gösteriyor.
Sonunda, derneklerin araya girmesi, babanın
direnmesi üzerine okul müdürü, “Amacımız,
oğlunuza pedagojik bir uyarıda bulunmaktı.
Mustafa okuluna başladı. Hiçbir sorun yok.
Ödevi yapmasın, ceza almayacak” diyerek geri
adım atıyor.
Bu olay, 12 Mart sonrasında geçen bizdeki
bir olayı anımsattı bana. 1972 baharı.
Hacettepe Üniversitesi Temel Bilimler Fakültesi
Türkçe bölümünde öğretmenim. Bölüm
başkanımız Emin Özdemir.
Kimseye sorulmadan başımıza faşist kafalı
bir milletvekili eskisi getirildi. Hemen ertesi gün
faşistliğini uygulamaya koydu: Öğrencilerin
kâğıtlarında Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına
ilişkin olumlu bir yoruma rastlarsak kendisine
bildirmeliydik...
O günlerde bir öğrencimin Deniz Gezmiş’i
öven kâğıdını okumuş, ona iyi bir not da
vermiştim.
Bir yol, başkanın isteğini yerine getirmekti;
biri de, polis cipinde hapishaneyi boylamaktı.
Birinci yolu düşününce, midemden ağzıma acı
sular yürüyordu.
Sınıfta gizliliğin kutsallığı vardır. İyi bir
öğretmenin sınıfı ev ortamıdır.
Fransa’daki olaya dönelim; Mustafa, Ermeni
kökenli bir arkadaşına kızmış ya da
çoğunluğun kışkırtmasıyla böyle bir söz etmiş
olabilirdi. Öğretmen, tartışma ortamını göz
önünde bulundurup sorunu sınıf içinde
çözemez miydi?
Onu yapmıyor; kendi düşüncesi
doğrultusunda taraflı davranıp olayın
büyütülmesine yol açıyor.
Yine de onlarla aramızda bir anlayış farkı
olmalı ki; müdür, olayın saçmalığını tez
kavrayıp işi tatlıya bağlamayı biliyor. Bizde bu
tür olaylardan dolayı nice çocuğun hapislerde
kişiliği öldürülmüştür...
Öğretmenlik hoşgörü gerektirir. Bir öğretmen
o ölçüde de erdemli olmalıdır. Gerçeği
kavrama gücünden yoksun öğretmenden ne
hoşgörü beklenir, ne erdem...
Yaşamımın en acı anısı, okula sarhoş gelen
18 yaşındaki bir öğrencime tokat atmak
olmuştur. O öğrencim 41 yıl sonra karşıma
çıkıp ağzımı burnumu dağıtsa, bu,
vicdanımdaki kara sayfayı aklaştırmaz!
Öğretmenliği Tanrı mesleği sayan filozoflar
olmuştur. Oysa Öğretmen vardır, öğrencisinin
alnında kişilik yıldızları parlatır, öylesi de vardır
ki, onların tökezlemesinin baş sorumlusudur.
Aradan 37 yıl geçtikten sonra düşünüyorum:
Öğrencimin ödevini yeni yöneticinin zulmüne
teslim etseydim, çocuğun yaşamı kimbilir hangi
zindanlarda çürüyecekti...
Şimdi bana o yaşlarda doğruyu yaptıran
genç aklıma minnet duyuyorum...
binyazar@gmail.com
kultur@cumhuriyet.com.tr
İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - İzmir Bü-
yükşehir Belediyesi tarafõndan yürütülen ‘Ka-
difekale Projesi’ kapsamõnda arkeolojik kazõ ça-
lõşmalarõ başlatõldõ. Araştõrma ekibi, bölgedeki
kazõlardan İzmir tarihi açõsõndan önemli bulgu-
lar bekliyor.
MÖ 334 yõlõnda Pagos Dağõ’nda Makedonya Kra-
lõ Büyük İskender’in isteği üzerine yaptõrõlan
Kadifekale’nin sur duvarlarõnõn restorasyonu için
çalõşmalar geçen mart ayõnda başlamõştõ. Kadi-
fekale’de hazõrlanacak proje için ölçümler ya-
pan Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölü-
mü’nün kazõ çalõşmalarõ, Agora Kazõ Başkanlõ-
ğõ’nõ da yürüten Doç. Dr. Akın Ersoy ve ekibi
tarafõndan yürütülüyor. Kadifekale’nin bilin-
mezliklerle dolu olduğunu söyleyen Ersoy,
“Uzun süredir Kadifekale’de kazı çalışması
yoktu. Daha önceki çalışmalarla sarnıç ortaya
çıkarılmıştı, mescit-şapel diye adlandırılan
sarnıcın kuzeydoğu tarafında büyük bir ola-
sılıkla Athena Tapınağı olabilir. Kadifeka-
le’nin surları hem Roma döneminde hem de
Osmanlı döneminde çeşitli müdahaleler gör-
müş ve bugüne gelmiş. Biz de çalışmalarımızla
bir veri oluşturmak istiyoruz” diye konuştu.
Kazõ çalõşmalarõnõn yaklaşõk 1 yõl süreceği tahmin
ediliyor.
O
yun Atölyesi’nde biletleri aylar ön-
cesinden tükenen bir “Şekspir Mü-
zikali” oynuyor: “7”. İnsanõn, daha
doğrusu erkek egemen bir toplumda bir erke-
ğin doğumundan ölümüne kadar yaşadõğõ 7 ev-
reyi anlatan keyifli bir çalõşma. O dönemin İn-
giltere’sinden bu dönemin tüm erkek egemen
toplumlarõna bir gönderme de diyebiliriz... Yo-
rumuyla, oyuncularõyla, müzikleriyle, ses -õşõk-
sahne tasarõmõyla, hareket düzenlemesiyle, giy-
sileriyle son derecede özenli bir yapõm “Şeks-
pir Müzikali”.
Kolay değil Shakespeare’in soneleriyle,
oyunlarõndan dizelerle kapsama alanõ hayli ge-
niş olan bir tema çevresinde hesaplaşmak ve
de böylesine akõcõ bir kolaj oluşturmak. Onun,
ölümsüz kahramanlarõnõn zaman üstüne, yaşam
ve yaşamak üstüne, ölüm üstüne, aşk ve sev-
da üstüne dillendirdikleri düşünceleri, bek-
lentileri, umutlarõ, umutsuzluklarõ zarif bir akõş-
la sonelerin de içinden geçerek bir müzikal ola-
rak yapõlanõyor.
Oyunun yönetmeni Kemal Aydoğan’õn
metinlerden yaptõğõ kolaj kadar kurgusu da ti-
tiz bir çalõşmanõn ürünü. Tiyatronun sanat yö-
netmeni olarak Haluk Bilginer’in katkõsõ da
herhalde yadsõnmamalõ bu süreçte. Yoğunlukla
Bilginer’e ait olan çeviriler arasõnda Talat Sa-
it Halman, Sabahattin Eyüboğlu, Sevgi
Sanlı, Zeynep Avcı, Bülent Bozkurt ve Can
Yücel’in çevirdiği bölümler de var. Hepsi alan-
larõnda usta isimler. Dolayõsõyla, dildeki uyum-
lu ve yumuşak akõş gözden/kulaklardan kaç-
mõyor. Bu uyum Tolga Çebi’nin müzikleriy-
le buluşunca kaçõnõlmaz olarak hoş bir bütün
çõkõyor ortaya. Shakespeare sözcükleri bizim
tõnõlarõmõzla, melodilerimizle ne güzel uyum
sağlarmõş meğer.
‘BÜTÜN DÜNYA BİR SAHNEDİR’
Shakespeare’in “Beğendiğiniz Gibi” (As
You Like It) oyununda Jaques, bir insanõn do-
ğanõn ve sosyal düzenin ona empoze ettiği rol-
ler içinde biçimlendiğini söyler. Jaques’õn
sözlerinden yola çõkarak insan yaşamõnõn be-
beklikten başlayan ve ikinci bebekliğe kadar
uzanan 7 evresi üzerine odaklanõyor “Şeks-
pir Müzikali”. Usta yazar oyunlarõnda erkek
cinsinin zaaflarõnõn altõnõ çizmekten hiçbir za-
man kaçõnmamõş. Bu izler “Şekspir Müzi-
kali”nde de sürülebilir.
Oyunlardan seçilen dizeler sert iletilere
zemin oluşturmayan bir incelikle sõralanmõş
peş peşe. Oyuncu (erkek) geçirdiği her evre-
ye kendi penceresinden bakar. Belki sadece
7. evrenin sonunda “Vazgeçtim bu dünya-
dan, dünyamdan vazgeçtim ama / Seni yal-
nız komak var, o koyuyor adama” derken
egosu az da olsa törpülenmiştir. Acaba tör-
pülenmiş midir?
Haluk Bilginer, sergilediği mükemmel
oyunculukla yaşamõn tüm safhalarõnõ; önce tõr-
manõş ve enerji patlamalarõnõ ardõndan da ya-
vaş yavaş inişe geçiş ve çöküş evrelerini nü-
anslarõyla işliyor. Aktörlüğün, dans etmenin,
şarkõ söylemenin, yorumun ve hiç düşmeyen
bir temponun birbirini tamamladõğõ bir bu-
luşmadõr söz konusu olan. Enerjisi hiç tü-
kenmeyen bir müzikal oyuncusu olarak, dün-
den bugüne genelde hep aynõ kalan erkek hal-
lerini keyifle aktarõyor bizlere Bilginer.
Shakespeare’in kadõnlarõ ise genelde inat-
çõ, özgür, akõllõ, hõrslõ kadõnlar. Mesela, “Be-
ğendiğiniz Gibi”deki Rosalind de böyle bir
karakterdir. Jaques belki alaycõdõr ki bu
oyunda o zarif alay havasõnõ yakalamamak za-
ten olanaksõz ama, tabii ki salt onun dünya-
ya biraz pastoral ve biraz da sorgulayan ba-
kõşõ üzerinden ilerlemez kolaj-metin. Ham-
let’ten Romeo’ya, Polxenes’den Cressi-
da’ya, Hippolyta’dan Helena’ya pek çok
Shakespeare kahramanõnõn yollarõ kesişir
“Şekspir Müzikali”nde.
Öte yandan, Soytarõ, Shakespeare oyunla-
rõnõn bilge kişisi Soykarõlar korosunda gösterir
varlõğõnõ. Soytarõ ve kadõn buluşmasõdõr bu.
Ayaklarõ yere basan, zeki, söyledikleri sözün
nereye gideceğini bilen ve Oyuncu’nun o er-
keksi tavrõnõ yeri geldiğinde kõran bir dörtlü-
dür Evrim Alaysa, Selen Öztürk, Zeynep
Alkaya, Tuğçe Karaoğlan’dan oluşan Soy-
karõlar korosu. Erkeğin içinden geçtiği 7 ev-
reyi takip ederler ve yeri geldiğinde düşün-
celerini açõkça dile getirirler. Sözleri ve ha-
reketleri arasõndaki uyum iletiyi güçlendirir.
Aktardõklarõ dizeler Prospero’ya da ait olsa,
Polonius’a da, beden diliyle kurduklarõ para-
lellikte hedef soytarõ kõvraklõğõndan şaşmaz.
Shakespeare sanki her evrede Soykarõ-
lar’la çõkar sahneye, akõştaki satõr başlarõnõ be-
lirler, düğmeye basar ve yaşam çarkõ erkek
çevresinde bir kez daha dönmeye başlar.
Durdurulamayan zaman Pericles’in sözlerinde
ve Soykarõlar’õn dilinde yansõmalarõnõ bulur-
ken; “Anlıyorum ki, zaman insanlığın kra-
lı / Hem anası hem babası hem de mezarı”.
7. evrenin sonuna gelen Oyuncu da artõk za-
manla hesaplaşma sürecini noktalamak üze-
redir.
Erkek ya da kadõn, insan halleridir bunlar…
Oyun Atölyesi’nde, başrolünü Haluk Bilginer’in üstlendiği bir “Şekspir Müzikali”
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Ekonomik krizin etkisiyle geçen sezon
zor günler geçiren, hatta perdelerini
kapatma tehlikesiyle karşõ karşõya kalan
başkentin 46 yõllõk tiyatrosu Ankara Sanat
Tiyatrosu (AST), tiyatronun varlõğõnõ
sürdürebilmesi için destek çağrõsõnda
bulundu. Yeni sezonu, Murat
Çıdamlı’nõn yönettiği “Kod Adı: Keklik”
adlõ oyunla açan tiyatro, yaptõğõ yazõlõ
açõklamada “İnanıyoruz ki tiyatro,
birbirimizi anlamamıza, kaygılarımızı,
umutlarımızı paylaşmamıza aracı
olabilecek en etkin iletişim yöntemidir.
Elimizde kalan önemli değerlere sahip
çıkmak adına tiyatromuza gelmenizi,
kuşakların birbirini anlaması ve
değerlerin ortaklaştırılması çabamıza
destek vermenizi diliyoruz. Tüm
bunların toplumsal bir görev olduğuna
inanan AST’ın varlığı, aynı görevde
sorumluluk hisseden kurum ve
kuruluşların işbirliğiyle daha da
güçlenecektir” duyurusunda bulundu.
(‘Kod Adõ: Keklik’ her cuma saat
20.00’de, her cumartesi saat 15.30 ve
18.30’da, her pazar saat 15.30’da AST’ta.)
Oyun Atölyesi’nin oyunu “Şekspir Müzikali”nde Haluk Bilginer rol alıyor.
ÖZNUR OĞRAŞ
T
anklarõn gölgesinde bir otel, otelin
lobisinde ise daha önce darbeyi ya-
şamõş ülkelerin saatleri ve bulma-
ca gazeteleri var.
Bir sokağa çõkma yasağõ gecesinde
otel lobisinde, gerçekle düş arasõnda ge-
çen ‘Sokağa Çıkma Yasağı’nõn yazarõ
Civan Canova. Bakõrköy Belediye Ti-
yatrolarõ prodüksiyonu bu oyunun yö-
netmeni ise Emrah Eren.
Siren sesleriyle açõlõyor perde, sahnede-
ki iki karakter; ‘Bay 302’ ve ‘Joker’... Oyun
metnindeki ‘Şişman’ karakterini sahnede
‘Joker’ olarak değiştirmiş Eren, “Metindeki
‘şişman’, tıpkı rahmetli ‘şişman’ gibi, li-
beral bir dünya görüşüne sahip. Rolün
içerdiği liberalizmin
evrensel düzlemdeki
karşılığı ‘Joker’ ise
oyunun düşsel plasti-
ğine de uygun düştü”
diyor.
Başlarda seyirciye ge-
rilimli dakikalar yaşatan
oyun, başarõlõ perfor-
mansõyla akõllarda kalan
Beyti Engin’in canlan-
dõrdõğõ ‘101’ karakteri-
nin sahneye çõkmasõyla
yerini kahkaya bõrakõ-
yor.
“Gerçekle düş ara-
sında, tıpkı 12 Eylül
dönemi gibi” diyor
Emrah Eren oyun için.
Karakterler, isimleri ye-
rine oda numaralarõyla
anõlõyor. Müşfik Ken-
ter ve Kadriye Ken-
ter’in seslendirdikleri
iki kukla; Bay ve Ba-
yan 555 ise yaşananla-
ra kayõtsõz kalan ve bul-
macalarõnõ çözmeye de-
vam ederek ‘kaygısız, sessiz azınlığı’ tem-
sil eder gibi. Otel yönetiminden ‘Müdür’
ve ‘Joker’in üstleriyle dirsek temasõ ha-
lindeki hiyerarşik düzenleri ise dõşarõda-
kinden hiç de farklõ değil.
Oyunu bir düş oyunu
olarak yorumlayan Ca-
nova’ya karşõlõk Eren’in
sahnedeki yorumu fark-
lõ: “Belki de o döneme
öfkemden sahnede ya-
şananlara rüya gözüy-
le bakmayı hiç isteme-
dim” diyor ve oyunu Da-
li tablolarõna benzetiyor:
“Gerçekle düş arasında
gidip gelen oyun met-
nini ilk okuduğumda
‘Bu oyun bir Dali tablo-
su!’ dedim. Sonrasın-
da dönemle ile ilgili
yaptığım araştırmalar-
da oyunun içerdiği mi-
zah kadar güçlü anek-
dotlarla karşılaştım.
Mesela, 12 Eylül gecesi, darbe TRT
stüdyolarından halka duyurulduktan
sonra Hasan Mutlucan türküleri başlar.
Mutlucan’ın sesini duyan bir general hı-
şımla stüdyoya dalar ve eli silahında ‘Ne
yaptõğõnõzõ sanõyorsunuz siz, kimden emir
aldõnõz Ruhi Su çalmak için’ diye esip gür-
ler. Oyundaki mizahın kaynağını bu
anekdotta buldum diyebilirim.”
Evrenselden finale doğru yerelliğe bü-
rünen bir izlek görüyoruz oyunda; baskõcõ
rejimlerin dünya üzerinde pek çok örneği-
ne dikkat çekiyor Eren: “Süreci yaşamış
seyircinin toplumsal hafızasına yasla-
narak politik göndermelerden keyif al-
masını sağlamak kadar; o dönemi yaşa-
mamış kuşağın da en az onlar kadar eğ-
lenmesini sağlamaya çalıştık” diyor.
Ali Aziz Çölok, Bulut Akkale, Didem
Germen, S. Ulaş Bakır, Görkem Z. Gö-
nülşen, Şirin Ç. Taşpınar, Orhan Şimşek,
Burak Dur ve Beyti Engin’in rol aldõğõ
oyunda dekor tasarõmõ Ali Yenel, kostüm
tasarõmõ Gönül Sipahioğlu, õşõk tasarõmõ ise
Yüksel Aymaz’a ait.
(‘Sokağa Çõkma Yasağõ’ bugün ve ya-
rõn Bakõrköy Belediye Tiyatrolarõ Turhan
Tuzcu Sahnesi’nde saat 20.30’da sahne-
lenecek.)
Civan Canova’nõn yazdõğõ, Emrah Eren’in yönettiği ‘Sokağa
Çõkma Yasağõ’ darbeyi ele alan gerçekle düş arasõnda bir oyun
‘BuoyunbirDalitablosu’
‘Gerçekle düş arasõnda,
tõpkõ 12 Eylül dönemi
gibi’ diyor yönetmen
Emrah Eren oyun için.
Karakterler, isimleri yerine
oda numaralarõyla anõlõyor.
Müşfik Kenter ve Kadriye
Kenter’in seslendirdikleri
iki kukla; Bay ve Bayan
555 ise yaşananlara
kayõtsõz kalan ve
bulmacalarõnõ çözmeye
devam ederek ‘kaygõsõz,
sessiz azõnlõğõ’ temsil eder
gibi. Otel yönetiminden
‘Müdür’ ve ‘Joker’in
üstleriyle dirsek temasõ
halindeki, hiyerarşik
düzenleri ise
dõşarõdakinden hiç de
farklõ değil.
İFSAK
ödülleri
iki mekâna
Kültür Servisi- İstanbul Fotoğraf
ve Sinema Amatörleri Derneği
(İFSAK) “Fotoğraf ve Sinema
Ödülleri”nin sahipleri belli oldu.
2009 yõlõnda galerisinde açõlan
sergilerle meraklõlarõnõ birçok farklõ
fotoğrafla buluşturan
Santralistanbul, İFSAK Fotoğraf
Ödülü’ne, Türkiye’deki sinema
dünyasõnõn teorik gelişmesine yaptõğõ
katkõlar nedeniyle Boğaziçi
Üniversitesi Mithat Alan Film
Merkezi de İFSAK Sinema Ödülü’ne
değer görüldü. Ödüller, 5 Aralõk’ta
İTÜ Vakfõ Maçka Arõ Kovanõ
Restoranõ’nda düzenlenecek İFSAK
Geleneksel Yemeği’nde sahiplerine
verilecek.
Beyti Engin (ortada)
oyundaki
performansıyla
dikkat çekiyor.
Aktörlüğün, dans etmenin, şarkõ söylemenin, yorumun ve hiç
düşmeyen bir temponun birbirini tamamladõğõ bir buluşma söz
konusu olan. Enerjisi hiç tükenmeyen bir müzikal oyuncusu olarak,
dünden bugüne genelde hep aynõ kalan erkek hallerini keyifle
aktarõyor bizlere Haluk Bilginer.
Erkekliğin‘7’evresi...
Kadifekale’de
kazı zamanı
Değerlere
sahip çõkmak
için tiyatro
ANKARA SANAT TİYATROSU
İZMİR TARİHİ İÇİN BULGULAR...