10 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B 29 EKİM 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 11 MAHMUT LICALI - 1- ANKARA - “Şu Çılgın Türkler” ve “Diriliş - Çanakkale 1915”in yazarõ Turgut Özakman’õn yakõn Türk tarihini anlattõğõ üçüncü kitabõ “Cumhuriyet - Türk Mucizesi”nin ilk cildi okurlarla buluşuyor. “Türkiye Üçlemesi” serisi- nin son kitabõ “Cumhuriyet - Türk Mucizesi”, 1922 ile 1938 yõllarõ arasõnda yaşanan bütün tarihi olaylarõ belgeleriyle roman tarzõnda anlatõyor. Toplam iki cilt- ten oluşan kitabõn ilk cildi, İzmir’in kur- tuluşuyla (9 Eylül 1922) başlayõp Cum- huriyetin ilanõyla (29 Ekim 1923) sona ererken, yeni yõlda yayõmlanacak ikin- ci ciltte ise Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamõnõ yitirişine (10 Ka- sõm 1938) kadarki 15 yõl ele alõyor. Özakman’õn son kitabõ, 1915’te Ça- nakkale Destanõ ile başlayan Milli Mü- cadele dönemindeki Kuvayõ Milliye ru- huyla süren yakõn tarihimizin Cumhu- riyetin çağdaşlaşma hamlesiyle değişen Türkiye’yi okuyucuya sunuyor. Bilgi Ya- yõnevi’nden çõkan Cumhuriyet - Türk Mucizesi ile birlikte 1915 ve 1938 ara- sõndaki 23 yõlda yakõn Türk tarihinin san- cõlarõ, acõlarõ, sõkõntõlarõ, kahramanlõklarõ ve Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşu us- ta bir üslupla anlatõlarak “Türkiye Üç- lemesi” sona eriyor. Özakman’õn Şu Çõl- gõn Türkler adlõ kitabõ 374, Diriliş - Ça- nakkale 1915 adlõ kitabõ ise 102. baskõ- yõ yapmasõ, son kitabõnõn da büyük sa- tõş oranlarõ yakalayacağõnõ gösteriyor. Özakman ile Cumhuriyet - Türk Muci- zesi adlõ kitabõ ve kitabõnda ele aldõğõ cumhuriyet dönemiyle ilgili yaptõğõmõz söyleşi ile kitaptan alõntõlar şöyle: KİTABIN KAPAĞINDAKİ ANLAMLI FOTOĞRAF - Yeni kitabınızın kapağında 2007 yılında gerçekleştirilen Cumhuriyet Mitingleri’nden bir fotoğraf yer alı- yor. Bu fotoğrafı özellikle seçmenizin bir nedeni var mı? ÖZAKMAN - Kitabõn kapağõnda İz- mir Gündoğdu Meydanõ’nda yapõlan Cumhuriyet Mitingi’nin fotoğrafõ bulu- nuyor. Kadõnlar, erkekler, çocuklar ve bay- raklar olsun, kalabalõk bir fotoğraf olsun istedik. Zaten cumhuriyet de bu demek- tir. Bu nedenle bu fotoğrafõ kullandõk. - ‘Cumhuriyet - Türk Mucizesi’ adlı kitabınız ‘Diriliş-Çanakkale 1915’ ve ‘Şu Çılgın Türkler’ ile birlikte bir üçleme olarak nitelendirilebilir mi? ÖZAKMAN - Evet, “Cumhuriyet - Türk Mucizesi”, “Türkiye Üçleme- si”nin üçüncü ve son kitabõdõr. Son ki- tap iki cilt olacak. Birinci cilt cumhuri- yetin ilanõyla bitiyor. Birinci ciltte Bü- yük Zafer’den Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar ki olaylar yer alõyor. Bir yanda cumhuriyetçiler var, öte yanda bu daha iyi, daha insanca, daha onurlu dü- zeni istemeyenler... Ders ve ibret verici, uyarõcõ bir dönem. Bu dönemi bilmeden sonraki olaylarõ doğru değerlendirmek zor olur. İkinci cilt ise Cumhuriyetin ila- nõndan Atatürk’ün ölümüne kadar ki sü- reci anlatacak. İki cilt halinde 1922-1938 yõllarõ arasõndaki dönemi ele alacağõm. İlk cilt 400 sayfalõk bir kitap, ikinci cilt de 400 sayfalõk bir kitap olacak; toplam 800 sayfadan oluşacak. İkinci ciltte son söz yazacağõm. Son sözle kitaplarõmõ bu- güne bağlamayõ düşünüyorum. Böylece bu seri bitmiş olacak. ‘BARIŞ CANAVARIN KARNINDAN ÇIKARILDI’ - Cumhuriyet - Türk Mucizesi’nin ilk cildinde okurlar hangi konuları ay- rıntılarıyla okuyabilecekler? ÖZAKMAN - Mudanya Antlaşmasõ ile Lozan Antlaşmasõ görüşmeleri sõra- sõnda müttefiklerin tutumlarõ, davranõş- larõ, oyunlarõ, tuzaklarõ, üsluplarõ unu- tulmamasõ gereken olaylardõr. Lozan bu yüzden eşi bulunmayan, uzun ve çok çetin bir boğuşma halinde geçmiştir. Ku- vayõ Milliye ruhu ile emperyalizm, Ça- nakkale’den, Anadolu’dan sonra, Lo- zan’da da karşõlaşmõş ve Kuvayõ Milli- ye ruhu galip gelmiştir. Lozan’da barõş canavarõn karnõndan sökülüp çõkarõl- mõştõr. Mudanya ve Lozan Milli Müca- dele’nin masa başõndaki devamõdõr. Bir- kaç kez savaşõn eşiğine gelinmiştir. İç so- runlar da çok dramatiktir: Meclis’te ge- lenekçiler ile Cumhuriyetçilerin çekiş- mesi, saltanatõn kaldõrõlmasõ, Ali Ke- mal’in yakalanmasõ, Vahidettin’in ve hainlerin kaçmasõ, karşõdevrimin oluş- maya başlamasõ, Milli Mücadele’yi baş- latan kadronun ikiye bölünmesi iç so- runlarõn başlõcasõdõr. Halkõ coşturan olaylar sürmektedir: İstanbul’a gelen Refet Paşa’nõn ve bir bölük Türk aske- rinin olağanüstü karşõlanõşõ, Trakya’nõn il il geri alõnõşõ, İstanbul’u geri almak için yapõlan gizli hazõrlõklar, Türk - İngiliz fut- bol karşõlaşmasõ, sonunda işgalcilerin Türk sancağõnõ selamlayarak çekip git- meleri, Türk ordusunun İstanbul’a gir- mesi bu emsalsiz olaylarõn başlõcalarõdõr. ‘BİLİM ADAMLARI TÜRK MUCİZESİ DİYOR...’ - Bu dönemin temel özelliği nedir? ÖZAKMAN - Bu dönemde özgürlük, toplumsal uyanõşa, değişime de yol açar. Kadõnlar peçelerini atmaya, çar- şaftan çõkarak manto giymeye başlar. Büyük sorunlarõn nasõl çözüleceği daha yoğun olarak konuşulup tartõşõlõr. Mus- tafa Kemal Paşa’nõn dünyaya kapalõ bir Doğu ülkesini cumhuriyete, aydõnlan- maya, uygarlõğa, çağdaşlaşmaya adõm adõm hazõrlamasõ, halkõn çağrõya katõl- masõ bu dönemin en önemli özelliğidir. M. Kemal Paşa’nõn örnek bir aile olmak için yaptõğõ talihsiz evlilik de bu dö- nemde yer alõyor. Dönem Ankara’nõn başkent olmasõ ve türlü çatõşmalardan ge- çilerek 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilanõ ile sona eriyor. - Cumhuriyet kitabına neden ‘Türk Mucizesi’ adını da verdiniz? ÖZAKMAN - Objektif bilim adam- larõ Milli Mücadele ile başlayõp Cum- huriyet’le süren bu dönemi “Türk Mu- cizesi” diye adlandõrõyorlar. Emperya- lizmi, paralõ askerlerini, işbirlikçilerini yenmek, bu hayâsõzca akõnõn kökünü ka- zõmak, kurtuluşun sadece bir parçasõy- dõ. Gerçek kurtuluş için Batõ ülkeleri ile baş edebilecek kadar güçlü olmak, yok- sulluğu, ilkelliği, geriliği, çağdõşõlõğõ, bil- gisizliği yenmek, aklõ özgür kõlmak, ay- dõnlanmayõ yaşamak, bağnazlõğa son vermek, hoşgörüyü yerleştirmek, kadõn - erkek eşitliğini sağlamak, yüzde 93 okur - yazar olmayan halkõ bilgilendir- mek, eğitmek, yurttaş olmalarõnõ sağla- mak, millet olmak, sanayileşmek, salgõn hastalõklarõ kõrmak gerekiyordu. Bunlar ancak barõş döneminde başarõlabilirdi. Bunun için Türkiye’yi parçalamak için çok çeşitli planlar hazõrlamõş, uygulamõş ve sonunda yenilmiş müttefiklerle önce ateşkes, sonra da barõş masasõna oturmak gerekiyordu. Yoksul Türkiye’nin zafe- ri bütün mazlum ülkeleri etkiler, müt- tefikler yani emperyalizm bundan çok ra- hatsõz olur. Barõş için çok zorluk çõka- rõrlar. Sevr’in yumuşatõlmõş bir örneği- ni kabul ettirmek için çalõşõrlar. Hatta İn- giltere, Çanakkale olayõnõ bahane ede- rek dünyayõ yeniden Türkiye’ye karşõ sa- vaşa davet edecektir. ‘NEYİMİZ VARSA BU 15 YILA BORÇLUYUZ’ - İlk cilt yaklaşık 13 aylık bir döne- mi, ikinci cilt ise 15 yıllık bir dönemi ele alıyor. İkinci cildin bu kadar uzun bir dönemi ele almasının bir nedeni var mı? ÖZAKMAN - İkinci cilt, Atatürk’ün hayatõ ile sõnõrlõ olarak Kasõm 1938’e ka- darki Cumhuriyetimizin15 yõlõnõ yansõ- tacak. Neyimiz varsa bu döneme borç- luyuz. Birçok yurtseverlik, özveri, top- lumsal kahramanlõk destanõ ve hainlik olaylarõyla dolu olağanüstü bir dönem bu. Bu mucizeyi dokuyan bütün olaylarõ tümüyle anlatmak imkânsõz. Cumhuri- yet döneminin baskõn niteliği çağdaş- laşmak, çağdaş uygarlõğa ulaşmaya ça- lõşmak, bu yolda kalkõnmak, uyanmak. Bu dönemle ilgili bütün özellikleri çağ- daşlaşma terimi kucaklõyor: Milliliği de, laikliği de, bağõmsõzlõğõ da, özgürlüğü de, cumhuriyetçiliği, dolayõsõyla demok- rasiyi de. Bu nedenle ikinci ciltte asõl kur- tuluş olan çağdaşlaşmayõ Atatürk’ün bu büyük idealini anlatmaya çalõştõm. Cumhuriyet döneminin temel vasfõ çağ- daşlaşmaktõr. Atatürk’ün büyük proje- si çağdaşlaşmadõr. Atatürk “Batılılaş- ma” tabirini de çok az kullanmõştõr. Ata- türk, “uygarlık” ve “muassır” ifade- lerini kullanmõştõr. Batõlõ tabirini kul- lanmõştõr çünkü uygarlõk orada yeşerdi. 1923’te Türkiye Cumhuriyeti kuruldu- ğu zaman dünyanõn 5’te 4’ü sömürge- lerden ibaretti. 5’te 1’i de bağõmsõz ül- kelerdi. Bir Doğulu ülkede cumhuriye- tin ilan edilmesi inanõlmaz bir şeydir. Adeta tarihin mantõğõna aykõrõ bir şey- dir. Bu oldu. İyi ki de oldu. Padişahõn ku- lu olmaktan çõkõp, yurttaş olduk. Vatan padişahõn mülküydü, cumhuriyetin ila- nõyla hepimizin oldu. Saltanat padişah ve ailesine aitti, halkõn oldu. Cumhuri- yet bu üç büyük devrimi taşõyor içinde. Ayrõca cumhuriyet eşittir demokrasidir. Atatürk’ün bir sözü vardõr: “İnsanoğ- lunun ümidi demokrasidir.” Cum- huriyet ile yapõlan her şey iki kelime- dedir: Çağdaşlõk ve millilik. Karşõ dü- şünceleri ve hareketleri de anlattõm. Şeyh Said İsyanõ’na ve İzmir Suikastõ’na yer verdim. Türk ta- rihinin ezeli sorunu olan karanlõk ile ay- dõnlõk, ortaçağ ile çağdaşlaşma arasõn- daki çatõşmayõ da yansõtmaya çalõştõm. Yan konulardan önemli olanlarõ da ih- mal etmedim. Hiç olmazsa dipnotlarla bilgi sundum. - İkinci cilt ne zaman okuyucuyla buluşacak? ÖZAKMAN - Yeni yõla yetişecek. Bir aksilik olmazsa aralõk ayõnõn sonunda ya da ocak ayõnõn başlarõnda kitapçõlarda olacak. ‘GERÇEĞE İHANET ETMEDİM’ - İki ciltten oluşan serinin son kita- bındaki olayları da belgelere dayana- rak roman tarzında kaleme almışsınız. ÖZAKMAN - Bu dönemi de “Diriliş” ve “Şu Çılgın Türkler” gibi sağlõklõ, dü- rüst belgelere, güvenilir, namuslu tanõk- lara dayanarak, gerçeğe en uygun biçimde yansõtmaya gayret ettim. İkinci cildin so- nunda yer alacak olan geniş kaynakçaya bakarak bu konudaki yoğun gayretimi gö- rebilirsiniz. Bu dönemle ilgili aleyhte eserleri de yok saymadõm, hepsini ince- ledim, gerekenlere kaynakçada yer ver- dim. Bütün bu özenler, dikkatler, çaba- lar, emekler, araştõrmalar, kõlõ kõrk yar- malar, sizlere ve çevrenize Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ve ilk 15 yõlõnõn gerçek hikâyesini anlatmak için- dir. Bir iki roman tipinin dõşõnda herkes ve her olay gerçektir. Hepsinin kanõtla- rõ ve tanõklarõ dipnotlarda gösterilmiştir. “Diriliş”ten ve “Şu Çılgın Türkler”den gelen birkaç roman tipi Cumhuriyette de yer alõyor. Bunlar o dönemlerin tipik ki- şileridir. Tartõşmalõ kaynaklara gönder- me yapmõyorum, herkesin kabul edece- ği sağlõklõ kaynaklara gönderme yapõ- yorum. Bine yakõn kitaptan süzülmüş bil- gileri veriyorum. Kolay anlatõm için ba- zõ olaylarõ birleştirdim. Kişileri düşünce ve üsluplarõnõ saygõyla dikkate alarak ko- nuşturdum. Cumhuriyet dönemini de, tõp- kõ Çanakkale ve Milli Mücadele gibi ha- yale ihtiyaç göstermeyen çarpõcõ büyük olaylarla dolu. Bu bakõmdan kendimden bir sahne yazmõş, bazõ şeyleri abartmõş de- ğilim. Gerçeğe ihanet etmedim. Özakman, yakõn Türk tarihini anlattõğõ 3. kitabõnõn ilk cildinde Büyük Zafer’den Cumhuriyetin kuruluşuna kadar olan olaylara yer veriyor Cumhuriyet - Türk Mucizesi Cumhuriyetle ilgili birinci madde saat 19.37’de sürekli alkışlar, sevinç çığlıkları arasında kabul edildi. Öbür maddeler de oylandı. Kanunun tümü- nün oya sunulması aşamasına gelinmişti. Başkan da heyecanlıydı. Titreyen bir sesle dedi ki: “Kanunun tümünü kabul edenler lütfen el kaldırsın.” Başkan cumhuriyet rejimini oya sunuyordu. Bütün eller havaya kalktı. “Oybirliği ile kabul edilmiştir.” Saat 20.30’du. Öyle bir alkış patladı ki şiddetinden pencere camları zangırdadı. Yalnız milletvekilleri değil dinleyiciler, gazeteciler, Meclis memurları da al- kışlıyor, onlar da milletvekilleri gibi kucaklaşıyor- du. Ağlayanlar vardı. Haber dışarda bekleyen kalabalığa ulaşmıştı. Onlar da alkışlamaya ve bağırmaya başladılar. “Yaşasın Cumhuriyet!!!” İsmail Hakkı Tekçe dışarı koştu. Namluları is- tasyon yönüne dönük duran toplara sırayla “Ateş!” emrini verdi. Toplar yeri göğü inleterek Türkiye Cumhuriyeti’nin doğumunu duyurdular. Ankara istasyonu bayraklar, defne dalları ile süslenmişti. Peron tıklım tıklım doluydu. Millet- vekilleri, elçiler, yöneticiler, subaylar, basın mensupları, kalabalığa karışabilen halk ve bir bando ile bir şeref birliği, Başkomutan’ı bekli- yordu. Makinist istasyona düdüğünü öttüre öttüre girdi, Gazi Paşa’nın ineceği kapıyı, yere serilen yol halısına denk getirmeyi başardı. Bando ‘Hhoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa’ beste- sini çalmaya başlamıştı. Salih Bozok kapıyı açtı ve geri çekildi. Başkomutan Mareşal Gazi M. Kemal Paşa, sade mareşal üniforması, tığ gibi endamı, çok yakışan kalpağı ile vagon kapısının çerçevesi içinde göründü. 41 yaşındaydı. Sanki bir cephanelik patladı. Öyle bir gürültü yükseldi kalabalıktan. Alkış ve çığlıklara sevinç gözyaşları karıştı. Meclis adına Dr. Adnan Adı- var ilerledi. Başkomutan’ın elini sıktı, sonra da- yanamadı. heyecan içinde kucakladı. K İ T A P T A N ‘CUMHURİYET OYBİRLİĞİYLE KABUL EDİLMİŞTİR’ MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA COŞKULU KARŞILAMA İSMET PAŞA’DAN LORD CURZON’A: B İ Z , A S I L S İ Z İ Y E N D İ K (Lozan’da) İsmet Paşa hazırladığı konuşmayı okumaya başladı. Gazeteci Ali Naci Karacan, gazetesine konuşmayı şöyle özetleyecekti: “Bu bir konuşma değil, Türkiye’nin çektiği acıları yansıtan bir iddianame.” Barış bekleyen Türki- ye’nin nasıl işgal edildiğini, parçalanmak istendi- ğini anlatan İsmet Paşa, “Türk milleti varlığını korumayı, istiklalini kazanmayı başardı...” de- di, “..Bunun için hadsiz hesapsız fedakârlıklara katlandı. Her yaşta ve mevkideki Türkler, ka- dınlar ve çocuklar, bu savunma savaşına katıl- dılar. 1918 tarihinden sonra Türk milletinin ma- ruz kaldığı sonsuz hücumları ve ıstırapları, bu- rada hatırlamaktan kendimi alamıyorum. Gerek bu hücumları, gerekse hiçbir askeri zorunluk olmaksızın Türkiye topraklarının en bayındır kısımlarını bilerek mahvetmek ve yıkmak ama- cıyla yapılmış olan tahribatı, hiçbir şekilde ma- zur göstermek kabil değildir. Hâlâ bu dakikada bile bir milyondan ziyade masum Türk’ün Ana- dolu ovalarında ve yaylalarında evsiz ve ek- meksiz dolaştığını da hatırlatmak isterim.” Çıt çıkmıyor, Venizelos bu ağır suçlamaların muhata- bı olarak renkten renge giriyordu. Türkiye’nin acı- ları ve istekleri, ilk kez aracısız, sulandırılmadan, doğru olarak Batı kamuoyuna ulaşmaktaydı. Uzun süren Türk-Rus görüşmesi Lord Cur- zon’u huzursuz etmişti. İsmet Paşa’nın ağzını aramak, durumunu öğrenebilmek için ertesi sa- bah randevu alarak ziyarete geldi. İsmet Paşa ayrıntıya girmeden Türk-Rus iliş- kilerinin iyi olduğunu söylemekle yetindi. Lord Curzon birçok konuda dolaşarak bir bilgi gös- terisi yaptıktan sonra fırsatını düşünüp İsmet Paşa’yı uyardı: “Siz Yunanistan’ı yendiniz, İn- giltere’yi değil. Bunu unutmayın.” İsmet Paşa, “Hayır...” diye düşündü, “Yalnız Yunanı yenmedik, güneyde müttefikleriniz Fransızları yendik, onun silahlandırdığı Er- menileri yendik, müttefikiniz İtalyanları Ana- dolu’dan uzaklaştırdık, sizin silahlandırdığı- nız Doğu Ermenilerini ve Pontus çetelerini yendik, sizin İstanbul yönetimiyle birlikte az- dırdığınız isyancıları yendik, silah ve para ile desteklediğiniz Kuva-yı İnzibatiye’yi yendik, en son olarak da maşanız Yunan ordusunu yenip denize döktük, Mondros’u yendik, Sevr’i yendik, Üçlü Antlaşma’yı yendik. Bun- ların hepsinin arkasında siz vardınız, hepsi- nin ipleri, dümeni, düğmesi sizin elinizdeydi. Biz asıl sizi yendik! Hırçınlığınızın, telaşınızın, durmaksızın en- trika çevirmenizin nedeni bu. Bunu örtbas etmeye, kaybınızı gidermeye çalışıyorsunuz. Biz sizi burada da yeneceğiz!” ‘TÜRKİYE’NİN ÇEKTİĞİ ACILARI YANSITAN BİR İDDİANAME’ Özakman ilk ciltte “Ders ve ibret verici, uyarıcı bir dönem” dediği 13 aylık zamanı anlatıyor. S Ü R E C E K (Fotoğraf:NECATİSAVAŞ) İsmet Paşa Lozan Antlaşması’nı imzalarken. Mustafa Kemal’in Ankara’da karşõlanõşõ. (Saip Tuna: Ankara Kurtuluş Savaşõ Müzesi-1933)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle