18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 23 EKİM 2009 CUMA 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Silopi ile Silivri Aynı Ülkedeler mi? Konuyu tartışmaya başlamadan önce bir noktayı belirteyim. Kürt sorununun çözümü için, hadi Başbakan’ın deyimiyle söyleyelim, bir “açılım”a karşı değilim. İyi hazırlanması koşuluyla yararlı olacağına da inanıyorum. İçeriği, yol haritası, tarafları açık seçik belli bir açılımdan yanayım, velev ki startını ABD vermiş olsun. Ama içeriği, yol haritası, tarafları açık seçik belli olmayan, yaşamakta bulunduğumuzun “açık saçık” açılımın da faydadan çok zarar getireceğini, iktidarın bütün gafının hesabını muhalefete kesmeye kalkan, yazma kekemesi, yalaka yandaş kalemlerin dışında herkes, hatta iktidar bile (eh ne de olsa, siyasi faturayı ödemeleri söz konusudur) son olaylardan sonra görmüştür. Açılım, her şeyden önce, Türkiye’de son yıllarda büyük darbeler yemiş olan hukuk sisteminin son kalıntılarını da yerle bir etmiş olması dolayısıyla açık saçık yani müstehcendir. Gerçekten de seyyar sahra mahkemelerinde, gelenler sorgulanmış ve hukukun kuralları, sorgulananların ikrar olarak kabul edilecek beyanları hiçe sayılarak, kararlar verilmiş, TCK. 221.inci pişmanlık diye adlandırılan maddesinin uygulanması için sanığın ya da sorgulananın talebi şart olmasına karşın bu talep yokken varmış gibi davranılmıştır. Silivri ve Silopi’deki uygulamaları gördükten sonra, artık bu ülkede hukuka güveni kalmadığını söyleyen vatandaşı kim ayıplayabilir? Evet gelenlerin pişmanlıktan yararlandırılarak, serbest bırakılmaları, çözüm yolunda atılması gereken adımlardan biri olarak kabul görülebilir. Ama bunun için de hiç değilse görünüşte bile olsa, hukukun kurallarına yasanın hükümlerine uymak gerek. Hukukun kuralları ve yasanın hükümleri ülkenin bir yanında tam bir vurdumduymaz, affedicilikle, öbür köşesinde ise, tam tersine kahhar (kahredeci) bir ceberrutlukla ayaklar altına alınıyorsa, o ülke ne ayrılıkçı terörü yenebilir ne de darbeyi. Demokrasi, ayrılıkçı terör ile darbe kuşkusu karşısında aynı maddeleri aynı nesnellikle uygulayan rejimdir. Adalet tanrıçası, arada bir elindeki teraziyi bir yana bırakıp, gözündeki sargıyı, “yargılanan kim bir bakayım da ona göre davranayım” diye aralayıp bakmaz. Şimdi bütün bunlardan sonra “Silopi ile Silivri aynı ülkede mi?” diye soranları ayıplamak mümkün mü? Açılım daha ilk somut adımında, hukuku çiğnerken çok büyük yara almıştır. İkinci yara, ülkeyi teslim alan fatihler edasıyla buraya dönenler ya da başka bir deyişle dönenleri bu hale sokanlar tarafından açılmıştır. “Teslim mi oldular, teslim mi aldılar?” tartışmasının ekseninden çıkarmak gerekirdi olayı. Fetih duyguları, fatih tavırları, hamaset edebiyatı ile savaş yapılır, barış ise akıl ve özveri ister. Her iki tarafın da yüzde yüz tatmin olduğu, memnun kaldığı bir kalıcı ve adil barış yoktur. Uzlaşma demek olan barış karşılıklı özveriyi gerektirir, hamaset ile barış olmaz. Savaştır hamasetle yapılan, barış akıl ister. O yüzdendir ki her türlü hamasi, hissi yaklaşım barışın yolunu açmaz, tıkar. Ne kadar iyi niyetle yazılmış olursa olsun, hangi taraftan olursa olsun, çocukların, kadınların, anaların, ezilmişlerin acı öyküleri iyi niyetli safların istedikleri değil, tam tersine istemedikleri sonuçları verir. Hamasi davranışlar, fatih edaları, duygusal seslenişlerden vazgeçelim. Bunların hepsi savaş dönemi edebiyatı ve davranışlarıdır. Zaman barış zamanıysa eğer, zaman akıl zamanı demektir. Yeter! Aklımızı başımıza alalım yahu! [email protected] İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN [email protected] CHP lideri Deniz Baykal PKK’lilerin dağdan inmesi ve sonrasõnõ ‘utanç tablosu’ olarak nitelendirdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Genel Başkanõ Deniz Baykal, PKK’lilerin dağ- dan inmesi ve sonrasõnda yaşananlarõ “utanç tablosu” olarak nitelendirirken “PKK artık bir suç örgütü olarak algılanmamaktadır. PKK’ye üye olmak artık suç değildir. Hukuk nezdinde PKK bu operasyonla aklanmıştır. Teröristler kahraman olmuştur” dedi. CHP lideri Baykal, dün düzenlediği basõn top- lantõsõnda son gelişmeleri değerlendirdi. Yaşa- nan tablonun hukuk ve siyaset yaşamõnda çok te- mel bir kõrõlmayõ temsil ettiğini vurgulayan Baykal, şu görüşleri dile getirdi: “Gelenler terör örgütünü terk ederek de- ğil, terör örgütünün temsilcisi, kuryesi olarak gelmişlerdir. Terör örgütü liderinin talima- tıyla geldiklerini söylemişlerdir. Bütün bun- lar hiçbir suç kapsamına sokulmamıştır. Savcılarımızın ve yargıçlarımızın onurları ze- delenmiştir. Hukuk sistemimiz katledilmiştir. Göz göre göre siyasi bir talimatla, hukuk bir yana bırakılmış, talimat doğrultusunda işlem yapılmıştır. Savcılar eski Genelkurmay Baş- kanı Hilmi Özkük’ün ayağına giderek onun ifadelerini almıştı. Şimdi bir de PKK terö- ristlerinin ifadesini almak için onların ayağına gitmiştir. Bir adliyenin sanıkların ayağına ta- şınması, savcıların, hâkimlerin helikopterle uçurularak onların ayağına götürülmesi bir açık, aleni siyasi müdahaleyi ortaya koy- maktadır. Hukuk, siyaset hayatımız ağır darbe yemiştir. PKK’li olmanın bir suç ol- madığı, PKK’li olunabileceği, hukuk siste- mimizin PKK’li olmayı engelleyici bir yanı ol- madığı bu tabloyla görülmüştür. Gelenler PKK’nin temsilcisi, kuryesi. Onlara hiçbir şey yapılmıyor. Yani terör örgütünün üyesi olmak ve örgütü terk etmemek Ceza Kanunumuzun 221. maddesine nasıl sığdırılıyor? PKK ör- gütüne üye olmak artık suç değildir. Hukuk nezdinde PKK bu operasyonla aklanmıştır. Bu son operasyonla teröristler kahraman ol- muşlardır.” ‘AKP, DTP, PKK planı’ Şehit anne babalarõnõn bu gelişmeleri acõyla izlediğinin altõnõ çizen Baykal, “Teröristi kah- raman yapmak her babayiğidin harcı değil- dir. AKP bunu başarmıştır. Bu gelişin ar- kasında bir proje var. Bu sürecin içinde PKK-DTP-AKP var. ABD’de hazırlanmış bir proje doğrultusunda eylem planı sahneye ko- nulmuştur” dedi. Baykal, Başbakan Tayyip Er- doğan’õn neden õsrarla kendileriyle buluşmak is- tediğinin ortaya çõktõğõnõ da vurgularken “Aca- ba sayın Başbakan, CHP’nin ufuk açıcı de- ğerlendirmelerini gerçekten çok önemli say- dığından mı bizimle buluşmak istiyordu? Yoksa bizatihi bizimle bir araya gelmiş ol- mayı, bu süreç başlamadan önce, dağdan in- sanlar zafer kazanmış gibi ellerini kollarını sallayarak gelmeden ve devlet bu gelişe tes- lim