22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
T ürkiye-Ermenistan arasõnda- ki ilişkilerin iyi komşuluğa yakõşõr bir düzeye gelmesi, her iki ülke için de son derece yararlõ olacaktõr. Bunun için iki ülke arasõnda günümüze değin süregelen gerginliğe neden olan sorunlarõn bir an ön- ce çözümü gerekmektedir. Bunlar: 1. Türkiye-Sovyetler Birliği arasõnda 1921 yõlõnda tanõnan iki ülke sõnõrõn Er- menistan tarafõndan resmen kabul edilmesi. 2. Ermenistan’õn gasp ettiği Azerbaycan topraklarõndan koşulsuz olarak geri çe- kilmesi. 3. Soykõrõm iddialarõ hakkõndaki ger- çeklerin arşivler õşõğõnda uzman tarihçiler tarafõndan yapõlacak araştõrmalara bõra- kõlmasõ ve bunu her iki ülkenin de ka- bullenmesi. Türkiye-Ermenistan arasõnda iki ülke dõşişleri bakanlarõ tarafõndan imzalan- makta olan ve her iki ülke meclisinin de onayõna sunulacak olan protokolün, Tür- kiye’nin vazgeçmemesi gereken bu üç te- mel koşulu içerip içermediği yönündeki so- rular yanõt bulmuş değil. Özen gösterilmeli Türkiye’nin Kafkaslar’da barõşõn sağ- lanmasõnõ amaçlayan girişimleri tabii ki ge- rekli ve yararlõdõr. Ne var ki barõşa katkõ sağlamasõ amaçlanõrken tam tersi sonuç- larõn ortaya çõkmamasõ için Türkiye’nin ge- rekli özeni göstermesi gerekir. Öncelikle Ermenistan’õn komşusu Tür- kiye’nin sõnõrlarõnõ hiç tartõşmasõz tanõmasõ ve her türlü toprak isteminden vazgeçmesi zorunludur. Bu iki ülke ilişkilerinin mihenk taşõ ve olmazsa olmazõdõr. Yüzyõllarca kardeşçe bir arada yaşayan Türk ve Ermeni halkõ, dõş güçlerin onlar- ca yõllõk kõşkõrtmalarõyla karşõ karşõya getirilmiş ve her iki halk için de son de- rece acõlõ, üzücü ve derin izler bõrakan olaylar yaşanmõştõr. Bu olaylarõn tüm yönleriyle, belgeler ve kanõtlar õşõğõnda araştõrõlmasõ ve gerçeğin ortaya çõkartõl- masõ, iki komşu ülke ilişkisi için büyük önem taşõmaktadõr. Bu nedenle de eşit sayõda Türk, Erme- ni ve uluslararasõ uzman tarihçilerden oluşacak bir “tarihçiler komisyonunun” kurulmasõ, bununla ilgili bütün ülkelerin tarih arşivlerinin bu komisyonun araştõr- masõna sunulmasõ gerekmektedir. Araştõrma sonucu ne olursa olsun, bu- na Türkiye, Ermenistan ve dünya ka- muoyunun uymasõ, bu konunun artõk ola- bildiğince istismar edilmesinin önüne ge- çilmesi gerekmektedir. Tarihçiler komisyonu kurulmalı Hiç kuşkusuz, yaşam anlayõşlarõnõ “soy- kırıma” endekslemiş olan diyasporadaki Ermeni lobisi bu iddialarõndan vazgeç- meyecektir. Ancak tarihçiler komisyonu- nun ortaya çõkaracağõ gerçekler, onlarõn et- ki alanõnõ büyük ölçüde sõnõrlandõracaktõr. Kafkaslar’da barõşõn sağlanmasõ, Er- menistan’õn işgal ettiği Azerbaycan top- raklarõndan çekilmeye bağlõdõr! Türkiye hükümeti bu yeni girişimleriy- le Kafkaslar’da barõşa da katkõ sağlama- yõ istemektedir. Türkiye’nin çevresinde ba- rõşõn sağlam temellerle güvence altõna alõnmasõ son derece önemlidir. Ancak Kafkaslar’da barõşõ tehdit eden en büyük sorun, Ermenistan tarafõndan işgal edilmiş olan Azerbaycan topraklarõdõr. 17 yõl önce Rus ordusunun desteğiyle Er- menistan Azerbaycan topraklarõnõn yüz- de 20’sini işgal etmiş, bu topraklarda ya- şayan bir milyon insan canlarõnõ koruya- bilmek için kaçmak zorunda kalmõş veya kovulmuş, binlerce insan öldürülmüştür. Bu bir milyon kaçkõn insan Bakû ve diğer Azerbaycan bölgelerinde geçici koşul- larda yaşamakta ve kendi bölgelerine dö- nebilecekleri günü beklemektedirler. Bu sorun çözülmeden bölgede barõşõn sağlanmasõ olasõ değildir. Çok haklõ ola- rak Azerbaycan, işgal edilen topraklarõnõ ne pahasõna olursa olsun geri almakta ka- rarlõdõr. Bunu Azerbaycan Devlet Başka- nõ Sayõn İlham Aliyev kararlõlõkla vur- gulamaktadõr. Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve bazõ ülke parlamentolarõ, örneğin Al- manya Parlamentosu, aldõklarõ kararlarla Ermenistan’õn Azerbaycan topraklarõn- dan ivedi olarak çekilmesini ve evini barkõnõ terk etmek zorunda kalan bir mil- yon insanõn geri dönebilmelerinin sağ- lanmasõnõ istemektedir. Verilen söz tutulmalı Ermenistan’õn Azerbaycan topraklarõnõn işgaline karşõ, Türkiye çok doğru bir ka- rarla Ermenistan-Türkiye sõnõrõnõ bu işgal son buluncaya değin kapatmõştõr. Mayõs ayõnda Türkiye’nin sõnõrlarõnõ açacağõ söylentileri, Azerbaycan halkõnda ve siyasi yetkilileri arasõnda büyük tepkilere yol aç- mõştõ. Başbakan Sayõn Erdoğan bu ne- denle Bakû’ye giderek 13 Mayõs’ta gerek Cumhurbaşkanõ Sayõn Aliyev ile yapõlan ortak basõn toplantõsõnda ve gerekse Azer- baycan Parlamentosu’nda yaptõğõ konuş- mada, Azerbaycan topraklarõnõn işgali son bulmadõkça Türkiye-Ermenistan sõ- nõrõnõn açõlmayacağõ sözünü verdi. “Yu- karı Karabağ’da işgal ortadan kalk- madıkça, kapıların açılması mümkün değildir. Bunu kim söylüyor? Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı söylüyor. Bundan daha başka garantili bir ifade olabilir mi?” Türkiye verdiği bu sözü tutmazsa, dost ve kardeş Azerbaycan halkõnõ, onarõmõ güç biçimde yaralar ve güvenilirliğini yalnõz Azerbaycan’da değil, tüm diğer Türkiye cumhuriyetlerinde de kaybeder. Öte yandan böyle bir yanlõş adõmla Kafkaslar’da barõşa en büyük darbeyi vurur. Çünkü Ermenistan özellikle eko- nomik nedenlerden Türkiye sõnõrõnõn açõl- masõna mahkûmdur. Türkiye-Ermenistan sõnõrõnõn kapalõ tu- tulmasõndan doğan baskõ kalkarsa, Er- menistan’õn işgal ettiği Azerbaycan top- raklarõndan çekilmesi büyük ölçüde ola- naksõzlaşõr. Böyle bir yanlõş karar bana, Avrupa Bir- liği’nin Kõbrõs Rum tarafõnõ üyeliğe kabul etmesi sonucunu ortayan çõkaran tabloyu hatõrlatõyor. O zaman da ben õsrarla, iki toplumun anlaşarak sorunlarõnõ çözmeden Rum tarafõnõn AB üyesi olmasõnõn, iki top- lum arasõndaki anlaşmaya engel olacağõ- nõ söylemiştim. Şimdi aynõ hata Türkiye tarafõndan ya- põlmamalõdõr. Ermenistan işgal ettiği Azer- baycan topraklarõndan çekilmeden ve bu işgal sonucu göçe zorlananlarõn isterlerse geri dönmelerine olanak sağlanmadan, Er- menistan sõnõrõ asla açõlmamalõdõr. Yani Türkiye Kafkaslar’da barõşa katkõda bu- lunmanõn gereği olarak günümüze değin izlenen politikasõnõ korumalõdõr. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 13 EKİM 2009 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Acılı Bir Başlangıç Ne yazacağımı bilemiyorum! Mehmet Sucu da git- miş bu arada... Uzun süreden beri korkuyla biliyor- dum bu acı gerçeği ergeç duyacağımı. O korkunç hastalığın bu kez de ona çarptığını ilk duyanlar- dandım... Kontrollerden olumsuz sonuç aldığını söylemişti. Sıradan bir şey söyler gibi. Ertin Akgüç’le beraberdik. Bir anda gözlerim yaşarmıştı. Gerçeği böylesine soğukkanlı karşılayan biri vardı karşımda... Kaç kez gördümse, konuştumsa gerçek bir aydın niteliğiyle saygı duydum. Usta bir yazar, bir gaze- teci “Cumhuriyet” gazetesinin bir kazancı idi. O ‘men- hus’ hastalık nerde değer varsa alıp kaçırıyor! Bu akışın sonu gelmeyecek mi?.. Eşine, dostuna, ailesine başsağlığı dilemek, üzül- mek, ağlamak neye yarar!.. Giden gittikten sonra!.. Yazmaya biraz ara verince yeniden başlamak zor oluyor. Bunu kaç kez denedim. Bu kez sağlık sorunlarıydı. Birkaç günlük dinlen- ceye çıkmak, derken, sağlık kontrolü gündeme gel- di. Muğla’daki Yücelen Hastanesi’nin yeni bölümü Or- taca’da açılmıştı. Hamdi Yücel dostumun kur- duğu yönettiği gerçek bir sağlık yuvası... Şimdi Or- tacalılara, yöredeki insanlara hizmet veriyor. Çok dü- zenli, bakımlı, yararlı yeni bir kuruluş... İşte orda, genç hekimlerin kontrolünde bir süre ge- çirdim. Kardiyolog, Dr. Peyman Türkoğlu, Dahili- ye Uzman Dr. Savaş Serdar’ın, Başhekim Prof. Dr. Ayhan Özdemir’in yakın ilgilerine; Sevgili Hamdi Yü- cel’in her zaman gösterdiği dostluğa teşekkür etmek isterim. Doğallıkla tüm hastane persolenine de... Bu rahatsızlığımla uzaktan da olsa benimle ilgi- lenen, dostum, kardiyolog Dr. Oryal Gökdemir’e ay- rıca Prof. Dr. Coşkun Özdemir’e de teşekkür borçluyum. Güven veren sağlık yuvaları hastaların kısa süre- de iyileşmelerinde en önemli etkendir. Hekiminden hemşirelerine kadar tüm çalışanları işlerine bağlı, has- talara şefkatle davranan bir kadro... Belli bir yaşa gelmiş bir yazarın bir iki haftalık ça- resizliğini okurlarımın anlayacağını biliyorum. Kolay değil bu hengameli dünyada hastalanmak, ayrıca da yarım yüzyıldan çok zamandır yüklendiği yazarlık gör- evini sürdürebilmek... Hep söylerim, yazmak yaşamaktır, diye! Gerçek- leri, doğruları görmek, yazmak, duyurmak, gerek- tiğinde sesini yükseltmek için, önce sağlıklı olmak gerekir. Yazarın yaşı yoktur. Dünya basınında, ebe- diyatında, sanatında seksenlere doksanlara varan insanların en yararlı ürünleri verdikleri görülür. Ben de olabildiğince yaşama bakmayı, gerçek olanı gör- meye çalışmayı ve düşüncelerimi, duygularımı okur- larımla paylaşmayı... Bu kısa ayrılıkta, beni arayan, sağlığımla ilgilenen değerli dostlara, okurlara içtenlikle teşekkürü görev biliyorum. PENCERE Ah Şu Avrupa!.. Corc İkinci Dünya Savaşı’nda askere alınmış, üç yıl sonra evine dönmüş, bakmış ki iki yaşın- da bir bebek halının üzerinde emekliyor... Tepesi atmış: - Bu ne?.. Karısı: - Bir bebek!.. Corc öfkeli: - Ben bunun babası olamam!.. Kadın: - Canım kocacığım, demiş, sorun çıkarma, o da sana baba demiyor ki... Olaylara bakış açısı değişik olunca, fikirler arasındaki çelişki insanları şaşırtabilir... Osmanlı’nın deyişi: Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan do- ğar!.. Türkçesi: Gerçeğin şimşeği fikirlerin çatışmasından çıkar!.. Mizahçı buna eklemiş: - Balkabaklarının çatışmasından da ancak ka- bak çekirdekleri çıkar!.. Avrupa tartışması, çatışması, kavgası ya da bil- mem nesinde ortalığa saçılan kabak çekirdekle- rinin kıymeti harbiyesini tartan kantarın ibresi sı- fır göstergesinin üzerinde titreşip duruyor... Peki, Avrupa Birliği’ne girelim mi?.. Elbette!.. Bizim adam olacağımız yok, umudumuzu dı- şarıya, IMF ile AB’ye bağlamışız, hemen girelim... AB’ye girmek için ne gerekirse yapalım... Ama sorun şu: Bizi alacaklar mı?.. Belli değil!.. Belli olsa da olmasa da tarihsel yörüngede AB’ye dönük çalışmaları yürütmek, ilişkileri sür- dürmek, gerekenleri yapmak doğru yoldur... Ancak bu yolda yürüyen Türkiye’nin çok boyutlu dünyada tek yönlü politikaya şartlanması da ge- rekmiyor; Avrupa Birliği bizim dış politikamıza ipo- tek, savunma stratejilerimize ambargo koymuyor, Türkiye’yi tek seçeneğe bağlamıyor... Serkisofu çalıştıralım!.. Eski bir Amerikan Cumhurbaşkanı adayına iliş- kin alengirli bir laf vardı: - Herif öyle geri zekâlı ki çiklet çiğnerken yü- rümesini beceremez... AB çikletini kırk yıldır çiğniyoruz.. Yürümesini de öğrenelim!.. Kemal Tahir’in bir öyküsünde geçer: Fransa’dan yeni gelen biri kahvede arkadaş- larına anlatıyormuş: - Gece yürürken çukura düştüm... Dinleyenlerden biri: - Ulan, Avrupa’da çukur var mı?.. Ah, bir AB’ye girsek, neler olmaz!.. Sınırlar kalk- tı mı, bizdeki işsizler gürrr Avrupa’ya!.. Tuttuğu- muz altın olur, hep birlkte kekâ... Ah, bir AB’ye girebilsek; ah, şu Avrupa PKK’yi terör örgütü saysa; ah şu Avrupa Ermeni soykı- rımı yalanını 20’nci yüzyılın başından 21’inci yüzyılın başına taşımasa; ah şu Avrupa ah... (10 Mart 2002 tarihli yazısı) Türkiye-Ermenistan Yakõnlaşmasõ ve Azerbaycan Prof. Dr. Hakkı KESKİN Federal Almanya Parlamentosu Milletvekili, Siyasal Bilgiler Öğretim Üyesi Ermenistan işgal ettiği Azerbaycan topraklarõndan çekilmeden ve bu işgal sonucu göçe zorlananlarõn isterlerse geri dönmelerine olanak sağlanmadan, Ermenistan sõnõrõ asla açõlmamalõdõr. Yani Türkiye Kafkaslar’da barõşa katkõda bulunmanõn gereği olarak günümüze değin izlenen politikasõnõ korumalõdõr. Aile Mahkemelerinde Reform Önerileri... T ürkiye 1990’lõ yõllarõn sonlarõndan itibaren, Avrupa Birliği’ne ka- tõlma çabalarõnõn sonucu ola- rak özel hukuk düzeninde önemli değişikliklere git- miştir. Bu çabalarõn en önem- lilerinden biri, aile mahke- melerinin kurulmasõdõr. Aile ilişkilerinde yaşanan uyuşmazlõklar, diğer uyuş- mazlõklardan farklõ olarak kamu düzenini doğrudan il- gilendirdiği için aile huku- kundan kaynaklanan dava ve işlere bakmak, aileyi bir arada tutmak ve sorunlarõnõ barõşçõl yollarla çözmek ama- cõyla Hukuk Usulü Muhake- meleri Kanunu (HUMK) ya- nõnda, aile mahkemesine öz- gü usüllerin de uygulandõğõ uzmanlõk mahkemeleri ola- rak aile mahkemeleri kurul- muştur. Aile mahkemeleri kurul- mazdan önce bu tür uyuş- mazlõklar, çoklukla asliye hukuk mahkemelerinin gör- evinde idi. Oysa tek başõna mal rejimleri bile içerdiği sorunlarõn kapsam ve kar- maşõklõğõ nedeniyle özel mahkemelerin kurulmasõnõ haklõ kõlar. Buna, boşanma davalarõ, aile içi şiddet, çocuk hakla- rõ ve evlat edinmenin kar- maşõklõğõ ile bu alanlardaki uluslararasõ gelişmeler de eklendiğinde uzmanlaşma kaçõnõlmaz olmaktadõr. Ne var ki tek başõna bu mahkemelerin kurulmasõ, on- lardan beklenen işlevi yerine getirmeye yetmemektedir. Beş yõllõk uygulamadaki sõ- kõntõlar, kişi, görev ve fizik- sel özellikler açõsõndan mah- kemelerin işleyiş ve yapõ- lanmasõnõn gözden geçiril- mesini gerektirmiştir. Nahide Opuz davasõnda, Avrupa İnsan Haklarõ Mah- kemesi’nin Türkiye’yi suçlu bulan kararõ da yasal düzen- lemelerin tek başõna aile so- runlarõnõ, kadõna yönelik şid- deti çözmeye yetmediğini göstermektedir. Öte yandan aile içi uyuş- mazlõklarõn barõşçõl yollarla çözülmesi, kadõn ve çocuk- lara yönelik şiddetin engel- lenmesi, demokratik, uygar bir topluma ulaşmanõn ya- nõnda, ülkede yüzde 105’i bulduğu belirtilen cezaevi doluluk oranõnõn azalmasõna da yol açacaktõr. Öyleyse aile mahkemele- rini daha işlevsel ve yararlõ kõlmak toplumsal bir görev- dir. Etik kurallara bağlılık Öncelikle bu mahkemeler- de çalõşanlar açõsõndan du- rum nedir? Yasaya göre, ai- le mahkemelerine atanacak hâkim ve uzmanlar, atana- caklarõ bölgeye veya bir alt bölgeye hak kazanmõş, ter- cihen evli ve çocuk sahibi, otuz yaşõnõ doldurmuş ve ai- le hukuku alanõnda lisansüs- tü eğitim yapmõş olmalõdõr. Bu kõstaslarõn yetersizliği ortadadõr. Beri yandan aile mahkemesinde görev yapan uzman ve yargõçlarõn yanõn- da, mahkemeye başvuran ai- le bireylerinin savunuculu- ğunu üstlenen avukatlarõn da sürece olumlu ve etkin bir biçimde katõldõklarõndan söz edilemez. Öyleyse aile mahkemele- rinde görev yapacak olan yargõç, uzman ve avukatlarõn uzmanlaşmasõ, bilgi, dene- yim ve mesleki etik kuralla- rõna bağlõlõk gibi belli özel- liklere sahip olmalarõ sağ- lanmalõdõr. Birleşik aile mahkemeleri Uzmanlaşmanõn sağlan- masõ yararlõ olmakla birlik- te bu mahkemelerin verimli ve etkili olabilmesi için ye- terli değildir. Aile mahkemelerinin görev alanõ, amaca uygun olarak yeniden tanõmlanmalõdõr. Halen çocuk ve aile mah- kemelerinin ayrõ ayrõ kurul- masõ ve aileye ilişkin belli bir uyuşmazlõğõn, -gerekmedi- ği halde- ceza ve hukuk bo- yutu olarak ayrõlmasõ da bu mahkemelerden istenen etki ve verimliliği sağlamaya en- geldir. 4320 sayõlõ Ailenin Ko- runmasõna Dair Kanundaki ceza hükümlerinin uygulan- masõ da sulh ceza mahke- melerinden alõnarak, karar- larõn asõl sahibi olan aile mahkemelerine bõrakõlmalõ- dõr. Sonuçta çocuk mahke- melerinin tüm görevleriyle, sulh hukuk mahkemelerinin vesayete ilişkin görevleri de birleştirilerek Birleşik Aile Mahkemeleri kurulmalõdõr. Mahkemelerin birleşmesi- nin, uygulamada hemen gö- rülebilecek üç önemli yara- rõ vardõr: Önce suçlu veya mağdur çocuk ailesiyle bir- likte görülebilecek, hatta ge- lecekteki çocuklarõnõn dahi aynõ mahkeme tarafõndan iz- lenebilmesi olanağõ doğacak ve yargõç, verdiği kararlarõn etkili olup olmadõğõnõ de- netleme şansõna sahip ola- caktõr. İkincisi, kamu ve bilim in- sanlarõ sorunlu ailelere ilişkin bilgilere tek elden sahip ola- bilecek ve sorunlara çözüm üretebilecektir. Üçüncüsü ise, mağdur du- rumundaki kadõn, çocuk ve- ya erkek, halen olduğu gibi birçok mahkemeye çõkmak yerine, derdini tek bir yargõ- ca anlatacağõ için olumsuz süreci her mahkemede yeni- den yeniden yaşamak zo- runda kalmayacaktõr. Tüm bu önerilerin taçlan- masõ ise, fiziki koşullarõn iyileştirilmesiyle olanaklõ- dõr. Mevcut adliyeler yapõ ve işleyiş itibarõyla özellikle ço- cuklar için örseleyici ve kor- kutucudur. Bu nedenle, getireceği pa- rasal yükten kaçõnmadan bu mahkemeler, diğer mahke- melerden ayrõ yapõlara ta- şõnmalõ, renkli, cõvõl cõvõl salonlara kavuşturulmalõdõr. Yargõç kürsüleri, gerekirse yargõçlarõn cüppeleri bile bu amaca uygun olarak tasar- lanmalõ, mahkemelerde ça- lõşan uzmanlar için aile ve çocuklarla görüşebilecekleri yerler sağlanmalõ, amacõn adaletin sağlanmasõ yanõnda, sorun çözme ve iyileştirme olduğu herkese hissettiril- melidir. Öte yandan kesinlikle biz kuralõm, istim arkadan gelsin yaklaşõmõ benimsenmemeli, personeli, uzmanlarõ, araçla- rõ ve fiziki donanõmõ tam ol- malõ; ayrõ bütçeleri olmalõ ve sorun çözme anlamõnda ve- rimliliğin sağlanmasõ için iş sayõsõ da mevcut yapõda ol- duğu şekliyle en az miktar değil, gerçekçi olarak belir- lenecek en çok sayõ saptana- rak düzenlenmelidir. Aile içi anlaşmazlõklarõn çözümüne ayrõlacak bu kay- nak, toplumdaki çatõşmalarõ azaltarak, uzun vadede ceza mahkemeleri ve cezaevi ge- reksinmesinin azalmasõna ve demokrasiye katkõ sağlaya- caktõr. Eray KARINCA Ankara 8. Aile Mahkemesi Hakimi Aile mahkemelerinin görev alanõ, amaca uygun olarak yeniden tanõmlanmalõdõr. Halen çocuk ve aile mahkemelerinin ayrõ ayrõ kurulmasõ ve aileye ilişkin belli bir uyuşmazlõğõn, -gerekmediği halde- ceza ve hukuk boyutu olarak ayrõlmasõ da bu mahkemelerden istenen etki ve verimliliği sağlamaya engeldir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle