Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
arayışlarında muhalefet partileriyle görüşerek ulusal
birliği sağlamayı aklına getirmiyor.
Başbakanlık’taki AKP’li ise ana muhalefete yaz-
dığı mektuba hemen, neredeyse aynı gün yanıt ve-
rilmesini isteyecek kadar dayatmacı.
İkisi de bugüne dek ulusal sorunlarda ulusal bir-
liğe önem verdiler, ulusal birliği sağlamak için ça-
baladılar da; bugün köşeye sıkıştıkları için, ulusal bir-
lik ve beraberliği savunuyorlar.
RTE ve hatta Dışişleri Bakanlığı sırasında Çan-
kaya’daki AKP’li, ulusal birliği simgeleyen TBMM’de-
ki kimi ortak kararlara bağlı kalmadılar. Aksine dav-
ranışlar içeren politikalar izlediler. Bugün ulusal
birlik türküleri söyleyerek hayli eğlenceli bir manza-
ra sergiliyorlar.
AKP hükümeti, 6 Mart 2003’te Kıbrıs konusunda
TBMM’de oybirliğiyle kabul edilen karara daha
sonraki süreçte riayet etmedi.
Hükümet, karardaki ilkelerin pek çoğunun aksine
uygulamalara girişti.
Bugün Kayseri’de Çankaya’daki, terörü önlemek
amacını taşıdığı iddia edilen açılımın çözümünde “her-
kesin dayanışma içinde olmasını” gerekli buluyor.
Dün öyle bugün böyle!
Protokoller imzalandıktan hemen sonra, CHP
Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, ana mu-
halefet partisinin görüşlerini açıkladı.
RTE de basın toplantısında, “İşgal altındaki Aze-
ri topraklarından Ermenistan çekilmediği sürece
Türkiye de bu konuda olumlu bir tavır içinde olamaz”
dedi.
Kazançlı çıktığımız iddia ediliyor. Oysa; (1)- Er-
menistan, soykırım iddialarından asla vazgeçme-
yeceğini açıkladı. (2)- Karabağ sorununun çözüm-
leneceğine, işgal altına aldığı Azeri topraklarından çe-
kileceğine işaret eden tek bir açıklama yapmadı.
Öyleyse kazancımız ne? Kars Antlaşması’yla çi-
zilen sınırları tanıyormuş! Ama Ermenistan devlet bel-
gelerinde hâlâ Kars’tan Van’a kadar uzanan coğra-
fi bölge Batı Ermenistan diye tanımlanıyor. Ağrı Da-
ğı ulusal bir sembol!
Görülecek manzaraydı; ABD Başkanı Obama
adına Dışişleri Bakanı Bayan Clinton’un sevinçten
ağzı kulaklarına varıyordu; Rusya Dışişleri Bakanı
Labradov, himayesindeki Tiflis’e yaşam öpücüğü
sağlandığı için mutluydu. Fransa’ya gelince; Erme-
ni azınlığa hizmet vermenin sevincini yaşıyordu.
Evet kim kazançlı çıktı? Bu aşamada Türkiye de-
ğil.
Herhalde AKP iktidarı, Bay RTE ile Bay Çanka-
ya’daki: ABD başta Rusya’nın, TC Cumhurbaşkanı’nı
ağzında sakızla konuşarak küçümseyen Fransa
Cumhurbaşkanı Sarkozy ile gizli görüşmeleri tez-
gâhlayan İsviçre’nin övgüleriyle yüceldi…(mi acaba?)
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, tarafların
imzadan sonraki konuşmaları yapmamaları koşuluyla
Ermenistan’ın başlattığı krizi önlediği ve böylece Lo-
zan’dan sonra en büyük başarımıza imza attığı ya-
zılıyor.
Kimi yayın organlarının, Çankaya’daki ile Sarkis-
yan’a gelecek yıl Nobel ödülünü layık gören yala-
kalığın zirvesindeki önerileri bir yana; tarihsel kimi
olaylar, Bay Davutoğlu’nun davranışının TC’nin
geçmişine yakışmadığını kanıtlıyor.
Onur Öymen anımsattı. Lozan Konferansı baş-
larken ulusal meclisi temsil eden İsmet Paşa’ya (İnö-
nü) İsviçre’nin açılış konuşması dışında başka hiç-
bir konuşma yapılamayacağını dayattılar.
Fakat İsmet Paşa, reddetti dayatmayı ve konuş-
tu. O günkü Türkiye’nin başı öylesine dik, öylesine
onurlu! Bugün ise?
Sonucu ne olacağı bilinmeyen bir yola girildi.
RTE; Türk ve Azeri kamuoyuna güvence verdi:
Karabağ sorunu Azerbaycan’ın kabul ettiği biçimde
sonuçlanmazsa… protokolü TBMM (AKP çoğunlu-
ğu) onaylamayacak ve... sürekli yinelenen güvenceye
sadık kalınırsa sınır kapısı açılmayacak!
Bugün böyle ama… kapının açılması için ABD’den,
hatta Rusya’dan, Fransa’dan gelecek baskılara
RTE hükümeti dayanabilecek mi?
“Dün dündür bugün ise bugün” diyerek bir süre
sonra dayatmalardan sinerek... Batı’nın -öncelikle
Obama yönetiminin- dayatmalarına direnemeyerek...
bu hükümet uluslararası koşulların değiştiğini öne sü-
ren bir gerekçeyle kapıyı açacak mı?
Şimdilerde aykırı bulunması olası bu sonuç neden
gerçekleşmesin?
Kimileri AKP (RTE) döneminde yaşadığımızın hâ-
lâ farkında değil galiba!
SAYFA 13 EKİM 2009 SALICUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
İstanbul Y 25
Edirne Y 23
Kocaeli Y 29
Çanakkale Y 22
İzmir Y 22
Manisa Y 24
Aydın Y 25
Denizli Y 27
Zonguldak B 25
Sinop B 25
Samsun B 28
Trabzon PB 29
Giresun PB 24
Ankara Y 26
Eskişehir Y 24
Konya B 24
Sıvas PB 23
Antalya Y 25
Adana B 30
Mersin B 28
Diyarbakır B 29
Şanlıurfa B 31
Mardin B 27
Siirt B 29
Hakkâri B 21
Van B 17
Kars Y 17
Oslo B 7
Helsinki B 6
Stockholm B 6
Londra B 15
Amsterdam Y 14
Brüksel Y 13
Paris B 15
Bonn Y 14
Münih Y 13
Berlin Y 10
Budapeşte B 13
Madrid B 27
Viyana B 11
Belgrad B 11
Sofya Y 17
Roma Y 21
Atina Y 25
Zürih Y 12
Moskova Y 16
Aşkabat PB 25
Astana PB 11
Taşkent PB 18
Bakû PB 21
Bişkek PB 20
Tiflis PB 24
Kahire B 28
Şam B 30
Ülkemizin batı kesim-
leriparçalı ve çok bu-
lutlu, Marmara Ege Ba-
tı Akdeniz, Kars, Ar-
dahan, Artvin akşam
saatlerinden sonra Bo-
lu, Çankırı çevreleri sa-
ğanak ve gökgürültülü
sağanak, diğer yerler
az bulutlu geçecek.
Yağışların Marmara ve
Kıyı Ege’de kuvvetli ol-
ması bekleniyor.
/ IŞIL ÖZGENTÜRK
Yüreği Sıcak Biri: Mehmet Sucu
Can kardeşim, ölümünü 46.
Antalya Uluslararasõ Altõn Por-
takal Film Festivali’nde Akdeniz
Üniversitesi öğrencileriyle bir-
likte yaptõğõmõz filmi izlerken
öğrendim. Birden her şey anlam-
sõzlaştõ ve senin her zaman me-
rakla bakan gözlerin geldi aklõma,
sonra gülüşün, en çok da mesle-
ğine olan tutkun.
Öğrencilerime seni anlatmak is-
tedim. Her şeyin yozlaştõğõ, çõ-
karõn ve bencilliğin kol gezdiği bi-
zim meslekte, dürüst olmanõn,
tarafsõz olmanõn ve insanlara gü-
venmenin ne demek olduğunu
bilmelerini istedim.
Sen her zaman genç insanlardan
sevgiyle söz ederdin, gazetecilik
okulundaki derslerine uzun uzun
nasõl hazõrlandõğõnõ öğrencilerimin
de bilmesini istedim. Genç in-
sanlara saygõyõ, özveriyi benim-
setmek için nasõl çabaladõğõnõ en
çok onlarõn bilmesi gerek diye dü-
şündüm. Bir Mehmet ağabeyleri
vardõ, her zaman dirençli, her
zaman neşeli, her zaman sevgi do-
lu bir Mehmet ağabeyleri.
Sadece bir yirmi gün önceydi,
o melun hastalõkla nasõl dövüş-
tüğünü anlatmõştõn. En kahra-
manca savaşõn buydu. Odanda si-
gara içmemize izin verdiğin gün-
lerden söz etmiştik, tuhaf bir vic-
dan azabõ içindeydim, sen anla-
mõştõn, “O kadar da üzülme” de-
miştin, “ben de içiyordum”.
Şimdi ne olacak?
Bu sorunun yanõtõ şimdilik yok.
Can kardeşim, Cumhuriyet ai-
lesi, yüreği her zaman sõcak bir bi-
reyini daha yitirdi. Hepimizin
başõ sağ olsun, en çok da seni se-
ven okurlarõnõn, öğrencilerinin.
Sana yõldõzlar içinde yat demi-
yorum, sen zaten õşõğõ hiç eksil-
meyecek bir yõldõzdõn, sonsuza
kaydõn. Öyle.
Hafta sonu ölüm sanki hasada
çõkmõş gibi geldi bana, Meh-
met’in arkasõndan Halit Refiğ’in
ölüm haberi geldi. Burada, An-
talya’da bulunan tüm sinemacõlar
bir an donup kaldõlar, Antal-
ya’nõn yumuşak sõcağõ bile bu
donma duygusunu yok edemedi.
İçlerinden birileri, hep daha iyi iş-
ler yapmak için mücadele etmiş
biri, şöhrete, para pula değer ver-
meyen biri daha onlarõ bõrakõp git-
mişti.
Ben bütün ölümlerden habersiz
doğan güneşe bakõp düşündüm,
Halit Refiğ’in en çok hangi film-
lerini severdim diye; “Harem’de
Dört Kadın”, “Gurbet Kuşla-
rı”, “Aşk-ı Memnu”, “Hanım”
kare kare geldi aklõma. Ve dü-
şünmeden edemedim, genç in-
sanlarõn bu filmlerden haberleri
bile yoktu. Daha pek çok filmden
de. Popüler kültürün korkunç
tahribatõ buradaydõ işte, yanõ ba-
şõmõzda. Bir sinema-tek’imiz bi-
le yoktu. Rahmetli Onat Kut-
lar’õn anõsõna hâlâ bir sinema-
tek kuramamõştõk.
Güneşin bunlardan hiç haberi
yoktu ama sõcaklõğõnda bizleri
teselli eden bir şeyler vardõ, gen-
cecik insanlar kimileri evlerini
ipotek ederek, kimileri imece
yöntemiyle çok güzel filmler ya-
põyorlardõ. Öyleydi, ulusal ya-
rõşmadaki “Başka Dilde Aşk” fil-
minden çõkan doğa belgeselcisi
Fatih Orbay ve gene belgeselci
Hakan Aytekin öyle heyecan-
lõydõlar ki, birbirlerinin sözünü ke-
sip filmi öyle bir anlatõyorlardõ ki,
bu ülkeye yeniden inandõm. En
çok da sokak çocukluğunu seçen
gencecik sinemacõlara olan inan-
cõm kocaman büyüdü. Ve ölüm
uzaklaştõ.
isilozgenturk gmail.com
Reddi hâkim talebi
HATİCE TUNCER
Birinci Ergenekon davasõnda
olduğu gibi İkinci Ergenekon da-
vasõna da hâkim, savcõ ve kolluk
kuvvetlerinin iftar yemeği dam-
gasõnõ vurdu. Ergenekon davala-
rõna bakan hâkim ve savcõlarõn İs-
tanbul Emniyet Müdürlüğü İs-
tihbarat Şubesi’nin verdiği ye-
meğe katõldõklarõna ilişkin haber
davada dönüm noktasõ oldu. Fo-
toğraflardan utanç duyduklarõnõ
söyleyen sanõk ve avukatlarõ, hâ-
kimlerin tarafsõzlõklarõnõn kal-
madõğõnõ, davaya bakan heyete
güvenlerini yitirdiklerini vurgu-
layarak çekilme ve heyetin reddi
isteminde bulundular.
Davanõn dünkü duruşmasõnda
avukat sõralarõnda bulunan ve in-
ternet bağlantõsõ bulunmayan bir
bilgisayar ekranõnda Samanyolu
Televizyonu’nda yayõmlanan
“Ergenekon avukatına soruş-
turma” başlõklõ habere ait don-
durulmuş bir görüntünün yer al-
masõ, skandala yol açtõ. Sanõk ve
avukatlar, bilgisayarlara bu gö-
rüntülerin kimler tarafõndan ne
amaçla yerleştirildiğinin saptan-
masõnõ istediler.
‘Propaganda malzemesi’
Heyete başkanlõk eden Hasan
Hüseyin Özese, iddianamenin
okunmasõ için savcõlara söz ver-
diği sõrada tutuklu sanõk Ulusal
Kanal Hukuk Müşaviri Emcet
Oltaytu talepleri olduğunu söy-
ledi. Oltaytu, 16 Eylül tarihli du-
ruşmada savcõlõğõn mahkemeye
29 ek delil klasörü gönderdiği-
ni anõmsatarak “Yasaya göre
dava açıldıktan sonra savcılar
delil toplayamaz. İddianame
23 Mart’ta yerel seçimlerden
önce kabul edildi. Bu iddia-
nameyi, iktidarın savcılarının
propaganda malzemesi yapıl-
mak amacıyla hazırladığının
kanıtı” dedi.
‘Eklerin ekleri’
Duruşmada söz alan gazete-
miz Ankara Temsilcisi Mustafa
Balbay, davanõn başladõğõ 20
Temmuz 2008’de dosyadaki de-
lillere göre savunmalarõ hazõrla-
dõklarõnõ belirterek şöyle devam
etti: “Ancak gördük ki eklerin
ekinde yeni savlar çıkmış. Be-
nim aklıma hiç gelemezdi. Ga-
zetenin Ankara Bürosu’nun
santralını, benim adıma kayıt-
lı gibi dinlemişler. Bütün sant-
ral telefonlarının bana atfedil-
mesini beklemezdim. Bu ka-
darına ‘pes’ diyorum. Sorgu
sırasında sorduklarında ken-
dimden şüphelenmiştim, bu ka-
dar görüşme yapmış olabilir
miyim diye. Bir kişi ile 300 kez
görüşmüşüm. İnanamadım.
Sonra baktım ki santral telefo-
nundaki tüm görüşmeler bana
yazılmış. Şimdilik bu davada ol-
mayan, bir kişiyle 16 kez gö-
rüşmüşüm.”
Mustafa Balbay, savcõlõktan
dinleme kararõ alõnmasõndan 10 ay
önceki telefon görüşmesinin bile
yeni klasörlerde delil olarak yer al-
dõğõna ve savcõlõk tarafõndan dos-
yaya yeni gönderilen eklere dik-
kat çekerek “Eklerin eklerinde
delil üretildiğini gördüm. Bu
yetmeyince hangi olasılıklar
olabilir diye düşünüp onlar ko-
nulmuş” diye konuştu.
‘4 aydır ilerleme yok’
20 Temmuz’da davaya gelir-
ken diğer sanõklarla akõllarõnda
bir takvim oluşturduklarõnõ ifa-
de eden Balbay, “Biz bu mah-
kemede tarihleme umudumu-
zu yitirdik. 4 aydır bir iddia-
name okunmasını beklerken
ekin de eki yaratıldı. Bu otoyol
kenarında evi olan birinin bü-
tün kazalardan sorumlu tu-
tulmasına benziyor” dedi.
Devlet Güvenlik Mahkemele-
ri’nin yerine özel yetkili mahke-
meler kurulduğunu anõmsatan
Balbay, “Cumhuriyet savcıları-
nın yerini hükümet savcılığı
mı aldı? DGM’lerin yerine hü-
kümet güvenlik mahkemeleri
mi aldı” diye sordu.
“Geç gelen adalet değildir” di-
ye seslenen Balbay, “Siz konuş-
malar karşısında sessiz kalı-
yorsunuz ama arada tarafsız ol-
duğunuzu söyleme gereği du-
yuyorsunuz. Biz de bu duygu-
ları yitirmek istemiyoruz. Bu-
rada dava görülüyormuş gibi
yapılıyor ama dava görülmü-
yor” şeklinde eleştirilerde bu-
lundu. Bu davada, işlerini en iyi
şekilde yapan gazetecilerin yar-
gõlandõğõnõ söyleyen Balbay, “Ga-
zeteciliği en iyi şekilde yapma-
ya çalışan bir insan bir gün bi-
le burada kalmamalı. Gecikti-
rerek adalet gelse bile bu ada-
let olamayacak” dedi.
‘Bizim yemeğe
gelmediniz’
Tutuklu sanõk Adil Serdar Sa-
çan, yõllarca İstanbul Organize
Şube Müdürlüğü yaptõğõnõ belir-
terek hâkimlerin İstihbarat Şube-
si’nin verdiği yemeğe katõlmasõ-
na ilişkin olarak şunlarõ şöyledi:
“Benim şubemin iftar ye-
meklerine geldiniz mi? Baş-
savcı Aykut Cengiz Engin dave-
timize karşılık ‘Birlikte çalõşõ-
yoruz, etik değil’ dedi. O baş-
savcının savcıları katıldıkları bu
iftar yemeğini etik buluyorlar
mı? Beraber yemek yediğiniz
adamlar benim hakkımda sah-
te tutanak tuttu diye şimdi
mahkemenize güvenip nasıl an-
latacağım. Onlarla oturup ye-
mek yemişsiniz. Gözlerime ina-
namadım. Savcıların gizlediği,
benim DGM’den soruşturma
yapmak için izin aldığım bir ör-
gütten bahsediyorum. Bu ör-
gütün, Fethullahçı kadronun
emniyet içinde yapılandığın-
dan bahsediyorum.”
‘Hınçlarını aldılar’
Gözaltõna alõndõğõnda sadece
kendisinin nezarete konulduğunu
anlatan Saçan, “Paşalar ve di-
ğerleri nezarete konulmadı. 25
yıl hizmet verdiğim meslektaş-
larım bunun hıncını alarak be-
ni nezarete attılar. Çünkü Fet-
hullahçılar. Siz de onlarla be-
raber yemek yediniz. Sizden
nasıl adalet bekleyeceğim. Mah-
kemenize güvenim kalmadı.
Artık size güvenim yok, çekil-
meniz gerekiyor” diye konuştu.
Saçan’õn hiçbir hâkimin kendi
şubesinin yemeğine gelmediğini
ifade etmesi üzerine Başkan Öze-
se, “Davet etseydiniz sizin gö-
revli olduğunuz zamanlarda
da davetinize uyardık” dedi.
‘Hukukun
önünü açmak
için çekilin’
Tutuklu sanõk gazeteci Tuncay Özkan yar-
gõç, savcõ ve polislerin buluştuğu iftar yemeğine
göndermede bulunarak şöyle konuştu: “Gelin
F-12 koğuşunda bir akşam yemeği yiyelim.
Deniz mi istiyorsunuz. Biz mavi patiskalar-
dan deniz yapırız size. Gemi mi? Kâğıttan ge-
miler yüzdürürüz. Oruç mu diyorsunuz. Şev-
val orucu var, muharrem orucu var. Savcılar
Tuncay Özkan Alevidir diyor ya. Ben sizi if-
tara çağırıyorum. Hukuk istiyoruz. Vicdanı-
nızın sesini kaybettiniz. Kılavuzsuz kaldınız.
Bu yemeğe Başbakan’ın gönderdiği Adalet
Bakanlığı müsteşarı nasıl katılır? Savcı Meh-
met Ali Pekgüzel, siz nasıl katıldınız bu yeme-
ğe. Başsavcı umrede miydi? Bu dava faşist
diktatörlüğün muhaliflerini sindirmek için
hazırladığı proje. Neden yargılanıyorum. Bu
çılgınlığı burada durdurmak zorundasınız.
Beni Danıştay saldırısıyla nasıl suçlarsınız?”
Başkan Özese’nin, talebini söylemesi konu-
sunda uyarmasõna karşõn konuşmasõnõ sürdüren
Özkan, “Demokrasiyi, cumhuriyeti savunmak
için, hukukun önünü açmak için güven taze-
lemek için davadan çekilin” diye konuştu.
Fotoğraf analizi...
Tutuklu sanõk yayõncõ Durmuş Ali Özoğlu,
iftar yemeğine ilişkin haberin yer aldõğõ 9 Ekim
tarihli Cumhuriyet gazetesini göstererek konuş-
tu. “Fotoğrafları görünce çok utandım” diyen
Özoğlu, fotoğraf analisti olduğunu söyledi.
Özoğlu, Başkan Özese’ye hitaben, “Bu fotoğ-
rafta Savcı Zekeriya Öz’ün omuzu sizin önü-
nüzde. Bu Öz’ün sizi ezdiğini, kumanda etti-
ğini gösteriyor. Müdür masanın ortasında.
Başkan Şengün yetim gibi masasın en kena-
rında oturmuş” şeklinde fotoğraf analizi yaptõ.
Abdullah Öcalan’õ Türkiye’ye getiren heyet-
te bulunan tutuklu sanõk emekli Albay Atilla
Uğur, Öcalan yargõlanõrken mahkeme heyetinin
çayõnõ bile içmediklerini anlattõ. Atilla Uğur,
“Cumhuriyet’teki o fotoğrafları görünce bey-
nimden vurulmuşa döndüm” diye konuştu.
Tuncay Özkan, Adil Serdar Saçan ve Birol
Başaran’õn avukatõ Celal Ülgen ise “Yemekte
örgütlü bir birliktelik yaşanmıştır. Bu yargıç-
lara sanıklar tarafından yeniden tarafsızlık
nitelemesi yapılması olanaksız hale gelmiştir”
diye konuştu. Ülgen heyet çekilmezse reddi hâ-
kim talebinde bulunacağõnõ söyledi.
Savcõ Pekgüzel, iftar yemeğine ilişkin yap-
tõğõ açõklamada “Aynı veya yan yana oda-
larda çalışan, aynı yerde yemek yiyip yan
servisleri kullanan savcı ve hâkimlerin bir-
birini etkilemek için bir yemekte buluşma-
larına gerek yoktur. Hâkim ve savcılar
kolluk istihbarat görevlileriyle, yaptıkları
görevleri nedeniyle muhataptır” dedi.
‘Biz rahatsızız,
yargıçlar değil’
CHP milletvekilleri Şahin Mengü, İsa Gök,
Malik Ejder Özdemir, Bülent Baratalı, Halil
Ünlütepe, Ali İhsan Köktürk, Ali Rıza Öz-
türk, Atilla Emek, Rahmi Güner, Ahmet Er-
sin, Turgut Dibek ve yedek disiplin kurul üye-
si İbrahim Yılmaz’dan oluşan 12 kişilik heyet
duruşmayõ gözlemci olarak izledi.
Avukat bilgisayarõnda Samanyolu TV’nin ha-
ber görüntüsü olayõ üzerine tutunak hazõrlayan
CHP heyeti, bilgisayarda internet bağlantõsõ bu-
lunmadõğõnõn altõnõ çizdi. Ekranda duvar kâğõdõ-
nõn 5 Ekim tarihinde oluşturulduğunu saptadõ.
CHP’li milletvekilleri adõna açõklama yapan
Şahin Mengü, Ergenekon davasõna ve soruştur-
masõna bakan hâkim ve savcõlarõn soruşturmayõ
yürüten emniyet görevlileriyle yemek yemesi-
nin vicdanlarõnõ rahatsõz ettiğini söyledi. Men-
gü, “Haber bizi çok rahatsız etti. Bu yemeğe
katılan yargıçlar ise rahatsız olmuyor” dedi.
Mengü şunlarõ söyledi: “Bugün Ergenekon
davası diye nitelendirilen davada Türk yar-
gısı adına içimizi sızlatan olaylara tanık ol-
duk. Polislerle birlikte bir iftar yemeğine ka-
tılmış olmaları yargıya olan inancı yok etti.
Tüm sanıklar da mahkemeye güvenlerinin
kalmadığını belirterek Türk adaletinin önü-
nün açılması için heyetin çekilmesini istedi-
ler. Dünyanın hiçbir yerinde hâkim ve savcı-
lar soruşturmayı yürüten polislerle bir arada
olmaz. Eğer bu emniyetin bir yemeği olsaydı.
Emniyet müdürü orada olurdu. Başsavcı
orada olurdu. Demek ki bu özel bir yemek,
bu etik değil. İçeride bulunanların tek bir
özelliği var. Bunlar ulusalcı, Kemalist, laik-
tir. Bu dava bu yüzden siyasi bir davadır.”
Şiddet yine
çocukları vurdu
DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - PKK
lideri Abdullah Öcalan’õn Suriye’den çõkarõlma-
sõnõn yõldönümü nedeniyle Doğu ve Güneydoğu
bölgesinde geçen günlerde yaşanan şiddet olaylarõ
yine çocuklarõ vurdu. Şõrnak’õn Cizre ilçesinde po-
lisin attõğõ gaz bombasõ, balkonda annesinin kuca-
ğõnda süt emen 18 aylõk bebeğe isabet etti. Bebe-
ğin kafatasõ çatladõ. Hakkâri’nin Yüksekova ilçe-
sinde ise bir çocuk polis kurşunuyla yaralandõ.
Cizre’de evinin balkonunda annesinin kucağõn-
da meme emen bir buçuk yaşõndaki Mehmet Oy-
tun’un kafasõna polis tarafõndan atõlan gaz bomba-
sõnõn kapsülü düştü. Kafatasõ çatlayan minik be-
bek Diyarbakõr Devlet Hastanesi’nde ameliyat
edildikten sonra yoğun bakõmda tedavi altõna alõn-
dõ. Baba Turan Uytun, “Ben içeride uzanıyor-
dum. Eşim de dışarıda çocuğu emziriyordu.
Bir bomba atıldıktan sonra eşimden içeri gir-
mesini istedim. Evin içini duman kaplamıştı.
Bu sırada ikinci bomba atıldı. Oğlumun kulağı-
nın arka tarafına isabet etmiş” diye konuştu.
BİRİ BEBEK İKİ YARALI
2. Ergenekon Davasõ’nda da yargõç, savcõ ve polislerin buluştuğu yemek tartõşõldõ.
Sanõk ve avukatlarõ mahkeme heyetine güvenlerini yitirdiklerini vurguladõ
Çelebi
taburcu
ediliyor
Uğradığı silahlı saldırı ne-
deniyle bir haftadır hasta-
nede tedavi gören DİSK
Genel Başkanı Süleyman
Çelebi, bugün sabah saat-
lerinde taburcu edilecek.
Silahlı saldırıya ilişkin ola-
rak Florence Nightingale
Hastanesi Konferans Salo-
nu’nda basın toplantısı dü-
zenleyecek olan Çelebi, si-
lahlı saldırıya ve saldırının
ardından medyada yer
alan haberlere ilişkin basın
açıklaması yapacak. 5
Ekim Pazartesi günü
DİSK’in Genel Merke-
zi’ndeki makam odasında
Rıza Tunçbilek adlı saldır-
gan tarafından kurşunla-
nan Çelebi’nin sol bacağı-
na platin takılmıştı.
SANIK TUNCAY ÖZKAN
CHP’LİLER DURUŞMAYI İZLEDİ
GÜRBÜZ ÇAPAN: BİZİ REHİN TUTUYORLAR
Mahkeme heyeti tahliye ve diğer tüm taleplerle ilgili ola-
rak reddi hâkim konusunun sonuçlanmasõnõn ardõndan karar
verilmesine hüküm getirildiğini açõkladõ. Duruşmanõn 26
Ekim tarihine ertelenmesi üzerine sanõklar büyük tepki gös-
terdi. Esenyurt Belediye Başkanõ Gürbüz Çapan, kürsüye
doğru yürüyerek “Sizin insanlığınız yok mu?” diye bağõrdõ.
CHP milletvekillerine dönen Çapan, “Bizi burada rehin tu-
tuyorlar. Çıkın bağırın, konuşun hepiniz” diye bağõrdõ.