olmadan önce kapalı kapılar arkasında Baykal ile kimsenin öğrenemeyeceği şartlar içinde buluşmayı mı istiyordu” diye sordu. ‘Balbay suçlu, PKK’liler suçsuz’ Baykal, “Başbakan neyi hazmettirdi? PKK suç örgütü sayılmayabilir...” derken, sözleri- ni şöyle sürdürdü: “Türkiye’deki namuslu, dü- rüst, saygın insanların mesela bir Mehmet Ha- beral’ın, mesela bir Mustafa Balbay’ın aylar- ca neyle suçlandıklarını dahi bilmeden sav- cının karşısına çıkma şerefini nasıl elde ede- ceğiz bilemeden cezaevinde tutuklu bırakıl- ması karşısında Türk hukukukun 40 bin ki- şinin katlinin sorumluluğunu taşıyan terör ör- gütünün liderinden mektup getirmiş temsil- cilerinin Türk adliyesi tarafından aklandığına tanık olmak gerçekten kolay rastlanacak bir manzara değildir. Şimdi bunu hazmetti- riyorlar bize. Mehmet Haberal’ın, Mustafa Balbay’ın suçlu olduğuna inanacağız, ama te- rör örgütünün temsilcilerinin suçlu olmadı- ğına da aynı anda inanacağız. Kanunlar de- ğişti mi kardeşim? Sınırda uygulanan ka- nunlar farklı mı? Bu derin bir kırılmadır. Bu süreçte medyamız sanki bu milletin medya- sı değildir gibi çıkmaktadır. Türk medyası- na susturucu takılmıştır, millete yönelik ci- nayet öyle işletilmektedir.” ‘Devlet projesi değil’ Baykal, bir gazetecinin ağustos ayõ MGK top- lantõsõna işaret ederek “Başbakan MGK top- lantısından sonra ‘Bu bir devlet projesi’ de- mişti ne diyorsunuz?” sorusu üzerine “Bu artık kuşkuludur. Başbakan’ın o açıklama- sından sonra Genelkurmay kapsamlı bir açıklama yaparak tavrını ortaya koydu. Şimdi teslim olan teröristlerin gördüğü mua- meleyi biz de görünce Genelkurmay’ın o açık- lamayı neden yaptığı anlaşıldı. En azından ben böyle anlıyorum. Bu bir devlet projesi değil- dir. Bu bir AKP, DTP ve PKK projesidir” de- di. Baykal, bir başka soru üzerine de “Genso- ruyu Meclis’e değil, millete açacağız” dedi. ANKARA / İSTANBUL / İZMİR (Cumhuriyet) - Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanõ Özdemir Özok, örgüt temsilcilerinin elini kolunu sallayarak git- melerini eleştirirken “Yaşanan tablo hü- kümetin iradesinin de dışındadır. Dı- şarıda kurgulanan bir senaryo uygu- lanıyor. Bunun vebali de hükümete ait- tir” diye konuştu. Ergenekon tutukla- malarõ ile son olaylarõ karşõlaştõran Özok, “Silivri’de yurtseverlerin yaşadıkla- rıyla yargı yara almıştır” dedi. TBB Başkanõ Özok, Kandil ve Mah- mur Kampõ’ndan gelen “örgüt temsil- cilerinin” serbest bõrakõlmasõnõ değer- lendirirken “Vay Türkiyem vay. Ne hu- kuk, ne mantık ne de öngörü artık bu ülkede geçerli değil. Bir şeyler yaptı- ğını söyleyen iradenin dışındaki geliş- meler bunlar. Ülkemizde barış, öz- gürlük, kardeşlik ve huzur istiyoruz. Ama yaşanan tablo ciddi, tutarlı, ka- rarlı, saygın bir devletin tutum ve davranışı değildir. Bir kabile, aşiret hatta çadır devleti gibi” diye konuştu. Terörün bitirilmesi, insanlarõn ölme- mesi konusunda her şeyin yapõlmasõ ge- rektiğine işaret eden Özok, bunun dev- letin ve kamunun saygõnlõğõna uygun ya- põlmasõ uyarõsõnda bulundu. Öteden be- ri Türkiye’de kardeşliği savunduklarõnõ anlatan Özok, şu değerlendirmeyi yaptõ: “Buradaki çifte standart görüntüsü ge- niş kitleleri çok etkilemiştir. Tek özel- likleri demokratik, üniter, ulusal dev- lete bağlılık olan, Atatürk ilkelerinin sa- vunuculuğunu yapan insanlar ceza- evlerinde. Maalesef Türkiye bu de- ğerlerden hızla uzaklaşıyor. Barış ve huzur olmalı ama yaşananlar derin sı- kıntı yaratıyor. Bir hukukçu olarak, bi- lim insanlarının, köşe yazarlarının, ül- kesini seven, demokrat kimselerin zin- danlara atılmasını ve buralarda çü- rümesini asla istemiyoruz. Şu ya da bu şekilde terör örgütüne bulaştığı iddia edilen, örgüt temsilcisi olarak gelen in- sanların böyle elini kolunu sallayarak gitmesi de vicdanları rahatsız ediyor. En azından 1-2 gün sağlıkları ve gü- venlikleri bakımından devletin koru- ma altına alması lazımdı.” Özok, gelinen noktada Türkiye’nin kendi iradesi dõşõnda “bir kabile ülke ya- şamını” ortaya koyduğunu kaydederek “En az bizim kadar yaşananlardan şi- kâyetçi olan Başbakan, önlemlerini ön- ceden almalıydı. Öyle bir gösteri ve mi- ting son derece yanlış” dedi. Olaylarõn hükümetin de iradesini aşan bir noktada olduğunu belirten Özok, sözlerini şöyle sürdürdü: “İnsanların zindanlara atıl- masından yana değilim. Ancak terör örgütünün temsilcisi olarak gelen in- sanların da bu şekilde bırakılmasının yürürlükteki hukukla bağdaşır yanı yok. Buna karşın Silivri Cezaevi’nde yurtsever insanların yaşadıkları ne- deniyle de yargı büyük yara almıştır. Dışarıda kurgulanan senaryolarla Türkiye’yi bu noktaya getirenlerindir vebal. Tarih bunu da yazacaktır.” ‘Yürütme baskı kurdu’ İstanbul Barosu da PKK’lilerin tesli- mi sürecinde hukukun üstünlüğü ve yar- gõ bağõmsõzlõğõ ilkelerinin ihlal edildiği- ne dikkat çekti. Yapõlan açõklamada, “Anayasasında ‘hukuk devleti’ olduğu yazılan bir ülkede, hiç kimse terör ör- gütüne ve yandaşlarına kahraman muamelesi yapamaz” uyarõsõnda bulu- nuldu. Açõklamada “Yaşanan süreç, yargı yürütmenin denetimindeymiş gibi bir izlenim doğmasına neden ol- du. Daha iş yargıya intikal etmeden si- yasi iktidar temsilcilerinin, gelenlerin serbest bırakılacağı yönünde sözler vermesi, adalet üzerindeki yürütmenin izlerini göstermektedir” denildi. İzmir Barosu Başkanõ Özdemir Sök- men de karşõlama törenine ilişkin yasal işlem başlatõlmasõ gerektiğini söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - MHP Genel Baş- kanõ Devlet Bahçeli, Abdul- lah Öcalan’õn talimatõyla teslim olma kararõ alan 34 PKK’linin büyük gövde gös- terisiyle karşõlanmasõ ve ser- best bõrakõlmasõna tepki gös- tererek “Bu karanlık man- zarada, katile ‘sayõn’ diyen hainlerle, şehide ‘kelle’ di- yen zihniyet temsilcisi, PKK paçavraları altında sı- nırda buluşmuştur” dedi. Bahçeli yaptõğõ yazõlõ açõk- lamada, yaşanan gelişmeleri eleştirerek, “Başbakan Er- doğan’ın açılım, İmralı ca- nisinin yol haritası adını verdiği yıkım sürecinin kurdelesi devlet kararı kılı- fı ile Kandil kadroları tara- fından alkışlarla Habur Sı- nır Kapısı’nda kesilmiştir” görüşüne yer verdi. Erdo- ğan’õ “ırkçılık” yapmakla suçlayan Bahçeli, ne sõnõrdan giriş yapanlarda bir “teslimi- yet, mahcubiyet” hissi oldu- ğunu ne de onlarõ kucaklayan Erdoğan’da “utanma, sıkıl- ma, pişmanlık emareleri görülmediğini” söyledi. ‘Sabır sınanıyor’ Bahçeli, Türk milletinin sabrõ ve direncinin sõnanmak istendiğini, daha vahim geliş- meler karşõsõnda göstereceği tepkilerin test edilmeye çalõ- şõldõğõnõ savundu. MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır da serbest bõrakõlan PKK’lilerin karşõ- lanmasõnõ değerlendirirken “Türkiye Cumhuriyeti devletine savaş açanların zafer yürüyüşü yaşanmış- tır. Hükümet de bu zafer yürüyüşüne kırmızı halı döşemiştir” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül, bir grup terör örgütü üyesi- nin teslim olmasõ sõrasõndaki gö- rüntüleri değerlendirirken “Bu görüntüler hoş değil. Bunlar provokatif görüntüler” dedi. Cumhurbaşkanõ Gül, Türkiye’ye resmi ziyaret gerçekleştiren Ka- zakistan Cumhurbaşkanõ Nursul- tan Nazarbayev’i Çankaya Köş- kü’nde resmi törenle karşõladõ. Görüşmelerin ardõndan düzenlenen basõn toplantõsõnda Gül, terör ör- gütü üyelerinin teslimi sõrasõnda sergilenen görüntülere ilişkin bir soru üzerine şunlarõ söyledi: “Söy- lediğiniz görüntüler hoş görün- tüler değil. Açık söyleyeyim.. ben de bunları tasvip etmiyo- rum. Bunlar provokatif görün- tülerdir. Bir tarafta huzur olsun, bir sürü kanlı işler bitsin diye uğraşılırken, bir taraftan bunun değerini anlamayıp, bu tip gös- teriler, bu tip işin ölçüsünü ka- çırıcı davranışlarda bulunmayı tasvip etmem mümkün değildir. Bunun altını açıkça çiziyorum ve bu bakımdan da herkesin şöyle bir kendine gelmesini ve yapılan bu büyük işler karşısında ölçü- süz davranışlardan kaçınılma- sını da buradan açıkça tavsiye ediyorum.” Nazarbayev de “Ka- zakistan’ın petrol ve gazının Türkiye üzerinden geçmesi hem Kazakistan’a, hem de Türki- ye’ye faydalı olacaktır” dedi. Gül: Provokatif görüntüler Özok örgüt temsilcilerinin serbest bõrakõlmasõnõ dõşarõda kurgulanan bir senaryo olarak değerlendirdi ‘Ancak çadır devletinde olur’ SÖZÜER: GÖNÜLLÜYSE PİŞMANLIK ARANMAZ Cumhurbaşkanõ karşõlama törenlerine tepki gösterdi AKP’Yİ SUÇLADI Bahçeli: Karanlık manzara ‘Hukuksistemikatledildi’ Prof. Dr. Adem Sözüer TCY’nin 221. maddesinin ikinci fõkrasõnda “Ör- güt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işleni- şine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili ma- kamlara bildirmesi halinde cezaya hükmolunmaz” dendiğini belirterek “Yani örgüt üyesi, gönüllü olarak savcıya gelmişse ve öldürme, yara- lama gibi herhangi bir suç işlememişse, kimliği tespit edilerek serbest bırakılır” dedi. Gelen kişinin “Ben etkin pişmanlıktan yararlanmak is- temiyorum” demesinin bir önemi olmadõğõnõ, “çok pişmanım” gibi bir açõklama yapmasõnõn da gerekmediğini savunan Sözüer, şu görüşleri dile getirdi: “Önemli olan gönüllü gelmiş olması. Böyle gelen kişi hakkında örgüt üyeliğinden dolayı dava açılmaz, tutuklama kararı verilmez.” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Genel Başkanõ Deniz Baykal, 8-9 Kasõm 2009 tarihlerinde Irak’a gidecek. Irak Cumhurbaşkanõ Celal Talabani, haziran ayõnda bir mektup göndererek Baykal’õ Irak’a davet etmişti. Yürütülen temaslar sonunda ziyaret tarihi netleşti. Devlet Başkanlõğõ sarayõnda ağõrlanacak olan Baykal’õn, Kuzey Irak Böl- gesel Kürt Yönetimi Başkanõ Mesud Barzani ile de Bağdat’ta görüşeceği kaydedildi. BAYKAL, 8-9 KASIM’DA IRAK’A GİDİYOR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle