Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 1 ARALIK 2009 SALI
6 DİZİ
BİLİM ve SİYASET
ORHAN BURSALI
Darbe Olasılığı - 4
Dünkü yazı, ordunun “siyasi iktidar aracı” olarak
‘gereksizliğinin’ uluslararası koşullarını
anımsatıyordu.
ABD küreselleşmenin gereklerine yönelince
Türkiye’de de “parlamentarizm” öne çıktı. ABD, artık
orduya bir enstrüman olarak gerek duymuyordu.
“Yeni dünya düzeni”nde, ülkeleri “güdümleme” işi
daha çok, ekonomisi ve politiği ile serbest piyasa
ile halledilecekti.
Ancak Türkiye’nin ve ordunun özel bir konumu
vardı. Cumhuriyetin kurucu felsefesi ve politikaları
güçlü ve yönlendiricidir ülkemizde. Ordu da özellikle
1990 sonrasında bu felsefe ile daha bütünleşik
hareket eder oldu (ulusal dil).
ABD için Ortadoğu siyasetinin can damarı petrolün
özgürlüğü. Irak bu nedenle önemliydi. “Kürdistan”
ve Irak’ta istikrar da bu nedenle önemli. Kürt
sorununun Türkiye’de istikrara kavuşması da...
ABD’nin “Mutlaka Irak ve Türkiye’den oluşan bir
Kürdistan kurulsun” diye bir öncelikli politikası
olduğunu şimdilik söyleyemeyiz. Çünkü Irak’ın diğer
iki parçasının da Suriye ve İran’la bütünleşmesi
gündeme gelebilir.
Kürt sorunu en şiddetli olarak Türkiye’de
yaşanıyor. Hem de bir dizi “çözüm olasılıkları”na
gebe olarak.
Bu olasılıklar arasında, ülkenin üniter birliğini,
ulus devlet olarak varlığını tehlikeye atacak, ayrılmak
gibi daha güçlü başka olasılıkları gündeme getirecek
ciddi potansiyeller var.
Bugünkü “savaş”, Türkiye’nin Kürt meselesinde
bütün olasılıklara açık olup olmama noktasında
sürdürülüyor. Ayrılık dahil, bütün olasılıklara açıklığın
önünde en büyük örgütlü güç-engel ise ordu.
Burada, Kürt meselesinde orduyu doğal yollarla
“yönlendirmek” kamuoyunu yönlendirmek kadar
kolay değil.“Serbest piyasa”nın bütün siyasal,
ekonomik, kültürel araçları, halkla ilişkileri,
sansasyon yaratma teknikleri, bol paralarla etkili
nüfuzlu kimseler satın almaları, bu “serbest
piyasa”da kolay ve mümkün. Orduyu saf dışı
bırakmanın diğer bir aracı da “Mustafa Kemal”i
yıkmak. Onun ne kadar kötü ve sıradan bir insan
olduğunu yaymak.
Burada bakıyoruz ne kadar uygun kişilik varsa,
hepsi burada görev üstlenmiş durumda!
Şimdi gerekirse Kürtlerin ayrılığına da evet diyecek
bir ordu gerek. Komutanların bir “sıradan memur”
derekesine düşürülmesi ve AKP’nin tam tasarrufuna
sokulması şart.
Yaşadığımız olaylar, bu projenin uygulama
ürünleridir. CIA-Feto ve AKP, ordunun defterinin
dürülmesinde çıkar birliği içinde, birbirlerini
kullanıyorlar. CIA ve Pentagon, geçmişin politikaları
gereği, epey içeri de sızmış ve epey birikim de
yapmış! Zaten, şimdinin tatlı su kahramanlarının
Amerikancı olmasının arka planında da bu var.
Ve işin ilginci, bu politika topluma “demokrasi”
sorunu olarak dayatılıyor... “Kürt meselesi”nin de,
bütün ayrılıkçı sonuçlarıyla birlikte, bize “demokrasi
sorunu” olarak dayatılması gibi.
“Vurun orduya” zamanı! Sopasını kaldıranlara
baktığımızda bazen şaşırıyoruz da!
Biz ise her zamanki gibi nesnel ve eleştirel! Hiçbir
yere bağlı olmadan. Meseleyi anlamaya ve oynanan
oyunu görmeye çalışarak... Ve her zaman “Türkiyeci”
olarak...
Abdülkadir Yücelman
Cumhuriyet olarak bir temel direğimizi kaybettik.
İçimizde en eski Cumhuriyetçi. Nazik, beyefendi,
çalışkan mı çalışkan... Abdülkadir Yücelman gibi
herkes çalışabilse bu gazetede! Yaz, kış, kar, dere
tepe durmadan dolaşan ve üreten bir insan. Gezi
gibi bir dergiyi yarattı ve ayakta tuttu, Turizm eki
olarak sürdürdü dergisini. Sessiz sedasız, ama
kararlı ve tuttuğunu koparan bir isim... Spordan
kopmadı. Keyifli ve içerikli spor yazılarını okurdum
her zaman. Fenerli olmasına rağmen!
İlk Cumhuriyet’e geldiğimde tepemde bitmiş ve
“Vay, sen de Vefa Liseliymişsin” demişti, yüzünde
güller açarak. Kendisine saygım hep sonsuz oldu.
Gerçek “bizden” olan bir arkadaşımız, ağabeyimiz.
Geçenlerde ilan servisinden arkadaşlarımızın
organize ettiği yemekte, birlikte keyifli bir akşam
geçirmiştik...
Kriz her zamanki gibi alçakça vurdu bu defa da
Abdülkadir Yücelman’ı. Sağlık sorunlarının bilincinde
yaşadı, hem bekleyerek hem beklemeyerek... Ama
hep hayata sarılarak, hayatın içinde olarak...
Anısı önünde saygıyla ve sevgiyle...
Dinleniyorsun... İzleniyorsun... Susturuldun...
Korku imparatorluğu 15
İstanbul Haber Servisi - İşçi Partisi (İP)
Genel Başkanvekili Mehmet Bedri Gül-
tekin, “AKP’nin 2 yılı aşkın bir süredir
sahte belgeler, yalancı tanıklar ve hu-
kukun en temel ilkelerinin çiğnenmesiyle
yürütülen Ergenekon tertibi, bugün
TSK’nin en üst komutanlarının ve yar-
gının en başında bulunan isimlerin kel-
lesinin istendiği aşamaya gelmiş bulun-
maktadır” dedi.
Gültekin, dinlemelerin hukuk dõşõ olduğunu
ve AKP iktidarõ tarafõndan baskõ unsuru
olarak kullanõldõğõnõ söyledi. AKP iktidarõ-
nõn muhalif kişi ve kurumlara yönelik bas-
kõsõnõ eleştirerek, 12 Mart ve 12 Eylül gibi
baskõ rejimlerinin olduğu dönemlerde dahi bu
denli keyfi uygulamalar yapõlmadõğõnõ be-
lirten Gültekin, şöyle devam etti: “Çünkü
Cumhuriyet kurulduğundan beri ilk de-
fa, kuruluş felsefesine ve üzerinde yük-
seldiği temel ilkelerle hesaplaşma içinde
olan bir iktidar işbaşındadır. Anayasa
Mahkemesi’nin çoğunlukla saptadığı üze-
re ‘irticai eylemlerin odağõ olan bir parti’ iş-
başındadır. Bu parti, iktidarda olduğu 7
yılın sonunda devlet içinde ele geçirdiği
mevzilerin ve elde ettiği olanakların ver-
diği cüretle, şimdi nihai hedefe varmak için
saldırıya geçmiştir. İki yılı aşkın bir süredir
sahte belgeler, yalancı tanıklar ve huku-
kun en temel ilkelerinin çiğnenmesiyle yü-
rütülen Ergenekon tertibi, bugün TSK’nin
en üst komutanlarının ve yargının en ba-
şında bulunan isimlerin kellesinin istendiği
aşamaya gelmiş bulunmaktadır.”
‘FETHULLAHÇI GLADYO
KULLANILIYOR’
Ergenekon soruşturmasõyla Türkiye’nin
Atatürkçü güçlerinin tasfiye edilmesinin is-
tendiğini belirten Gültekin, bu eylemi ger-
çekleştirmek için de devlet içine sõzmõş olan
Fethullahçõ Gladyo’nun kullanõldõğõnõ söy-
ledi. Gültekin, “Tertip, Başbakanlık’a
500 metre mesafede konuşlanmış olan
ODC (Office of Defence Cooperation)
merkezi tarafından sahneye konmuştur
ve bu ekip bugün de işbaşındadır. Hedef,
ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne
uygun olarak Türkiye’yi etnik ve inanç
farklılıkları temelinde yeniden yapılan-
dırmaktır. Böyle bir projenin iktidar ta-
rafından yürütüldüğü yerde, Cumhuri-
yetin yargısı ve ordusu elbette hedef
tahtasında olacaktır. Olay, TSK’nin ve
yargının yıpratılması olayı değil, tasfiye
edilmesi olayıdır” diye konuştu.
“İrticai eylemlerin odağı olan
AKP’nin” iktidarda kalmasõnõn, Türki-
ye’nin Amerikancõ faşist bir diktatörlüğe
doğru yol almasõ anlamõna geldiğine dikkat
çeken Gültekin Türkiye’nin de bu yolda hõz-
lõ adõmlarla ilerlediğini söyledi.
BİTTİ
MELTEM YILMAZ
İstanbul Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirler Odasõ (İSMMMO) Baş-
kanõ Yahya Arıkan, AKP iktidarõnõn
yüksek yargõnõn telefonlarõ yerine,
“sokağın sesini” dinlemesinin daha
yararlõ olacağõnõ söyledi.
Yahya Arõkan, “Dinleme, izleme
zahmetine girenler, bence, yargı
mensuplarını, onu bunu dinle-
meyi bırakıp artık sokaktaki
yurttaşa kulak versinler. Belki o
zaman sorunları dinlemekten yo-
rulur da çözüm üzerine kafa yo-
rarlar. Böcekler sokağa yerleşti-
rilirse bizim bin bir uğraşla top-
ladığımız vergiler de boşuna har-
canmamış olur” dedi.
Türkiye’nin bir korku ülkesine
dönüştürüldüğü değerlendirmesini
yapan Arõkan, Türkiye’nin temel so-
rununun işsizlik olduğunu, ancak ik-
tidarõn bambaşka alanlarla uğraştõğõ-
nõ kaydetti. AKP politikalarõnõn de-
vam etme şansõnõn kalmadõğõnõ ifade
eden Arõkan şöyle konuştu:
“AKP, bir daha iktidara gelir mi
gelmez mi bilemem ama Türk hal-
kını, görülmemiş bir işsizlik ve
yoksulluk sefaletiyle karşı karşıya
bırakan politikaların kimsenin gön-
lünde yaşam şansı bulamayaca-
ğından eminim. Bugün yalnızca
yargı mensupları değil, meslek ör-
gütleri, sendikalar, sivil toplum
âşığı insanlar, iş dünyası… Pek
çok kesim baskı altında. Biri sesi-
ni yükseltse biliyor ki hemen erte-
si gün müfettişler soluğu kapısında
alacak. Denetimde özerkliğin si-
gortası olan kurumlar bugün baş-
ka amaçlarla kullanılabiliyor. Her
alanda ‘öteki’ kültürü dayatılıyor.”
AKP’nin ya bizdensin ya onlardan
anlayõşõnõn Türkiye’ye zarar verdiğini
belirten Arõkan, “Bu yaklaşım, ‘ya
bizdensin ya onlardan’ anlayışı ile
birlikte sürdürülemez ve bunun
bir an önce terk edilmesi lazım” de-
di. Arõkan sözlerini şöyle sürdürdü:
“AKP hükümeti, kadrolaşma
başta olmak üzere, elindeki bütün
olanakları tehdit aracı olarak kul-
lanıp tek belirleyen olmak istemi-
ni dayattı. Bu durum pek çok ke-
simde her türlü korkuya yol aça-
biliyor. Biz de sıkı bir denetim sü-
recinden geçtik. Öküz altında bu-
zağı aradılar ve çok büyük olasılıkla
yüksek sesle düşüncelerimizi dile
getirmemizin bunda ciddi etkisi
oldu. Ancak çekinmiyoruz. Şimdi
olduğu gibi düşüncelerimizi açıkça
dile getiriyor, eleştiri ve önerileri-
mizi her platformda sunuyoruz.”
İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odasõ Başkanõ Yahya Arõkan
‘Sokağõnsesinidinlesinler’
İşçi Partisi Genel Başkanvekili Mehmet Bedri Gültekin, Atatürkçüleri tasfiye
operasyonunun Başbakanlõk’õn yanõndaki ODC merkezi tarafõndan yapõldõğõnõ söyledi
‘AmaçyargõyõveTSK’yitasfiyeetmek’
İktidarın, “Ekonomik krizden pek az etkilendik” yanılsaması içinde, sosyal taraf-
lara tamamen sırtını çevirmiş durumda olduğuna dikkat çeken Arıkan, şunları
söyledi: “Türkiye’de son 15 aydır istihdama bir tek kişi eklenmemiştir. Temel tüke-
tim maddelerinde zamlar almış başını gitmiş, yüzde 16’ları bulmuştur. Buna karşı-
lık memura da emekliye de layık görülen belli. Asgari ücretliyi, işsizi ise hiç sorma-
yın. Gerçekten onları dinlemeliler. Ben ve
temsil ettiğim örgüt iktidarlardan çok po-
litikalardan korkar. İşsizi, asgari üc-
retliyi, kayıtlı iken her türlü yüküm-
lülüğünü yerine getirdiği halde if-
lastan kurtulamayıp intihar eden
işvereni yok sayan politikalardan
korkar. Bu iktidardan ve politika-
larının uzun süre uygulanmasın-
dan da korkarım. Esnafından sana-
yicisine bütün kesimler kan ağlıyor.
5.5 milyonu bulmak üzere olan iş-
siz de ekonominin ne olduğunu bi-
lir. Bugün her 5 kişiden birinin, her
4 gençten de birinin işsiz kalması Tür-
kiye’nin en büyük sorunudur.”
‘SOSYAL TARAFLARA SIRTINI ÇEVİRENLERDEN KORKARIM’
Yargı ve medya
ilişkileri projesi
AMSTERDAM
(AA) - Adalet Bakanlõ-
ğõ’nõn 2010-2014 yõllarõnõ
kapsayan stratejik planõ
doğrultusunda, “Güven
veren bir adalet sistemi-
nin” gerçekleştirilmesi ça-
lõşmalarõ kapsamõnda İs-
veç ve Hollanda ile yürü-
tülen “Yargõ ve medya
ilişkileri” konulu çalõştay-
larõn ikincisi Amster-
dam’da yapõldõ. Çalõştay
çerçevesinde Adalet Ba-
kanlõğõ Strateji Geliştirme
Daire Başkanõ Murat
Cevher başkanlõğõnda yar-
gõ mensuplarõ ve gazeteci-
lerden oluşan Türk heyeti,
Amsterdam’da Hollanda
Yargõ Konseyi ve bazõ ba-
sõn kuruluşlarõnda incele-
melerde bulundu. Hollan-
da Yargõ Konseyi Başkanõ
A.H. van Delden, yargõç-
larõn toplumdaki konumu-
nun, tarafsõzlõğõnõn insan-
larõn yargõya bakõşõnõ et-
kilediğini söyledi.
Başçavuş
intihar etti
SAKARYA (AA) -
Sakarya Jandarma Ko-
mutanlõğõ’nda görevli
Jandarma Astsubay Baş-
çavuş Erbil Güzel (39)
evinin oturma odasõnda
beylik tabancasõyla ken-
dini vurdu. Bayram ziya-
reti için oğluyla Balõke-
sir’e gittiği öğrenilen Er-
bil Güzel’in eşi Şehnaz
Güzel’in telefonla ulaşa-
madõğõ için kocasõnõn iş
arkadaşlarõna haber ver-
diği, eve gelen kişilerin
Güzel’in cansõz bedeniy-
le karşõlaştõğõ belirtildi.
1 çocuk babasõ olduğu
öğrenilen Güzel’in cese-
di, otopsi için İstanbul
Adli Tõp Kurumu’na
gönderildi.
Hacda 20 yurttaş
yaşamını yitirdi
MEKKE (AA) -
Suudi Arabistan’a hac fa-
rizasõnõ yerine getirmek
için gelen 20 Türk hacõ
adayõnõn vefat ettiği bildi-
rildi. Hacõ adaylarõnõn
oğunluğunun kalp krizin-
den hayatõnõ kaybettiği
belirtildi.
1 kişiye 413 bin TL
ANKARA (AA) -
On Numara oyununun bu
haftaki çekilişinde 10 bi-
len 1 kişi, 413 bin 604 li-
ra kazandõ. Kazanan nu-
maralarõn; 1, 5, 7, 10, 12,
14, 18, 19, 29, 30, 35, 36,
40, 44, 54, 66, 67, 69, 75,
76, 78 ve 79 olarak belir-
lendiği çekilişte, 9 bilen-
ler bin 168 lira 80’er ku-
ruş, 8 bilenler 64 lira
50’şer kuruş, 7 bilenler 9
lira 10’ar kuruş, 6 bilen-
ler 1 lira 70’er kuruş ve
hiçbir numarayõ doğru
tahmin edemeyenler de
1 lira 35’er kuruş alacak.
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
Dede, küçük parmakları kocaman avuç-
larının içerisine gizledi... Henüz 14 yaşın-
daki torunu ise mutluluğun saklandığı ya-
naklarından masum tebessümler gönder-
di dedesine...
Bir yaşlı adam, küçük bir çocuğun he-
yecanına ortak olacaktı o gün... Yepyeni bir
çift kundura, bir kazak, bir pantolon... Ve
soğuktan koruyacak bir mont...
Tüm hesapları, bir bayram coşkusunun
yol açtığı küçük mutlulukları, işte bu ka-
dardı...
79 yaşındaki Nahsan Türkmen ve 14 ya-
şındaki torunu Şahin, 26 Kasım günü Ur-
fa’nın Suruç ilçesinde, el ele bayram alış-
verişine çıktılar...
Dede heyecanla kıyafet aradı sevimli to-
rununa... İstiyordu ki, Kurban Bayramı’nda
yepyeni giysiler içersinde gelsin torunu el
öpmeye...
Oysa birileri öfkelerin kurbanlarını arı-
yordu o gün!.. Töre öyle bir pusuya yatmıştı
ki, rüzgârın tenleri titrettiği sokaklarda,
ölüm infilak edeceği bedenler peşindeydi!..
Ellerinde poşetler, yüzlerinde gülücüklerle
çıkmışlardı ki bir mağazadan, kulaklarda
tamtama dönüşen mermi sesleri önce kü-
çük çocuğun masum çığlığına, sonra da bir
dedenin 80 yıl öncesinden yankılanan bo-
ğuk “ahhhh”ına karıştı!..
Önce torun düştü yere... Sonra ak sakallı
dede!.. Ve tabii ki insanlık!..
Bir çift kahverengi kundura, bir çocuğu
henüz yaşama taşıyamadan, bir kü-
çük ölümün sembolüne dönüştü!.. Bir ai-
lenin geçmişi ile belirsiz geleceği arasında,
bir beyaz kazak kızıl kanlara bulandı!..
Dede ile torununa bayram arifesinde kur-
şun yağdıran, 20 yaşındaki akraba çocu-
ğu Mehmet Türkmen’di...
Ona yalnızca öldürme görevi değil, yü-
rekleri en çok yakması gereken acı, za-
lim ve sinsi bir
plan da ver-
mişlerdi!..
Bir ailenin en
büyük ve en
küçük bireyini
aynı anda vur-
mak, bayram
öncesi yürek-
lere çifte ateş
düşürecekti!.. Belli ki kanlılar da yürekleri-
ni böyle soğutacaktı!..
Dede ile torunu, başına kırmızı kurdele
bağladıkları kurbanlıklarını kesemeden, 15
yıl önce akrabalar arasında başlayan kan
davasına kurban gitmişlerdi!..
Mezopotamya işte öfke ile zulmün böy-
lesine acımasızca harmanlandığı bir inti-
kam diyarıydı!.. Orada bayram da olsa sey-
ran da olsa hiç fark etmiyordu!.. Hasımlar
bayram arifesinde; hayvanlardan önce in-
sanları kurban etmekten çekinmiyordu!..
Mezopotamya’da ‘Şahin’ Öldürmek!..
İmralı’da yatan Abdullah Öca-
lan’ın geçtiğimiz çarşamba günü
de alışılmış konukları vardı. Avu-
katlarını karşısına aldı ve görüş-
menin neredeyse tamamında
özellikle “ölüm” korkusundan ya-
kındı!.. “Apo”, devletin 5 milyon
dolar harcayarak inşa ettirdiği
yeni cezaevindeki 6 metrekarelik
odasının uzun süredir yaşadığı
sağlık sorunlarını daha da arttır-
dığını öne sürdü. Peki; PKK lide-
rinin tek yakınması ölüm korkusu
muydu?..
Avukatlarının PKK’nin kuruluş
yıldönümünde, yani 27 Kasım’da
örgütün yayın organlarına ulaş-
tırdığı görüşme notlarının satır
araları dikkatle okunduğunda,
Öcalan’ın İmralı’dan artık iyice sı-
kıldığı ve kendi tabanının dikkati-
ni bir kez daha sağlığına ve tabii
ki “özgürlüğüne” odaklamaya ça-
lıştığı görülüyor.
Daha önce sağlık sorunları ve
kendisine baskı yapıldığına ilişkin
şikâyetlerin ardından olayların
başlamış olması; özellikle Gü-
neydoğu’da ve büyük kentlerde
önümüzdeki sürecin dikkatle iz-
lenmesini zorunlu kılıyor! İşte
“Kürt açılımı”nın giderek çıkmaza
girdiği bir süreçte, PKK’nin lide-
rinin söyledikleri ve aslında ver-
mek istediği mesajların karşılaş-
tırmalı örnekleri:
Ölüm korkusu: “Yaklaşık 6
metrekare bir yerdeyim. Hava-
landırma sisteminden dolayı ne-
fes almakta zorluk çekmeye baş-
ladım. Ben burada yarı ölü bir şe-
kilde yaşamaktayım. Havasızlıktan
dolayı sanki beynimdeki hücrele-
rin öldüğünü hissediyorum. Yani
ya uyuyacağım ya da nefes ala-
bilmek için uyanık kalacağım. Bu-
rada her an ölebilirim. Yerim ade-
ta bir ölüm çukurudur. Burada ölü-
me terk edildim.”
Mesaj: Öcalan uzun süredir
boğazındaki yanma ve akıntıdan
yakınıyor. Hatta bir dönem hüc-
resinin duvarında kullanılan özel
bir boyayla yavaş yavaş zehir-
lendiğini bile iddia etmişti. Öcalan
sık sık “ölüm”den bahsederek
aslında tabanına “Acilen bir şey-
ler yapın, beni buradan çıkartın”
diyor! Nitekim PKK dün, “Apo
derhal içine konulduğu ölüm hüc-
resinden çıkarılmalıdır. Aksi tak-
dirde yaşanacak gelişmelerden
hareketimiz sorumlu tutulamaya-
caktır” diye tehdit savurdu.
Tasfiye korkusu: “Beni bura-
da devre dışı bırakıp, Barzani ve
Talabani’yi kullanarak PKK’yi tas-
fiye etmeye çalışacaklar. Görülü-
yor işte DTP’nin de üzerine gidip,
köşeye sıkıştırıp, yanlarına çekip
buradaki boşluğu da Hak-Par,
Şerafettin Elçi gibi farklı çevrelerle
doldurmaya çalışacaklar. İşte bü-
tün bunlar gerçekleştirildikten
sonra beni de burada tasfiye edip
yerime yeni bir Öcalan koymaya
çalışacaklar!”
Mesaj: Uzun süredir örgütsel
ilişkiler açısından tasfiye edilece-
ğinden endişe eden Öcalan,
PKK’nin pasifize olacağı, kendi-
sinin de İmralı’da tamamen ka-
derine terk edileceği korkusunu
yaşıyor! Öcalan, Mahmur Kampı
ve Kandil’den 34 kişinin Türki-
ye’ye gelmesi talimatını bile PKK
üzerindeki hâkimiyetini sınamak
için vermişti. Öcalan, Barzani
aracılığıyla ılımlı Kürt politikacıla-
rının öne çıkarılacağı kaygısıyla
birkaç haftadır Talabani ve Bar-
zani’ye yönelik ağır eleştiriler de
yapıyor. Bu yüzden tabanına sık
sık “uyanık olun” yolunda uyarılar
gönderiyor.
Çözümsüzlük korkusu: “Şim-
di de Erdoğan ABD’ye Oba-
ma’yla görüşmeye gidecek. Bu
gidiş gelişlerin hepsi birbirleriyle
bağlantılıdır. Bir planın devreye
sokulması niteliğindedir. Bu so-
runun büyümesinde, bu hale gel-
mesinde 2002’den bu yana
AKP’nin politikaları sorumludur.
Aslında bütün bu sorunları, çö-
zümsüzlüğü geliştiren AKP’dir.
Devlet adına birileri bu sorunu
çözmek istiyor olabilir. Sonra
AKP geldi. Her şeyi tek taraflı bir
şekilde ters yüz etti.”
Mesaj: 60 yaşını geçen Apo,
çözüm tartışmaları uzadıkça, ser-
best kalıp siyasete girme düşünü
gerçekleştiremeyeceği kaygısıy-
la saldırganlaşıyor! Öcalan bu
yüzden AKP’den umudunu kes-
tiğini göstermek istiyor ve bu ko-
nuda Kürt kökenlilere de iktidar
partisine cephe alın mesajı gön-
deriyor. PKK lideri, açılımın fi-
yaskoya dönüşmesinin ardından
sık sık “devlet”e vurgu yaparak
aslında orduya ‘sorunu siz çö-
zersiniz’ sinyali veriyor. Bu şekil-
de hükümetin çözüm sürecinde
yalnızca kendisini muhatap alması
için de politik bir manevra yapmış
oluyor!
Ölüm Çukurunda Gündüz Kâbusları!..
obursali@cumhuriyet.com.tr