20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 23 EKİM 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL ‘Evrensel’ Bir Üniversiteli: Ünsal Oskay... Evet, Prof. Dr. Ünsal Oskay’ın ölümüyle, evrensel, yani tarihte ‘üniversite’ kavramına kaynaklık etmiş olan anlamda bir hocayı yitirdik. Yıllar önce, Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin son sınıflarına “Dil Bilinci” başlıklı dersi verirken, birkaç ay sonra kendi öğrencilerinin karşısına geçecek olan öğrencilerime hep yinelediğim bir söz vardı : “Bakın, master, doktora, doçentlik, profesörlük – bunların hepsini çabanızla jürilerden alabilirsiniz! Ama bir tek unvan vardır ki onu hiçbir akademik jüriden alamazsınız; hayat boyu, günlerinizi ve gecelerinizi doldurması gereken, çok özel bir çaba harcamadan da asla alamazsınız! Bu unvanın adı, hocalıktır ve o unvanı, sadece ve sadece öğrencilerinizden alabilirsiniz – ya da, profesör olmuş olsanız bile, sözünü ettiğim o çok özel çabayı harcamazsanız, hiç alamayabilirsiniz!” Ünsal Oskay, ‘hoca’ unvanını daha öğrencileriyle ilk karşılaştığı gün, onlardan alabilmiş ve hayatı boyunca da tüm saygınlığı ile taşıyabilmiş ender hocalardandı; çünkü her zaman tek hedefi, öğrencilerine bir şeyler ezberletebilmek değil, onlarla birlikte düşünebileceği bir ortam sağlamak oldu. Bunu başardı. Çünkü Ünsal Hoca, üniversiteye hiçbir zaman bir ‘meslek okulu’ ya da ‘diploma fabrikası’ gözüyle bakmadı. Onun ‘üniversite’ kavramı, hep batıda Rönesans’ın da yaratıcıları arasında olan bir üniversite kavramıyla eşanlamlı olarak kaldı: Kendini asla günlük maddi gereksinimlerle sınırlı tutmayan, eleştirel düşünce aracılığıyla ortaklaşa düşünce ve bilgi üretme hedefinden hiç şaşmayan, tam anlamıyla evrensel bir üniversite kavramı. Ünsal Hoca’nın sınıflarının her zaman dolup taşmış olmasının nedenini de bu noktada aramak gerekir. Liselerin alışılagelmiş kalıplarından sonra üniversiteye gelen öğrenciler, Ünsal Hoca’nın kişiliğinde, karşılarında, kültür denilen şey ne ise ve ne olması gerekiyorsa, onu paylaşmaya ve aktarmaya gelmiş birini bulurlardı. İletişim gibi, türlü ideolojiler ve piyasa düzenleri tarafından onca kötüye kullanılmaya ve yozlaştırılmaya açık bir alanda bunu başarabilmek, hiç kolay değildir. Ama Ünsal Oskay, bunu başarabilen ender hocalardan oldu. Onun iletişim fakültelerinde verdiği dersler, ‘iletişim’ kavramının türlü piyasalara tutsak edilmesinin tam karşıtı diye nitelendirilebilecek bir tür kültür felsefesi niteliğindeydi. Bu felsefe, insanın düşünsel düzlemdeki yaratıcılığını sürekli bilgilenmenin rehberliğinde yaşam boyu geliştirmek diye de özetlenebilir. Ünsal Oskay, “Tek Kişilik Haçlı Seferleri” kitabındaki “Hayat Bunca Hızlı Değişirken Sinemamız Nasıl Değişsin ki?!” başlıklı incelemesine şöyle başlamış: “Hızla değişen bir dünyaya, kasabalardan ya da bu değişimin odaklarından uzakmış gibi görünen ‘taşra’ ülkelerden bakanlar için, hayattaki her değişim korku vericidir. Ne var ki, dünya bir kez hızla değişmeye başlamışsa, uzaktaki insan ya da ülkeler de bu değişime kendilerini açmak, bu değişim sürecinde yer almak durumundadır. Hızlı değişim sürecine girmeden önce unutulur gibi olmuş geçmişin yeniden aranması, hatırlanmaya çalışılması, düzmece geçmişler yaratılıp kültürel tüketime sokulması, yaşanan gündeki değişimin bir sel gibi herkesi önüne katıp ilerilere doğru sürüklemeye başlamasındandır. Buna, sosyal bilimciler, kültür felsefecileri ‘modernleşme’ diyor…” Modernleşmeyi böyle açıklayabilen bir hocanın öğrencilerinin önünde, modernleşmenin denizlerine felsefenin yelkenleriyle açılmaktan başka çıkar yol var mıdır? [email protected] [email protected] İ kinci Dünya Savaşõ öncesinde Alman- ya’da yükselen õrkçõ ideoloji ve politi- kadan kaçan bilim insanõ, mimar ve sa- natçõlarõn, genç Türkiye Cumhuriyeti’ne sõ- ğõnma öykülerini hep okuduk, dinledik, öğ- rendik… Sonraki gelişim sürecinde soğuk sa- vaş yõllarõnõn yasaklarõ baskõlarõ, askeri dar- beler, işkenceler, insan haklarõ ihlalleri, vb. tam tersi bir yöne beyin göçünü, sanatçõ, yazar gö- çünü, Türkiye’den kaçõşõ tetikledi… Bu gö- çün de yansõmalarõ, bilime, sanat eserlerine, edebiyata yansõdõ ve yansõmaya devam ediyor. ELEŞTİREL BAKIŞ Bir süredir elimden düşüremediğim İngiz- ce bir kitap okuyorum Orijinal adõ “James Baldwin’s Turkish Decade: Erotics of Exi- le”. (Yani: James Baldwin’in Türkiye On yõ- lõ: Sürgünlüğün Erotizmi. Duke University Press). Yazarõ Magdalena J. Zaborowska, Michigan Üniversitesi’nde profesör, Ameri- ka, Afro Amerikan ve Afrika Edebiyatõ uz- manõ… Bu alanlarda ve çokkültürlülük üze- rine çeşitli bilimsel kitaplarõ var. Bugüne dek yabancõ yazarlardan James Baldwin biyografisi okumuştum. Ancak bu çok farklõ. Magdalena Zaborowska, James Baldwin’in İstanbul’da geçirdiği on yõlõ (1961-71) 416 sayfalõk kitabõnda mercek al- tõna alõrken, o yõllarõn, Türkiye’nin, Türk kültürünün, İstanbul’da olmanõn, burada kar- şõlaştõğõ insanlarõn, olaylarõn, yazarõn kişiliğini, düşüncelerini, eserlerini nasõl etkilediğini eleştirel bir bakõşla irdeliyor. Ülkesindeki õrkçõlõğa karşõ savaşõ tetikleyen James Baldwin, bu õrkçõlõk yüzünden soluk ala- mazken Zaborowska’ya göre, 1961 öncesin- de on yõl geçirdiği Fransa ve Batõ Avrupa ül- kelerinde değil de kendini İstanbul’da bulmasõ ve en üretken olmasõnõ vurguluyor. İstanbul yõllarõnõn James Baldwin’in “Bir Başka Ül- ke” ve en önemli makalelerini içeren, en po- litik iki kitabõ “Bir Daha Sefere Ateş” (1963) ve “Sokakta Adsız” (1972) kitapla- rõna yol açtõğõnõ ama aynõ zamanda Amerika’ya ve Avrupa’ya bakõşõnõ da değiştirdiğinin altõ- nõ çiziyor. SİYAH VE EŞCİNSEL Zaborowska’ya göre James Baldwin’in si- yahlõğõ ve eşcinselliği ABD ve Batõ Avrupa ülkelerinde bir baskõ unsuruyken İstanbul’da böyle bir baskõ söz konusu değil. (Kitap ya- bancõlara seslendiğinden, Zeki Müren’in kim olduğuna ve bu toplumda gördüğü büyük saygõya bile yer ayrõlmõş.) Siyahlõğõnõ ve eşcinselliğini saklamak, ört- bas etmek zorunda kalmayõşõ İstanbul’u bir sõ- ğõnağa dönüştürmüştü James Baldwin için. İs- tanbul onun yazarlõğõnõ, yaratõcõlõğõnõ kõş- kõrtmõştõ. Benim için çarpõcõ olan bir de şu var: O yõl- larda Jimy’nin çevresinde olan dostlarõ, iş ar- kadaşlarõ, yakõn çevresi, hiçbir zaman, bu ger- çeği böylesine açõk açõk söylememiştik. Oy- sa anõmsõyorum onunla yaptõğõm her konuş- mada bana bile “burada soluk alabiliyorum” diye haykõrõrdõ. (İstanbul’un bir sõğõnak olabileceğini, bu ki- taptan yola çõkarak duyurmaya ve özendirmeye çalõşan bir kültür kuruluşu biliyorum: “Ame- rika-Türk Koalisyonu” tam da bunu yapõ- yor.) Magdalena Zaborowska bu kitabõ hazõrlar- ken başta Engin Cezzar - Gülriz Sururi ol- mak üzere, Sedat Pakay, Cevat Çapan, Ali Poyrazoğlu, benimle ve daha birçok insanla konuşarak, röportajlar yaparak, İstanbul, An- kara ve Bodrum’da yazarõn ayak izlerini sürmüştü. Kitabõn Sedat Pakay’õn çektiği fotoğraflar- la, hepimizin arşivlerindeki anõ fotoğraflarla taçlandõğõnõ belirtmeliyim. Dilerim Türkiye’de bir yayõnevi, Magdalena Zaborowska’nõn, bilimsel ama çok akõcõ bir dil- le, keyifle okunan kitabõnõ Türkçeye kazandõrõr. [email protected] İstanbulsõğõnağõ... ‘James Baldwin’in Türkiye On yõlõ: Sürgünlüğün Erotizmi’ D ünkü “Antalya Sonrası” yazõm üzerine Kültür ve Turizm Ba- kanõ Ertuğrul Günay aradõ. Kültür Bakanlõğõ’nõn bu yõlki Antalya Fes- tivali’ne 1 milyon 200 bin TL verdiğini yazmõştõm. Günay şu açõklamayõ yaptõ: “Bakanlığım bu yıl festivale iki bu- çuk milyon TL taahüt etmiş ve bunu yerine getirmiştir. Hatta sene başında krize rağmen ödemeyi yaptığımız için eski belediye başkanı Menderes Türel erken katkımıza teşekkürler etmişti. Ancak sonradan anlaşıldı ki bu mik- tarın 1.3 milyonu belediyenin eski borçlarına ödenmiş ve yeni belediyeye, bu yılki festivale 1.2 milyon aktarıl- mış… Burada Bakanlığımın bir so- rumluluğu ya da sorumsuzluğu yok… Biz sözümüzü tuttuk.” Ertuğrul Günay ayrõca Antalya Film Festivaline gelip Ülkü Erakalın’õn “Anı- larla Yeşilçam” gecesine katõldõğõnõ, geceyi başarõlõ bulduğunu, çok mutlu ay- rõldõğõnõ belirtti. Bütün bu açõklamalar doğrusu hoşuma gitti. Çünkü önümüzdeki “Altın Por- takal Film Festivali” için umutlarõmõ çoğalttõ. ErtuğrulGünay’danaçıklama: Çin tarihinin peşinde Kültür Servisi - Çin’in, Pekin’deki Eski Yazlõk Saray’dan dünyaya dağõlan tarihi eser ve eşyalarõ saptamak üzere harekete geçeceğini duyurmasõnõn ardõndan, İngiltere’nin iki önemli müzesinden yetkililer de bir açõklama yaptõ. British Mueum ve Victoria&Albert’tan yetkililer, Çin’in bu girişiminin eserleri geri almak amaçlõ olduğuna inanmadõklarõnõ, bu eserlerin saptanarak belgelenmesinin ise son derece yararlõ olacağõnõ, bu konuda görüşmeye açõk olduklarõnõ belirtti. Suna Kan, Eskişehir Senfoni’de Kültür Servisi - Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrasõ bugün saat 20.00’de ve yarõn 14.00’te Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Kültür Sarayõ’nda konser veriyor. Şef Gürer Aykal’õn yönetimindeki konserin solisti ise dünyaca ünlü keman sanatçõmõz Suna Kan olacak. Kültür Servisi- Çiçek Bar’da her ay düzenlenecek “Çiçek’te Vefa Geceleri”nin ilki, 2004’te yitirdiğimiz tiyatro ve sinema oyuncusu İsmet Ay‘a ayrõldõ. Bu akşam saat 18.00’de gerçekleşecek Vefa Gecesi, unutulmaz sanatçõnõn hiç görülmemiş fotoğraflarõ ve yakõn dostlarõnõn konuşmalarõyla renklenecek. Erol Günaydın, Haldun Dormen, Mustafa Alabora, Ali Poyrazoğlu, Halil Ergün ve Atacan Arsever, İsmet Ay’la ilgili anõlarõnõ, usta oyuncunun kişiliğini ve sanatõnõ anlatacaklar. Sanatçõnõn görülmemiş fotoğraflarõ ise Çiçek Bar’õn duvarlarõnda sergilenecek. Oynadõğõ son tiyatro oyunu Anton Çehov‘un “Vişne Bahçesi”ndeki uşak rolüyle belleklerde unutulmaz bir iz bõrakan İsmet Ay, Şile’den sonra en sevdiği yer olan Çiçek Bar’da anõlacak. Kültür Servisi - Suna ve İnan Kõraç Vakfõ Pera Müzesi, yirminci yüzyõlõn büyük sanatçõlarõndan Marc Chagall’õn baskõ ve desenlerinden oluşan “Chagall: Yaşam ve Aşk” başlõklõ sergisini bugün açõyor. Müzenin üç katõna yayõlan ve küratörlüğünü Meira Perry- Lehmann’õn yaptõğõ sergide, Kudüs İsrail Müzesi’ndeki Chagall koleksiyonundan seçilen 160 yapõt var. Rus Yahudisi bir ailenin çocuğu olarak doğan, ancak sonra Fransõz uyruğuna geçen Chagall’õn özel yaşamõnõ, inançlarõnõ, yapõtlarõndaki şiirselliği ve yaşama sevincini anlatan sergi, sanatçõnõn ilk eşi Bella ile aşklarõnõ konu alan desenlerinin yanõ sõra ‘Kutsal Kitap’, ‘La Fontaine Masalları’ ve Gogol’ün ‘Ölü Canlar’õ gibi dini ve edebi yapõtlarõn resimlemelerini de bir araya getiriyor. Sanatçõnõn renkli hayal dünyasõnõ vurgulayan seçki içindeki yapõtlar arasõnda Chagall’õn imzasõyla bütünleşmiş Rus folkloru, Yahudi gelenekleri ve sevgili temalarõ ise dikkat çekici. Ayrõca, sergi kapsamõnda çocuklar için de eğitim programlarõ hazõrlandõ. Serginin gezilmesi, yapõtlar üzerine tartõşma ve atölye çalõşmalarõ olmak üzere üç ana bölümden oluşan etkinlikler, dört ayrõ yaş grubu için tasarlanmõş. Sergi 24 Ocak’a dek devam edecek. (Pera Müzesi: 0 212 334 99 00) Kültür Servisi - Flamenko Ankara Derneği ve ODTÜ Uluslararasõ Gitar Topluluğu’nun or- taklaşa düzenlediği 3. Uluslararasõ Ankara Flamenko Festivali 23-24-25-26 Ekim ta- rihlerinde ODTÜ’de. Bu yõlki festivalin baş konuğu, efsanevi İspanyol gitarist Victor Monge Serranito ve topluluğu. 1971’de Flamenko gitar alanõnda İspanya’da- ki en büyük 3 flamenko ödülünü birden ka- zanan, Paco de Lucia’nõn döneminde Pa- co ve Manolo Sanlucar’la birlikte en önem- li 3 isimden biri olan ve 18 albüm kaydõ bu- lunan büyük usta, otoriteler tarafõndan “so- luk kesici” olarak adlandõrõlõyor. Festivalin bir başka konuğu ise, uzun yõllar İs- panya’da yaşayan, Yunanistan, Arjantin, Şi- li, Fransa, Brezilya ve İtalya’nõn birçok ken- tinde konser veren Lucio Pozone ve grubu. Mayõs ayõnda ilk albümünü çõkaran ve Türki- ye’nin az sayõdaki flamenko grup- larõndan biri olan Mavisiyah, festivale İspanya dans birin- cisi David Perez ile birlikte “Endülüs’ten Anado- lu’ya” projesiyle katõlõyor. Türk ve İspanyol müzikle- rinin eşsiz buluşmasõ, David Perez’in dansõyla renklenecek. Festivalin önemli bir konuğu, unutulmaz besteleriyle her daim büyük bir zevkle din- lenen, Türkiye’de flamen- konun ilk temsilcilerinden Doğan Canku. Ayrõca fes- tival için hazõrladõğõ bir pro- jeyle karşõmõza çõkan Murat Köseler, flamenkonun ro- mantik yorumuyla sahnede olacak. Usta flamenko gitaristi Ci- hat Sağol, 2 flamenko al- bümü yayõmlamõş olan Ezgi Anıl, İzmir kö- kenli flamenko top- luluğu Sonido Del Alma, flamen- ko gitaristi Al- per Mortaş fes- tivalin diğer konuklarõ. FLAMENKO FESTİVALİ Ankara’da flamenko geceleri MarcChagallPeraMüzesi’nde Marc Chagall’ın baskı ve desenlerinden oluşan “Chagall: Yaşam ve Aşk” başlıklı sergi bugün açılıyor. Pera Müzesi’ndeki sergi, 24 Ocak’a kadar izlenebilecek. İsmet Ay’a ‘Çiçek’li vefa
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle