Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T
ürkiye-Ermenistan arasõnda-
ki ilişkilerin iyi komşuluğa
yakõşõr bir düzeye gelmesi,
her iki ülke için de son derece
yararlõ olacaktõr. Bunun için iki
ülke arasõnda günümüze değin süregelen
gerginliğe neden olan sorunlarõn bir an ön-
ce çözümü gerekmektedir. Bunlar:
1. Türkiye-Sovyetler Birliği arasõnda
1921 yõlõnda tanõnan iki ülke sõnõrõn Er-
menistan tarafõndan resmen kabul edilmesi.
2. Ermenistan’õn gasp ettiği Azerbaycan
topraklarõndan koşulsuz olarak geri çe-
kilmesi.
3. Soykõrõm iddialarõ hakkõndaki ger-
çeklerin arşivler õşõğõnda uzman tarihçiler
tarafõndan yapõlacak araştõrmalara bõra-
kõlmasõ ve bunu her iki ülkenin de ka-
bullenmesi.
Türkiye-Ermenistan arasõnda iki ülke
dõşişleri bakanlarõ tarafõndan imzalan-
makta olan ve her iki ülke meclisinin de
onayõna sunulacak olan protokolün, Tür-
kiye’nin vazgeçmemesi gereken bu üç te-
mel koşulu içerip içermediği yönündeki so-
rular yanõt bulmuş değil.
Özen gösterilmeli
Türkiye’nin Kafkaslar’da barõşõn sağ-
lanmasõnõ amaçlayan girişimleri tabii ki ge-
rekli ve yararlõdõr. Ne var ki barõşa katkõ
sağlamasõ amaçlanõrken tam tersi sonuç-
larõn ortaya çõkmamasõ için Türkiye’nin ge-
rekli özeni göstermesi gerekir.
Öncelikle Ermenistan’õn komşusu Tür-
kiye’nin sõnõrlarõnõ hiç tartõşmasõz tanõmasõ
ve her türlü toprak isteminden vazgeçmesi
zorunludur. Bu iki ülke ilişkilerinin mihenk
taşõ ve olmazsa olmazõdõr.
Yüzyõllarca kardeşçe bir arada yaşayan
Türk ve Ermeni halkõ, dõş güçlerin onlar-
ca yõllõk kõşkõrtmalarõyla karşõ karşõya
getirilmiş ve her iki halk için de son de-
rece acõlõ, üzücü ve derin izler bõrakan
olaylar yaşanmõştõr. Bu olaylarõn tüm
yönleriyle, belgeler ve kanõtlar õşõğõnda
araştõrõlmasõ ve gerçeğin ortaya çõkartõl-
masõ, iki komşu ülke ilişkisi için büyük
önem taşõmaktadõr.
Bu nedenle de eşit sayõda Türk, Erme-
ni ve uluslararasõ uzman tarihçilerden
oluşacak bir “tarihçiler komisyonunun”
kurulmasõ, bununla ilgili bütün ülkelerin
tarih arşivlerinin bu komisyonun araştõr-
masõna sunulmasõ gerekmektedir.
Araştõrma sonucu ne olursa olsun, bu-
na Türkiye, Ermenistan ve dünya ka-
muoyunun uymasõ, bu konunun artõk ola-
bildiğince istismar edilmesinin önüne ge-
çilmesi gerekmektedir.
Tarihçiler komisyonu kurulmalı
Hiç kuşkusuz, yaşam anlayõşlarõnõ “soy-
kırıma” endekslemiş olan diyasporadaki
Ermeni lobisi bu iddialarõndan vazgeç-
meyecektir. Ancak tarihçiler komisyonu-
nun ortaya çõkaracağõ gerçekler, onlarõn et-
ki alanõnõ büyük ölçüde sõnõrlandõracaktõr.
Kafkaslar’da barõşõn sağlanmasõ, Er-
menistan’õn işgal ettiği Azerbaycan top-
raklarõndan çekilmeye bağlõdõr!
Türkiye hükümeti bu yeni girişimleriy-
le Kafkaslar’da barõşa da katkõ sağlama-
yõ istemektedir. Türkiye’nin çevresinde ba-
rõşõn sağlam temellerle güvence altõna
alõnmasõ son derece önemlidir.
Ancak Kafkaslar’da barõşõ tehdit eden en
büyük sorun, Ermenistan tarafõndan işgal
edilmiş olan Azerbaycan topraklarõdõr. 17
yõl önce Rus ordusunun desteğiyle Er-
menistan Azerbaycan topraklarõnõn yüz-
de 20’sini işgal etmiş, bu topraklarda ya-
şayan bir milyon insan canlarõnõ koruya-
bilmek için kaçmak zorunda kalmõş veya
kovulmuş, binlerce insan öldürülmüştür.
Bu bir milyon kaçkõn insan Bakû ve diğer
Azerbaycan bölgelerinde geçici koşul-
larda yaşamakta ve kendi bölgelerine dö-
nebilecekleri günü beklemektedirler.
Bu sorun çözülmeden bölgede barõşõn
sağlanmasõ olasõ değildir. Çok haklõ ola-
rak Azerbaycan, işgal edilen topraklarõnõ
ne pahasõna olursa olsun geri almakta ka-
rarlõdõr. Bunu Azerbaycan Devlet Başka-
nõ Sayõn İlham Aliyev kararlõlõkla vur-
gulamaktadõr.
Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve
bazõ ülke parlamentolarõ, örneğin Al-
manya Parlamentosu, aldõklarõ kararlarla
Ermenistan’õn Azerbaycan topraklarõn-
dan ivedi olarak çekilmesini ve evini
barkõnõ terk etmek zorunda kalan bir mil-
yon insanõn geri dönebilmelerinin sağ-
lanmasõnõ istemektedir.
Verilen söz tutulmalı
Ermenistan’õn Azerbaycan topraklarõnõn
işgaline karşõ, Türkiye çok doğru bir ka-
rarla Ermenistan-Türkiye sõnõrõnõ bu işgal
son buluncaya değin kapatmõştõr. Mayõs
ayõnda Türkiye’nin sõnõrlarõnõ açacağõ
söylentileri, Azerbaycan halkõnda ve siyasi
yetkilileri arasõnda büyük tepkilere yol aç-
mõştõ. Başbakan Sayõn Erdoğan bu ne-
denle Bakû’ye giderek 13 Mayõs’ta gerek
Cumhurbaşkanõ Sayõn Aliyev ile yapõlan
ortak basõn toplantõsõnda ve gerekse Azer-
baycan Parlamentosu’nda yaptõğõ konuş-
mada, Azerbaycan topraklarõnõn işgali
son bulmadõkça Türkiye-Ermenistan sõ-
nõrõnõn açõlmayacağõ sözünü verdi. “Yu-
karı Karabağ’da işgal ortadan kalk-
madıkça, kapıların açılması mümkün
değildir. Bunu kim söylüyor? Türkiye
Cumhuriyeti’nin Başbakanı söylüyor.
Bundan daha başka garantili bir ifade
olabilir mi?”
Türkiye verdiği bu sözü tutmazsa, dost
ve kardeş Azerbaycan halkõnõ, onarõmõ güç
biçimde yaralar ve güvenilirliğini yalnõz
Azerbaycan’da değil, tüm diğer Türkiye
cumhuriyetlerinde de kaybeder.
Öte yandan böyle bir yanlõş adõmla
Kafkaslar’da barõşa en büyük darbeyi
vurur. Çünkü Ermenistan özellikle eko-
nomik nedenlerden Türkiye sõnõrõnõn açõl-
masõna mahkûmdur.
Türkiye-Ermenistan sõnõrõnõn kapalõ tu-
tulmasõndan doğan baskõ kalkarsa, Er-
menistan’õn işgal ettiği Azerbaycan top-
raklarõndan çekilmesi büyük ölçüde ola-
naksõzlaşõr.
Böyle bir yanlõş karar bana, Avrupa Bir-
liği’nin Kõbrõs Rum tarafõnõ üyeliğe kabul
etmesi sonucunu ortayan çõkaran tabloyu
hatõrlatõyor. O zaman da ben õsrarla, iki
toplumun anlaşarak sorunlarõnõ çözmeden
Rum tarafõnõn AB üyesi olmasõnõn, iki top-
lum arasõndaki anlaşmaya engel olacağõ-
nõ söylemiştim.
Şimdi aynõ hata Türkiye tarafõndan ya-
põlmamalõdõr. Ermenistan işgal ettiği Azer-
baycan topraklarõndan çekilmeden ve bu
işgal sonucu göçe zorlananlarõn isterlerse
geri dönmelerine olanak sağlanmadan, Er-
menistan sõnõrõ asla açõlmamalõdõr. Yani
Türkiye Kafkaslar’da barõşa katkõda bu-
lunmanõn gereği olarak günümüze değin
izlenen politikasõnõ korumalõdõr.
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 13 EKİM 2009 SALI
2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
Acılı Bir Başlangıç
Ne yazacağımı bilemiyorum! Mehmet Sucu da git-
miş bu arada... Uzun süreden beri korkuyla biliyor-
dum bu acı gerçeği ergeç duyacağımı. O korkunç
hastalığın bu kez de ona çarptığını ilk duyanlar-
dandım... Kontrollerden olumsuz sonuç aldığını
söylemişti. Sıradan bir şey söyler gibi. Ertin Akgüç’le
beraberdik. Bir anda gözlerim yaşarmıştı. Gerçeği
böylesine soğukkanlı karşılayan biri vardı karşımda...
Kaç kez gördümse, konuştumsa gerçek bir aydın
niteliğiyle saygı duydum. Usta bir yazar, bir gaze-
teci “Cumhuriyet” gazetesinin bir kazancı idi. O ‘men-
hus’ hastalık nerde değer varsa alıp kaçırıyor! Bu
akışın sonu gelmeyecek mi?..
Eşine, dostuna, ailesine başsağlığı dilemek, üzül-
mek, ağlamak neye yarar!.. Giden gittikten sonra!..
Yazmaya biraz ara verince yeniden başlamak zor
oluyor. Bunu kaç kez denedim.
Bu kez sağlık sorunlarıydı. Birkaç günlük dinlen-
ceye çıkmak, derken, sağlık kontrolü gündeme gel-
di.
Muğla’daki Yücelen Hastanesi’nin yeni bölümü Or-
taca’da açılmıştı. Hamdi Yücel dostumun kur-
duğu yönettiği gerçek bir sağlık yuvası... Şimdi Or-
tacalılara, yöredeki insanlara hizmet veriyor. Çok dü-
zenli, bakımlı, yararlı yeni bir kuruluş...
İşte orda, genç hekimlerin kontrolünde bir süre ge-
çirdim. Kardiyolog, Dr. Peyman Türkoğlu, Dahili-
ye Uzman Dr. Savaş Serdar’ın, Başhekim Prof. Dr.
Ayhan Özdemir’in yakın ilgilerine; Sevgili Hamdi Yü-
cel’in her zaman gösterdiği dostluğa teşekkür etmek
isterim. Doğallıkla tüm hastane persolenine de...
Bu rahatsızlığımla uzaktan da olsa benimle ilgi-
lenen, dostum, kardiyolog Dr. Oryal Gökdemir’e ay-
rıca Prof. Dr. Coşkun Özdemir’e de teşekkür
borçluyum.
Güven veren sağlık yuvaları hastaların kısa süre-
de iyileşmelerinde en önemli etkendir. Hekiminden
hemşirelerine kadar tüm çalışanları işlerine bağlı, has-
talara şefkatle davranan bir kadro...
Belli bir yaşa gelmiş bir yazarın bir iki haftalık ça-
resizliğini okurlarımın anlayacağını biliyorum. Kolay
değil bu hengameli dünyada hastalanmak, ayrıca da
yarım yüzyıldan çok zamandır yüklendiği yazarlık gör-
evini sürdürebilmek...
Hep söylerim, yazmak yaşamaktır, diye! Gerçek-
leri, doğruları görmek, yazmak, duyurmak, gerek-
tiğinde sesini yükseltmek için, önce sağlıklı olmak
gerekir. Yazarın yaşı yoktur. Dünya basınında, ebe-
diyatında, sanatında seksenlere doksanlara varan
insanların en yararlı ürünleri verdikleri görülür. Ben
de olabildiğince yaşama bakmayı, gerçek olanı gör-
meye çalışmayı ve düşüncelerimi, duygularımı okur-
larımla paylaşmayı...
Bu kısa ayrılıkta, beni arayan, sağlığımla ilgilenen
değerli dostlara, okurlara içtenlikle teşekkürü görev
biliyorum.
PENCERE
Ah Şu Avrupa!..
Corc İkinci Dünya Savaşı’nda askere alınmış,
üç yıl sonra evine dönmüş, bakmış ki iki yaşın-
da bir bebek halının üzerinde emekliyor...
Tepesi atmış:
- Bu ne?..
Karısı:
- Bir bebek!..
Corc öfkeli:
- Ben bunun babası olamam!..
Kadın:
- Canım kocacığım, demiş, sorun çıkarma, o
da sana baba demiyor ki...
Olaylara bakış açısı değişik olunca, fikirler
arasındaki çelişki insanları şaşırtabilir...
Osmanlı’nın deyişi:
Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan do-
ğar!..
Türkçesi:
Gerçeğin şimşeği fikirlerin çatışmasından çıkar!..
Mizahçı buna eklemiş:
- Balkabaklarının çatışmasından da ancak ka-
bak çekirdekleri çıkar!..
Avrupa tartışması, çatışması, kavgası ya da bil-
mem nesinde ortalığa saçılan kabak çekirdekle-
rinin kıymeti harbiyesini tartan kantarın ibresi sı-
fır göstergesinin üzerinde titreşip duruyor...
Peki, Avrupa Birliği’ne girelim mi?..
Elbette!..
Bizim adam olacağımız yok, umudumuzu dı-
şarıya, IMF ile AB’ye bağlamışız, hemen girelim...
AB’ye girmek için ne gerekirse yapalım...
Ama sorun şu:
Bizi alacaklar mı?..
Belli değil!..
Belli olsa da olmasa da tarihsel yörüngede
AB’ye dönük çalışmaları yürütmek, ilişkileri sür-
dürmek, gerekenleri yapmak doğru yoldur...
Ancak bu yolda yürüyen Türkiye’nin çok boyutlu
dünyada tek yönlü politikaya şartlanması da ge-
rekmiyor; Avrupa Birliği bizim dış politikamıza ipo-
tek, savunma stratejilerimize ambargo koymuyor,
Türkiye’yi tek seçeneğe bağlamıyor...
Serkisofu çalıştıralım!..
Eski bir Amerikan Cumhurbaşkanı adayına iliş-
kin alengirli bir laf vardı:
- Herif öyle geri zekâlı ki çiklet çiğnerken yü-
rümesini beceremez...
AB çikletini kırk yıldır çiğniyoruz..
Yürümesini de öğrenelim!..
Kemal Tahir’in bir öyküsünde geçer:
Fransa’dan yeni gelen biri kahvede arkadaş-
larına anlatıyormuş:
- Gece yürürken çukura düştüm...
Dinleyenlerden biri:
- Ulan, Avrupa’da çukur var mı?..
Ah, bir AB’ye girsek, neler olmaz!.. Sınırlar kalk-
tı mı, bizdeki işsizler gürrr Avrupa’ya!.. Tuttuğu-
muz altın olur, hep birlkte kekâ...
Ah, bir AB’ye girebilsek; ah, şu Avrupa PKK’yi
terör örgütü saysa; ah şu Avrupa Ermeni soykı-
rımı yalanını 20’nci yüzyılın başından 21’inci
yüzyılın başına taşımasa; ah şu Avrupa ah...
(10 Mart 2002 tarihli yazısı)
Türkiye-Ermenistan Yakõnlaşmasõ ve Azerbaycan
Prof. Dr. Hakkı KESKİN Federal Almanya Parlamentosu Milletvekili,
Siyasal Bilgiler Öğretim Üyesi
Ermenistan işgal ettiği Azerbaycan topraklarõndan çekilmeden ve bu işgal
sonucu göçe zorlananlarõn isterlerse geri dönmelerine olanak sağlanmadan,
Ermenistan sõnõrõ asla açõlmamalõdõr. Yani Türkiye Kafkaslar’da barõşa
katkõda bulunmanõn gereği olarak günümüze değin izlenen politikasõnõ
korumalõdõr.
Aile Mahkemelerinde Reform Önerileri...
T
ürkiye 1990’lõ yõllarõn
sonlarõndan itibaren,
Avrupa Birliği’ne ka-
tõlma çabalarõnõn sonucu ola-
rak özel hukuk düzeninde
önemli değişikliklere git-
miştir. Bu çabalarõn en önem-
lilerinden biri, aile mahke-
melerinin kurulmasõdõr.
Aile ilişkilerinde yaşanan
uyuşmazlõklar, diğer uyuş-
mazlõklardan farklõ olarak
kamu düzenini doğrudan il-
gilendirdiği için aile huku-
kundan kaynaklanan dava
ve işlere bakmak, aileyi bir
arada tutmak ve sorunlarõnõ
barõşçõl yollarla çözmek ama-
cõyla Hukuk Usulü Muhake-
meleri Kanunu (HUMK) ya-
nõnda, aile mahkemesine öz-
gü usüllerin de uygulandõğõ
uzmanlõk mahkemeleri ola-
rak aile mahkemeleri kurul-
muştur.
Aile mahkemeleri kurul-
mazdan önce bu tür uyuş-
mazlõklar, çoklukla asliye
hukuk mahkemelerinin gör-
evinde idi. Oysa tek başõna
mal rejimleri bile içerdiği
sorunlarõn kapsam ve kar-
maşõklõğõ nedeniyle özel
mahkemelerin kurulmasõnõ
haklõ kõlar.
Buna, boşanma davalarõ,
aile içi şiddet, çocuk hakla-
rõ ve evlat edinmenin kar-
maşõklõğõ ile bu alanlardaki
uluslararasõ gelişmeler de
eklendiğinde uzmanlaşma
kaçõnõlmaz olmaktadõr.
Ne var ki tek başõna bu
mahkemelerin kurulmasõ, on-
lardan beklenen işlevi yerine
getirmeye yetmemektedir.
Beş yõllõk uygulamadaki sõ-
kõntõlar, kişi, görev ve fizik-
sel özellikler açõsõndan mah-
kemelerin işleyiş ve yapõ-
lanmasõnõn gözden geçiril-
mesini gerektirmiştir.
Nahide Opuz davasõnda,
Avrupa İnsan Haklarõ Mah-
kemesi’nin Türkiye’yi suçlu
bulan kararõ da yasal düzen-
lemelerin tek başõna aile so-
runlarõnõ, kadõna yönelik şid-
deti çözmeye yetmediğini
göstermektedir.
Öte yandan aile içi uyuş-
mazlõklarõn barõşçõl yollarla
çözülmesi, kadõn ve çocuk-
lara yönelik şiddetin engel-
lenmesi, demokratik, uygar
bir topluma ulaşmanõn ya-
nõnda, ülkede yüzde 105’i
bulduğu belirtilen cezaevi
doluluk oranõnõn azalmasõna
da yol açacaktõr.
Öyleyse aile mahkemele-
rini daha işlevsel ve yararlõ
kõlmak toplumsal bir görev-
dir.
Etik kurallara bağlılık
Öncelikle bu mahkemeler-
de çalõşanlar açõsõndan du-
rum nedir? Yasaya göre, ai-
le mahkemelerine atanacak
hâkim ve uzmanlar, atana-
caklarõ bölgeye veya bir alt
bölgeye hak kazanmõş, ter-
cihen evli ve çocuk sahibi,
otuz yaşõnõ doldurmuş ve ai-
le hukuku alanõnda lisansüs-
tü eğitim yapmõş olmalõdõr.
Bu kõstaslarõn yetersizliği
ortadadõr. Beri yandan aile
mahkemesinde görev yapan
uzman ve yargõçlarõn yanõn-
da, mahkemeye başvuran ai-
le bireylerinin savunuculu-
ğunu üstlenen avukatlarõn
da sürece olumlu ve etkin bir
biçimde katõldõklarõndan söz
edilemez.
Öyleyse aile mahkemele-
rinde görev yapacak olan
yargõç, uzman ve avukatlarõn
uzmanlaşmasõ, bilgi, dene-
yim ve mesleki etik kuralla-
rõna bağlõlõk gibi belli özel-
liklere sahip olmalarõ sağ-
lanmalõdõr.
Birleşik aile mahkemeleri
Uzmanlaşmanõn sağlan-
masõ yararlõ olmakla birlik-
te bu mahkemelerin verimli
ve etkili olabilmesi için ye-
terli değildir.
Aile mahkemelerinin görev
alanõ, amaca uygun olarak
yeniden tanõmlanmalõdõr.
Halen çocuk ve aile mah-
kemelerinin ayrõ ayrõ kurul-
masõ ve aileye ilişkin belli bir
uyuşmazlõğõn, -gerekmedi-
ği halde- ceza ve hukuk bo-
yutu olarak ayrõlmasõ da bu
mahkemelerden istenen etki
ve verimliliği sağlamaya en-
geldir.
4320 sayõlõ Ailenin Ko-
runmasõna Dair Kanundaki
ceza hükümlerinin uygulan-
masõ da sulh ceza mahke-
melerinden alõnarak, karar-
larõn asõl sahibi olan aile
mahkemelerine bõrakõlmalõ-
dõr. Sonuçta çocuk mahke-
melerinin tüm görevleriyle,
sulh hukuk mahkemelerinin
vesayete ilişkin görevleri de
birleştirilerek Birleşik Aile
Mahkemeleri kurulmalõdõr.
Mahkemelerin birleşmesi-
nin, uygulamada hemen gö-
rülebilecek üç önemli yara-
rõ vardõr: Önce suçlu veya
mağdur çocuk ailesiyle bir-
likte görülebilecek, hatta ge-
lecekteki çocuklarõnõn dahi
aynõ mahkeme tarafõndan iz-
lenebilmesi olanağõ doğacak
ve yargõç, verdiği kararlarõn
etkili olup olmadõğõnõ de-
netleme şansõna sahip ola-
caktõr.
İkincisi, kamu ve bilim in-
sanlarõ sorunlu ailelere ilişkin
bilgilere tek elden sahip ola-
bilecek ve sorunlara çözüm
üretebilecektir.
Üçüncüsü ise, mağdur du-
rumundaki kadõn, çocuk ve-
ya erkek, halen olduğu gibi
birçok mahkemeye çõkmak
yerine, derdini tek bir yargõ-
ca anlatacağõ için olumsuz
süreci her mahkemede yeni-
den yeniden yaşamak zo-
runda kalmayacaktõr.
Tüm bu önerilerin taçlan-
masõ ise, fiziki koşullarõn
iyileştirilmesiyle olanaklõ-
dõr. Mevcut adliyeler yapõ ve
işleyiş itibarõyla özellikle ço-
cuklar için örseleyici ve kor-
kutucudur.
Bu nedenle, getireceği pa-
rasal yükten kaçõnmadan bu
mahkemeler, diğer mahke-
melerden ayrõ yapõlara ta-
şõnmalõ, renkli, cõvõl cõvõl
salonlara kavuşturulmalõdõr.
Yargõç kürsüleri, gerekirse
yargõçlarõn cüppeleri bile bu
amaca uygun olarak tasar-
lanmalõ, mahkemelerde ça-
lõşan uzmanlar için aile ve
çocuklarla görüşebilecekleri
yerler sağlanmalõ, amacõn
adaletin sağlanmasõ yanõnda,
sorun çözme ve iyileştirme
olduğu herkese hissettiril-
melidir.
Öte yandan kesinlikle biz
kuralõm, istim arkadan gelsin
yaklaşõmõ benimsenmemeli,
personeli, uzmanlarõ, araçla-
rõ ve fiziki donanõmõ tam ol-
malõ; ayrõ bütçeleri olmalõ ve
sorun çözme anlamõnda ve-
rimliliğin sağlanmasõ için iş
sayõsõ da mevcut yapõda ol-
duğu şekliyle en az miktar
değil, gerçekçi olarak belir-
lenecek en çok sayõ saptana-
rak düzenlenmelidir.
Aile içi anlaşmazlõklarõn
çözümüne ayrõlacak bu kay-
nak, toplumdaki çatõşmalarõ
azaltarak, uzun vadede ceza
mahkemeleri ve cezaevi ge-
reksinmesinin azalmasõna ve
demokrasiye katkõ sağlaya-
caktõr.
Eray KARINCA Ankara 8. Aile Mahkemesi Hakimi
Aile mahkemelerinin görev alanõ, amaca uygun olarak yeniden tanõmlanmalõdõr.
Halen çocuk ve aile mahkemelerinin ayrõ ayrõ kurulmasõ ve aileye ilişkin belli bir
uyuşmazlõğõn, -gerekmediği halde- ceza ve hukuk boyutu olarak ayrõlmasõ da bu
mahkemelerden istenen etki ve verimliliği sağlamaya engeldir.