19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 11 EKİM 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 21 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Sergi Muhteşem! Açılış çok görkemli mi yoksa az görkemli mi; Sarkozy istekli mi isteksiz mi? “Bizans’tan İs- tanbul’a: İki Kıtanın Limanı” başlıklı sergi, Paris’in en prestijli sergi sarayı Grand Palais’de açıldı. Doğrusu, serginin kendisi öylesine görkemliydi ki, açılışın öyle ya da böyle olması bence önemli değildi. “Fransa’da Türkiye Mevsimi” yok- sa Fransızlara rağmen mi yapılıyordu? İlgili ilgi- siz herkesin bu soruyu da çekiştirdiği günlerde bence bütün bu etkinlikler kimi Türklere rağmen de gerçekleştiriliyordu! Önemli olan, ortaya ko- nan iş; 25 Ocak 2010’a dek açık kalacak sergiydi. Ve sergi tek sözcükle muhteşemdi! Neden muhteşem olduğunu açıklamaya çalışayım: İstanbul dile gelmiş kendini anlatıyordu. Sır- larını, gizlerini ortaya döker gibiydi; kâh haykı- rıyor, kâh fısıldar gibiydi! “Benim adım Byzantium, Nea Roma, Cons- tantinople, Konstantiniyye, İslambol, İstanbul” di- yordu kentin taşı toprağı, kenti çevreleyen su- lar ve surlar. Surları, suları, taşı, toprağı sergi du- varlarında görüyordum. Kubbelerindeki sedayı duyuyor, sulardaki ışığa dokunuyordum. Kentte dokunduğunuz her yer ses veriyordu. Daha dün, 2004’teki Yenikapı kazısında Teo- dosus Limanı bulunmadı mı! İstanbul’a ilk yer- leşimin 3 bin değil 8 bin yıl önce olduğu görül- medi mi! Neden mi muhteşem? İşte birkaç satırbaşı: -Serginin odağı, dayanağı insan. İstanbul’un uygarlıklar potası olması, Roma, Bizans, Osmanlı süreçleri tamam; ama o bir “liman.” Sergi kü- ratörü Nazan Ölçer’in deyişiyle “liman sadece gemilerin değil insanların, farklı toplumların da sı- ğınağı demektir”. - Ön planda olan, arkeolojik eserler, küçük ya da dev boyutlu nesneler, yontular, araç gereç- ler değil, onların gerisindeki insan öyküleriydi. Hü- kümdarların ya da sıradan neferlerin… İstanbul halkının günlük yaşamı, ibadetinden müziğine, ticaretinden sanat eserine… Sergilenen her şeyin önünde ve arkasında insan ve o insanla- rın öyküleri vardı. - Dünyanın 50 kadar müzesi (Almanya, İngil- tere, İtalya, Yunanistan, Fransa Avusturya, Po- lonya Belçika ve Türkiye müzelerinden) eser alın- mıştı. Yalnız o liste bile heyecan verici. Vatikan Müzesi vermez, San Marco Müzesi hele hiç ver- mez diye bilinirken, bütün bu müzeler, Nazan Öl- çer’e “Fransa’ya, Grand Palais’ye değil ama si- ze veririz” diyorlardı ve Fransızlar şaşıyordu bu işe! - Ve serginin düzenlemesini yapan, Çek asıllı İspanyol mimar Boris Micka mucizeler ya- ratmıştı. Eserlerin birbirini ezmediği, hem çok iş- levsel hem de farklı dönemlerin “ruhunu”, “at- mosferini” yansıtan bu düzenlemede, sadece sergilenen eserler değil, Grand Palais’nin du- varları da sahneye konmuştu. Müzik de, ışık da, projeksiyon da yoruma büyük katkıda bulunu- yordu. Boris Micka sayesinde yalnız gözlerimizle değil gönlümüzle de görüyorduk… Serginin en son bölümü Kutluğ Ataman’ın bu sergi için gerçekleştirdiği büyüleyici bir işti. Dev bir salonun iki yanında Boğaz akıyor… Fark- lı mevsimlerde, farklı saatlerde çekilmiş fotoğ- raflarda akıyor sular. İki yakanın, iki kıtanın or- tasında Teodosus Limanı’na getirilmiş beş bin anfora parçası… Çok yakında Grand Palais’nin önünde kuy- ruklar uzamaya başlarsa sakın şaşırmayın! Fransa Ulusal Müzeler Birliği ve İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından, İstanbul 2010 Avrupa Kül- tür Başkenti Ajansı’nın desteğiyle gerçekleştiri- len bu sergi için başta Nazan Ölçer olmak üze- re emeği geçen herkesi kutlarım. Yerim bitti ama sergiden bir gün önce Petit Pa- lais’de dinlediğim Şirin Pancaroğlu ve arka- daşlarının konserine girmek için milletin nasıl kuy- ruklarda beklediğini, salonun dolup taştığını, kon- seri soluksuz dinlediklerini, bitince dakikalarca ayakta alkışladıklarını, 200 kişilik salonda topu topuna dört Türk olduğumuzu söylemeden ge- çemeyeceğim… Ayrıntılar bir başka yazıya… [email protected] [email protected] KAYA ÖZSEZGİN F oto-teknolojinin şa- şõrtõcõ ölçüde hõzlõ ve yoğun gelişmesi, fo- toğrafla resim arasõndaki sõ- nõrlarõ erittikçe, bu iki disipli- nin birbiri içinde ergimesi so- nucunda çoğu zaman kestirme bir ifadeyle “foto-pentür” de- diğimiz bir “sentez” ortaya çõ- kõyor. Foto-realizm ve süper- realizmden sonra söz konusu sentezin yarattõğõ yeni oluşumlar, resmi fotoğ- rafa değil, fotoğrafõ resim sanatõna yaklaştõrdõkça teknolojinin yarattõğõ çözümselliğin yeni dijital uygulamalar yoluyla resim sanatõnõ kucaklamak için sarf ettiği çabaya tanõk oluyoruz. Resim sanatõ, 1970’li yõllara kadar fotoğraf- tan yararlanõrken, onu izleyen dönemde üretilen yeni teknolojiler bu süreci tersine çevirdi; bu kez fotoğraf laboratuvarõnda bu teknolojiler dönüş- türülerek resimsel efektler elde edildi. Öylesi- ne ki, karşõmõzdaki işin hangi türe özgü olduğu ya da olabileceği konusunda kuşkulu sorular ken- dini gösteriyor. Dadacõ sanatçõlarõn 1920’li yõl- larda yaptõğõ “fotografi”ler, günümüzde yerini “fotografi-pentür” ikileminin anlaştõğõ yaygõn bir iç içeliğe bõrakõyor. Artõk Baudelaire’in 1850’li yõllarda çekiciliğini “şaşõrtõcõ ve zalim” olarak nitelediği fotoğraf değildir bugün karşõ- mõza çõkan. Bir anlamda bu terimlerin fotoğraf açõsõndan içerdiği anlam, şaşõrtõcõ ve zalimliğin ötesine geçmiş ama aynõ zamanda ehlileştiril- miştir. İtalyan asõllõ sanatçõ Claudio Orlandi’nin, kendi deyimiyle “ussal” (mental) bir çõkõş üze- rine kurulu olduğu halde, bu mentaliteyi aşarak farklõ görüntülerin üst üste bindirilmesi sonu- cunda elde ettiği “süperpoze” efektlerden olu- şan sergisi için, içerdiği teknoloji gereği “fo- toğraf sergisi” alt başlõğõnõ kullanmasõ yadõr- gatõcõ değil. Bu işlerin fotoğrafa özgü basõm tek- niğini içermesi, resim sanatõndaki boyasal strük- türün karşõtõ olmak gibi olağan bir sonuç yara- tõyor. Bu yolla çoğaltma olanağõ taşõyor olma- sõ da aynõ sonucu destekliyor. Ama o işlere ba- kan göz, elde edilen resimsel etkinin büyüsüne kendini kaptõrõnca, resim sanatõna özgü bir ya- nõlsama duygusu, bu kez fotografik elemanla da desteklenmiş oluyor. Orlandi, ülkemizin farklõ yörelerinden, gezip görme olanağõ bulduğu yerlerden görüntüler kat- mõş. Ancak serginin genel havasõ, turistik izle- nimlere çokça açõk olan fotoğrafõ bu doğrultu- da değerlendirmenin sõğlõğõndan uzak. Zaten kul- landõğõ teknik de bunu gerektiriyor doğal olarak. “Erotic self-rotation” olarak isimlendirdiği dizi, belki de serginin en dikkate değer işleri. Bu dizi, pornonun tuzağõna düşmekten uzak- ta, çõplak kadõn bedeninin resimsel lekelerle örü- lü şiirsel etkisini öne çõkarmakla, gerçek işlevini de doğrudan üstlenmiş olmaktadõr. Bu dizinin ya- nõ sõra, ekrandan aldõğõ görüntüler üzerinde ça- lõşarak soyut illüzyonlara yönelik bir başka di- ziyle de serginin ağõrlõklõ işlevine yeni bir bo- yut katmõş olmaktadõr. 11. İstanbul Bienali’nin yarattõğõ soğuk duş et- kisi, aralarõnda Claudio Orlandi sergisinin de bu- lunduğu Bienal-dõşõ ilginç sergilerle atlatõlmõş gö- rünmektedir. Birbirinden uzak galerilerde dü- zenlenen ve bunlara yenilerinin de eşlik edece- ğini beklediğimiz sergiler, Bienal’in sõradan iş- lerine inat ve Bienal’e rakip yeni bir sürecin baş- ladõğõna işaret ediyor olmalõ. ([email protected]) Claudio Orlandi’nin Galeri Selvin’deki sergisi 19 Ekim’e kadar izlenebilecek Resminfotoğraftakibüyüsü Pamuk’un Milanoturu sürüyor Kültür Servisi - Usta şair, yazar ve düşünce adamõ Atti- lâ İlhan, ölümünün 4. yõlõnda Aşiyan’daki mezarõ başõnda anõldõ. Şiirleri, romanlarõ, araş- tõrmalarõ, denemeleri ve köşe yazõlarõyla Türk edebiyatõnõ ve düşün dünyasõnõ etkileyen İl- han’õn anma törenine ailesinin, dostlarõ- nõn ve sevenlerinin yanõ sõra Attilâ İlhan Bilim Sanat ve Kültür Vakfõ, Atatürkçü Düşünce Derneği Sarõyer Şubesi ve Tür- kiye Gençlik Birliği üyeleri katõldõ. Tö- rende konuşan İlhan’õn kardeşi, tiyatro ve sinema sanatçõsõ Çolpan İlhan, ağabe- yinin yokluğunun hayatõnda büyük bir boşluğa neden olduğunu vurguladõ. Çok küçük yaştan itibaren Attilâ İlhan’õn kendisini yetiştirdiğini, kendisine yön verdiğini ifade eden İlhan, “Hep onun yolundan git- meye çalıştım. Bazen öldü- ğünü unutup, telefon edip ‘şunu bir sorayõm’ istiyorum, çok üzülüyorum. O, bizim için, gençler için, memleket için büyük bir kayıp” dedi. İlhan, ağabeyinin çok mütevazõ bir insan olduğunu, hiçbir zaman dünya hõrslarõna boyun eğmediğini belirterek, Attilâ İl- han’õn yokluğuna katlanmanõn çok zor ol- duğunu ifade etti. Yeğeni Kerem Alışık ise İlhan’õn hayatõnõ ‘şiir gibi’ yaşadõğõ- nõ, bu topraklara derinden bağlõ bir insan; gördüğünü, inandõğõnõ söyleyen bağõm- sõz bir aydõn olduğunu vurguladõ. Töre- ne katõlanlar İlhan’õn kabrine kõrmõzõ karanfiller bõraktõ. UstaşairAttilâİlhananõldõ MİLANO (AA) - Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, son romanõ Masumiyet Mü- zesi’nin İtalyanca çevirisinin tanõtõmõ için bulunduğu Milano’da, dün de Bagatti Val- secchi Müzesi’nde edebiyatseverlerle buluştu. Kalabalõk bir topluluğun izlediği top- lantõda esprili tavõrlarõyla dikkat çeken Pamuk, “Siz tüm bunlarõ gerçekten yaşa- dõnõz mõ” sorusuyla sõk sõk karşõlaştõğõnõ belirterek şöyle dedi: “Romanda hangi ola- yõn, hangi eşyanõn, hangi şeyin ya da kimin gerçek veya hayal ürünü olduğunu kes- tirebilmek zor. Romanõ güzel yapan da budur.” Pamuk ayrõca Harvard’da roman sanatõ üzerine verdiği konferanslarõn kitaplaşacağõnõ söyledi. NEW YORK (ANKA) - Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarõ ile Mustafa Kemal Atatürk’ün konu alõndõğõ Sarõ Zeybek dans tiyatrosu, New York’ta sanatseverlerle buluşacak. Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu (TADF) tarafõndan organize edilen gösteri, Broadway’de ünlü Manhattan Center’da 18 Ekim Pazar günü, Ege Üniversitesi Türk Halk Oyunlarõ Bölümü tarafõndan sahnelenecek. Konuya ilişkin açõklama yapan TADF Başkanõ Kaya Boztepe, gösteriye ilginin büyük olduğunu söyledi. Sarõ Zeybek’in Mustafa Kemal’in ve Milli Mücadele’nin bir simgesi olduğunu vurgulayan Boztepe, Manhattan Center’da yalnõzca Türklere değil, Amerikalõlara da Milli Mücadele’yi ve Türk halk danslarõnõ tanõtacaklarõnõ dile getirdi. Son 2 yõldõr Türkiye’nin birçok yerinde sahnelenen ve televizyon ekranlarõna kadar taşõnan Sarõ Zeybek, 60’õ aşkõn gösteriyle büyük bir beğeni topladõ. Topluluk 23 - 26 Ekim’de Teksas eyaletinde düzenlenecek olan Türk Festivali’nde de sahne alacak. ‘SarõZeybek’ Broadway’de Birbirinden uzak galerilerde düzenlenen ve bunlara yenilerinin de eşlik edeceğini beklediğimiz sergiler, Bienal’in sõradan işlerine inat ve Bienal’e rakip yeni bir sürecin başladõğõna işaret ediyor olmalõ. Attilâ İlhan, ölümünün 4. yılında Aşiyan’daki mezarı başında sevenleri tarafından anıldı. Kültür Servisi - Çok sa- yõda eleştirmence gotik öy- künün öncüsü kabul edilen ABD’li şair, öykücü ve eleş- tirmen Edgar Allan Poe için bugün bir cenaze töreni düzenleniyor. Poe’nun be- deninin aynõ boyutlardaki bir kopyasõnõn konulacağõ bir tabutun Baltimore’dan Westminster’a taşõnmasõyla gerçekleşecek törene, yaza- rõn dünyanõn dört bir tara- fõndan binlerce hayranõnõn katõlmasõ bekleniyor. Yaza- rõn 200. doğum yõlõ nede- niyle, ölümünden yaklaşõk 160 yõl sonra düzenlenecek törenin ironik tarafõ, Poe’nun büyük zorluklarla geçen ya- şamõnda düzgün bir cenaze töreniyle uğurlanamõş olma- sõ. Edgar Allan Poe, yaşadõ- ğõ dönemde zamanõn en bü- yük edebiyatçõlarõndan biri olarak görülmesine rağmen, sürekli yanlõş anlaşõlmak ve takdir görmemekten şikâyet etmişti. Poe’nun 1849 yõlõn- daki cenazesinin, rahip vaaz vermeyi reddedince yaklaşõk üç dakika sürdüğü ve törene yaklaşõk 10 kişinin katõldõğõ da rivayetler arasõnda. 160 yõl sonra cenaze AltõnPortakal‘Usta’ylabaşladõ ANTALYA (Cumhuriyet) - 46. Ulus- lararasõ Antalya Altõn Portakal Film Fes- tivali, Ulusal Uzun Metrajlõ Film Yarõşmasõ adaylarõndan “Usta” filminin galasõyla başladõ. “Sinemamızın 60’lı Yılları” ile “Sinema ve Müzik” temasõ ile başlayan festival do- layõsõyla Antalya Büyükşehir Belediye Baş- kanõ Mustafa Akaydın, kokteyl düzenledi. Kokteyle konuşan Akaydõn, sanatçõlara “hoş geldiniz” diyerek, kendilerini ağõrla- maktan mutluluk duyduğunu söyledi. Fes- tival nedeniyle Antalya’ya gelen sanatçõ- lardan Tarık Akan, Altõn Portakal’õn önceki yõllarda uluslararasõ bölüme daha ağõrlõk ver- diğini, ancak bu yõl bunun değiştiğini be- lirterek, “Bu yıl doğrusunu yapıyorlar. Al- tın Portakal, kendi filmlerimizin festi- validir. Kurulduğundan beri ulusal fes- tivaldir” dedi. Festivale Mustafa Alabora, Rutkay Aziz, Gönül Yazar, Ediz Hun, Eş- ref Kolçak, Suzan Avcı gibi sanat dünya- sõndan birçok isim de katõldõ. Festival kapsamõnda yönetmenliğini Ba- hadır Karataş’õn yaptõğõ, senaryosunu Ayfer Tunç ile birlikte yazdõğõ “Usta” fil- mi, festivalde gala gösterimi yapõlan ilk film oldu. Filmin gösteriminin ardõndan Antal- ya Kültür Merkezi bahçesinde düzenlenen söyleşide filmin oyuncularõ Yetkin Di- kinciler, Şevket Çoruh, Hasibe Eren, Fa- dik Sevin Atasoy, Müşfik Kenter, Cihat Akyol, Tomris İnceer ve Ayten Uncuoğlu söyleşi sõrasõnda sinemaseverlerle buluştu. ‘Usta’ filminin oyuncularından Hasibe Eren düzenlenen söyleşiye katıldı. (AA)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle